Orucun Kökeni : Güneşe Tapma

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
ORUCUN KÖKENİ: GÜNEŞE TAPMA

“..İbrahim Peygamber, yıldızı görür, yıldıza , “Tanrım” der; Ay’ı görür.
Ay’a “Tanrım” der. Güneş’i görür, Güneş’e “Tanrım” der. Bu gökcisimlerinden Güneş’i daha büyük ve daha parlak görünce, “İşte Tanrım budur, bu daha büyüktür” diye konuşur. Ne var ki, “Tanrı” dedikleri batınca, onlara “Tanrı” demekten vazgeçer. İbrahim Peygamber önce yıldızdan, sonra Ay’dan en sonunda da Güneş’ten vazgeçer. Kur’an’ın En’am Suresi’nin 76, 77 ve 78. Ayetleri böyle anlatır, İbrahim Peygamber’in “asıl Tanrı”ya dönüşünü.

Yedi Yıldız ve 12 Burca Saygı:

İbrahim Peygamber’i Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar paylaşamaz. Ali Imran Suresi, O’nun için “hanif” ve “müslim”di der. Ibn Nedim’in ünlü “El Fihrist” adlı eserinde “Hanifler” şöyle tanıtılır: “Hanifler, Ibrahimci (el İbrahimmiye) Sabiilerin ta kendileridir.(s.32)

SABİİLİK NEDİR?

Sabiiler, Ortadoğu ve Islam kaynaklarına göre yıldızlara tapıyorlardı. Yıldızların içinde de en başta, Ay ve Güneş sayılıyordu. Fahruddin Razi gibi ünlü Kur’an yorumcuları ve Ibn Hazm, Şehrestani, Fadullah el Ümeri gibi yazarlar bu görüşü benimserler.

Abdest, namaz, cenaze namazı, fıtr bayramı, kurban, hac, Kabe’nin kutsallığı gibi inançların hepsi, yıldızlara ve Güneşe tapan Sabiilik’te var.

Evet, ..Ramazan ayında Müslümanların tuttuğu oruç da Sabiilik’ten geliyor. Müslümanlıkta, “farz” oruçlar bir aydır. Bu ay da kimi zaman 29, kimi zaman 30 gün çeker. Sabiilik’te de aynen böyle. Ibn Nedim, “El Fihrist” adlı eserinde, Sabiilik’teki farz orucunun 8 Mart’ta başladığını belirtiyor. Bunun dışında 9 Aralık’ta başlayan 9 günlük bir oruç ta var. Ayrıca, 8 Şubat’ta başlayan 7 günlük bir oruca çok önem veriyorlar. 16 ve 17 günlük “nafile” oruçlara da değiniliyor.(s.442-445)

Ibn Hazm ise, “El Fasl” adlı eserinde Sabii’leri şöyle anlatıyor: “Yedi yıldıza ve 12 burca saygı göstermek gerektiğini söylerler ve bunların suretlerini (resimlerini, heykellerini) tapınaklarında bulundururlar.. Ramazan ayında da oruç tutarlar. Namazlarında, Kabe’ye, El Beyt’ül Haram’a dönerler. Mekke’ye ve Kabe’ye saygı gösterirler.”

Bilindiği gibi, Kabe bir Güneş tapınağı olarak yapılıp kullanılmıştı. 956 yılında ölen ünlü Islam hadisçisi Mes’udi “Mürucu’z Zehep” adlı eserinde, 7 yıldız adına yapılan, Dünya’nın en büyük tapınaklarını sayarken, Kabe’nin de adını anar: “El Beyt’ül Haram (Kabe), geçen çağlar boyu hep saygı görmüştür, çünkü o Zühal (Satürn) Evi’dir.” Ne var ki, yine Mes’udi’nin verdiği bilgiye göre, Güneş tapınakları dörtgen olduğuna göre, Kabe de Zühal yıldızı için değil, Güneş için yapılan bir tapınak olsa gerektir.

Muhammed de Sabii olarak tanınıyordu

Muhammed'in arkadaşlarından iki kişi bir kadınla konuşuyor:

“Haydi yürü gidelim!” dediler.

“Nereye?” diye sordu kadın.

“Tanrı’nın elçisine” diye karşılık verdiler.

“Haa, şu kendine Sabii denilen kimseye mi?” diye sordu kadın.

“Evet, işte o senin söylediğin kimseye.”

Başka hadisler de aynı gerçeği doğrular.

Bu konunun, Saçak Dergisi’nin 49. Sayısında yer aldığını da belirtelim.

Islamın yalnız inanç ve ibadetleri değil, bu inanç ve ibadetlerde kullanılan sözcüklerin de çoğu gene Sabiilik dininin temel dili olan Süryanca’dan, Aramca’dan gelir. Allah, Rahman, Kur’an, Furkan, kitab, melek, insan, Adem, Havva, nebi, salat, alem hep Süranca’dır. Ve bir sözcük daha Süryanca’dır: Savm, yani oruç.

Kur’an’daki temel ve anahtar sözcüklerin Sabiilikten gelmesi bir gerçeği kanıtlıyor: Islam’ın yapısını oluşturan inanç ve ibadet biçimlerinin tümüne yakını “güneşe tapma” ağırlıklı Sabiilik’ten kaynaklandı.

Oruç, Islamiyet öncesinde de farzdı:

Islam öncesinin Mekke’sinde, “putataparlar” diye adlandırılan bir topluluğun ibadetleri arasında “oruç” da vardı. Bunu, Buhari’nin yer verdiği bir hadiste de açıkça görüyoruz: “Aişe anlatıyor: Islam öncesinde Kureyş, Aşure gününde oruç tutardı..”(Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’s Savm/1.)

Burada sorulması gereken şu: ”Putlara taptıkları” söylenen insanlar, “oruç” tutarlarken “hangi Tanrı” için tutuyorlardı?

Hiç kuşkusuz, yıldızlar için, en başta da “Güneş Tanrı” için. Yıldızları ve Güneş’i simgeleyen ve sonraları “put” diye nitelenen simgeler önünde. Elbet, asıl amaç da varlığına inanılan “görünmez Tanrı”ya yaklaşmaktı. Buna Kur’an da tanıklık ediyor. (Bkz. Zümer Suresi, Ayet3.) “Tanrıya yaklaşmak” için o zaman da aracılar vardı, Islam’da da vardır. Islam’da olduğu gibi, o zaman da, “ibadet”ler, en son hedef olarak Tanrı için yapılırdı. Oruç tutulurken de hedef, “Güneş Tanrı”ydı.

Bakara Suresi’nin 183. Ayetinde, “Orucun daha öncekilere de farz kılındığı” açıklanır.

“Daha öncakiler” kim?

Daha önceki toplumlar.

“Hangi toplumlar?”

Araştırmalar şunu ortaya koymuştur: “Orucun en başta gelen kaynağı, ilk kaynağı:’Güneş’e tapma’dır.”

Güneş’e Ayarlı

Namaz gibi oruç da “Güneş”e ayarlı: “Güneş’in dünyayı ışınlarıyla aydınlatmak üzere olduğu tanyerinin ağarmasıyla başlanıyor, battığı zamana değin sürdürülüyor. Tabii, gecenin ve gündüzün aylarca sürdüğü yerler, kutuplar hesbs katılmamış. O çağlarda, Arabistan’daki coğrafya bilgisiyle bu hesap nasıl yapılabilirdi ki?”

“Islam yenilikçileri”, şimdi bir takım hesaplar yapıyorlar. “Altı ay gece, altı ay gündüz olan yerler”de ne yapılacak? Çözüm şöyle: Oruç tutlabilecek en yakın yöredeki günlerin saat olarak uzunlukları esas alınıp, ona göre oruç tutulabilecek. Ama ne Kur’an’da ne de Hadis’lerde buna cevaz var. Ayetteki açıklama çok açık: Orucun başlangıcı, Kur’an’ın emrine göre tanyeri ağarmadan önce, sonu ise güneşin batması.

Ilahiyatçı çevrelerden, “kutuplarda nasıl oruç tutulacağına ilişkin nass, yani ayet ve hadis niye yok?” diye sorulduğunda, “masıt”la “vesail”i, yani “amaçlar”la “araçlar”ı birbirine karıştırmamak gerek diye bir karşılık alınıyor. “Bu konuda ayet ve hadisin bulunmamasının da bir önemi olmadığı” açıklanıyor. Bunu diyenler, şu soruya cevap veremiyorlar: “Eğer ibadetin “vakt”i, “vesail”den sayılıyorsa ve bunun da bir önemi yoksa, “namaz”lar da “vakit”lerin dışında, örneğin vakit gelmeden kılınabilir mi?

Bu soruya evet diyebilecek hiç bir fıkıhçı bulunamaz.

Meksika neresi, Arabistan neresi?

Dr. Ismail Cerrahoglu, Ilahiyat Fakültesi Dergisi’nde yayımlanan “Kur’an’ı Kerim Ve Sabiiler” başlıklı yazısında gerçeği belirtiyor: “Tarihi kalıntılardan elde edilen neticelere göre oruç, eskiden beri insanlığın bir adeti olarak görülmektedir. Sabiilerdeki orucu, Ibn’u Nedim’in Harran Sabiilerine tahsis etmiş olduğunun zikri yukarıda geçmişti.” (AÜ Ilahiyat Fakültesi Dergisi, c.X, yıl 1962, s.103 vd.)

Insanlar, aç kalmaya, şu bizi ısıtan güneş için katlanmışlar.

Yalnız Ortadoğu’da mı? Güneş’e tapmanın geçerli olduğu birçok yerde Güneş’e ayarlı bir oruca rastlanıyor. “Meksika nere, Arabistan nere?” denecek ama Meksika yerlileri içinde bile oruç var.

Belgesi şu ünlü Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde. Arşiv’deki birçok belgelerin kopyasının “2000’e Doğru” kitaplığına girdiği de biliniyor. Meksika Maslahatgüzarı Tahsin Mayatepek’in 1937 yılında Atatürk’e gönderdiği 14. Raporun başlığı şöyle: “.. Müslümanlığa ait olduğu sanılan hususların müslümanlığa Güneş Kültü’nden girdiğine..dair mühim malumat ve izahati havi rapor.” (Bkz. Saçak Dergisi, sayı 49, Şubat 1988, s.18.) Bu raporda, orucun da içinde bulunduğu “ibadet”lerin, “Güneş Kültü”nden Islama girdiği bir bir anlatılmış.

Soru şudur:

Oruç, ilahi bir emir olarak kabul edilmektedir.

Oysa, Meksika’dan Çin’e kadar tek tanrılı dinlerin öncesinde de Güneş’e tapanlar, gün doğumundan batımına kadar oruç tutuyorlardı. O zaman bu ibadet nasıl açıklanıyor? Gene ilahi bir emirle mi?

Not: Muhammed, 570 veya 571’de doğdu, 632’de öldü. 40 yaşında da “Tanrı ile insanlar arasında aracılık” görevini aldığını açıkladı. 61-62 yıllık yaşamı ve 21-22 yıllık “Tanrı’nın özel sözcülüğü” içinde topu topu 8 islam ramazanı var.

Muhammed, 53 ya da 54 yaşında oruç buyruğunu aldığını söylemiş, 632 yılının ramazan ayına varmadan ölmüştür. İlk ramazanı Hicri 1 ramazan 2 (Miladi 26 Şubat 624), son ramazanı da Hicri 8 ramazan 9 (Miladi 12 Aralık 631) olup, günleri kısa olan kış aylarına rastlamıştır. Eğer, uzun yaz günlerinde de oruç tutturacak kadar tecrübesi olsa idi, muhtemelen, orucun katı kurallarını biraz daha yumuşatır, insanı sıcak yaz günlerinde uzun saatler boyu aç ve susuz bırakacak kadar sağlıksız bir adet koymazdı dinine..

TURAN DURSUN


merak edenler için Türk Tarih Tezi ve Mu Kıtası - Mayatepek Raporları ve güneş dil teorisine bakabilrler. ayrıca mayetepek in raporlarıda türk tarih kurumunda var ,isteyen bakabilir.


Muhammed bir sabi degildi,Peygamber olmadan evvel de bir sabi degildi, o Ibrahimin dini üzere idi yani hanif tek tanrilik.Ve hic bir peygamber yokturki Hanif dininden olmasin, Ibrahim'in kisasi burada herbirine bir örnektir, aramak ve bulmak adina.

Enam 161, de rabbin en dogru yol üzere olan HANIF dininden oldugunu bildirmistir, hanif dini ise bütün peygamberlerin ortak dinidir yani tevhid tek olan ilaha inanmak, yani Ibrahim Isa Musa vs hepsi icin gecerli bir ifadedir bu ayet.

Oruc bir cok dinde vardir, islamda oructa namaz da günes/ay hesabina göre yapilir bu günese tapinmak degildir, bu böyle anlasilmasin diye zaten günesin dogdugu ve battigi anlarda secdeyi mekruh olarak söylemistir, ve bu hala mevcuttur gunes dogarken ve batarken müslümanlar namaz kilmazlar yada sakinirlar cünki o dönem arabistanda sabiler vardi ve onlar günese secde ederlerdi.

Paylasimin son paragrafinada birsey söylemek istiyorum, hani Muhammed yaz ayinda oruc tutmadigi icin yaz aylarinin cetinligini bilememis ya, ben bundan 5 yil evvel yilbasina dogru gittim arabistana ve havasi 45 derece idi fark etmiyordu yani,ama bu degil asil söylemek istedigim, 14 asir önce iki denizin bulusupda bir birine karismadigini haber veren zat, burclardan tarik yildizindan haber veren zat, bir ceninin ana rahmindeki gelisiminden haber veren zat yazin orucun zorlugunu kestiremeyecek öylemi ? Oruc ac ve susuz kalmak degildir saadece..
 

DreamDuality

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
1,067
Tepkime puanı
150
Defterimde olan eski bir hikaye bu. Defteri aradım bulamadım. Aklımı zorladım.
Eski lügatla aram çok yoktur. Pers ül mabet galiba. Pers in tapınağı- kutsalı , Parsin kalbi, Persin ruhu da olabilir.
İranlılarla ilgili kutsal bir tapınak-han gibi önünden de ipek yoluna benzer de ticaret yolu geçiyor.
İnsanlar burada durup yemek falan da yiyebiliyordu. O halde kervansaray mı ne.
Zaman olarak da gark ül şabat gibi bişeydi. Dinlenmeden bir öncesi manasında bizde cumartesi yazdım.

Bu tarz hikayelerde mecaz çok olur. Mesnevi benzeri. Bakan baksın kendinden bakana bir ayna olsun.
Ama ben bu şekilde ne kadar anlatabildim bilmem. Pire tabi ki gerçek pire değil. Pardon kene yazmışım.
Pire nefis, şeytan, aşırı tutku gibi birşey oluyor. Ben derim başka, başkası der başka.
Elimden geldiğince yazayım, manasını vercek şekilde. Güneşe tapma kısmına geçiyorum.

Zaman içinde zaman, mekan içinde mekan. Tanrı dan biraz öncesi veya tanrıdan biraz sonrası.
Var oluşun özünde veya var oluşun ötekileştirdiği sen gören gözüm. Sen görür müsün?
Ey güzümün sürmesi yoksa sen misin gözümü karartan.

Sır bende değil. Sır kafilede. Sır gören gözde. Gören gözü kollayan kirpiğin cüretinde.
Sır nerde , size ne oldu söyleyin ey Kafile.

Kafile ölü adamın naaşını aldı. Devesinin hörgücünde bir sağa bir sola sallanarak gitmekte.
Kafile üzgün, kafile bitkin bir halde yollarından bahsettiğim tapınağa dönecekler.

Gökyüzü üzgün, gökyüzü hırçın ve öfkeli. Aniden şimşek sesleri.
Gökyüzü aydınlıktır bazen karanlık. Ama bizim gördüğümüz güneş diye bişey yok.
Herkes yorgun keneler bile. Mefta bile yorgun kolunu kaldırmaya.

Saklanacak bir mağara bulmuşlar. Burada uyuyalım yarın yola revan olalım demişler.
Uyumuşlar 5 veya 6 kişi. Ölüyü de sayarsak 7 kişi.

Birden ani bir sesle uyanmışlar. Kuş sesi desem değil. Kurt sesi desem değil.
Yarı hayvan yarı insan sesli bir kadın varmış orada. İyi desem mi kötü desem mi.

Kadın görmüş meftayı. Çığlıklar atmaya başlamış. Meftanın başına gidip.
Sen demiş. Sen sonunda gelebildin mi? Sen değil miydin bugünün geleceğini bilen.
Sen değil miydin beni bırakıp da bir ölümlü kadına gidebilen?

Biraz daha mum ışığına doğru gelince vücudu, elbisesi, şekli şemali görünmüş.
Kadın ateş gibi, kadın altın rengi, kadın öfkeli, kadın duygulu, kadın madur, kadın ağlamaklı ve kadın aşık.

Ölüye bir parça et ile 7 kez vurmuş. Adam canlanmış, apaydınlık olmuş.
Etrafındaki adamlar kaçışırken ayakları kızın ordaki eşyalarına deyip pasparlak olmuş.
Kabile mağaranın dışına zor kaçmış. Kadın adamı elinden tutup gökyüzüne. Adam ay, kadın da güneş olmuş.
Kadın- güneş olmuş. Zavallı ay yani adam ondan kaçar olmuş. Kadın uyuyunca da o gökyüzünde çıkarolmuş.
Kadın istediğini yine almasına alamamış. Biri kaçar diğer kovalar. Öteki uyur öteki kalkar. Böyle sürmüş gitmiş.

Kafileye ne olmuş? Kafile hepsi erkek. Hepsi ömründe ilk defa böyle bir güzelliğe bakar.
Onların hepsi güneşe tapar olmuşlar. Onun ulaşılmazlığına hayran olmuşlar.
Ayakları altında güneş her gittikleri yerde kutsal bilge sayılmışlar.
İnsanları güneşe tapar hale getirmişler. İnanmayanı zorlamışlar.

Adamın karısını da güneşe sadakat göstergesi kurban etmişler.
Adam yani meşhur ay dede bugün ne zaman gelse utancından saklanır ay tutulması olur.
Ve bir kadının bir kadını düşman bilmesi, bir kadının başka bir kadının sevdiğini alması
hep o lanetli günün bizlere geri kalan laneti.

Evet arkadaşlar bu kadardı. Ancak sizden ricam sakın başka bir siteye alıntı yapmayın.
 

Lavander

Moderator
Katılım
5 Kas 2011
Mesajlar
1,052
Tepkime puanı
322
İş
Öğretmen
iste bu yüzden güldüm siz o dediklerinizi bilgi diyorsunuz ben kurani bilgi diyorum farzlarin en baslarinda gelen orucu siz kökeni günese tapmadan geliyor deseniz tabiki gülerim .siz gördügünüz okudugunuz her kitaba bilgi deseniz wai sizin halinize .
bu arada bugün orucun birinji günü bonu yazmissiniz kadir gecesinede elestirin sonra kurban bairami gelecek onun icinde bir BILGI bekliyorum insaallah.
Siz de biraz tarih bilin, oruç kültürü bin yıllar öncesinde başlar, bugün öküze ineğe tapıyor dediğiniz hindulardan gelir.
 

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
Yazıyı okumaya başlamıştımki daha ilk paragraftaki hatayı görünce devamını getirmedim.
 

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
Oruc bir cok dinde vardir, islamda oructa namaz da günes/ay hesabina göre yapilir bu günese tapinmak degildir, bu böyle anlasilmasin diye zaten günesin dogdugu ve battigi anlarda secdeyi mekruh olarak söylemistir, ve bu hala mevcuttur gunes dogarken ve batarken müslümanlar namaz kilmazlar yada sakinirlar cünki o dönem arabistanda sabiler vardi ve onlar günese secde ederlerdi.

Paylasimin son paragrafinada birsey söylemek istiyorum, hani Muhammed yaz ayinda oruc tutmadigi icin yaz aylarinin cetinligini bilememis ya, ben bundan 5 yil evvel yilbasina dogru gittim arabistana ve havasi 45 derece idi fark etmiyordu yani,ama bu degil asil söylemek istedigim, 14 asir önce iki denizin bulusupda bir birine karismadigini haber veren zat, burclardan tarik yildizindan haber veren zat, bir ceninin ana rahmindeki gelisiminden haber veren zat yazin orucun zorlugunu kestiremeyecek öylemi ? Oruc ac ve susuz kalmak degildir saadece..

Çok açıklayıcı bir yazı bence. Ayrıca zaten oruc eskiden de vardı diyen zaten ''din'' kelimesinin anlamını hiç anlamamış demektir.
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Oruç evet İslamdan öncede vardı.Bunu red eden de tarıhten bi haber demektır.Din kelimesi inançla ilgilidir eski inançlarıda kendi inancın adına araştırmaktır.Kuran ''oku'' demiştir hatırlatıyım.!
 

fikrimühim

Kayıtlı Üye
Katılım
10 May 2014
Mesajlar
127
Tepkime puanı
2
Oruç bir ibadet şeklidir.Yani açlık demektir.Diğer yandan bir intihar biçimi olarak bile kullanılır.Geçmişten geleceğe kullanılmış olması ise kimi zaman intikam kimi zaman din ,kimi zaman ise zihinsel ve bedensel dinlenme olarak yapılabilir.Bütün dinler benimseye bilir.Çünkü açlık pineal bezin daha fazla çalışmasına sebep oluyor.Tıpkı her gece saat 10 ile 3 arası yada 12 ile 5 arası tabileri de vardır uyku halinde pineal bezin sertonin hormonu salgılaması gibi.İslamda bütün ibadetler aynı zamanda insanın bedensel sağlığını koruyup devam ettirmesi için tasarlanmıştır.Kusursuzdur.Kusur arayanlar genelde morarma sendromu geçirmektedir.
 

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
yorumlara baktım da oruç kafaya vurmuş sanırım. neyse arkadaşlara biraz müsade diyecem de gayet sakin sakin yazılar paylaşıyorum ,gerçi bu sıcakta zor oluyor oruç vallahi bilirim:)))
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Iste sorun burada, hala aciklik ve susuzluk olarak algiliyorsunuz orucu , oruc aclik degildir, oruc cok kapsamli bir olaydir, ben sabahtan aksama kadar yemek yemeyeyim ama saga sola saldirayim kavga dedikodu edeyim ibadetmi etmis oldum simdi, hayir ama ac kalmis oldum kesinliklle.

Oruc nefsin tezkiyesi icin yapilan bir yöntemdir, semavi dinlerin hepsindede vardir, ve tabiki digerlerindede, oruc su dinden gelmedir demek yanlis cünki, Adem' o kadar agaca dokun ama bu agaca elleme emri ile oruca sevk edilmisti. Oruc feragat etmektir, nefsani talepler karsinda sabir etmektir, ve ruhu en cok bu sekil ile arindirabilir insan.

Isa'nin annesi Meryem'in orucu susmakti..hatilayin.Bu da Allah emirydi, Adem'e o agaca dokunma diyende Allah'ti.
Muhammedin'in ümmetinede ac kal demiyor yani bu cok basit olurdu, nefsini tezkiye et diyor bunuda oruc ile yap diyor.

Oruc sizden önceki dinlerede farz kilindi diyor ayet, peki hiristiyanlar ve yahudiler müslümanlar gibimi oruc tutu ? Hayir, ama oruc tutular, demekki oruc saadece aclik degilmis.
Ve oruc öyle kabul edildigi gibi saadece ramazan ayina has bir sey degildir, oruc kisinin bütün hayatini kapsar, daha güzel bir insan olmak adina kisi nefsini teskiye eder durur...Ramazan ayi icin sabit bir kisitlama var aclik suszuzluk ve cinsellik, böyle düsünüyoruz öyle degilmi ? Degil o zahiri kisitlama asil olan nefsani kistlamadir, oda kisinin bütün hayatini kapsar.. Kolay gelsin ramazaniniz hayirlara vesile olsun.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst