Reenkarnasyon,Bölünmüş Enkarnasyon Kavramı Ve Sorularım

xalpx

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Kas 2010
Mesajlar
205
Tepkime puanı
18
Merhaba arkadaşlar,

Uzun zamandır reenkarnasyon,tekamül gibi konularda araştırma yapıyorum.Oldukça ilgimi çeken ve hala birçok noktada gizemini koruması sebebiyle bende yeri ayrı olan bir alan.Şu sıralar vakit buldukça bir enstitünün internet ortamından paylaştığı orjinal raporları ve özet halde aktardıkları deneyimleri inceliyorum.Çoğunluğu Dr. Ian Stevenson'in kendi araştırmalarının sonucu olan bu verilerin neredeyse tamamı Türkçeye çevrilmemiş halde ve İngilizce olması sebebiyle bana epey vakit kaybettirmekte.Ancak edindiğim bilgiler ışığında kafamı kurcalayan ve detaylı bilgisini bulamadığım bazı kavramlar mevcut.Birbirimizle fikir alış verişi yaparak bu noktada yardımlaşabileceğimizi düşünüyorum.

Şimdi öncelikle başlıktada belirttiğim gibi reenkarnasyon içinde gerek yerli gerek yabancı reenkarnasyon yaşamış bireylerin yaşadığı bölünmüş enkarnasyon şeklinde bir tanımlama var.

Bunu anladığım şekilde örneklendirecek olursak ; Bir A kişisi düşünün ve bu A kişisi 10 gün sonra ölüm deneyimini yaşayacak.Bu süreç içerisinde ruh ölüm deneyiminin yaklaşacağını hissediyor yada tamamen biliyor ve reenkarne olacağı anne karnındaki fetüsün içine yerleşiyor(bunada B kişisi diyelim).

Yani burada A kişisinin ruhu 10 günlük ölüme kalan süre içerinde hem A bedeninde hemde anne karnındaki çoğunlukla 9 aylık fetüsün içerisine (yani bir sonraki hayattaki kullanacağı bedene) bölünerek A kişisinin tamamen ölüm deneyimini yaşamasını ve B kişisinin doğum deneyimini yaşamasını bekliyor.

Umarım anlatabilmişimdir :)

Yani toparlamak gerekirse ; Bir ruhun aynı anda birden fazla bedende olması bölünmüş enkarnasyon olarak tanımlanıyor.Bu çoğunlukla ölüm zamanının yaklaşmasıyla ve dediğim gibi ruhun bunu bilerek bir sonraki bedene daha anne karnındayken doğuma yakın gerçekleşiyor.Ve bölünmüş enkarnasyon yaşayanların simaları çoğunlukla bir önceki bedeniyle büyük benzerlik taşıyor.


Şimdi bu konuda aklıma takılan sorularım ;

1-Ruhun bu şekilde 2 bedende yer alması durumu tam olarak nasıl gerçekleşiyor ?

2-Ruh ölüme yaklaştığını nasıl biliyor ve yeni bedene nasıl tutunabiliyor ?

3-Yeni beden ruhun seçimimi yoksa önceden tasarlanan ilahi planın bir parçası mı ?

Ve bunun gibi bölünmüş enkarnasyonla ilgili bilgisi yada sadece düşüncesi olanlar lütfen herşeyi paylaşalım istiyorum :)


Birde bazı deneyimlerde ki bir tanesi Türktü ve yazıda Türkçeydi.Ölüm anını ve ölüm sonrasını hatırlıyor.Ve hatta öldükten sonra nereye gittiğini.Ölüm deneyiminden sonra her ruhun Yaratıcının karşısına çıktığını,kendisininde onun karşısına çıktığını,yaptığı iyi kötü işlerin hesabını verdiğini ve tekrar şuan ki hayatına gönderildiğini hatırlayabiliyor.Az da olsa raporlanmış deneyimlerin bazılarında bunlarda mevcut ve bunlarda ilgimi çekti bunları ayrı bir kategoride araştıracağım :)


Not:Konuyla ilgili yorumlarımızı reenkarnasyonun var olduğunu varsayarak ve dini,kişisel inançlarımızla reenkarnasyonu karşılaştırmadan yaparsak daha sağlıklı ve faydalı bir paylaşım yapmış oluruz :)

Teşekkürler.
 

göçmenoğlu

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
719
Tepkime puanı
128
Yaş
48
Konum
Manisa merkez
İş
Elektironik müh.
Reenkarnasyon diyorlarda mantık dışı geliyor bana. Velevki reenakransyon var ikinici bir hayat veya namı diğer ikinci bir şans olsa ne olacak ki ben yine orhan olarak dünyaya gelebilecekmiyim bu günkü şartlarımda bu günkü ailemden bu günkü hayat standardımda.?. Eğer ben başka bir anne babadan başka bir yer ve mekanda başka bir isimle başka bir kişi olarak tekrar dünyaya geleceksem ve bu günkü yaşamımdan hiçbir şey hatırlamıcaksam o zamanki yaşamım bu günkü yaşamımın yeni ve daha iyi bir versiyonu olarak devam etmeyecekse reenkarnasyonu ne önemi olabilirki.. Neticede ben başka bir kişi ve başka bir hayatı yaşıcam bu günkü hayatımdan tek kelime bir şey hatırlamayarak... o zamanda reenkarnasyonun pek bir önemide kalmıyor demektir sonuçta..
 

