Ölümsüzlüğün kapısı aralanıyor

peril

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
432
Tepkime puanı
16
Ölümsüzlüğün kapısı aralanıyor!

Ölümsüzlüğün kapısı aralanıyor! Darwin´e göre, Homo Sapiens yani biz evrimin en üst düzeyindeyiz, bunun göstergesi ise beslenmek için bir süper-yokedici olmamız.

Darwin´e göre, Homo Sapiens yani biz evrimin en üst düzeyindeyiz, bunun göstergesi ise beslenmek için bir süper-yokedici olmamız. Modern bilim ve teknoloji, çok uzun bir zamandan beri, insanın hayvanlardan daha üstün olduğunu tanımlamak ve kesinleştirmek için mücadele ediyor, bunun için tek bir engel var; doğanın kontrolu, eğer doğayı kontrol edebilirsek daha da doğrusu hayvanların yaptığı gibi doğa ile bütünleşebilirsek sonuca ulaşacağız. Ve doğayı kontrol etmemizin en önemli hedefi ise ölüm yani ölümü yenmek. Bilim ne yaparsa yapsın, ne kadar çabalarsa çabalasın yine de insanlar ölümün kurbanı olmaktan kurtulamıyorlar. Araştırmalar sürüyor, acaba ölümü yenmeyi başaracak mıyız? Daha ne kadar zamana ihtiyacımız var?

İnsan yaşamının süresi on yılda bir fizyolojik olarak artar. Beslenme sistemimizdeki düzelme ve gelişim, tıbbın başarıları ve sağladığı güven, göreceli olsa da kentsel yaşamın güvenliği ve son zamanlarda ilerleyen genetik araştırmalar gösteriyor ki, bazı yönlerden mekanik olsa da, çok yavaş bir tempoda yaşlanmayı kontrol edebiliyoruz. Şimdiye kadar, insanların yaşlanmakdan ölmeleri kaçınılmaz bir programdaki genetik bir kod olarak düşünülüyordu, birçok insan yeni buluşları bekliyor, en yeni ilaçları yutuyor, yaşam biçimlerini değiştiriyor ve uzun yaşamı kovalıyor. Yüzyıllar geçtikten sonra ilk kez, insan kültürü doğal ölümsüzlüğü hak ettiğinin bilincinde ve bunu istiyor.

DNA´nın ihaneti

İnsan bedeni, temel olarak kendini yenileyen ve onaran bir yapıdır; her üç günde bir deri elbisemiz yenilenir çünkü hücreler sabit olarak bölünür ve çoğalırlar ama bunun da bir sınırı vardır. Derinin büyük kayba uğradığı hallerde yetişemezler. Birçok hücre yaşlanır, DNA bunu engelleyemez veya DNA yenilenmez, zincir genetik olarak proteinlerin hasar görmesi için serbest bırakılmıştır. Berkley Üniversitesi´nden molekül bioloğu Judith Campisi, deri ve bağışıklık sistemindeki yaşlı hücre kümelerinin, 70 yaşlarındayken 30 yaşlarındakilere göre üst düzeylerde olduğunu tanımlandı. Bu iki sistemdeki yüksek oranda hücre bölünmesi öncelikle görünür yaş demekti. Öyleyse yaşlanma oluşumu için kayıp ve hasar daha çok hücre gruplarının sorumluluğundaydı. Bitkinlik, bedenin yıpranmasının doğal sonucudur, kromozomlar DNA´nın ayakkabı bağı benzeri yapısıyla ilişkilidir, DNA başlıklarına ise "Telomer" denir, bunlar DNA zincirinin veya bağının dağılmasını engellerler ve kromozomlar her bölündüklerinde yeni DNA zincirinin oluşturmak için hazırdırlar ama telomerler bunu kısa tutarlar veya uzun sürmesine engel olurlar.

Sonuç olarak, telomerler yeni DNA´nın oluşması için gereken sürenin kromozomlar tarafından kullanılmasına izin vermezler. Hücrelerin içini bir reaktöre benzetebiliriz, hücre sürekli yakıt üretir. Yaşlı insanlardan alınan hücrelerin araştırılması, bu yakıtın daha döllenmeden hemen sonra bir fetüs halindeyken tüketilmeye başlandığı göstermiştir. Kuramsal olarak, hücrelerin bu kadar hızlı ve çok çalışmasını engellemek ve yakıt tüketimini azaltmak mümkündür ama bu henüz kuram aşamasındadır. Çünkü hücrelerin insan olduktan sonra neden böyle çalıştıklarının cevabı henüz yoktur. Beden, enerjisinin büyük kısmını, yemekten sonra hazmederken kullanır, bir çok insanın metabolizması yavaştır, bazıları ise diet yaparak bu enerjinin kullanımını azaltmaya gayret ederler. Biologlar, laboratuar farelerinin yiyeceklerini ikiye bölüp azaltarak, yaşamlarını % 40 oranda uzatmayı başardılar. Los Angeles California Üniversitesi´nden biolog Roy Walford, günlük ihtiyacı olan 3000 kaloriyi, 1800´e indirerek, 120. yaşını kutlamayı umut ediyor. Walford´a göre yiyeceklerin azaltılması ve daha önemlisi doğru alınması, sağlıklı hücrelerin zarar verici ve yıkıcı protein gruplarından korunması yolunda ciddi bir adımdır. Özellikle de, E vitamini gibi antioxsidant vitaminlerin üst düzeyleri çok yararlı olmaktadır.

Ölümsüzlük yasal mı?

Biolojik araştırmaların umulmadık sonuçları yaşlanma oluşumunda yeni buluşları ortaya koyuyor ama normal olarak bunlar kısaltılmış olarak ancak özel tıbbi veya bilimsel yayınlarda yer alıyorlar ve toplum bunlardan haberdar olamıyor. Bunun için bir kuruluş oluşturuldu; "Yaşamı Uzatma Vakfı" kar amacı gütmeyen bir örgüt ve işi sağlıklı uzun ömür araştırmalarını duyurmak ve desteklemek; son haberler iletiliyor, yeni teknikler tanıtılıyor ve yeni ürünler duyuruluyor. Kuruluşun amacı, üyelerinin uzun yaşamaları için yardımcı olmak ve gelecekte gerekecek fonları yaratmak; ana hedef ise fiziksel ölümsüzlük. Slogan olarak da "Biz çabuk yaşlanmıyoruz, çabuk ölmüyoruz" diyorlar. 16 yıl evvel Hollywood´da Saul Kent ve William Faloon tarafından kurulan "Yaşamı Uzatma Vakfı"nın başı yasalarla dertte. Öncelikle önerdikleri özel beslenme metodları ve ilaçlara karşı çıkmaları yüzünden, FDA "ABD Beslenme ve İlaç Dairesi" tarafından sıkıştırılıyorlar. Ticari sistemin dışında olmaları bir diğer handikap. En büyük savaş ise, son yılların ünlü gençlik ilacı olan Melatonin için yaşandı ve yaşanıyor. Melatonin bir hormon ve bedeni yeniliyor. "Yaşamı Uzatma Vakfı", Melatonin´nin ticari amaçlı tıp kuruluşları ve doktorlar tarafından kontrol edilmesine karşı çıkıyor, benzeri diğer alternatif sağlık kuruluşları tarafından da desteklenen bu mücadelenin amacı ise, Melatonin ürünlerinin serbest ve ucuz satılması. Uzun süreli hastaların ilacı kullanmaya bütçeleri yetmiyor, buna rağmen dev ilaç tröstleri buna hiç aldırmadan kısıtlamayı sürdürüyorlar ve savaş sürüyor.

Onlar ölümü reddediyorlar ?

Öte yandan, ölümsüzlüğün şu anda varolduğunu da söyleyebiliriz. Uluslararası Ebedi Toplum Organizasyonu adlı kuruluş üç kişiyi ölümsüz olarak ilan etti; Charles P. Brown, Berna Deane ve James R. Stroke bir sosyal program oluşturdular; fiziksel ölümsüzlüğün bedenlerimizde gerçekten şifrelendiğini iddia ediyorlar, hücreler buna hazırlar, iş sadece onları bu oluşum için uyandırmakta. Bu üç ilginç insan "Together Forever-Ebediyen Beraber" adlı bir kitap yazarak olayı iyice tırmandırdılar; bakın ne yazmışlar; "Ölümsüzlük hücrelerini hissediyoruz, beden ölüm uykusuna benzeyen derin uyku nedeniyle buna zaten deneyimli. Ölümsüzlük zaten insanın en büyük arzusu ve amacı olarak hücrelerimizde her an titreşmektedir ve bu titreşim enerjisi hücrelerimizle bilincimiz arasında karşılıklıdır; derinlerde bunu anımsıyoruz; sürekli olarak, evet, ölümsüz doğdum, ölmek için doğmadım, demeliyiz; işte hücrenin uyanışı budur..."

Bu üç kişi, kendileri gibi düşünenleri biraraya toplayarak Scottsdale Arizona´da bir komün oluşturdular. Orada ilahi ölümsüzlüğü, fiziksel yenilenmeyi kovalarken, bedenlerini temizlemeye çalışıyorlar. O kadar ilginç düşünceleri var ki, oluşturdukları ölümsüzlük enerjisinin kendilerini kazalardan koruyacağına da inanıyorlar. Bütün bunlar bir yana ama bu olaya bilim dünyasının olumlu baktığı tek birşey var; o da bilinçaltının ölümü ve öleceğini önceden kabullenmiş olması, ama bu bir kuram, henüz bilinmeyen bir yöntemle bilinçaltı ölümü reddederse acaba neler olacaktır? Örnek ise, ölümcül hastaların çok azında görülen ölüme direnme gücü ve sonunda hastalığı yenmeleri; onlar ölümü reddediyorlar ve Azrail eli boş yerine dönüyor; İşte, gizem burada ama nasıl?

İnsanın ötesi...

Felsefi olarak İnsanlık mental, fiziksel ve sosyal olarak üst düzeylere ulaşma uğraşı içinde. Ölümsüzlükçüler, şu an içinde bulunduğumuz evrim düzeyinin çok uzadığı düşüncesindeler. Buna inananlar içinde bilindiği gibi, bedenlerini iddialara göre hemen ölmeden evvel ve genel olarak da ölür ölmez likit nitrojen içinde donduranlar bulunuyor. Bir kısmı ise, ölümsüzlüğün insanların bilinçlenmesiyle oluşacağını düşünüyorlar. Tıp ve psikoloji, insanın kişiliğinin nereden kaynaklandığını söyleyemiyor ama biyoloji şunu belirleyebilir; dünyasal insan düşüncesinden ve mental oluşumdan, beyinde çalışan elektriksel sinyaller sorumluysa ve eğer insan kişiliği veya ruh, beyinde bir etki doğuruyorsa yani söz konusu elektriksel sinyallere neden oluyorsa ve benzer bir etkiyi yapay bir beyinde yaratamıyorsak, öyleyse herşey kimyasal değildir ve ayrı, farklı birşey biryerlerde vardır. Bilgisayarları aklınıza getirin; bilgisayarın "hardware" denen teknik yeterliliği yani bedeni vardır, her program "software" ise bir kişiliktir; bedenin yani bilgisayarın farklı özelliklerini ayrı düzeylerde kullanır, hele bir de bilgisayarın ana belleği çok büyük veya genişse. Ama sorun hızdır, bilgisayar insandan hızlı bir hesabı yapabilir fakat bunu nasıl yapacağını kendi düşünemez. Anlaşılabildiyse, beden=bilgisayar ile program=kişilik/ruh benzerliği olabildiğince ortadadır.

Sonuçta görülüyor ki, insan ölümsüzlüğe, bilinç olarak, bilgelik olarak, istek olarak, hatta tıbbi olarak hazırdır ama yaşam biçimi olarak, tüm alışkanlıklarıyla ve oluşturduğu sistemlerle hazır değildir. Buna daha çok zaman var; belki de gerçekten evrim artık yeni bir aşamaya yani insanötesi insan aşamasına geçmeli...

Ölümsüzlük bizi melek veya vampir mi yapacak?

Her ne olursa olsun, ölümsüzlük gibi evrensel bir konunun karşısında olduğumuzda, öncelikle olumlu düşünmeliyiz. Ama dünyasal sorunlarımız vardır ve bunlar bizi korkutabilir; özellikle Üçüncü Dünya Ülkeleri´ndeki nüfus yoğunluğu ciddi ve endişe vericidir. Savaşlar sadece kaynakların ele geçirilmesi gibi basit ve ilkel bir neden için yapılmaktadır; doğal afetler ve açlık etkin ve öldürücüdür. Zengin azınlıklar gelişirken, fakir çoğunluk açlıktan ölmektedir; Bu arada, gelişmiş ülkelerde işşizlik dev oranlarda büyürken, emeklilik yaşının 65 yaş civarlarında olması, 20-40 yaş arasındaki kuşağın çalışma gücüne katılımını engellemektedir. Emeklilik ödemeleri, 80 yılı aşan uzun bir yaşam ortalamasında devletlere çok pahalıya malolacaktır hatta yıkıma neden olabilir. Ölümsüzler yaşam desteğini nereden alacaklar ve kendi dölleriyle nasıl rekabet edeceklerdir? Buna karşın bazı ölümsüzlükçülere göre, ölüm korkusunun kalkması toplumun beklentilerini ve sonuçta düzenini değiştirecektir. Tüm isteklerimizi, bir anda elde edemeyiz. Doğuştan gelen değerlerimiz ve tanımlamalarımız vardır önce bunları tolere etmeyi öğrenmemiz gerekecektir; Öte yandan, ölüm korkusu olmazsa, kaybedecek bir şeyimiz kalmaz. Eğer önümüzdeki bin yıl içinde ölümsüz olursak, ya bir melek ya da bir vampir olacağımız kesindir; bugün ektiğimiz tohumlara göre sonucu bekleyip göreceğiz.
alıntı:internet
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Ne yazık ki teknik olarak ölümsüzlük imkansız.Ölümsüzlük demek ebediyete dek baki kalmaktır.Bulunduğumuz evren dahi yaşlanıyor.Bizler sadece bu evrende zerreciğin zerrecikleriyiz.Madde olarak ölümsüzlük bu sebeple imkansızdır.Darwinizmle Azrail'i bir arada sunmaksa anlamsız.Ya darwin'in kendi kalıbında konuşabiliriz ya da ruh inancı kalıbında.İkisi ne yazık ki bir araya getirilemez.Darwin'e göre ruh yoktur,ilahi kudret yoktur.Herşey doğal olarak kendiliğinden birşekilde oluşmuştur.İnsan da işte bir zamanlar torikten kefalden sudan gelip sırayla bir nevi hayvanlık evrimlerini tamamlayıp insan alt türlerini oluşturmuş,günümüze kadar gelmiştir.Bu konu çok uzun konuşulabilir ama sonuç olarak hiçbir bilimsel gerçek insanın sonsuza kadar yaşayacağını,ölümsüz olacağını savunmaz,savunamaz.Ancak derseniz ki ruh tan konuşalım,o zaman Darwin'i başka bir yere almak durumunda kalırız.Yazıda belki açıkça Darwinizmle Ruhçuluk biraraya getirilmiyor ama yanyana kullanıldığını yazının sonunda anlayabiliyoruz.
 

yaman

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Eki 2008
Mesajlar
146
Tepkime puanı
3
Konum
Trabzon
Ne yazık ki teknik olarak ölümsüzlük imkansız.Ölümsüzlük demek ebediyete dek baki kalmaktır.Bulunduğumuz evren dahi yaşlanıyor.Bizler sadece bu evrende zerreciğin zerrecikleriyiz.Madde olarak ölümsüzlük bu sebeple imkansızdır.Darwinizmle Azrail'i bir arada sunmaksa anlamsız.Ya darwin'in kendi kalıbında konuşabiliriz ya da ruh inancı kalıbında.İkisi ne yazık ki bir araya getirilemez.Darwin'e göre ruh yoktur,ilahi kudret yoktur.Herşey doğal olarak kendiliğinden birşekilde oluşmuştur.İnsan da işte bir zamanlar torikten kefalden sudan gelip sırayla bir nevi hayvanlık evrimlerini tamamlayıp insan alt türlerini oluşturmuş,günümüze kadar gelmiştir.Bu konu çok uzun konuşulabilir ama sonuç olarak hiçbir bilimsel gerçek insanın sonsuza kadar yaşayacağını,ölümsüz olacağını savunmaz,savunamaz.Ancak derseniz ki ruh tan konuşalım,o zaman Darwin'i başka bir yere almak durumunda kalırız.Yazıda belki açıkça Darwinizmle Ruhçuluk biraraya getirilmiyor ama yanyana kullanıldığını yazının sonunda anlayabiliyoruz.
chillout kardeşim,Darwin ruh vardır veya yoktur demez Darwin tanrı tanımıyla uğraşmaz tanrıyla ilgilenmez biyolojik olarak ortaya attığı kuram vardır bu kuram üstüne oturtulan şeyler Darwini bağlamaz Darwin tanrıyıda ruhuda reddedmez ateist değildir
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
chillout kardeşim,Darwin ruh vardır veya yoktur demez Darwin tanrı tanımıyla uğraşmaz tanrıyla ilgilenmez biyolojik olarak ortaya attığı kuram vardır bu kuram üstüne oturtulan şeyler Darwini bağlamaz Darwin tanrıyıda ruhuda reddedmez ateist değildir
Şimdi Darwin'i bunlar bağlamıyor.Tanrı tanımıyla da ilgilenmiyor.Şahsı ateist olmayabilir belki tanımıyorum :D ama teoride ruha yer vermiyor.Adamın çalışmasını takip edeceksek ruhu bir kenara bırakmalıyız değil mi?
 

yaman

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Eki 2008
Mesajlar
146
Tepkime puanı
3
Konum
Trabzon
Şimdi Darwin'i bunlar bağlamıyor.Tanrı tanımıyla da ilgilenmiyor.Şahsı ateist olmayabilir belki tanımıyorum :D ama teoride ruha yer vermiyor.Adamın çalışmasını takip edeceksek ruhu bir kenara bırakmalıyız değil mi?
Tabiiki biyolojik bir kuramda zaten ruhun ne işi olabilir
 

amanita_a

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
99
Tepkime puanı
3
Yıllarca evrim prosesleri darwin saçmalıkları üzerine oturtulmuş bir biyoloji eğitimi aldım evrime de ölümsüzlüğede inanmıyorum.İnsan yaratıldığı ilk günden itibaren insandı sadece modifiye nesiller gelişti.Çok şükür ölüm var düşünsenize ölümsüz olduğunuzu korkunç bence neyse ki var....
 

likeufo

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ocak 2009
Mesajlar
82
Tepkime puanı
14
Yaş
41
İş
inşaat mühendisliği
chillout kardeşim,Darwin ruh vardır veya yoktur demez Darwin tanrı tanımıyla uğraşmaz tanrıyla ilgilenmez biyolojik olarak ortaya attığı kuram vardır bu kuram üstüne oturtulan şeyler Darwini bağlamaz Darwin tanrıyıda ruhuda reddedmez ateist değildir
Darwin'in tanrı tanımıyla uğraşmasına gerek yok. Çünkü zaten bunu kabul etmez. Eğer tanrının varlığını kabul etseydi canlının kendiliğinden var olduğunu, bir yaratıcı tarafından yaratılmadığını iddia etmezdi.
 

whitekristal

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Mar 2009
Mesajlar
27
Tepkime puanı
0
Konum
Dünyada bir yerde
İş
Yönetici
Yüzlerce sene yaşayan kişilerin var olduğunu tarih veya din derslerinden hepimiz biliyoruz. Mantığa uygun görünüyor.Gerçekten de ölümsüz olma düşüncesini içimize sindirebilirsek yani gerçekten istersek....neden olmasın ki !
Ama dünya açısından sonuçları...tam bir kaos olabilir.
 

gunes

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
10
Tepkime puanı
1
Yaş
40
Tibetteki lamaların bazılarının yaşının 150 den fazla olduğu söyleniyor.Üstelik de yaşlarını hiç göstermiyorlarmış:)Kutsal kitaplarda da yüzyıllar boyunca yaşamış kişilerden söz edilir.Aynı zamanda tarih boyunca efsanelere konu olmuş ölümsüzlük..Lokman hekimin ölümsüzlük iksirini bulduktan sonra yanlışlıkla Ceyhan nehrine döktüğü ve o gün bugündür Ceyhanın bulanık aktığı söyleniyor..Bir Çin imparatoru binlerce insanı ölümsüzlük mantarını aramaya bugünkü Japonya'ya gönderiyor.İnsanlar mantarı bulamayınca geri dönmüyorlar ve bugünkü Japonyanın temellerini atıyorlar:)...
Bana göre her ölüm bir intihar.İnsanlar yaşamdan korkuyorlar.Nasıl yaşayacaklarını bilemediklerinden biran önce önce ölmek istiyorlar.Yaşam=acı haline gelmiş.Bu yüzden her gün ölmektense bir kere gerçekten ölmeyi yeğliyorlar.Sigara içenler,alkol kulananlar,hız tutkunları,tehlikeli sporlar yapanlar en önden bilet kesiyorlar.Kazaları,felaketleri,intiharları,savaşları iştahla tvlerden gazetelerden takip edenler de öyle..Bilinçaltlarını bu çöplüklerle sürekli besliyorlar.Ya da dillerinden düşürmüyorlar bunu.'Açlıktan ölüyordum.Neredeyse ölecektim.Öldüm öldüm dirildim...'Bu söylemlerden ve davranışlardan sonra hala yaşıyor olmak bir mucize :)
Ölümsüzlük fikrine sıcak bakanlara Tanrılar Okulunu ve Parfümün Dansı adlı kitapları tavsiye ederim.Her iki kitapta da bir takım yöntemlerden söz ediyor..
 

Doganay

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
177
Tepkime puanı
13
Konum
Eskişehir
Ölümsüzlük değil ama bir çeşit elf hayatı gibi bir yaşamın ileride mümkün olabileceğine inanıyorum. Yani bütün hastalıklara, yaralanmalara ve yaşlanmaya çare bulunursa (ki bence yaşlanma da bir hastalıktır) dünyaya gelen bir insanın yüzyıllarca belki binyıllarca yaşaması mümkün olacaktır. Tabi bu durumda nüfus ve kıtlık problemi ile karşı karşıya kalınabilir ki bu durumda da doğum kontrolü konusunda çok sıkı yasalar uygulanması gerekir.
 

DNZ33

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Ocak 2009
Mesajlar
121
Tepkime puanı
7
Kuranda her nefis ölümü tadacaktır diyor.Darvinse bence sadece hayal aleminde yaşayan bir zat.onun teorileri bu zamana kadar zaten yalanlandı.Birde ölümsüzlük bence farklı bişey. Biz gerçek ölümsüzlük için uğraşalım. Paramız varsa okul hastane yapıp adımızı koyalım yaşasın.Ne bileyim Arkamızdan dua edecek bir nesil yetiştirelim.En iyi bildiğimiz işleri en iyi şekilde yaparak topluma faydalı olalım.Bırakın doğum kontrolunu filan.taze doğmuş bir bebekten güzel bişey varmı dünyada.Yaşlılık eğer bir hastalıksa ben birgün seve seve hastalanayım dizlerime torunlarım otururken ölüm bile acı gelmez sanırım. Dünya çok güzel ve dengeli kurulmuş zaten.Doğum ne kadar güzelse ölümde o kadar doğal bence.ben ölümsüz olmak istemezdimmm...:smash:
 

mecra

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2008
Mesajlar
482
Tepkime puanı
40
Biz çabuk gitmeye bakıyoruz millet ölümsüzlüğü bulmaya çalışıyor:DNeyse DNZ^^ e katılıyorum bir gün her nefis ölümü tadacak.Bu çabalar sadece süreyi uzatır başka da bir işe yaramaz...
 

|Ra|

Kayıtlı Üye
Katılım
15 Nis 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Darwin, Darwin, Darwin... Birazcık da Anthony Flew'den demir alın.
 

Baranov

Kayıtlı Üye
Katılım
25 May 2009
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Huzurun kapısı aralansa. Ölümsüz olmak isteyenleri ben dracula yani tepesten etkilenenler olarak adlandırıyorum. Bu inanışta olanlar allah'ın, cennet'in, ve asıl ebedi hayat'ın inkarcıları yani inanmayanlarıdır. Sizin aranızda da ölümsüzlüğün ve ebedi hayatın bulunacağına inanan varsa bir münazara ortamı yaratalım derim. Sonuçta ölümsüzlük varsa benim niye haberim yok :) yani demek istediğim Yüce rabbimiz bizi yaratırken bu dünyada sınamak için bizi tutuyor ve okul sürecinde bile sınavlara dayanamayan biz ömür boyu değil ölümsüz olarak sınavı kaldırabilecekmiyiz? Bilim adamlarının şaşırtmaları bunlar. 2008 ağustos ayında dünya bir meteor ile çarpışacak ve dünyanın büyük bir bölümü sonsuz evrende kaybolan bir ateş topu olacak demişlerdi. 2008 ağustos geçeli neredeyse 1 yıl oldu ve hala o meteor otobüs beklemekte...:devil2:
 

nagihan_01

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Şub 2010
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
en güzel cevap bu bence

Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi,35)
 

Voy

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ocak 2009
Mesajlar
525
Tepkime puanı
50
Sayın Baranov ve sayın nagihan_01,herkesin inancı kendisine ve başkadır karşınızda ki kişilerin inançlarına bu şekilde karşılık vermek saygısızlıktır hiç bir inanca yakışmamaktadır.Bana uzak ,bence burası açık demek başkadır bu şekilde belirtmek başkadır.Birbirimize,düşüncelerimize ve inaçlarımıza saygılı olalım lütfen.Şahsen inancım sizinkinden farklıdır.
 

paranoise

Kayıtlı Üye
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
95
Tepkime puanı
2
Konum
Eridu
İnsanların ölümü yenmek ve ölümsüz olmak için gayretlerini nedense hiç anlamıyorum. (artık hangi kesim uğraşıyorsa bu işlerle) ve şu benim şashi görüşümdür. Ölüm iyki var ve iyki ölüyoruz. Sonsuzluk kadar korkutucu birşey olabilir mi hele ki böyle bir dünya da. Ne güzel yaşayalım yaşlanalım ecelimizle göçüp gidelim. Ölümlü olmak iyidir ayrıca gene şahsen ben 200 sene yaşamak istemezdim ya da 3-4 asır.. :)
 

annunaki

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Haz 2010
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Beden ölüyor ama ruhen ölmüyorsun. Dolayısıyla zaten ölümsüzsün.
 

paranoise

Kayıtlı Üye
Katılım
24 May 2010
Mesajlar
95
Tepkime puanı
2
Konum
Eridu
Beden ölüyor ama ruhen ölmüyorsun. Dolayısıyla zaten ölümsüzsün.

Ruhen ölümsüz olduğumuzu biliyorum ruh tanrının bir parçasıdır kendinden koparıp bize verdiği. Benim kastettiğim bu dünyada ölümü yenmeye çalışanlaraydı. ;) Sevgiler.
 

Kar

Elit Üye
Katılım
24 Mar 2009
Mesajlar
637
Tepkime puanı
96
Lokman hekimin bulduğu ve kaybettiği ölümsüzlük neydi acaba. Varki bulmuş.Ölümsüz olmakla ,ölümü tatmak farklı şeylermi acaba? Bu terimlerin daha derin anlamları olsa gerek.
 
Üst