Daren günlüğü ...

enesuynk

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
225
Tepkime puanı
24
Konum
Daren
Daren günlüğü...1#
Daren : Bilincimin mekanı , yüksek benliğimin orta noktası , tüm sorularımın ve cevaplarımın yegane merkezi .


Uzun zaman önce tarihi tam olarak anımsayamadım gecenin bir vakti meditasyon yapıyordum ve derin konularla beynimi meşgul ediyordum yani herkes kendi sorularıma cevaplar arıyordum desek daha doğru olur . bu meditasyon sırasında (nasıl olduğu hakkında hiç bir fikrim yok ) bir anda kendimi bir evde buldum pencereden uçsuz bucaksız karanlığı izliyordum bulunduğum ortam hem o kadar tanıdık hem de bir o kadar da yabancıydı benim için . ne yaptığımı bilir gibi tavrım olsa da olay hakkında hiçbir fikrim yoktu yağmur damlarının tavanda çıkardığı sesler eşliğinde durumu anlamaya çalışıyordum sadece , bir süre böyle devam etti ta ki ardından gelen şimşek karanlığı bir anlık aydınlatana kadar . karşımda duran ağaçların altında beni izleyen bir çift göz ortamın bütün havasını bozdu . şimşeğin ardından karanlık az da olsa gözümde daha net belirdi . her haliyle bana benzeyen o şey bütün ciddiyetiyle gözlerini bana dikmiş bakıyordu . bana benzemeyen tek yönü bakışları olan bu şeyin beni şaşkınlık ve ürperti denizinde boğulmak üzere bırakışını izlemeye kaldım bir an için . böyle geçen şaşkınlık silsilesi ardından kendimi biraz toplayıp yanına gitmeye cesaret etmek için dizginlemeye çalıştım . kendimi toparladığım da onun yanına gitmek için hamle yapmaya çalıştım lakin ne elim ne ayağım hiç biri sözümü dinlemez olmuştu . felçli gibi olan halim beni tekrar ürperti zindanına sürükledi ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim olmaması da bu durumu en güzel şekilde destekliyordu . ama her şeye rağmen yanına gitmeyi gerçekten istiyordum . tam o anda kendimi onun yanında buluverdim . aramızda sadece 2 metre vardı bu nasıl olabilirdi sorusu nefesimi kesmeye yetmiş de artmıştı bile kalbim vücudumdan bağımsız atışı yağmur sesini bastırıyordu adeta . o hala bütün soğuk kanlılığı ve ciddi bakışıyla beni göz hapsinde tutmaya devam ediyordu . ne yapacağımı bilemezken gözlerimi demin önünde durduğum pencereye çevirdim . bir dakikalık şaşkınlık ardında gördüğüm görüntünün tanıdık oluşuna şahit oldum bu pencereli ev görüntüsünü nereden hatırladığımı bulmuştum . yaklaşık 1 buçuk yıl önce durugörü çalışmamda gördüğüm hemen aklıma lakin gördüğüm görüntüde pencerenin önünde biri vardı . şaşkınlığımın dalgaları asarında yaşam savaşı veriyordum adeta . bütün sessizlik bir anda onun sesi ile bozuldu .

sevecenlikten nasibini almamış o ses bütün şaşkınlığımı ürpertiye çevirdi ..

-Şaşırtıcı değil mi ?

Nasıl bir cevap vereceğimden zerre kadar düşüncem yoktu sadece donakalmış bir şekilde ona bakıyordum . suskunluğum adeta yağmur sesine karışmış ve bütün yalnızlığım da beni izliyordu . Yine ciddi bir tonla bu sessizliği darmadağın etti .

-O görüntüdeki kişi sendin .

şaşkınlığımı bir kenara bırakıp bütün gücümle bir şeyler söylemeye çalıştım . bu tahmin ettiğimden de zor bir şeydi .

- Ne ? ... Nasıl ?

Afallamamı görmüş olsa gerek ki çok hafifçe gülümsedi . O an kendimi aptal yerine konulmuş gibi hissettim . Kendinden emin tavrını hiç değiştirmeden bir sonraki cümlesiyle beni yine soru işaretlerine içine attı .

- Aramızdaki bağdan dolayı gözümden görüntüler görmen doğal .

Yine afallamıştım söylediği her şey beni soru işaretleri bataklığında biraz daha derine batırıyordu . olayların o kadar fransızdım ki bu beni çileden çıkarmıştı . yağmur artık sinirimi bozmaya bile başlamıştı bir an . Bir an bütün bu olanlardan habersiz oluşumun verdiği iteklemeyle sert bir çıkış yaptım ses tonum olduğundan daha kalındı yüksek bir sesle karşılık verdim .

- Neler oluyor burada ?!!!

Cümlemin ardından yine o anlamsız anlık gülümsemeyi gerçekleştirdi . gözlerini benden hiç ayırmıyordu , sessizliğini biraz koruduktan sonra insanın içini ürperten o ses tonuyla cevap verdi .

- Siz insanlar bilmediğiniz şeyler yüzünüze vurulunca neden hep agresif tavırlar sergilersiniz ki .

cümledeki hayıflanma içimde utanç bayraklarının dalgalanmasının tek sebebi oldu . kendimi mahcup hissedişim bir cevap veremememi destekledi adeta , bende sadece sustum . Bu suskunluğun oluşturduğu bir anlık zaman diliminde dikkatimi biraz daha verip daha fazla sorularla karşılaştım .


Burası neresi ?
Bu evde neyin nesi ?
Karşımda duran ve bana oldukça benzeyen , bakışlarıyla beni ürküten bu adamda kim ?
Ve en önemli soru neden buradayım ?

bu soruların cevabını bulmak için beynimi zorluyordum adeta , kafamın uyuşmuş hali buna engel oluyordu . bir anda buraya gelmem , bu kişiyi görmem nasıl bir şeydi , bir an için meditasyon yaptığım aklıma geldi sanırım uyumuş olmalıydım garip bir rüyanın içine düşmüş olabileceğim fikri şuan için en mantıklı fikirdi . rüyadan uyanmak istedim , koluma çimdik atmak geldi aklıma düşünür düşünmez sağ elimi sol koluma götürdüm . ne kadar çimdik atmaya çalışsam da bir türlü acı yada benzeri bir his duymadım bunun üzerine kafamı kaldırıp ona baktım . Yine beni aptal yerine koyan gülümsemeye şahit oldum . sinirlendim ama elimden bir şey gelmiyordu . ufak çaplı bir çaresizlik okyanusunda buldum kendimi . Ne yapacağımı bilmiyordum . Elimden gelen tek şey kendimi olaya bırakmaktı , hissiyatımı anlamış olmalı ki sessizliğini bozdu ve ciddi tutumuyla ağzından birkaç kelime çıktı .

-Benimle gel .

