Çamurdan Yaratılış

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
“And olsun ki, biz insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra da onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi bir kan pıhtısı haline getirdik, derken o kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Ve sonra onu başka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şanı ne yücedir.” (Mü’minün, 12-16 ayetler.)



İslam’ın kutsal kitabı Kuran ilk insanın yaratılışını böyle anlatır. Daha bir çok surede aynı açıklamayı okuyoruz: “Hakikat Biz onları cıvık çamurdan yarattık.”(Es Safaat,11), “O, insanı bardak gibi çınlayan kupkuru bir balçıktan yarattı.”(Er-Rahman,14)
Sad Suresi’nde ise, insanın yaradılışından tedirginlik duyan şeytanla Allah tartışıyor: “Rabbin o münazara zamanında meleklere demişti ki: ‘Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın: Bütün melekler toptan secde etmişlerdi. İblise gelince, o büyüklük taslamış ve kafirlerden olmuştur. Allah: ‘Ey İblis, kudretimle yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir? Böbürlendin mi? Yoksa gururlandın mı?’ dedi. İblis :’Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın’ dedi.” (Sad:71-76)

Kuran’a göre, Adem çamurdan yaratılmıştır, sonra onun kaburga kemiğinden Havva, sonra ikisinin birleşmesinden Habil ile Kabil. Öykü uzar gider.

Sıtkı, Luksor Tapınağında

Sıtkı, dinine bağlı bir gençti. Namazını, orucunu hiç kaçırmazdı. İmam Hatip mezunuydu. Bütün amacı daha da derinleşmekti. Süleymaniye’nin arka sokaklarında otururdu. Babası manifaturacıydı. Geceleri, Kur’an ve Hadis kitapları okurdu. Meraklı bir gençti, felsefeyle ilgilenirdi. Bütün düşüncesi, Mısır’da El-Ezher’de okumaktı.

Babası sonunda kararını verdi. Elindeki avucundakiyle, Sıtkı’yı Mısır’a yollayacaktı. Oğlu, orada okuyacaktı. Dünyalar, Sıtkı’nın olmuştu.

Mısır, Sıtkı’yı büyülemişti. Gezecek, görecek, araştıracaktı. Bir gün, ünlü Luksor Tapınağı’nı gezmeye başladı. Elinde bir katalog vardı. Sayfalarını karıştırdı. O ne? Ne kadar ilginç bir kabartma resmiydi. Hemen altındaki yazıyı yutar gibi okudu: “Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu’yu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratırken görüyoruz.”

Sıtkı’nın kafasında birden şimşekler çaktı. Soluğu kabartmanın önünde aldı. Aklına, Kuran’daki sureler gelmişti. Kur’an, ilk insanın çamurdan yaratıldığını söylüyordu. İşte, önündeki kabartmada, öküz başlı Mısır tanrısı Khnemu, bir çömlekçi ustalığıyla, çamura biçim verip insanı yaratıyordu. Hem de Kuran ayetlerinin inişinden yüzyıllar öncesine ait bir kabartmaydı bu..”Allah, Allah..” dedi.

Düşüncelere daldı Sıtkı. Acaba, eski çağların, diğer uygarlıklarında yaratılış öyküleri nasıldı? “Tanrılara sormalı” diye düşündü. Sonra kendi kendine kızdı. Ne biçim şeyler düşünüyordu. Mısır’da öğle sıcağı ne kadar bunaltıcıydı. Gevşedi. Luksor Tapınağının loş bir köşesinde tatlı hayallere bırakmıştı kendisini. Birden silkelendi, araştıracaktı. Sıtkı, eski efsaneleri, mitoloji ve arkeoloji kitaplarını topladı. Durmadan okuyor, kitap sayfaları arasından tanrıları çağırıyor, onlarla konuşuyordu.

Zeus da çamuru kullanmış

“Ey yüce tanrı Zeus, in bakalım Olimpos dağından. Yanına Prometheus’u da al gel bakalım.” Böyle bağırıyordu Sıtkı, Olimpos Dağı’na karşı. Zeus da şaşırmıştı. Aşağıda bir ademoğlu kendisine emrediyordu. Olacak iş miydi? Vardır bir hikmeti diye düşündü Zeus. Prometheus’u da yanına aldı, merakla indi.

“Önce sen anlat Prometheus, anlat bakalım insanı nasıl yarattın?”

