Ocak ayı kundalini reiki uyumalaması oyunu

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,096
Tepkime puanı
4,964
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
6 ocak 2015 tarihinde uyumlama başlayacaktır.

Kundalini reiki 1-2-3 uyumlamalarına katılmak isteyen arkadaşlar bu oyuna katılmaları gerekmektedir.

Cevabını en çok beğendiğim kişiler arasondan 6 kişi seçilecektir. uyumlamaya katılacak kişiler ilgili bölümden kundalini reiki konusunda bilgi edinebilirler. detaylı bilgi uyumlamayı alacak kişilere e book halinde verilecektir. aşağıdaki soruya lütfen araştırma yaparak kendi yorumlarınızla cevap veriniz.

Soru: Şamanların kullandığı iyileştirme teknikleri nedir? Bu konu hakkındaki fikirleriniz nelerdir?
 

baysal01

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Eyl 2013
Mesajlar
161
Tepkime puanı
10
Şamanların bildiğim kadarı ile fizikselin yanında ruhsal iyileştirme teknikleride vardı. Şaman kültüründe hastalanınca doktora gidiyorsunuz. Biz nasıl doktora gidiyorsak öyle. Şaman hastalığın ne ise bunu negatif enerjilere bağlıyor. Negatif enerjiler yüzünden hasta olduğuna inanıyor. Yani onları uzaklaştırınca yok edince sende iyileşmiş oluyorsun. Fİziksel veya ruhsal olması farketmez. Bizde nasıl tıbbi terimler varsa şamanlardada bu şekilde. Vücudundaki enerji dengesizliğini düzeltmeye yönelik iyileştirme yöntemi kullanıyorlar. Ayrıca ellerindeki davul olayınında bir manası var diye biliyorum. teta dalgaları oluşturuyor. Ayrıca kendileri bir nevi psikoanalisttir. Biraz garip gelebilir ama benim görüşüm islami şifacılarında bir nevi şaman olduğu yönünde.
 

Mefetseger

Moderator
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
856
Tepkime puanı
291
Konum
Ankara
İş
Uzman Biyolog
Şamanizm inanışı ve benim anladığım kadarıyla uygulanan ruhani ve fiziksel tedavi birbiriyle bağlantılı olarak ilerliyor. Tedaviyi uygulayacak kişi ilk önce spiritüel bir yolculuğa çıkar; bu yolculukta hastanın ruhani durumunu, esas özde bulunmayıp sonradan oluşan ve uyum gösterememiş olan hatalı durumlar ile tüm bunlara istinaden rahatsızlığa neyin sebep olduğunu araştırır.

Aslında şamanik bakış acısına göre fiziksel gücün dışında mevcut bulunan ''erk gücü'' eksikliği kişinin, yine şamanlar tarafından tanımlanmış spiritüel bağışıklığında zayıflama gerçekleştiğinin göstergesidir. Burada yine tanımlanmış olan ''erk gücü'' ve ''spiritüel bağışıklık'' teriminin aynı şeyi ifade ettiğini düşünüyorum. Fiziksel vücudumuz dışında herhangi bir tanımlamaya giren ruhsal, spiritüel, düşünsel, bilinçaltı, bilinç veya bilinç üstü bilgilerimizin veya diğer dış etkilerin tümü aslında birbiriyle bağlantılı ve birbiriyle alışverişte bulunan olguları şamanlar tek bir başlık altında birleştirip tedavisel süreci başlatıyorlar. Tüm bunların çerçevesinde ön bilgi alan şaman tedavi sürecinde yine herhangi bir tekniğe bağlı kalmadan kendinin kişisel olarak seçtiği ruhsal tekniği kullanarak hasta üzerindeki olumsuz etki eden şeyi/durumu ortadan kaldırıyor.

Son olarak da tüm bu olumsuz etkilerin bıraktığı kalıntıları bitkilerle nötrlemeye çalışır. Hepsinin bütünü (fiziksel-ruhsal tedavi süreci) ise şamanların kullandığı şifa tekniğinin tam tanımını oluşturur. Aslında ister şifacılık ister başka bir amaç için olsun spiritüel-ruhsal tekniklerin bütününe baktığımızda şamanların kişisel teknik ve deneyimlerinin ortak bilinçle harmanlandığını, bu yüzden de diğer ekollerdeki uygulamalar ile benzerlik taşıdığını düşünüyorum. Sonuçta tüm bahsedilen ekollerin oluştuğu bir öz en başından beri bulunmaktaydı, ve kişisel deneyimler diğer kolları oluşturdu. Şamanların ise ortak bilinç, öz veya buna benzer tanımlara en yaklaşmış olan kişiler oldukları kanısındayım.
