Yilan büyücüleri

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Hindistan’da zarar vermediği sürece öldürülmeyen tek hayvan yılandır. Kral kobraların kralı Naga Raj, Hindu mitolojisinde önemli bir yere sahiptir. Naga ırkının kökenini incelemek, gizemli bir dünyaya seyahat etmek gibidir. Nagalar kuzeybatıdan gelen ve Yılan Tanrısı’na tapan yarı insan, yarı yılan bir halktır.
Kaşmirli yöneticiler ve Chota Nagpurlu racalar,büyük Mahabharata destanında önemli role sahip olan Naga soyunu en iyi kendilerinin bildiklerini iddia etmektedirler. Ravi ve Chenap ırmakları arasındaki dağlık ülkelerde İslam ve Brahmanizm’in son reformlarının bile etkileyemediği Naga ırkından geri kalan küçük bir topluluk vardır ve bu insanlara saygıdan dolayı “Naga”(Başlıklı Yılan denir.

Fakat bu aşiretin insanları kendisine Takhta derler. Haricinde Hindistan’ın hemen her yerinde yılana vakfedilmiş tapınaklara ve Shessa Nag, basak-Nag gibi isimlerle anılan yılan tanrıya tapan aşiretlere rastlamak mümkündür ancak bunların hiç biri bahsi geçen kobraya tapmaz- esas tanrı güneştir. Başlıklı kobra ise bir tür ırksal reistir, insanlar onun soyundan geldiklerine inanırlar.

Bazı eski Hint yazarları, Nagaların istediklerinde insan biçimine bürünen gerçek yılan olduklarını söyler. Bu inanışı destekleyen pek çok yerel efsane vardır. Efsanelerden birine göre Nagaların kralı Pundarika,kutsal metinleri incelemek için insan şekline bürünür ve sanki bir Brahman keşişiymiş gibi tapınağa gider. Orada kaldığı sürede bir hancının kızına aşık olur. Evlenirler. Yılan olduğunu karısından saklayan kral, geceleri hep ayrı uyur. Karısı çok üzülünce sonunda sırrını açıklar. Ve yılana dönüşür. O anda doğum sancıları çeken karısı son nefesini verir, kral doğan oğlununun üzerini başlığıyla örtüp oradan uzaklaşır. Çocuğu bir söylenceye göre oduncu, başka bir söylenceye göre Brahman rahibi bulur ve ona Taçlı Yılan anlamına gelen, Phani Makouta Raca adı verilir. Armaları insan biçimli başlıklı yılan olan Nagpurlu racalar soylarının o taçlı yılandan geldiğine inanır.

Manipurlu racaların taç giyme töreni iki büyük taş ejderhanın arasında büyük gösterilerle yapılır.taç töreninin yapıldığı evin arkasındaki odada bir kanal girişi vardır,inanışa göre o kanal kral sülalesinin büyük büyük büyük atası olan yılan tanrısının büyk mağarasına gider.
Hindu kozmolojisinde, Patal bölgesinde ikamet eden bin başlı Shesha Nag, evrenin merkezini oluşturan,her şeye egemen olan büyük enerji ve ölümsüzlüğün sembolüdür. Tanrı vishnu bu dev sürüngenin üzerinde uyur. Uykusunda dönerken yer sarsıntıları olur. Çünkü dönerken üzerinde uyuduğu yılanı rahatsız etmektedir. Eskiden onu sakinleştirmek ve hoşnut etmek için ona kurbanlar adanırmış. Bu kurban da genellikle ölüme mahkum edilmiş yaşlı bir kadın olurmuş. Kadın toprağa diri diri gömülürmüş.

Tarihsel sürec göre burada bir yılanın olması mümkün değildir,kurban geleneğinin kökeninde başka bir efsane, yaratıcı Batara Guru’nun, Naga Podaka daha az yorulsun diye,toprağı taşımasına yardım etsin amaçlı düz bir sal inşa eder. Ama sal için ağaçı keserken testeresinin sapı kırılır ve yükü sırtında taşıyan Naga Podoka hafifçe kımıldar. Batara Guru, o anda dur, testeremin sapı kırıldı diye bağırır. İnanışa göre yer sarsıntılarının nedeni, o anda kımıldayan Naga’nın omuzlarını hareket ettirmiş olmasıdır. Bugün bile, Batakslar çift sürerken, toprağın sakin durması için sap,sap diye bağırır.

Hindistan’da eskiden Akdeniz’de olduğu gibi yılanların sağ duyusuna büyük bir güvn ve inanç duyulmaktadır. Hafızalarının kuvvetli olduğu ve kendilerine yapılan hakareti asla unutmadıklarına inanılır. Ona, Nalla Tambiram yani iyi efendi diye hitap edilir. Hindistan’da yılan büyücüsü olmadıkları halde,tıbbi açıklamaları geçersiz kılan fizik güçleri sayesinde yılan zehirini etkisiz hale getiren pek çpk kişiyle karşılaşmak mümkündür. Öyle ki, bu konuda araştırmalar yapan Miles,ülkenin güneyinde yaşayan bir adamın,zamnında haber verilmesi koşulu ile,yılan sokmasını uzaktan bile etkisiz hale getirebildiğini yazar. Bunun için sadece şu soruları soruyormuş: Yılan vücudun neresini soktu? Saati ve yeri? Yaralandığı yer-doğu? Batı? Kuzey? Güney? Ve en önemlisi olayın ayrıntıları- adam bu bilgilerle 60 km öteden yaralıyı iyileştirebiliyormuş.

Müslüman olan pathanlı işçilerden biri sürekli yılanlı tapınaklarla alay ediyormuş. Bir gün zehiri çok güçlü bir krait yılanı tarafından sokulmuş. Hastaneye yetiştirelemeden ölmüş ve 3 doktor ölümü onaylamış. Yine de Hindu meslektaşları onu yılan tapınağına götürmüş ve bütün gece ona ilahiler okusun diye tapınak rahibine teslim etmişler. Sabah ölü adam dirilmiş ve yılan ısırığı bile yok olmuş. Bir daha da Hindularla hiç alay etmemiş. Olaya şahit olan İngiliz mühendis,keşişin yılan ısırığına karşı özel bir merhem kullanmış olabileceğini düşünmüş, ama öyle bir merhem yokmuş. Bu sefer doktorlara gitmiş- doktorlardan birisi ingilizmis ve adam geldiğinde ölüydü hatta bozulmaya başlamıştı yanıtını almış.

Başka bir olay ise elini yılan sokmuş bir çocukla ilgilidir. Çölekçiler aşiretine mensup büyücü hekimler bu ısırıklarda çok ustadırlar. Büyücü hekim gelene kadar gencin kolu uyuşup, körelmişti. Büyücü yılanın sivri dişlerini geçirdiği yere kahverengi bir toz döktü. Sonra ince bir sopayı,gencin ağzına soktu ve gırtlağından sesler çıkararak sopayı gencin sırtından aşağılara kadar gezdirdi. Sopayı çıkardığında,gencin parmakları oynamaya başladı. Büyücü bunu birkaç kez tekrarladı en sonunda ısırığın üzerindeki toz yara tarafından iyice emilince üzerine berrak su döktü ve genç hiçbir şey olmamış gibi sapasağlam ayağa kalktı. Olayın şahidi büyücüyü sorguladığında sadece “ay küçüldüğü ve inip yükseldiği zaman ağaçta ortaya çıkan özsu” gibi bir yanıt aldı.

kaynak: Hintlilerde Ak ve Kara büyü
 
Üst