İslam dinindeki soru işaretlerimiz?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
Bakara suresi 191 kelime anlamlarını veriyorum.

1.ve uktulû-hum: ve onları öldürün
2.haysu: yer
3.sekıftumû-hum: onları buldunuz, yakaladınız,
4.ve ahricû-hum: ve onları çıkarın
5.min haysu: yerden
6.ahracû-kum: sizleri çıkardılar
7.ve el fitnetu: ve fitne
8.eşeddu: daha şiddetli, daha kuvvetli, daha fena
9.min el katli: öldürmekten
10.ve lâ tukâtilû-hum: ve onları katletmeyin, onlarla savaşmayın, onları öldürmeyin
11.inde: yanında
12.el mescidi el harâmi: Mescid-i Haram
13.hattâ: oluncaya kadar, olmadıkça
14.yukâtilû-kum: sizinle savaşırlar
15.fî-hi: orada
16.fe: artık, bundan sonra, fakat
17.in kâtelû-kum: eğer sizinle savaşırlarsa,
18.fe uktulû-hum: o zaman, o taktirde, onları öldürün
19.kezâlike: işte böyle
20.cezâu: ceza
21.el kâfirîne: kâfirler

Kaba yorumu bence;

Size savaş açanları, yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne (çıkarmak), (adam) öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla orada savaşmayın. Fakat eğer (orada) sizinle savaşırlarsa (sizi öldürmeye kalkarlarsa), o taktirde (siz de) onlarla savaşın (onları öldürün). Kâfirlerin cezası budur.


Yani ilk bu örnek verildiği için buna bir göz atayım dedim. Tabiki ben bu işin uzmanı değilim ama kendimce yaptığım yorum bu şekilde. Ve bence şu ayette bir sıkıntı yok. Vakit olmadığından hepsini yorumlayamayacam.
 

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
Bir konuyu daha belirtmek isterim. İŞİD gerçek islamı asla temsil etmemektedir. Bununda ispatını ayrıca yapabiliriz.
 

Var Yok

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Şub 2013
Mesajlar
22
Tepkime puanı
9
Konum
HÆvete
İş
Evet
Ben gerçek İslam ile yaşanan İslam'ın aynı olmadığını düşünüyorum. İznininizle bir internet sitesinden aldığım dine ilavelerin listesini paylaşıyorum. Okuduktan sonra bazılarınız tepki gösterecek ancak hepsi detaylı bir şekilde açıklanmış kitapta.


B
UNLAR KURAN’DA = DİN’DE YOK


1- Kuran’ın tek başına yetersiz olduğu iddiası
2- Hadislerin dinin kaynağı olması
3- Mezhep alimlerinin fetvalarıyla helal ve haram belirlenmesi
4- Mezhep çıkarımlarına göre Kuran’dan ayet iptal etmek
5- Mezhepleri dine eşitlemek, mezhep bağımlılığını farzlaştırmak
6- Kuran’ı musiki kitabı gibi anlamadan okumak
7- Kuran’ı ölüler için okunan bir kitaba çevirmek
8- Peygamber’in hadislerle Kuran dışı hükümler, farzlar, haramlar oluşturduğu iddiası
9- Tüm canlıların Peygamberimiz sayesinde yaratılmış olması
10- Peygamberler’i yarıştırma, Peygamberimiz’i en üstün Peygamber ilan etmek
11- Peygamberimiz’in, Peygamberlik öncesi hayatını bile taklide kalkmak
12- “Kuran eksiktir, detaylar başka kitaplardadır” demek
13- Bazı kimseleri evliya kabul edip Cennetlik ilan etmek ve mezarlarında dinin özüne aykırı saygı gösterileri yapmak
14- Tarikat şeyhlerini ilahlaştırmak
15- Tarikatlardaki rabıta gibi uygulamalar
16- Bir tek Sunniler’in veya bir tek Şiiler’in Cennetlik olduğunu iddia etmek
17- Yahudi ve Hıristiyanlar’ın hepsini Cehennemlik ilan etmek
18- Dine Arap geleneklerini sokmak
19- Şahsi görüşlerine uydurmak için dini, reformla değiştirmeye kalkışmak
20- “Peygamber’in sünneti” başlığıyla, hayatın her alanıyla ilgili dinsel ritüeller oluşturmak
21- Çoğunluğun her zaman doğru olduğunu savunmak
22- Mezheplerin tarihsel sürecini mezheplerin doğruluğuna delil saymak
23- Hanefilik diye bir mezhep
24- Şafilik diye bir mezhep
25- Hanbelilik diye bir mezhep
26- Malikilik diye bir mezhep
27- Caferilik diye bir mezhep
28- Maturudiye, Eşariye veya itikadi herhangi bir mezhebin taklitçiliği, eleştirilmezliği
29- Kuran’ın yaratılmadığı, ezeli olduğu iddiası
30- Mezhep değiştirenlere sopa veya herhangi bir ceza öngörmek
31- Aklı inkar etmek, taklitçiliği üstün tutmak
32- Bilim düşmanlığı
33- Sanat düşmanlığı
34- Buhari diye bir hadis kitabına Kuran gibi uymak
35- Müslim diye bir hadis kitabına Kuran gibi uymak
36- Kütübü Sitte veya başka hadis kitaplarına Kuran gibi uymak
37- Peygamberimiz’in dışındaki herhangi bir kişinin kutsallığının mutlak olduğuna dair iddialar
38- Sahabelerin (Peygamberimiz’i gören herhangi bir Müslüman) hangisine uyarsak uyalım doğruya erişeceğimiz iddiası
39- Başörtüsü takmak

40- Peçe takmak
41- Haremlik-selamlık uygulaması
42- Kadının tek başına seyahat edememesi
43- Kadının, erkeğin tüm vücudu irinle dahi kaplı olsa, o vücudu yalayarak temizlese, yine de erkeğin hakkını ödeyemeyeceği düşüncesi
44- Allah’tan başkasına secde edilseydi, kadının kocasına secde etmesinin gerekeceği iddiası
45- Kadının yönetici, devlet başkanı olamayacağı
46- Kadının yöneticileri seçme hakkının olmadığı
47- Kadının sesinin erkek tarafından duyulmaması gerektiği
48- Kadının Cuma namazını kılmaması
49- Kadının aybaşılıyken namaz kılmaması, oruç tutmaması, Kuran okumaması, camiye girmemesi
50- Kadınları çarşaf, pardesü gibi üniformalarla örtmek
51- Kadınla erkeğin el sıkışma yasağı
52- Kadının kalktığı yere soğumadan oturulamayacağı
53- Kadının kapalı bir yerde, erkekle baş başa kalmasının haram olması
54- Kadının, köpek ve domuzla beraber namazı bozan unsurlardan olması
55- Kadınların çoğunun Cehennemlik olması
56- Kadınların şerli olması
57- Kadınların eksik akıllı olması
58- Kadınlara evde hapisvari hayat yaşatmak
59- Kadınların kocası dışında erkeklerin duyacağı koku sıkmasının haram olduğu
60- Kadınların kaş aldırmasının veya makyaj yapmasının haram olduğu
61- Kadının kocasına her işte itaatinin farzlaştırılması

