Oğuzhan Söylencesindeki Metafizik Anlamlar

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
"... (Oğuz Han doğduğunda), yüzü gök, ağzı ateş kızılı, gözleri al, saçları ise kara idi!..." (1)
Oğuz Han Söylencesi böyle başlıyor ve biz bu yazı dizimizde Türk Söylencelerindeki ( Mitoloji) simgeciliğe “Ezoterizm” üzerinden bir inceleme yapacağız.
Ezoterizm’in Türkçe’deki karşılığı “batınilik ve içrek” sözcükleridir.
Ezoterizm, simgelerin ardındaki bilgiyi, egzoterizm ( zahiri, dışrak) ise asıl bilgiyi simgelerin ardına saklamak için ortaya çıkarılan öykü ile topluma verilen bilgidir.
Her ne kadar ezoterizm, genel olarak sadece seçilmiş topluluklara verilen metafizik öğretiler olarak görülüyorsa da, düşünceme gore bir zamanlar ezoterik bilgiler, herkesin katıbildiği okullarda veriliyordu.
Bu okullarda hem ezoterik öğretinin ardındaki metafizik öğreti hem de sözkonusu öğretinin ne suretle simgelerle öyküleştirildiği anlatılıyordu. Bu yöntem sayesinde asıl bilgi sıradan halkın anlamakta zorlanacağı bir bilgi olması sebebi ile zaman içerisinde kaybolma tehlikesi yaşayabilsede, öyküleştirilmiş hali yani asıl bilginin, ezoterik bir perde ile saklandığı söylence biçimi rahatlıkla kuşaktan kuşağa anlatılacabilecek ve bozulmadan günümüze kadar gelebilecektir.
Verilen bilgi metafizik öğreti idi. Metafizik görürnen görünmeyen gerçekliği araştıran felsefi alandır. Metafizik ile uğraşan kişi, bilimsel verilerle yapılan açıklamalarla yetinmez, bilimsel yöntemlerle fizik alemininde gözleyemediğimiz, ölçülemediğimiz ve deneyemediğimiz açıklamaları da kabul eder.
Böylece Türk Söylenceleri’nin gelişi güzel ortaya çıkmadığını ve atalarımız tarafından zamanın belirli bir devresinde özel olarak tasarlanıp, halkın düzeyine indirildiğini yani öyküleştirildiğini göreceğiz ve bilginin neden sonraki kuşaklara öykü olarak aktarıldığını da.

Ne demek istediğimi ve tam olarak neyi anlatmak istediğimi yazıyı okudukça ve üç beş satırlık bir öykü gibi gözüken yazıdan simgeler çözüldüğünde , ortaya gizlenmiş bir metafizik öğreti çıkınca anlayacaksınız.

Bu çözümlemeyi yapmadan bir “Türk Geleneği’ne” bakarak, hem “Oğuz” adının anlamına dair seçeneklerden birisini hem de tarihimize dair bazı önemli bilgileri göreceğiz ve bu arada yavaş yavaş konuya ısınmış olacaksınız.

TÜRKLER VE OĞUZLAR

Hepimizin bildiği gibi Orta Asya’daki savaşlar sonucu yavaş yavaş Hazar Deniz’inin Kuzey ve Güney ( Horasan) tarafından batıya göçler başlar ve en sonunda Moğol-Türk Hükümdarı Cengiz Han’ın etkisi ile bu göçler hızlanır ve tamamlanır.
Bu süreçte Horasan, Azerbeycan, Kerkük, Halep, Kırım, Kafkasya, Anadolu ve Balkanlara uzanan alana Türk boylarından Oğuzlar, Kıpçaklar, Karluklar, Kalaçlar ( Halaç), Peçenekler, Çiğiller, Uygurlar gibi farklı Türk boyları göçmüştür.
Bunlardan Oğuzlar ve Kıpçaklar ağırlıklı olanlardır. Selçuklu’yu kuran Oğuzlar’ın Kınık Boyu, Osmanlı’yı kuran Oğuzlar’ın Kayı Boyu’na bağlı Karekeçilliler’in Birecik kolundan Softalı Cemaati’dir. (2)

Oğuz Söylencesi’nde Oğuz Han’ın kendisine tabi Kıpçaklar, Kanglılar gibi değişik Türk boylarına ad vermesi de anlatılır ama destanın bu kısmı şimdilik konumuzun dışında kalıyor.