 

Mithra

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Ocak 2013
Mesajlar
394
Tepkime puanı
135
Şamanların geçmişten günümüze kullandıkları teknikleri sıralamadan önce Uygur Türklerinin baz alınarak bazı materyalleri ve işlevleri hakkında kısaca bilgi verecek olursak.Bunlar;
Kutsal Hançer: şamanların hastanın vücudunda negatif ruhlar için kullandığı alettir
Kutsal Kamçı: hastanın vücudundaki negatif ruhları kovup çıkarmak için kullanılır.
Kutsal İp: Uygur şamanlarının en temel araçlardan biri olan beyaz ip “peri oyununda” tuğ yapılırken kullanılır.ip, gökten yeryüzüne düşen nurun sembolü olarak değerlendirilir ve insan ile Ülgen arasındaki elçidir.
Kutsal Ağaç Dalı: “Koruyucu Tanrı” olarak görülen meyve ağaçlarının dallarından hazırlanır ve şaman bu dalı “peri oyunu”nun “tuğ bağlama” aşamasında evin tavanına çekilen “kutsal ipin” ucuna takar. Bu ağaç dalı, genellikle budaklı söğüt dalından hazırlanır. Söğüt dalı bulunamazsa, başka meyve ağaçlarının dalı da kullanılabilir.
Kutsal Tuğ: Dört renkteki kumaş parçası bayrak şeklinde hazırlanır, “peri oyunu” yapılan evin dört tarafına takılır. Tuğların rengi; beyaz, mavi, kızıl ve siyah olup, bunlar dört yönün sembolüdür.
Kutsal (Çırağ) Kandil: Bu kandil, 20 cm. uzunluğundaki 40 kamış dalının ucuna pamuk sarılarak hazırlanır ve suyla ıslatılarak yakılır. Bu kandillerin sayısı 40 olup “çilten”in (kırk yıldız) sembolü olarak evin dört tarafına ve çekilen tuğun etrafına dikilir.
Kutsal Su: Kâseye konularak önceden hazırlanan su veya süt, “han suyu” olarak adlandırılmaktadır. şaman, bunu “peri oyunu” sona erdiğinde hastanın vücudunu temizlemekte kullanmaktadır.
Kutsal Ayna: Sembolik bir ayna olup, şamanlara göre cinler ve albastılar bu aynadan korkarlar.
Kutsal Ateş: Bir tutam kamış yakılarak hazırlanan kutsal ateş, “peri oyunu” sona erdiğinde hastanın vücudunu temizlemekte kullanılmaktadır.
Kutsal Tef: Tef hasta vücuduna giren kötü ruhları kovup çıkarmak amacıyla “peri oyunu”nda kullanılır.Bu nesneleri şaman daima yanında taşımaktadır. Kutsal tuğ, kutsal kandil, kutsal su, kutsal ateş ve diğer gerekli nesneleri tedavi edilecek hastanın ailesi hazırlamaktadır.Şimdide tedavi usullerine geçeğiz
Peri Oyunu
Büyük karanlık bir odanın içine tuğ bağlanır.Yani yün ip (arşamça)‟in bir ucu yerdeki kazığa, diğer ucu ise bacaya bağlanır.İpin bacaya bağlanan ucuna “yurun” veya “jurun” diye adlandırılan çeşitli renkteki kumaş parçaları (kurak), elma ve söğüt dalları bağlanır. Hasta olan kişi, bu tuğu sıkıca tutup oturur. Üç veya beş bahşı, perihonluk elbiselerini giyip (çeşitli renklerden oluşan kumaş parçalarını birleştirerek dikilen elbise) tuğ çevresinde yarı çember şeklini oluştururlar. Üç bahşı tef çalar. Bahşılardan biri perihon başı olarak, elindeki kötü ruhu kovalayan sopa veya bir avuç söğüt ağacı parçasıyla efsun (özel bestelenmiş bir şiir) okumaya başlar.Bahşılar, hastayı tuğ çevresinde tef eşliğinde dönmeye davet eder. Baş perihon da dönmeye başlar.Hastanın dönecek gücü kalmayıp oturursa, baş perihon elindeki “efsun sopası”yla hastaya vurarak onu dönmeye zorlar. Bahşıların şarkıları gittikçe yükselir. Bazen hasta bayılıp düşer. Bayılmak perihonlara göre iyiliğe işarettir. Bu, hastayı çarpan cinlerin mağlup edildiği anlamına gelmektedir.
Tuğ bağlamak iyi ruhları çağırmak, kötü ruhları cehenneme kovmak anlamına gelmektedir.Perihonluk, genellikle aşk derdinden sinir hastalığına yakalanmış kişiler veya aniden ruhunda değişiklik olan kişileri (çoğu zaman kadınlar) tedavi etmeyi amaçlar.
Hançer” ve “Kuş Tüyü” ile Okuma
Bu yöntem, hastaları tedavi etme amacıyla yapılan uygulamalardan biridir. Bu uygulamada, hastanın belli bir yeri ağrır veya vücudu ağırlaşırsa şamanın huzuruna gider. şaman, hastanın hastalık alametlerini tespit ettikten sonra, hastaya belli bir yalnız ağaç, eski dam veya pis yerin yanından geçip geçmediğini sorar. Hasta, bu durumun nasıl olduğunu anlattıktan sonra, şaman bu hastalığın o yerdeki belli devlerin-perilerin veya kötü ruhların zarar vermesinden kaynaklandığını söyler. Bunun üzerine şaman, “hançer” ya da “doğan”, “şahin” veya “kırlangıç” tüyünü hastanın vücuduna sürerek okumanın gerekli olduğunu söyler. Hançer sürüp okuma işlemi şöyledir: “şaman uzun saplı hançeri (veya sağlam saplı bıçağı) yanına koyar, önce tütsü yaparak iyi ruhlara dua eder, sonra hançeri eline alıp hastanın vücuduna zarar veren kötü ruhları kovup çıkarmak için “Azâim Duası”nı okumaya başlar.38 şaman duayı her bitirişte, hançeri önünde yatan hastanın başından ayağına kadar sürer. Her aşamada hançeri bu şekilde üç veya yedi kez sürer. Kötü ruhları kovup
çıkarmanın son aşamasında şaman, hançerin ucunu hastanın ağrıyan yerine doğrultarak tıpkı hançeri hastanın vücuduna seri bir şekilde batırır gibi yapar.” Kuş tüyünü hastanın vücuduna sürerek okuma süreci ise şu şekildedir: “şaman, kuş tüyünü sürerek „Azâim Duası‟nı okur; fakat hançer yerine kuş tüyünü kullanır. Duayı okurken kuş tüyünü hastaya baştan ayağa sürer.Tedavinin son aşamasında, kuş tüyü ile hastanın vücuduna vurulur.
Ruh Geçirme
Bazı çocuklar doğuştan zayıf bir vücuda sahiptir. Uygur Türkleri, bu durumu bir hastalık olarak değerlendirir ve bunu “avak olma” şeklinde adlandırırlar.Bu durumda ya şaman hastanın evine gelir ya da hasta şamanın huzuruna getirilir. şaman, hastayı gördükten sonra onun için fal açıp, hastanın karnına belli bir devin-perinin zarar verdiğini veya vücuduna bir cin girmiş olduğunu söyler. Bunun tedavisinin de kötü ruhların bir kuklaya veya tasviri bir nesneye geçirilip okumak
olduğunu belirtir. Dolayısıyla hastanın ailesine, bir “azâim kuklası (cin kuklası)” dikerek belirlenen günde getirmelerini söyler
Tozlandırma
Büyümeyip zayıf kalan çocukların “avak” olduğuna inanılır ve bu hastalığı şaman
“tozlandırma” yöntemi ile tedavi eder. Bu tedavi yöntemi şöyledir: Hasta tarafı yedi değirmene gidip, değirmenlerden topladıkları unları karıştırır. şaman, bu undan “avak” hastası olduğuna inanılan çocuğun vücuduna yedi hafta boyunca Çarşamba günleri bir miktar sürer ve “tozlandırma” büyüsünü okuyup çocuğa üfler ya da bu unu hamur yapıp ince şekilde açar ve hasta çocuğun vücuduna sürer. Bu uygulamaya “tozlandırma” adı verilir.Bazı yerlerde ise cin-şeytanları kovmak için yedi değirmenden un alınıp Salı akşamı hasta çocuğun vücuduna yedi kez sürülür. Unun değirmenden alınış sebebi değirmenin cinlerin mekânı olarak düşünülmesiyle ilişkilidir.
