21 Aralık'ta neler olacak? Maya ruhani liderleri konuştu...

mehmet970

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Tem 2011
Mesajlar
172
Tepkime puanı
10
GÜLENAY BÖREKÇİ - HT PAZAR
Bugünlerde herkes, 21 Aralık'la meşgul. Kimileri o geceyi ailesiyle geçirmeyi planlıyor, kimileri şehrin muhtelif mekanlarında düzenlenecek olan kıyamet partilerinden birine katılmayı... İşin aslını astrolog Öner Döşer'e sorduk.
Ritüeller düzenli aralıklarla insana yaşadığını, hayatın tam içinde olduğunu hatırlatır. 21 Aralık 2012'deki ritüelimizse çok farklı. Çünkü gezegen ve yıldızların bu tarihte gökyüzünde geldiği konum, tam 584 bin 283 yılda bir gerçekleşiyor. Yani böyle bir şeye bir daha asla tanık olamayız. Bu yüzden de hepimiz kafayı 21 Aralık'a takmış durumdayız...
İşin aslını, bilen birine sormak istedim. Astroloji Okulu'nun yöneticisi olan ve konuyla ilgili üç kitap yazan Öner Döşer, 21 Aralık'ta bizi neyin beklediğini anlattı. İşte HT Pazar'ın Kıyamet'ten önceki son röportajı... Devamını bu pazartesi Habertürk'te başlayacak 21 Aralık 2012 yazı dizimizde okuyabilirsiniz.

21 Aralık'ı nasıl karşılayacaksınız?
Astroloji Okulu'nda verdiğimiz partiyle. Herkes orada olacak, öğrenciler, eğitmenler, astrologlar. Sizi de bekliyoruz.

Geri kalanlar ne yapsın?
Dua etsin, meditasyon yapsınlar, ama abartmasınlar. Çünkü bu çok özel günde önemli olan başka insanlarla, sevdiklerimizle birlikte olmak. Eski Türklerin 22 Aralık'ı bayram olarak kutladıklarını biliyoruz. Bu da öyle bir gün. Hem yeni bir yılın başlangıcı, hem de yüz binlerce yılda bir tamamlanan bir döngünün sonu.

Peki kıyameti beklemek için Şirince'ye gidenler saçmalıyor mu?
Ne amaçla gittiklerine göre değişir. Sevdikleri, enerjisine inandıkları bir yerde olmak istiyorlarsa, ne âlâ. Kıyameti bekleyeceklerse, boşuna.

'2016'YA KADAR SÜRECEK'

O halde esas konumuza gelelim... Bir astrolog olarak bu süreci nasıl tarif ediyorsunuz?
2016'ya kadar sürecek önemli bir değişim ve dönüşüm sürecindeyiz. Bir geçiş dönemi de denebilir. Elbette olumlu anlamda söylüyorum, bildiğimiz anlamda bir kıyamet söz konusu değil. 21 Aralık 2012 de bu süreçte çok önemli bir açılım noktası. Ama şahsen her şeyin bir günde olup biteceğini, gelişim sürecimizde bir anda hepimizin aynı düzeyde tekamül göstereceğini düşünmüyorum. Bu yüzden 21 Aralık 2012 tarihini, önemli bir açılımın sadece başlangıcı olarak görüyorum.

Yani?
Bu tarihte tüm dünyayı bir anda değiştirecek fiziksel bir olay gerçekleşmesini beklemiyorum.

Halbuki bunu bekleyenler var...
Görüyorum, okuyorum; pek çok kişi kurtarılma veya seçilme beklentisi içinde, 21 Aralık 2012'yi bekliyor. Kıyamet Günü'ne benzetilen bu tarihte, kimileri İsa'nın yeryüzüne ineceğini düşünüyor, kimileri kurtarıcı bir Mehdi bekliyor. Aramızdan seçilmiş bazı insanların, uzaylılar tarafından kurtarılacağını iddia edenler de var. Dini kaynaklarımızda da varlıkları açıkça belirtilen Mehdi, İsa, Deccal kavramlarına ben de inanıyorum elbette, öte yandan 21 Aralık'ın onlarla bir ilgisi olmadığına eminim.

'SAHTE KURTARICILAR TÜREYECEK'

Peki ya E.T.'lere, yani dünya dışı varlıklara inanıyor musunuz?
Onların varlığını, bize yardım edecebilecekleri düşüncesini yadsımıyorum. Bence tam da dünya dışı zeki yaşamların var olduğunu hızla algılayarak onlarla iletişim kuracağımız bir dönemdeyiz. Ama 21 Aralık 2012'nin astrolojik haritasından yola çıkarsak, Balık burcundaki Neptün-Kiron kavuşumunun Jüpiter ile kare açısının, beklentiyi yükselten ve hayal kırıklığı yaratan bir yönü de olduğunu unutmamalıyız. Göreceksiniz, birtakım sahte kurtarıcılar türeyecektir. Oysa kurtarılmayı beklemek saçma. Kendimizi ancak biz kurtarabiliriz. İmkânlarımız dahilinde olan şeylerden bahsediyorum tabii. Cüz-i irademizle külli iradeye, yani kozmik düzenin işleyişine müdahale etmek gibi bir şansımız olmadığının, bu konuda haddimizi bilmemiz gerektiğinin farkındayım. Birlik olarak hareket edersek, olumsuz etkilere karşı tedbir alabilir ve onlardan elimizden geldiğince uzak durabiliriz.

Uzun zamandır beklenen Kova Çağı'nın başladığını, eğer gücümüzün farkına varır ve onu doğru kullanmayı başarabilirsek, aklın hurafelere, boş inançlara, anlamsız hırslara egemen olacağını söyleyenler de var. Oysa bana hiç de aklın egemen olmaya başladığı bir dünyada yaşıyormuşuz gibi gelmiyor.
Astrolojik olarak bakarsak, Kova Çağı'nda toplumcu ve evrensel düşüncenin, birlik bilincinin, eşitliğin ve adalet duygusunun gitgide güçleneceğine eminim. Bu süreçte zihinsel perdelerimiz yavaş yavaş ortadan kalkacak, çağın değerleri olumlu manada değişime uğrayacak. İnsanın gelişmesine, evrensel prensipleri idrak etmesine mani olan hallerin ortadan kalkması da, beynin daha fonksiyonel kullanılmasını mümkün kılacak.

Algılarımızın açılacağından, başka boyutları da hissedebileceğimizden bahsediyorsunuz...
Evet, farklı yaşam formlarını ve bilinç düzeylerini hızlı bir şekilde keşfetmeye başlayacağız. Düşük bilinç düzeyinden kaynaklanan tüm çatışmalar, zaman içerisinde çözüme kavuşacak. Hiç bilmediğimiz gerçek yeteneklerimizi keşfedeceğiz belki. Ya da zaten sahip olduğumuz yeteneklerin kapasitesi genişleyecek. Zihinlerimiz özgürleşecek.

Ne zaman?
Bilmiyorum ama uzak bir gelecekten bahsetmiyorum. Ben umutluyum, iyi ve faydalı bir insan tipi ortaya çıkacak. Tasavvuftaki insan-ı kamil gibi... Azizüddin Nesefi'nin "kamil insan" tarifini hatırlayalım: İyi sözler, iyi hareketler, iyi ahlak ve bilgi...

'ALTIN ÇAĞ GELDİ'

Yani bilgi olmadan iyiliğin bir kıymeti yok...
Bilgiyle kastedilen, sadece teknoloji veya bilimle sınırlı değil. Bilgi, Yaradan'ın eserlerini idrak etmek, kainatın işleyişini öğrenmek, tekamülün hangi amaca hizmet ettiğinin farkında olmak ve buna bilinçli bir şekilde katılmak içindir. İnsanın ruhunu tatmin edecek ve içindeki boşluğu dolduracak olan şey de işte budur. Kaderimizi çizen, evrenin ve alemlerin hareketlerini ve bunların dünyamızdaki hayatla bağlarını düzenleyen, karanlık yolumuzu aydınlatan ilahi sevginin farkına varmalıyız. Manevi ve insani değerlerin günlük hayatımıza daha fazla girmesi, alçak gönüllülük, vericilik ve affedicilik gibi kavramların tekrar kazanılması, içinde bulunduğumuz zorlu sürecin üstesinden gelmemiz açısından büyük önem taşıyor.

Peki ya önümüzdeki hafta kıyamet kopacağını iddia edenler haklıysa?
Allah'ın yazdığı kader çizgisi aşılamaz. Ama onun bize seçim hakkı verdiğini, bunu doğru kullanarak yaşanan zamanı güzelleştirebileceğimizi unutmayalım. Karl Marx'ın bir sözü var, "Bir teori ancak kitleleri etkilediği zaman maddesel bir güç haline gelir" demiş. Çok doğru. Bu yüzden 2012'yi bir felaket yılı değil, krizlerle birlikte gelen mecburi dönüşümlerin yaratacağı fırsat ve olanakların yılı olarak görüyorum. Zor dönemlerin ardından muhakkak ferahlatıcı bir dönem gelir. O ferah dönem de bize vaat edilmiş olan "Altın Çağ" dan başka bir şey değildir.

'İslami tasavvuf ehilleri de Maya liderleriyle hemfikir'
Tavsiyelerin yüzde 90'ına uyulmaz ama gene de sorayım: 21 Aralık 2012'ye hazırlandığımız şu günlerde başka neler tavsiye edersiniz?
Sevgi ve saygıyı unutmamalı; hoşgörülü davranmayı, merhamet göstermeyi, paylaşmayı ve en çok da şükretmeyi öğrenmeliyiz. Hayvanlara, bitkilere, etrafımızdaki canlı veya cansız tüm nesnelere iyi davranmalıyız. Bu dünya hepimizin. Onun zaten gittikçe yoksullaşan kaynaklarını bilinçli kullanmalıyız. Seçimlerimizin, bu kadersel süreci etkileyeceğine inanıyorum. İslami tasavvuf ehilleri de, bugün hayatta olan Maya ruhani liderleri de böyle düşünüyor. Demek ki aramızda muazzam bir ortaklık, benzerlik var...

'2012, kozmik fırsat penceresi'
Hiç mi endişeli değilsiniz?
Zihnimde hiç şüphe yok. 2012 yılı bizim için, bilincin evriminde bir geçiş noktası, büyük bir kozmik fırsat penceresiydi. Pasif bir şekilde beklediğimiz geleceği değil, aktif olarak yaratacağımız geleceği gösteren bir pencere... O yüzden olasılıkları bir kenara bırakarak kendimiz ve çocuklarımız için en ideal geleceğe odaklanalım.

Olasılıkları bir kenara bırakmakla neyi kastediyorsunuz?
Olasılıklara bakalım: Ozon tabakasındaki delik iyice büyüyecek. Nükleer savaşlar ve küresel felaketler sonucunda yeryüzü yaşanmaz hale gelecek. Öyleyse ne olacak? Bizim için her türlü nimetle donatılmış, tekamül sürecimizde bize ev sahipliği yapmış dünyamızı böyle bir mahvoluşa terk mi edeceğiz?

Kaçamayız da...
Varsayalım ki teknoloji çok gelişti, bizler de uzayın başka köşelerine topluca seyahat edebilecek düzeye eriştik. "Dünya'yı tükettik, kendimize başka bir gezegen bulalım" diyerek çekip gidecek miyiz? Bunun yerine niçin elimizdekini iyileştirmeye çalışmayalım? Bence ebedi mutluluğa kavuşmak istiyorsak, onu dünyanın dışında değil, dünyanın içinde aramalıyız.
MAYA RUHANİ LİDERLERİ NE DİYOR?
Herkes konuştu ama konunun asıl sahiplerine pek kimse sormadı. Maya ruhani liderleri, 21 Aralıktarihine nasıl yaklaşmamız gerektiğini anlatıyor...
Mayalar Kimdir?
Orta Amerika'da Yucatan yarımadasında yaşamış Mayalar, kendilerinden önceki uygarlıkları model olarak alan şamanlardı. Zamanın senkronu, idraki ve kaydedilmesi konusunda saplantılıydılar. Takvimleri dünya kültürüne en büyük armağandır.
Astronomiyi geleceğe dair kehanetler öngörmek için kullanan Mayalar günümüze kadarki bütün Güneş ve Ay tutulmalarını, yeryüzünün dönüş hızındaki değişimleri kaydetmişlerdi. Venüs'ün hareketlerini izlemiş, binlerce yıldır süregelen takvimlerinin temelini oluşturmuşlardı. Ayrıca Venüs'ün yaklaşık 584 günlük dönüş sırasındaki hareketlerini izlemek için çizelgeler yahut tutulmaları hesaplamak için Ay tabloları oluşturmuşlardı. Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter gezegenlerini, Güneş'i ve Ay'ı, Süreyya Takımyıldızı'nı izleyerek günümüze kadarki bütün tutulmaları doğru bir şekilde tahmin etmişlerdi. Üstelik bunu günümüzdeki bilim adamlarının yaptığı gibi geometri yardımıyla değil, gözlem yardımıyla başarmışlardı.

Hunbatz Men: Ruhsal uyanma zamanı geldi

Günümüzde yaşayan en önemli Maya ruhani liderlerinden biri olan Hunbatz Men, 2012'nin sonuna toprakla temas ederek, meditasyon yaparak ve ilahiler söyleyerek hazırlanmak gerektiğini söylüyor ve şunları anlatıyor: "Her şeyi bilen 'Hunab K'u'ya göre büyük değişim zamanı geldi. Evrenden, dünyanın en eski zamanlarına dönme emri aldık. Büyük Ruh bizi geri çağırıyor. Bunu beklemeyenler için bile ruhsal uyanma zamanı. Binlerce yolun kesiştiği yerlerde evrensel eğitim tekrar uyanacak. Doğudan, batıdan, kuzeyden ve güneyden binlerce insan Güneş'in rüzgârlarının ağaçlarla konuştuğunu, şüphecileri arındırmak için evlerin arasından geçerek estiğini işitecek. Bu rüzgâr hepimizin yüzünü nazikçe okşayacak, böylece gökten ve denizden uyumlanma haberi geldiğini anlayacağız."

Don Alejandro Cirilo Perez Oklaj: Şimdi artık On Üç Cennet Çağı için hazırlanalım
Kristal kafataslarıyla çalışan kahin Don Alejandro Cirilo Perez Oklaj, Guatemala Mayalarının Ulusal İhtiyar Heyeti Başkanı. Mayaların önce uzaydan kayıp kıta Atlantis'e geldiklerini, burada "üstadlar" veya "ihtiyarlar" tarafından sık sık ziyaret edildiklerini anlatıyor. Ona göre 20 Aralık 2012'de dünya manyetik bir eksenin merkezinden geçecek. Bu sırada 60-70 saatlik bir karanlık yaşanacak. Ayrıca önümüzdeki dönemde bizi ciddi felaketler bekliyor: Depremler, tsunamiler, seller, yanardağ patlamaları ve salgın hastalıklar... Bu süreçte sadece arınmış ve tabiatla bağlarını kuvvetlendirmiş olan insanlar hayatta kalabilecek. O yüzden hep vurguluyor: "Şimdi işiniz uyanmak. Dokuz cehennem zamanı sona erdi. Artık On Üç Cennet Çağı için hazırlanalım. Kehanet beni doğruluyor. Şafak vakti gelsin, bırakalım tüm insanlar ve yaratıklar barış içinde, mutlu yaşasın."

Quetza-Sha: Ruhun, cinsel enerjinin, kalp ve zihnin dönüşümü
Mayaların aslen Plüton, Neptün ve Uranüs'ten geldiklerine ve 2029'da tüm insanların beş boyutlu varlıklara dönüşeceğine inanan bu ünlü Maya-Aztek şamanı pozitif düşünenlerden. 1991'de Meksika'dan izlenen tam Güneş tutulmasıyla Mayaların "Kukulkan" dediği bir sürecin başladığına inanıyor. Tüm Orta Amerika inanışlarına göre önemli bir süreç olan Kukulkan, 2012'de yeni bir ırkın doğmasına yol açacak. Bu yıl yeryüzünün sonuna değil, ruhun, cinsel enerjinin, kalp enerjisinin ve zihnin tüm boyutlarıyla dönüşümüne şahit olacağız.

José Argüelles: Ancak topluluk bilincimiz gelişirse ayakta kalabiliriz
26 bin yıllık bir döngünün sonuna geldiğimizi düşünen Argüelles konuyla ilgili sayısız kitap da yazmış bir şaman. 12 aylık Gregoryen takvimi kullanmayı bırakıp Maya sisteminin 13 aylık takvimini benimsememizi destekliyor. Ona göre insanoğlu bireysel bilinçten vazgeçip topluluk bilinci geliştirdiğinde, daha büyük bir galaksideki aydınlanmış yaratıklar arasında yer alabilecek: "İlerleyen zihin ve teknolojik gelişme seviyesi, biyosferi noosferle uyuma itiyor. Noosfer'le kastettiğim, zamanı dördüncü boyut olarak anlayan biyokitlenin insan kısmı. Bu uyumlanmanın ardından bilinçdışı zamanlama frekansları bilince dönüşecek ve insanoğlu yepyeni bir varlık bilincine erişecek."

Anahtar Kelimeler
 
Üst