Gelelim Oğuz Sözcüğü’ne:

Oğuz sözcüğünün anlamı üzerine çeşitli iddialar vardır.

Bunlardan en çok kabul göreni Ok+u+z: Oklar: Boylar tanımıdır.

"Z" eki "İkiz: İkiler", "Boynuz: Boyunlar" örneklerinde olduğu gibi çoğul ekidir. Yani Oğuz Han simgesel bir addır.

Kırgız adı içinde en mantıklı açıklama buna göre yapılır; Kırk+ı+z: Kırklar.
Kırk simgesi çokluğu ifade eder; Kırgızlar’ın, çok sayıda kabileden bir araya geldiği anlamına gelir.
“Oklar” yani “Boylar” anlamına gelen Oğuz sözcüğünün genel olarak kişioğlunu (insanlığı) kapsadığını düşünebiliriz.
Yani Oğuz Han genel olarak kişioğullarının ya da Oğuz Boyları’na mensup kişioğullarının genel simgesi idi. Oğuz sözcüğü de “boylar” demekti.
Burada bir Türk Geleneği’ni daha açıklamak gerekiyor.
Dede Korkut Destanı (3) kahramanları ve Alevi- Bektaşi Erenleri şahıs adları ile değil, mensup oldukları Türkmen/ Yörük boyunun adı ile anılırlardı. (4)

Örnekler:

Koyun Abdal : Koyunlu obasının abdallık makamındaki ereni.

Ede Bali : Ede ve Bali obalarının bir ara gelmesi ile oluşmuş Edebali boyundan bir ileri gelen.

Pir Sultan Abdal : Pirsultanlı obasının abdallık makamındanki ereni.

İlyas Baba : İlyaslı obasının babalık makamındaki ereni

Saru Saltuk : Saru Saltuklu obasından bir ileri gelen.

Hacı Bektaş-ı Veli : Hacı Bektaşlı obasının velilik makamındaki ereni.

Örneğin Hacı Bektaş'ı Veli'nin asıl adı Seyyid Muhammed bin İbrahim Ata'dır. (5)
Pir Sultan Abdal'ın ise Haydar…
Araştırmalarda farklı dönemlerde ortaya birden fazla Pir Sultan Abdal ve

Sarı Saltuk çıkmasının nedeni de budur; aynı obadan farklı zamanlarda ortaya çıkmışlardır.
Dede Korkut'tan da örnek verirsek:

Kanlı Koca Oğlu Kanturalı

Koca , aile içerisinde yönetici demek olduğu gibi oymak içinde de yönetici ailedir. Burada Kanlı obasının yönetici oymağının Kanturalılar olduğunu anlıyoruz. Kanlı Kocaoğlu Kanturalı diye adlandırılan kahramanın asıl adını ise bilmiyoruz.
Uşun Koca oğlu Seğrek ( Zeyrek) örneğinde ise tarihi kayıtlardaki iki Türk boyunu görüyoruz; Usunlar ve Seğrekler.

Özetle Oğuz Han'ın buradaki anlamı:
1-) Oğuz: Ok+u+z: Oklar: Boylar = Kişioğulları ( insanlar)

2-) Oğuz adıyla anılan boyun kahraman hatta göksel (kutsal) kökenli görülen önderi.

Yazıda ilerleyince Oğuz sözcüğünün üçüncü bir anlamı daha ortaya çıkacak.
Oğuz Han, bu söylencede, doğduktan hemen "üç gün" içinde konuşmaya başlıyor, 40 gün sonra ayaklanıyordu ama bir Altay Destanı'nda benzer bir kahraman "yedi" günde beşiğini kırıp, bir yiğit oluyordu. (6)

Oğuz Han Söylencesi’nde “üç ve kırk” sayıları ile simgelenen olay, başka bir Türk destanında yedi sayısı ile simgeleniyor. Demek ki, Oğuz Destanı’nın tasarlandığı dönemde “üç” sayısı simge olarak önemli görülüyordu.

40 sayısı ise çokluğu ifade eder. 40 gün 40 gece denirken bu 32 gün de olabilir 45 gün de olabilir.

Söylencede “üç” sayısının kulanımından bahsediyorduk.
Birazdan göreceğimiz üzere Oğuz Han, iki hatun ile evlenir ve toplamda üç kişi ederler.
Ve de her iki eşinden üçer çocuğu olur.
Göktürkler bastırdıkları paraya üç adet ay yıldız yerleştirmişlerdi. (7)
Aslında bu parada “hilal” halindeki ayların tepeye bakması ve kayık biçiminde görünmesi de ilginç bir durumdur ama bu da ayrı bir yazı konusudur.
Üç sayısına daha sonra tekrar döneceğiz.
Bu söylencedeki Oğuz Han'ın yüzü, Gökböri ( Gök Yeleli Kurt) (8) örneğinde olduğu gibi tanrısal olduğu için gök rengi olarak tanımlanmıştı.
Bu da “Göktürk” geleneğine uygundur ; Oğuz Han'ın kendisinin de Oğuzları simgelediğini kabul edersek, “Gökoğuz” adı ile karşılaşmış oluruz.
Oğuz’un kutsal olduğunu gösteren “gök” simgesi destanda, bizim birazdan incelemeye başlayacağımız “evlilik” bölümünde esaslı bir yer tutmaktadır..
Biz bu yazıda Oğuz Söylencesi’nin “evlilik ve çocuklar ile torunların ortaya çıkış” bölümünü inceleyeceğiz. Söylencenin geri kalan kısmı daha sonraki yazılara yeri geldikçe konu olacak.
Ama söylenceye geçmeden once söylencelerin neden ve nasıl ortaya çıktığına Simya (Alşimi) Geleneği üzerinden bakalım:
" ... Antik Çağda, inisiyasyon merkezlerinde kavuşulan gerçeği anlatmak için en yaygın yöntemlerden biri de sembolik hikayelerdir. Mitolojiler ve halk masalları buradan kaynaklanmaktadır.
Herkül'ün maceralarının bir köylüye, bir bilimadamına ve bir inisiyeye ifade ettikleri, vakkalar, yasalar ve ilkeler kademelerine göre üç seviyeli olmaktadır.
Örneğin Alşimi geleneğine göre mürşit, kinayelerle ya da mesellerle konuşmalıdır. Tabii ki, temsili masallar öyle uydurma olmayacak, aksine bir takım gerçekleri en iyi biçimde temsil edebilir olacaktır. (9)

İşte Oğuz Söylencesi’ni tasarlayan atalarımız bu geleneğe hakimdiler atalardan gelen bilginin kaybolmaması için Oğuz Söylencesi’ni tasarladılar zira kişioğlunun uygarlığında düşüş başlamıştı ve bazı bilgilerin korunması ve kendilerinden onlarca göbek sonra gelecek torunlarına aktarılması gerekiyordu.
Ve söylenceyi incelemeye başlıyoruz, atalarımız bize ne anlatmak istemişler hep beraber görelim.

Oğuz Söylencesi’nde Oğuz Han'ın Evlilikleri :

Birinci Eş:

"Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tanrıya yalvarırken karanlık bastı.

Gökten bir gök ışık indi. Güneşten ve aydan daha parlaktı.

Bu ışığın içinde alnında kutup yıldızı gibi parlak bir ben bulunan çok güzel bir kız duruyordu.
Bu kız gülünce gök tanrı da gülüyor, kız ağlayınca gök tanrı da ağlıyordu. Oğuz bu kızı sevdi ve bu kızla evlendi.
Günler ve gecelerden sonra bu kız üç oğlan çocuk doğurdu. Çocuklara Gün, Ay ve Yıldız isimlerini verdiler."
Gökten bir ışık iniyor, Gökten inmesi nedeni ile Göksel Ruhlarla ilgili olan kızdan, gezegenleri simgeleyen Gün(Güneş) , Ay ve Yıldız adlı çocuklar doğuyor.
(Alnındaki benin kutup yıldızı ile özdeşleştirilmesi ise alın şakrası ve kutup yıldızı ekseninde de incelenebilinir.)
Bunlara Bozok deniyor:

Bozoklar :
Günhan : Sembolü Şahin; Oğulları : Kayı , Bayat, Alkaevli , Karaevli
Ayhan : Sembolü Kartal; Oğulları : Yazır , Dodurga (Toturka ), Döğer ( Tokar, Töker),Yaparlı
Yıldızhan : Sembolü Tavşancıl; Oğulları : Avşar, Kızık , Beğdili , Kargın

İkinci Eş:
"Oğuz ormanda ava çıktığı günlerden birinde göl ortasında bir ağaç gördü.
Ağacın kovuğunda gözü gökten daha gök, saçı ırmak gibi dalgalı, inci gibi dişli bir kız oturuyordu.
Yeryüzü halkı bu kızın güzelliğini görse dayanamaz ölüyoruz derlerdi. Oğuz bu kıza aşık oldu ve onunla evlendi.
Günlerden gecelerden sonra Oğuz’un bu kızdan da üç oğlu oldu. Bu çocuklara Gök, Dağ ve Deniz isimlerini koydular."
Gölde bir ağaç ortaya çıkıyor, su ve ağaç, dolayısı ile Yer-Su Ruhları ile ilgili olan kızdan yeryüzü ile ilgili Gök, Dağ ve Deniz adlı çocuklar doğuyor.
Buradaki Gök, uzay anlamında değil gökyüzü, atmosfer anlamındadır.
Bunlara da Üçok deniyor.

Üç Oklar :
Gökhan : Sembol: Sungur ; Oğulları : Bayındır , Çavuldur , Çepni , Peçenek
Dağhan : Sembol: Uçkuş ; Oğulları: Salur , Alayuntlu , Eymür , Yüregir (Üreğil)
Denizhan : Sembolü Çakır ; Oğulları: İğdir , Bükdüz , Yiva , Kınık

Bozoklar: Uzayda bulunan gezegenler ile ilgili.
Üçoklar ise Yeryüzü…

Söylenceye Oğuz adının kişioğullarını temsil ettiği açıdan baktığımızda bir üçleme ile karşı karşıya olduğumuzu gösterir.

Gök - Yeryüzünde yaşayan kişioğulları - Yer- su…
Bu da bize Tonyukuk Anıtı'ndaki:
"Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındığında ikisi arasında kişioğlu kılınmış (yaratılmış). " sözünü tekrar hatırlatıyor.
Bu simgecilikte " Oğuz Han, yeryüzü ve gökyüzünün kızları" ile evleniyor.
Burada durup, Sembolizm'e/ Simgeciliğe bakmak gerekiyor. (10)
Okültizm, Simya, Taoculuk ve Yin-yang üzerinden simgelere bakacağız:
Lao Tzu, Taoculuk yapıtında eski çağın bilgelerinden bahseder yani altın çağın insanlarından (11)
Ve gerek Lao Tzu’nun anlattıklarından gerekse Taoculuk üzerine yapılan araştırmalardan anlıyoruz ki, Taoculuk ve Yin-Yang Simgeciliği, Çinlilere çok eski zamanlarda yaşayan atalarından gelen bir gelenek.
Ve bu gelenek atalarımızın binlerce yıl yaşadığı Asya’nın geleneği, bu nedenle Oğuz Söylencesi’nde Yin-yang uyumu olup, olmadığına bakacağız.
YİN YANG UYUMU VE OKÜLT VE SİMYA SİMGELERİ
OKÜLT DENGE:
Yerin ve Göğün Kızı ile Oğuz Kağan'ın evliliği, Oğuzların, doğa ve evren ile uyumunu simgeliyor.
Gök, “ pozitifliği” ve “ erilliği “ simgelerken, Yer-Su,”dişiliği” ve “negatifliği” simgeler.
Böylece Oğuz Han, gök ve yer-su kızları ile evlenerek dengeyi sağlıyor zira Okült Simgeciliğe göre Taç, Bilgelik ve Akla gerek duyar." (12)
"Taç"; dengedir, Denge için "Bilgelik" (pasif,negative, yin) ve "Akıl (aktif, pozitif, yang) gerekir.
Aklı simgeleyen Göğün Kızı ve Bilgeliği simgeleyen Yer-Su kızı ile evlenen Oğuz Han, Taçlanıyor yani dengeyi, evren ve doğa ile uyumu sağlıyor.
Söylence’de Bozok ve Üçok ayrımının nasıl doğduğu da simgecilikle anlatılır.
"...Buna (Ulug Turk) de derlerdi. (Irkil Ata) bir gece rüyasında altın bir yay ve üç gümüş ok gördü.
Bu altın yay doğudan batıya uzanıyor, bu üç gümüş ok da gece tarafına uçuyordu.
Uyanınca bunları Oğuz’a bildirdi ve bir nasihat etti. Oğuz , O'nun nasihatini dinledi.
Ertesi sabah oğullarını çağırdı. Dedi ki: (İhtiyarladı. Benim için artık Hakanlık kalmadı.
Gün, Ay, Yıldız siz güneşin doğduğu tarafa, Gök, Dağ, Deniz siz de gece tarafına gidiniz.)
Oğulları bu emri yaptılar. Gün, Ay, Yıldız bir çok hayvanlar, kuşlar vurduktan sonra bir altın yay buldular, babalarına getirdiler. Oğuz yayı üçe ayırdı. Parçalarını yine onlara vererek: ''Yay sizin olsun.
Yay gibi oku göğe fırlatınız. Adınız Bozok olsun “ dedi.
Küçük kardeşleri de bir çok hayvanlar, kuşlar vurduktan sonra, çölde bir gümüş ok buldular, babalarına getirdiler.
Oğuz oku üçe boldu. Yine onlara vererek:” Ok sizin olsun. Yay oku atar, siz de ok gibisiniz. Adınız Üçok olsun” dedi.
Bunun üzerine büyük kurultay toplandı. Herkesi çağırdı. 900 at, 9000 koyun kestirdi. 90 havuz kimiz hazırlattı.
Şölen verdi. Kendisi için direkleri altın kaplı, üzerleri zümrüt, yakut, firuze, inci ile altın islemeli otağını kurdurdu.
Otağın sağına kırk kulaç uzunluğunda bir sırık diktirdi. Tepesine bir altın tavuk , tavuğun ayağına beyaz bir koyun bağlattı.
Sol tarafına da kırk kulaç uzunluğunda bir sırık diktirdi. Tepesine bir gümüş tavuk, tavuğun ayağına bir siyah koyun bağlattı.

Sağ tarafta (Bozok)lar, sol tarafta (Ücok)lar oturuyordu. Böylece kırk gün kırk gece geçerek eğlendiler. Bundan sonra Oğuz yurdunu evlâtlarına verdi...."

SİMYA SİMGELERİ
Bozok adını alan Gün, Ay ve Yıldızlar Hanlar, güneşin doğduğu tarafa gidiyorlar ve altın bir yay buluyorlar. Üçok adını alan Gök, Dağ ve Deniz Hanlar ise gece tarafına gidiyorlar ve gümüş bir ok buluyorlar.
Simyacılar , zümrüt tabletde belirtilen “yukarıda olan, aşağıda olanın aynısıdır ” ilkesinden hareketle, her bir gezegen ile bir metal arasında bağlantı kurmuşlardır. (13)
Bozok'un simgesi olan Yay, altından yapılma ve Simya'da, Güneş'in madeni Altın'dır.

Üçokun simgesi olan Ok, gümüşten yapılma ve Simya'da Ay'ın madeni Gümüş'tür.

Bozoklar , aynı zamanda sağ kolu oluştururlar böylece burada da " altın tavuk ve ak koyunun" onlara, " gümüş tavuk ve kara koyunun" da, Üçoklara ait olduğunu görüyoruz.

YİN YANG SİMGELERİ

Üst satırlarda “ uyum” demiştik, üstte belirttiğimiz üzere Asya Coğrafyası’nda Tao Dini’nde , “uyum ve denge”, “Yin Yang” üzerinden algılanırdı.
Taoculuğun günümüzde en popüler hale gelmiş olan türü Şaman Dini olarak ortaya çıkmıştır.. (14)
Yang: Güneş, gündüz, ateş, hareket, ak, sıcak, erkek, yukarı, sağ

Yin : Ay, gece, su, durgunluk, kara soğuk, dişi, aşağı, sol
Buna gore ” Yaratılışın göreli dünyasında her şey Yin Yang ikiliğinde açıklanabilir. Ancak Yin Yang birbirinden ayrı değildir, aynı mıknatısın iki kutbu gibidirler. Bu yüzden hiç bir şey ne tamamen Yin ne de tamamen Yang değildir, biri diğerini içerir” (15)
Yay gerilerek, hareket ederken, ok, yay tarafından fırlatılmayı bekler. Asıl hareket eden ve dolayısı ile hareket ettiren yaydır.

Bozoklar, “yang'a” uygun olarak hareketli yayı aldıkları gibi sağ taraftaki, altın tavuk ve ak koyunu da almaktalar. Altın yani güneş , sağ ve ak simgeleri de Yang'dır.
Üçoklar ise “Yin’e” uygun olarak yay tarafından fırlatılmayı bekleyen oku alıyorlar. Ve de sol taraftaki gümüş tavuk ve kara koyunu da almaktalar, Gümüş, ay gezegenini temsil eder; ay, sol ve kara rengi de Yin'dir.

Bozoklar, “gökten inen ışıktan” ortaya çıkan kızın soyundan gelmeklerdir ve gök, erildir, yang da erildir.

Üçoklar ise “yer-su ruhlarından yani göl ortasındaki ağaç kovuğunda bulunan kızın “ soyundan gelmekteler ve yer-su dişildir, yin de dişildir.

Tavuk ve Koyun, 12 Hayvanlı Türk Takvimi'nde mevcuttur ancak burada neyi simgeledikleri hakkında bir fikrim yok belki de sadece koyun ile tavuğun kendisi değil renkleri simge olarak kullanılmıştı.

Öte yandan Yay Simgesi’nin Asya Geleneği’nde La Tzu tarafından farklı bir yorumu da vardır.
Göksel Tao'nun Yolu (16)

“ Göksel Tao'nun yolu bükülen bir yay gibi değil midir?
Yüksekte olan kısmı aşağıya biner, aşağıda olan kısmı yukarı çıkar.”

OKÜLTİZM - ÜÇLÜ İLKE:


Okültizm'de “ üçlü birlikler” önemlidir ve de evren “üç tür alemden “oluşmuştur.

Buna “ üçlü ilke” denir. ( 17)



1 - İlâhî Âlem (Ruh Plânı).

2 - Astral Âlem (Astral Plân).

3 - Fizik Âlem (Fizik Plân).



Bu üçlü birliği açıklayan klasik bir örnekle devam edelim.

Astral Alem ve Fotoğraf Benzetmesi:

-Okültistlerce, Astral Alem, negatif bir plân kabul edilir; astral alemde fizik âlemde bulunan her şeyin negatif bir kalıbı ve klişesi vardır.

-Bu tıpkı fotoğraf çekerken elimizde bulunan negatif klişe gibidir.

-Fotoğraf çekerken önce hakiki bir manzara; sonra negatif klişe; nihayet bu klişe vasıtası ile elde ettiğimiz resim." (18)

- Fotoğrafı çekilecek olan manzaradan kasıt, İlahi Alem'den südur edecek ( yayılacak)

olan İlke'dir; negatif klişe burada bu İlke'nin astraldeki yansımasıdır ve elde edilen de

bu İlke'nin fizik planda gerçekleştirilmesinin simgesidir." (19 )

Buna gore:

Yay : Büyük patlama (Big Bang) gerilimi

Oğuz/ Oklar : Ruhlar

Gök/ Evren : Astral Alem

Yer-Su / Dünya : Astral Dünya

Oğuz - Göğün Kızı : Fizik Evren ( Güneş-Ay-Yıldız)

Oğuz +Yer-Su Kızı :Fizik Dünya (Gök /hava - Dağ/toprak - Deniz/su )

Yay ve Okları ( Oğuz) harekete geçiren kaynak ise İlahi Alem.
Daha da açıklayalım:

Oğuz ve Göğün Kızı:

Söylencede Oğuz ile Göğün Kızı evlenmeden önce " Güneş, Ay ve Yıldız'ın" yani gezegenlerin olmadığını görüyoruz yani henüz fizik evren yok.
İlahi Alem'den yayılan İlke, Astral Alem'de negatif klişe örneğindeki gibi yansıyor.
Ama henüz Fizik Plan'da somutlaşmamıştır yani resim ortaya çıkmamıştır. İlahi Alemden südur eden Ruhlar yani Oklar/ Oğuz, Astral Alem'e temas eder ve resim yani “ Fizik Plan/Fizik Evren ortaya çıkar. Bu durumu, Oğuz'un Göğün Kızı ile evlenmesi ve bu evlilikten meydana gelen çocukların da adlarının " Güneş, Ay ve Yıldız'" olduğunu anlatarak simgelemişler.

Oğuz ve Yer-su Kızı:
Fizik Evren'in ortaya çıkması ile Ruhlar/ Oğuz yolculuğuna devam ediyor ve Astral Alem'deki Astral Dünya ile temas ediyor ve burada da resim yani Fizik Dünya ortaya çıkıyor. Bunu da Oğuz'un Yer-Su ile evliliği ve bu evlilikten Gök ( Atmosfer), Dağ ve Deniz adlı çocukların doğduğunu anlatarak simgelemişler.

Oğuz’un, südur ettiği İlahi Alem'i de simgelediğini hatırlarsak, anlarız ki, Göğün Kızı ve Yer-Su Kızı, Astral Alemi, Çocuklar ise Fizik Alemi simgeliyor.

Böylece Oğuz Söylencesi’ndeki Okültizm'in Üçlü İlkesi’ni tespit etmiş bulunuyoruz.

Oğuz'un Gök ve Yer-Su ile evliliklerinden Fizik Evren doğuyordu.

Peki bu ne işe yarıyordu?

Torunlardan anlıyoruz.

Torunların adı birer simge değildir , doğrudan "torun" olmaları bir simgedir.
Oğuz/Ruhlar, İlahi Alem'den yayılarak, Astral Alem'e geçmişler ve bu geçiş Fizik Alemi meydana getirmiş ve bu da Dünya'mızı…
Ve “ Ruhlar ( Oğuz/ Oklar)” bu sürecin sonunda Torunlar yani Kabileler yani Kişioğlu/ İnsanlık olarak ortaya çıkmıştır.
Bu simgecilikten Oğuzların, Okült simgeleri bildiklerini Üçlü İlke'nin varlığından haberdar olduklarını anlıyoruz.
Bu durumda atalarımızın, bu üçlü ilkenin insanda da var olduğuna da inandığını tespit ediyoruz. Zira “üçlü ilke”, evren için olduğu gibi insan içinde geçerlidir. (20)

1. Fizik Beden

2. Astral Beden

3. Ruh (Espri)

Burada da “İlahi Alem’den” südur eden” Ruh’un”, kendisine “ Astral Alem’de”, bir “ Astral Beden” edindiği sonrasında ise “ Fizik Beden “edinme aşamasına geçerek, fizik evrene dolayısı ile dünyamıza doğduğu inancını tespit ediyoruz.
Ancak burada bir nokta daha var. Söylenceden şunu anlayabiliyoruz ki, aynı süreçte dünyaya inen ruhlar olduğu gibi başka gezegenlere de ruhlar inmiş olabilir.

Alıntı
 

erhanozbay

Banlı Kullanıcı
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
122
Tepkime puanı
2
joseph-vargo-necronomicon-cthulhu.jpg
arkadaşlar bu tılsım ölüler kitabı dan orjinaldir nocronimonun orjinal tılsımı ne oldugu hakkında bilgisi olan varsa yazssın
 

oguzquee

Banlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2013
Mesajlar
25
Tepkime puanı
1
İş
Endüstri Mühendisliği öğrenci
Evet çok güzel bir yazı ismimi bu kadar sık duymamda ayrıca hoşuma gitti :))
 
Üst