“Ey ademoğlu, 2000 yılının adamı, anlatayım” dedi Prometheus. Falso vermemek için iyice düşündü ve söze başladı: “Babam Titan Giapeto, Zeus ile savaş halindeydi. Ağabeylerim Menezius ve Atlas’ı, gaddar Zeus cezalandırdı. Ben savaşa katılmamıştım. Fakat, Zeus’u da hiç sevmedim. Çünkü, evrenin dört köşesinde yaşanan acılara tatsızlıklara karşı çok ilgisiz davranırdı Zeus. Nefret ederdim ondan. Sonunda kararımı verdim. Kendim gibi duygulu varlıklar yaratmalıydım. Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum. Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece.”

“Ey Prometheus, neden çamuru kullandın?” diye sordu Sıtkı.

“Bilmem ki,” dedi Prometheus. “Ben, önceki tanrılardan böyle gördüm. Böyle terbiye aldım. Örneğin, Zeus da böyle yaratmıştı insanı.”

Onlar nereden bileceklerdi Sıtkı’nın ne düşündüğünü? Kuran’ı okumamışlardı ki. Elindeki mitoloji kitabına baktı. Prometheus, doğru söylüyordu. Hışımla Zeus’ a döndü:

“Sen anlat bakalım gaddar tanrı, sen nasıl yarattın insanı?”

“Namlı, şanlı Hephaistos’u çağırdım hemen, ‘bir parça toprak al, suyla karıştır’ dedim. ‘İçine insan sesi koy, insan gücü koy. Bir varlık yap ki, yüzü ölümsüz tanrıçalara benzesin.’ Koca Hephaistos, topal tanrı, hemen yaptı dediğimi. Bir kız biçimine soktu toprağı. Ses koydu içine. Ve, Pandora adını koydu. İşte, böyle yarattım insanı.”

İyice terlemişti Sıtkı’nın karşısında Zeus. Koca yunan tanrısı, yalan söyleyecek değildi ya. Milattan önce 8.yüzyılda yazılan Hesiodos Destanı da aynen öyle anlatıyordu olayı.

“Ey Zeus, insanı yaratmak için çamurdan başka bir şey bulamadın mı?” diye sordu Sıtkı. Örneğin, demirden veya taştan yaratılsa, belki insanın mayası daha sağlam olurdu. “Bizde adet böyledir,” dedi Zeus. “Benden önce, Marduk da böyle yaratmıştı insanı.”

Sümerlerdeki ilk harç

“Peki, dönün bakalım yüce dağınıza,” diye emretti Sıtkı. Bu sefer aklına Marduk takılmıştı. Sümer tanrısıydı, Marduk. Mezopotamya’da yaşardı. Kitabına baktı. Ilk Sümer dönemine dayanan ve milattan önce 7. Yüzyıla ait olan tabletler, 1914-1929 yılları arasındaki arkeolojik kazılarda bulunmuştu. Oluşma tarihi dörtbin yıl öncesine uzanan Sümer Efsaneleri’nde, “Enuma-eliş Destanı”nda tanrı Marduk’tan söz ediliyordu.

Sayfaları karıştırdı Sıtkı. Karıştırırken, Dicle ile Fırat’ın birleştiği bereketli topraklarda buldu kendini. “Marduuuk” diye bağırdı. Marduk hemen gelmişti. “Söyle derdini ademoğlu” dedi.

“Olimpos’un tanrısı Zeus senden söz etti. Anlat bakalım insanı nasıl yarattığını” dedi Sıtkı.

“Bizim eski tanrılar, yaptığım işlerden dolayı teşekkür etmişlerdi bana. Hallerinden çok memnun olduklarını, ancak kendilerine hizmet edecek, tanrı niteliği taşımayan bir yaratığa ihtiyaçları olduğunu söylemişlerdi. Bunun üzerine, ben de Ea’nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu’nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim.”

Bu kadar da benzerlik olur mudiye düşündü Sıtkı. Yoksa Marduk palavra mı atıyordu? Kitabından “Enuma-eliş Destanı”nı buldu. Okudu. Hayret!..Sadece Enuma-eniş’te değil, Ullikumi, Sankhuniaton gibi diğer Sümer efsanelerinde de yaratılışın ilk harcı olarak çamur kullanılmıştı. Marduk’a teşekkür etti. “Kafamı iyice açtın sevgili Marduk” dedi.

