Enerji Tıbbı ve Şifacılık

rüyagezgini

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Nis 2014
Mesajlar
149
Tepkime puanı
27
Enerji Tıbbı ve Şifacılık

Stanford Üniversitesi fizik mühendisliğinden 1992 yılında emekli olmuş olan ve kuantum fiziği alanındaki çalışmalarıyla da bilinen Prof. William Tiller, yıllar önce bir kehanette bulunur gibi “geleceğin tıbbı kontrol edilen enerji alanlarına dayalı olacaktır.” Demiş. Tiller’in bu sözü söylediği yıllarda geleneksel tıp tanı ve tedavi alanında bugün sahip olduğu biyomedikal cihazların pek çoğuna sahip değildi. Tanı koymak için kan analizi, röntgen gibi klasikleşmiş yöntemleri kullanmaktaydı. Oysa günümüzdeki tıp teknolojisi enerji alanlarını okuyan, noninvasif1 tarama teknolojileri diye tanımlanan yöntemleri de kullanmaya başlamıştır.
Elbette ki bu yöntemlerin gelişmesi kuantum fiziğindeki gelişmelere bağlıdır. Kuantum fiziğinin madde ve enerjinin doğasıyla ilgili olarak ortaya koyduğu veriler biyomedikal mühendisliğinin de doğmasına neden olmuştur. Artık günümüzde tanı koymak için kan analizi, röntgen gibi klasik yöntemlere başvurmanın yanı sıra daha ince seviyelerde ne olup bittiğine dair enerji okuyan cihazlardan da yararlanılmaktadır. Çünkü kuantum fizikçileri kimyasallar veya hücreler tarafından yayılan frekansları analiz edebilen enerji tarama cihazları geliştirmişlerdir.

Bu cihazların bazıları bedendeki doku ve organlar tarafından yayılan enerji tayfını okuyabilmektedir. Bilgisayarlı tomografi, MRI ve pozitron emisyon tomografi (PET) tarama, süper iletken kuantum girişim aygıtı gibi medikal aletler hastalıkları noninvasif bir şekilde saptayabilmektedirler. Hücrelerden ve dokulardan çevrelerine yayılan enerjiler artık hekimlere tanı koyma süreçlerinde en gerçekçi “bilgi”leri vermektedir. Hekimler enerji okuyan cihazlar sayesinde taranmış resimlerdeki sağlıklı ve hastalıklı dokunun karakterindeki spektral enerjiyi ayırarak iç hastalıkları teşhis edebilmektedirler. Çünkü hastalıklı doku çevresindeki sağlıklı dokulardan farklı olarak kendine özgü bir enerji yaymaktadır. Cihazlar tarafından tespit edilen bu enerji hekimlerin tanı koymalarını sağlamaktadır. Günümüzde Rusya’da ve bazı batılı ülkelerde dokulardan ve bedenden çevreye yayılan enerjileri algılayan ve organların genel sağlık halleri hakkında son derece isabetli tespitlerde bulunan Kirlian cihazı ve GDV cihazı da kullanılmaktadır.

Organların şu anki sağlık durumları ile ileriki zamanlarda gösterebileceği olası sorunlar tespit edilebilmektedir.

Her Form Çevresine Enerji Yayar

Sağlıklı veya hastalıklı dokular gibi insanlar, bitkiler, hayvanlar hatta bizim cansız diye kabul ettiğimiz kayalar, kristaller, doğal su kaynakları, enerji alanı içinde bulunan ve fizik bedende hastalık oluşturan / oluşturabilecek olan, ruhsal şifacılar tarafından da blokaj olarak adlandırılan enerji kümeleri de kendilerine özgü bir enerji dalgaları yaymaktadır. Aslına bakarsanız hastalıklı doku veya organlardan çevrelerine yayılan enerjilerin biyomedikal cihazlar tarafından algılanması insanlık tarihi açısından bakarsak çok yakın bir geçmişte başlamışsa da bu enerjilerin psişik yetenekleri olan insanlar tarafından algılanması insanlık tarihi kadar eskidir.

Şamanlar ve ruhsal şifacılar sağlıklı olmayan doku ve organlardan yayılan titreşimleri yani hastalıkların sebebi olan enerji dalgalarını algılayıp, insan enerji alanından uzaklaştırarak öncelikle enerji bedenin normal ritmine dönmesine dolayısıyla da hasta bedenin iyileşmesine aracılık etmektedirler. Batı medeniyetinin pek çok kültüre egemen olmasıyla birlikte iletişimi ve haberleşmeyi konuşulan ve yazılan dile indirgediğimiz için birbirimizle ve doğayla olabilecek en aracısız iletişimi, enerji alanları aracılığıyla gerçekleşen doğal iletişim sistemimizi köreltmiş duruma geldik. Oysa şu anda da, yani dünya yılıyla 2013 dediğimiz zamanlarda da bu yetilerini aktif bir şekilde kullanan yerel kültürler, kabileler, şamanlar ve ruhsal şifacılar hala mevcut.
Örneğin Avustralya’daki aborjinler çölde iletişimi, “bilgi alıp”, “bilgi iletmeyi” telepati ile sağlamaktalar.

Birbirlerinin zihinlerini okuyabilmekteler. Ayrıca değişik şarkılar söyleyerek ve ince sesler çıkararak damarlarda dolaşan kanın akışını değiştirerek ve vücutta bulunan hücrelere seslenerek organizmada veya deride bulunan kesik ve yaraları iyileştirme özelliğine sahipler. Peki, bunu nasıl yapmaktadırlar? Uyumlu rezonansla. Gelin şimdi rezonans olayını açıklayalım.

Yapıcı ve Yıkıcı Müdahale Nedir?

Eğer durgun bir havuza küçük bir taş atarsanız düşen taşın üzerindeki enerji suya geçer. Sudan geçen enerji dalgaları suyun yüzeyinde giderek genişleyen halkalar şeklindeki su dalgalarına neden olur. Eğer suya aynı anda birden fazla taş atılırsa, her kaynaktan yayılan enerji dalgaları birbirine karışır ve böylece iki veya daha fazla dalganın bir noktada birleştiği karışık dalgalar oluşur. Bu karışma ya yapıcıdır (enerji çoğaltıcı), ya da yıkıcıdır (enerji tüketici.)
Eğer aynı boyuttaki iki taşı aynı yükseklikten aynı anda suya bırakırsak suya düşen taşların her birinden kaynaklanan dalgalar bir noktada birleşir.

Dalgalanmaların birbiri üstüne geldiği noktada, etkileşim içindeki dalgaların birleşen gücü ikiye katlanır ki bu olaya “yapıcı müdahale ya da uyumlu rezonans” denir.
Taşlar düzenli atılmadığı zaman enerji dalgaları da düzenli olmaz. Bir dalgalanma yükselirken diğeri düşer. Birleşme noktasında bu eş zamanlı olmayan enerji dalgaları birbirini götürür. Dalgalanmaların birbiri ile birleştiği yerde enerjiyi ikiye katlanmak yerine su hareketsiz kalır yani hiç enerji dalgası yoktur.

Enerji dalgalarının birbirini götürmesi olayına ise “yıkıcı müdahale ya da uyumsuz rezonans” denir.Enerji dalgalarının davranışı biyotıp için oldukça önemlidir çünkü titreşimli frekanslar bir atomun fiziksel ve kimyasal özelliklerini değiştirebilir. Atomlar titreşimle ölçebileceğimiz daimi bir hareket halinde oldukları için, yukarıda bahsettiğimiz atılan taşların oluşturduğu genişleyen dalgalara benzeyen dalga şekilleri oluştururlar. Her atom kendine özgüdür çünkü negatif ve pozitif yüklerinin dağılımı dönüş hızı ile birleşince özel bir titreşim ya da frekans şekli oluşturur.

Mesela Ella Fitzgerald gibi bir şarkıcı kristal bir kadehin atomları ile uyumlu bir notanın yankılanmasını sağlarsa kristal kadehin atomları onun ses dalgalarını emer. Yapıcı müdahale mekaniği sayesinde yankılanan sesin oluşturduğu enerjinin eklenmesi kadehin atomlarının daha hızlı titreşmesini sağlar. En sonunda, atomlar o kadar enerji emerler ki onları bir arada tutan bağı koparacak kadar hızlı titrerler. Böyle bir durumda kadeh parçalanır. İşte hekimler böbrek taşlarının tedavisinde “yapıcı müdahale” mekaniğini kullanmaktadırlar. Böbrek taşları atomları, özel bir frekansta titreşen kristallerdir. Hekimler böbrek taşındaki uyumlu frekansa odaklanırlar. ESWL denilen yöntemle vücut dışından böbreklere verilen ses dalgaları ile böbrek taşları kırılır.
Örneğimizdeki kristal kadehin atomları gibi böbrek taşlarının atomları da o kadar hızlı titreşirler ki taşlar parçalanır ve dağılır.

O halde şarkılar söyleyerek, ince sesler çıkararak yani sesle şifa yapan aborijinler, şamanlar ve ruhsal şifacılar da “yapıcı müdahale” mekaniğini kullanmaktadırlar. Yükledikleri enerjiyle alandaki istenmeyen enerji dalgalarının çöküp dağılmasına ve alan titreşiminin normal değerine dönmesine neden olmaktadırlar.

Hastalıkta Enerjetik Değerler Düşer

Dr. Bruce Tainio, insanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçen bir alet geliştirmiş. D. Gary Young’un da yardımıyla yaptıkları araştırmada sağlıklı insan beyninin 72-90 MHz, sağlıklı insan bedeninin (Gündüz) 62-68 MHz, soğuk algınlığı belirtilerinin 58 MHz, grip belirtilerinin 57 MHz, kanserde 42 MHz, işlenmiş/konserve yiyeceklerde 0 MHz, kuru otlarda 12-22 MHz, taze otlarda 20-27 MHz, esans yağlarında 52-320 MHz olduğunu tespit etmişlerdir. Demek ki hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş göstermeye başlamaktadır.

Bu kıymetli araştırmanın gösterdiği gibi hastalığın sebebi hücre, doku veya organların enerji alan frekanslarının normalin altına düşmesidir. Bir şifacı ise transfer ettiği enerjilerle enerji alanı içinde lokalize olmuş bulunan ve yaydığı titreşimlerle organ veya dokuların olağan titreşimini çökerten blokajları dağıttığı gibi, düşmüş olan titreşimi de tekrar yükseltir. Nitekim nükleer fizikçi Dr. Robert Beck’in ölçümlerine göre şifacılar şifa eylemi sırasında “yapıcı müdahale” mekaniği sayesinde yeryüzünün manyetik alanı olan Schumann dalgalarıyla hem frekans hem de faz bakımından senkronize hale gelmekte yani uyumlu rezonansa girmekte ve şifa için muazzam bir enerji kaynağını kullanmaktadırlar, yani o kaynaktan enerji aktarmaktadırlar. Dolayısıyla şifa eylemi de “yapıcı müdahale” ile gerçekleşmektedir. Böylece hücreler hastalığın sebebi olan etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla, düşük titreşimlerin tekrar normal değerlerine yükseltilmesiyle kendi kendini iyileştirecek metabolizmayı harekete geçirmektedir. Yani hücreler olağan madde ve enerji döngülerini başarıyla gerçekleştirmeye başladıkları için sağlıklı olma haline geri dönmektedirler.

Sesle Şifa ve Yapıcı Müdahale

Geçenlerde biri İngiltere’de yaşayan iki arkadaşım bir akşam evime gelmişlerdi. İngiltere’de yaşayan arkadaşım bir durugörür. Diğer arkadaşım karın bölgesinde bir ağrıdan söz etti ve benden şifa yapmamı rica etti. Ayağa kaldırıp enerji alanını taradığımda gerçekten de karın bölgesinde çok farklı bir titreşim alanı vardı. Odaklanıp şifa yaparken durugörür arkadaşım da algılamalarını paylaşmaya başladı. Ellerimden beyaz bir ışık fışkırdığını ve karın bölgesinin üst kısmında bulunan siyah-kahverengi bir kümenin yavaş yavaş gevşeyip genişlemeye başladığını söyledi. Ben de sesle şifa yapmaya ve olası değişimlerle ilgili geri bildirim almaya niyet ederek ve onlara bir şey söylemeyerek enerjiyi içimde toplayıp karın bölgesine yüksek bir sesle bağırdım. Durugörür arkadaşım gördüklerini şaşkınlık içinde aktardı. Ben bağırınca, siyah-kahverengi olan şeyin tuz buz olup topluiğne parçaları gibi dağılıp gittiğini söyledi.
Hint, Tibet ve Nepal kültüründe blokajların dağılıp gitmesinde ve bedenin kendi doğal ritmine tekrar kavuşmasında 5000 yıl kadar öncesinden beri ses çanakları da kullanılmaktadır. Bu çanaklar bakır, pirinç, gümüş, altın, demir, cıva, kalay gibi metallerden veya karışımlarından özel olarak yapılır. Belli bir tempoda ve vuruş hızında çanağa vuruldukça etrafa yayılan ses dalgaları tıpkı göle atılan taşların oluşturduğu dalgalar gibi beden içindeki suda hareket ederek tıkanmış meridyenleri açar. Vücut içi sıvılarının, kanın hareketini artırır. Enerji alanındaki blokajları çözer ve beden kendi kendini iyileştirmeye başlar.

Psişik Saldırılar ve Yıkıcı Müdahale

Peki, insanların hayatında “yıkıcı müdahale” de olmakta mıdır? Ne yazık ki zaman zaman olmaktadır. Örneğin bazı kişilerle karşılaştıktan sonra veya bir tartışmadan sonra “hiç enerjim kalmadı, sanki elim ayağım çekildi, tükendim, bütün enerjim bitti” denir. Ya da gece yarısı loş ve ıssız bir sokakta yürürken birdenbire duyulan ürkütücü bir ayak sesi, saldırgan bir canlıyla karşılaşmak vb. bir anda insanı güçsüz kılabilir. İşte bu ve benzeri durumlarda aslında bize olan enerji kaybıdır. Yani taşlar düzenli atılmadığı zaman oluşan enerji dalgalarının birbirini götürmesi şeklindeki yıkıcı müdahale gerçekleşmiştir. Enerji alan titreşimleri düşmüştür. Ayrıca nazara uğramak, kara büyü, lanet ve beddua enerjilerine maruz kalmak dediğimiz durumlarda da sisteme dışarıdan gelen enerji tıpkı dalgaların birbirini götürmesi ve enerji dalgasının hiç kalmaması gibi yıkıcı bir etki yaratır. Hatta bu etkiler alanda kalıcı hale gelebilir. Yani kötü niyet yüklenerek yönlendirilmiş enerji kişinin enerji alanında kalıp o kişiyi içten içe negatif yönde etkilediği gibi fiziksel, zihinsel veya psikolojik sorunlara da sebep olabilir. Yani kişi psişik saldırıya maruz kalmıştır.

Enerjinin doğasında odaklanmış dikkat enerjileri yönlendiren temel unsurdur. Burada kişinin niyeti saf, temiz ve yardım etmeye yönelikse yapıcı müdahale, zarar vermeye yönelikse yıkıcı müdahale mekaniği işlemektedir. Şifacıları olağan insanlardan farklı kılan temel unsur sevgi, şefkat ve yardım etme hisleriyle birlikte vicdani kriterlerinin rehberliğinde yapıcı müdahale yani uyumlu rezonans ilkesini kullanmaktaki ustalığıdır.

Hekimler ve Şifacılar İşbirliği Yapmalıdır

Prof. William Tiller’in yıllar önce dediği gibi geleceğin tıbbı kontrol edilen enerji alanlarına dayalı olacaksa hekimler ve şifacılar işbirliği yapmalıdır. Hükümetlerin sağlık programlarını gözden geçirmeleri ve yeni çözüm yolları bulmaları kaçınılmaz noktalara gelmiştir. Yepyeni biyomedikal cihazların ve binlerce çeşit ilacın kullanıldığı günümüzde ne yazık ki “yaygın tıp” birçok açıdan tıkanmış durumdadır. Bunu pek çok saygıdeğer hekimlerimiz de dile getirmeye başlamıştır. Sadece ülkemizde değil pek çok ülkede hasta sayısı giderek artmaktadır. Devletlerin ekonomileri sosyal sağlık giderlerini kaldıramayacak noktalara gelmeye başlamıştır. Diyabet, depresyon, böbrek yetmezliği, kanser, tansiyon sorunu ve daha birçok problem katlanarak artmaktadır. Hekimler ustalaştıkları alanlarda destek verirken enerji alanı üzerinde çalışabilen ve farklı tekniklerde ustalaşmış olan şifacılarla, regresyon terapistleriyle, ses terapistleriyle, homeopatlarla, akupunktur ve medikal masaj uzmanlarıyla, refleksolojistlerle, doğal beslenme uzmanlarıyla, aromaterapistlerle yani holistik şifaya destek verebilecek tüm meslek gruplarıyla işbirliğine gidebilirlerse Tiller’in kehaneti asıl o zaman gerçekleşmiş olur.

Fadime Emir

noninvasif1: Kanı olmayan, kansız. Kan dökmeden yapılan.
 
Üst