62- Kadının kocasının cinsel çağrısına her seferinde cevap vermesinin mecburi olması
63- Şahitlikte, “bir erkek eşittir iki kadın” ilkesinin uygulanması
64- Kadının ailesinden izin almadan evlenmesinin yasaklanması
65- Zina edenin taşlanarak öldürülmesi
66- Zina ayetinin bir keçinin yemesiyle yok olduğu iddiası
67- Maymunların bile zina edenleri öldürdüğüne dair izahlar
68- Erkeklerin altın takmasının haram olması
69- Erkeklerin ipekli giysiler giymesinin haram olması
70- Yemekte altın, gümüş takımların kullanılmasının yasak oluşu
71- Heykel yasağı
72- Resim yasağı
73- Satrancın yasak oluşu
74- Müzik enstrümanları ve müzik dinleme ile ilgili yasaklar
75- Midye, karides gibi deniz ürünlerinin haramlaştırılması
76- At, eşek, vahşi hayvan etlerinin haramlaştırılması
77- Böbrek ve koç yumurtasının mekruh sınıfına sokulup, yenmesinin çirkin gösterilmesi
78- Sigaranın mekruh olması veya haramlaştırılması
79- Mekruh diye haramlardan ayrı yasaklar listesi ve belli oranda mekruhların harama eşit olacağı izahı
80- Cinsel ilişkinin örtü altında olmasının gerekliliği
81- Eşlerin cinsel ilişki esnasında bile birbirlerinin cinsel organlarına bakamayacağı
82- Mastürbasyonun yasaklanması
83- Doğum kontrolünün yasaklanması
84- Yıkanırken bile kişinin cinsel organının açıkta olmaması gerektiği, meleklerden utanması gerektiği, peştemalle yıkanmak gerektiği

85- Erkeklerin sünnet olması
86- Kadınların sünnet olması
87- Sakal bırakmanın sevaplığı
88- Sakal kesmenin haram olması
89- Saçları ortadan ayırmada sünnet sevabı arama
90- Saçları yağlamanın sevaplığı
91- Saçlara, sakala kına yakmanın sevaplığı
92- Erkeklerin sürme çekmesinin sevaplığı
93- Yüzükoyun yatmanın yasaklanması
94- Yer yatağında yatmak
95- Sağ ayakla evden çıkmak, eve girmek, yatağa girmek
96- Sol ayakla tuvalet gibi pis yerlere girmek
97- Tuvalet temizliğinin suyla olmasını farzlaştırmak
98- Oturarak küçük tuvalet yapmak
99- Tuvaletin kıbleye karşı yapılmasının haram olması
100- Sol elle yenenleri şeytanın yemesi
101- Sarık sarmak
102- Misvak kullanmak
103- Cübbe giymek
104- Entari giymek
105- Şalvar giymek
106- Beyaz, yeşil, siyah renkli giysilerde sevap aramak
107- Sarı, kırmızı renkler giymemek
108- Hurma, kabak gibi yiyeceklerde sünnet sevabı aramak
109- Yemeği yer sofrasında yemek
110- Yemeği aynı kaptan yemek
111- Elle, üç parmakla yemek

112- Suyu üç yudumda içmek
113- Suyu oturarak içmek
114- Yemeğin bitiminde parmakları yalayarak temizlemede sünnet sevabı aramak
115- Alkollü koku sürmemek
116- Kolonya kullanmamak
117- Kara köpekleri öldürmek
118- Köpekleri eve sokmayı yasaklamak
119- Geceleri aynaları kapamak
120- Kuran’la veya Kuran’sız büyü yapmak
121- Muska yazmak, taşımak
122- Kuran’ı üfürük kitabı gibi kullanmak
123- Islık çalmanın şeytan işi olması
124- Tahtaya vurmaktan, nazar boncuğundan hayır beklemek
125- Falcıları, cincileri dindar hoca sanmak
126- Kurşun dökmek veya merdiven altından geçmemek
127- Kara kediyi, kara köpeği uğursuz saymak,
128- Çamaşırı belli günlerde yıkamanın, cinsel ilişkiye belli günlerde girmenin gerekliliğini iddia etmek
129- Mevlit
130- Ölünün 7., 40., 52. günlerinde törenler yapmak
131- Kabir azabı ile ilgili hikayeler, kabir azabının kendisi
132- Sırat köprüsünün kıldan ince olduğu, kesilen kurban üzerinde sıratın geçileceği izahları
133- Üzerine idrar sıçratanın en çok kabir azabı çekecek kişi olması
134- Ölünün yerine oruç tutmak
135- Ölünün yerine Hacca gitmek veya birisini göndermek
136- Ölünün arkasından ağlayınca ölüye azap olması

137- Kıyametin saati hakkında açıklamalar
138- Mehdi
139- Deccal
140- Dabbenin fil kulaklı, hınzır gözlü, öküz başlı olduğu
141- İsa’nın yeniden yeryüzüne geleceği
142- Yecuc ve Mecuc’un Türkler olması
143- Irkçılık, Arap ırkını veya dilini üstün görmek
144- Yecuc ve Mecuc’un yerin altında bir karışlık adamlar olması
145- Evrenin sonunda Güneş’in batıdan doğacağı
146- Kuran’da belirtilmeyen namaz vakitlerini farzlaştırmak
147- Namazın yalnız Arapça kılınması gerektiğini iddia etmek
148- Namazı kadının kıldıramaması
149- Rüku ve secdede hep aynı şeyleri söylemenin gerekliliği
150- Fatiha Suresi’ni her rekatta okumayı farzlaştırmak
151- Önünden birinin geçmesiyle namazın bozulacağı
152- Namazın farzı, sünneti, vacibi gibi ayrımlar listesindeki birçok detay
153- Namazda el bağlama şeklini, ayakların kaç santim aralıklarla duracağını belirlemek
154- Orucu kasten bozanın iki ay kesintisiz oruç tutması gerektiğini söylemek
155- Teravih namazı, bayram namazı
156- Haccı birkaç güne sıkıştırıp insanları perişan etmek
157- Hacda şeytan taşlamak
158- Kurban bayramında kurban kesmek
159- Belli haramların Hacdan sonra başladığı veya haramlık derecesinin arttığı düşüncesi

160- Zemzem suyunda, okunmuş şeker, tuz gibi maddelerde sevap aramak
161- Zekata 1/40’lık evrensel bir ölçü getirmek ve zekatın ancak para elde bir sene durursa farz olduğu iddiası
162- Deveye, koyuna veya tarım ürünlerinin her birine farklı ve evrensel zekat ölçüleri getirme
163- Abdesti, tuvaleti yapma dışında başka şeylerin de bozduğu iddiası
164- Boy abdestini cinsel ilişki dışında başka şeylerin bozduğu iddiası
165- Abdestin sırasını farzlaştırma
166- Abdestte ve boy abdestinde ağız burun çalkalamayı farzlaştırma
167- Namazda gülmenin abdesti bozduğu
168- Boy abdestinde önce sağ, sonra sol tarafa üçer defa su dökmek gibi teferruatlarda sevap aramak
169- Abdestin veya boy abdestinin, namaz dışında Kuran okumak için de mecbur tutulması
170- Boy abdestsiz atılan her adımın günah olması
171- Diş dolgusu olanların abdest ve boy abdestinin geçersiz olması
172- Dövmesi olanların abdestinin ve boy abdestinin geçersiz olması
173- Deprem ve selde ölenlerin şehit olması
174- Karın ağrısından ölenlerin şehit olması
175- Dünya’nın öküz ve balık üstünde olduğu
176- Depremin bu balığın sallanması sonucu olduğu
177- Ay’a gidilemeyeceği iddiası
178- Güneş’in batışının, Güneş’in secde etmek için kaybolması olarak açıklanması
179- Güneş batarken namaz kılmamak gerektiği
180- Boğa, aslan, kartal suretinde meleklerin var olduğu iddiası
181- Cebrail’in 600 kanadına ilişkin açıklamalar

182- Allah’ın Cennet’te baldırını açması
183- Allah’ın Peygamber’in sırtına dokunması
184- Allah’ın özel günlerde yeryüzüne inip, insanlarla tokalaşması
185- Allah’ın Peygamber’in pazarlığı sonucu namazı elli vakitten, beş vakite indirmeye razı olduğu
186- Halifelik müessesesi
187- Saltanat, halkın siyasi otoriteye kullaştırılması
188- Cami imamı, müezzini gibi sınıflar
189- Arap dilini Cennet dili, harflerini Cennet harfi diyerek kutsallaştırmak
190- Darül harp iddiasıyla kendi dışındakilere şiddeti meşrulaştırmak
191- Darül harp iddiasıyla kendi dışındakileri soymak, haklarını çiğnemek
192- Namaz kılmayanı öldürmek veya dövmek
193- Orucu zorla tutturma, tutmayanı dövme
194- Makyajlı veya açık kadınları dövmek
195- Araba kullanan veya tek başına seyahat eden kadınları engellemek
196- Müslümanlığı bırakanları öldürmek
197- Sırf ganimet için fetihlere kalkışmak
198- İçki içenleri dövmek
199- Baskıyla dini yaymak
200- Baskıyla dini yaşatmak
 

Leyli Mira

Kayıtlı Üye
Katılım
6 May 2011
Mesajlar
133
Tepkime puanı
6
İlk olarak codzombi mahlaslı arkadaşın söylediklerine değinmek istiyorum. Bundan önce, bu tarz konularda İslam dinini aşağılayıcı bir kaç yorumunuzu okudum fakat tartışma ortamı oluşmasın diye herhangi bir şey söylemedim. En azından yöneticilerimizin bunu görebileceğini umdum. Kesinlikle yöneticilerimize bir sitemde bulunmuyorum. Lütfen yanlış anlamayın. Ben şayet burada kendi inandığım din haricinde diğer inanışları küçük düşürücü yorumlarda bulunsaydım şuanda eminim ki bu yorumu yazamıyor olurdum. Sizden ricam İslam dinini benimsememiş olsanız bile lütfen fikirlerinizi uygun bir üslupla bildiriniz. Ve bu konuda da olduğu gibi tam olarak araştırmadan yorum yapmayınız.

Bildiğiniz gibi ağzında her Allah ismi olan kişi, elinde Allah kelamı olan kişi İslam dinini savunamaz. Bugün burada bende İslam dini altına dilediğimi söyleyebilirim. Her görülen her duyulan doğru değildir, buna göre hareket etmek hiç doğru değildir. Sayın Demir bahsedilen ayetlerden birini çok güzel açıklamış. Kendisine teşekkür ediyorum.


Onun haricinde, İslam'ı müslümanlardan öğrenemezsiniz. Şu zamanda bir gayri müslim, müslümanlığı müslümanlardan öğrenmek isteseydi eminim bu dinden soğuyabilirdi.
Kur'an da ki ayetlerin her birinin birçok tefsiri var. Biz bu ayetleri kendi işimize geldiğince yorumlarsak vay halimize.

Başta söylediğim gibi kesinlikle bir tartışma ortamı yaratmak istemiyorum. Sadece bu konuda daha duyarlı olmanızı sizden rica ediyorum.
 

Var Yok

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Şub 2013
Mesajlar
22
Tepkime puanı
9
Konum
HÆvete
İş
Evet
Bir yazıyı daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Okumak istemeyenler buradan yazıyı dinleyebilirler.

Peygamberimiz’in vefatından sonra din adına yapılan saptırma ve ilavelerde, kadınlarla ilgili konuların özel bir yeri olduğunu bir önceki bölümde gördük. Kadınların kapanması ise kadınlarla ilgili uydurulanlar içinde özel bir yere sahiptir. Bu yüzden kitabımızda bu konuyu ayrı bir başlık altında inceliyoruz. İnsan, memeli canlılar içinde tek çıplak doğup giyinendir. 7-Araf Suresi 22. ayetten, insanların giyinmesinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu öğreniyoruz. Kıyafet zamana, toplumun geleneklerine, iklimin şartlarına, meslek gruplarına, makama, mevkiye, yaşa ve birçok faktöre göre hem toplumlar arası hem de toplum içi çeşitlilik göstermiştir. Bazı toplumlar, Hint-Avrupa ırkında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde birçok kere değişiklikler yapmışlardır. Bazı toplumlar ise, Asya toplumlarında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde çok daha az değişiklik yapmışlardır. Toplum içi kıyafet farklılıklarınınsa en iyi örneklerinden birisi Osmanlı’dır. Osmanlı’da padişah üç sorguçlu sarık takarken, veziri azam iki sorguçlu, halk ise tek sorguçlu takabilirdi. İki veya üç sorguç halka yasaktı. Saraylının, esnafın, tekkecinin, ayrı din mensubu kadın ve erkeklerin başlıkları, kıyafetleri, renkleri Osmanlı’da hep farklıydı ve bu kıyafetlerin farklılığı kanunlar ile korunurdu. Görüldüğü gibi hem toplumlar arası hem toplum içi kıyafetlerin farklılığı, gelenek ve şartların bu kıyafetleri oluşturması, zengin malzemeli bir tarih ve sosyoloji konusudur.


SORUN GELENEĞİN DİNSELLEŞTİRİLMESİDİR

Daha önce değindiğimiz gibi din adına uydurulanları incelersek, bir toplumun belli bir dönemdeki bakış açısının ve geleneklerinin dinselleştirilmesinin, bahsedilen uydurmalarda önemli bir yeri olduğunu görürüz. Kapanma konusunda, bu gelenekleri dinden ayırmanın yolu, Kuran’dan anlaşılan kapanmanın din olduğunu, Kuran’dan çıkmayan kapanma şekillerinin ve izahların, din adına uydurma ve geleneklerin dine sokulması olduğunu bilmektir. Şunu bir daha belirtelim ki geleneklerin bir kıyafet oluşturmasının bir mahsuru yoktur. Yanlış olan, tarihin belli bir anının ihtiyaçlarından doğan ve o toplumu ilgilendiren “tarihsel” kıyafetlerin, evrensel olan ve binlerce yıllık zaman dilimine inmiş olan dine maledilmesidir. Örneğin, sarığı, belli bir dönemde, erkeklerin kıyafetini tamamlayan bir aksesuar, sıcaktan koruyan bir başlık olarak erkeklerin giymesi yanlış değildir. Yanlış olan, sarığın dinen “kutsal” bir giyecek gibi giyilmesi, başkalarına dini kıyafet diye empoze edilmesi ve Kuran’da hiç bahsedilmeyen bir uygulamanın “sevap” diye dine sokulmasıdır. Görüldüğü gibi sorun belli bir toplumun geleneği sonucu sarığın takılması değil, o geleneğin “din” olarak takdimidir. Bu temel mantığı iyice kavramamız çarşaf, peçe ve başörtüsünün nasıl dinselleştirildiğini anlamamızda ve bu kıyafet şekillerini gereği gibi değerlendirmemizde faydalı olacaktır. İlk önce yapmamız gerekeni yapalım ve Kuran’da kapanmayla ilgili geçen tüm ayetleri inceleyip Kuran’ın, yani dinin istediği ölçüyü bulalım.

Ey ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik.
7- Araf Suresi 26

Araf 26’dan ve Araf 22’den, avret yerlerini örtmenin ilk insandan beri hem erkek, hem kadın için örtünmenin minimumu olduğunu anlarız. Kadınlara özel giyinme ile ilgili ise Kuran’da üç ayet vardır. Bu üç ayeti incelemek, kadının kıyafetinin nasıl olması gerektiğini, İslam’ın neyi söyleyip neyi söylemediğini anlamamızı sağlar.