Gaos

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2012
Mesajlar
85
Tepkime puanı
1
Konum
Kıbrıs
Size reenkarnasyon diyorlar da hiç araştırdınız mı acaba reenkarnasyon neymiş ? nasıl oluyor? neden olduğunu düşünüyorlar ? reenkarnasyonun amacı ne ? kulaktan dolma bilgilerle 1-2 dk düşünüp karar verip hayatınıza devam mı ediyorsunuz ?

Sayın xalpx 'in sorduğu sorular hoşuma gitti cevaplarını bekliyorum .
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
1-Ruhun bu şekilde 2 bedende yer alması durumu tam olarak nasıl gerçekleşiyor ?
Ruh hiçbir zaman tamamen yeni bir bedene sahip olmuyor. Her ruh için tanımlanan spesifik tek bir beden var. Bu durum çok boyutlu olan ruhun, zaman ve mekan boyutunu bükerek, sadece tanımlı olan ve belli bir geçerlilik kodu olan bir enerji bölünmesiyle oluşuyor. Bu tür durumların çoğunda o özel kodlu görev, ders alma veya halledilecek mesele hallolduktan sonra, kişinin bedeninde sadece kendi ruhunun tamamen var oluşu sürüyor. Diğer bölünmüş enerji gidiyor, dönüşüyor buharlaşıyor vs.

2-Ruh ölüme yaklaştığını nasıl biliyor ve yeni bedene nasıl tutunabiliyor ?
Ruh ölüme yaklaştığını yine çok boyutlu yapısı sayesinde ve beden-ruh köprüsünün incelmesi ile anlıyor. Kesin zamanı (zaman burada bildiğimiz zaman değil) bileceğini ise düşünmüyorum. Bazı üst çalışmalarda buna dar bilgiler alınabilse de %100 tutarlı olmadığını düşünüyorum.

3-Yeni beden ruhun seçimimi yoksa önceden tasarlanan ilahi planın bir parçası mı ?
İlahi planın oluşturduğu mekanizmanın bir gereği olarak tanımlamayı daha uygun buluyorum. Kod hangi cihaza uygunsa (bedene) ona yöneliyor. Burada tabii ki beden uyumundan kastım, değiştirilebilir zaman türündeki farklı yolların da uygunluğudur.
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
"Bunu anladığım şekilde örneklendirecek olursak ; Bir A kişisi düşünün ve bu A kişisi 10 gün sonra ölüm deneyimini yaşayacak.Bu süreç içerisinde ruh ölüm deneyiminin yaklaşacağını hissediyor yada tamamen biliyor ve reenkarne olacağı anne karnındaki fetüsün içine yerleşiyor(bunada B kişisi diyelim).

Yani burada A kişisinin ruhu 10 günlük ölüme kalan süre içerinde hem A bedeninde hemde anne karnındaki çoğunlukla 9 aylık fetüsün içerisine (yani bir sonraki hayattaki kullanacağı bedene) bölünerek A kişisinin tamamen ölüm deneyimini yaşamasını ve B kişisinin doğum deneyimini yaşamasını bekliyor.

Umarım anlatabilmişimdir "


Bu bahsettiğiniz durumu okumadım hiç ama şimdi anımsamadığım bir filmde vardı,adam cani yaralı hastanede (son sahneler başını hatta konusunu bile hatırlamıyorum),yan masada da doğum yapmak üzere kadın var ve kadın o adamın ruhu bebeğine karışmasın diye oradan uzaklaşmaya çalışıyordu.) Ama bu reenkarnasyon gibi değil de karanlık ruhun diğerini işgal etmesi olarak anlatılmıştı. Bu soruya bakarken Temiar Religion adlı bir çalışmaya denk geldim içinde bu tip ruh göçlerinden var gibi etraflıca bakmadım-Malezya yerel inanışları da belki göz atmak isteyebilirsiniz.
 

xalpx

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Kas 2010
Mesajlar
205
Tepkime puanı
18
Sevgili Chillout vermiş olduğun güzel bilgiler ve konuyla ilgilendiğin için teşekkür ederim :)

Sevgili gümüş uygun bir zamanımda belirttiğin noktalara göz atıp araştıracağım ilgin için teşekkürler :)
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,096
Tepkime puanı
4,961
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
1-Ruhun bu şekilde 2 bedende yer alması durumu tam olarak nasıl gerçekleşiyor ?

Bir ruh iki ayrı bedende bulunabilir bence, ruh dediğimiz bizim 3. boyut mantığı ile anlayamayacağımız kadar kozmik bir durum. Bu nedenle iki değil belki onlarca bedende var olabilecek aşkın bir özelliği var.

2-Ruh ölüme yaklaştığını nasıl biliyor ve yeni bedene nasıl tutunabiliyor ?
Ruhlarımızın bildikleri o kadar fazla ki, evrenin var oluşu ile birlikte oluşturulmuş bir özden bahsediyorsuz bilmemesi bana göre tuhaf olurdu.

3-Yeni beden ruhun seçimimi yoksa önceden tasarlanan ilahi planın bir parçası mı ?

Eğer aşkın bir ruh değilse kendi seçimi değil tamamen ilahi bir düzenin planı, yine aşkın ruh ilahi düzene uygun olarak seçim hakkına sahip.
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Sorularınız ve kısmen cevapları yaşanmış bir olayda var .

Mehmet Coşmen 1898 yıllarında doğdu ve Türkiye’nin Kayış köyünde çiftçi olarak çalıştı. Kayış, Adana’nın 20 kilometre uzağındadır. 1938 yılında, Mehmet 40 yaşlarındayken, çiftliğinde günlük işlerini yapıyordu. Yaz vaktiydi ve Mehmet ekin biçip tahıl öğütüyordu. Bu sırada kullanılan atlar toz ve samana bürünürdü.

Mehmet, tozlu atını yıkamak için Seyhan Nehri’ne giderdi. Bir gün, Mehmet atını nehrin genellikle sığ olan bir bölgesinde yıkamaya gitti. Fakat gölün su seviyesi yükselmişti ve Mehmet’in atını götürdüğü yer beklediğinden derindi. At ürkmeye başladı ve Mehmet’i omuzundan ısırdı. Bunun üzerine, Mehmet atın ağzını bağladı.

Mehmet`in atı mücadele etmeye devam etti ve Mehmet’i suyun derinliklerine, ikisinin de boğulduğu yere doğru çekti . Mehmet yüzmeyi bilmiyordu ve cesedi bir ağaç dalına tutunmuş olarak bulundu. Mehmet’in boğulduğu yılın 1938 olduğu düşünülüyor.

Süleyman Zeytun Geçmiş yaşam evini ziyaret eder

Süleyman Zeytun 1938 yıllarında sağır ve dilsiz olarak Türkiye`de bir köy olan Kayış`da doğdu -Mehmet Çoşmen’in doğup öldüğü aynı köy. Süleyman’ın babası Ramazan Zeytun ve annesi Bedia Zeytun idi. Süleyman’ın kesin doğum tarihi belli değil.

Zeytun ailesi, Mehmet Coşmen’in evinin yakınında oturuyorlardı. Mehmet’in dul karısının ve çocuklarının yaşam mücadelesi verdiği evden sadece 30 metre uzaklıkta yaşıyorlardı.

Yürümeyi öğrendiği günden itibaren, Süleyman evinden çıkar dosdoğru Coşmen’ lerin evine giderdi. Coşmen’ lerin evi köyün merkezi ile zıt yönde olduğundan, Stevenson`un varsayımı, bir çocuk başka insanlarla bir araya gelmek ve köydeki aktiviteleri gözlemlemek için evinden çıkıyorsa, köyün dışına doğru değil, köyün merkezine doğru gideceğidir .

Fakat annesi Bedia, Süleyman’ın her gün Coşmen’ lerin evine gittiğini söyledi. (1)

Süleyman, Mehmet Coşmen olduğu önceki hayatındaki boğulmayı anlatır

Süleyman daha yürümeyi yeni öğrenmişken ve Coşmen’ lerin evine ilk ziyaretlerinden birini yaparken, hareketleriyle Mehmet Coşmen’ in ölümünü anlatmaya çalıştı. Coşmen’ lerin evinden, Seyhan Nehri’ne doğru, Mehmet`in boğulduğu yeri işaret ederdi. Boğulmaya yönelik yaptığı diğer hareketler, Ian Stevenson’in gözlemleriyle, şunlardır:

1. Ian Stevenson, Süleyman`ın elini, parmakları aşağı dönük vaziyette daire çevirerek, tahıl öğüten bir değirmen taşını döndürmek için etrafinda yürüyerek dönen bir atı taklit etmesini gözlemledi.

2. Süleyman, atın dizginlerini çekiyormuş gibi ellerini ve kollarını herbiri diğerine paralel bir biçimde tutardi ve adeta atın nehire girmesi için arkasına doğru yaslanırdı.

3. Süleyman, atın ısırdığını ifade etmek icin sağ elini omzuna koyup kavrardı. Ian Stevenson atın onu ısırmasını taklit ederek dişlerini gösterdiğini gözlemledi.

4. Ian Stevenson, Süleyman`ın sağ elini kullanarak dairevi hareketle atın ağzının etrafını bağlamasını taklit ettiğini gözlemledi.

5. Süleyman bir atın dizginlerini tutarmışcasına, iki elini de öne doğru uzatırdı. Sonra, uzattığı kollarıyla attan düşmesini taklit ederek, sola ve geriye dogru uzanırdı.

6. Ian Stevenson, Süleyman`ın sağ elinin parmaklarını ağzına koyduğunu, böylece, attan düşerken su yutmasını canlandırdığını gözlemledi.

7. Süleyman boğulduğunu göstermek için sağ eliyle boğazını kavrardı.

Başta, Süleyman’ ın ailesi ve Mehmet Coşmen’ in yaşam mücadelesindeki ailesi Süleyman`ın anlatmaya çalıştığı şeyden emin olamadı. Fakat Süleyman ’ın sürekli olarak Seyhan Nehri`nde Mehmet`in boğulduğu belirli bir yere işaret etmesi ve Mehmet’in ölümüne yol açan olayları mimiklemesi, ailesinin onun geçmiş bir hayatında Mehmet Coşmen olduğunu anlamasını sağladı.

Küçük Süleyman, Mehmet Coşmen’in sahip olduklarının, Kur`an ve sığır dahil olmak üzere kendisine ait olduğunu söyler

İki ve üç yaşları arasında Süleyman, Coşmen ailesinde bulunan eşyalara işaret ederek kendisine ait olduğunu anlatmaya çalıştı. Bu eşyaları beraberinde Zeytun ailesi evine götürmeye çalıştı. Mesela Coşmen ailesinin Kur`an'ını evine götürmeye çalıştı ve Coşmen’ lerin arazisinde bulunan bir sığırı Zeytun ailesinin evine dogru yönlendirdi.

Süleyman, Cosmen aile fertlerini sevdiğini gösterir

Süleyman, Mehmet Cosmen’ in erkek kardeşi Şaban’a, iki parmağını birbirine yaklaştırarak yakınlığı temsil eden işareti verdi Mehmet’ in dul karısı olan Hatice Coşmen’e, Süleyman iki parmağını birleştirip kalbine işaret ederdi. Böylece, eskiden birbirlerine aşık olduklarını göstermeye çalışırdı.

Küçük Süleyman’ın Coşmen ailesini koruması

Mehmet Coşmen karısı Hatice’ ye çok bağlıydı ve Hatice’ nin evlerinin dışında başkaları için iş yapmaması icin kendisi çok çalıştı. Mehmet’ in ölümünden sonra, Hatice köydeki diğer insanlar için çalışmak zorundaydı, ekmek yapımı gibi işlerde. Süleyman, Hatice’ nin başkaları için çalıştığını görünce çok üzülüp ağladı ve başkaları icin calışmasının yanlış olduğunu gösterir hareketler yaptı.

Hatice çocuklarını fiziksel olarak disiplin etmeye çalıştığı zaman, Süleyman buna itiraz ederdi. Mehmet’in oğlu Abdullah başkalarıyla kavga ettiği zaman, Süleyman onun davranışına karşı çıkardı.

Süleyman’ ın Mehmet’in ailesine karşı duydugu sevgi, üç yaşından en az yirmidokuz yaşına kadar devam etti. Süleyman’ın ailesi sonunda Adana şehrine taşındılar, fakat Süleyman, Coşmen ailesini Kayış’ ta ziyaret etmeye devam etti.

Süleyman , Mehmet’ in oğlu Abdullah’ a hediyeler getirirdi. Ian Stevenson aşagıdaki dokunaklı gözlemi ile Süleyman’ ın Mehmet’ ın kızlarına duyduğu sevgiyi şu şekilde değerlendirdi.:

“Süleyman, Mehmet Coşmen’ in kızlarının düğünlerine katıldı ve hepsinde sevgi dolu bir babanın yapacağı gibi ağlıyordu.” (2)

Refika, Mehmet’ in evli kızlarından biri, Süleyman’ ın kendisini ve ailesini sıkça Toros Dağlarında ziyaret edip yatılı kaldı. Bu durum, Rashid Khaddege | Daniel Jurdi’ nin vak’asına benziyor. Daniel Jurdi, önceki yaşamındaki ailesini her ay ziyaret edip kendisi icin ayrılan yerde yatılı kalırdı. Khaddege | Jurdi durumunda, önceki ve sonraki yaşamlarında benzer fiziksel özellikler de gözlemlenmişti.

Süleyman, Mehmet’in dul eşi Hatice ile yakındı. Fakat evli bir çift gibi değil, anne oğul gibi bir ilişkileri vardı.

Eski yaşamdan kalan su korkusu

Süleyman` ın kalıcı su korkusu en az 27 yaşına kadar devam etti. Okul arkadaşlarının aksine, nehirde yüzme öğrenmeyi reddetti. Mehmet Çoşmen’ in Seyhan Nehri’ nde boğulduğu yerden korktuğunu sürekli olarak gösterdi..

Mehmet Coşmen | Süleyman Zeytun reinkarnasyon durumunun doğruluğu

Ian Stevenson, Süleyman’ ın sağır olmasının vak’anın doğruluğunu kuvvetlendirdiğine inanıyor. Çünkü Süleyman, Mehmet Coşmen’ in ölüm hikayesini başkalarının konuşmalarından duymuş olamaz. Süleyman eski yaşamına dair temaslarda bulunmaya okuma yazma öğrenmeden çok önce başlamıştı.

Ian Stevenson, araştırmalarında, çocukların iddia ettikleri geçmiş yaşamlar tanıklıklarında, ailelerin ve alakalı bireylerin, yönlendirici, teşvik edici olabilmelerine karşın daima yöntemler aramıştır. Reinkarnasyon vak’alarındaki sahtekarlıkları sergilemekten kaçınmamıştır.

Süleyman’ ın sağır olmasının karma ile alakası varmı?

Kayış’ taki köylüler Süleyman’ ın neden sağır ve dilsiz doğduğunu merak ettiler. Engelli olmasının karma ile bir ilgisi varsa, Mehmet Coşmen’in hayatından olmadığı konusunda hemfikirdiler. Çünkü dindar bir insan olan Mehmet yaşamı boyunca günahtan ve kötülüklerden kaçınmıştır. Eğer Süleyman’ ın engelliliğinin nedeni karma ise, başka bir hayattan dolayı olduğunu düşündüler.

Ian Stevenson Süleyman’ ın annesi ve babası, Ramazan ve Bedia`nın , kuzen olduklarını belirtiyor. Aynı biyolojik ailenin üyeleri olduklari için Süleyman’ ın engelliliği sadece bir genetik sorundan olmuş olabilir.

Engelliliğin veya talihsizliklerin önceki hayatlardan kalan karmanın sonucu olup olmadığı henüz bilinmiyor. Reinkarnasyon araştırmacıları için bu hala bir gizem.

Ian Stevenson, Sadece Süleyman` ın sağırlığının Mehmet' in ölümünü başkalarının konuşmalarından öğrenmesini imkansızlaştırmadığını, fakat aynı sebepten dolayı, birinin Süleyman' a sahte bir eski hayatı yaşadığını iddia etmesini teşvik etmesi de çok zor bir iş olduğunu belirtti. Ian Stevenson'a göre, birinin Süleyman' a Mehmet'in ailesine karşı duygusal bağlar ifade etmesini sağlaması daha da zor olacaktir. Bu duygusal bağlarının bir örneği, Mehmet' in kızlarının düğünlerinde Süleyman' ın ağlamasıdır.

Reinkarnasyonda Anahtar Noktalar ve Prensipler

Bu reenkarnasyon vak’asında, eğer kabul edilirse, şu özellikler bulunur:

Cografya hafızası: Mehmet Coşmen, Kayış – Türkiye` de kendi geçmiş yaşamındaki eski evinin yanındaki evde Süleyman Zeytun olarak yeniden hayata gelmiştir. Mehmet aynı ailede yeniden doğmuş olmasa bile, geçmiş yaşamındaki ailesine ulaşabileceği bir konumda hayata gelmiştir. Bu tip vak’alar "yakınlık vak’aları" olarak adlandırılmıştır, Ruh, eski hayatının yakınlarında reenkarne olmuştur , böylece eski hayatından sevdikleriyle yeniden buluşabilir.

Yürümeyi ögrenir ögrenmez, Süleyman Mehmet’ in eski evine gitmeye başladı ve geçmiş hayatının aile fertleriyle yeniden ilişkiler kurdu. Ian Stevenson, Süleyman’ ın Mehmet’ in çocuklarına bağlılığının çok güçlü olduğunu gözlemledi. Mehmet’ in kızlarının düğünlerinde sevgi dolu her babanın yapabileceği gibi ağladı..

Tüm aile reinkarnasyon vak`alarinda olduğu gibi, ruh tarafindan planlama söz konusudur. Görünüyor ki, Mehmet Coşmen`in ruhu bir sonraki reenkarnasyonunu planlamış, geçmiş yaşamındaki evinin yanındaki evde doğmuştur ki geçmiş yaşamındaki ailesine dönebilsin.

Eski hayattan bir fobi: Mehmet boğularak öldü ve Süleyman’ ın sudan korktugu görüldü; özellikle Mehmet’in boğulduğu Seyhan Nehri’ ndeki bir bölgeden korkuyordu.

Dininde değişim: Süleyman, Coşmen’ lerin evinden Kur`anı kendisine aitmiş gibi istedi ve alarak kendi evine, yani Zeytun’ ların evine götürmeye çalıştı. Bu Mehmet Coşmen’ in müslüman olduğunu gösterir. Ayrıca Mehmet Coşmen’ in dindar bir adam olduğu bilinir.

Ian Stevenson, Süleyman ve ailesinin dinini, ibadet biçimini belirtmemiştir, fakat Süleyman, Mehmet Coşmen olduğu eski hayatından anılar hatırlamaya başlayınca, ailenin reenkarnasyona inanmaya başladıkları aşikardır.

Bölünmüs yaşam: Mehmet’in boğulduğu günün ve Süleyman’ ın doğum gününün tam olarak belli olmamasına rağmen, Süleyman’ ın babası Ramazan bu iki günün arasında yaklaşık 5-10 gün olduğunu hesaplamıştır.

Ian Stevenson, Kayış köylülerin takvime bakıp gün tutmadıklarını, fakat kendi topluluklarındaki önemli günleri hatırladıklarını açıkladı. Köyden birinin boğulduğu gün ve oğlunun doğum günü Ramazan’ ın hatırladığı önemli günlerdir. Bu önemli olayların, köylüler tarafından hatırlanması beklenir. Stevenson`un düşüncesi, Ramazan’ ın hesaplamalarının büyük olasılıkla doğru olduğudur.

Eğer ruhun ceninin gelişiminde dahil olduğu düşünülürse, Mehmet’ in boğulmasının ve Süleyman’ ın doğumunun arasında 10 gün fark olduğunu göz önünde bulundurursak, Mehmet’ in ruhunun Süleyman` ın gelişmekte olan ceninine yerleştigini anlarız, esasen Süleyman ana rahmindeydi . Bu ruh aynı zamanda dokuz aydır ana rahminde bulunan Süleyman’ ı ve hayatta olan Mehmet’ i canlandırıyordu.

Bu fenomen Hanan Monsour | Suzanne Ghanem’in çok önemli vak’asında da farkedilmişti. Suzanne, Hanan’ ın ölümünden sadece 10 gün sonra hayata gelmişti. Dolayısıyla, Suzanne’in ana rahminde bulunduğu süre Hanan hala hayattaydı. Ruh, bu zaman zarfında iki bedeni de canlandırıyordu. Monour | Ghanem vak’asında aynı zamanda iki hayatta da yüzsel benzerlikleri görülmüştür.

Ruhun birden fazla vücudu aynı anda sahiplenmesine bölünmüş/çoklu yaşamlar deniyor. Bunun en dramatik örneklerinden biri Penney Peirce’in vak’asıdır. Görülüyor ki, Penny’nin ruhu iki geçmiş yaşamının vücutlarına yerleşmiş , Alice Cart ve Charles Parkhurts, ki bu iki yaşam 29 yıl çakışmışlardır.

Neden bir ruh birden fazla vücudu aynı anda sahiplenir? Önemli bir sebep, daha fazla başarılı olmak, karma dışı çalışmalar da dahil ve ruh icin önemli projelere katılmak. Bir başka olasılık, ruhun gelecek olayların farkında olması, mesela yaklaşan bir ölüm gibi ve sevdiklerine bağlı kalmak için başka bir vücutta reenkarne olması.

Ian Stewenson ın kitabından alıntıdır.
 

xalpx

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Kas 2010
Mesajlar
205
Tepkime puanı
18
Verdiğiniz bilgiler için ne kadar teşekkür etsem az kalır arkadaşlar sağolun :) Çözemediğim noktalar aydınlandı sayenizde.
 

sudaki_izim

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Nis 2011
Mesajlar
31
Tepkime puanı
3
Konum
çanakkale
İş
financial adviser
öncelikle herkese merhaba ,

ben her türlü din,felsefe görüşleri çok araştırdım bu araştırmaya da '' neden yaratıldık ? '' sorusu ile başaladım ve bu soruyu sorduğumda 12 yaşındaydım ...

bir ara çok dindar oldum''islam'', tasavvuf sonra melekler tek gerçek dedim sayıların gücüne inandım , yahudilik dedim , artrolaji dedim budistlik , kabala dedim aktif eğitimlere ,derslere bile katıldım’’hala arada katıloyorum’’ , Reenkarnasyon vs. yani denebilecek ulaşabildiğim bir çok şeyle uğraştım sonra hepsini kabul ettim (aklma ve mantığıma uyanları) hepsi ile arayı iyi tutmakta zarar gelmez :) birşeyler öğrendim ve en son hepsinde aldığım bilgilerle aslında hepimzin bir bütün olduğuna karar kıldım yanı ben diye bir şey yok yani sen benim ben sen bu dünyadaki amacımızda yaratanın seviyesine ulaşmak ... bu yolculuk da da belirli aşamalar kademeler var ve her koyun kendi bacağından asılmıyor birimiz iyi olamayı Yaratıcı gibi veren olamayı gönülden beceremeyince hopp geri islah olmak için dünyaya dönüyoruz ... tabi seviyeyi geçen ruhlar islah olanlar dönmüyor yalnız geride kalanlar düzelene kadar da bu dünya yok olmuyor yani sürekli geri dönüyor çünkü biz tümden geldik tüme döneceğiz yaratan içimize kendinden bir parça ruh üfledi ve bu parçalar bir araya doğru bir şekilde toplanana kadar Reenkarnasyona devam edeceğiz ... o yüzden hiç kimseden farkımız yok hepimiz biriz biziz ve tekiz sonra daha iyi anladım Hallac-ı Mansur neden "Ene'l-Hak" dediğini ... en son buna inandım yani kendime  ve mantıklı geldi ama hala şüphelerim ve araştırmalarım devam ediyor bir gün kafamın netleşmesi umudu ile .

sevgi ile kalın :)


bana yardımcı olabilecek herkes'den merakla cevap bekliyorum.
 

asterix

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Mar 2013
Mesajlar
743
Tepkime puanı
105
Ruhun enerjisinin bir kısmını bölerek iki yada daha fazla bedende olması mümkün,ama bu durum ruh için zorlayıcı bir durum,dünyaya gelmeden önce ruh enerjimizin tamamını getirmiyoruz kişiye göre değişmekle beraber % 40-70 arası enerjisini dünyaya taşıyor geri kalan enerjisi ruh aleminde bulunuyor ,bazı kişiler az ruh enerjisi getirmeyi seçtikleri için bir enerji kıtlığı yorgunluk vs yaşayabilir,nadir olarkta ruhyeryüzünde aynı anda 2 farklı bedende 2 ayrı kişinin deneyimini yaşıyobiliyormuş ama bu 2 hanımı idare etmek gibiidir heralde.Ölüm yaklşatığı zaman perde aralanmaya başlıyor ve kişi psişik bir varlık haline geliyor bedensiz varlıkları görme vs bilmeler normal oluyor.
 

Ashina

Kayıtlı Üye
Katılım
15 May 2016
Mesajlar
182
Tepkime puanı
18
Misal reenkarnasyon var ve biz öldükten sonra bir bedene bürüneceğiz. Ya istemezsek ruh formunda yaşamak istersek yani bu durum böyle paralel evrene geçiş ya da bir kapıdan portaldan geçiş şeklinde oluyorsa ki genelde köprü yol geçiş gibi kavramlar kullanılıyor o zaman birini seçmek zorundayız?
Ölümötesi deneyim yaşayanların ifadeleri de önemli bence bu konuda
 

cherish

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Nis 2015
Mesajlar
95
Tepkime puanı
7
öncelikle herkese merhaba ,

ben her türlü din,felsefe görüşleri çok araştırdım bu araştırmaya da '' neden yaratıldık ? '' sorusu ile başaladım ve bu soruyu sorduğumda 12 yaşındaydım ...

bir ara çok dindar oldum''islam'', tasavvuf sonra melekler tek gerçek dedim sayıların gücüne inandım , yahudilik dedim , artrolaji dedim budistlik , kabala dedim aktif eğitimlere ,derslere bile katıldım’’hala arada katıloyorum’’ , Reenkarnasyon vs. yani denebilecek ulaşabildiğim bir çok şeyle uğraştım sonra hepsini kabul ettim (aklma ve mantığıma uyanları) hepsi ile arayı iyi tutmakta zarar gelmez :) birşeyler öğrendim ve en son hepsinde aldığım bilgilerle aslında hepimzin bir bütün olduğuna karar kıldım yanı ben diye bir şey yok yani sen benim ben sen bu dünyadaki amacımızda yaratanın seviyesine ulaşmak ... bu yolculuk da da belirli aşamalar kademeler var ve her koyun kendi bacağından asılmıyor birimiz iyi olamayı Yaratıcı gibi veren olamayı gönülden beceremeyince hopp geri islah olmak için dünyaya dönüyoruz ... tabi seviyeyi geçen ruhlar islah olanlar dönmüyor yalnız geride kalanlar düzelene kadar da bu dünya yok olmuyor yani sürekli geri dönüyor çünkü biz tümden geldik tüme döneceğiz yaratan içimize kendinden bir parça ruh üfledi ve bu parçalar bir araya doğru bir şekilde toplanana kadar Reenkarnasyona devam edeceğiz ... o yüzden hiç kimseden farkımız yok hepimiz biriz biziz ve tekiz sonra daha iyi anladım Hallac-ı Mansur neden "Ene'l-Hak" dediğini ... en son buna inandım yani kendime  ve mantıklı geldi ama hala şüphelerim ve araştırmalarım devam ediyor bir gün kafamın netleşmesi umudu ile .

sevgi ile kalın :)


bana yardımcı olabilecek herkes'den merakla cevap bekliyorum.

Ene'l-Hak kısmına kadar katılıyorum. Reenkarnasyon kısmında alternatif fikrim var. Biz Bir'in bilgisine özde sahibiz fakat Yaradan'a yaklaşmak üzere yürüdüğümüz yol (yol diyebiliriz) tekil. Tekamül olarak bahsi geçen de bu. Farkımız bu yolu işleme tarzımız. Sahip olduğumuz bilgi bizi Tanrı yapacak düzeyde ama Allah ya da Elohim değil..insanın tanrısallığı kendini yaratmaya yeterli ama her seviye geçişinde (ben Allah diyorum) Allah bir başka seviyede oluyor. Henüz fikir sahibi olamadığım seviye ise Hiçlik, ona ulaşmak için kendi ben'ininde vazgeçmek...

Bu düzen içinde, bakış açım anlaşılsın diye yazdım, reenkarnasyon mümkün değil. ölüp ölüp başka bedenlerde doğmak yani. her ruh bir bedenin bilincine hükmedecek şekilde dünya ömrüne sahip, sonrasında ruh ölümsüz. yalnız aynı bedende birden fazla ruhun hüküm savaşı yaptığı durumlar var. yeniden dünyaya gelmek biçiminden ziyade, bedeni öldüğünde dünyayı terk etmeyenler. kendi tekamülünde başarısız olduğunu düşünenler, bir nedenle gitmek istemeyenler. bu durumda aynı beden de iki ruh olması mümkün oluyor.

diğer teorimde aynı ruhun iki bedende olmasıyla ilgili; bilinç düzeyinde eş zamanlı bölünmüşlük mümkün değil. ancak ruh, düşünce, duygu gibi şeyleri zamanla kafeslemek mümkün olmadığı durumlar çıkıyor. böyle olduğunda bilinçli olan ruh, hükmettiği bedende, diğer ruhun tesirlerini yaşatıyor. kendi içinde de bölünmeye gidiyor. olmayan sesler yaratmak gibi bişey bu..ama bu da yaşadıklarımızın arasında
 

sudaki_izim

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Nis 2011
Mesajlar
31
Tepkime puanı
3
Konum
çanakkale
İş
financial adviser
Ene'l-Hak kısmına kadar katılıyorum. Reenkarnasyon kısmında alternatif fikrim var. Biz Bir'in bilgisine özde sahibiz fakat Yaradan'a yaklaşmak üzere yürüdüğümüz yol (yol diyebiliriz) tekil. Tekamül olarak bahsi geçen de bu. Farkımız bu yolu işleme tarzımız. Sahip olduğumuz bilgi bizi Tanrı yapacak düzeyde ama Allah ya da Elohim değil..insanın tanrısallığı kendini yaratmaya yeterli ama her seviye geçişinde (ben Allah diyorum) Allah bir başka seviyede oluyor. Henüz fikir sahibi olamadığım seviye ise Hiçlik, ona ulaşmak için kendi ben'ininde vazgeçmek...

Bu düzen içinde, bakış açım anlaşılsın diye yazdım, reenkarnasyon mümkün değil. ölüp ölüp başka bedenlerde doğmak yani. her ruh bir bedenin bilincine hükmedecek şekilde dünya ömrüne sahip, sonrasında ruh ölümsüz. yalnız aynı bedende birden fazla ruhun hüküm savaşı yaptığı durumlar var. yeniden dünyaya gelmek biçiminden ziyade, bedeni öldüğünde dünyayı terk etmeyenler. kendi tekamülünde başarısız olduğunu düşünenler, bir nedenle gitmek istemeyenler. bu durumda aynı beden de iki ruh olması mümkün oluyor.

diğer teorimde aynı ruhun iki bedende olmasıyla ilgili; bilinç düzeyinde eş zamanlı bölünmüşlük mümkün değil. ancak ruh, düşünce, duygu gibi şeyleri zamanla kafeslemek mümkün olmadığı durumlar çıkıyor. böyle olduğunda bilinçli olan ruh, hükmettiği bedende, diğer ruhun tesirlerini yaşatıyor. kendi içinde de bölünmeye gidiyor. olmayan sesler yaratmak gibi bişey bu..ama bu da yaşadıklarımızın arasında

öncelikle teşekkür ederim ...

yani aslında benim ruhum diye bir şeyde yok ben diye bir şey yok bunu anlayorum ... aynı zamanda zaten dünyadan gitmeyenler de ölmüyor yani as olan ruhumuzsa sadece bir beden ölümü gerçekleşiyor çok öğrenmemiz edinmemiz lazım çok hakılısınız yaşamadığın , edinemediğin şeyler hakkında yorum yapmak sadece başkalarının sözlerini yorumlamaktan geçiyor'' hiçlik'' bir gün o ilahi gerçeğe ulaşmak ümidi ile ne diyelim bedeni terk edene kadar öğrenmeye devam edelim en önemlisi de sevelim...
 

Bulut_atlası

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ocak 2013
Mesajlar
780
Tepkime puanı
31
Bence reenkarnasyon ruhun karmasını tamamlamamasinin bir nedeni dünyaya tekrar gelip eksik kalan her şeyi tamamlayıp arınmış bir halde öte dünyaya gidiyor yani kısacası cenneti de cehennemi de kendimiz götürüyoruz
 

Seuta

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Kas 2016
Mesajlar
274
Tepkime puanı
251
Yaş
34
öncelikle herkese merhaba ,

ben her türlü din,felsefe görüşleri çok araştırdım bu araştırmaya da '' neden yaratıldık ? '' sorusu ile başaladım ve bu soruyu sorduğumda 12 yaşındaydım ...

bir ara çok dindar oldum''islam'', tasavvuf sonra melekler tek gerçek dedim sayıların gücüne inandım , yahudilik dedim , artrolaji dedim budistlik , kabala dedim aktif eğitimlere ,derslere bile katıldım’’hala arada katıloyorum’’ , Reenkarnasyon vs. yani denebilecek ulaşabildiğim bir çok şeyle uğraştım sonra hepsini kabul ettim (aklma ve mantığıma uyanları) hepsi ile arayı iyi tutmakta zarar gelmez :) birşeyler öğrendim ve en son hepsinde aldığım bilgilerle aslında hepimzin bir bütün olduğuna karar kıldım yanı ben diye bir şey yok yani sen benim ben sen bu dünyadaki amacımızda yaratanın seviyesine ulaşmak ... bu yolculuk da da belirli aşamalar kademeler var ve her koyun kendi bacağından asılmıyor birimiz iyi olamayı Yaratıcı gibi veren olamayı gönülden beceremeyince hopp geri islah olmak için dünyaya dönüyoruz ... tabi seviyeyi geçen ruhlar islah olanlar dönmüyor yalnız geride kalanlar düzelene kadar da bu dünya yok olmuyor yani sürekli geri dönüyor çünkü biz tümden geldik tüme döneceğiz yaratan içimize kendinden bir parça ruh üfledi ve bu parçalar bir araya doğru bir şekilde toplanana kadar Reenkarnasyona devam edeceğiz ... o yüzden hiç kimseden farkımız yok hepimiz biriz biziz ve tekiz sonra daha iyi anladım Hallac-ı Mansur neden "Ene'l-Hak" dediğini ... en son buna inandım yani kendime  ve mantıklı geldi ama hala şüphelerim ve araştırmalarım devam ediyor bir gün kafamın netleşmesi umudu ile .

sevgi ile kalın :)


bana yardımcı olabilecek herkes'den merakla cevap bekliyorum.

dedikleriniz doğru ise şuan başta olmalıyız çünkü gönülden vermek kavramı günümüzde neredeyse sıfırlanmış durumda yani daha kat edeceğimiz cok reenkarnasyon var demekki
 
Üst