Dil İllüzyonları

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
İnsanlarla iletişim halindeyiz. Düşüncelerimizi, anılarımızı, hayallerimizi konuşarak dilimizi kullanarak ifade ediyoruz. Bunu yaparken kullandığımız sözcüklerin ne kadar farkındayız? İfadelerimizde hangi zaman dilimlerini kullanıyoruz?

Peki, kullandığımız sözcüklerle an’da kalıp kalmadığımızı anlamamız mümkün mü?



Evet! Kullandığımız sözcükler bizim ne zaman zihinde ne zaman an’da olduğumuzu belirler. Örneğin geçmiş ile ilgili bir anımızı ifade ederken geçmiş zaman içeren bir fiil kullanırız. Geçmiş artık bitmiştir ve bizim zihnimizdedir. Yaşamımızda yapmak istediğimiz ve başaramadığımız deneyimlerimiz vardır. Onları ifade ederken de “keşke” sözcüğünü kullanarak yine geçmişi bu güne taşımaya çalışırız. Yine zihindeyiz demektir.

Kendimize yakıştırdığımız bazı sıfatlarımız vardır. Bu sıfatları ifade ederken de kabul bildiriminde bulunuruz. “ örneğin ben ne akılsızım veya ben çirkinim ” ifadelerinde kendimize yakıştırdığımız sıfatı kabullenmiş oluruz ve sanki bu sıfatın geçmiş ile bir bağlantısını zihnimizde kurarız.

Bazense konularımız geleceğe yöneliktir. O zamanda şimdiki an’ımızı geleceğe projekte etmiş oluruz. Arzularımızı ifade ederken gelecek zaman kipini kullanırız. Yani yapmak istediğimiz eylemlerimizi gelecekte bilinmeyen bir zamana erteleriz. Yine zihindeyizdir.

Oysaki şimdi’de an’da olan olmaktadır. Tüm endişe, korku, kaygı duyguları geçmişten geleceğe yapılan projeksiyonların içindedir. Geçmişteki bir anının belleğe kaydolmasıyla olay zihnimizde genellenir ve hep tekrar edeceği düşüncesiyle kontrol amaçlı geleceğe aktarılır. Tüm bunlar zihinde gerçekleşir. Oysa anda çözüm vardır, eylem vardır, sonuç vardır. Zihin ise sorun yaratır. Zihindeki sorun dil illüzyonlarıyla anlam kazanır. Kullandığımız sözcüklere yüklediğimiz anlamlar zihnimizde karşılığını bulur ve bizi şimdi ve burada olmaktan, an’ı yaşamaktan alı koyar.

Kullandığımız sözcükler bizim kendimizi ve yaşantımızı nasıl sınırladığımızı da yansıtır.

Dil düşüncelerimizin algı süzgecimizden geçtikten sonra bellek kayıtlarımıza göre çıkardığımız sonuçlardır. Eğer bir konuda kendi yeteneğimize güven duygusu geliştirememişsek, o konuyla ilgili bir deneyimde de kendimizi sınırlayıcı ifadeler kullanarak eylemden kaçınırız. Ya da ilişkilerimizde kendimizi sevmiyor ve beğenmiyorsak, karşı cinsle olan ilişkimizde önce kendimizi sözcüklerimizle sınırlarız daha sonrada eylemlerimize yansıtır, istemediğimiz deneyimleri kendimizi yaşamaya mahkûm ederiz.

Eğer dil illüzyonlarının farkında değilsek ve zihinde kalıyorsak kendimizi ve yaşamımızı nasıl sınırladığımızı da farketmemiş oluruz. Zihinde kaldığımızda da çözümü karşımızdakileri suçlamakta buluruz. Geçmiş ve gelecekte gider geliriz. Sorun zihnimizde giderek büyür. Çünkü gerçek çözüm biz eyleme geçersek olur, biz kendi sorumluluğumuzu aldığımızda gelir. Zihinde kaldığımız müddetçe zihnimizde oluşturduğumuz ve dilimizle ifade ettiklerimizi yaşarız. Kısaca ne ifade edersek o oluruz.

Sözcüklerimizin takipçisi olursak yaşantımızı nasıl sınırladığımızı, kendimizi nasıl sabote ettiğimizi, bireysel sorumluluklarımızdan nasıl kaçtığımızı ve kendi gerçeğimizi nasıl da kendimizin yarattığı gerçeğini görürüz.

Kullandığımız dil bizim değer ve inançlarımızın dışa vurumudur. Yani aslında içinde bulunduğumuz gerçeğimizdir. Eğer gerçeğimiz bizi mutlu etmiyorsa ve bunun neden kaynaklandığını bilmek istiyorsak yapmamız gereken şey kullandığımız sözcükleri izlemektir. Bu sayede bizi sınırlayan inançlarımıza ulaşırız.

Öyleyse hepinizi kullandığınız dil için avcılığa davet ediyorum. Ne kadar çok farkederseniz o kadar çok özgürleşirsiniz.

Rüya Yüksel.
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
(Ağzından çıkanı kulağın duysun.) Çocukluğumda,daha küçük yaşlarımda bunu sadece doğru dinlemek,yanlış söz sarfetmemek olarak algılardım.Cümlenin anlamı çok ta derinlere iniyormuş halbuki.İnsan her kelimesini kendi için en doğrusunu tespit ederek sarfetmeli.Kolay mı peki?Gün içinde yüzlerce kelime dile gelirken.Pek te değil,hepsini kontrol altında tutmak.Yalnız en basitlerini en azından atlamamak lâzım.Mesela "ben bunu zaten yapamam","bu çok zor","hayatımda herşey kötü gidiyor"gibi olumsuz ve kendimizi aşağı çekecek kalıpları, bence ilk önce bunları yok edebiliriz.

Gelecek zamanda olmasını istediğimiz şeyleri şimdiki zaman kipiyle konuşmak...Bu biraz zaman alabilir.Mesela biriyle konuşuyoruz."Ben yurtdışına gideceğim" yerine "gidiyorum ",Ben....... alacağım yerine "alıyorum" ,"yapacağım"yerine "yapıyorum"dendiğinde karşı kişininde tepkisi ,vereceği cevap farklı olur.Durum değişir yani,başka bişey olur.Bununda en kolay yolu kendi kendine şimdiki zaman kipiyle olumlama yapmak. Burda da inanç giriyor devreye.İnanarak yapılabiliyorsa her kapının bu yola açılacağını düşünürüm.Ne de olsa "Abra Kadabra" = Konuşurken Yaratırım! demektir.
 

VASSAGO

Banlı Kullanıcı
Katılım
24 Eki 2015
Mesajlar
36
Tepkime puanı
0
Konum
Fani Yaşam Dünyasında
İş
Yazılım Mühendisi
(Ağzından çıkanı kulağın duysun.) bunu hiç bukadar derinden düşünmedim farkındalığın için teşekkürler..
 

Madmen

Kayıtlı Üye
Katılım
14 May 2015
Mesajlar
69
Tepkime puanı
25
duyusal biçimler almayan, duyularla algıladığımız dünyadan bağımsız olan, fakat yine de bu dünyanın yapısını belirlemede belirli bir role sahipmiş gibi görünen algılar vardır . Bunlardan biride dildir ; Diğer önemli olanları ise doğa ve matematiktir . İnsanlar sembolize eden yaratıklardır; dillerimiz, sosyal yapılarımız, dünyayı kavrayışımızı gösteren fikirler ve imgelerin hepsi semboldür. Bizatihi dünyaya dair algılarımız, duyularımızın, beyin yapılarımızın ve düşünce süreçlerimizin filtresinden geçtiği için dışımızdaki gerçekliğin sembollerinden başka bir şey değildir. Dilin kültürel modelleri belirleyen bir araç fonksiyonu olması bir yana , metafizik bir tabiatı da vardır . Varoluş ölçeği düşük sınırlı bilincimiz ile varoluş ölçeği yüksel uzamsal ve fizik ötesi olan algılarımız arasındaki konsültasyonu sağlamamıza yardımcı olur .

Bu konuda en önemli görüşlere sahip olduğuna inandığım ; filozof ve Filolog ( Filo sözcüğüne dikkat ediniz ; Yük gemisini ve ulaşımı sembolize eder ) namı -değer insan nietzchedir . Dili bir levha , yol haritası ve bir model olarak görüyordu . Dil ; gerçeğin bir modeli olabilir . Ama bizzat hakikatın kendisini sembolize edemez di ona göre .

Bana göre sözcüklerin etimolojik kökenlerine inmek ; Sahip olduğumuz değer yargıları hakkında bir perspektif kazanmamıza yardımcı olur . Bizim toplumda çok tabulaştırılan ve bazen totem haline gelen bir kavram var : Namus . Yunanca Nomous sözcüğünden türemiştir ve asıl anlamı kanun , düzendir . Herhangi bir kadının cinsel davranış tarzı veyahut cinsel kimliği ile alakalı değildir yani . Tabi toplumun sahip olduğu değer yargıları , korkuları ve içgüdüsel\düşünce işleyişleri bu kavramın anlamını çarpıtmıştır . İmajinasyon kelimesi vardır birde örnek vereceksem . İ-Maji -Nosyon dur onun açılımı . Maji : sihir demek , İ ; görsellik demek , Nosyon ise Bir nesnenin veyahut düşüncenin soyut ve genel tasarımını temsil eder . Buradan aslında hayal kurmanın , majikal bir sisteme ve kültüre ait olduğu görülür ...


Admin notu: Tüm yazılarınızın altına derleme olduğunu belirtin artık.
 
Üst