KURAN’DA BAŞI KAPAMAK GEÇMİYOR

Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
24- Nur Suresi 31

Kadını, kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup “örtü” manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa “hımar”ın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. “Hımar”, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesi istenseydi “hımar ürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü denebilirdi. Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söylenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı “res” ile vurgulanır.
Üstelik ayette kapatılacak yerin “yaka açığı” olduğu geçer. Yani “hımar”ın başı kapatması değil, “yaka dekoltesi”ni örtmesi istenir. (“Yaka açığı” manasına gelen “cuub” kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem de Hz. Musa’nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) “Hımar” kelimesi sırf başörtüsü manasına gelseydi bile bu ayetten başı örtmek değil, yine “yaka dekoltesi”ni kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran’a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak; “felyedribne” fiilini “salsınlar” diye tercüme etmektedir. Böylece ayet, “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” şeklinde okunacaktır. Oysa hiçbir şekilde “darabe” kökünden türeyen “felyedribne” fiili “salsınlar” manasına gelmez. Bu fiille, örtünün “yaka açığına konulması” yani “yaka açığının kapatılması” anlatılır. Kuran’da “salsınlar, indirsinler” manasında “felyüdnine” kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi “felyedribne” fiili yerine “felyüdnine” fiilini kullanmaz mıydı? Bu örnek bize, gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran’daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir.

Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta “süsler” kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize göre “süsler” kelimesi ile özellikle “göğüsler” kastedilmektedir. Çünkü ayetteki tüm noktalarla, mantıklı bir şekilde, göğüs bölgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette “yaka açıklarının kapatılması” geçiyor, yaka açıklarından ise göğüsler gözükür. İkincisi, ayette gizlenen süslerin belli edilmesi için “ayakların yere vurulmaması” geçiyor. Ayaklar yere vurulduğunda vücutta belli olacak yer özellikle göğüslerdir (sütyenin o dönemde icat edilmediğini düşünürsek, bu daha da iyi anlaşılır). Üçüncüsü, ayetten kendiliğinden görünenler hariç süslerin kapanması söylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın özellikle iri göğüsler, çeşitli fiziksel hareketlerde, hatta rüzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dördüncüsü, ayette süslerin kimlerin yanında açılabileceği söylenir. Kuran’daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir süre çocuklarını emzirdiğini görüyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, çocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu açıklamanın özellikle bu konuda kadınlara büyük kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Ayetteki bahsedilen ifadelere, göğüs gibi uyan başka bir bölge bulunmadığı için süslerle özellikle göğüslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz.
“Süsler” kelimesinden takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin bütünsel olarak ele alınmasıyla açığa çıkar. Çünkü ayette, kadınların süslerini kendi kadınları yanında açabileceği geçiyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha çok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye çalışılsaydı, buna ilk olarak, karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gözüken takı ne olabilir? Araf suresi 31’de ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin söylenmesi; takıların, cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gösterir. Görüldüğü gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde; ayetin, özellikle göğüs bölgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır.



KURAN’DA “TESETTÜR” KELİMESİ YOK

Günümüzde kadının kapanması için kullanılan “tesettür” ifadesi de Kuran’da geçmez. İslam adına etrafında bu kadar büyük fırtınalar koparılan bir kavramın, yani “tesettür” ifadesinin İslam’ın temel kaynağı olan Kuran-ı Kerim’de bulunmaması önemlidir. Demek ki “tesettür” kelimesi dini bir kavram olarak sonradan oluşturulmuştur.
Ayette geçen “humur” ve onun tekili olan “hımar” kelimesini, kadınların başlarına örttükleri kumaşa verilen özel isim gibi değerlendirmek kelimenin anlamını sınırlamak olur. Bir şeyi örten şeye “hımar” yani “o şeyin örtüsü” denir. En ünlü Arapça sözlük olan Lisan-ı Arab’tan “hımar”ın temel manasının “örtmek” olduğunu görebilirsiniz. Kelimenin temel manası, mezheplerin kelimeleri tahrif etmesine rağmen açıktır. Daha evvel açıkladığımız gibi ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğuna dikkat çekilir, baştan bahsedilmez. Günümüzde, Arapça’da, kadınların başlarına örttükleri kumaşın özel adı “hımar” değil “mikna” ve “nasıyf”tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın “mikna (çoğulu mekani)” ve “nasıyf”ın hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı olduğu görülecektir.


KURAN’DA ÜNİFORMA YOK

Kadınların kapanması konusunun daha da iyi anlaşılması için ikinci olarak Ahzab suresinin 59. ayetini de inceleyelim:

Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarını (elbiselerini) üzerlerine giysinler. Bilinip incitilmemeleri in bu daha uygundur.
33-Ahzab Suresi 59

Bu ayetin anlaşılmasında kilit kelime “cilbab”dır. “Cilbab” Arapça’da gömlek, elbise gibi üste giyilen giysileri ifade eden bir kelimedir. Fakat hiçbir şekilde cilbab, belli bir yerden belli bir yere kadar örten giysi manasına gelmez. Mezhepçi din anlayışını benimseyenlerin kimisi, kadının yüzü de dahil vücudunun tümünün örtülmesinin farz olduğunu, kimisi iki gözü, kimisi tek gözü dışındaki her yerini örtmesinin farz olduğunu, en ılımlıları ise yüz, eller ve ayaklar dışında her yerini örtmesinin farz olduğunu savunurlar. Oysa kadınların kapanmasıyla ilgili dinin tek kaynağı olan Kuran’da açıklananlar bu iki ayetle sınırlıdır. Yani kadınların başını örtmesi, peçe giymesi ve diğer anlatılan sınırlar; Kuran’ın değil geleneklerin ve şahsi görüşlerin dine sokulmasının sonucudur. Eğer Allah böyle katı sınırlar çizmek isteseydi, bir ayette “Cilbabla, yüzünüz ve elleriniz dışında her yerinizi örtün” şeklinde bir sınırla kapanmanın sınırlarını çizebilirdi. Örneğin abdest ile ilgili ayette Allah, yıkanacak yerleri tek tek saymış ve “Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın” gibi ifadelerle kesin sınırları koymuştur. Eğer Allah kapanmada da kesin sınırlar koymak isteseydi, bunu en azından bir cümleyle belirtebilirdi. Geçmiş kavimlerin başına gelenleri bile detaylarıyla anlatan Kuran, her şeyi açıkladığını kendisi söyleyen Kuran, eğer kapanmada sınırları belirlenmiş bir ölçü olacaksa ve bu bir tek cümleyle bile açıklanabilecekse niye bu cümleyi içermesin? Bu açıklamanın olmaması, bu tarzda kesin bir sınır koymak istenmemesindendir. Yukarıdaki 33-Ahzab suresi 59. ayeti ele alırsak, ayette kesin hatları olmayan esnek bir ölçünün olduğunu görürüz. Ayetten, üzere alınan elbiseyle kadının bilinmesi gerektiğini, böylece incitilmeyeceğini anlarız. Kadın namuslu bilinirse, bilinmemeden dolayı bir incitilmeye uğramaz. Bazı insanlar namussuz, fahişe sandıkları kadınlara takılıp onları incitebilir. Ayet, kadının üzerine elbise alıp bunu önlemesini sağlıyor.

