Cin, Şeytan, İblis, Melek

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,096
Tepkime puanı
4,962
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Cin Kelimesinin Manaları

Cin kelimesi Arapçadır. "Can" kelimesi ile ilgilidir. Semavi ve İlahi kitapların hepsinde de adından bahsedilmiş, sebep olduğu olaylar anlatılmıştır. Cinleri tanıyabilmek için önce "Cin" kelimesinin anlamı üzerinde durmak gerekiyor. Cin kelimesinin en belirgin manası "örtülü" ve "gizli" demektir. Bu da Cin'in duyu organlarından gizlenen bir varlık olduğunu ortaya koymaktadır. "Cenn" kökünden türeyen bir isim olup tekili olan cinni, örtülü gizli şey anlamına gelir. Terim olarak ise, duyularla idrak edilemeyen, insanlar gibi şuur ve iradeye sahip bulunan, ilahi emirlere uymakla yükümlü tutulan mü'min ile kafir gruplarından oluşan varlık türü anlamına gelmektedir.

Gece kararması anlamına gelen “c-n-n” kelimesi ile aynı köktendir. Yine Can bazı yılan türleri için kullanılan ortak bir köktür.
Şimdide batıda en yaygın isminin karşılığı olan “Demoon” kelimesine bakalım.

Demon, Hıristiyan edebiyatında cin ve şeytan anlamında kullanılmış bir terimdir. Terimin kökeni eski Yunanca’da tamamen farklı anlamlarda kullanılmış olan daimon sözcüğüdür.

Avrupa’da papazlar uzun süre, garip davranaışlar gösteren kimselerde ve obsesyon olaylarında, hastanın vücuduna demonun girdiğini sanmışlar ve bu yaratığı kovmak üzere çeşitli uygulamalarda (egzorsizm) bulunmuşlardır. Spiritüalistlere göre, bu tür olaylarda cin zannedilen şey, spatyumun teşevvüş halindeki bedensiz ruhlarıdır.

Ortaçağ’da majiyle uğraşan bazı kimseler demonları sınıflandırma çalışmasına girişmişlerdir ki, bilimsel dayanağı olmayan bu çalışma demonoloji olarak adlandırılır.

Daimon Kelime kökünün ise anlamı daha aydınlatıcıdır. Daimon, Batı dillerine sonradan “demon” biçiminde yerleşen, eski Yunanca’daki bir terim olup. antikçağ’ın çeşitli dönemlerinde farklı anlamlarda kullanılmıştır.

Daimon teriminin kullanımına en çok Sokrat, Platon ve Platon’un takipçisi Ksenokrates’in sözlerinde rastlanır.
Terimin eski Yunan tradisyonunda şu üç anlamda kullanıldığı belirtilir:
1-İnsanları yöneten ve geliştiren görünmez, yüce varlıklar. Bu anlamdaki daimonları Platon üç gruba ayırmıştır: İlk iki gruptakilerin bedenleri esîr ve ateşten oluşur, görülemezler. Üçüncü gruptakiler buharımsı bedenlere sahiptir, görülmezlerse de, nadiren birkaç saniyeliğine (fantom tarzında) tezahür edebilirler.

2- Vicdan, vicdan sesi. Düşüncelerinin ilham kaynağının kendi daimon’u olduğunu bildiren Sokrat, belki de bir ayrım yapmak amacıyla, vicdan ya da vicdan sesi anlamını bir başka terimle, Daimon’un tezahürü anlamındaki daimonion terimiyle belirtmiştir.
3- Teozoflara göre, daimon terimi eski Yunan tradisyonunda aynı zamanda “düşünce formları” anlamında da kullanılmıştır.

Daimon sözcüğü Avrupa’da zamanla demon sözcüğüne dönüşmüş ve ilk anlamlarını yitirerek, Hıristiyanlık döneminde cin ve şeytan anlamında kullanılmıştır.

Batıda birden farklı isimle anılmak taktır. Bazı isimlerinin Türkçe anlamları ise oldukça ilginçtir. Zeki, beyaz, cüce, ruh, gül yabani, hortlak. Cinlerin ise görüntüleri ve çeşitleri konusunda ciddi bir çeşitlilik vardır.

Yeşil, mavi, siyah, kırmızı gibi bir çok renge sahip olabilirler. Sakallı, sakalsız, uzun saçlı, kel gibi farklı özellikleri vardır. Şişman, zayıf veya uzun boylu olabilirler, bazıları hayvana benzerken bazıları insana benzer, giysili ve çıplaktılar.

Şakacı, öfkeli, kötü veya iyi olabilirler. Marangoz ya da çifti olabilirler. Bir bitkinin yetişmesine yardım ettikleri gibi bir uçağın düşmesine sebep olabilirler. Her ülkenin neredeyse geleneksel bir cin figürü vardır.

Sanat eserlerinde sıkça kullanılmıştır. Heykelleri ve tabloları vardır. Yüzlerce yazılmış ve yazılmamış hikayeleri mevcuttur. En eski uygarlık kökenlerinden, modern kentlere kadar, güneşin doğduğu yerden ve battı yere kadar her yerde bir isim alırlar.

Cin kelimesinin köklerini incelediğimizde en basit anlamda, bir bakteri anlamına gelebilir, bilmediğimiz ve tanımlayamadığımız hayvan türleri olabilir, dış dünyadan gelen uzaylılar olabilir, farklı boyut frekansında oluşan varlıklar olabilir. Bu dünyada ve bedende olup da bizim göremeyeceğimiz ve dalga boyunda titreşiyor olabilirler. Kulaklarımız nasıl her şeyi duyamıyorsa, gözlerimizde her şeyi göremiyor.

Sonuç olarak farklı anlamlara da gelse bizler cin deyince özellikle negatif manada Şeytani varlıkları anlıyoruz. Bunun nedeni de, kadim uygarlıkların dinlerini yok etmeye çalışan kilisenin, bilip bilemeden her türlü inanış ve oluşa şeytan ve şeytan işi demesinden kaynaklanır. Kültürler arası etkileşim ağları ile birlikte anlatılan hikayeler ile bir çok şeytani olarak algılarız.

Peki Şeytan ne demektir?

Şeytan kelimesi sözlükte; aslı "baude" anlamında "şetane" kökünden bir kelimedir. Uzakta kalma, uzaklaşma. Ateşten yaratılan ve ALLAH'a isyan eden. Günah ve isyanda aşırılığa giden. İnsanı tuğyana sürükleyen her şey. Haddi aşan her azgın gibi pek çok anlama gelir. Şeytan o halde herşey olabilir. Ahmet veya Ayşe gibi özel bir isim ziyade, beyaz ya da nefret gibi bir sujenin genel adıdır. Temsil ettiği değerler bakımından oldukça yüklü anlamlar içerir. Kuran-ı Kerimde 66 defa Şeytan kelimesi tekrar edilir. Şeytan ile eş anlamda olan İblis ise 28 defa geçer.

Peki, İblis ne demektir. İblise şeytan gibi uzak, uzaklaştırılmış anlamına gelir. İblis kelimesinin Kuran-ı Kerim’de kullanılan şekline baktığımızda, bir kişi seslenilir gibi seslenilmiştir. Örneğin; (Bakara, 34) Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. Dikkat edilirse burada diğer bir kişiye (şeye) seslenilmiştir.
Cin diye bir şeyden ya da bir kişiden değil bir sistemden bahsedilir, aynı şekilde şeytanda bir sistemi ifade eder. İblis ise özel bir isimdir. Cinlerin içinde de şeytani varlıklar elbette ki vardır. Yani olumsuz davranışlar içerisinde olup da uzaklaştırılmış yani iyilikten kovulmuş varlıklar.
Kuran-ı Kerim de çok ilginç bir ayet vardır. (Kehf, 50) Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi ve Rabbinin emri dışına çıktı. Yani iblis önce bir melekti. Daha sonra şeytan(uzaklaştırılmış) oldu. O zaman karşımıza bir soru daha çıkar Melek nedir.

Melek; "haberci ve kuvvet" anlamına gelmektedir. Elçi anlamına gelen Angelos ise Yunancadır. Semitik dillerde ve Türkçede kullanılan melek ise İbranice "m l k" kökünden gelir.

Melek, malik, mülk, malik’ül mülk, memlük gibi kelimelerin köken aldığı "m l k"’in İsraillilerin komşuları olan Amon’luların tanrısı Molek (molech, moloch)’in isminden türetildiği düşünülür. Bu ilişki cehennem bekçisi malik açısından düşünüldüğünde daha açıktır.

Melek kelimesinin temsil ettiği anlam direk bir sınıftır. İnsan, hayvan veya onun başka bir varlığın türünü temsil etmek amacı ile kullanılır. Bu özelliği ile cinden ve şeytanda ayrılır. Cin ve şeytan kelimesi bir süjeyi tanımlamak için kullanılıyordu. En basit ifadesi ile: Cin; gizli, şeytan ise uzaklaştırılışmış anlamına gelir. İblis ise tek bir şeyi ya da kişiyi anlatan özel bir isimdir. Melek ise özel bir türü anlatan kelimedir. Bu durumda bir melek cin olabilir, İblis örneğinde görüldüğü gibi şeytanlaşabilir. Bir tane değil çok miktarda melek vardır.

Tüm kültürlerde melek vardır ve meleklerin görev ve özelliklerine göre sınıfları vardır. Cebrail gibi tek bir melekten bahsedilebilir. Yani türü tanıyabildiğimiz gibi bu türün içinden bir şeyi ya da kişiyi de tanıma fırsatını yakalayabiliriz.

Cin isminin temsil ettiği gibi gözle görülemeyen gizli varlıklar içinde bir türü ve bu türün içinde tek bir şeyi ya da kişiyi de tanıyabiliriz.
Bu durumda cinler kimler veya neler oluyor.

Tüm dünya dışı tanımlanamayan varlık ve objeler.

Tüm gözle göremediğimiz gizlenmiş olan bakteri gibi canlılar.

Tüm gözle görülemeyen ve farklı boyutlarda yaşayan varlıklar: melekler, ruhsal varlıklar, ruhlar, şeytani varlıklar gibi.

Tüm farklı dalga boyuna sahip varlıklar. Periler, demonlar, goblinler, cüce yaratıklar gibi (çok fazla tür ve çeşit var). Bizler cin olarak en son şıktaki varlıkları algılıyoruz. Diğer üç seçeneği cinler sınıfı içinde göremiyoruz. Umarım bu yazım cinleri ve diğer varlıkları anlamada en azından tanımla bazında küçük bir yardımı olur.

Sevgi ve ışıkla….

Yazan: Urum
Kaynak: Çeşitli web siteleri kullanılmıştır.
 

bereket

Banlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2012
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Yazan Urum demişsiniz ama googlede bakınca şu çıktı karşıma: Örnegin demon paragrafı yani burası

Demon, Hıristiyan edebiyatında cin ve şeytan anlamında kullanılmış bir terimdir. Terimin kökeni eski Yunanca’da tamamen farklı anlamlarda kullanılmış olan daimon sözcüğüdür.

Avrupa’da papazlar uzun süre, garip davranaışlar gösteren kimselerde ve obsesyon olaylarında, hastanın vücuduna demonun girdiğini sanmışlar ve bu yaratığı kovmak üzere çeşitli uygulamalarda (egzorsizm) bulunmuşlardır. Spiritüalistlere göre, bu tür olaylarda cin zannedilen şey, spatyumun teşevvüş halindeki bedensiz ruhlarıdır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Demon sitesinden alınmış :)



Bu bölüm ise;

Daimon, Batı dillerine sonradan “demon” biçiminde yerleşen, eski Yunanca’daki bir terim olup. antikçağ’ın çeşitli dönemlerinde farklı anlamlarda kullanılmıştır.

Daimon teriminin kullanımına en çok Sokrat, Platon ve Platon’un takipçisi Ksenokrates’in sözlerinde rastlanır.

Terimin eski Yunan tradisyonunda şu üç anlamda kullanıldığı belirtilir:

1-İnsanları yöneten ve geliştiren görünmez, yüce varlıklar. Bu anlamdaki daimonları Platon üç gruba ayırmıştır: İlk iki gruptakilerin bedenleri esîr ve ateşten oluşur, görülemezler. Üçüncü gruptakiler buharımsı bedenlere sahiptir, görülmezlerse de, nadiren birkaç saniyeliğine (fantom tarzında) tezahür edebilirler.

2- Vicdan, vicdan sesi. Düşüncelerinin ilham kaynağının kendi daimon’u olduğunu bildiren Sokrat, belki de bir ayrım yapmak amacıyla, vicdan ya da vicdan sesi anlamını bir başka terimle, Daimon’un tezahürü anlamındaki daimonion terimiyle belirtmiştir.

3- Teozoflara göre, daimon terimi eski Yunan tradisyonunda aynı zamanda “düşünce formları” anlamında da kullanılmıştır.

Daimon sözcüğü Avrupa’da zamanla demon sözcüğüne dönüşmüş ve ilk anlamlarını yitirerek, Hıristiyanlık döneminde cin ve şeytan anlamında kullanılmıştır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Daimon sitesinden alınmış.

Diğer genel bölümlerden bazısı Said Nursi'nin kitaplarından ki webde her sitede 2007 de açılmış :)

Kısacası yazı ile Kerim ali ilgisi söz konusu bile değildir. He derleme yazacaktım ama yanlışlıkla yazı bana ait demişseniz o zamanda pes derim :) Herhangibir yazı kime ait bakmak çok kolay, bikaç cümleyi googlede aratınca hemen çıkar. sizin nerdeyse tüm yazılarınız alıntı kerim bey. Tarih sıralamasına bakıyorum sizden 2-3 ay yıl gibi sürelerde yazılmış :)
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Yazan Urum demişsiniz ama googlede bakınca şu çıktı karşıma: Örnegin demon paragrafı yani burası

Demon, Hıristiyan edebiyatında cin ve şeytan anlamında kullanılmış bir terimdir. Terimin kökeni eski Yunanca’da tamamen farklı anlamlarda kullanılmış olan daimon sözcüğüdür.

Avrupa’da papazlar uzun süre, garip davranaışlar gösteren kimselerde ve obsesyon olaylarında, hastanın vücuduna demonun girdiğini sanmışlar ve bu yaratığı kovmak üzere çeşitli uygulamalarda (egzorsizm) bulunmuşlardır. Spiritüalistlere göre, bu tür olaylarda cin zannedilen şey, spatyumun teşevvüş halindeki bedensiz ruhlarıdır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Demon sitesinden alınmış :)



Bu bölüm ise;

Daimon, Batı dillerine sonradan “demon” biçiminde yerleşen, eski Yunanca’daki bir terim olup. antikçağ’ın çeşitli dönemlerinde farklı anlamlarda kullanılmıştır.

Daimon teriminin kullanımına en çok Sokrat, Platon ve Platon’un takipçisi Ksenokrates’in sözlerinde rastlanır.

Terimin eski Yunan tradisyonunda şu üç anlamda kullanıldığı belirtilir:

1-İnsanları yöneten ve geliştiren görünmez, yüce varlıklar. Bu anlamdaki daimonları Platon üç gruba ayırmıştır: İlk iki gruptakilerin bedenleri esîr ve ateşten oluşur, görülemezler. Üçüncü gruptakiler buharımsı bedenlere sahiptir, görülmezlerse de, nadiren birkaç saniyeliğine (fantom tarzında) tezahür edebilirler.

2- Vicdan, vicdan sesi. Düşüncelerinin ilham kaynağının kendi daimon’u olduğunu bildiren Sokrat, belki de bir ayrım yapmak amacıyla, vicdan ya da vicdan sesi anlamını bir başka terimle, Daimon’un tezahürü anlamındaki daimonion terimiyle belirtmiştir.

3- Teozoflara göre, daimon terimi eski Yunan tradisyonunda aynı zamanda “düşünce formları” anlamında da kullanılmıştır.

Daimon sözcüğü Avrupa’da zamanla demon sözcüğüne dönüşmüş ve ilk anlamlarını yitirerek, Hıristiyanlık döneminde cin ve şeytan anlamında kullanılmıştır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Daimon sitesinden alınmış.

Diğer genel bölümlerden bazısı Said Nursi'nin kitaplarından ki webde her sitede 2007 de açılmış :)

Kısacası yazı ile Kerim ali ilgisi söz konusu bile değildir. He derleme yazacaktım ama yanlışlıkla yazı bana ait demişseniz o zamanda pes derim :) Herhangibir yazı kime ait bakmak çok kolay, bikaç cümleyi googlede aratınca hemen çıkar. sizin nerdeyse tüm yazılarınız alıntı kerim bey. Tarih sıralamasına bakıyorum sizden 2-3 ay yıl gibi sürelerde yazılmış :)
Tuhaf :) Neden konu içeriğinin bilgisi ile değil de yazanla bu kadar ilgilisiniz anlamam..Küçük ayrıntılar göz çıkarır.
Biri sizin için benim için onun için bir çok açıklama yada makaleyi bir araya getirip yazdıysa yada kopyaladıysa altına da bunları ben buraya topladım araştırdım ve yazdım mı diyecekti ?
Herşey bir yana. Biz site üyeleri olarak daha çok makaleleri kimin yazdığı ile değilde tarif ve uygulamaları pratikleri kimin yazdığıyla ilgileniyoruz. :)
İyi forumlar.
 

bereket

Banlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2012
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Tuhaf :) Neden konu içeriğinin bilgisi ile değil de yazanla bu kadar ilgilisiniz anlamam..Küçük ayrıntılar göz çıkarır.
Biri sizin için benim için onun için bir çok açıklama yada makaleyi bir araya getirip yazdıysa yada kopyaladıysa altına da bunları ben buraya topladım araştırdım ve yazdım mı diyecekti ?
Herşey bir yana. Biz site üyeleri olarak daha çok makaleleri kimin yazdığı ile değilde tarif ve uygulamaları pratikleri kimin yazdığıyla ilgileniyoruz. :)
İyi forumlar.

Sizi anlıyorum ama işte ben öyle değilim :) Bilgi alacağım kişilerin kim olduklarını merak ederim, kendi bilgilerimi yoksa alıntı bilgiler mi onu öğrenirim.. Kendimce çeşitli aramalar yaparım sonra bireysel gelişimlerim için çeşitli başvuru veya taleplerde bulunurum (ücretli ya da ücretsiz)

Ayrıca sizin için araştırdım demeyecekti tabiki ama yazı kendisininmiş gibide sunmayacaktı :) neyse herkese iyi forumlar..
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,096
Tepkime puanı
4,962
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Sizi anlıyorum ama işte ben öyle değilim :) Bilgi alacağım kişilerin kim olduklarını merak ederim, kendi bilgilerimi yoksa alıntı bilgiler mi onu öğrenirim.. Kendimce çeşitli aramalar yaparım sonra bireysel gelişimlerim için çeşitli başvuru veya taleplerde bulunurum (ücretli ya da ücretsiz)

Ayrıca sizin için araştırdım demeyecekti tabiki ama yazı kendisininmiş gibide sunmayacaktı :) neyse herkese iyi forumlar..

Okuma sorununuz var bey/hanım efendi.
1. Bir araştırma yazısı birden fazla kaynaktan bilgi alınarak yazılır.
2. Kavramlar açıklandıktan sonra ( örneğin kelimelerin ne olduğu) daha sonra onun üzerie yorum yapılır. Bnu sadece ben yapmıyorum binlerce insan yapıyor.
3. Ben kaynakları yazmadım o kadar.
4. Yukarı daki yazıda 70 satır kadarı tamamen bana aittir ki yazı 120 satır gibi bir rakamdan oluşuyor (tam saymadım)
5. Tüm yazılarınız alıntıdır gibi (ki alıntı yaptığım çok yazı var ) bir iftira atmak hiç hiç hoş değil. Alıntı yaptığınız yerlere kaynak belirtirseniz daha iyi olur gibi bir eleştiri yapmanız daha hoş olurdu. Bu şekilde asıl amacınızı daha belli ediyorsunuz.
 

Ambriel

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
172
Tepkime puanı
69
Konum
''Olmak'' istediğim yerdeyim!
İş
112-Alarm, Hipnoz...
Sizi anlıyorum ama işte ben öyle değilim :) Bilgi alacağım kişilerin kim olduklarını merak ederim, kendi bilgilerimi yoksa alıntı bilgiler mi onu öğrenirim.. Kendimce çeşitli aramalar yaparım sonra bireysel gelişimlerim için çeşitli başvuru veya taleplerde bulunurum (ücretli ya da ücretsiz)

Ayrıca sizin için araştırdım demeyecekti tabiki ama yazı kendisininmiş gibide sunmayacaktı :) neyse herkese iyi forumlar..

İlköncelikle adınızı sevdim onu belirteyim:) İnşaallah hayatınızda isminiz gibi bereketli geçer...:)

Ben çok nadiren yorumlara cevap yazan biriyim, yazdıklarımda genellikle, yapılan bir yorumdan aldığım frekansa bağlıdır. Yorum bir gerçeği içeriyor ve güzel bir noktaya dikkat çekiyorsa, desteklemeye çalışırım aynen yazınızda iyi bir araştırma yapmanın güzelliğine değindiğiniz gibi, ama yok yorumunuz gerçekte amacının dışında yazılmış ve hele de niyet olarak, aslında kişiyi doğrudan doğruya hedef alınarak bir eleştiriye veya bazı noktalara saygı ve edep sınırları içinde dikkat çekmekten çok, kendince küçümseyici bir düşünce uslubu veya tavrı sergiliyerek bir tartışma ortamı başlatacağına inanarak yazılmış ise yanlış bir yol izlenmiş olunur... gereksiz bir eylemdir, bu ne eleştiri yapan için bir yarar sağlar nede egoyu yükseltir, tersine bu uslup ile yorum yapan kişi hakkında yanlış bir düşünce içine girilme olasılığı artar ve zaten bu şekilde bir davranış ile, burada başlı başına sitenin kuralları ihlal edilmiş sayılır!. İmla yada uslup hatası da olabilir ve çoğumuz hele de türk diline hakim olamayan yabancı uyruklu yada yurtdışında yaşayan insanlarımız için bazen kendi yada vurgulamaya çalıştığımız düşüncelerimizi tam ifade edemeyebiliriz yada yanlış ifade edebiliriz, sonuçta hepimiz insanız. Bu durumda yanlış anlama oldu deriz ve özür dileriz... ''Yanlış anlaşıldı... aslında ben bunu böyle demek istedim/istiyorum'' diyebiliriz ve diyebilmeliyizde...:)
Yoksa yapılan yorumun hiçbir değeri kalmaz ve maalesef kişinin samimiyetinden şüphe bile duyulabilir...



Saygı ve Sevgilerimle,
İyi Forumlar!
 
Üst