Çakraların Aşk Hayatına Etkisi

yule

Yönetici
Katılım
4 Haz 2008
Mesajlar
3,141
Tepkime puanı
1,556
İş
Parapsikolog & Enerji Terapist /Sosyolog
Aşk; duygusal, zihinsel, bilimsel, sanatsal, felsefi olarak her anlamda ele alınabilir. Aşkı tanımlanamaz, kendine has, aşkın bir durum olarak kabul edebiliriz. Bu kısmı sanatçılara ve âşıklara bırakarak biz aşkın fiziki ve enerji düzeyi boyutlarından bahsedelim. Aşkı bir duygu ya da bir olgu olarak gören ve belirlemeye yönelik bir girişimin temelinden hareket edeceğiz. Aşkın kendi büyülü dünyasına sonsuz bir saygı duymakla birlikte, üretici, var edici, muhteşem bir duygu olan aşkın doğasından ziyade, bize zarar veren bir aşkın nedenlerini ve çözüm yollarını sunmaya çalışacağım.

Aşkın fiziki düzeyde üç temel aşamadan oluştuğunu söyleyebiliriz.Birinci aşamada ilk olarak hem kadında hem de erkekte testosteron ve östrojen hormonları salgılanmaya başlar. Duygusal olarak bu ilk duruma arzu duyma diyebiliriz. İkinci aşama da duygusal olarak, etkilenme veya çekim duygusu olarak adlandırabiliriz. Fiziki düzeyde ise beynimizde neredeyse tüm salgılar hareket geçer. Adrenalin, dopamin ve serotonin salgılanması yoğun bir miktara ulaşır. Adrenalin, kan basıncımızın artmasına ve aşık olduğumuz kişinin bizi heyecanlandırmasına sebep olur. Dopamin ise âşık olunca biraz kontrolümüzü kaybederek yoğun bir sahiplenme duygusuna neden olur. Dopamin ayrıca fazladan enerji verir, daha az uyumamıza ve daha az yemememize neden olur. Serotonin de kişiyi düşünmemize, hayal etmemize, neden olur. Şimdi de aşkın diğer aşamalarına daha yakından göz atalım. Tepe çakra, boğaz çakrası ve sakral çakra bu hormonlarla ilişkilidir. Sağlıklı bir aşk hayatımız olduğunda bu çakralar dengeye kavuşur. Uygunsuz bir aşk ise bu çakraları olumsuz yönde etkiler. Bununla birlikte bu çakralarında sorunlu olan kişilerinde ne yaparlarsa yapsınlar aşk hayatlarında sorunlar oluşur. Neden benim aşk hayatım böyle? sorusuna yanıt ararken, genelde kısmetin kapalı cevabını bulurlar. Kapalı olan kısmet değil amiyane tabirle çakralarınızdır. Çünkü kısmet kapıları herkese ardına kadar açıktır. Evren adaletsiz değildir. Birilerine kısmet kapısını açarken diğerlerine kapatmaz.

Âşık olanların ifadesi ile midede uçuşan kelebekle, ayakların yerden kesilmesi, göğsün üstünde duyulan o ince sızı gibi duygular nasıl meydana geliyor? Ne oluyor da ruhumuz kadar bedenimizde bu kadar sarsılıyor? Bol miktarda feniletilamin ve biraz da oksitosin diğer hormonlara eşlik ederek, bizi biz olmaktan çıkarıyor.

Duygular birbirine girmeye başlıyor. Aynı anda hem sebepsiz bir mutluluk ve coşku, hem de garip bir gerginlik ve tedirginlik yaşıyoruz. Buna ek olarak kalbiniz deli gibi çarpıyor hatta ağrıyor. Nefes alış verişlerimiz değişiyor. Tedirginlik ve gerginlikten dolayı nefesimizi tutuyor, kalbimizin atış hızının artmasından dolayı da, sık nefes alıp vermeye başlıyoruz. Dengesiz bu nefes ciğerlerimizi de perişan ediyor. Aşkı bilmeyen biri hasta olduğunu bile düşünebilir.

Nedeni ise bizim için özel olan o kişiyi gördüğümüzde, beynimiz feniletilamin adı verilen doğal bir amfetaminin salgılamaya başlıyor olmasıdır. Daha sonra, böbrek üstü bezlerinden adrenalin ve noradrenalin pompalanmaya başlanıyor. Bu hormonları stresle baş etmek için kullandığımız biliniyor. Tepe çakramız hızlı bir şekilde dönmeye başlıyor. Olması gereken hızın üstüne çıkıyor. Taç çakrada oluşan bu dengesizlik bize yoğun duygular yaşatıyor. Aşk olması gerektiği gibi ise ne hormonlarda bir sorun oluşuyor ne de taç çakra normal dönme hızını değiştiriyor. Sürekli tedirginlik veren bir aşk, sürekli heyecanlanma ve fazla sahiplenme duygusu olan bir aşk hayatınız var ise, tepe çakranızın döngüsü bozulmuş demektir. Taç çakramızı düzenlediğimizde, bahsettiğimiz sorunlarda düzelecektir.

Aşık olduğunuz kişiyi, bir an bile aklınızdan çıkaramıyor musunuz? Belki aşk için olması gereken bir durumdur. Fakat kendinizi düşünmeniz gerektiğinde ya da sosyal hayatınızda düşünmeniz gerekenleri de bırakıp onu düşünüyorsanız bir sorun var demektir. Aklınızı yitirmiş gibisiniz, duygularınız, düşünceleriniz karmakarışık, ondan başka hiçbir şeyi düşünemiyorsunuz. Yanaklarınız belki kızardı. Gözünüz hep telefonda. Dalıp dalıp, hülyalı bir şekilde duvara mı bakıyorsunuz? Evet, durum biraz vahimleşmiş. Korkmayın, beyninizdeki serotonin miktarı yüzde kırk kadar düştü. Serotonin düşmesi de anksiyete ve depresyon gibi sorunların yaşanmasına neden oluyor. Siz de aynı onlar gibi yersiz bir hüzün içindesiniz ve geleceğe dair anlamsız korkularınız var. Bu nedenle pek çok kişi; aşkı mutluluk değil, acı verici bir duygu olarak yorumluyor. Serotonin düşmesi geçici bir durum. Geçici bir durum dediysem bir iki saat değil, bir iki hafta değil, birkaç ay da değil. Ne yazık ki bir yıl kadar sürebiliyor. Bir yılı aşmış ve hala kendinizde değilseniz ciddi bir sorunumuz var. Aşk hastalığına yakalanmışsınız. Tepe çakra yavaş, çok yavaş dönüyor ve üçüncü göz çakranız hareket bile etmeyecek kadar bozulmuş yani bu iki çakra blokajlı hale gelmiş.

Aşkınıza karşılık alamadınız ya da sizin söylevinizle, O da beni seviyor ama bunu kabul etmiyor, ailesi engel oluyor, eski ilişkisi nedeniyle korkuyor. Bu bahaneler uzar gider.
Aşık olduğunuz kişiye sahip olabilmek için denemediğiniz şey mi kalmadı? Ne yaparsanız yapın hala oralı olmuyor mu? Aşkınıza karşılık vermiyor gibi görünse de aslında sizi çok sevdiğine, bir gün bunu kendisinin de fark edeceğine gerçekten inanıyor musunuz? Siz gerçekten yoğun bir aşk hastalığına yakalanmışsınız. Biraz dinlenin geçer demeyi çok isterdim. Fakat durum biraz daha karışık. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; âşık olduğumuzda duygularımıza karşılık almak için yoğun bir istek duyuyoruz. Karşımızdaki kişinin en basit bir davranışına ya da sözüne, aşırı duyarlı hale geliyoruz ve sizinle ilgisi bile olmayan davranış ve sözlerin, sizin için olduğuna dair inanç besliyorsunuz. Aşk acısı çeken kişiler üzerinde yapılan bir araştırma göre, duyguları karşılıksız olan kişilerin, âşık oldukları insanların ilgisiz davranışlarına kendilerini kandıracak ölçüde mantıklı bir açıklama getirme çabası içinde olduklarını ortaya koymuştur. Bu açıklamaların birçoğu ise maalesef gerçek olmaktan çok uzaktır. Üçüncü gözü tamamen hasar gören kişiler ya da bu aşk yüzünden hasar alan kişiler bu şekilde davranmaya eğilimlidir.

Âşık olduğunuz insanı yere göre sığdıramıyor musunuz? O bu dünyadaki en mükemmel insan mı? Aslında o sizin kaderinizdeki kişi değil mi? Doğru insanı nihayet buldunuz. Umarım sizin düşündüğünüz ve hissettiğiniz şekildedir. Fakat size zarar vermeye başlayan bir düşünce ya da duygu haline gelirse bu bölümü yeniden okuyunuz.

Aşkınız ilerledikçe çevreniz de sizi uyarmaya başlar. Sizin göremediğiniz hataları ve sorunları görürler ve size yardımcı olmaya çalışırlar. İşin içinde bir kıskançlık ya da başka hoş olmayan bir duygu yoksa çoğunlukla sizi uyaran kişiler doğru söylüyordur.Siz ya dinlemezsiniz ya da dinler gibi görünür ama dedikleri bir kulağınızdan girer diğerinden çıkar. Çoğunlukla iş işten geçtikten sonra sizi uyaran kişilerin ne kadar haklı olduğunu görürsünüz. Kısaca biz bu duruma; aşkın gözlerinizi kör etmesi durumu diyelim. Yapılan araştırmalar da; âşık olan kişilerin, karşısındaki insanın, hatalarını göremeyecek duruma gelmesinin nedeni olarak,beyindeki bazı bölgelerinin çalışmaması
gösteriliyor. Yoğun, belki karşılıksız, belki haddinden fazla olan bu sevginin sebebi kalp çakrasının olması gerektiğinden daha hızlı dönmesidir. Sevdiğimiz kişin sürekli hatalarını görüyor, onu severken aynı zamanda başkalarını da beğeniyorsak kalp çakramızın yavaş döndüğü anlamına gelir. Sevdiğimiz kişi bize çok kötü şeyler yapıyor, fiziki ve duygusal olarak şiddet uyguluyor, söylenmeyecek şeyler söylüyor ve biz hala o kişiyi sevebiliyorsak kalp çakramız yoğun bir hasar görmüş demektir.

İlişkileriniz başlamadan bitiyor, sizin için çok uygun biri ile tanıştınız fakat hiç sebepsiz artık sizinle ilgilenmiyor. Çevrenizde birçok kişinin çok güzel ilişkisi var fakat sizin yok. Sosyal, ekonomik ya da fiziksel bir sebepte yok ortada. Bununla birlikte geçici bir durum bile değil sürekli aynı şeyler oluyor. Boğaz çakranız ve sakral çakranızda ciddi bir problem var demektir. Âşık olduğunuz kişiler sizi taciz mi ediyor? Cinsel olarak sapkın bir hale mi bürünüyor? Maddi manevi sizi sömürecek şekilde mi davranıyorlar? Kibar, romantik, düzgün adam/kadın gitti yerine bir canavar mı geldi? Kişinin psikolojik sorunları yok ise sorun sizin kök ve taç çakranızda demektir. Yaydığınız yanlış elektromanyetik alandan dolayı onun da enerji merkezleri etkilenmektedir. Sevdiğiniz var, sizin için uygun biri ama tutku mu yok ya da öyle başkalarının anlattığı gibi yoğun duygulara sahip değil misiniz? Fiziki bir sorun olmadığı halde cinsel hayatınızda son derece heyecansız mısınız? Beraber olduğunuz kişide değil de sizde bir sorun mu var? Yoksa serseri dediğimiz ya da çılgın dediğimiz kişilerden mi hoşlanıyorsunuz? Keşke sevdiğiniz de onlar gibi olsaydı mı diyorsunuz? Bir yandan da o tür kişilerden kokuyor musunuz? Temel olarak, Solar pleksus çakranız da problem var ve ona ek olarak da kalp ve sakral çakrada da bir ritim sorunu var demektir.

Aşk, peki hep böyle sorunlara mı yol açar ya da aşk çakralardaki bir problemimi anlatır? Tabii ki hayır. Sizde şeytan tüyü mü var? Herkes size hemen ısınıyor mu, sakral çakranız ve kalp çakranız sorunsuz işliyor ona bağlı enerji bedeniniz ışıldıyor demektir. Yılanı bile deliğinden çıkaracak kadar güzel mi konuşuyorsunuz? Belki de birçok kişiye göre fiziksel olarak hoş değilsiniz bununla birlikte birçok insan size hayran, boğaz çakranız ve diyafram çakranız sorunsuz işliyor buna bağlı olarak da bu çakraların bağlı olduğu enerji bedeniniz de pozitif yönde enerji veriyor demektir.

Pek çok kişi için seksi, vazgeçilmez misiniz? Sizi görünce gözleri parlıyor, vücut ısıları değişiyor, yanakları al al mı oluyor? Kök ve sakral çakranızın sorunsuz işlediğini söyleyebiliriz. İnsanlar sizin karakterinize, varlığınıza mı hayran? Ne olursa olsun herkes ve her şey sizi seviyor mu, en paspal halinizde bile herkes size mi bakıyor? Kadın olsun erkek olsun herkesi etkiliyor musunuz? Taç çakranız mükemmel seviyede demektir.

Aşk mutluk verici, hayal dünyasını zenginleştiren, umut veren, sevgi veren, üreten, var eden, hayatı anlamlandıran çok özel bir duygudur. Farkındalık seviyesini arttırır, kişinin affetmesini sağlar, huzur ve güven verir. Hormonlar, organlar, kaslar, damarlar çalışır. Altıncı his gelişir. Sevdiğinizle ilgili birçok şey hissetmeye başlarsınız. Rüyalarınız değişir. Sarılmak, öpüşmek, sevişmek gibi insan yaşamının her alanını pozitif yönde etkileyen eylemler gerçekleşir. Zihinsel, duygusal, fiziki, spritüel onlarca güzel olay gerçekleşir. Aşk çakralar için mükemmel bir ahenktir. Renklerini arttırır. Ritimlerini dengeler, titreşim seviyelerini düzeltir. Enerji alış verişi eşsiz hale gelir. Sağlıklı ve karşılıklı her aşk saydıklarımızı gerçekleştir. Sağlıksız bir aşk ise insanı her açıdan perişan kılar. Eskilerin güzel deyimi ile aşk insanı vezir de eder rezil de.

Kaynak: Ruhun 7 Kapısı Urum
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Kitabı okuyana kadar problemimi hep kalp çakramda sanıyordum.Neyse ki artık doğruyu biliyorum.Kök ve boğaz çakramda durum fena.:sifone:
Çakra aktivasyonunu yapacağim da boğaz çakrası gıdaları zorlayacak gibi.Yaban mersini,böğürtlen,patlıcan.Diğer çakra gıdalarında sorun yok benim açımdan,hep yediğimiz şeyler.
Aşama aşama paylaşırım,bana kolay gelsin.:D
 
Üst