Peygamberimiz’in döneminde kadınların bir kısmının çırılçıplağa yakın, göğüsleri açıkta dolaştığı, hatta İslam’ın hakimiyetinden önce putperestlerin Kabe’de haccı çıplak yaptığı söylenir (Kurtubi, el Cami-il Ahkamil Kuran 7/189). 33-Ahzab suresi 33. ayetten de İslam’dan önceki cahiliye döneminde kadınların süslerini açığa vurduğunu anlayabiliriz. Kendi dönemindeki ölçüyü ve fahişe kadınların açıklığının derecesini bilen kadınlar, elbiselerini ona göre ayarlayıp bu tacizden kurtulurlar. Günümüzde de eğer böyle bir durum olursa; kadınlar, kendi yörelerini, geleneklerini, şartlarını gözönünde bulundurup, kendilerini fahişe tipli kadınlardan ayırıp tacizden kurtulurlar. Burada şuna dikkat edelim; kadınlar, gerekli şekilde elbise giyip, tanınmamaktan dolayı oluşan tacizden korunur. Toplumda kadın nasıl giyinirse giyinsin taciz edecek adamlar da olabilir. Ayette namuslu bilinmemeden dolayı oluşan taciz önleniyor ve bu önlenirken “daha uygundur” tarzında yumuşak bir ifade kullanılıyor. Yoksa bazı erkeklerin, beğendiği bir kadını terbiyesizce taciz etmesi bu ayetin konusu değildir. Ayetin esnek ve şartlara göre ayarlanacak ifadesinden anlaşılmaktadır ki kadın cilbabını (elbisesini) öyle giyecektir ki; çıplaklığıyla fahişe mesajı verenlerden ayrılacak, tanınacak ve böylece tacizden korunup, daha uygun bir hareket tarzında bulunacaktır. Kıyafet nasıl olmalıdır sorusu görüldüğü gibi ayetin içinde gizlidir; kıyafet ayetin amacına uygun olmalıdır. Eğer amaç yerine sınırlar önemli olsaydı ve bunda katılık gerekseydi, Allah ayeti ona göre indirebilirdi. Kapanmayı temel olarak bu iki ayet tarif etmektedir. Kapanmayı tarif etmemesine rağmen, kadınların giyimine değinen son ayetse 24- Nur Suresi 60. ayettir:
Nikah arzuları kalmamış, hayızdan kesilen kadınların süslerini göstermeye çalışmadan siyablarını (giysilerini) çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah İşitendir, Bilendir.
24-Nur Suresi 60

Bu ayette geçen “siyab” kelimesi de hiçbir şekilde belli bir yerden belli bir yere kadar olan bölgeyi kapatan bir elbise manasına gelmez. Bu ayetten, belli bir yaşa gelmiş kadınların, kıyafetlerine daha az dikkat edebileceğini anlıyoruz.



SICAKTA BAŞIN ÖRTÜLMESİ KÜLTÜRELDİR

Görüldüğü gibi Kuran’ın tarif ettiği kapanmada, İslam adına bugün uygulanan kapanma şekillerinin, peçelerin, çarşafların, başörtülerinin tarifi yoktur. Yani bunların temeli dinimiz değil, örflerin ve geleneklerin dinselleştirilmesidir. Peygamberimiz’in döneminde erkek, kadın birçok kişinin gelenek olarak başını örttüğü söylenir. Kıyafetlerin giyilişindeki temel sebeplerden birinin sıcaktan korunma olduğunu 16-Nahl Suresi 81. ayet de söylemektedir. Sıcak yörelerde başı örtmek, böylece güneşin etkilerinden, güneş çarpmalarından korunmak birçok sıcak iklimli bölgenin kültüründe vardır. Fakat ne yazık ki dinimizde kadının başının kapanması geleneği farzlaştırılmış, erkeğin başına sarık takması da sarıklı namaz kılanın 70 kat daha fazla sevap alacağı izahlarıyla dini bir kıyafete dönüştürülmüştür. Oysa hem erkeğin sarığının, hem de kadının başını örtmesinin Kuran’da geçmemesi, bunların dinsel bir nitelikleri olmadığının delilidir. Allah isteseydi “Erkekler sarıkla namaz kılsın” veya “Kadınlar saçlarının tek teli gözükmeyecek şekilde başörtüsü taksın” izahlarıyla konuya açıklık getirebilirdi.
Günümüzde başörtüsü için yapılan eylemleri görenler, Kuran’da geçmeyen bu kapatma şekillerinin İslam’ın en temel hükümlerinden olduğunu, Kuran’da ısrarla bu konu üzerinde durulduğunu sanmaktadırlar. (Başörtülü hanımların, başörtüsüz hanımların yer alabildiği günlük yaşamın alanlarında, yer almasının yasaklanmasının çok hatalı bir uygulama olduğu kanaatindeyiz. Fakat bu, başı örtmenin dini bir mecburiyet olup olmadığı ile karıştırılmamalıdır.)
Başörtüsünü ısrarla savunup eylemler yapanlara, eylemlerinin ve zıtlaşmanın sonunda, uğrunda bu kadar zahmete katlandıkları şeyin din değil de gelenek olduğunu anlatmak daha da zorlaşmaktadır. Yapılan her eylem, akıllı düşünmeyi ve objektifliği kenara bıraktırmakta, akılcılık ve Kuran’ı samimi değerlendirme yerine örfe sahip çıkma ve inat ön plana çıkmaktadır.

Başörtüsü yüzünden okulundan ayrılan bir kıza, “Başörtüsü veya pardesülü kapanma diye bir şey dinde yok, sen din adına Arap örf ve adetlerine, Emevi ve Abbasi döneminin uydurmalarına sahip çıkıyorsun” denilince, o kız sizi ne kadar objektif değerlendirebilir? Hepimiz, din adına gelenekleri ve kendi yaklaşımlarını dinselleştirenlerle beraber kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, başörtüsü ve kıyafet yasağı gibi gereksiz uygulamalarla insanları radikal çizgilere iten yasaklamacı kafalarla da mücadele etmek zorundayız.


KADINLARI POŞETE SOKMA

Kuran’da gerekli malzemeyi bulamayan gelenekçilik; uydurma hadislerle, uydurma yorumlarla, mezhep izahlarıyla kadınları poşete sokulmuş şekilde kapatacak malzemeyi türetmiştir. Kuran’da 33-Ahzab Suresi 52. ayette; Peygamberimiz’in, bu ayetin inişinden itibaren, güzelliği hoşuna giden bir kadın dahi olsa, artık evlenmesinin helal olmadığı söylenir. Demek ki Peygamberimiz’in döneminde, kadınların kıyafetleri kimin ne kadar güzel olduğunu bilmeyi engellemiyordu. Oysa mezheplerin belirttiği gibi çarşaf, peçe veya başörtüsü giyilirse hangi hanımın ne kadar güzel olduğu nasıl anlaşılabilir? Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Kuran’ın gözardı edildiğini görüyoruz.
Her zaman olduğu gibi uydurma hadislerle dolu kitaplardan, işe gelen hadis alınmış, işe gelmeyen hadis görmezlikten gelinmiştir. Oysa hadis külliyatında Peygamber döneminde kadın ve erkeklerin aynı kaptan abdest aldıkları da geçer (Bakınız: Buhari, Vudu 43; Ebu Davud, Taharet 39; İbni Mace, Taharet 36; Nesai, Taharet 56). Abdeste konu olan yerler ayak, dirseklere kadar eller, yüz ve baş olduğuna göre bu hadisten, kadınların erkeklerle karışık ve başı açık oldukları durumların mevcudiyeti anlaşılır. Oysa mezhepçi İslamcılık, bu hadisi yorumlayarak atar ve kendi kafasına uygun diğer malzemelere sarılır. Peki, madem kadının sizin söylediğiniz şekilde kapanmasının açık bir hüküm olduğunu söylüyorsunuz, niye ayrı ayrı kapanma şekillerini savunuyorsunuz? Neden kiminiz peçe farzdır, kiminiz ise değildir diyor? Neden kiminiz kadınların elleri gözükemez deyip yaz-kış kadınlara eldiven giydiriyor da, kiminiz kadınların elleri gözükebilir diyor? Neden kiminiz çarşaf dışında hiçbir şeyle kapanılamaz diyor da, kiminiz pardesü ile de olabilir diyor? Hiç şüphesiz kesin sınırlı bir hüküm olsa, böyle ayrı ölçüler çıkmazdı. Tüm bu ayrı ölçüler ve hükümler; kapanma konusunda geleneklerin, örfün, Emevi, Abbasi döneminin kadına bakış açısının dinselleşmesinin neticeleridir. Her bir ayrı kapanma modeli de “Allah’ın isteği tam budur” diye savunulup, sanki Allah’ın aynı konuda beş-on tane ayrı görüşü varmış gibi bir çelişki ortaya konulmuştur. Allah’ın kadınların giyinmesi konusundaki hükmü, yukarıdaki üç ayette bellidir ve bunlardan anlaşılan neyse kadının giyim tarzı öyle olmalıdır. Verilen esneklik de, tam bir sınırın olmaması da muhakkak hikmetlidir. Çünkü Kuran’ı indiren hikmetli olan Allah’tır ve Allah bu dini yüzlerce yıllık zaman dilimlerine, apayrı kültürlere, apayrı adetlere, apayrı iklimlere indirmiştir. Ayetlerdeki esneklikler, dinimizin her şart ve zaman dilimine uyumunu sağlayan Allah’ın rahmet ve hikmetleridirler. Emeviler’in ve Abbasiler’in kendi görüşlerini dondurup, Allah’ın görüşünü kendi bakış açılarına hapsetmeye çalışmalarından dinimizi kurtarmak, hepimizin Allah’a karşı borcudur.



