Hipofizini bilen Rabbini bilir

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Hipofizini Bilen Nefsini Bilir

19ARA 2011​

İnsanın üstünlüğü bütünlüğü ile… Ne zaman deryaya daldınız ve onun bir parçası oldunuz, işte o zaman idrak nasibinizce işlemeye başlar. O derya ki hiçbir kir onu bulandıramaz.
Hiçbir rüzgar onu dalgalandırmaz. Fakat siz deryanın dışında bulunduğunuzda o içinizde fırtınalar koparabilir.
Rabb’in ayetleri hatırlatıldığı hâlde sırt çeviren, tevbe ettikten sonra geri dönen ve fıtratına aykırı bir yaşam seçen kişinin fiziksel dünyası bozulur. İnsan; güvensiz, pişmanlıklarla dolu bir yaşam içinde, bağımlılıklar ve korkularla dolu olur. Yorulur… Çevresiyle geçinemez, huzursuzdur; sıkıntıdadır… Düzeni bozulmuştur. Üst alemle arasındaki bağı ve beyini ile kalbi arasındaki yollar kapanmıştır. Kalp, artık görmez ve anlamaz bir hâle gelmiştir.
“Ey insan! Seni yaratıp, düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar, 6-8)
O’nu anmaktan, insana musahhar kılınan tüm nimetleri düşünmekten, şükürden alıkoyan …
Vazgeçeme-mek… Arınama-mışlık… Durulama-mak…

Kalp dediğimiz organla sağlanan bu fiiilerin aslı tamamıyla ruhta gerçekleşir. Beyin bedenin, kalp ise ruhun merkezi, hatta kumandanı. Farklı düzlemde oldukları için, birbirlerinden haberdar olmazlar; yani alt alemden üst alem anlaşılamaz. Birbirlerini anlamak için aynı alemde olmaları lazım. Bu sistem, insanda mükemmel bir şekilde mevcutt. Göz görme organı olduğu hâlde görme işlemi beyinde gerçekleşir. Manevi görme dediğimiz “basiret” ise kalpte. Basiret bir üst boyut olduğundan, semaları seyredebilmek için göz gibi bir taşıyıcı lazımdır.
İlk adım, bir iç dizayndan, yenilenmekten ve tevbeden geçiyor. Sonra, zikirden yani Allah’ı anmaktan. İş bununla kalmıyor; Rabbimiz bu vazgeçişi fiillerimizde de görmeyi diliyor. Çünkü İslam; madde ve mana bütünlüğü, yani kalp ve akıl uyumu içinde yaşanır.
Aslında, bio enerjimizi dengede tutmanın yolu da maddi ve manevi varlığımızın bütünlüğünü sağlamaktan geçer.
Ruhun bedenimizdeki mekanizmayı kullanmasında en önemli görev endokrin sistemimize düşüyor. Endokrin sitemi (yani iç salgı bezlerimiz); büyümeyi, kan basıncını dengede tutmayı, kaslarımızın çalışmasını, üremeyi ve bir çok hayati fonksiyonu sağlayan hormonal salgılardır. Ve manevi hayatımıza dolaylı değil, doğrudan etkilidir.
Endokrin sisteminin ruh ile köprü kuran en önemli hormonu Epifiz bezidir.
Epifiz, çam kozalağı şeklinde, beyin arka kısmında göz hizasında bulunan, mercimek büyüklüğünde bir bezdir. İlk keşfi kadim bilgeliğe dayanıyor. Descartes, epifiz için “ruhun koltuğu” derken, Blavatsky “üçüncü göz”, manevi bilgeliğe ve farkındalığa açılan bir kapı olduğunu dile getirir.
Epifiz, vücudun susuzluk, açlık, cinsel arzu ve yaşlanma sürecini belirleyen biyolojik saati yönlendiren hipotalamus bezi ile uyum içinde çalışır. Epifizden salgılanan melatonin, pinolin ve dimetiltriptamin (DMT) gibi nöro-hormonlar insanda mistik zevk ve hâlleri, metafizikî âleme geçişi tetikler. DTM, vucuda bazı (üzerlik ve akasya gibi) bitki tohumlarından da alınabilir. Ortaçağ’da engizisyon mahmekemlerinde yakılan cadılar, bu bitki kökleri ve tohumlarını transa geçmek için kullanırlardı.
Melatonin ise gece 23:00 ile 05:00 arasında Epifizden salgılanan ve vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini arttıran bir hormondur. Ayrıca melatoninin güçlü salgılanması kansere karşı koruyuculuğu arttırır. Işığa karşı duyarlıdır. Çünkü gözün ışığa hassas olan retina tabakası ile epifiz bezi arasında sinirsel bir ağ bulunur. Yani epifiz aydınlıkta değil karanlıkta salgılanır.
Denge anahtarı Hipofiz ve hizmetçisi Tiroid

Epifizden doğan farkındalık ve iç disiplin bize dengenin anahtarını verir, yani Hipofize getirir. Hipofiz, nohut büyüklüğünde ve 0,5 gram ağırlığında küçük pembe bir et parçasıdır. Sakın boyutuna bakarak küçümsemeyin onu; çünkü vücuttaki tüm hormonal sistemin yöneticisi ve dengede tutucusudur.
On iki farklı hormon salgılar ve asla hata yapmaz. Çünkü, bu hormonlardan bir tanesi salgılanmazsa insan fizyolojik olarak ölür. Diğer bütün bezlere emirler Hipofizden gider; yani yöneticilerin yöneticisi gibi çalışır.
Hipofiz, fazla uyarılırsa vücudun dengesi bozulur. Çünkü, diğer tüm bezler bu olaydan etkilenirler. Örneğin: troidiniz fazla çalışmaya başlar, iştahınız artar, uykunuzda düzensizlik olur, tembelleşir yahut aşırı hareketlenirsiniz; duygularınıza ve tepkilerinize anlam veremez, aşırı hassaslaşır ve öfke nöbetlerine girersiniz. Pişmanlıklar ve yersiz tepkiler artık kaçınılmazdır. Artan aşırı enerji dalgalanmaları bedensel ve ruhsal çöküntüye sebep olur. Enerjiniz savrulur gider… Oysa ki insan bedeni dengeyi arar.
Troid bezinin üzerinde biraz fazla durduk çünkü o, hipofizin yardımcısı gibi çalışır ve en önemlisi vücudun enerji sistemini düzenler. Aslında denge hususunda dikkatimizi çeken yönü de bu. İnsan enerjisini nasıl kulanacağını bilemez ve kontrol altına almazsa bu boşluğu dolduracak negatiflikler muhakkak olacaktır. Nefs bunu fırsat bilir.
Gece ibadeti, yakaza hâli ve B-sırrı

Beynimiz, gece uyumadan hemen önce alfa ritmi ile çalışır. Normal hareket hâlinde iken beta seviyesinde olan beyin, gevşediği zaman titreşimini yavaşlatır ve alfa ritmine geçer. Tam da Epifizin salgılanmaya başladığı saatlerdir bunlar.
Tamamen aktive olmuş beyin dalgaları, tekrarlanan kelimeler, yani zikir ve tefekkür ile derin trans (derin tefekkür) , başka bir deyişle yakaza hâline geçer. Bu esnada da teta dalgaları üretir.
Bilinçliliğin bu derin hâlinden normal yaşama geçerken insan sersemlemiş ve yönünü kaybetmiş gibi hissedilebilir. Fakat teheccüt ile edilen secde vücudun topraklanmasını sağladığından dengesizlik söz konusu olmaz. Bu durum sadece dinlenme, durulma ve zihinsel derinlik sağlamayacak, aynı zamanda zihinsel kapasitemizi ve algılarımızı da güçlendirecektir.
“Görmez misin ki; göklerde ve yerde olanlar;
güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allâh’a secde ediyor.
Birçoğunun (gafleti sebebiyle) üzerine de azap hak olmuştur…”
(el-Hacc, 18)“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih eder.
O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.
Ne var ki siz, onların tesbîhini anlamazsınız…”
(el-İsrâ, 44)
Asıl amaç, idrak etmektir. İdrak perdeleri çok kalındır. Ayeti kerimede de bildirildiği üzere mahlukatın Allah’ı zikretme durumu insana kapalı, yani perdelidir. Dolayısıyla, kalbin duyup görebilmesi için bunun gibi nice hadiseyi (kendimizi, bedenimizi ve nefsimizi) idrak noktamızda tanımamız, bilmemiz gerekiyor.
Sevgili peygamberimiz SAV zikir konusunda şöyle buyuruyorlar:
“Kim Allah-u Teala Hazretleri’ne itaat eder, emir ve yasaklarına hakkıyla riâyet ederse, O’nu zikretmiş olur; velev ki (nâfile) namazları, oruçları ve Kur’ân tilâveti az bile olsa! Kim de Allâh’a karşı isyan hâlinde bulunursa (günahları terk etmezse), Cenâb-ı Hakk’ı zikretmemiş olur; velev ki (nâfile) namazları, oruçları ve Kur’ân okuması çok bile olsa!” (Heysemî, II, 258)
Aşağıdaki ayet, bizim üzerimize düşeni en güzel şekilde açıklıyor:
“Rabbini hamd ile zikret, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et.”
(el-Hicr, 98-9)
Hipofiz bezini aşırı uyaran durumlar

Aile hayatımızın dengesizliği, aşırı üzüntü, fazla heyecan, çok yemek, çok uyumak, olayları yanlış anlayış ve yorumlayış biçimi hipofiz bezini aşırı uyaran nedenlerden sadece birkaç tanesidir.
Bir tehdit ya da istemediğimiz bir olayla karşı karşıya kaldığımızda, hormonal sistemimiz harcadığınız ekstra enerjiyi vücutta dengede tutmaya çalışacak ve ister istemez aşırı salgılar üretecektir. Bu uyarılma sonucu adrenalin artacak ve zincirleme olarak olaylar gelişecektir. Eğer bu denge kurulmazsa önce stres dediğimiz hastalıkla karşılaşırız. Bunun kişideki belirtileri de fiziksel, duygusal, zihinsel ve davranışlar olarak ortaya çıkacaktır.
Fakat şunu da hatırda tutmakta fayda var:
Sinir sistemi kendi kendine harekete geçmez, bizden emir bekler… Bize, ”Savaşacak mısın yoksa kaçacak mısın?” diye sorar.
Evet nefsimizle savaşacak mıyız, yoksa onun her istediğini yaparak savaştan kaçacak mıyız?
Seçim bizim!
Hatice Fahrunnisa Kaykı
 

Zek0808

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Şub 2014
Mesajlar
81
Tepkime puanı
46
Müthiş bir yazı olmuş, paylaşım için çok teşekkür ederim :)
 

yaramazcocukmavi

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Eki 2014
Mesajlar
91
Tepkime puanı
6
Tereddütlerin arasında kalıyorsanız şayet,bir yanınız elinize tesbih alın yada namaz kılın ALLAH'ı zikredin diyorsa yapın bunu ,Belli bir zaman sonra eğer bunları bırakırsanız yukarıda anlatılan olaylar gerçekleşiyor...Hormon,troid stres vs. teker teker harekete geçiyor..Burdaki gerçek mantık bana kalırsa ALLAHI zikirde gizli...Çünkü ALLAH c.c

''KALPLER YALNIZ ALLAHI ZİKRETMEKLE MUTMAİN OLUR '' buyuruluyor..Çünkü Kalp maneviyat olarak tüm vücuda etki ediyor.

Kendini bilen nefsini bilir...Nefsini bilen RABBİNİ bilir....
 

hopefull06

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Kas 2014
Mesajlar
283
Tepkime puanı
17
Cok güzel bilgiler. Güncellenmesi gerekir diye düşündüm. .
 

kendinibilmez

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Eyl 2016
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
bu güzel paylaşımdan, yapılan yorumlara kadar herkese teşekkürler
 

Similar Threads

Ü
Cevaplar
5
Görüntüleme
558
Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
127
Üye silindi 77822
Ü
Üst