Bu cümleyi sarf eder etmez arkasını arkasını dönüp yavaş adımlarla ilerlemeye başladı . içimden yapacak başka bir seçeneğim olmadığını düşünerek peşinden gitmeye karar verdim . Ama bir sorun vardı ayaklarımı oynatamıyordum . Pekte hoş olmayan durumumdan sanki önceden haberi varmış gibi arkasını dönmeden seslendi .

- Yürümeye çalışma , yürüdüğünü düşün . Aynı koluna çimdik attığın gibi .

Ne demekti bu şimdi pekte anlam verememiştim . Çimdik atarken kolum hareket etmişti ama şimdi ayağımı oynatamıyordum . Ve bunu nasıl yapacağımı pek bilmiyordum . Anlamamam da ısrar edişimi görüp arkasını gördü ve bana doğru bir iki adım attıktan sonra konuşmaya başladı .

- Çimdik atmaya çalışırken olayın sonucuna odaklandın yani sadece koluna çimdik atmak istedin böyle gerçekleştirdin . şimdi de aynı şeyi yapmalısın yürümeye çalışmamalısın yürüdüğüne odaklanmalısın .

Şaşkınlığımı üstümden atıp dediğini yapmaya çalıştım bir iki denemenin sonunda evet yürüyordum ama bir gariplik vardı . Ayaklarımı hissetmiyordum bir etki yoktu , et parçası olarak bir ağırlıkları bile yoktu sadece yürüyordum . Olayın garipliğini bir kenara bırakıp peşine takıldım .

Ağaçların arasından geçtikten sonra bir düzlüğe ulaştık eve yüz metre kadar mesafede olan bu yer toprak bir zemin gibiydi . sağ çaprazımıza doğru gidip gelen bir sokak lambası görünümünde bir ışıktan başka bir şey yoktu ortalıkta , gözüm lambada biraz daha ilerledikten sonra yolun ortasında durduk . hafifleyen yağmur ve insanı okşayan o esinti eşliğinde etrafımı meraklı gözlerle inceliyordum . etrafta karanlıkta fazla pek bir şey gözükmüyordu açıkçası .
Biraz daha bakındıktan sonra gözlerimi bir açıklama beklercesine meraklı meraklı ona diktim . tam ona kim olduğunu soracaktım ki benden önce davranıp lafa girdi .

-Şimdi beni iyi dinle . Aklındaki soruları bir kenara bırak zamanı gelince hepsini öğreneceksin . Burası neresi olduğunu öğrenmen için henüz çok erken zaten anlatsam da anlamazsın . Seni buraya getiren başlıca neden sabırsızlığın oldu . Zamanından daha önce geldiğin için burada bu kadar zorlandın , ayrıca bir daha buraya gelmeye çalışma . Zamanı gelince ben seni çağıracağım . Sormadan söyleyeyim bunun nasıl olacağını düşünme sadece olunca anlayacaksın aklını çok yorma , sabırsızlığın buraya gelme zamanını değiştirmene sebep oldu . Buraya gelmemin tek amacı seni uyarmak , kendi isteğinle buraya gelebilirsin ama ben burada olmayabilirim . İşte bu senin için büyük bir sorun olur . Bu yeri ancak rehberliğimde öğrenebilirsin o yüzden sabırlı olmayı öğren ! Benim kim olduğuma gelince bunu da zamanla öğreneceksin .


Dediklerini bir bir dinledikten sonra bunları hafızamda tutmaya gayret ettim kim olduğunu bilmediğim bu kişi ve neresi olmadığını bilmediğim bu yer hakkında bildiğim hiçbir şey yoktu . sadece soğuk bir sesle anladığımı belirmek için hafifçe kafa salladım ama dediği gibi ben çok sabırsızdım ve böyle bir yeri keşfetmek için onun bekleme düşüncesi hiç hoşuma gitmemişti . Ne zaman çağıracağı bile gizemin ta kendisiydi . Ne yapacağımı bilmeksizin şu anlık sadece dediğini yapmam gerektiğini düşünüyordum . Biraz sessizlikten sonra yine soğuk sesiyle konuşmaya başladı .

-Birazdan buradan gideceksin dediklerimi sakın unutma ve sakın buraya gelmeyi deneme !

Bunlar ondan duyduğum son cümlelerdi . bir anda her şey benden uzaklaşmaya başladı büyük bir karanlığın içine çekildiğimi hissettim her şey karardığı anda gözlerimi açtım meditasyon yaptığım yerde aynı pozisyondaydım . Her şey olduğu gibi aklımda yer etmişti . kendimi gereğinden fazla yorgun hissediyordum ama öyle bir yorgunluk değil böyle sanki vücudum dinç ruhum yorgundu . olanların etkisi ile halen kendime gelememiş olmam bir yana hayatımın bu garip deneyimi sanki kuralları ihlal etmişim gibi kendimde suçluluk duygusu oluşturmama sebep oldu . Kafamı çok yormamam gerekti aklıma geldi hazır da yorgunken biraz uyumaya çalışmak o an için mantıklı geldi ama yaşadığım olayların etkisi ile uyumam baya zaman aldığını söyleyebilirim ... Saygılarımla.

(birkaç yerde yazım hatası yapmışım , özür dilerim.)
 

enesuynk

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
225
Tepkime puanı
24
Konum
Daren
...''Bir gün hayat denen şeyin sadece yanılsamalardan ibaret olduğunu anlayacaksın'' o gece bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum ama bu cümle sanki beynime monte edilmiş gibi sabah karşımda bütün gizemiyle dikiliyordu . uyanır uyanmaz hemen düşünceler içinde kayboldum . cümlenin ne anlama geldiğini düşünmekten bile uzaktım açıkçası . başımın inatçı ağrısı beni bir an olsun yalnız bırakmıyordu . tabi buna dün ki olayın şaşkınlığı ve merakı da eklenince bütün günümü boş bir odada düşüncelere dalmaktan kendimi alamadım nihayet gece oldu . nedenini bilmiyorum ama geceler benim için çok rahatlatıcı bir olaydı . nasıl söylesem böyle sanki ruhum sadece geceleri nefes alıyordu . sabah ki oynadığım sıradanlık rolünün yükünü atıyordum üzerimden işte bu sebepten ötürü geceleri hep sevmişimdir zaten hayatımı değiştiren her şey geceleri gerçekleşirdi diyebilirdim . ruhumun zincirlerinden kurtuluşu benim o kadar hoşuma giderdi ki çoğu gece neredeyse hiç uyumazdım . o gün de aynen böyle geçti . kahve , müzik ve sigara üçlüsü eşiğinde yaptığım tek şey düşünmekti . zaten düşünmeden durduğum her an benim için önemsiz zaman dilimlerinin başında gelirdi . aradan daha 24 saat bile geçmemişti ki bütün benliğimi sabırsızlığım kapladı . düşündüğüm tek şey oraya tekrar nasıl gidebileceğimdi . ama bunun için uyarılmış olmam bu düşüncemi biraz olsun dizginliyordu . sadece sonrasını merak ediyordum . beklemekten nefret ederim , ve onun konuşmalarına bakacak olursak uzun bir süre bekleyeceğim bu düşünce bile moralimi bozmaya yetiyordu . bir şeyler yapmadan duramazdım . ama onun konuşmasındaki ciddiyet bunun benim için gerçekten kötü sonuçlar doğuracağının habercisi olmuştu . günün ilk ışıklarında yattım . uyandığımda yine beynimin bir köşesinde o cümle varlığını tazelemiş bir biçimde ''ben buradayım'' dercesine bağrıyordu ve malesef ki yine bir rüya görmemiştim ..

