GALLUSLAR (İlkçağda Anadolu'daki sıradışı rahipler)

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Ana Tanrıça (Kybele) kültü efsanesinin baş aktörü Attis'i taklit ederek kendilerini hadım eden ve bu yolla hayatlarını Tanrıça'ya adayan Galluslar, Phrygia bölgesinden çıkıp önce Grek dünyasına, ardından Roma uygarlığı içine girerek doğunun kendine özgü ritüellerini batı dünyasınataşırken, uzun vadede farklı kültürlerin birbiriyle etkileşmesinde de önemli rol oynamışlardır.Vahşi hadım olma törenleri ve Tanrıça'ya benzeme kaygısı içerisindeki kadınsı davranışları nedeniyle, Grek ve Roma dünyasında marjinal bir grup olarak kalmışlarsa da, eskiçağ tarihinde kendilerine ayrıcalıklı bir yer edinmeyi başarrtıışlardır.

Efsaneye göre Kybele ile birlikte anılan diğer kahraman, Tanrıça'nın bitkiler alemi üzerindeki işlevi ile birleştirilmiş ve tapınımı Phrygia'da merkezlenmiş tanrıçanın aşığı, genç bitki tanrısı Attis'dir." Kışın ölen ve ilkbaharda dirilen doğa güçlerini simgeleyen bir tanrı olarak kendisine tapınılmıştır. Ancak, ne ilginçtir ki "Attis" sözcüğü, antik dönem yazarlar tarafından bir tanrı olarak değil bir rahip olarak belirtilmiştir. Aşağıda daha ayrıntılı göreceğimiz üzere aslında Attis, aynı zamanda Kybele'nin Pessinus'da bulunan tapınağının hadım rahiplerine verilen ünvan olarak karşımıza çıkmaktadır.Açıkça görülmektedir ki eskiçağ yazarları, özellikle Romalı olanları, Attis'i Gallus rahipleri aracılığıyla kişileştirmişlerdir." Ya da diğer bir deyişle efsanedeki tanrı Attis, Romalılardan çok önce somut olarak Anadolu'da "Attis" ya da "Gallus" adlı bir rahip olmuştur. Hellenistik dönem şiirlerinden birinde görülen ve Gallus ile eş anlamlı gibi duran ve Tanrıça'nın rahiplerini belirten Metragyrtoi şeklinde yazılan bir sözcük daha vardır. Erken dönem Grek edebiyatı tarafından, davranışları nedeniyle küçümsenen Metragyrtoi'lerin ilk kez nasılortaya çıktıkları ve cinsiyetieri tam olarak bilinmese de, Gallusların öncüleri oldukları düşünülmektedirler. Başka bir deyişle, Gallus'un kendisinin, bizzat Metragyrtoi denilen rahiplerin soyundan geldiği kabul edilmektedir.Bilindiği gibi, Phrygia devletinin yıkılmasının ardından, bölgede Lydia ve ardından Pers egemenliği başlamıştır. Ancak Kybele'nin dilenci rahipleri köy köy, kent kent dolaşarak Ana Tanrıça tapınımını birer misyoner gibi yaymışlardır." Hatta, Tanrıça tapınımını Grek dünyasına götürüp yayanlar da yine bu rahiplerdir. Aslında, Tanrıça'nın Anadolu'da Kyzikos'dan Güney İtalya'da Locri'ye dek bütün Grek dünyasına yayılması, şüphesiz ki bu rahip grubunun işi olsa gerektir. Her ne kadar, bu rahiplerin "kutsal şeyler geleneği"ni nasıl öğrendikleri hakkında pek fazla bilgi olmasa da, klasik kaynaklardan anlaşıldığına göre, hemen her fırsatta horlanan Metragyrtoi'lerin törenlerinin ayrılmaz parçası olan ziller ve davullar.vb. bu grup ile Galluslar arasındailgi kurabilecek belki de elimizdeki tek somut kanıttır. Bütün bu bilgiler ışığında da Metragyrtoi'ler ile Galluslar arasında devamlılık niteliğinde bir ilişki olduğunu söylemek şimdilik en kabul edilebilir açıklama olacaktır.

***Anadolu'da Pessinus dışında Gallusların varlığına rastladığımız bir diğer Yer Hierapolis'dir, Bu konudaki temel kaynağımız Straborı'dur ki burada bir tapınağın çevresinde yaşayan Galluslardan söz edilmesi Hierapolis'in de Pessinus gibi dinsel bir merkez olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Ancak Hierapolis'in Pessinus kadar etkili bir kent olup olmadığı şimdilik tam olarak kesin değildir. Bu noktada Strabon konuyla ilgili şöyle yazmaktadır: "

...Burası o kadar yoğun ve puslu bir buharla doludur ki insan zemini zorlukla görebilir. Parmaklığın çevresine yaklaşan herhangi bir kimse için hava zararsızdır. çünkü sakin havada buhar dışarı çıkmaz. Fakat parmaklıktan içeri geçen herhangi bir hayvan derhal ölür. Oraya sokulan boğalar düşerler ve ölürler. Ben içeriye güvercinler attım hemen öldüler. Fakat hadım olan Galluslar içeriye rahatlıkla girer, çukura yaklaşır, aşağı sarkar, hatta nefeslerini tutarak bu sayede (ben onların yüzlerinde kusacaklarmış gibi bir ifade gördüm) belirli bir derinliğe kadar inerler. Bunlar gibi sakatlanmış olmak (hadım edilmiş) veya sadece tapınağın çevresinde yaşamak ya da tanrısal bir takdire mazhariyet veya da buhara karşı panzehir olarak kullanılan belirli fiziksel güçlere sahip olmak acaba bu bağışıklığın nedeni olabilir mi?" Strabon, Geographika, XIII; 4. 4. Hieropolis'deki Galluslar hakkında yapılan en ilginç açıklama, onlara "tarihin ilk travestileri" denmesidir. Hierapolis'de (Pamukkale) yapılan bir Kybele ayinine katılan Samosatalı Lucian'ın gördüklerini anlatmasından yola çıkarak bu yargıya varan Korkmaz, Lucian'ın yazdıklarını şöyle aktarır: "Kalabalık tapınakta toplandı. Çok sayıda rahip adayı ellerini kollarını sallayıp birbirlerinin sırt/arına vurarak gösteriye başladılar. Yanlarındaki çalgıcılar dizeler. kutsal ilahiler söylüyorlardı. Bu gösteriler tapınağın dışında yapılıyor, göstericiler tapınağa girmiyorlardı. Bu sırada kendini Kybele ye adamaya karar vermiş bir delikanlı elbiselerini çıkarıp çığlıklar atarak kalabalığın ortasına geldi. Uzun yıllardan beri bu iş için kullanılan bıçağı kaptı ve cinsel organını kökünden kesti, elinde kanlı parçayla bütün kenti koşarak dolaştı. Kestiği organını evlerden birine attı, o evin sahipleri kadın elbise/eri ve takılar verdi....

***

Anadolu'da Gallusların en önemli tapınım merkezi Pessinus olmuştur. Daha çok epigrafik malzemenin bilgi verdiği yerleşmede ele geçen yazıtlardan birinde tanrıçanın sırlarını yöneten Attabokaoi adlı bir gruptan söz edilmektedir. Şimdilik, grup hakkında başka bir şey bilinmese de bu adın rahiplerin kullandığı "Attis" ünvanı ile ilişkili olduğunu düşünülmektedir. Zira bu ünvan ile ilgili olarak bölgede ele geçirilen yazıtlar doğrultusunda, Attis'in bir rahip ünvanı olarak
Roma döneminde bile kullanılmaya devam edildiği anlaşılmıştır.

Gallus rahipleri Romalılarla ilk kez MÖ.189'da karşılaşmışlardır."Roma konsülü Manlius, Asia geçişi sırasında aşılması güç ve derin yarlar arasından akan Sangarios üzerine köprü kurdurmuştu. Nehrin kıyısında kamp kurduğu sırada, Pessinus'daki Tanrıların Anası 'nın rahipleri olan Attis ve Battakes adında iki Galyalı geldi ve tanrıçanın, onun zaferini kehanet buyurduğunu haber verdiler... ,,26 Bu ilk buluşma ile ilgili olarak Livius ise rahiplerin ilginç giysileri ve tavırları ile oldukça garip şarkıları üzerinde durmaktadır. Her ne kadar pek olumlu bakılmasalar da Galluslar Romalılar tarafından saygıyla karşılanrmşlardır.

Roma egemenliğiyle birlikte Pessinus'da yeni bir örgütlenmeye gidilmiştir. Zira, Flavian döneminde Pessinus'da, yine başlarında bir baş rahip olmak üzere on rahipten oluşan başka bir grup karşımıza çıkmaktadır. Attis ünvanlı Roma vatandaşı rahipler hadım olmak zorunda değildirler. (Roma vatandaşlarına yasaklanmıştı demek daha doğru olur) Bu da demektir ki Roma'nın yönetimde baskın olmasıyla beraber Pessinus'daki rahiplik kurumu içerisinde de bir takım değişiklikler gündeme gelmiştir.

Şimdiye kadar anlattıklarımız, Gal1uslar'ın Anadolu'da oynadıkları tarihsel rol ile ilgili gelişmelerdir. Anadolu'nun dışında ise rahipler pek de hoş karşılanmamışlar gibidir. Öncelikli olarak Grek filozoflarının gözünde, Tanrıça ve onun rahipleri uygarlaşmamışlığın bir sembolüdür, yani rahiplerin davranışları Hellen tarzı değildir. Tanrıça'nın rahibine karşılık gelen "Gallus" sözcüğünün Grek edebiyatındaki kullanımı Greklerin bakış açısını da yansıtmaktadır. "Gallus" terimi, en iyimser bakış açısıyla, sorunlu bir etnik grup şeklinde açıklanırken; kötümser bakış açısıyla, yıkıcı ve barbar bir topluluk olarak belirtilmektedir. Grekler bu rahip grubunu 'Galatyalı yabancı rahipler' şeklinde tasvir ederek aşağılayıcı bir tavır içerisinde olmuşlardır. Bu yaklaşımın sonuçları edebi eserlere yansırken, hem Tanrıça kültüne hem de rahiplere karşı genel bir olumsuz tutuma da neden olmuştur.


Erkan İznik
(Aynı başlıklı çalışmasından kısmen alınmıştır- Kybele kültürü ile ilgili iseniz devamını google üzerinden bulabilir veya eklenmesini isteyebilirsiniz)
 
Üst