Anka (Simurg) Kuşu Sembolü

Diagramma

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Ara 2008
Mesajlar
95
Tepkime puanı
19
Yaş
31
Konum
İstanbul
Anka, birçok tradisyonda yer alan efsanevi kuşun Farsça'daki adlarından biridir. Eski Yunan mitolojisinde "", Arap tradisyonunda "Anka", Çin'de "Tanniao" ve kimi tradisyonlarda "Homa" ya da "Rokh" adını alır.

Simurg (Simorgh), İran tradisyonunda insan dili bilen, mesajcı, sırdaş, hikmet sahibi, mükemmel bir kuştur. Kahramanları taşır, uzak mesafelere yolculuk yaptırır ve yakıp kendisini tekrar çağırabilsinler diye onlara kendi tüylerinden birkaç tane bırakır.

Arap tradisyonuna göre bu kuş, efsanevi Kaf Dağı'nın üzerindedir; Yunan mitolojisine göre öldükten sonra küllerinden doğan harika bir kuştur; Taoizm'de ise ölümsüzlüğün sembolüdür.

Sufi Ferideddin Attar, efsane ve masallardaki bu kuştan "kendini aramanın sembolü" olarak söz eder; masallardaki kahraman, sonunda, uzaklarda aradığı şeyin aslında çok yakınında olduğunu, yani kendisinde veya kendi içinde olduğunu idrak eder. Bu, "kendini bilme" sembolizmi, inisiyatik ifadelerle, inisiyatik ölüm ve başkalaşım geçirerek yeniden doğuş, mistisizmdeki ifadelerle, "uyanma, aydınlanma, kurtulma" olarak ifade edilir.

Kısaca, Simurg Kuşu, bir tekamül hedefinin sembolüdür ki, bu hedef ezoterik bilgilerde nefsaniyetini tümüyle alt etme ve 'Dünya gezegeni okulu' ndan mezun olacak düzeye gelme olarak ifade edilir.

Kimi yazarlar Hindu tradisyonundaki Garuda ve eski Mısır tradisyonundaki "Bennu" kuşunu Simurg ile bir tutarlarsa da, bu kuş Simurg (Anka) Kuşu'ndan çok farklı niteliklere sahip olarak betimlenir ve daha farklı anlamlara gelir.

Alıntıdır.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,246
Tepkime puanı
3,122
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;

papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);

Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;

baykuş yıkıntılarını özlemiş,

balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;

"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.

Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan
sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
 

Türkmenoğlu

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Ara 2012
Mesajlar
105
Tepkime puanı
14
RUH, SİMURG, ZÜMRÜDÜANKA olarak da bilinir, efsanelerdeki dev kuş. Yemek amacıyla filleri ve başka iri hayvanları kaldırıp taşıdığı söylenir. Ünlü Arao öyküleri Bindir Gece Masalları’nda adı geçer. Venedikli gezgin Marco Polo da, Madagaskar’ı ve Doğu Afrika açıklarındaki öbür adaları anlatırken bu kuştan söz eder. Marco Polo’ya göre, Kubilay Han bu yörede Anka kuşunun aranmasını istemiş ve kendisine büyük olasılıkla aka tüyü diye rafya palmiyesinin yaprağı getirilmişti. Büyük olasılıkla bir balıkçıl türü olan bu kuş, Tanrı tarafından kusursuz olarak yaratılmış, ancak sonradan bir belaya dönüşmüş ve öldürülmüştür. Anka, ortaçağ Arap ve Fars bilim kitaplarına da girmiştir.


Batı dillerine Phoenix olarak geçen Anka, eski Mısır’da ve Anti Çağda güneş tapınması ile ilgili efsanevi bir kuştu. Mısırlıların ankası kartal büyüklüğündeydi; kızıl ve altın renkli tüyleri ve hoş bir sesi vardı. Dünyada her dönemde yalnız bir tane Anka kuşu olur ve çok uzun süre yaşardı. Eski dönemlerde yaşamış uzmanların hiçbirisi, Anka kuşunun 500 yıldan kısa bir yaşam süresi vermez. Sonu yaklaşmakta olan Anka kuşu, güzel kokulu dallar ve otlarla kendisine bir yuva kurar, bu yuvayı tutuşturur ve kendisi de alevlerin arasında yok olurdu. Alevlerin içinden mucizevi bir biçimde doğan yeni Anka kuşu ise, babasının küllerini hoş kokulu mürden bir yumurta içine koyduktan sonra, bu yumurtayı Mısır’daki Heliopolis’e (Güneşin Kenti) götürür ve Mısır Güneş Tanrısı Ra’nın tapınağındaki sunağın üstüne bırakırdı. Bu öykünün bir başka çeşitlemesine göre ise, ölmekte olan Anka Heliopolis’e uçar ve kendisini kurban ettiği sunak ateşinden yavru Anka doğardı.
Ekli dosyayı görüntüle 3560

Mısır’da doğan güneşin ve ölümden sonraki yaşamın bir simgesi olarak birçok anıtta yer alan bennu, güneş tapınmasıyla ilgili bir balıkçıl kuşuydu. Ama eski yapıtlarda anlatılan Anka, tüm benzer dinsel anlamlarına karşın balıkçıl kuşuna hiç benzemiyordu; anayurdu da Mısır değil, doğan güneşe daha yakın olan (Arabistan ya da Hindistan gibi yuvası ve yumurtası için gerekli hoş kokulu baharatların da bolca bulunduğu) ülkelerdi. Anka öyküsü büyük olasılıkla Doğu’dan kaynaklanmış ve sonradan Heliopolis rahipleri tarafından Mısır güneş tapınmasında da benimsenmişti. Efsanenin Mısır’a uyarlanması, Anka kuşu (Phoenix) ile çok eskiden beri güneş tapınması ile ilgili olan palmiye ağacı (Yunanca: phoinix) arasında bir bağlantı kurulmasını kolaylaştırmıştır.

Ekli dosyayı görüntüle 3562

Mısırlılar için Anka kuşu, ölümsüzlüğü simgelerdi. Antik Çağın son dönemlerinde de ölümsüzlükle Anka kuşu arasında bir ilişki olduğu düşünülmüştü. Ölümsüz Roma İmparatorluğu’nun madeni paralarında Sonsuz Kent’in simgesi olarak yer alırdı. Ayrıca, yeniden diriliş ve ölümden sonraki yaşam gibi, yeni gelişmekte olan Hıristiyanlıktaki bazı görüşlerin de mecazi bir anlatımı olarak yorumlanırdı.


Anka, İslam mitolojisinde kuşların padişahı olarak anılır. Hz. Musa zamanında yaratılmış, Hicaz’a gitmiş, Hz. Süleyman’ın meclisinde bulunmuştur. Zülkarneyn ile Kafdağı’nda görüşmüş, Rüstem’in babası Zal’ı büyütmüş, Hz. Muhammed’den önce bir peygamberin bedduasıyla yok olmuştur.


Boynu gerdanlık biçiminde beyaz tüylerle çevrili olduğu için Arapça’da gerdanlık anlamında Anka denilmiştir. Farsça’da ise otuz renkli anlamında sireng, otuz kuş büyüklüğünde olduğundan da simurg olarak anılır. Türkçe’ye Farsça’sı ve Arapça’sı birlikte geçmiş, Simurg ve Anka halk dilinde “Zümrüdüanka” biçimini almıştır. Eski Türkler daha çok “Toğrul”” ya da “Tuğrul” demişler, halk arasında “devlet kuşu” olarak da anılmıştır.
Ekli dosyayı görüntüle 3561

Anka, edebiyat ve sanatta da yaygın bir motif olarak kullanılmış, örneğin halk edebiyatında Keloğlan’ın koruyucusu olarak yer almış, özellikle mezar taşı süslemelerinde yeniden hayata dönüşün simgesi olarak resmedilmiştir.
kaynak:

Yönetici Notu: Kurallarımız gereği, başka site adresi verilmesi yasaktır!
 

pentagle

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2012
Mesajlar
122
Tepkime puanı
5
İş
Yazar
Zümrüdü Anka, Simurg, Kaknüs, Cennet Kuşu olarak bilinir. Efsanesi ;Masallarda duyduğumuz ve efsanelerini dinlediğimiz canlı türü diye başlasak ne denli doğru olur bilinmez.Ancak bu efsanenin farklı kültürlerde ve farklı milletlerde muhakkak yer aldığını belirtmek isterim. Nam-ı diğer Zümrüd-ü Anka… Arap kültüründe Anka adı ile anılan bu efsane Türkler tarafından Zümrüd-ü Anka olarak tanımlanmıştır. Farklı kültürlerde yer alan bu efsane araştırmacıların bile böyle bir türün varlığının gerçekte var olduğunu düşünmelerine yol açmıştır.Örnek olarak eski Yunan mitolojisinde kalın tüylü ver kartaldan biraz büyük olarak yer almış ve onun varlığına inanılmıştır.Oldukça uzun ömürlü ve herkesin göremeyeceği onu görenlerin ise mutluluğa uzanacağı söylentileri alıp başını gitmiştir.Birçok sanatsal figüre ve hikayeye konu olan Anka Kuşunun hikayesi farklı kültürlerde aynı şekilde yorumlanmıştır.Anka Kuşu,ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva inşa etmeye başlar ve bunu ne olduğu bilinmeyen bir zamkla sıvar.Daha sonra yuvanın içinde ölümünü bekler ve şu şekilde bekler; güneş ışınlarının kuru dalları yakarak yuva içinde ölmeyi.Yanarak ölür ve efsaneye göre küllerinden doğar yavru bir Anka Kuşu olarak bu yüzden Hristiyanlık dahil birçok dinde yeniden varoluş,diriliş sembolü olarak benimsenmiştir. En çok bilinen efsaneyi sizlere anlatmak isterim,Anka Kuşu rivayete göre bilgi ağacının dallarında yaşar ve her şeyi o bilirmiş.Kuşlar dünyasında ters giden her şeye Anka’nın çözüm bulacağına inanılırmış.Bir an gelir Anka ortalıkta görünmez olur,diğer kuşlar onu aramak için yola koyulurlar. Ona ulaşmak zorludur hatta o Kaf Dağının tepesindedir oraya varmak için de zorlu vadiler ve tepeler aşmak gerekir.Birbirinden farklı ve zorlu vadiler:
- İstek
- Aşk
- Marifet
- Hayret
- Tevhid
- Yokluk Vadileri.Hep birlikte yola çıkan kuşlar zaman geçtikçe birer birer vazgeçmişler ve dökülmeye başlamışlar. Kaf Dağına vardıklarında 30 kuş kalmış geriye sonunda bu sırrı sözcükler dile getirmiş ve Farsça ”Si” 30 demek ”Murg” ise kuş yani Simurg(Anka Kuşu) 30 kuş demek o 30 kuş anlamış ki hepsi Simurg…Masallara,şiirlere,şarkılara hatta beyaz perdeye konuk olan Anka Kuşu bir dönemin yeniden var oluş,diriliş sembolü rivayette anlatıyor ki kimse Anka’yı uzakta aramasın sabreden ve emek veren herkes aslında kendi Anka Kuşunu yaratıyor.Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış):Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
baykuş yıkıntılarını özlemiş,
balıkçıl kuşu bataklığını.
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi ‘şaşkınlık’ ve sonuncusu Yedinci Vadi ‘yokoluş’ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş… Kaf Dağı na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Simurg un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;‘SİMURG ANKA – Otuz Kuş’ demekmiş.
Onların hepsi Simurg muş. Her biri de Simurg muş.
Simurg Anka yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.




Alıntıdır
 

Love Song

Banlı Kullanıcı
Katılım
17 May 2014
Mesajlar
205
Tepkime puanı
10
ayrıca bir demondur PHENEX : Muhteşem bir Marki, Anka kuşu görünümüne ve bir çocuğun sesine sahiptir. Mükemmel bir şair ve istekleri yerine getirme konusunda isteklidir. Solomona'nın söylediği şekilde 1200 yıl sonra Seventh Throne'a dönmeyi ummaktadır.

yine ölümsüzlüğü simge eder phenex'ile anlaşma yapan insanlarda en çık raslanan olay phenex'in göz yaşını hasta yada yaralı birine götürülmesidir yada başka bir kuryeye verilmesidir anlaşmalarda phenex kendi göz yaşını anlaşma yaptığı kişiye asla vermez,bağzılarına anka kuşu olarak değilde kızıl saçlı uzun boylu son derece hoş ve güzel bir kadın olarak gözükür
 

Demir.D

Banlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2010
Mesajlar
675
Tepkime puanı
1
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...

Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.

Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;

papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);

Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;

baykuş yıkıntılarını özlemiş,

balıkçıl kuşu bataklığını.

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.

Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki;

"SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.

Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan
sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...

Güzelmiş...
 
Üst