gündelik işlerle kendimi meşgul ederek geceye ulaştım ve gecenin ilk karanlıkları ruhumu yine serbest bırakmıştı . oraya tekrar gitme isteğim dün kinden daha güçlü bir şekilde bana saldırıyor ve malesef ciddi hasarlar vermeyi başarıyordu . gece yarısında sonra bu saldırılara dayanamayıp beyaz bayrak çekmeye karar verdim , merakım bütün benliğimi kuşatmış ve beni kontrol altına almayı başarmıştı . şimdi sadece tek bir soru vardı . Oraya tekrar nasıl gideceğim ???


ilk gidişimden biraz kopya çekmek üzere olayları hatırlamaya çalıştım . meditasyon yapıyor ve sadece düşünüyordum . bu uygulamayı tekrar denemek için yerime geçtim ve odaklanmaya çalıştım . 1 saat süren bir çalışmanın ardından elim boş bir şekilde meditasyonu bıraktım . o günki yaptığım her şeyi harfi harfine yapmaya çalışsam da neden olmadığı sorusu beynimi işgal etti . balkona çıkıp sigaramı içerken de bu sorunun cevabını arıyordum . sevdiğim müziğin etkisi ile bir an için bütün bu şeylerden kendimi uzaklaştırmayı başardım . müzik benim için gereğinde fazla öneme sahip olduğu için o anlarımı tam doygunluk yaşamak için kendimi müziğe bıraktığım anlarım çok olmuştur . müzik bitti ve 5 dakika önceki ruh halime tekrar büründüm . aklımdaki soru üzerine düşünürken içeri geçtim ve yatağımın üzerine oturup parmaklarımla kendime şakak masajı yapmaya başladım . böyle geçen 5 - 10 dakikanın ardından sanırım bir şey bulmuştum . evet mantıklı bir şey . o gün ki meditasyonum da düşündüğüm derin konuları gerçekten düşünüyordum yani gerçekten onlara kafa yoruyordum ama bu son denemem de onları gerçekten düşünmemiştim . sadece o gün ki meditasyonumu taklit etmiştim . bu düşünce yüzümde bir anlık bir tebessüme yol açtı . ve yarın bütün konsantremi bu olaya vereceğim diye kendimi şartladım ve uyumaya karar verdim . biraz zorlansam da nihayet düşüncelerimi bir kenara bırakıp uyumayı başardım .


sabah ki durumum dünkinin aynısıydı ve yine hiçbir rüya görmemiştim . Aklımda yine yer eden cümle bugünde bütün canlılığıyla karşımda durmaya devam ediyordu . sabırsızca gecenin gelmesini bekliyordum . ama bariz bir sorunu gözümden kaçırmıştım . bu geceki meditasyon sırasında düşüneceğim konu ne olmalıydı ? geceye daha zaman olduğunu ve düşünüp bulmam gerektiği beni hemen bir arayışın ortasına götürdü . öyle bir konu bulmalıydım ki o an aklımdaki diğer bütün düşünceleri rafa koyacak bir konu . uzun bir arayışın ardından ne yazık ki kayda değer hiçbir konu bulamadım son olaylar beni diğer konulardan uzaklaştırmıştı şuanlık aklımda merak perdesini aralıyacak bir konu bulamayışım beni bir anlık umutsuzluğa düşürdü . ne yapacağımı bilemezken dağınık duran defterlerim gözüme çarptı . onları karıştırmak için elime aldım belki bir umut beni bu geceki konuma ulaştırması dileğimle tabiki . hepsini sırasıyla kontrol ettim ama yine bir şey bulamamıştım . en son defter son umut açıyım dedim . bu benim rüya defterimdi . aslında ona çok nadir yazardım ve son bir kaç aydır elime bile almamıştım . karıştırırken hiçbir şey dikkatimi çekmedi umutsuzlukla onuda yerine koyup yatağıma geçip uzandım . rüya defterimin boş olmasının sebebi rüyalara aslında pekte önem vermeyişimden kaynaklanıyordu . bu konu üzerinde düşünürken aklıma son günlerdeki görmediğim rüyalar geldi saçmada olsa birkaç rüya görürdüm genellikle . bu konuyu düşünürken doğal olarak aklıma son birkaç gündür sabah uyandığımda zihnimde canlanan o cümle belirdi .''Bir gün hayat denen şeyin sadece yanılsamalardan ibaret olduğunu anlayacaksın'' donakalmıştım . şaşkınlığım ve önümde duran gizemli cümle aslında aradığım tek şeydi . burnumun ucundaki şeyi göremeyip uzaklarda onu aramam ne kadar kötü bir durum olduğunu gözlerimin önüne sermişti adeta . o an aradığını bulma mutluluğu yaşadım ve kısa süren bu mutluluk harekete geçme arzumla sonlandı .


uygun saatin gelmesini bekledim . vakit geldiğinde ise hazırlıklarımı yapıp meditasyona başladım bütün bilincimi tek bir konuya yoğunlaştırmak için aklımdaki her şeyi bir kenara bıraktım . evet konumuz ''Bir gün hayat denen şeyin sadece yanılsamalardan ibaret olduğunu anlayacaksın'' diye bir cümleden ibaretti . kendi içimde konuşarak düşünürdüm genellikle . kendime sorular sorarak .

