Bir Anda Uykudan Kalktım!!!

aris

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2008
Mesajlar
660
Tepkime puanı
142
Bir anda uykudan kalktim
çok ilginç bir ışık gördüm ama odanın ışığı kapalıydı
bir baktım saat 3:30 gece facir vakti
peki gördüğüm bu kadar ışık nerden
-----
birden şaşırıp kaldım baktım ki elimin yarısı duvarın içinde
hemen elimi çıkardım korku içinde oturup elime bakıyordum
tekrar elimi duvara dogru uzattım yine elim duvarın içine giriyordu!!!!!!!!

--
bir gülümseme sesi duydum

Yüzümü kardeşime dogru çevirdim, yatıyordu
korku içinde yatağımdan kalkıp kardeşimi uyandırmaya gittim
ama cevap vermedi
annemin odasına doğru gittim
babamı uyandırmaya çalıştım

birilerinin bana cevap vermesini istiyorum ama kimse cevap vermiyordu



annemi uyandırmak üzereyken, baktım ki annem uykudan uyandı



uykudan uyandı ama benimle konşmuyordu
---
bismillahirrahmanirrahim diyordu ve tekrarlıyordu



babamı uyandırdı, kalk kalk bir bakalım çocoklara dedi annem



şimdi zamanımı bırak uyuyayim yarın ola hayr ola dedi babam



ama annemin israrı üzerine babam kalkıverdi şaşkınlık içerisinde beraber odamıza doğru geldiler

---
başladım bağırmağa, anne, baba ama hiç birisi cevap vermiyordu!!!



annemin elbisesini çekiyor beni dinlemesini istiyordum ama annem beni hissetmiyordu!!!



başladım annemin arkasından yürümeye ta bizim odaya kadar

odamıza girdi ve ışıkları açıverdi
ama benim için fark etmiyordu çünkü benim için her taraf ışıktı

tam o sırada çok ilginç bir şeyle karşılaştım
---
kendi vücüdumu gördim!!!

evet kendi vücüdumu



oturup kendi kendimi seyredıyordum, iki taneydim



kendi kendime soruyordum kimdir bu acaba? Nasılda bana benziyor!!!



başladım kendi kendimi uyandırmaya, bu kabustan kurtulayım diye



ama uyanamadım
---
babam dedi ki bak yatıyorlar işte hadi yerimize gidelim



ama annem sakin olamadı ve benim uyuduğum yatağa doğru gelerek



beni uyandırmaya başladı kalk muhammed kalk bana cevap ver



ama cevap veremiyordu!!!


bir kaç defa uğraştı ama yok. Birden baktım ki babamın gözlerinden yaşlar dökülüyor



o babam ki şimdiye kadar onun göz yaşlarını görememiştim



bağırışmalar başladı oracık yerden .. kardeşim uyandı ve sordu ne oldu?



annem ona bağırarak, abin muhammed olmüş çok acıklı bir şekilde ağlıyordu

---
bağırmalar fazlalaştı

anneme giderek, anne ağlama ben burdayım bak bana!!



ama kimse bana cevap vermiyordu, neden?



oturup bağırmaya başladım, burdayım bakın işte

ama kimse cevap vermiyordu



başladım bağırmaya ya rabbi, ya rabbi ne olur beni bu rüyadan ve olduğum durumdan kurtar

---
uzaktan bir ses duydum ve geldikçede yükseliyordu



bu ses allah’u taalenin bir ayeti idi
((andolsun sen bundan gaflette idin, derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir))



birden iki kişi beni tuttular, ama insan değillerdi

çok korktum !!

başladim bağırmaya, bırakın beni, siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz?



kabire kadar senin gardiyanlarınız dediler
----
ben ölmedim, daha yaşıyorum dedim



neden beni kabire götürüyorsunuz? bırakın beni!! Ben hissediyorum, konuşuyorum ve görüyorum, ben ölmedim

bana gülümseyerek cevap verdiler

dediler ki, ey insanlar sizzler çok ilginç yaratıksınız, sanıyorsunuz ki ölüm hayatın sonudur ama bilmiyorsunuz ki asıl olan sizin yaşadığınız hayat bir rüyadan ibaret olup öldüğünüz zaman uyanıyorsunuz.



beni kabire doğru çekiyorlardı hala



yoldayken baktım ki benim gibi insanlar ve yanlarında da aynı o iki yaratıktan var, kimi ağlayor kimi gülüyor ve kimi ise bağırıyordu

onlara sordum neden böyle yapıyorlar?


dediler ki, bu insanlar şaşkınlık içerisindeler, nereye gittiklerini biliyorlar, kimisi dalalettedir.. korku içinde sözlerini keserek sordum:



ateşe gidiyorlar mi yani?
evet dediler '



konuşmalarına devam ederek, o gülenler ise cennete gidiyorlar



hemen sordum onlara, peki ben nereye gidecem??



dediler ki, sen bazen iyi gidiyordun, bazende kötü

bazen tövbe edip ertesi gün günah işliyordun ve izlediğin yol tam olarak belli değildi



ve hep öyle yitik kalacaksın



sözlerini korku içerisinde keserek sordum:



yani ben ateşemi gidiyorum yoksa?



Onlarda, Allahın rahmeti geniştir ve yolculukta uzundur dediler

---
yüzümü çevirdim korku içerisinde baktım ailem, babam, amcam, kardeşlerim ve akrabalarım hepsi



Bir sandık içinde beni taşıyorlardı

Onlara koiarak gittim ve onlara dedim ki benim için dua edin lütfen



Ama kimse bana cevap vermiyordu
kimi ağlıyordu kimi ise hüzünlüydü



Kardeşime giderek, dikkatli ol dünyanın fitnesi seni kandırmasın



Beni duymasını çok isterdim



O iki melek beni kabirdeki cesedimin üzerine bağladılar

baktım ki babam toprak atıyor üzerime



Kardeşlerim topak atıyor



Ordaki insanlar hepsi üzerime toprak atıyordu

----
dedim ki, ahh keşke onların yerinde olsaydım Allaha tevbe etseydim

dün sabah namazımı kılsaydım



Keşke her gün rabbime dua etseydim



Keşke her gün tevbemi yenileseydim



Keşke kötülüklerden uzak dursaydım



Başladım bağırmaya, ey insanlar dikkatli olun dünya hayatı sizleri kandırmasın
en azından birisinin beni duymasını çok isterdim



Peki sen beni duyuyormusun ???


***

süphanallah ve bihamdihi.. süphanallahul azim
 

ecringül

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eki 2008
Mesajlar
63
Tepkime puanı
5
İş
muhasebe
ben duydum seni. duydum ama maalesef duyduklarim beni icinde bulundugum gafletten yinede kolay kolay uyandiramicak gibi geliyor. buda beni kahrediyor:(
 

dido06

Banlı Kullanıcı
Katılım
23 Kas 2008
Mesajlar
133
Tepkime puanı
2
aman allahım ölüm gercekten böyle oluyor.gercekten yasarken de ve öldükten sonra da cok caresız durumdayız allah bıze yardım etsın hepmız bılerek veya bılmeyerek gunah ıslıyoruz allahım sen bızı affet.
 

squirrel

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Ara 2008
Mesajlar
20
Tepkime puanı
0
Konum
izmir
dün gece okudum ve gece boyunca bu anı defalarca yaşadım.. doğru düzgün uyuyamadım.. sanki ruhum bedenden ayrılmış evin içinde dolaşıyodu.. çok güzel ve ibretlik bi yazı..
 

medusa

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Kas 2008
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
bu dünya hayatına kendimizi kaptırmamamız gerek...gerçek hayat öldükten sonra başlıyor ve sonsuza kadar devam edecek...
 

yaman

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Eki 2008
Mesajlar
146
Tepkime puanı
3
Konum
Trabzon
Ölüp de geri gelen bi arkadaş yazmış sanırım :)
 

aysari

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Eki 2008
Mesajlar
248
Tepkime puanı
14
İş
öğrenci
"Ölüp de geri gelen bir arkadaş" yazmamış.Bu dünyanın geçici olduğunu anlatan,iyi kötü her yaptığımızın karşılığını bulacağımız mesajını veren,islami inanca göre şekillendirilmiş temsili bir yazı bu.Ayrıca düşündürücü.
 

peril

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
432
Tepkime puanı
16
Ölüme teğet geçenlerin anlattıkları ise her zaman ilgi ve merak konusu oluyor. Bıçaklı bir saldırıda ağır yaralanan 22 yaşındaki Halil Karaca'nın kalbi tam beş kez durmuş.

Denizlili 22 yaşındaki Halil Karaca ölümü teğet geçenlerden. Ameliyatta kalbi beş kez durup çalışmış, ölüp ölüp dirilmiş. Şunları anlatıyor:
"Çölde yürüyormuş gibi hissettim. Uçsuz bucaksız bembeyaz bir yerdi. Çöle kar yağmış gibiydi. Bir şey görmek bir ses duymak istedim. Yoktu."

Tam beş kez öldü dirildi

Bıçaklı bir saldırıda ağır yaralanan 22 yaşındaki Halil Karaca ameliyatta geçirdiği anları anlattı: Bilinmezliğin ortasında yürüyordum, beyaz bir kar çölü kaplamıştı.

İnsanoğlu için en büyük gizlemlerden biri de ölümdür. Tarih boyunca ölüler için düzenlenen törenlerin her toplum için farklı anlamları oldu. Geçmişte ve günümüzde ölümden sonra neler yaşandığı konusunda birbirinden farklı yorumlar yapılıyor. Kimilerine göre bu bir kurtuluştu ve ölen kişi son yolculuğuna coşku ile uğurlanmalıydı.

Tek tanrılı dinlerde ise ölüm sadece maddi dünyanın sonuydu. Bedenden ayrılan ruhun tanrıya ulaşana kadar geçireceği bir serüven vardı. Metaryalist görüşe göre ise ölüm, enerjinin bitişiyle gelen mutlak bir sondu. Ancak nasıl düşünülürse düşünülsün, öbür dünyayla ilgili en küçük bir işaret bile insanların heyecanlanmasına yetiyor. Geçirdikleri rahatsızlıklar, ameliyatlar ya da kazalar sırasında klinik olarak bir süre ölü kabul edilenlerin tıbbi müdahalelerle yaşama döndürüldükleri kısa süre içinde yaşadıkları parapskilojide "ölüme yakın deneyimler" olarak adlandırılıyor.

ARTIK KALBİ DURMUŞTU

Ölüme teğet geçenlerin anlattıkları ise her zaman ilgi ve merak konusu oluyor. Bu deneyimi yaşayanların anlatımlarında ortak özellik beyaz bir ışık görmeleri ve daha önce yaşamadıkları bir rahatlama duygusu hissetmeleri. Parapsikologlara göre bu kısa süre içinde insanlar öteki dünya ile karşılaşıyor ve ölümü tecrübe ediyorlar. Denizlili 22 yaşındaki Halil Karaca'nın yaşadıkları da, "ölüme yakın deneyim"lerden biri... Denizli'nin Karşıyaka Mahallesi'nde yaşayan işçi Halil Karaca, 5 Nisan günü evinin önünde hiç tanımadığı dört kişinin bıçaklı saldırısına uğradı. Sırtından ve kalbinden aldığı bıçak darbeleriyle ağır yaralanan Karaca, hastaneye kaldırıldı. Hastaneye gittiklerinde Karaca'nın kalbi durmuştu. Doktorların müdahalesiyle kalbi yeniden atmaya başladı. Bu hayata ilk dönüşüydü. Karaca'nın kalbiameliyat sırasında da dört kez daha durdu. Her seferinde müdahalelerle, yaşama yeniden tutundu. Karaca'nın tedavisi hala devam ediyor. Beş kez kalbi duran ve buna karşın hayatta kalabilen Karaca'nın anlattıkları hayli ilginç:

KAR YAĞMIŞ BİR ÇÖL

"Yaşadıklarıma bin anlam veremiyorum. O gün evimin önünde bekliyordum. Tanımadığım dört kişi yanıma geldi. Ne olduğunu bile anlamadan beni sırtımdan bıçakladılar. Ben önce farkedemedim. Elime kan gelince beni bıçaklayanlara döndüm o zaman kalbime bıçak darbesi gelmiş, akciğerim de zarar görmüş. Doktorların anlattığına göre, bıçak darbeleri çok riskli olan kalp bölgesine geldiği için kurtulma şansım yüzde bir ikiymiş. Dört saat süren ameliyatım boyunca da zaten beş kere kalbim durmuş doktorlar beni hayata döndürmüş. Halil Karaca o anı şöyle dile getiriyor:

Ameliyattayken, çölde yalnız başına yürüyormuşum gibi hissettim. Ucu bucağı gözükmeyen bir yer. Sonu yok, başlangıcı yok. Bir bilinmezliğin tam ortasındayım. Sanki çöle kar yağmış gibiydi. Bembeyaz bir yerde yolculuk yaptım ve hiç kimse yoktu. Bir cisim görmek istedim bir ses duymak istedim hiçbir şey göremeden duyamadan bilinmezliğin içinde kaldım. Zaten bir şey düşünemiyorsunuz.

Tam bir şeyler düşünecektim acı hissettim. Sonra ince bir ses 'hayata döndü, kalbi çalıştı' dedi. Ameliyathanedeki sesleri duymaya başladım. Sonra gözümü açtım bir sürü ışığın altındayım, etrafımda koşuşan birileri var. Kimi bana ilaç veriyor, kimide benim için bir şeyler taşıyordu. Sonra yine kendimi kaybetmişim. Gözümü yoğun bakımda açtım. Doktorlar bana 'kurtuldun' dediler...."
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Bu konuyu hala araştırıyorlar.Ama bulunan bir bulguya göre insan o anda kimyasal reaksiyonlar sonucu,ölüm şokuyla beynindeki bir yerden inanılmaz şeyler görmeye başlıyor.Işık görüyor veya kendi imajinasyonundan kareler geliyor.Bu ölürken ışık görme olayını açığa kavuşturdular.Şimdi de açığa kavuşmayan şey hakkında çalışıyorlar.Ruhun yükselip odayı kuşbakışı olarak görmesi.Sırf bu sebepten ölüm potansiyeli taşıyan vakaların odalarına sadece kuşbakışı görülebilen türlü emareler koyup daha sonra,bu deneyimi yaşadığını iddia edenlerden bilgi alınacakmış.Bu uygulanacak yöntemler arasındaymış.Evet belki bazı şeyleri kendi kimyamız,biyolojimiz sağlıyor olabilir ama bazı şeyleri de sadece bunlarla açıklayamıyoruz.
 

hekate

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Ara 2008
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
:hang: Herkes neyi hak ediyorsa onu buluyor.Bu dünyada ne yaparsak yapalım kendimize yapıyoruz.Çok güzel bi yazı bizlerle paylaştığın için teşekkürler.
 

peril

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Kas 2008
Mesajlar
432
Tepkime puanı
16
Sabah kalktım. Güzelce kahvaltımı da yaptım ve işe gittim.
Klasik bir gün... Diğerleri gibi, sıradan bir başlangıç...
Nöbetçi arkadaştan öğrendiğime göre, gece problem çıkmamış cihazlarda. Bu iyi haber işte! Zaten dünden devam eden 2 tane sistem arızası vardı.
Cihaz odasındaki klimalar da problemli. Hem de ta kurulduğu günden beri!
Bugünde firmanın birinden eleman gelecek, onlarla ilgilenmem lazım. İş çok bugün! Akşamı nasıl ederim bilmem. Bu hafta çok yoğun geçecek. Sezonda başladı malum. Beklentilerimiz epey yüksek.
Neyse, odama gittim ve kapıyı kapadım. Bilgisayarımı da açtım ve maillerimi kontrol ediyordum ki, kapı çaldı. "Girin" bile diyemeden kapı açıldı ve içeriye bir "şey" girdi, kapıyı da kapadı hemen!
Aman Allah'ım! O da ne!? Tanımlayamadım bir türlü. Kadın desen değil, erkek desen değil, turist belki! Bir çirkinlik abidesi! Kesin 10 gün rüyalarımın baş rol oyuncusu olur.
Ona "Kimsiniz?" diye sormama bile fırsat kalmadan:
- Hadi kalk gidiyoruz! dedi...

Aaa! Hem de Türkçe konuştu! Şaşırdım ama bozuntuya vermedim.
- Sizi ilk kez görüyorum. Kimsiniz?
- Ruhunu bedeninden söküp almak için görevlendirilen meleğim ben! Nam-ı diğer Azrail! Cehennem habercisi!
- Dalganın sırası değil şimdi. Lütfen odamı terk edin. Yoksa güvenliği çağırırım!
- Çağırsan ne olur? Beni sadece sen görüyorsun!
- Dalga geçme. İşim gücüm var benim. Seninle uğraşamam...
Bir yandan Azrail değildir diyorum ama böyle bir kişinin bana haber verilmeden buraya kadar gelmesi imkansız ki! Eyvaaah! Ya gerçekse! Bittim ben, bittim!
Savsakladığım namazlarım, ahirette buruşturulup yüzüme çarpılacak olan oruçlarım geldi aklıma...
Ufacık dünya menfaatleri için teptiğim Allah'ın emirleri geçti gözümün önünden hızla...
Eti için kesilen bülbül, tahtası için yakılan saz gibi...
Gayri ihtiyari:
- Mesai saatleri içinde olmaz! deyiverdim. Sanki benden bitecek bir işi varmış gibi...
-Neden? dedi.
-Şu an hazır değilim!
-Neye hazır değilsin?
-Kabirde ve öbür alemde başıma geleceklere!
-Ama senin son kullanma tarihin bugün son. 08:57. Sen ayvayı yedi... Hem sana yeterince vakit verilmedi mi?
-İnan ki, bu yaşta öleceğim hiç aklıma gelmemişti.
-Neden?
-Gencim daha, ciddi bir sağlık problemim de yok. Turp gibiyim evelallah!
-Senin yolun mezarlığa hiç düşmüyor herhalde! Ya da hastanelerin acil servislerine, morglara! Oradakilerin hepsinin teni buruşuk mu?
-Değil de yani!... Bana 1-2 ay kadar daha süre tanısan?
-Bu kadar kısa bir sürede ne yapabilirsin ki, onlarca yılını heba etmiş biri olarak?
-İbadet borçlarımı öderdim... Kaza üstüne kaza ederdim namazlarımı deliler gibi... Kalplerini kırdıklarımdan, üzerimde hakkı olanlardan helallik dilerdim. Dünyanın öbür ucunda olsalar, taşların altına saklansalar gene de bulur, her şeyimi verir, haklarını helal ettirirdim. Üzerimde kul hakkı kalmasın diye... Daha vasiyetimi bile yazmadım hem!
-Yeterince vaktin vardı! Yapsaydın! Neden düşünmedin? Engel mi oldular sana?
-Hiç ölmeyeceğimi sanmıştım. Hep başkaları ölüyordu, başkalarının selaları okunuyordu minarelerden. Ben muaftım sanki ölümden. Meğer bu iş parayla değil, sıraylaymış.
-Bir sene önceden haberin olsaydı geleceğimden, neler yapardın?
-Kalan zamanımı çok iyi değerlendirirdim!
-Hadi be sen de! Kimi kandırıyorsun! İlk 2 gün iyi giderdin. Namaz-niyaz full, sonra dönerdin gene eski haline. Bulurdun bir de bahane kendine. Her şey yine eski hamam eski tas olurdu. Bir rüyaydı o derdin sana verdiğim habere, kendini avutmak için...
Haklıydı! Kaç kere hastalık geçirmiş, kaza atlatmıştım... Bunların hepsi birer haberdi aslında ama üzerimdeki etkisi çoğu zaman 2 gün bile sürmemişti...
Ama şimdi kafamı taşlara vurmaya bile vaktim yoktu artık!...
Bu arada telefonum çaldı. Başmüdür arıyordu. Önemli bir arıza varmış, trafiği durduran. Acil gitmemi istedi. Her şey önemini kaybetmişti ki benim için: para, pul, mevki, kadın, nefs... Her şey sıfırla çarpılmıştı. Can derdindeydim ben. Bir de baş da olsa arka da olsa müdürle veya başka bir şeyle falan uğraşacak durumda değildim. "Bırak bu fani işleri" deyip kapadım telefon suratına müdürün...
Baktım sırıtıyordu Azrail. Demek alışkındı benim gibi jetonu iş işten geçtikten sonra düşenlerin panik hallerine. Ben de güldüm gayri ihtiyari... Neye güldüysem! Ağlamayı bile beğenmemem lazımken!... En iyi savunma saldırıdır taktiğine geçtim hemen!
-Hem sen, Azrail de olsan, can almakla da görevli olsan nihayetinde bir melek değil misin? Ne bu surat? Korku filmindeki yaratıklar gibi! Allah seni nurdan yaratmamış mıydı?
-Nurdan yaratılmasına nurdan yaratıldım. Bu arada laf aramızda, güzelliğim dillere destandır.
-Hiç de öyle görünmüyorsun ama! Notr Damın Kamburu bile sana on beş çeker.
-Orası öyle! Ben de surat çok! Ama sor bakalım senin yanına neden bu suratımla geldim? Utanma sor, sor!
-Neden bu suratla geldin yanıma?
-İnsanın ameli güzelse ona güzel görünürüm ben. Hayatını Allah'ın rızasına göre dizayn etmeyenlere de çirkin görünürüm. Şimdi sana göründüğüm gibi! Ben senin aynanım şu anda. Kalp gözü açık olanlar, yüzüne baksalardı seni böyle görürlerdi!
-Desene EYVAH!
-Eyvah ki ne eyvah!
-Birazdan kabirde başına neler gelecek biliyor musun? Karşılama mahiyetinde? Ön sıcaklardan!
-Pek hayra alamet değil şu anki verilerim.
-Okusaydın Allah'ın kitabından, Resulünün sünnetinden!... İşin ciddiyetini kavrasaydın, uykuyu haram ederdin gözlerine!... Neden okumadın?... Bir arkadaşından yıllar önce gelip de hiç okumadığın bir mektubun var mı? Ya da açmadığın bir mail? Madem Allah'ın kitabının kapağını açmadın, bük boynunu ve sus!
- Dünya meşgalesi...Geçim derdi... Para, mevki, nefs, kadın... Çepeçevre kuşattılar beni, kıramadım sarmalı!
-Halbuki dünyada kalma süren ne kadar azdı oran olarak! Bunu da biliyordun üstelik! Birazdan gideceğin hayat ise ebedi! Nasıl olur da senin gibi akıllı geçinen bir adam okyanusu unutur da bardakta boğulur? (Haşa) Allah'ın yerine kendini koy! Senin gibi bir kula müstehak değil mi azap! Bunca akıl vermiş ilim vermiş, dininden seni haberdar etmiş...
-Haklısın! Ama dünya gözle görülüyor ama öbür dünya gayb, göz önünde değil!
-Merak etme, biraz sonra ölünce, gaybın önündeki perdeler kalkacak!... Kuran'da ve hadislerde anlatılıyor bunlar. Sen de okudun hem! Üstelik başkalarını uyaran yazılar da yazdın. Muhtelif yerlerde anlattın bile! Neden o zaman bu gafletteki ısrarın?
-Başkalarına nasihat verirken kendimi unutmuşum...
-Allah da din günü seni unutur o zaman! Bir yandan ele öğüt verirken diğer yandan da kırmadık söğüt bırakmadın ortalıkta!
-Maalesef, biliyorum, kendim düştüm ve ağlamaya hakkım yok.
-Kendin ettin kendin buldun! Hadi artık gidiyoruz, fazla oyalama beni. Senden sonra iki gafil daha var sırada!
-Bırak çekiştirmeyi ya! Nereye gidiyoruz?
-Allah'ın sana hazırladığı azabı tatmaya.
-Doğru adrese geldiğinden emin misin? Benim adımda çok insan var da, hani o bakımdan!
-Adın gibi eminim. Zaten nokta tarifler var elimde. Iskalamam mümkün değil!
-Son bir şey soracağım: Allah'ın rızasına uygun olsaydı yaşamım, nasıl olacaktı ölümüm? Nasıl bir diyalog geçecekti aramızda?
- Ben senin canını almaya gelince yüzümdeki güzelliği görünce hayrete düşecek ve: "Aman Allah'ım! Bu ne güzellik! Rüyada mıyım ben!" diyecektin. Çünkü o zaman cennet müjdecisi olacaktım sana, şimdiki gibi cehennem habercisi değil! Seni Rabbine götürmeye geldiğimi söyleyecektim. Sen korkuyla karışık: "Rabbim benden razı değilse?" diyecektin. Ben de yüzümdeki güzelliği hatırlatıp korkmana gerek olmadığını söyleyecektim. İçini bir huzur kaplayacaktı.
-Keşke hayatımı yeniden yaşayabilme imkanım olsaydı...
-Geçmiş olsun!... Neyse! Ailen ve sevdiklerin aklına gelecekti bir bir... Ama onların da zamanı gelince dünyadaki rollerinin son bulup yanına geleceklerini hatırlayınca rahatlayacaktın... Tereyağından kıl çeker gibi ayrılacaktı ruhun bedeninden... Bulutların üstünde gibi, yumuşacık.... Haberin bile olmayacaktı. Gül bahçesine girer gibi... Tüm hücrelerinde hissedecektin mutluluğu...
-Ama şimdi
-Çığlık atmayı bile beğenmeyeceksin çekeceğin acıdan!... Saat de tam 08:57 oldu. Bak konuşmaktan kelime-i şehadet bile getirmeyi unuttun...
...
Gözümün önündeki perdeler açılmaya başladı...
Gayb meğer ne yakınmış...
Keşke iş işten geçmiş olmasaydı...
Neler yapmazdım ki!
Artık hiçbir değeri yok "keşke"lerimin...
ÇARP SIFIRLA!

alıntıdır
 

Sellenay

Kayıtlı Üye
Katılım
1 Kas 2008
Mesajlar
110
Tepkime puanı
17
Beyin yıkama gibi.
Bunun benzerini misyonerlerin dağıttığı ücretsiz bilete tav olup gittiğim ücretsiz tiyatroda seyretmiştim. Hıristiyanlık misyonerliği idi. Orada öldükten sonra Cennet Cehennem kapısında Sorgu meleklerince alınıp Cehenneme konanların isyanlarına benziyor.
Kiminin duası, kiminin kalp temizliği.
Yat kalk sabah akşam başın secdede olsun, kalbin temiz değilse ve Allah ın kullarını affetmyor, onlara kötü davranıyorsan verecek çok hesabın olur.
Neyse paylaşımın için yine de teşekkürler..:willy_nilly:
 

Shemhurashin

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
79
Tepkime puanı
18
Konum
K.K.T.C LEFKOŞA
İş
Öğrenci
Paylaşım için sağol.İnsanlık için birşey yapmadıysan , ırk, dini dil ayrımı yapdıysan, insanları hor gördüysen namaz oruç boşuna.
 

külkedisi

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
17
Tepkime puanı
4
paylaşım için teşekkürler,ama çok düşündürücü,ders almak gerek yazılanlardan,belki yapamadıklarımızın,bize bir vesile ile hatırlatma yolu ,ne dersiniz arkadaşlar?
 

awra

Banlı Kullanıcı
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
150
Tepkime puanı
1
güzel bir paylaşım.. teşekkürler.
 

pervin

Banlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2008
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
yazın için teşekkürler. Ama bu adam öldüyse bunları kim anlatıyor??
 

erdem2086

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Ara 2008
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
esprili bi şekilde anlatılmış ama aslında ibretlik bir öykü
 

SanGlade

Banlı Kullanıcı
Katılım
13 Ocak 2009
Mesajlar
130
Tepkime puanı
1
guzel bir paylasımda benim daha cok merak ettigim adam bunu öldükten sonramı yazmış :)
 

ByShissa

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ara 2008
Mesajlar
77
Tepkime puanı
1
İlginç harbi beyin yıkama gibi ama :) Azrailim inş güzel olur :)
 

bonussimo

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ocak 2009
Mesajlar
34
Tepkime puanı
5
çok güzel olmuş. Tüylerim diken diken oldu resmen. Ben senin sesini duydum dostum. İnşallah tüm inanan kardeşlerim de duyar bu sesini.
 
Üst