Sayın forum üyeleri, bu konuyu uzunca bir müddet düşündüm, açıp açmamakta kararsız kaldım. Bunun nedeni platformun İslam'i bir zemin olmaması ve farklı inanca sahip insanların empoze olarak algılamasından dolayı sürekli çekindim. Hiç bir insanı kırmadan kendi inancım olan İslam dininin hayatımıza dahil olmuş İslama aykırı olgularını kendi düşüncelerim ile sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, kabir azabından bahsetmek istiyorum. Müslüman olanlar bilirler, çocukluğumuzdan, yetişkinliğe kadar sürekli korkutulduk, mezarlıklar, azap mekanı olarak belleklerimize kazındı. Sevdiğimiz insanların ölümleri hep içimizde sıkıntı olarak yer edindi. Kabirde azap çekiyor mu çekmiyor mu, mekanı cennet mi cehennem mi, sürekli böyle soru işaretleri ile ölmüş yakınlarımızın yasını tuttuk.
Kur'an okuyor, ruhuna hediye ediyor, Allah'tan affetmesini diliyorduk. Cuma günlerini özlüyorduk, çünkü cuma günü kabir azabı kaldırılır diye bize empoze edildi. Cuma günü ölenleri şanslı sayıyorduk, çünkü ölenler şehit oluyordu ve daha niceleri...
Hayatımızı bu kadar derinden etkileyen, belki psikolojimizi bile değiştiren bu olguların cevabını hiç Kur'an'dan aramadık. Allah ne diyor diye hiç sormadık, çünkü hacı, hocalar bize böyle öğretti, bizlerde kabul ettik.
Oysa ki, Kur'an muazzam bir şekilde ölüm ve sonrası hakkında ayetler ile donatılmış. Kişinin ölümünden tutun, öldükten sonra ne olacağı, ne kadar süre ölü olarak kaldığına kadar, detaylı bir şekilde açıklıyor. Çok tuhaf bir durum var, bu kadar ölüm ve sonrası ayetler olmasına rağmen tek bir ayet bile kabir azabı yada kabir ritüelleri hakkında bilgi vermiyor. Hatta kabir azabı ile ilgili en küçük bir işaret bile yok. Münker ve Nekir'den tutun Azrail isimli meleğe kadar, neler neler biliyorsak, bunların hiç ama hiçbiri Kur'an'da yer almıyor.
Kur'an'da olmayan bu durumları niçin Kur'an lafzı gibi hayatımıza katıyoruz?
Önceden, Azrail'in bütün canları tek seferde alabilecek kudrette olduğunu sanırdım, hatta güneş örneği verirlerdi, güneş nasıl bütün insanları aynı anda aydınlatıyor ise Azrail'de bunun gibi bütün insanları aynı anda öldürebilecek kudrete sahiptir diye belleğime yerleşmişti.
Azrail kelime olarak Kur'an'da geçmez, Kur'an bu konuda Melek-ül mevt olarak ölüm meleğinin ismini açıklıyor. Bir melek olarak da ifade edilmez, ölüm melekleri olarak bahsedilir.
Bir de bunun masalsı teferruatları vardır, o kadar uzun ve insanı farklı bir dünyaya götüren anlatımlarla hafızalara yer edinir ki asla unutmak mümkün olmaz.
Allah, Kur'an'da bir insan öldükten sonra dünya ile ilgili bütün işlemleri sona erer diyor. Yeniden dirilişe kadar ölen kişi dünya hayatına dair hiçbir eylemde bulunamaz diyor.
Fakat bizlere böyle öğretilmedi, evliyalar, şehitler, Allah dostları dediğimiz kişiler vs bunlar insanlara yardımlarını sürdürmeye devam eder diye empoze edildi.
Türbelere gider, dua ederiz, yardım dileriz, adak adarız, bütün isteklerin sonunda Allah'ım sen yardım et diye noktalarız. Sen etmezsen kimse yardım edemez der ve psikolojik olarak çok sadık bir müslüman profilini beynimize aşılarız.
Oysa Fatiha suresini arapça ne güzel okuruz fakat içerisine bir baksak Allah ne diyormuş diye bir merak etsek, bu yaptıklarımızın nasıl İslam'a aykırı bir durum olduğunu hemen farkederdik.
Neden türkçe okuyalım ki, orjinalini okumak daha sevap diye öğretildi, anlamasak bile sorun değil, ses titreşimleri ile sevap kazanmaya devam...
Kur'an'ı hayatımızı şekillendiren bir kitap olarak değil, sevap makinası olarak gördük.
Kur'an hayatımızı şekillendirmiyor sa gece gündüz okunsa da bir fayda etmeyeceğini yine Kur'an bizlere söylüyor. Fakat bu olgular öyle bir empoze edilmiş ki Kur'an söylediği halde vazgeçemiyoruz. Beyin o kadar kabullenmiş ki Allah kitabında ifade ettiği halde vazgeçemiyoruz.
İslam'ı akıl dini olarak değil nakil dini olarak görenlerin argümanlarından olan Hurileri sanırım bilmeyen yoktur. Hitap açısından kadınlara iltifat olarak kullanıldığından hafızalarda en güzel kadın figürü olarak yer edinmiştir.
Erkekler, cennette kendilerine verilecek Huriler ile sevinirken kadınlar 2. plana atılmaya çalışılmış. Baş rolde hep erkekler var, Huri erkeklere veriliyor, kadınlara birşey yok yada ölen şehitler kadınlara diye saçma sapan bir anlayış İslam dinine girmiş bulunuyor.
Kur'an'ı bir kez okuyan insan Hurilerin cinsiyetinin bile geçmediğini görecek ve bu tanımlamaların aslında cennet hizmetkarları olduğunu anlayacaklardır. Fakat insanlar ************ objeleri yaratmayı tarih boyunca sevmişlerdir. Bunun için Kur'an'ın hizmetkar olarak bildirdiği Huri, Gılman vs gibi varlıkları ************ ihtiyaçlarını karşılayan canlılarak olarak tanımlamışlardır.
Malumunuz en çok sabote edilen konulardan birisidir. Senaryolar o kadar çoktur ki saymakla bitmez. Her eyleme bir Huri her amele bir Huri diye masallar ve iftiralar sürüp gitmektedir.
Allah'ın yaratmış olduğu, Kur'an'da ismi geçen varlıkların iradelerinin sadece Allah'ın iradesine bağlı olduğunu sanırım Kur'an'ı anlamadan, anlayamayacağız.
Öncelikle, kabir azabından bahsetmek istiyorum. Müslüman olanlar bilirler, çocukluğumuzdan, yetişkinliğe kadar sürekli korkutulduk, mezarlıklar, azap mekanı olarak belleklerimize kazındı. Sevdiğimiz insanların ölümleri hep içimizde sıkıntı olarak yer edindi. Kabirde azap çekiyor mu çekmiyor mu, mekanı cennet mi cehennem mi, sürekli böyle soru işaretleri ile ölmüş yakınlarımızın yasını tuttuk.
Kur'an okuyor, ruhuna hediye ediyor, Allah'tan affetmesini diliyorduk. Cuma günlerini özlüyorduk, çünkü cuma günü kabir azabı kaldırılır diye bize empoze edildi. Cuma günü ölenleri şanslı sayıyorduk, çünkü ölenler şehit oluyordu ve daha niceleri...
Hayatımızı bu kadar derinden etkileyen, belki psikolojimizi bile değiştiren bu olguların cevabını hiç Kur'an'dan aramadık. Allah ne diyor diye hiç sormadık, çünkü hacı, hocalar bize böyle öğretti, bizlerde kabul ettik.
Oysa ki, Kur'an muazzam bir şekilde ölüm ve sonrası hakkında ayetler ile donatılmış. Kişinin ölümünden tutun, öldükten sonra ne olacağı, ne kadar süre ölü olarak kaldığına kadar, detaylı bir şekilde açıklıyor. Çok tuhaf bir durum var, bu kadar ölüm ve sonrası ayetler olmasına rağmen tek bir ayet bile kabir azabı yada kabir ritüelleri hakkında bilgi vermiyor. Hatta kabir azabı ile ilgili en küçük bir işaret bile yok. Münker ve Nekir'den tutun Azrail isimli meleğe kadar, neler neler biliyorsak, bunların hiç ama hiçbiri Kur'an'da yer almıyor.
Kur'an'da olmayan bu durumları niçin Kur'an lafzı gibi hayatımıza katıyoruz?
Önceden, Azrail'in bütün canları tek seferde alabilecek kudrette olduğunu sanırdım, hatta güneş örneği verirlerdi, güneş nasıl bütün insanları aynı anda aydınlatıyor ise Azrail'de bunun gibi bütün insanları aynı anda öldürebilecek kudrete sahiptir diye belleğime yerleşmişti.
Azrail kelime olarak Kur'an'da geçmez, Kur'an bu konuda Melek-ül mevt olarak ölüm meleğinin ismini açıklıyor. Bir melek olarak da ifade edilmez, ölüm melekleri olarak bahsedilir.
Bir de bunun masalsı teferruatları vardır, o kadar uzun ve insanı farklı bir dünyaya götüren anlatımlarla hafızalara yer edinir ki asla unutmak mümkün olmaz.
Allah, Kur'an'da bir insan öldükten sonra dünya ile ilgili bütün işlemleri sona erer diyor. Yeniden dirilişe kadar ölen kişi dünya hayatına dair hiçbir eylemde bulunamaz diyor.
Fakat bizlere böyle öğretilmedi, evliyalar, şehitler, Allah dostları dediğimiz kişiler vs bunlar insanlara yardımlarını sürdürmeye devam eder diye empoze edildi.
Türbelere gider, dua ederiz, yardım dileriz, adak adarız, bütün isteklerin sonunda Allah'ım sen yardım et diye noktalarız. Sen etmezsen kimse yardım edemez der ve psikolojik olarak çok sadık bir müslüman profilini beynimize aşılarız.
Oysa Fatiha suresini arapça ne güzel okuruz fakat içerisine bir baksak Allah ne diyormuş diye bir merak etsek, bu yaptıklarımızın nasıl İslam'a aykırı bir durum olduğunu hemen farkederdik.
Neden türkçe okuyalım ki, orjinalini okumak daha sevap diye öğretildi, anlamasak bile sorun değil, ses titreşimleri ile sevap kazanmaya devam...
Kur'an'ı hayatımızı şekillendiren bir kitap olarak değil, sevap makinası olarak gördük.
Kur'an hayatımızı şekillendirmiyor sa gece gündüz okunsa da bir fayda etmeyeceğini yine Kur'an bizlere söylüyor. Fakat bu olgular öyle bir empoze edilmiş ki Kur'an söylediği halde vazgeçemiyoruz. Beyin o kadar kabullenmiş ki Allah kitabında ifade ettiği halde vazgeçemiyoruz.
İslam'ı akıl dini olarak değil nakil dini olarak görenlerin argümanlarından olan Hurileri sanırım bilmeyen yoktur. Hitap açısından kadınlara iltifat olarak kullanıldığından hafızalarda en güzel kadın figürü olarak yer edinmiştir.
Erkekler, cennette kendilerine verilecek Huriler ile sevinirken kadınlar 2. plana atılmaya çalışılmış. Baş rolde hep erkekler var, Huri erkeklere veriliyor, kadınlara birşey yok yada ölen şehitler kadınlara diye saçma sapan bir anlayış İslam dinine girmiş bulunuyor.
Kur'an'ı bir kez okuyan insan Hurilerin cinsiyetinin bile geçmediğini görecek ve bu tanımlamaların aslında cennet hizmetkarları olduğunu anlayacaklardır. Fakat insanlar ************ objeleri yaratmayı tarih boyunca sevmişlerdir. Bunun için Kur'an'ın hizmetkar olarak bildirdiği Huri, Gılman vs gibi varlıkları ************ ihtiyaçlarını karşılayan canlılarak olarak tanımlamışlardır.
Malumunuz en çok sabote edilen konulardan birisidir. Senaryolar o kadar çoktur ki saymakla bitmez. Her eyleme bir Huri her amele bir Huri diye masallar ve iftiralar sürüp gitmektedir.
Allah'ın yaratmış olduğu, Kur'an'da ismi geçen varlıkların iradelerinin sadece Allah'ın iradesine bağlı olduğunu sanırım Kur'an'ı anlamadan, anlayamayacağız.