-hayat sadece yanılsamadan ibaret ise bu hayatın aslında bir süre dahilinde olduğunu gösterir sanırım . öyle ise bu başlangıç ve bitiş noktaları doğmak ve ölmek ile bağdaştırılabilir . lakin sadece bunlar olsaydı hayat basit bir düz yaşamdan ibaret olurdu oysaki öyle değil . peki ya daha neler var . yanılsama derken neyin yanılsaması . var olan bir şeyi gizlemek için kurulmuş bir sahne oyunu gibi mi yada iç yüzlerin dışa vuruşundaki giyilen maskeler gibi mi ? yanılgılar için kurulan bu kusursuz varoluşun altında yatan olgu neye dayanıyor ?

gibi soruların cevaplarını kendi zihnimde bulmak için verdiğim savaş hayli hararetli ve süreklilik ile devam ediyordu . uzun bir süre konu hakkında düşündüm , düşündüm ve yine düşündüm ta ki bütün benliğimle bu sorulara yönelinceye kadar . o sıralarda gördüğüm hiçlik karanlığından bazı görüntüler geçmeye başladı ne oldukları idrak edemeyeceğim kadar hızlı olan bu görüntüler de neyin nesiydi acaba ? giderek artan bir bir çınlama sesi ardından kendimi yine o evin önünde bulu verdim ...
 

enesuynk

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
225
Tepkime puanı
24
Konum
Daren
... Karşımdaki ev bütün gizemiyle yine karşımda duruyordu . bu yerde hissedebildiğim tek şey kalbimin atışıydı . heyecan ve merak duygumun yarattığı atmosferin içinde kayboluşum harekete geçme dürtüm ile sonlandı . ilk olarak evden başlama fikri o an için bana mantıklı gelen tek şeydi . hareket etmedeki acemiliğim sebebi ile biraz zaman alsa da sonunda eve girmeyi başardım . klasik villa görüntüsünde olan bu evin alt katında kayda değer pek bir şey göremedim bunun üzerine yavaş adımlarla üst kata çıktım ilk geldiğim yerdeki oda da bir koltuk ve yanında duran küçük masadan başka bir şey yoktu . diğer odalara da teker teker baktım geriye tek bir oda kaldı . içeri girdiğimde kendimi bir kütüphanenin içinde buldum . her yerde tam dolu kitaplıklar vardı merakımdan elime geçen ilk kitabı aldım hafif koyu yeşil kapağı vardı ve üzerinde hiçbir şey yazmıyordu orta sayfasına doğru açtım bomboştu . diğer sayfaları da kontrol ettim onlarda boştu sadece sayfa sayıları yazıyordu . kitabı yerine koyup hemen yanındaki kitaba el uzattım ve hemen içini açtım buda diğerinin aynısıydı . bu sefer başka bir kitaplığa yöneldim rastgele bir kitap seçtim . onunda diğerlerinden farkı yoktu . böylece diğer kitaplıklardan 5-6 kitap kadar baktım onlarda bomboştu . anlamlandıramadığım bu olayı çok garipsemiştim . üzerinde fazla kafa yormadan evin dışını keşfetmek için dışarı çıktım . yavaş adımlarla sokak lambasının olduğu yere doğru gitmeye başladım .

Vardığım da dikkatimi çeken lamba geçen geldiğimdeki gibi yanıp sönmüyordu . sadece yanıyordu , ışığın etrafındaki böceklerin anlamsız gezintilerine dalarken gökyüzündeki bir hareketlenme bütün dikkatimi üzerine toplamıştı . bir grup insan gökyüzü üzerinde yürüyorlardı . bu yerin anormalliği artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı . istemsiz olarak bir an onlara seslenmek için bağırdım lakin hiçbiri bu hareketime tepki vermiyorlardı , görüntüleri turkuaz bir saydamlıktan ibaret olan bu kişilerin kim oldukları hakkında en küçük bir fikrimin olmayışı olayın gizemine gizem katıyordu . onları gözden uzaklaşana kadar izledim artan merakım beni bir an olsun yalnız bırakmıyordu . artık göremediğim zaman da derin bir nefes vererek başımı indirdim . uzakta büyük bir taşın üzerine oturan birinin olduğunu gördüm . ürkerek de olsa yanına gitmeye karar verdim . dikkatli bir şekilde ona doğru ilerledim ve yaklaştıkça onun küçük bir kız olduğunu anladım elinde küçük bir çubuk vardı yeri eşeliyordu . onu görmemle tedirginlik duygum yerini meraka bırakarak benden uzaklaştı .


Siyah saçlı bu gizemli küçük kız ona yaklaştığımı gördü ve dikkatini çubuğundan alıp bana yoğunlaştırdı . artık aramızda sadece 7-8 metre vardı . insanın içini ısıtan bir gülümseme ile ''merhaba'' dedi ve yeri eşelemeye kaldığı yerden devam etti . şaşkınlığı bir kenara bırakıp bende karşılık verdim . yüzüme bakıp gülümsedikten sonra tekrar yeri eşelemeye başladı . pek umurunda olmadığım açıktı dikkatini üzerime toplamak için birkaç bir şey söyleme ihtiyacı duydum kendimde .

-adın ne ?

gülümseyerek

-bir adım yok

şaşkınlığımı gizleyemeyip konuşmaya devam ettim.

-peki sana nasıl seslenirler ?

-bilmiyorum

-peki burada ne yapıyorsun ?

-bekliyorum

-neyi bekliyorsun ?

-resmimin bitmesini

-resim mi ?

-evet işte burada bak

diyerek eşelediği yeri gösterdi . orayı öylesine eşelediğini zannediyordum . biraz daha yakınlaşıp baktım tek gördüğüm düz ve oval birbirini kesen çizgilerdi.
pek bir şeye benzemiyordu bu resim yüzümü ona dönup sordum .

-nedir bu ?

-hayalim .

bunu söylerken ki mutluluğu ve o gülüşü gözümden kaçmamıştı . ama yinede resmin hiç bir şeye benzemiyordu . kafamı tekrar resme çevirip bir şeye benzetmeye gayret ettim ama yine bir şeye benzetemedim . duygularım anlar gibi araya girdi .

- daha bitmedi tabi .

kafasını hafifçe yana eğerek birkaç çizgi daha ekledi . sonra bana dönüp devam etti .

-bu resmin en güzel yanı da ne biliyor musun ?

-nedir ?

-ONU SADECE BENİM YAPIYOR OLMAMAM .

anlamadığım her halimden belliydi . açıklama beklercesine bakışlarım onun gülüşüne sebep olmuştu . ama hiçbir açıklama yapmıyordu . sadece resmine odaklanmıştı bende sessizce onu izliyordum . birkaç çizgi daha ekledikten sonra sağına doğru baktı . nereye baktığını merak edip bende baktım . ilerde hiçbir şey yoktu . boşluğa doğru bakışı bir esintinin ardından bitti . bana dönerek manalı bir şekilde gülümsedi ve resmine bakmaya başladı . bende merakla resme kitlendim . rüzgarın etkisiyle toprak hareket ediyor ve resmi değiştiriyordu bazı çizgilerin içi doluyor bazıları ise daha çok belirginleşmeye başlıyordu . tekrar bana döndü sevecen bir ses tonuyla .

-demek istediğimi şimdi anladın mı ?

-evet

gülümsemesi bir an bile yüzünden düşmüyordu . onun mutlu oluşu çok hoşuma gitti bu duygu benimde gülümsememe sebep oldu . esinti bittikten sonra tekrar resmine dönerek çizmeye devam etti . o sırada bende hem onu izliyor hemde ona sorular soruyordum .

-peki resim bitince ne yapacaksın ?

-hiç düşünmedim .