TEK GÖZ İZAHI

Buraya kadar Kuran’ın kapanma ile ilgili ayetlerini gördük. Şimdi de gelenekçilerin vardığı abartılı sonuçları görelim: Şafi ve Hanbeli mezheplerinde, kadının istisnasız tüm vücudu her zaman kapanması gereken bölgedir (yüz ve eller de dahil). Hanefi ve Maliki mezheplerinde eller ve yüz, o da fitne olmayan koşullarda açık olabilir (Sabuni, Tefsirul Ayatil Ahkam 2/154,155). Es Suddi: “Kadın gözlerinden birini ve yüzünün açık kalan göz kısmındaki tarafını kapatır. Sadece bir göz açıkta kalır.” Ebu Hayyan: “Endülüs’te adet böyle idi. Kadının bir gözünden başka hiçbir yeri görünmezdi” (Ebu Hayyan, El Bahrul Muhit). Şafi imamları, kadının kesilmiş olan tırnaklarına dahi bakmayı yasaklamışlardır (İbni Hacer El Heytemi, İslam’da Helal ve Haramlar 2). Yaygın izahlardan birine göre İslam’ın kadına farz kıldığı örtünme, kadının yüzünü de içine almaktadır (Fıkhus Siyre). Bir başka kaynakta, kadının erkeğe bakışının nasıl olması gerektiği şöyle açıklanmıştır: “Kadının, yabancı erkeğin göğsüne, sırtına, bacağına şehvet korkusu olmasa bile bakması caiz değildir. Yüz ise fitne açısından ayaktan, saçtan ve bacaklardan daha ileridedir. Bu kısımlara bakmak ittifakla haram olduğuna göre, yüze bakmak da evveliyetle haram olması gereken bir fiildir” (Sabuni, Revai 2/156).

Mezhepçi yaklaşımlarca varılan bu tür sonuçlar saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Yukarıda gördüğümüz gibi bırakın kadının komple kapanması gerektiğini, kadının kesilen tırnağının bile görülemeyeceği iddialar arasındadır. Tüm bu izahları yapan mezhepçilerin, sanki dinin tek kaynağının Kuran olduğunu kabul ediyorlarmış gibi “hımar” kelimesini ve ayetleri çekiştirip, Kuran’ı kendi kafalarındaki modele örnek gösterme çabaları şaşılacak bir tutumdur. Asıl sorun kadının kalktığı yere oturulamayacağını, hiçbir yönetici vasfının olmadığını, erkeğin kölesi gibi olması gerektiğini, kadınların çoğunun cehennemlik olduğunu zanneden zihniyette olmaktır. Başörtüsü ve diğer kapanma çeşitleri kitabın 21. bölümünde gördüğümüz zihniyetin sonucudur. Günümüzde başörtüsünün özel bir yer kazanması, mevcut yasaklamaların, gösteri ve eylemlerin neticesidir. Yoksa başörtüsünün, kadının kalktığı yere oturulamayacağı izahından bir farkı yoktur. Başörtüsünün bu kadar tartışılması çağımıza mahsustur. Çünkü uydurmaların ortaya atıldığı ilk dönemlerde tartışma konusu “Kadının hangi bölgelerinin dışındaki yerler gözükebilir?” şeklindeydi. Tartışma “Tek göz mü, çift göz mü, tamamen peçe ile mi?” şeklindeydi. Bu dönemde kadınları kapatanların çoğu başörtüsü değil, çarşaf gibi tepeden tırnağa örtüleri kullanıyorlardı. Görüldüğü gibi başörtüsünü “hımar” kelimesiyle açıklamaya kalkmak yeni bir gayrettir. Daha eski yıllarda “hımar”ı peçe şeklinde tanımlama gayretleri, bugünkü başörtüsü şeklinde tanımlama gayretlerinin önündeydi.
Kuran bu yaklaşımların hiçbirine geçit verecek izahları içermez. Yoksa Kuran “kesilen tırnağınızı göstermeyin” mi diyor? Kuran “peçe ile yüzünüzü örtün” mü diyor? Kuran’da “saçınızın tek telini göstermeyin” deniyor mu? Saçın kapanmasına dair bir açıklama var mı? Peki, “başınızı örtün” diye hiçbir ifade var mı? Madem Kuran’da tüm bu izahlar yok, samimi bir şekilde Kuran dışı kaynakları kullanıp bu uygulamaları çıkardığınızı itiraf edin. Kuran’ın kadınların giyimiyle alakalı üç ayeti de, diğer izahlar da ortadadır. Hiç olmazsa kendi fikriniz içinde samimi olun, Kuran’ı çekiştirmeyin. Ayrıca şunu da belirtelim ki Kuran’da namaz kıyafeti diye ayrı bir kıyafet yoktur. Başörtüsü, peçe, çarşaf diye dinimizde bir kıyafet mecburiyeti olmadığına göre, elbette ki namazda da bunları giymenin bir mecburiyeti yoktur.



FUTBOL OYNAYAN ERKEKLER SEYREDİLEBİLİR Mİ?

Mezhepçiler kadınların kapanması ile ilgili bu izahları yaparken, erkekler için de Kuran’da olmayan birçok zorluk getirmişlerdir. Erkeğin dizi ile göbek arasını örtmesinin farz olduğu, kimi mezheplerin uydurmasıdır. Gerçi Peygamber’in baldırının gözüktüğüne dair de hadis vardır ama bazı mezhep imamları, öbür hadisi beğenip “erkeğin baldırı ile dizinin arası gözükemez” demişlerdir. Üstelik erkeklerin birbirinin dizi ile göbek arasına bakmasının da haram olduğuna kanaat getirilmiştir. Bu izaha göre futbol, basketbol gibi erkeklerin şortla oynadığı oyunları da seyretmek haram olur. Türkiye’de yaygın olan Hanefi mezhebinin savunucusu televizyonlar, kendi mezheplerine göre haram olmasına rağmen futbol, basketbol gibi sporların maçlarını hiç çekinmeden göstermektedirler. Bu da bizce, bu grupların, kendi inançlarında ne kadar samimi olduklarının bir göstergesidir! Erkeklerin sarı ve kırmızı giyemeyeceği de yine mezheplerin İslam’ının uydurmalarından birisidir (Bakınız: Müslim, Libas 27 ve Mişkat 2/1247). Erkeklerin parlak olanlarının, peçe giymesi gerektiği izahı da mezhepçi eserlerdeki bir izahtır. Sakal konusunda yapılan izahlar da oldukça sorunludur. Diyebiliriz ki kadınlardaki başörtüsüne erkeklerde bir karşılık aransaydı bu sakal olurdu.
“Sakal bırakmak sünnet, başörtüsü farzdır” izahları yapılır ama sakalı bırakmaya “sünnet” diyenler garip bir mantıkla kesmeye “haram” demişlerdir. En yaygın mezhep olan Hanefiliğe ve diğer mezhepler Maliki’ye, Hanbeli’ye göre sakalı kesmek haram görülmüştür (Halil Günenç, İslam’da Kılık Kıyafet ve Örtünme). Tabi ki diğer uydurmalar gibi erkeklerin sakal bırakması gerektiğine dair bir izah da Kuran’da yer almaz. Fakat mezheplerin İslam’ını savunanlar: “Allah sakal çıkarıyor, sen kesiyorsun. Sonra Allah yine sakal çıkarıyor, sen Allah’la savaşıp bir daha kesiyorsun…” gibi enteresan açıklamalarla sakalı kesmenin, Allah’la savaşmak anlamına geldiğini halka anlatmaktadırlar. Allah’a şükür ki Allah, kitabı Kuran’da her türlü detayı verdi ve böylesi fıkıh ve hadis kitaplarına bizi muhtaç etmedi. Ne mutlu Kuran’ın yeterliliğini anlayanlara. Ne mutlu Kuran’a güvenenlere.


Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?
29-Ankebut Suresi 51
 

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
@elessar aşağılayıcı cümlem yok, aşağılayıcı cümlem varsa şikayet et butonu ile moderatorlere bildiriniz, gereken yapılır . benim için sorun değil banlanıp banlanmam :) bir de bir başka dini aşağılarsanız falan ben burda olmam da demeyin, kimseye bir ayrımcılık yapılmıyor . acaip önyargıların kurbanı olmuşsunuz. ben ayetleri apaçık olarak ortaya koydum , neyin araştırmasını yapacağım ? Kitabın sana ayetlerim apaçık ortada diyor o zaman elimden bir şey gelmez.. O kadar koruyucusuyuz diyor , sürekli yanlış anlanan şeyler. e abi adama demezler mi anlaşılır bir şekilde yaz. ayetler apaçık ortada diye yazılmış. ne ekleme yaptım ne çıkarma .


başka ayetlere geliyorum . bülent kısanın bir tane kitabında fazlasıyla çelişkiler yazılmışta ben buldugumu sunuyorum. islamı müslümandan öğrenmeyeceksek ohooo . kitapta çelişki var , adam diycek burda bu bu çelişkiler var ben niye inanayım diyecek . bir arkadaşımla tartışmıştım , şakirt gelmiş çelişki varsa bile inanıcaksın diyor :D

kim doğru islamı yaşıyor sizin dediğiniz doğru islamdan bahsediyorum bana doğru islamdan bahsedin , çelişkisiz doğru islam nedir. ya bana verseler daha güzel yazarım gayet anlayışlı çelişkisiz. :D


Bakara 221

İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler.


cariye iyimiş


NİSA 119. "Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar için nişanlayacaklar), şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler" (dedi). Kim Allah’ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.

NİSA 4/120. Şeytan onlara vadediyor, onları kuruntulara düşürüyor, ancak aldatmak için vaadde bulunuyor.

NAHL 93. Allah dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı; fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yaptıklarınızdan mutlaka sorumlu tutulacaksınız.


burada bir çelişki var ,saptıran allah mı şeytan mı , çözemedim .

nisa 153
Kitap ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. (Buna şaşma!) Mûsâ’dan, bundan daha büyüğünü istemişler ve “Allah’ı bize açıkça göster” demişlerdi. Böylece zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ’ya apaçık bir güç ve yetki verdik.

enam 34
34- Andolsun senden önce de peygamberler yalanlandı; onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur.(22) Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi.

enam 115
Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.


nisa 46

Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak “İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” “Râ’inâ” derler. Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.


önce allahın söyledikleri değiştirilemez diyor, sonra yahudiler değiştirdi diyor . var mı burdaki çelişkiyi açıklayacak yiğit .
 

biard

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
311
Tepkime puanı
7
not: asla aşağılama amacım yok. özellikle demir.D den rica ediyorum. bunu da yorumlayabilir misiniz? sizin araştırarak yazdığınızı biliyorum. bir de yazdığınız
muddesir suresi:anlamlardan sonra elmalılı dışındaki tevsircilerin yorumlarına da baktım neredeyse hepsi aynı şekilde yazmışlar. acaba kelimelerin farklı anlamları mı var? [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]17 - Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]18 - Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]19 - Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]20 - Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]21 - Sonra baktı. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]22 - Sonra kaşını çattı, surat astı. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]23 - Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı. [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]24 - "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir." [/FONT]
 

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
Codzombi;

Mealler kısmına girilirse gercekten kısır bir tartışmaya döner. Anadilimiz türkçe olduğu halde, aynı cümleyi hepimiz farklı anlıyoruz ki meallerde (bence) ciddi sıkıntılar olduğunu en başta vurguladım. Arkadaşımız doğru söylemiş İslamı hiç kimseden öğrenemezsiniz. Açarsınız okursunuz ne anlamışsanız odur. O yüzden bence bunları tartışmak boşa kürek çekmek ...
 

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
not: asla aşağılama amacım yok. özellikle demir.D den rica ediyorum. bunu da yorumlayabilir misiniz? sizin araştırarak yazdığınızı biliyorum. bir de yazdığınız
muddesir suresi:anlamlardan sonra elmalılı dışındaki tevsircilerin yorumlarına da baktım neredeyse hepsi aynı şekilde yazmışlar. acaba kelimelerin farklı anlamları mı var? 17 - Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
18 - Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.
19 - Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.
20 - Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
21 - Sonra baktı.
22 - Sonra kaşını çattı, surat astı.
23 - Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
24 - "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir."

Tabiki araştırmaya çalışırım. Şu an işteyim vakit oldukça bakacam. Kimbilir belkide aslı budur.
 

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
Codzombi;

Mealler kısmına girilirse gercekten kısır bir tartışmaya döner. Anadilimiz türkçe olduğu halde, aynı cümleyi hepimiz farklı anlıyoruz ki meallerde (bence) ciddi sıkıntılar olduğunu en başta vurguladım. Arkadaşımız doğru söylemiş İslamı hiç kimseden öğrenemezsiniz. Açarsınız okursunuz ne anlamışsanız odur. O yüzden bence bunları tartışmak boşa kürek çekmek ...


evet haklısnız , herkes farklı anlıyor o zaman bu kitap evrensel olamaz.. evrensel olması için net yazılması gerekir ki insanlar da anlasın , bu harf şu harf gözükmüyor diye anlamlar değişicekse sorun islamdadır, islamı eleştirenlerde değil .

bu arada tartışılması zaten yasaklandı forumda.. din konuları sekmeleri hepsi kapatıldı . ama konu açan var , açıyorsa böyle yorumların da geleceğini düşünerek açmalı. eleştiri kabul etmiyorsa da kendi bilir
 

Kutluhan

Banlı Kullanıcı
Katılım
31 May 2014
Mesajlar
116
Tepkime puanı
15
kurana göre de gitsek kuranda da eksiklerin olduğunu düşünüyorum. Eksik yoksa hadislerde anlatılanlar cevşen, cin mektubu gereksiz şeyler değil midir? Evet islam toplumu yanlışsa kuran doğrudur, kuran yanlışsa inananlar doğrudur. Bu din de öncekiler gibi oldu çoğu yerde zaten. En iyisi herkesin herşeyden şüphe edip (araştırmadan korkamadan) kendi doğrularını bulmasıdır.
 

Leyli Mira

Kayıtlı Üye
Katılım
6 May 2011
Mesajlar
133
Tepkime puanı
6
İlk olarak. Aşağılayıcı cümlem yok demişsiniz. Burada bana en içten şekilde 'en ufak bir hakarette veya küçük düşürücü anlamda bir cümle kurmadım' diyin tamam diyip bu konuda susucam;



İslamı elbetteki müslümandan öğrenmeyeceksin. İslamı sana bir müslüman mı getirdi ki onun İslam böyledir dediği her noktaya %100 inanacaksın ? Sana o dini öğretmek için Kur'an indirilmiş. Hadi onu okuyup anlamadın birde sünnet verilmiş. Onuda geçtim hadisler beyan edilmiş. Bunu da geçtim anlayamadığın ayetler için İmam-ı Azam Ebu Hanife sana ayetler ve hadisler için açıklama yapmış. Ondan daha büyük bir tefsir mi bulacaksın ?

Belirttiğin ayette saptıranın şeytan olarak bildirildiğini anlamamak için kendini zorlamışsın kusura bakma :) Apaçık belli olan bir ayette nasıl olur da bunu gözden kaçırdın anlayamadım doğrusu :)

Belirttiğin ayette yazdığınız gibi belirtiyor. Kısaca burayı okuyarak bile anlayabilirsiniz.
-Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür.


Değiştirilmeyen kelamın örnek gösterdiğin ayette Kur'an olduğunu açıkça belirtmiş. Sen aslında kendi sorularının cevabını bulmuşsun ama görmek istemiyorsun.

Benim yaratılış amacım Allah'a kulluk etmek. Bunu ne şekilde yapacağımı göstermek için de Elçiler ve Kitaplar gönderilmiş. Bu gönderilenler karşısında insanlar iman edenler ve etmeyenler olarak ayrılır. Allah ayetlerinden birinde anlam olarak ''Dinde zorlama yoktur'' buyurmuştur. Çıkartılan anlam; Bir kişiyi dine mensup etmek için herhangi bir zorlamada bulunulmamıştır. Ayriyetten dine girmemelerini engelleme adına da hiçbir zorlamada bulunulmamıştır. Ve Allah buyur ettiği bu ayette olduğu gibi aynı prensipte hiçbir insanı zorlamamıştır. Allah gönderdiği elçilerine iman edenleri engellemediği gibi, onları öldürmek isteyenlerede engel olmamıştır. Kitapları koruyanları engellemediği gibi, onları değiştirenleri ve yok etmek isteyenleri de engellemiyor. Allah, kötü görülen her şeyi engellese bu sefer dünyada kötülük namına bir şey kalmaz bu nedenle de imtihandan söz edilinemez.

Allah peygamberleri ve kitapları belli kavimlere, belli zamanlara göre göndermiştir. Ve o sadece o zaman ve kavme göredir. Allah bunun için kitapları koruma altına almamıştır. Çünkü gönderilen kitabın zamanı geçince tekrar bir kitap ve peygamber göndermiştir. Bilindiği üzere son gönderilen kitap Kur'an ve son gönderilen elçi Muhammed (Sav.) dir. Bu zamandan sonra hüküm sürecektir. Eğer son gönderilen kitap korunmasaydı daha sonraki asırlarda gelen insanların doğru yolu bulmaları mümkün olmayacaktı.
 

veli219

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ara 2012
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
ben bir sey anlamiyorum neden islam? bu dünyada o kadar cok dinler varki yidistanda inek maymun hatta farelere inanir onlari tanri bilir. islam dinine inananlarin sayisina gelince hiristiyanliktan daha az neden baska bütün dinleri anlar yada takmaz ugrasmaz da bu islama gelince hep durur ugrasir? bir arkadas dogru islam demis dogru islam diye bir sey yok belki dogru yorum diye vardir bence dinimiz kuran dogru bazilarin yorumlari yanlis olabilir . he sunida belirtmek isterim islamin disinda hangi dini dogru diyebilirsiniz ? istediginiz bir dini söyleyin ben en az 5-10yanlisi anlatim ateistim diyorsaniz onlarin tek bir lafi var görmedigime inanmam ,ben bilmem bu kadar basit diyor, ondan sonra her 50 senede bir fikrini degistiriyo yok biz yanlis bilmisiz bu böylemis yok eksik olmus evren söyle diye . herkesin dinine milletine saygi duyuyorum duyarimda ama islam ile bu kadar ugrasmaya gerek yok inanmazsan inanma kardesim .islam kendisini inandirmak zorunda degil o hiristiyanlik yehowa dinine mensup insanlar avrupada üye toplamak icin inandirmak icin 40 takla atiyor demedigi yapmadigi kalmiyor bizde öyle bir sey yok. islami anlamak öyle kolai olsaidi herkes islama inanirdi bence buda bir cesit imtihan.
saygilar
 

Leyli Mira

Kayıtlı Üye
Katılım
6 May 2011
Mesajlar
133
Tepkime puanı
6
Bizimde kimseye bir şey kanıtlamaya zorumuz yok güzel bir noktaya değinmişsin arkadaşım. Dediğin gibi inanmazsan inanma bu bana bir şey kaybettirmez. Ama benim takıldığım ilk nokta, inanmayan birine neden inanmıyorsun diye baskı yapıldığında İslam, zorlayıcı, kötü bir din olarak algılanıyor. Ama inanmayan biri İslam'ı karalayıcı bir şeyler söylediğinde 'aaa özgür düşünce işte bu, helal olsun düşündüğünü söyleye biliyor, eeveeet düşünce özgürlüğü budur!' Nerede düşünce özgürlüğü nerede aklındakini özgürce söylebilme ? Madem öyle ben onun inançlarına saygı duymak zorundaysam, oda benim inançlarıma saygı duymak zorunda. Eğer ben o inanmıyor diye onu eleştiremiyorsam, oda beni inanıyorum diye eleştiremez.
 

codzombi

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2011
Mesajlar
1,169
Tepkime puanı
119
@elessar islam diye bir şey yazmadım , islam olarak düşünüyorsan sorunu siz müslümanlar kendinizde arayın . demek ki islamla bağdaştığını düşünmüşsünüz.
 

Leyli Mira

Kayıtlı Üye
Katılım
6 May 2011
Mesajlar
133
Tepkime puanı
6
Siz kendiniz inanmıyorsunuz ki İslam'ı kastetmediğinize, ben nasıl inanayım bu dediğinize :)


Gerçekten komik bir durum :) Umarım aklınızdaki soru işaretlerine bir nebzede olsa ışık tutabilmişimdir. Size sadece tavsiyem şudur; bir görüş hakkında saygı duyulmak istiyorsanız, sizde saygı duyun.
 

veli219

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ara 2012
Mesajlar
32
Tepkime puanı
0
bende burda bir sey ögrendim eskiden böyle islami kurandaki su ayet celiskili su ayet mantiksiz diyene ben anlatmaya calisiyordum yok bu böyle söyle diye bundan sonra müsülmanlar disinda biri bana kurani surasi söyle celiskili diyorsa ben direk SANANE diyecem ben senin dinine laf soktummu ? ben senin kitabin varsa kitabini celiski dedimmi? sanane diyecem konu bitecek. anlamak istemeyene 1000 kere anlatsada anlamaz zaten .
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst