Eski Yakındoğu'da Rahip ve Rahibe tasvirleri

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
M.Ö. 1. bin yılın ilk yarısında, aslan avını dinsel görevlerinin bir parçası olarak gören Uruk “rahip kral” larının ünlü Asurlu halefleri de rakiplerine alt etmek için farklı silahlar kullanıyorken gösterilmektedir; başarılı bir avdan sonra, rahipler müzik çalarken, onlar ölü aslanların üzerine libasyon yapmaktadırlar.1. bin yılda Asur’da aslanlar artık yaygın değildi; düzenlenecek bir av için sayıları yeterli oluncaya kadar yakalanıp kraliyet hayvanat bahçelerinde tutulmak zorunda idiler; sonra ise kafeslerinden salıverileceklerdi. Bu arada, sakin bir şekilde yürüyen aslanların eşliğinde şatafatlı bahçeleri boydan boya adımlayan rahip müzisyenleri gösteren sahnelere gerçekten inanacak olursak, aslanlar çok iyi beslenmiş ve herhalde ilaç verilmiş görünüyor.Asur rölyeflerinde aslanı öldürmesine izin verilenin sadece kral olduğuna dikkat edilmelidir; onun hizmetkarları sadece, kral bu iş için hazırlanıncaya kadar, aslanı uzak tutmaya çalışırlardı.Şahlanmış bir aslanla boğuşan kral, 9. yüzyıldan itibaren Asur krallarının, kraliyet saray mühürlerinin konusu haline gelmiştir.

Erkekler dışarıda avdayken, kadınlar geride kalıyor ve kelimenin tam anlamıyla “evin ateşini yanar tutuyorlardı”, bundan dolayı rahibelerle ocak arasında sıkça birliktelik (=bağ) vardır -Mezopotamya’da bu birliğin olmadığı görülür, çok büyük olasılıkla bunun nedeni, sıcak hava ve sıcak havanın sonucu aile hayatının odak noktası olarak ocağın öneminin azalışıdır. Çatalhöyük sembolizminde kadın figürleri önde gelmektedir .Onların, tanrıça, rahibe, kadın ya da verimlilik sembolü olarak kimlikleri açık değildir ve içinde bulunulan zamanda tanımlanmamış olabilir. Şişman kadınların aslında leopar şeklindeki bir doğum sandalyesinde doğum yaptıkları açıkça görülmektedir.Tanrıçaların ya da onların temsilcilerinin, kedi cinsinden hayvanlarla desteklenen tahtlarla birlikteliği (=bağı), Anadolu’da binlerce yılı aşkın süre hayatta kalmış ve aslan M.Ö. 4. yüzyılda Kibele’nın tanımlayıcı sembolü olmuştur.Doğum pozisyonundaki kadınlar Uruk dönemi mühürlerinde görünmektedir.Mühürler üzerinde “rahip-kral”ın yanında, uzun giysili, düz ya da sivri bir başlık takmış bir kadın da görülmektedir.Genellikle kadın kamış demetini, erkek ise buğday başağını kavrar; kadının kesinlikle sunular aldığı Uruk vazosu dışındaki her şeyde kadın ve erkek eşit statülü olarak görünüyor ve eğer erkek bir “rahip-kral” ise o zaman kadın bir “rahibe-kraliçe” olarak görünecekti.

M.Ö. 2. Bin yıl
Mezopotamya’da çoğu metinde rahibelerden, özellikle de Sippar’daki Güneş Tanrısı’nın nadinu rahibelerinden söz edilmesine rağmen, tasvirler içinde onlara ait herhangi birini teşhis etmek zordur. Çıplak kadın figürlerinin rahibe olabileceği önerilmiştir, ancak bunu destekleyen bir delil yoktur ve daha büyük olasılıkla onlar bereketle/doğurganlıkla ilişkilidir. En azından bazılarının Tanrıça Şara olabileceğine dair işaretler vardır.
Bununla beraber, özellikle eski Babil mühürlerinde , rahipler sıklıkla tasvir edilmektedirler. Bunlar bir omuz üzerine atılmış kenarı süslü kısa bir şal giyerler; sakalsızdırlar ve Mısır uraeu*’larına benzer bir alın süsü –bazen bağlanmış ya da örülmüş olduğu görülen herhalde tıraş edilmeden bırakılmış bir saç buklesi- dışında, kafaları tıraşlıdır. Erken Hanedanlık dönemine ait bir mühürde elleri bağlı bir tanrıyı, kedigillerden bir hayvan üzerindeki bir başka tanrıyı ve bunların arasında kafes içinde ayakta duran bir figürü ve arkasına düşen uzun saç kuyruğu dışında, kafası tıraşlı olup yılanlar tutan sakallı çıplak bir erkeği (gösteren) mitos tasvir edilmektedir . Teşhisi sağlayan bukle dışında başların tıraşlı olması, Mısır duvar resimlerindeki çocuk Horus’un ve Levanten (=Doğu Akdenizli) çocukların da ikonografik özelliğidir; bu uygulamaya daha sonra Galler ve Moğol kabileleri arasında da rastlanmaktadır. Bir çifti yatak üzerinde gösteren pişmiş topraktan eserlerin –bunlardan özellikle erkek katılımcı, bazen kafası tıraşlı olarak resmedildiği için- kutsal evliliği tasvir edebileceği önerilmiştir.Yine de yazıtlarda pek çoğu yazman olarak tanımlanan İsin/Larsa dönemi mühür sahiplerinin, çoğu kez tamamen tıraşlı olması gerçeğinin gösterdiği gibi bu dönemde tıraşlı bir baş zorunlu olarak bir rahip demek değildi.
Bu eski Babil rahiplerinden bazıları, kulpu ve ayakları olan bir kova ve bir sıvının akıtıldığı kenarıyla dikkat çeken uzun bir kupa taşımaktadır.Herhalde kovanın içinde bir sıvı vardı ve kupa bir sıvıyı dökme veya serpme işlemi için kullanılmaktaydı; üzerinde yazı olan bu tip bir bronz kupa birkaç sene önce British Museum’a getirilmiştir. M.Ö. 14. yüzyıldan itibaren Orta Asur,Yeni Asur ve Yeni Babil eserlerindeki kova ve kupa (taşıyan) cinlerle muhtemelen bir bağlantı vardır.Diğer rahipler sadece palmiye yaprağı benzeri bir nesne taşır. Bu nesne bir yelpaze, bir meşale ya da zaviyeli yüzeyi ile bir bıçak olabilir; tasvir edilişi bakımından bu nesnenin değişik şekilleri vardır. Bazı mühürlerde Şamaş İştar ya da Adad’la karşı karşıyayken bir hayvan sunusunu tutar ve o zaman uzun elbisesi / eteğin altını açığı çıkarmak için önden açık durur; bu tanrılar kehanetlerle ilişkili olduğundan ulusal ve uluslararası önemi olan kararlar alındığında hayvanın belli başlı karaciğer kehanetlerini okumak adına bir aday olması mümkündür. Çağdaş bir Suriye mühründe iki figür görülmektedir; herhalde biri kral diğeri tahtın varisi olup iki tanrının huzurunda ritüel kaplar (biri kol biçimli) taşımaktadırlar; söz konusu iki tanrı arasında ise kupa ve kovasıyla küçültülmüş bir rahip durur.

Balık kostümleri giyen figürlerin tasvirleri M.Ö. 14. yüzyıldan itibaren görülür ve metinlerde işlevleri koruyuculuk olan apkallu ya da sage (bilge)’ler olarak tanımlanırlar;çoğu kez, bir sepet ya da kovayla gösterilirler , -grifon demonlar ve küçük tanrılar gibi- Eski Babil dönemi rahiplerini anımsatır şekilde tasvir edilirler. Bazı tasvirler rahiplerin kötü ruhları kovma törenlerini gerçekleştirirken, böyle bir giysi giymiş olabileceklerini göstermektedir. Başka figürler aslan postları giymekte ve bir kırbaç taşımaktadır.Son olarak normal Asur giysisi giymiş olan sakallı bir figür, olasılıkla kötü ruhları kovma ya da iyileştirme /sağaltma sahnelerini tasvir eden mühürlerde bir hasta üzerine eğilir durumda tasvir edilmektedir.

Dominique COLLON
Çev. Fatma SEVİNÇ (Kısmen alıntıdır)
 
Üst