-buraya nereden geldin

-uzaklardan çok uzaklardan

-geldiğin yerin bir ismi var mı ?

-yok

cevapları beni deli ediyordu ama yinede bu küçük kıza sinirlenemiyordum bile . bu sebeple sorular sormaya devam ettim .

-orada yaşayan birileri var mı ?

-evet

-kim onlar

-hiç kimseler aynı benim gibi .

dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum . öğrenememek beni yine çileden çıkarıyordu . bu küçük kız ile ilgili sorularım bilinmezliğe kürek çeken bir sandaldan farklı bir şey değildi . ne yapacağımı bilmiyordum tam o sırada hafif bir yağmur başladı . başımı gök yüzüne çevirdim . yüzüme düşen damlacıkları rahatlıkla hissedebiliyordum . bir den aklıma resim geldi . hızlıca başımı indirip resme baktım . yağmur damlaları yere her düşüşünde resimden bir parçayı söküp alıyordu . küçük kızın üzüleceğini düşünüp ona döndüm . küçük kız aksine gülüyordu ve hiçte hisleri bozulmuş gibi durmuyordu . şaşkınlıkla sordum .

-resim bozulduğu halde neden gülüyorsun ?

-hayır resim bozulmadı .

-ne ?

-aslında resim şimdi tamamlandı .

-nasıl yani ?

-evet .. evet işte benim hayalim buydu .

-yani bozuk bir resim mi ?

-hayır . yeniden yapılacak bir resim .

ne anlatmaya çalıştığı hakkında hiçbir fikrim yoktu . sadece anlamsızca ona bakıyordum ve o hala gülümsüyordu . sözüne devam etmeden önce ellerini uzattı ve yağmuru hissetmeye çalıştı . sonra bana dönüp .

-yağmur ... işte bu yağmur aslında resmimi yok etmedi sadece bana daha güzelini yapmam için bir fırsat verdi .

şaşırıp kalmıştım söyleyecek tek bir söz bile bulamıyordum . ne kadar istesem de ağzımdan tek bir kelime bile çıkaramıyordum . şaşkın bakışlarım arasında kız oturduğu yerden kalktı . bana doğru bir iki adım attı . tatlı sesiyle konuşmaya başladı .

-artık benim gitmem gerek . sana bir hediye vermek istiyorum kabul eder misin ?

şaşkınlığımla gülümsemem birleşti . evet dercesine kafamı hafifçe salladım . bana elindeki çubuğu uzattı ve hevesli bir şekilde .

-hadi al bunu . eminim seninde resmini çizeceğin hayallerin vardır.

-teşekkür ederim .

gülümsemesi arttı . çubuğu elime aldım ve mutlu olmasına sevindim . meraklı bir şekilde nere gideceğini sordum .

-mükemmel resmimi çizeceğim yere .

dedikten sonra arkasını döndü ve yürümeye başladı ağzına ufak bir ritim tutturup yoluna devam etmeden önce arkasına dönüp '' hoşçakal '' diye seslendi ve uzaklarda kayboldu . bense o gidene kadar onu izleyip ona bol şans diledim...
 

enesuynk

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
225
Tepkime puanı
24
Konum
Daren
…Uzaklarda kaybolan o küçük kızın ardından derin bir nefes alıp verdim . Söylediklerini düşündüm bir müddet gülümsemeleri her aklıma geldiğinde hafifçe sırıtıyordum . Onu asla unutmayacağıma dair kendime söz verdim ve hatırası olarak verdiği çubuğu saklayacaktım . Çubuğu elime aldım ve ona uzun uzun baktım .


Hayal çubuğu ‘’eminim seninde resmini çizeceğin hayallerin vardır.’’ Cümlesi çok şeye bedeldi aslında . Peki ya bir hayalim var mıydı ?
Aslında evet bir hayalim vardı . Yada en azından ben öyle olduğunu düşündüğüm bir hayal . Öyle bir hayale sahip olmalıydım ki bir ömür peşinden koşmalıydım , kolay ulaşılmamalıydı 7 yaşından 70 yaşına kadar uzanabilen bir amaç uğruna yaşamalıydım . Ömrümün son nefesinde ulaşamasam bile uğrunda savaşmaktan gurur duyacağım bir savaş olmalıydı .


Düşünceler arasında sokak lambasına ulaştım . İçimden bir ses düz devam etmemi söylüyordu onu dinlemek mantıklı gelmişti . Lambanın altında beklemek anlamsızcaydı ve ayrıca o yöne daha hiç gitmemiş olmamın getirdiği merak beni harekete geçirmeye yetmişti . Yavaş adımlarla etrafı süzerek yoluma devam ettim . Halen buranın neresi olduğunu bilmiyordum tanıştıklarım kimlerdi ? Beynimi kemiren sorular ile boğuşarak yoluma devam ettim etraf ne karanlık nede aydınlıktı ama çok uzağı olmasa da yeterince uzaklıktaki mesafeleri görebiliyordum . Biraz daha yürüdükten sonra yolun ikiye ayrıldığını gördüm ve ayrımın başında yaşlı bir adam bekliyordu kısa boylu uzun beyaz sakallıydı . Sol elinde kendi boylarında kalın bir sopası vardı . Beynimi sorularla dolduracak birini daha görmek beni hem mutlu hem de mutsuz ediyordu ama yine içimde sorularıma cevap bulma umudu hiç sönmüyordu . Yaklaştıkça yaşlı adam daha belirginleşti . Bakımsız gri bir elbisesi vardı ve sağ elinde parmakları hiç durmadan hareket ediyordu bir şeyi sayar yada tesbih eder gibi biraz daha yaklaşınca beni gördü ve gözlerini bana dikti . Çok donuk bir yüz ifadesi vardı biraz korkutucu ve agresifti de . Dudakları hareket etmeye başladı kendi kendine bir şeyler söyleniyor gibiydi . Biraz daha yaklaştım aramızda 10 metre gibi bir mesafe vardı elindeki sopayı kaldırıp yere sertçe vurdu .Sanki yaşadığım heyecan yetmezmiş gibi bir de her adımımda bunu 2 katına çıkaran bu yaşlı adama içimden sitem ediyordum . Sopayı yere vurduktan sonra biraz duraksadım sonra derin bir nefes alarak bir adım daha attım bu kez tekrar sopasını kaldırıp yere vurdu ama bu daha şiddetliydi . Artık sinirime gitmeye başlamıştı bu durum ama içimdeki tedirginlikte artıyordu . Korkarak bir adım daha attım ve ihtiyarı gözümle süzdüm oda aynı şeyi bana yapıyordu ama bu kez sopasını yere vurmadı . Biraz doğruldu ve konuşmaya başladı .
- Geç kaldın !

- Geç mi kaldım ? İyide n..(neye)

-Beni takip et yapacak işlerimiz var .