Marduk da şaşırmıştı. Kimdi bu ademoğlu? Nasıl olur da yüce tanrıları sorguya çekerdi? Zeus kendisine önceden haber vermişti. “Amam, dikkat et,” demişti. “Bu Sıtkı dedikleri 2000 yılının adamı.” Marduk, “Ben de Aruru’yu arayayım” diye düşündü. “Ne de olsa dayanışmak zorundayız bu devirde. Ademoğulları işi azıttı.”

Gılgamış’ta da yaratılış çamurdan

Sıtkı okuyordu, sürekli. Bir ara eline Gılgamış Destanı geçti. Daha önce okumuştu. Fakat yaratılış açısından hiç incelememişti. “Okuyalım bakalım” dedi kendi kendine.

Birden karşısında Aruru belirdi Sıtkı’nın. Bulunmaz fırsattı. “Ey yüce Aruru,” dedi Sıtkı, “Bir inceleme yapıyorum, tüm tanrılara soruyorum, insanı nasıl yarattınız diye?” Aruru, hazırlıklıydı. Marduk’tan bilgi almıştı. Karşısındakinin kül yutmayacağını biliyordu. “En iyisi doğruyu anlatmak,” dedi ve başladı konuşmaya: “Büyük gök tanrısı Anu -ki, kendisini ben yarattım- Uruk halkının ah ve figanlarını dinlemişti. Beni çağırdı. ‘Sen,’ dedi, ‘Beni yarattın, şimdi de fikrimi yarat.’ Bunu duyar duymaz, Anu’nun fikrini kalbimde yarattım. Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda, kahraman Engidu’yu yarattım. Çamurdan yarattığım Engidu, demir gibi serttir. Bütün gövdesi kıllardan simsiyahtır. Kadın gibi uzun saçları vardır.”

“Doğru söylüyor,” diye düşündü Sıtkı. Gılgamış Destanı’nı hatırlamıştı. Fakat şimdiye kadar çamur meselesi ilgisini çekmemişti. Şimdi, herşey kafasında yerli yerine oturuyordu. Bereketli toprakların efsanelerinde ilk harç, çamurdu.

Önce böcekten, olmayınca çamurdan:

Acaba uzak diyarların tanrıları da insanı çamurdan mı yaratmıştı? “Çinliler ilginçtir,” diye düşündü Sıtkı. “Bir de onlara bakalım.” Kitapları okumaya devam etti. Çin Efsaneleri bölümünü buldu. Tanrı Pen-gu’dan bahsediliyordu. “Pen-gu” iye seslendi. Zümrüdü Anka’nın kanadına binerek geldi Pen-gu.

“Anlat bana yüce Pen-gu,” diye sordu Sıtkı. “Sen nasıl yarattın insanı?”

“Ben çok kuvvetliydim,” dedi Pen-gu. “Havayı toprak ve yeryüzü olarak ikiye böldüm. Sonra öldüm. Nefesimden rüzgarlar, sesimden gökgürültüsü, gözlerimden güneş ve ay, vücudumdan dağlar, kanımdan ırmaklar ve denizler, saçlarımdan yıldızlar, terimden de yağmur meydana gelmiş. Daha sonra çürüyen bedenimde kaynaşan böceklerden insanlar oluşmuş.”

“Hah!” diye bağırdı Sıtkı. “İşte şimdi değişik bir öykü buldum. Demek Çinliler böcekten geliyorlar.”

“Daha bitmedi, sabırlı ol,” diye seslendi yüce Pen-gu, bilge bir tavırla. Ve devam etti.

“Zamanla gökyüzünün bir bölümü denizlere düşerek insanlığı yok etti. Bunun üzerine tanrıça Ngüho, yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.”

“Hayret,” dedi Sıtkı. “Demek Çin tanrıları da insanı çamurdan yaratmışlar.” Pen-gu’ya teşekkür etti.

Tevrattan Kur’an’a:

Nereye al atmışsa, önüne çamurdan yaratılış çıkmıştı. Evet, hepsi birbirinden “kopya çekmiş”ti.

Acaba, Tevrat ne diyordu? İşte bulmuştu, okudu:

“Ve Allah dedi: ‘Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım/Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allah’ın suretinde yarattı./Ve Rab Allah yerin toprağından Adam’ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve Adam yaşayan can oldu./Fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı./Ve Rab Allah Adam’ın üzerine derin bir uyku getirdi ve o uyudu ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı ve yerini etle kapladı./Ve Rab Allah Adam’dan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı ve onu Adam’a getirdi..”

Adem ile Havva’nın ilk günahları ve cennetten kovuluşları ile devam eden bu yaratılış öyküsü, hemen hemen aynen Kur’an’a geçmişti.

Neden Çamur?

“Neden çamur?” diye düşüdü Sıtkı. Kimbilir, belki de atalarımız, kendilerine son derece gerekli olan, tüm ihtiyaçlarını karşılayan su ve toprağa özel bir önem vermişlerdi. Su ve toprak birlrşince çamur oluyordu. Zaten günümüze değin gelen büyük efsaneler, soyut düşünce sistemleri, Dicle’nin, Fırat’ın, Nil’in, Indus’un, sulak ve bol çamurlu topraklarından yeşermişti. Büyük uygarlıklar yaratan bu topraklar, zengin efsanelere de yataklık etmişti. Bin yıllar öncesi insanlarının su ve toprağa olan bu şükran borçlarını anlamamak mümkün değildir.

Ortadoğu Tanrılarının Etimolojik Gelişimi:

Ortadoğu’da çeşitli dönemlerde yaşayan halkların tanrılarının adları ilginç bir evrim gösterir:

Ibraniler’de kah “Yehova” kah “Elohim” olur. Tevrat’taki bu iki tanrı adı Yehova ve Eloha’nın geçtiği satırlara dayanılarak metin ayrılıkları saptanmış. Aramice “elah” kelimesi ile Tevrat’taki bu “eloha” kelimesi, Incil’de Isa’nın ağzından, “Eloi, eloi, Lama sabachtani” (Tanrım, tanrım. Beni niçin bıraktın) biçiminde görülür. Islam öncesi Araplar’da erkek tanrı için kullanılmış olan “ilah” kelimesi de Islamiyet’ten sonra ufak bir gramer türetilmesi ile “Allah” olur. Kur’an’ın bazı surelerinde yer yer “ilah” kelimesine de rastlanır.

“İnsan Çamurdan Yaratıldı” Efsaneleri Özeti:

Kutsal kitaplarda sözedilen “insanın çamurdan yaratıldığı” fikri, kutsal kitapların ortaya atılmasından çok daha önceki çağlarda yaşayan insanların eserlerinde ve efsanelerinde görülmüştür. Bu durum, kutsal kitapların içine bu eser ve efsanelerden alıntı yapıldığının göstergesidir. Bu efsane ve kutsal kitapların ifadeleri şu şekildedir:

1) Gılgamış Destanı: “Ellerimi yıkadım. Bir parça çamur koparıp yazıya attım. Ve bu yazıda ,kahraman Engidu’yu yarattım.”

2) Sümer’lilerin Enuma-eliş Destanı: “Bunun üzerine ben de Ea’nın yardımını istedim. Toprağı, Kingu’nun kanıyla yoğurdum. İlk insanı meydana getirdim.”

3) Çin Efsanelerinden: “Bunun üzerine Tanrıça Ngüho yengeç elleriyle gökyüzünü yukarıya kaldırdı, denizleri yeniden sınırlarına itti. Ve çamurdan yeni bir insan türü yarattı.”

4) Mısır’da Luxor Tapınağı’nda bulunan kabartma bir resim: “Kral Amonhotap III olarak betimlenen Tanrı Khnemu çömlekçi çarkında erkek ve dişi iki insanı yaratıyor.”

5) Hesiodos Destanı. “Namlı, şanlı Hephaisdos’u çağırdım hemen. ‘Bir parça topral al, suyla karıştır’ dedim. ‘İçine insan sesi koy, insan gücü koy.”

6) Yunan Efsaneleri’nden: “Gözyaşlarımla toprağı çamur haline getirdim ve yoğurdum (Prometheus anlatıyor.) Bir insan heykeli yaptım. Sonra bu heykele ruh verdim. İlk ölümlü yaratıklar oluştu böylece.)

7) Tevrat’tan: “Ve Rab Allah yerin toprağından Adam’ı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu.”

8) Kur’an, Mü’minün 12-16: “And olsun ki Biz insanı süzme çamurdan yarattık.”

9) Kur’an, Es-Safaat 11: “Hakikat Biz onları cıvık bir çamurdan yarattık.”

10) Kur’an, Sad 71-76: “Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Artık onu tamamlayıp içerisine de ruhumdan üfürdüğüm zaman kendisi için derhal ona secdeye kapanın.”

Turan Dursun, Din Bu 2, Sayfa 278-285
 

cassiopaea

Kayıtlı Üye
Katılım
29 May 2014
Mesajlar
120
Tepkime puanı
5
İş
Kasyopya Celseleri
Bu güzel bi araştırma ve derleme sanırım; Efsaneler özetinde belirtilen örnkleri daha önce okumuştum bende;
İnsanoğlu taşı ve kayayı kullandı ve işledi;
İnsanoğlu toprağı kullandı, şekillendirdi ve kil yaptı ve kili ateş ile pişirdi- çamur ateş ile birleşti ve sertleşti,, Kap yaptı onsan ama içindekiler olmadan kap ne işe yarar;
İnsanoğlu topraktan maddeleri ve metalleri/elementleri buldu kullandı işledi ve onları ateş ile eritti-soğuttu şekillendirdi;

Burada toprak ve su ateş ile pişiriliyor; Varoluşun dört unsuru olarak sayılan bazı unsurların bileşimi de var; Isı ile/ateş ile pişme ve olma-sertleşme işlemi de var; VE belk ide bunlar açık sembolizmalar da aynı zamanda;

Örneğin tasavvufta bile "testi-su" ya da "okyanus ve testideki su" benzeri sembolizmalar kullanıldı
Beden testi ile ruh ve öz su ile ifade edildi
Örneğin Arabi "bütün denizlerin suyunu bi testiye dolduramazsın ama testideki de deniz suyudur" dedi, Yani aslında içinde özünde ruhunda bütün okyanusun nitelikleri var araştır ve bul demek istedi; Okyanusa gitmene, okyanus aramana gerek yok dedi; Kendi içine - kendi testindekine (ruhuna bak) bak dedi; Ama aynı zamanda toprak kap olan testi de sadece bi su tutucu oldu ve gerçek su ve sudaydı;

Yine örneğin Rumi'de "ne zamana kadar testinini şekliyle uğraşacaksın, Onun içindekini-özündekini araştır, Su ile ilgilen" dedi;

ama aynı zamanda su kabın bileşiminde var gibiydi ya da kap oluşturulurkende su kullanılmıştı yine de; VE su olmadan toprakta işlenmiyor ve şekilde almıyordu aslında;

Belki bunlara tam olarak benzemiyor ama Gazali'de cevizi kırıp özüne inemeyen hepsini kabuk zanneder demişti örneğin;

Yani sonuç olarak; Tüm bunlar bi ölçüde sembolizmalardır ve anlatımlardır, İnsanoğlu her çağda sordu muhtemelen nasıl ve neden-ne oluyor? Nasıl olduk-var olduk? Nasıl yapıldık? ilgi ve anlatım ihtiyacı olan insanlığa ya da zihinlere böyle sembolizmalar ve anlatımlar belirdi belki de;

İnsanlar ruh olduklarını düşünüyorlarsa, enerji olduklarını düşünüyorlarsa;
ya da beden ve ruh
ya da beden ruh ve akıl bileşimi
bedenlerinin madde olduğunu ve maddi dünyaya ilişkin olduğunu/gerçekliğe ilişkin olduğunu düşünüyorlarsa;
bedeni bırakıp ölümsüz ruhlarının yaşayacağını ve varlığını sürdüreceğini düşünüyorlarsa neden insan beden ya da çamur olsun ya da çamurdan ibaret ya da çamurdan yaratılmış olduğunu düşünsün; Çamurdan/topraktan arınıp su olacağını- su kalacağını görür;

merdiveni tahtadan ya da kalastan yaptık; kalası ağaçtan; ağaç doğada vardı
bilgisayarı metalden ve plastikten yaptık, metali ve plastiği topraktan bulduk/yaptık;
enerjiyi elektrikten, elektriği hareket/değişim-dönüşüm vb. enerjisinden, ısıdan-şundan bundan yaptık; interneti boşluktan yaptık; internet nerde? nerde örneğin? ve internet bilgisayara mı ilişkin;
 
Üst