Avlanan Avcı

GabrieL.

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Eki 2011
Mesajlar
204
Tepkime puanı
86
Konum
Deustchland
İş
Science Writer at BBC
bg.jpg



Gene başladım ne yazacağımı bilmeden yazmaya. Zaten hep öyle yaparım. Yani plan kurmam şunu şöyle yapayım, şunun şusunu eleştireyim. Zaten yazan yazacağını yazmış, eleştiren eleştireceğini eleştirmiş. Ben sadece yazmak istediğim için yazıyorum (bi de birine sözüm var diye). Hergün hayatta bir dönüm noktası. Aldığımız en ufak karar, en büyük karar kadar etkili bir dönüm noktasıdır. Her büyük başarının ardında ufak ayrıntılar yatar, yatar yatmasına da.. yatar işte. Bu herşey için böyle.

Şimdi diyeceksiniz bu adam bu cümleyi niçin yazdı. Çünkü ne yazmak istediğini bilmiyor. Bilinçsiz yazar ne olacak? Değil mi?.. Hiç de öyle değil, herşeyin bilincindeyim, herşeyin farkındayım. Sizin benim farkında olmadığımı sandığınız şeylerin aslında siz onları farketmeden önce benim fark etmiş olduğumun siz farkında bile değilsiniz(anlaşılmayan birşey?). İşte böyle sadece önceden oturup şunu şöyle yazayım demek istemediğim için karışık yazmış durumdayım.
İçinde yaşadığımız boktan dünyada zaten geleceği düşünüp de ne yapacağız. Şimdiyi yaşayın, günümüzü, anımızı, saniyemizi, şu andan zevk alın geleceği düşünüp de boşa vakit harcamayın. Çünkü geleceğin ne kadar boktan olduğunu gördüğünüzde gelecek için geçirdiğiniz boktan vakitlerin boşa olduğunu anladığınızda artık geç olacak. Hem de çok. İşte öyle birşeyler yani. Az çok.
-“Hah...”
-“Günaydın evlat”
-“Sende kimsin ve ben nerdeyim?”
-“Avcının av olduğu yerdesin. Cehenneme.. tüm pisliklerin ortasına.. İğrençliklerin, cehaletin, kötülüğün, en kısası Dünyanın eşiğine hoşgeldin !!!”
-“Ne??? Olamaz.. Fakat.. Fakat ben mutluydum. Ne... nasıl geldim buraya? Kim.... Neden???.. hayır!!”
-“Boşuna çabalama evlat. Buraya geldin ve yaşamaya mecbursun. Çıkış yok. Bir çoğumuz denedi.. Gerek yüksek bir yerden atlayarak, gerekse beynine bir silah dayayarak, veya başka birçok yolla. Hiçbiri başaramadı. Cehenneme veya cennete gittiler. Onların deyimiyle tabii. Ama sonra başka bir ruh olarak geri geldiler. Ayni senin gibi.. Tekrar ceza çekmeye geldiler. Hem de bu kez daha uzun. Bu kapıdan geçtiğin anda dediğim herşeyi unutacaksın. Ve oraya giriş yapacaksın..”
-“Yooo... ben.. ben... ben mutluydum. Hayallerimde.. ben... yooo... nasıl geldim buraya.. bu.. bu ceheneme... Aslında öyle bir yer. Bunu biliyor musun? Orda.. geride.. sadece boşluk var. Boşluk. Düşlerin, karanlığın içinde. Sadece boşluk. Ben geri dönmek istiyorum. Lütfen.. lütfen...Düşlerime geri dönmek istiyorum.... Lütfen!”
-“Demek bunları bana anlatıyorsun. Benim kim olduğumu biliyormusun ?”
-“Hayır. Ama çok merak ettiysen bilmek de istemiyorum. Şu an istediğim tek şey geri dönmek. Geldiğim yere...”
-“Üzgünüm. Oraya dönmenin şu an için hiçbir yolu yok. Oraya gidip orayı haketmenin bir tek yolu var!”
-“Nedir? Lütfen söyle bana . Ne gerekirse yaparım. Yeter ki... yeter ki oraya geri döneyim... Lütfen sadece söyle yeter..”
-“Bunu kendin bulacaksın. Ben sana yardımcı olamam. Bunu kendinin bulman gerek.”
-“Nasıl? Nerde aramalıyım ki?”
-“Şu kapıdan geç ufaklık. Tüm soruların orada cevaplanacak. Geç o kapıdan. Kötülüğün merkezinde cevaplarını bulacaksın.”
-“Nasıl ama??? Orası cehennem. Orda umut yok!”
-“Söyle bana evlat. Orası hakkında ne biliyorsun?”
-“Orası... orası.. Aslında... bak...”
-“Tam düşündüğüm gibi... Demek orda umut yok... Peki söyle o zaman: Burası cehennem mi?”
-“Evet öyle..”
-“Demek burası cehennem. Peki senin geldiğin yer neresi ufaklık.”
-“Hmmm.. Sanırım... Sanırım.. Evet öyle. Geldiğim yer.. gelidğim yer.. CENNET!”
-“Ahhhh... Cennet! Umudun merkezi. Tüm ölümlülerin hayali... Öyle mi?”
-“Olabilir. Bir bakıma öyle.. Ama... ama burda umut yok! Burası cehennem. Burda.. işler daha farklı. Burda hayaller yok! Burası... Cehennem. Beni anla. Ben burada yaşayamam! Umutlarım düşlerim, hayallerim onlar olmadan ben yaşayamam!”
-“O halde... Cenneti düşün. Onu hayal et... ve ona ulaşmak için elinden ne geliyorsa onu yap. Tamammı?”
-“...”
-“Şimdi.. Şu kapıdan geç... Yeni biri olarak hayatına başla. Her sabah uyandığında çapaklarını sil. Ve onları silerken .. beni hatırla...”
-“Ama düşler... umut...”
-“Hadi!! Onlar için yaşa. Düşlerine, umutlarına ulaşmak için... Geç o kapıdan”
-“Tamam”
Genç kapıya doğru ilerledi. Ve tam eşikte...
-“Peki ama sen kimsin?”
-“Ahh... Kimileri bana Mephisto der.. Ama sen.. sen... “Sandman” de!”
-“Sandman... Tamam”
ve parlak ışıklar içinde dünyaya doğru ilerlerken aniden onu heyecanlandıran bir ses duydu. Kimden veya nereden geldiğini anlamadı. Umuda yolculuğunda ona yardım etti. Bu sözü her zaman hatırladı. Tüm hayatı boyunca.. Başka hiçbirşey hatırlamasada, bu sözleri hatırladı!
-“ Unutma evlat, eğer cehennemdekiler cenneti hayal etmeselerdi, cehennem var olabilirmiydi?”
Bence olmazdı!
Ve tam o anda cehennemde, ya da kimilerinin değişiyle dünyada.. Tam o anda, 2 Ocak 1996.. bir bebek dünyaya geldi.. Bir insan.. Düşleri, umutları için yaşayan bir insan. Istediği şeye ulaşmak için yaşayan bir insan. Cennet için, düşler için yaşayan bir bebek



( Damien Ehcols un Makalesınden bir bölümdür )

[h=5][/h]
 

görkem35

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2013
Mesajlar
29
Tepkime puanı
1
Konum
İzmir
Çok etkileyi ve bir o kadarda düşündürücü... Paylaşım için teşekkürler..
 

Similar Threads

Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
412
Üye silindi 76175
Ü
Üst