Sözümü kesip yol ayrımındaki sol yoldan ilerlemeye başladı . Bende neye uğradığımı şaşırarak afalladım ve ona bakakaldım birkaç adım attıktan sonra arkasına baktı ve aval aval beklediğimi görünce :

-Genç adam alınma ama tam bir vakit kaybısın .

Diyerek yoluna devam etti . Benden ne bekliyordu bu adam sinirlendim ve daha bu tür bir cümleye maruz kalmamak adına ona yetişmeye çalıştım yanına vardığımda merakımdan çatlıyordum . Fazla dayanamadan sormak için konuşmaya başladım .

-Ne ya…(yapacağız)

-Sana burada bir müddet göz kulak olacağım ve eğitmeye çalışacağım .

-Ne..(ne için)

-Çünkü ona söz verdim

-Ben da.. (Ben daha söylemeden sözlerimi nasıl anlıyorsun)

-Ne söyleyeceğini bilmek hiçte zor bir şey değil genç adam

-Yan.. (Yani tahmin mi ediyorsun)

-Belkide

Bu sinir bozucu konuşmaya daha ne kadar tahammül edebilirdim bilemiyorum .

-O k… (O kim)

-Buraya ilk geldiğinde karşılaştığın kişi.

-Te… (Tekrar geleceğimi nasıl biliyordu)

-Onu aptal mı sandın tabiki geleceğini biliyordu . Senin gibi sabırsız biri için bunu tahmin etmekte zor bir şey değil hatta seni dün bekliyordum . Sana gönderdiğim mesajı bu kadar geç fark edeceğini hiç düşünmezdim .

-Pek… (Peki ne öğreteceksin)

-Neye ihtiyacın varsa . Geç kaldığın için dersi erkenden başlatıyorum . Sorularıma cevap ver . Zaman nedir ?
-Zaman..zaman

-Pekala ne kadar zekisin bunu gördük şimdi beni iyi dinle. Aslında zaman diye bir şey yoktur . Zaman değişim dediğimiz şeyin sayılabilirlik yada çözümlenebilirlik açısından kurgulanmış olduğu matematiksel bir olgudur . Burada asıl öğrenmeni istediğim nokta DEĞİŞİM . Bana değişim denilince aklına gelen şeyleri söyle .

- Yaşam ve ölüm .

-Bu kadar mı ? Daha geniş bakmayı düşündün mü hiç ?

-Varoluş ve yok olma

-Bunu kastetmedim . Bak.. Değişim her şeydir , değişim hayattır değişim yaşamdır . Değişim evrendir. Değişimin kaynağı maddedir , değişimin kaynağı harekettir . Dön bak heryerde bir değişim görebilirsin hatta bunu sana kendi üzerinden açıklamak istiyorum . 1 saniyelik zaman diliminde senin vücudunda milyonlarca hücre ölüp yerine yenileri geliyor bunu saniyenin yüzde biri olan 1 saniselik zamana vurduğumuz zaman bu sayı on binler oluyor bu az bir rakam mı peki bu zamanı öyle bir hassaslığa indirelim ki o zaman diliminde senin bir hücren ölüp yerine yeni bir hücre Varolsun sanisenin on binde birinde gerçekleşen olayda bile sen eski sen olmaktan çıkıyorsun işte değişim budur . Peki buna dayanarak şunu diyemez miyiz :

Nefes almaya başladığın andan itibaren her saniye yaklaşık bir milyon tane farklı sen varken söylesene bana genç adam bunlardan hangisi asıl sensin ?
 

enesuynk

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
225
Tepkime puanı
24
Konum
Daren
—Ne demek bu?

—Şu demek sen değişimin ta kendisisin aslında, durum böyleyken ‘’ben’’ dediğin o kavramın saniyede milyon kere değiştiğini yani her ‘’ben’’ dediğinde bir önceki ‘’ben’’ den farklı olduğunu ve böylelikle aslında ‘’ben’’ dediğin o kavramın maddi olarak bütünlüğünü yitirdiğini yani olmadığını dile getirmeye çalışıyorum. Bir diğer deyişle et ve kemikten oluşan bedenin senin ‘’ben’’ in olmadığını söylemeye çalışıyorum. Anladın mı?

—Evet.

—Güzel. Şimdi cevap ver asıl seni oluşturan şey nedir?

-…Ruh mu?

—Güzel cevap genç adam ama ne yazık ki doğru cevap değil. Ruh da sürekli değişimler içindedir ama onun değişimi beden gibi değildir. Ruh duygularla, anılarla, düşüncelerle değişir. Yaşamla değişir. Buna daha sonra tekrar değineceğim. Şimdi bu da olmadığını göre aklında asıl seni oluşturan şeyin ne olduğu hakkında bir şey var mı?

-…Sanmıyorum

—Pekâlâ, sana biraz ipucu vereyim. Bize lazım olan şey hiçbir değişime uğramayan ama her şeyin onun kontrolünde olduğu bir şey. Sadece durum gözlem yeteneğine sahip. Bak genç adam şimdi muazzam her şeyi dört dörtlük bir araç düşün bu araç sesli komutlar ile hareket etme özelliğine sahip olsun. Lakin araç dediğin yakıtı olmadan hareket etmez değil mi? Araç sağlam, yakıt var eee ne kaldı geriye?

—Sesli komutları verecek bir şoför.

—Bunlar sana bir şey anımsatmıyor mu? Hadi genç adam düşünmekten aciz değilsin.

—Bilinç olabilir mi?

—Evet, genç adam doğru cevabı verdin. Etrafında duyduğun bazı cümlelerde bunu daha kolay anlayabilirsin. İstemsizce hareket eden insanlar için ‘’Bilincini kaybetmiş’’ yâda ‘’Bilinç dışı’’ gibi. Şoförü olmadan hareket eden bir aracın durumu gibi değil mi? Yani bilinç dediğimiz şey gözlem yapma ve karar verme yetisine sahiptir.

Cümlesi bittikten sonra adımları hızlanmaya başladı. Bende demin anlattığı şeyleri düşünerek ona uyum sağlamaya çalışıyordum. Biraz daha ilerledikten sonra yoldan çıktı ve sol tarafta duran ormana doğru ilerlemeye başladı.
Ağaçların arasından geçiyor tepelerine bakıyor ve bir şeyler mırıldanıyordu. Anlayamıyordum sadece takip ediyordum küçük bir ağaç fidanının yanında durdu.
Yandaki büyük ağacı göstererek:
—Sence bu ağaç kaç yaşındadır?

Ağaca baktım hem çok büyük hem de çok kalın bir gövdeye sahipti. Kaç yaşında olduğunu bilmiyordum. Pekte önemli olduğunu düşünmemiştim aslında. Tahminlerime dayanarak cevap verdim:

—15 ya da 20

—Peki ya bu küçük fidan

—1 ya da 2 hafta

Bu kısa konuşmanın ardından kendimi soru yağmuruna tutum çünkü her şeyin altından bir ders ya da bir bilgi, bir cevap çıkarma umudum vardı. Ama ne yazık ki bir şey bulamadım.
Bunun ardından yaşlı adama döndüm. Bana dik dik baktığını yeni fark etmiştim.