Al Yapma
Bu tedavi işlemi, genellikle çocuğu olmayan kadınlar ve eli-ayağı ağrıyan hatsalar için
yapılmaktadır. Hasta olan kişi, şamanın huzuruna gider. şaman fala bakarak bunun malum bir kötü ruhun zararından kaynaklandığını söyler ve hastaya “ak can” veya “kara can” (ak can; beyaz tavuk, beyaz koyun, beyaz güvercinlerde; kara can, kara tavuk, kara koyun ve kara güvercinlerde bulunur) bulup getirmesini söyler. Hasta, bunu getirdikten sonra, şaman onu hastanın bacağına veya eline beyaz bir iple bağlayarak “ruh geçirme” duasını okur. şaman, duayı her okuduğunda elindeki doğan, şahin veya kırlangıç tüyünü hastaya baştan ayağa sürer. Tedavi bittiğinde, hasta “can”ı şamanın gösterdiği mezarlıkta veya yalnız bir ağacın dibinde boğazlayarak oraya gömer
Kandil Yakıp Okuma
Beli ya da bacağı uzun süre ağrıyan hastalar şamanın huzuruna gider. şaman fala bakarak bunun kötü ruhların verdiği zarardan oluştuğunu söyler. Hasta yakınları, şamanın tarif ettiği gibi yedi çift, bir tek çörek ile kamıştan yapılmış yedi tane kandil hazırlar. şaman, hastayı yatırıp üstüne yedi çift bir tek çöreği dizer, onların üzerine yedi tane kandili koyarak yine hasta yakınlarının hazırladığı dört kandili evin dört tarafına koyarak yakar. “Ruh geçirme” duasını okuyarak hastayı tedavi eder.
Saçı Yapma (Çaçratku Salış)
Bu tedavi işlemi yüzü, başı veya bedeninde yara olan insanlar için uygulanır. Bu hastalığın sebebi ise cinlerin ve albastıların olduğu düşünülen “kül olan yere” hacetini yapmaktır. Bu hastalığın birkaç tedavi yöntemi vardır. Bunlar:
1.Yedi evden birer kaşık un isteyip güvercin yumurtası büyüklüğünde üç parça hamur
yoğrulur ve sonra bu hamurlar birleştirilip çörek büyüklüğüne getirilir. “Molla” veya “dahan” ocak önüne oturup bu çöreğe okur, üfürür ve bunu köze gömer. Okuma işlemini pişerken de devam ettirir. Çörek iyice kızarınca “pak” olarak adlandırılıp ufalanarak etrafa serpilir. Molla veya dahan “Şşte bu ayetin gücü ile hamur yarılıp dağıldı, şimdi çaçratku göçtü” der. Mollaya göre, bu serpme sihrinin gücü ile hastanın yarası iyileşir.
2. Mollalar veya büviler üç gün veya yedi gün süresince ayet okuyup yaranın üzerine üç kez üfleyerek tükürürler.
3. Kuru kavun kabuğunu kepekle karıştırıp çocuğun başına ve yüzüne tütsü yapılır. Bu yöntem çokça kullanılır ve evin büyük kadını tarafından yapılır.
Ruh Çağırma
Bu sihri-büyüsel işlem çoğunlukla çocuklar için yapılır. Çocuklar hırçınlaşır, birden bire korkmaya başlarsa çocuğun ruhunun korkup gittiği düşünülür ve ruh çağırma yöntemi ile çocuğun “ruhu” geriye döndürülür. Uygur Türklerinde bu işlemi çoğunlukla çocuğun ninesi yapar ve uygulama şöyledir: “Anne, çocuğu kucağına alıp evde oturur. Ninesi çocuğun kıyafetini süpürgenin altına koyup evden dışarı çıkarak çocuğu adıyla çağırır. Sonra eve tekrar girerek çocuğun ruhunun gelip gelmediğini sorar. Biri “Geriye döndü.” diye cevap verdikten sonra, çocuğa kıyafetleri giydirilir. Bu, çıkıp giden ruhu geri döndürmek manasına gelir.
Çapaya Basıp Okuma
şaman, beli ağrıyan ve çocuğu olmayan kadınları bu yöntemle tedavi eder. Tedavi işlemi şu şekildedir: “Hasta, şamanın huzuruna geldikten sonra, şaman fal açarak hastalığın nedeninin kötü ruhlar olduğunu söyler. şaman, dua edip tütsü yaptıktan sonra bir çapayı ateşe atar. Çapa ateşte kızardıktan sonra şaman, hastayı yüzüstü yatırıp önce ayağını ateşte kızdırılan çapaya sonra da hastanın beline ve ayaklarına üç kez basarak ruhlardan yardım ister ve kötü ruhları kovup çıkarma duasını okur. Bu işlem yedi kez tekrarlanır.
Çocuk Dileme
Uygur kadınlar, çocuk dileyecekleri zaman şamanın gösterdiği ormandaki bir ağacın altına eşleriyle birlikte gidip ağacın gövdesini kucaklarlar ya da ağaç altında eşi ile birlikte bir gece geçirirler.Bu uygulama yapıldığında çocuk sahibi olunacağına inanılır. Hoten Uygurları,
bu türdeki ağaçları “yalnız oğul ağacı” şeklinde adlandırırlar. Ayrıca Kumul Uygurlarının kadınları eşlerini yanlarına alarak şamanın gösterdiği “kutsal pınarın” başına gidip çocuk dilerler. Çocuk dileyen kadının kocası çapa ile pınarın kaynağından üç çapa balçık almaya çalışır. Eğer pınardan bu balçık çıkarılabilirse erkek çocuk sahibi olunacağına inanılır. şayet hiçbir şey çıkmazsa, hamilelikten ümit kesilir.
Arındırma
Arındırma işlemi, eski perihonluk yöntemlerinden biri olup tarihi kaynaklarda belirtildiğine göre; eskiden Uygurların atalarında hayvanlar hasta olunca veya uzaktan misafir gelince, iki ayrı yere ateş yakılıp hayvanları ve misafirleri ateşten geçirerek “arındırma” âdeti vardı.Uygur Türkleri arasında günümüzde de devam eden perihonluk faaliyetlerinde ateş ile “arındırma” yöntemi kullanılmaktadır. Ayrıca su ve süt ile “temizleme” yöntemi de mevcuttur. islamiyet‟ten sonra islam dini inancının tesiriyle muhteva yönünden islam dini akideleri uygulanıp şekli yönden şamanizm ritüelleri devam ettirilmiştir. Yani eski dönemlerde yukarıda bahsi geçen hastalık
alametleri görüldüğünde, hayvanların ateş arasından geçirilerek “temizlenmesi” geleneği, İslamiyet ile birlikte “Kuran” ile “temizleme” geleneğine dönüşmüştür. Dolan Uygurları arasında yakın dönemlere kadar soy ve akrabalık ilişkisi temelinde şekillenen “ak kandil” ve “kara kandil” olarak adlandırılan bir toplanma şekli bulunup mensup olan her üye; “ev kandili”, “inek kandili”, “mal kandili” gibi kandil faaliyetlerini gerçekleştirmekle vazifelidir. Bu faaliyetlerin belirli bir yapılma zamanı olmayıp faaliyet zamanını ev sahibi belirler.
Kan Akıtma
Eli, kolu, beli ağrıyan ve birden sancılanan hastalar, tedavi olmak için kasidecilere gider.
Kasideci, hastaya bakarak “yel değmiş”, “Hızır‟ın oturduğu yola hacet kılmış”, “sahipli yeri ezmiş”, “sahipli yerdeki veya Kıtmir Hoca‟nın düştüğü yerdeki ağacı kesmiş” diyerek teşhis koyar.Kara koyun veya üç dört kara tavuğa yedi gün okuduktan sonra kasidecinin belirttiği yerde kan akıtılması gerektiğini söyler. Hastanın hazırlığı bitince okuma başlar. Okuma süresince hastanın yattığı evin dört tarafına dört kandil yakılır. Okuma bitince de o evin etrafına yedi gün yedi yere kandil yakılır. Daha sonra mollanın belirttiği yerde koyun veya tavuk hastanın gözü önünde kesilerek kanından ağrıyan yere sürülür. Böylece ağrının yavaş yavaş geçtiği görülür. Bu tedavi
yöntemi “kan akıtmak” olarak adlandırılır. Uygur Türkleri arasında kötü rüya görünce bir hayvanı öldürüp kurban etme, define bulan kişinin bir malını kurban etmesi ya da malı yoksa el parmaklarından birinin kanını akıtma âdeti de söz konusudur.55
Ayrıca şamanlar da uygun gördükleri bir vakitte kendilerinin tapındığı “Koruyucu Tanrı” olan yalnız ağaç veya kuşa (doğan, şahin veya kırlangıç), şamanlığı öğrendikleri yer için “kan” akıtır veya tütsü yaparlar. şamanların anlattığına göre; şamanlar kendi mezar-meşayihlerine güçleri yettiği ölçüde “kan akıtıp” tütsü yakmazlarsa, bu mezar ve meşayihler şamana öfkelenir, ondan uzaklaşırlarmış. Böylece şamanın sihirsel gücü zayıflarmış.
Açlaş
Çocuklar rahatsızlanıp sürekli ağlarsa veya büyüklerin karnı ağrırsa bu kişiler, “acı girdi”, “ateşi tuttu” veya “sancı oldu” diyerek büvi veya büvilerden “el almış” kadınlara okutulur. Bu “açlaş” olarak adlandırılır. Tedavi işlemi şöyledir: “Bir fincan kepek alınıp bir örtüye veya yere konulur. Açıcı (büvi), fincanı eline alıp okuyup üç kez üfler ve çocuğun veya yetişkin hastanın alnından ayağına kadar “Göç Göç!”, “Burada ne yapıyorsun?”, “Eski değirmen damına git!”, “Yalnız ağaca git!”, “Özüne geri dön!”, “iki evli olanlara git!” gibi sözlerle cinleri dürtüp çıkarır.
Bu işlem, üç kez tekrar edilir. Kepek olmadığı zaman açıcı, eline yedi tane ekmek parçası alıp bu işlemi yapar. Açıcı, bu esnada esnemeye başlar. Birinin bir şey yerken bir başkasının onu canı isterse ya da görmediği bir şeyi birinde görüp hevesle ona bakarsa ateşi çıkar ve bu şekilde tedavi edilir.
Ateş Çevirme
Bu tedavi işlemi birkaç şekilde yapılmaktadır. Bunlar:
1. İnsanın bedeni üşür, titrer ve ağrırsa ruhu “korktu, kaçtı” diye düşünülür ve “yel
değmesini” engellemek için “ateş çevirme” işlemi yapılır. Akşam namazı vakti yedi avlusu olan sokaktan veya dört yol ağzından çöp toplanarak demir bir kaba konur. Bunun üzerine biraz kepek serpilir, sonra hasta kıbleye doğru oturtularak toplanan çöpler yakılır. Bu sırada “ateş çevirici” dua okur. Ateşten dumanın çıkmasıyla birlikte, demir kabın içindeki ateşin dumanı hastanın yüzüne üflenir ve ateş hastanın üzerinde yedi kez döndürülür. Buna “ateş geçirme” denir.
2. Bazıları bir tutam kara söğüt kepeğini soğuk suya koyup hastanın sırtına sürer ve “Göç! Göç!” diyerek üç kez üfler. Bu işlem sadece akşam namazı vakti yapılır. Bu ateş çevirmenin bir türü olup “uçuklamak” olarak adlandırılır.59
3. Beşikteki bebek rahatsızlandığında, bebeğin annesi onu kucağına alıp üstüne bir bez ya da başörtüsü örter. Bebeğin ninesi, bir tutam kamış yakarak dua edip bebek ile annesinin başında ateşi üç kere çevirir. Bu işlem yedi kez tekrarlanır. Ateş çevirme bittiğinde anne, çocuk ile kendisinin başındaki bez, kumaş veya başörtüsünü çıkarmayarak çocuğu eve götürür.
Döndürme
Küçük çocukların doğuştan gözü zayıf olup giderek bu rahatsızlık artar veya şaşı olursa bu “yel değmesi” olarak düşünülür. Mollalara ve dahanlara okutulur. Şşlem şöyledir: Molla veya dahan kurt öldürmüş bıçak bulunmasını ister. Eğer böyle bir bıçak yoksa kara tavuk veya gök güvercini okuyup öldürür. Sonra bu kanlı bıçağı (kurt öldürmüş bıçağı) hastanın gözünün üstünde üç kez döndürür. Buna “döndürme” adı verilir. 61 Bu işlemde gözdeki cinleri kovma sihri söz konusudur ve döndürme işleminden iki-üç ay sonra iyileşeceğine inanılmaktadır.
Sonuç olarak; Uygur Türkleri arasında şamanların günümüzde farklı isimlerle ve işlevlerle varlığını sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Uygur halk hekimliği içinde özellikle perihonluk, dahanlık, kasidecilik, açlaş (ot köçürüş), muskacılık ve falcılık63 gibi isimlerle anılan ve mesleki nitelikte önceden beri devam eden geleneksel uygulamalar dikkat çekmektedir. Temelinde sihri ve büyüsel uygulamaları barındıran bu tedavi yöntemleri, günümüzde “perihon”, “cinkeş”, “dahan” “molla”,
“büvi”, “kasideci” gibi isimlerle adlandırılan ve farklı özelliklere sahip kişiler tarafında devam ettirilmektedir.Uygur şamanların tedavi yöntemleri incelendiğinde, “atalar kültü”, “ateş kültü”, su kültü” ve “ağaç kültü” gibi eski Türk inanç siteminin yanı sıra taklit ve temas büyüsünün de etkin bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. Bu tedavi yöntemleri içerisinde dikkat çeken hususlardan biri de eski Türk inanışlarıyla Şslam dinine ilişkin unsurların bir arada kullanılmasıdır. Tedavi işlemi sırasında çeşitli ayetlerin ve ilahi niteliğinde duaların okunması bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.
Uygur halk hekimliğinde, hastalıkların gerek teşhisi gerekse tedavisi noktasında şamanların en çok başvurduğu kişiler ruhlardır. Her şamanın bağlı olduğu bir mezar ve meşayih olması,ruhların iyi ve kötü ruhlar olarak sınıflandırılması ve ruhların yaşadıkları yerlerin kesin olarak tayin edilmiş olması, Uygur Türklerinin ruhlarla ilgili inanış ve düşüncelerini de ortaya koymaktadır.
Ruhlarla ilgili bu anlayışa bağlı olarak da hastalıkların temel sebebinin kötü ruhların insan vücuduna zarar vermesi olarak düşünüldüğü görülmektedir. Dolayısıyla hastalıkların tedavisinin de bu kötü ruhların insan vücudundan kovulması ya da çıkarılmasına bağlı olarak gerçekleşeceği inancı yaygındır. Bir başka ifadeyle Uygur halk hekimliği, eski Türk inanç ve düşünce sistemiyle şamanizm akidelerinin birleşmesinden müteşekkil olan kamlar tarafından yaratılan iyi ruhlar vasıtasıyla kötü ruhları kovmak ve sindirmek amacıyla alınan tedbir ve uygulamaları ihtiva eder.
Bu adetler daha sonraki dönemde daha da gizemli bir hal alarak mesleki hüviyete büründürülmüş ve islami akidelerin içerisinde de devam ettirilmiştir.

Tarihçi Ahmet Zeki Velîdî Togan Orta Asya’da bulundugu zaman hastalandığında Bakşı denilen bir Şaman tarafından tedavi edildiğini Hatıralar’ında anlatmıştır:
“Burada ben şiddetli bir sıtmaya tutulmuştum.Bu bende Buhara’dan beri vardı. Hükümet azasından Abdülhamit Arifov kinin getirmişti. O da kulaklarıma kötü tesir ediyordu.Bir gün dediler ki: ‘Yakında, Akcar ismindeki köyde tecrübeli bir Bakşı, yani Şaman var. Ona tedavi ettirelim.’ Ben de çarnaçar razı oldum. Bakşıya haber verdiler.Köyüne gittik. Meğerki bunlar Karlıklardanmış.O bir gün boyunca hazırlık yapacakmış.İkinci günü akşam gittik. Bir Özbek çadırı içinde büyük bir ateş yakılmıştı. Kapkara sakallı 40 yaşlarında görülen sağlam yapılı Bakşı normal bir insan sıfatıyla çay içip konuştuktan sonra arkadaşlarıyla bir daire yaptı. Elinde düngür denilen davulu çalarak Şamani şarkılarını söyleyip dönmeye başladı. Diğerleri de dönüyorlardı.
Şaman Kızıyor: “Sen Bize İnanmıyorsun Ruhlar Gelmiyor”
Bu merasim uzun sürünce Bakşı bana geldi.‘Sen bize inanmıyorsun, ruhlar gelmiyor.Okumayı tatil edelim.’ dedi. Ben de, ‘Aman tatil etme, ben inanırım.’ dedim. Yine bir müddet döndüler. Çaldılar, şarkı söylediler.Nihayet bunlardan biri vecde geldi. Ağızlarından beyaz köpükler çıktı ve kendisini kaybetti. Onu bir kenara çıkarıp yatırdılar.Böylece birkaç kişi vecde geldikten sonra nihayet Bakşı’nın kendisi de vecde geldi.Orada hazır bir demir kürek vardı. Onu yanan ateşe koymuşlardı. Bir ağaç sap sokarak Bakşı küreği kaldırdı. Ağaç saplar yanmaya başladı. Ağzına su alıp küreğe püskürdü.Ateşten sıçrayan su tanecikleri yüzüme geliyor ve beni yakıyordu. ‘Korkma korkma,iyidir.’ dediler. Nihayet o Bakşı ateşte yanan bu demir küreği dişleriyle ağzına aldı. Birkaç defa etrafımda bu şekilde dolaştı, tekrar ateşe attı. Bu arada Bakşı’ya her taraftan sualler soruluyordu. Benim iyi olacağımı söyledi.Emirin muvaffak olup olmayacağını sordular. Ona müsbet cevap vermedi. Daha bazı siyasi sualler sordular. Nihayet o kendine geldi. Bana da ‘Artık iyileşeceksin, ilaç falan almayın.’ dedi. Ağzına yanmış küreği aldığı hâlde siyah bıyıkları yanmamıştı. Ateşin sahte olmadığını da sıçrayıp yüzüme kadar gelen su damlacıklarından biliyorum.İşte bu suretle hayatımda ilk defa olarak hakiki bir Şaman ayinini görmüş oldum. Gerçi küçüklüğümde de böyle bir hastalığımı bizde ‘Baguçı’denilen Bakşı tedavi etmişti.Fakat o ayin yapmamıştı ve böyle kerametler de göstermemişti.Bundan sonra kinin almadım ve sıtmayı hissetmedim. Bu zat dolandırıcı olmayıp hakiki Bakşı sayılıyormuş.Hiçbir ücret veyahut hediye kabul etmedi.Bu Şamani ayinlerini yaptırmam burada yaşayan Özbeklerin bana karşı münasebetlerinde daha samimi olmalarına sebep oldu.
Şamanların Masajla Fıtık ve Göğüs Hastalıkları Tedavisi
Şamanlar faaliyetlerine göre çeşitli türlere ayrılabilir.Örneğin, Osokso denilen Şamanlar insanın vücudunu ovalayıp terleterek fıtıkları alabilmekte,sırt ve göğüs hastalıklarını da tedavi edebilmekteydiler. Bundan başka sihırsı denilen büyücülerin varlığından da söz etmek gerekir.Bunlar bitki köklerini ve rüzgârı kullanarak büyüyle insanlara zarar veya fayda getirmekteydiler.Halk bu büyücülerden çok korkmuştur,ancak çok ağır bir şekilde hastalandıkları zaman onlardan yardım istemişler ve kendilerine tedavi edici bitki kökleri edinmişlerdir.
Fikirlerim ise
Şamanların tedavilerini incelediğimde yaptıkları usuller veya davranışları bana şu an günümüzde bazı alışkanlıklarımızın yada sözlerimizin altında yatan nedenlerin nerde oluştuğu hakkında bilgi verdi yada bazı ekollerde aslında bazı uygulamaların sözlerin daha birçok şey asıl kaynağı nerden geldiği.Diğer bir konu ise şuan teknolojinin yada bilgi birikiminin sonucu olarak doktorlara, danışmanlara, psikologlara, kırıkçılara bunun gibi birçok daldaki insanlara gidiyoruz fakat şamanlar bütün bunları üstünde toplayan, bu vasıfları çok iyi biçimde kullanan biri onlar yalan söylemezler, canlı cansız tüm nesnelere yükledikleri bir anlam var hepsine saygı duymaktalar, aynı zamanda bir kabilenin reisidirler toplumları örf ve adetleri yapma konusunda uyarırlar.Ruhlar kısmında ise ritüellerde şarkı söyleme, ilahi, çalgı çalma bana “Büyünün Mantık Silsilesi” aklıma geldi yani belli seslerin diğer boyutlarla haberleşmedeki iç matrix sistemi bu durumu açıklıyor gibi diğer bir nokta bütün hastalıkların ruh ilgili olduğu söyleniyor gripten, kansere kadar ruhta ardından ruh bunu ise bedene yansıtırmış.Aurada sanırsam aynı önce aurada başlar ardından bedene intikal eder.Şamanlarla ilgili bu kadar araştırma yapabildim ve bende fikir yönünden bu şekilde bir izlenim bıraktı diğer arkadaşlara bu yolda iyi şanslar.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst