Yılan Hanımı,Phytia,Anaerkillik,Ataerkillik

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
...........Eski çagda ana tanrıçanın tüm betimlemelerinde ilk olarak yılanı görürüz. Yılan deri degiştirme özelliginden dolayı aynı zamanda ölümsüzlügün de simgesiydi.

Yılan Yakın ve Ortadogu’da eskiden kadın olarak saygı görüyor ve genellikle öne sürüldügü gibi üreme ve büyümeyle degil, daha çok bilgelik ve kehanet ögütleriyle birleştiriliyordu. Yazının ilk koruyucu tanrısı, Sümer Cennetinin yazmanıi Kutsal Odaların bilgili kişisi tanrıça Nidaba, bazen bir yılan biçiminde çizilmiştir. Sümer kenti Dir’de tanrıçaya Tanrısal Yılan Hanım adı veriliyordu. Halkına tarımı, dolayısıyla uygarlıgı armagan ettigi belirtilen tanrıça Ninlil’in bir yılan kuyruguna sahip oldugu söyleniyordu. Bu tanrıça çeşitli Sümer tabletlerinde Cennet in Büyük Ana Yılanı diye anılır.

Mısır hiyegroliflerinde tanrıçaların imi kobra resmidir.

En eski çaglarda Delphi’deki tanrıça, kendisine hizmet eden yüce rahibelerin dile getirdigi tanrısal esine kaynaklık eden kişi olarak kutsal sayılıyordu. Tanrısal bilgeligin bilicilerini doguran kadının adı Pythia’ydı. Üzerine oturdugu üç ayaklı tabureye dolanmış yılanın adıysa Piton’du. Gerçi daha sonraki Yunan yazılarında Piton erkektir, ama önceki anlatılarda hep kadın olarak tanımlanmıştır. Yılan Piton öylesine önemliydi ki bu kente bir zamanlara Pytho deniliyordu. Pausanias’a göre söz konusu yerleşim merkezindeki en eski tapınagı kadınlar kurmuştu. Aiskhylos’da tanrıçanın, bu tapınakların en kutsalında Eski Çagların Kadın Peygamberi olarak yüceltildigini yazmıştır. Daha sonraki çaglarda eril Apollo rahipleri bu tapınagın yönetimini ele geçirmişlerdir. Yunan söylenceleri Piton’un Apollo tarafından öldürüldügünü anlatır. Truvalı Kassandra söylencesi gibi Piton anlatıları da yılanların Delphi bilicilik merkezinin alışılmış sakinlerinden oldugunu ortaya koymaktadır.


...M.Ö. 7000’de Kenan Ülkesi Bereket Tanrıçası Astarate (Astr Dımılice Yıldız, gök demektir) En Yüce Tanrı, Göksel Yönetici, Bütün Tanrıların Anası olarak “Samilerin ilkel anaerkil döneminde en önemli tanrıydı. O bütün insanlığın başı sayılırdı; sopun-soyun doğurgan anası, barışta ve savaşta önderiydi.” Bu Tanrıça Astarate’nin kazılarda elde edilen heykellerinde yüzünde görülen ve “yukarı kaldırdığı kollarında sarmaşık dalları ya da yılanlar” vardır. Bu gelenekte ki Hint-Avrupalı Tanrıçalarda o yılanlar “Tanrıçanın Yılan Cinleriydi.” Kadın Tanrıçaların en son ilişkisi Batı Ege’de ve Girit’te uzunca bir süre daha devam ettirilmiştir. En eski çağlarda Tanrıçalara hizmet edenlerin dile getirdikleri Tanrısal Bilgeleri ve Bilgeliği (bilicileri, biliciliği) doğuran kadınların adı Pythia idi. Kazılarda Pythia’nın üç ayaklı bir iskemleye otururmuş halde heykelleri bulunmuştur. Kadın Tanrıçaların, oturduğu iskemlelerinin üç ayağına bir yılan sarılmıştır. Böyle resmedilmiştir. Tanrısal Bilge Kadının (Bilicinin) iskemlesine sarılan yılanın adı Pitondu.
Başlangıçta, Piton dişi iken sonra erke olarak kabul edilmişti. Eski Anadolu antik edebiyat el yazmacıları tarafından anlatılanlara gore, bir zamanlar Anadolu’da Tanrısal Bilgeleri doğuran kadın yılan olarak görülüyordu. Ve oturduğu kentin adı Piytion’du. Pi sözcüğünün Dersim Dımıli dilindeki anlamı baba demektir. Sözcüğün to eki ise “sen” demektir. Pito yani senin baban, senin atan anlamındadır. Piyton kenti ise senin babanın, senin atanın oturduğu kent anlamındadır.
Peki bu kent neresiydi? Bu kent Batı Ege’de bulunan Didim’dir. Kente Didim adı verilmişti. Didim kelimesi Dersim Dımılicesinde bir kelimedir. Dımılice, di gördü, bildi demektir. Didim gördü, Uzağı, uzak geçmişi gören, bilen demektir. Falcılar, Biliciler anlamındadır. Bu kent daha sonra Baş Tanrı tarafından ele geçirilmiştir. Kentin adını ve yönetimini ele geçiren Apollondur. Apollon kelimesinin apo kökü, Dersim Dımılicesin de, baba, amca demektir. Yılan Piton’u da Apollon öldürmüştür. Hem Piyton hem Apollon hem de Didim kelimeleri rastlantı değildir. Daha o zamanlar bu kent Dersimli Dımılilerin yönetimindeydi. Bu gün bu sözcüklerin hiç biri batı dilleriyle açıklanamamaktadır. Batı dillerinde açıklanamamakta iken bu sözcükler Dersim Dımılicesinde hem bu anlama gelmektedir hem de günümüzde günlük yaşamda hala kullanılmaktadır. Mitolojide “Piton Kadın” daha sonra “Gaia” olmuştur. Mitolojiye göre Gaia bir boğaya, bir öküze dönmüştür. Gaia kelimesi de Dersim Dımıli dilinde kullanılan bir sözcüktür ve öküz demektir. Başlangıçta Didim adını “Bilici Tanrıçaları” doğuran kadınlardan “Yılan Kadınlardan” yani “Piyton Kadınlarından” almıştı. Mitolojide Tanrıça Gaia’nın da yılanı vardır. Kadın Tanrıçaların elindeki bu yılanları Zeus ele geçirmiştir. Zeus sözcüğü de Dersim Dımili dilinde bir sözcüktür ve Zeus, bilgi demektir. Ayrıca ze kökü, gibi, benzer, benzeyen demektir. Zeus, bilgili gibi anlamında bir Dersim Dımıli sözcüğüdür. Apollon ve Zeus’la süreç artık erkek egemen sürece geçiştir. En baştan beri Babil, Mısır, Girit, Anadolu’da da Dersim eski inançları içerisinde Kadın Tanrıçalar Yılanla bir tutulmuştur. Bilgelik ve Bilicilikle Yılan ilişki halindedir. Bu gün bile modern tıpta yılan doktorların, eczacıların simgesi olmuştur. Yılan Tanrıçalara tüm coğrafyalarda büyük saygı gösterilmiştir. Ve bu gün Dersim de pek çok köyde eski mezar taşlarında yılan figürleri bulunmaktadır. En eskiden günümüze yani Cilalı Taş Çağından beri insanlar bir yerden bir yere gitmişler. Topraklarından kilometrelerce uzaklara giderken mal değiş-tokuşunu, sürdürmüşler. Mallarla birlikte inançlarda, dillerde, bilgilerde toplulukların topraklarından uzaklara götürülmüştür. Dersimden Batı Ege’ye getirilmişti bu inançlarda. Ve buralarda geliştirilmişti. “Tarihsel kayıtlar, özellikle Babil ve Yunanistan’daki Bilicilik tapınaklarında öğüt veren” Yılan Tanrıçalara sıklıkla rastlanılmaktadır. Başlangıçta Yılan Tanrıça kadınken sonradan erkek tanrılara dönüştürülmüştür.




Akhalar’la Truva savaşından beri varlıgını sürdüren Cassandra öyküsüne göre, Cassandra daha küçük bir çocukken bir gece boyunca Delphi’deki bir tapınakta unutuldugu anlatılır. Truva Ecesi olan annesi Hecuba’nın, ertesi sabah geldiginde, çocugun çevresini tapınakta korunan kutsal yılanların sardıgını gördügü söylenir. Yılanlar Cassandra’nın kulaklarını yalamaktadırlar. Casssandra’nın bilicilik yetisini kazanışı böyle açıklanır.

Bir başka öykü de, kulakları yılan tarafından yalanıp arındırılan, böylece kuş dilini anlayabilen Melampus adlı Yunan peygamberi ile ilgilidir. Philostratos’un yazılarında, Araplar arasında tanrısal esini, özellikle de kuş seslerini anlamanın çok yaygın oldugu söylenir; onların bu yetenegi, kendilerini yılan yüregi ya da karacigeri ile besleyerek edindikleri açıklanır.

Kadın aşağılanmadan ve ilk günah yaratılmadan yönetim erkeklere geçemezdi. Erkek çocugun mülkiyet hakkını garanti edebilmek ve soyun baba yanından sürmesini saglamak için de tanrıça dini yok edilerek yerini tanrıya bırakmalıydı. Evlenmemiş kadınlar bakire olmazsa, evli kadınlara katı cinsel kısıtlamalar getirilmezse, ad ve malların eril mülkiyeti ve tanrısal tahta çıkma hakkının eril yönetimi de olmaz. O halde kadın ve kadınla ilgili tüm simgeler yok edilmeli ve kadın en rezil ve günahkar yaratık olarak lanse edilmeliydi. Havva ve Yılan söylencesi de bunun için Kutsal Kitap ta yer aldı.

Havva’ya bu ögüdü verenin yılan oluşu rastlantı ya da öylesine yapılmış bir şey degildir. O çagda yaşayan insanlar, yılanın tanrıça dinindeki tanrısal ögüdün simgesi hatta büyük olasılıkla aracı olduguna inanıyorlardı.

Erkek tanrı her zaman ışıgın güçlü savunucusudur. Aynı savaş söylencesi pek küçük degişikliklerle her yerde karşımıza çıkar. Bu savaş Hitit Anadolu’sunda fırtına tanrısıyla, ateş saçan ejderha İlluyankas; Hindistan’da baglar tanrısı İndra’yala tanrıça Danu ve oglu Virtra; kuzey Kenan ülkesinde Baal ile yılan Lotan ya da Lewtan, Babil’de Marduk’la tanrıça Tiamat; Asur’da Marduk’un işlevini yüklenmiş Ashur ile tanrıça; Yunanistan’da Zeus ile ejderha Typhon; Apollo ile yılan Piton; Herackles ile kutsal meyve agacını bekleyen yılan Ladon arasında yer alır. Bu söylence Tevrat’a Yehova ile yılan Leviathan olarak geçmiştir.

Tevratta Adem/Havva ve yılan olarak bize aktarılan cennetten kovuluş öyküsü tanrıçanın tok edilmesi sürecinde dogudan batıya tüm toplumlarda degişik tarzlarda da olsa karşımıza çıkar. Her zaman da tanrıçanın simgesi yılanın erkek tanrı tarafından yok edilmesi ile son bulur.


**
Elma, İncir ve Kara Dut

Başlangıçta Tanrıça Gaia, elma ağacı altında oturan Yılanların beklediği bir tanrıçaydı. Ve Elma Ağacını Tanrıça Hera’ya O, yani Tanrıça Gaia armağan etmişti. Hera inancı en başta Dersim Dımıli Tanrıça inancıydı. Ve Hera kelimesi Dersim Dımıli dilinde yer, yurt anlamına geliyordu. Toprak anlamında da kullanılıyor. Elma Ağacı iyilik ve kötülük bilgisiydi. En başta daha Mısırlılarca bu ağaç İncir olarak kabul ediliyordu. Bu ağaca Mısırlılar bazen Firavuninciri, bazen incir, bazen de dut diyorlardı. Kuzey Kafkas Nart mitolojilerinde bu ağaç “Nartların Altın Elması” olarak geçmektedir.
Mısır’da hem Bilgeliğin gözü hem de Yılan Hanım adıyla ululanan Mısırlı Tanrıça Hathor’un bir başka adı daha vardı: Firavuninciri Hanımı. Firavun sözcüğü Mısırca “Büyük Ev” anlamındadır.
Firavuninciri ağacı yeryüzünde yaşayan Yılan Tanrıçanın bedeni diye anılıyordu. Ağacın yemişini yemek demek Tanrıçanın etini ve suyunu yemek demekti. Tanrıçanın ağacının kutsal yemişi; sonsuzluk, ölümsüzlük, sürekli yaşam meyvesi olarak kabul ediliyordu. Giritliler de, İnciri kutsal sayarlardı. İnciri “pipal” ağacı olarak adlandıran Hintliler de kutsal kabul ederlerdi. İncir ağacının bu geleneksel kutsal biçimi Dersim Dımılileri arasında da kutsal kabul edilen yaygın bir kültürel inançtı. Daha yakın zamanlara dek Dersim Hozat’ta Qelecuğ köyünde Yukarı Pınar taşlık alanında bulunan yaban incirlerinin yemişleri köylülerce yenmezdi. Günah kabul edilirdi. Bu yabani incirlerinin yemişleri süt halinde iken sıvısı ilaç olarak kullanılırdı. Eğer ki bir kişinin elinde ‘siğil’ çıkmışsa bu yemişlerin sıvısı yani sütü siğile sürülürdü. Yaranın iyileşeceğine inanılıyordu. İncirin simgesel anlamdaki eski inancı: İsisin erkek-kardeşi, oğlu /sevgilisi, kocası-Osiris’idi. İsis, Osiris’i kurban etmişti. Ve Osiris Mısır inancına göre önce dut ağacından yapılmış bir tabuta gömülmüştür. Bu tabut daha sonra İsis, Hathor, Osiris –anası /karısını- firavuninciri ağacından bir tabuta yerleştirmiştir. Böylece bu ağaç tabut, ölenleri sonsuza dek besleyecek ve canlılık verecekti. Dersimli Ana Tanrıça Gaia’nın kızı Hera’ya Elma Ağacını hediye etmesi öyküsü buradan gelmektedir.

En eski inançlara göre elma, incir, firavuninciri, kara dut, Tanrıça Gaia’nın, Hera’ya verdiği armağan olarak kabul ediliyordu. Tanrıçanın kutsal armağanlarıydı bunlar.
“Kadınların toplumsal konumuyla durumu zayıfladıkça kilise, erkek egemen bir toplum oluşturup bunu (...) Dünyayı ve yaşamı yaratan tanrının ilk buyruklarından biri” kabul ettiriyor ve “Kadınlar akılsız, cinsellik düşkünü yaratıklar” olarak görülüyordu. Bu söylence cennet söylencesiyle doğrulanmıştır. Paulus: ”Kadınlar, Tanrıya boyun eğdiğiniz gibi, kocalarınıza da boyun eğin” demiştir. Çünkü: ”bedenin kurtarıcısı İsa, nasıl kilisenin başı ise, erkek de kadının başıdır” der. Kilise, ”İsa’ya boyun eğer, öyleyse kadınlarda her konuda kocalarına boyun eğer” der.
Ve kadın tam bile değil yarım olan bir “Yedek Kaburga” olarak görüldü. Artık eski Tanrıça inançları bitiyor yerini erkek egemen anlayış tanrısı alıyordu. “Kadınlar boyun eğerek sessizce öğrensin.(...) Kadının öğrenmesine ve erkeği yönetmesine izin veremem, kadın sessiz kalmalıdır. Çünkü önce Adem sonra Havva yaratıldı; aldanan Adem değil, aldanıp günah işleyen Havva’dır.”
Çocuğu ana eğitir diyorlar. Ananın bildikleri toplumda öğrendikleridir. Öyleyse durduğun yer gördüğün yerdir. Ana toplumda öğrendiklerini ikinci elden çocuğuna öğretiyordu. Ananın bildikleri toplumun, dini kaynaklardaki inançlarıydı. Kadının durduğu yer gördüğü yer oluyordu. “Yüzyıllarca din adına yapılan zorbalıklar, bağnaz ve ürkünç, din savaşları, sorgulamalar ve cadı avları, (..) korku ve yılgı kurallarını toplumun” aklına zorla sokmuş ve “Yedek Kaburga” fikri buradan doğmuştur.. “Yahudilikte, Hıristiyanlıkta, Müslümanlıkta erkeğin efendiliği tanrısal bir haktır.”
Dinlerin kadınlara yönelik tutumu bu. Ve bir zamanlar ünlü Pitagor’da ki Pitagor ismi de Dersim Dımıli dilinden bir sözcüktür. Pitagor Batı Ege’de Dikili (Aterneus) yöresinde yaşamış, mezarının Dikilide olduğu söylenmektedir. Pitagor kelimesini hecelere böldüğümüzde Dımıli dilinde; pi, baba; ta, orası, burası, gor, yatılan yer, beklenen yer demektir. Pitagor babasının yattığı yeri bekleyen anlamına gelen bir kelimedir. Pitagor zamanın en ünlü filozofu olarak kabul edilmektedir o bile: “Düzeni yaratan erkek ve ışıktı. Kaosu yaratan kadındı. Karanlık kadındı.” Diyecek kadar erkek egemen düşünüyordu.



***


2 alıntıyı birleştirdim,yazarları maalesef belli değil.
Dinler ve ataerkillik ilişkisinde referansların tam doğruyu yansıttığını sanmıyorum-daha doğrusu başlangıç noktasında verilen referansların olduğu fikrinde değilim ama sonuçta bir süreç var- diğer taraftan maalesef pek çok efsane ve anlatılarda ki dişi figürü zamanla yerini erkek motife bırakmıştır- bknz: bozkurt dişi mi erkek mi ? örnekler çeşitlenebilir..
 
Üst