—Bitti mi?

Şaşkınlığımı gizleyemeden cevap verdim.

-…Evet

—Pekâlâ, şimdi buraya dikkatini ver genç adam. Gördüğün bu fidanın bu ağaca benzemesi için yaklaşık olarak 15 yılı var dedin değil mi? Peki ya 15 saniyeye ne dersin?

Bu kelimelerin ardından yaşlı adam elindeki sopasını fidana değdirdi. Fidan bir anda büyümeye başlamıştı kısa bir süre içinde yanındaki ağaç kadar boyuta sahip oldu. Köklerinin yerin altındaki ilerleyişini ayaklarımla hissedebiliyordum. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum.
İlk defa biraz olsun gülümsediğini gördüm. Ama bu da neyin nesiydi sanki bir anda 15 yıl geçivermişti.

—Bana öyle bakma evlat ben büyücü değilim, Bu sopada büyülü değil.

-…

—Demin gördüğün şey değişimin sendeki zaman kavramına meydan okuyuşuydu.

—Üzgünüm, anlayamadım.

—İlk konumuza geri döndük neler hatırlıyorsun?

-Zaman değişimin ta kendisiydi …

—Evet, aynen öyle zaman değişimin ta kendisiydi. Şimdi burada olan olay için karşımızdaki seçenekler neler bakalım:

1–15 yıl geçti ama biz bunu 15 saniye gibi algıladık

2-Fidanın kendisine ait değişim akışı normalin üzerine çıktı

Şimdi şayet 15 yıl geçmiş olsa idi buradaki bütün ağaçlar bu 15 yıl içerisinde değişime uğradıklarını bize sergileyeceklerdi ama baktığımız zaman diğerleri 15 saniye önceki halleri ile aynı bu değişimden sadece fidan etkilendi yani 1. seçeneğimiz iptal.

Değişim akışı evrenin her yerinde var olan değişimin standart oranıdır ki buda zamanı oluşturur. Ayrıca bir de değişim akışının normalin üstüne çıktığı ve altına indiği durumlarda söz konusu olur tabi ki bu dengesizlik gibi görünen bu olaylar her zaman dengenin korunumu için çalışırlar…

Yaşlı adam bir müddet sustu ve ilerlemeye başladı. Bende durmaksızın peşine takıldım, suskunluğunu fırsat bilip dediklerini düşünmeye ve anlamaya çalışıyordum. Dedikleri hep mantığına uyuyordu ama bir taraftan temkinlik olmak adına söylediklerini hep ölçüp tartıyordum. Yeterince anlamamam bir yana bir de güvenilir olup olmadığından şüphe duymak beni rahatsız ediyordu. İstemsiz olarak duyduğum garip bir şüphe sürekli olarak temkinli olmamı ve tetikte olmamı resmen emrediyordu.

Ağaçların arasından geçerken sonunda bir yere vardık ormanın ortasında içinde hiç ağaç bulunmayan dairesel bir düzlük ve merkezde oduncu kulübesini anımsatan büyük olmayan bir ev vardı. Yaşlı adam evi görünce hafifçe gülümsedi.

—İşte genç adam burası benim evim eğitimin artık burada sürecek.

Diyerek dairesel alanın içine girdi. Bende peşinden girdim, ama dairesel alanın etrafını çizen siyah üzerine mor çizgili yaklaşık elim kadar taşlar kaplıyordu…
 

theotherboy

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Eki 2014
Mesajlar
24
Tepkime puanı
4
Yaş
22
Konum
Ankara
İş
Öğrenci (8. sınıf)
Bak enesuynk, öncelikle şunu söylemeliyim. Bu daren günlüğünün beşini de okudum. Çok da sevdim ve etkilendim. Fakat bu şeylere inanan biri olduğum halde senin bu yazdıklarına inanamadım. Kendini çok ele vermişsin. Yaşlı adam falan çok klasik olmuş. Ayrıca sonra ne oldu ? Yani hemen o yuvarlak düzlük alandan uçup buraya gelip bunu mu yazdın ? Biraz sert oldu belki ama lütfen uydurmaysa uydurma çünkü yine de iyi kurgulamışsın.
 

enesuynk

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
225
Tepkime puanı
24
Konum
Daren
Bak enesuynk, öncelikle şunu söylemeliyim. Bu daren günlüğünün beşini de okudum. Çok da sevdim ve etkilendim. Fakat bu şeylere inanan biri olduğum halde senin bu yazdıklarına inanamadım. Kendini çok ele vermişsin. Yaşlı adam falan çok klasik olmuş. Ayrıca sonra ne oldu ? Yani hemen o yuvarlak düzlük alandan uçup buraya gelip bunu mu yazdın ? Biraz sert oldu belki ama lütfen uydurmaysa uydurma çünkü yine de iyi kurgulamışsın.
öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim :) inanıp inanmamak sizin elinizde tabikide o sizin özgür iradeniz zaten bende bunlara inanın diye yazmıyorum uçup gelip klavye başınada oturmuyorum önceden yaşadıklarımı belirli bir süzgeçten geçirip (yaşadığım herşeyi anlatmam beklenemez zaten kendime ayırdığım şeyler mevcut illaki) gerek biraz kurgu yada betimleme katarak burada paylaşıyorum amacım düşünmeye sevketmek belki küçücük bir kırıntıda kendinizden bir parça bulabilmeniz ve içinize yönelebilmenizi amaçlayarak bunu paylaşıyorum . şuan bulunduğumuz 5. bölüm zamanen günümüzden çok önce belki 1 yıla yakın bir zaman diliminden öncekini paylaşıyorum . Ha gönül isterdi ki buradaki konumuz anlam ile ilgili olsaydı yinede teşekkür ederim . Son olarak ben yazıma devam etmeyi düşünüyorum okuyup okumamak sizin seçiminiz ama yazıp yazmamakta benim seçimim rica ederim benim kararıma ilişmeyiniz . Saygılarımla
 

ladyscorpion90

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Eki 2014
Mesajlar
25
Tepkime puanı
3
diger bolum icin sabirsizlaniyorum gercekten sn enesuynk. nette sozlukte quantum nickli bi cocuk vardi onun hikayesi gibi surukleyici ama onun hikayeyi calip seytan i racim isimli filmi cektiler cocuk mahkemeye verdi bizim hikayede mahkeme sonuclanana kadar yarida kaldi ( filmin sonunu bir tek kendileri tamamlamislar) umarim hikayen calinmaz gerekli onlemi al :) sevgi ve isikla.. --- arayi fazla uzatma lufen---:beta1:
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Cok güzel cok basaril.Devam etmelisin yazmaya, ama istersen bütün parcalari tek bir paylasimda topla.
 

enesuynk

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
225
Tepkime puanı
24
Konum
Daren
Sonraki bölümü yayınlamak için girdiğimde böyle güzel yorumlarla karşılaşmayı beklemiyordum açıkçası :) Hepinize çok teşekkür ederim .:)
 

enesuynk

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Şub 2012
Mesajlar
225
Tepkime puanı
24
Konum
Daren
…Bu taşların neyin nesi olduğu bilmek istiyordum sormak mantıklı gelmişti ama daha zamanı olduğunu düşünüp yürümeye devam ettim yaşlı adam evin diğer tarafına geçti bende onu takip ederek arkasından geçtim. Evin kapısı gördüm eskimiş tahtalardan bir kapıydı ve kapıdan beş adım ilerde önceden ateş yakılmış bir yer vardı ihtiyar orayı göstererek:

—Şurada ateş yak ben birazdan geleceğim.

Diyerek evin içine girdi. Bende çalı çırpı bulmak için çevreme göz atmaya başladım. Evin bulunduğu dairenin dışına çıktım gözüm etrafta birkaç parça odun derdinde düşünceler içinde ilerliyordum. İhtiyarın bana anlatmak istediklerini, anladığım ve anlamadığım her şey geçiyordu o an aklımdan. Hoş tabi nerdeyim neyin peşindeyim bilmiyordum sadece ama sadece şuan burada bir şeyler öğrenmek için vardım.

Çok geçmeden topladığım birkaç parça odunla eve geri döndüm. İhtiyar ortalarda yoktu odunları ateş yakacağım yere bıraktım ve kapıya doğru ilerledim ateşi nasıl yakacağımı ihtiyara soracaktım. Birkaç çıtırtı sesi duydum, arkamı dönüp baktığımda odunların kıvılcım aldığını gördüm. Bu neydi şimdi? Derin bir nefes aldım tamam sıra dışı bir yerdi lakin her seferinde aynı duyguları yaşamak ya da bunlara alışamamanın yakarışıyla kendime sitem ettim.

İhtiyar dışarı çıktı ve ateşin yanına bağdaş kurup oturdu. Sopasını da yanına bıraktı ve ellerini ateşe uzattı. Üşümüş gibi bir hali vardı. Bana dönerek:

—Bütün gün orda dikilmeyeceksin değil mi?

Kendime geldiğimi düşünerek ateşe yaklaştım ve yaşlı adamın karşısına oturdum. Ateş aynı bildiğim ateşti sıcaklığını hissedebiliyordum, ışığını görebiliyordum ve görüntüsünde de bir farklılık yoktu.

—At… (Ateş nasıl oldu da kendi kendine yandı?)

—Bunu istememiş miydin?

—İstedim ama… ( olması için bir şey yapmadım )

—İstemek bütün eylemlerin kaynağında yatar. Bir komut gibi, bir emir gibi ne dersen de önemli değil. Demin ki verdiği araç şoför örneğinde olduğu gibi şoför sadece ister. Tabi ki şuan mekânlar farklı şu an bulunduğumuz yerde şoför sensin buradaki her şey senin isteğine bağlı değişkenler.

—Yani sende mi?

—Hayır evlat ben buna dâhil değilim. Ben sadece senin bu aracı kullanman için bir kılavuzum, bir eğitmenim, bir yol göstericiyim.

—Peki, burası tam olarak neresi?

—Burası sensin, burası senin iç dünyan, burası varlığının sonsuzlukla buluştuğu yer. Burası senin ‘’Ben’’ in

—Niye istediğim zaman gelemiyorum buraya?

—Çünkü eğitimsizsin buraya bizden birinin referansı olmadan girecek duruma gelmedin henüz. Buraya gelmek için akıl-kalp-ruh üçlüsünün ahenkli şekilde çalışmaları gerekir. Yani ortak titreşimler sergilemeleri gerekir. Bunun sonucunda da bilince iç dünyaya giriş kapısı açılır. Bizim bir diğer görevimiz de seni burada korumak.

—Neyden korumak?

—Kendinden

—…?

—Zihnini kontrol edemediğin için yararlı ve zararlı bütün duyguların, düşüncelerin burada serbest dolaşırlar. İçgüdülerin, dürtülerin, bilinçaltındaki her bir şey gerçek bilincine ulaşmak için yarış içindedirler.

—Gerçek bilincim mi?

—Yani bu sen oluyorsun…

—…

—Hiç düşünmedin mi burada yaşadığın şeylere aşırı tepkiler vermediğini. Burada yaşadığın şeyleri dünyada yaşasaydın daha düşünebilir miydin sence?

—Aşırı duygusal tepkilerden seni uzak tutmaya çalışıyoruz. Alıştıra alıştıra yavaş bir şekilde sürüyor eğitimin. Aşırı duygular burada çok tepki çeker. Emin ol böyle bir şeyin olmasını istemezsin.

—Peki olursa ne olur?

—Hiç düşündün mü burada yaşadığın şeyleri en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorsun , sebebini hiç düşündün mü?

—Hayır

—Çünkü sen buradayken bilincin ruhun, kalbin ve aklın ile filtresiz bir şekilde bağlı yani bir dağıtıcı gibi verileri toplayıp onları korunma programlarına göstermeden içeriye alıyor sana burada yaşadığın her şeyi hatırlamanda bilinç-akıl bağının bir göstergesi. Şuan hangi verileri toplayacağın konusunda ayırt edici özelliğe sahip değilsin o yüzden seni burada korumak zorundayız. Aksi takdirde ‘’NEFRET’’ gibi saf bir kötülük duygusunun beden bulmuş haliyle karşılaşmak istemezsin. Bunun gibi birçok duygu mevcut sende bu sadece bir örnek.

—Bunca şeyin amacı nedir?

—Korkarım ki evlat, bu sorunun cevabı bende yok…

O an ki bakışları kelimelere dökmekte zorlandığım şeyler arasında. Sanki benden bir şey beklercesine ama aynı zamanda umutsuz ve soğuk bakışlar…
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Konularınızı tek başlık altında topladım.Bu şekilde takip etmekte tümünü okumakta daha kolay olucaktır.Başarılar :)
 

Mrs.Şeytan

Kayıtlı Üye
Katılım
20 May 2014
Mesajlar
415
Tepkime puanı
66
Konum
Cehennem
İş
İngilizce Öğretmeni
Bence sen bu Daren Günlüğünü kitaba dönüştür. Harika bir kitap olur :) o zaman da o kitabı 100 kere okurum galiba :)
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Daha önceden amak-ı hayal adlı eseri okudunuzmu bilmiyorum ama yazılarınız onu anımsattı.Okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim her okunuşunda farklı farkındalıklara ulaşacağınız bir eser.Güzel paylaşımınızın devamı bekliyorum.Sevgiler...
 
Üst