Üçler, Beşler, Yediler, Onikiler ,Kırklar kimlerdir

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Cevap 1:

Hadis rivayetlerinde konuyla ilgili bilgiler vardır: “Bu ümmetin Ebdalleri 30’dür. Hepsi de Halilu’r-Rahman gibidir(yani Allah’a olan sevgi ve dostluğunda çok samimidirler). Her ne zaman onlardan biri ölse, Allah onun yerine bir başkasını getirir”(Mecmau’z-zevaid, 10/62).

Diğer bir rivayet de şöyledir. Hz. Ali Irak’ta iken, bir gün yanında Şam halkından bahsedildi. Bazıları, onları lanetlemesini istediler. Bunun üzerine Hz. Ali Resulüllah(a.s.m)’tan şunları işittiğini söyledi: “Ebdaller 40 kişi olup Şam’da ikamet ederler. Onlar sayesinde yağmur yağar, onlar sayesinde düşmana karşı zafer kazanılır ve onlar sayesinde Şam halkından azap uzaklaştırılır”(Ahmed b. Hanbel, 1/112).

Bu rivayetler, hadis otoriteleri tarafından sahih olarak değerlendirilmiştir.(bk. Avnu’l-Mabud, Ebu Davud’un ilgili hadis şerhi).

Ebdal; onlardan biri öldüğünde yerine başka birisi -onun bedeline- getirildiği için bu adı almıştır.(Avnu’l’ Mabud, 6/467-şamile). Istılah olarak, bütün nefsanî arzularından tamamen sıyrılmış tertemiz veliler manasına gelmektedir.

Bu konuda kütübü sitteden yalnız Ebu Davud’da “Şam’ın Ebdalleri” ifadesi yer almıştır(Ebu Davud, Mehdi, 1).

Bu cemaatlerin varlığı, daha çok keşfî tecrübeye dayalı olarak bilindiği görünüyor.

Manevî alemleri velilerin idare etmesi diye bir şey olmaz. Çünkü, manevî alemlerde cereyan eden hadiselerin geneli, maddî alemlerde olduğu gibi, yaratmaya ihtiyaç duyan olaylardır. Yaratmak ise, yalnız Allah mahsustur.

Ebdallerin oluşturduğu 40 kişilik bir cemaat, küçük çapta manevî bir organize olduğu için, -hiyararşik bir düzen içerisinde- birbirlerini tanımaları mümkündür. Bu konuda –bu tarz bir düzende organize olmamış- sahabeye benzemez.

Genel olarak bazı evliyalar için söz konusu edilen, tasarruf, hiçbir zaman bir yaratma anlamında değildir. Yukarıdaki hadiste geçen, tam doğru bir ifadeyle “onların sayesinde yağmur yağdırılır, zafer kazandırılır” ifadesinden anladığımız şudur:

Allah, salih amelleri şefaatçi kabul ettiği gibi, salih amel sahiplerini de şefaatçi kabul eder. “Üç mağara arkadaşlarının iyi amellerini şefaatçi kılarak kurtuldukları”na dair sahih hadisler vardır.(bk. Buhârî, Enbiya, 53, Büyû,98; Müslim, Zikr,100).

Yukarıda da ifade edildiği üzere, velilerin tasarrufu, yaratmaya ait olmayan işlerle ilgilidir. Onların Allah’a yalvarmasıyla bazı şeyler meydana geldiği gibi, Allah’ın izin ve inayetiyle, sevdiklerine yardım eder, onları himaye edebilirler. Kur’an’la sabit olan koruyucu meleklerin varlığı Allah’a şirk anlamına gelmediği gibi, insanlık camiasının bir çeşit melekleri olan velilerin himaye ve korumaları da şirk anlamına gelmez.

Cevap 2:

Bedel'in çoğulu olan "büdelâ", sofîler arasında ricâlullahtan yedi önemli kimsenin müşterek unvan-ı mahsusu olarak bilinmektedir. Bunlar, yerinde tayy-ı mekân eder ve yerinde de nûraniyet sırrıyla bir anda farklı bölgelerde bulunabilirler. Bu intikal ve bulunuşlar dublelerin ve misalî vücudların aksi mi, yoksa, bizzat vücudun "tayy-ı mekân" etmesi mi?. konu net değildir.

Aslında, bazen büdelâ, kendileri bile böyle esrarlı bir intikalin farkına varamayabilirler. Fütühât-ı Mekkiyye sahibi büdelâyı yediler diye kaydeder ve yaklaşık olarak şu mütalâada bulunur: büdelâ, yedi ayrı iklimde Cenâb-ı Hakk'ın icraatının nezâretçileridirler.

Bunlar, Cenâb-ı Hakk'ın şuunât-ı Sübhaniyesini temâşâ eder ve insan ufku itibarıyla hem o icraata perdedâr görünürler hem de alkışlarlar. Bunların hepsi üveysiyyü'l-meşrebdir; dolayısıyla da herhangi bir pîrin daire-i irşadına girmeleri söz konusu değildir.

Sofîyeye göre ebdâl, velâyet mertebesini ihraz ettiği hâlde, çok defa görünüp bilinmeden hayır işlerinde koşan hak erleri demektir.. ve bunlar, birbirinden farklı iki grup teşkil etmektedirler:

Birinci grup itibarıyla ebdâl, bütün kötü hasletlerden sıyrılmış, mesâvi-i ahlâkını mehâsin-i ahlâka çevirebilmiş ve her türlü şekavete karşı duran süedâ zümresinin müdavimi olmuş hak erlerine,

İkinci grup itibarıyla da, üç yüzler ya da kırklar, yediler gibi "evliyâullah"dan muayyen bir misyonu olan belli sayıdaki kimselere denir. Bunların sayılarının, kırk, yedi ya da daha çok ve daha az olması hiç de önemli değildir; önemli olan onların Hak nezdindeki yerleri, pâyeleri, vazifeleri ve hususiyetleridir. Ebdâldan biri vefat edince ondan boşalan yer, hemen alt tabakadan biri ile doldurulur. Bunlardan herhangi biri, bir hizmet münasebetiyle yerinden ayrılmak istediğinde, ya dublesiyle ayrılır ve kendi olduğu yerde kalır veya kendi gider dublesini bedîl olarak orada bırakır.

Parapsikolojide, insanın perispirisi veya dublesiyle alâkalı benzer şeyler nakledildiğini hatırlamakta yarar var... Konumuzun dışında olduğu için biz şimdilik o hususa temas etmeyeceğiz.

Bazıları, evtâd, iki imam ve kutbu bunlardan tamamen ayrı ve bir üst tabaka kabul ettiklerinden, ebdâla hâl ehli, ikincilere de makam sahibi nazarıyla bakmaktadırlar. Birincileri "seyr ilallah" yolcuları olarak görmekte, ikincileri de "seyr fillah", "seyr anillah" müntehîleri farz etmektedirler.

***

Ricalullah : Üçler-Yediler-Kırklar “



Dr. Münir Derman



(…)


Gayb Ricalin gördüm selam ettiler bana… Edeb içinde divan durdular. Kulağıma Fethiye salâtın okudular… Kırklar sonra söylediler bana…Üçler, Yediler sonra Dörtler buz gibi su ikram ettiler bana…
(…)
Kırklar sofrasında bulundum… Bunlardan üç kişi ile halen haftada bir gece buluşurum… “Kırklardan mısın?” diye bana sorma… Ben o üç ile dört yaparım…Hiç ile Kırk oluruz… Üç kişi bir de ben, bir de hiç bir taife teşkil ederiz. Gezeriz… Hem Kırk’ız, hem Dörd’üz hem Hiç’iz biz…Bulunduğumuz yerde Kırk oluruz biz…Çünki biz Kırk’larız da ondan…Elini tutmak istediğimizde şükrün mukabili değil de Bahane ararız biz… Birinde bahane bulduğumuzda ben ile üç kişi ve Hiç görünürüz…Elini tuttuğumuzu içimize alırız heman Kırk oluruz ve İki görünürüz… Ondan sonra ister görünür ister görünmeyiz biz…Biz her yerdeyiz, her yer bizdedir…Gündüz cismani, gece ruhani işlerimizle meşgulüz biz… Bizi görürler… Bulamazlar… Zira gaflet ve şüphe bulutlarıyla örtülüyüzdür… Bin bir renkte görünmeğe mecburuz…Vazifemiz çok ağırdır… Âfatları bahane ile biz önleriz… Biz yer yüzünde bahane arayıcısıyız… Biz bahane ile Kırk kişi olduk…Bizi bazen Veli, bazen meczup, bazen zındık görürler… Bu hal bizim sükun ve huzurumuzu bozmamak için Allah’ın bir vergisidir…Bu kadar çeşit içinde sebat edip şüpheyi silen elinde bahane bulunan bizden faide görür… Bizden faide gören şükrün tadını bilir…
(…)
Kendi kendine itimad eden, şüpheleri kıran bahane aramağa başlar… Bahane habersiz yakalanır… Saklanır, günü geldiğinde senden o bahaneyi sorarlar, o zaman el tutulur… Bizim duamız bize yaramaz başkasına yarar… Çünki Biz Allah için dua ederiz nefsimiz için değil… Kıymet de buradadır… Onüç senedir Kırklardanım… Kırkların Yedinci, en genciyim… Türkiye’de üç kişi vardır Kırklardan… Üç Suriye, Üç Mısır, Dört Irak, Yedi Medine, Altı Mekke, iki İspanya, iki Hindistan, Bir Kafkasya, Bir Salamon adaları, Bir Cava, Bir Çin, Bir Güney Afrika, Bir Güney Amerika, Dört tanesinin de yeri söylenemez… Bunların yerleri icabında derhal değişir.Hali hazıra göre söylüyoruz…
(…)
Kırklar da görünür dünya ile, görünmez ruhani alemi yekdiğerine rapteden köprü gibidirler… Yekdiğerleriyle Kırklar izni ilahi ile kendi telsizleriyle her an konuşabilirler… Yekdiğerlerini her an görebilirler… Mekan, Lâmekanı setreden bir perdedir…. Perdeyi kaldırdığın zaman mesafeler yok olur… Çok tuhaf söylüyoruz; cidden tuhaftır… Bu kelime gafletin ta kendisidir. Size tuhaftır, fakat asıl hakikat budur…
(…)
Kendi kendine sual: “-Bu da Kırklardan olduğunu söylüyor doğru mu? Yok canım…”Cevap: Kırkları sen boynuzlu, kuyruklu veya başka türlü mü zannediyorsun?… O da kul.. Amma Kul… Şüphe yolundan çıkmayana birşey vermezler… Şüphe; inanmanın zelzelesidir. Hepsini yıkar yerle bir eder… Kırkları kaçırdın elinden. Allah’a ısmarladık…
(…)
Hakikati herkes anlarsa dünyada kul kalmaz… Dünyada o kadar Veli’ye ihtiyaç yok…Sen yine bildiğine devam et… Bizim sözlerimiz başka mıntıkanın lakırdılarıdır.
(…)
10.11.1955—————————
ÖNEMLİ NOT : Tasavvufa yöneltilen en önemli eleştirilerden birisi tarih boyunca çeşitli tasavvufi eserlerde ve sufi menkıbelerinde yer almış olan Rical-i Gayb hiyerarşisine ilişkindir. Tarihin uzak sahifelerinde kalmış rivayetlerin ötesinde son yüzyılın son çeyreğinde dünyadan göçmüş olan bir veli olan Dr. Münir DERMAN’ın Ricalü’l Gayb hakkındaki bu anlatımı hiçbir yoruma izah hissettirmeyecek kadar açıklıkla bu konunun inceliklerine ışık tutmaktadır. Dr. Münir DERMAN’ın anlattıklarına inanıp inanmamak kendilerinin de “Sen yine bildiğine devam et… Bizim sözlerimiz başka mıntıkanın lakırdılarıdır. ” sözlerinde belirttiği gibi okura kalmıştır.

***

Alevi felsefesindeki 3ler, 5ler 7ler 12ler 40lar bunlarla alakali degildirler. Bu isimler sadece birer simgedir. Konuya buradan sonra Alevilik teolojisi gozuyle bakalim

EZOTERIZM (ezoterizmde 3ler 5ler, 12ler 40lar...)
Günümüzden 15 bin yil önce yasadiklari tahmin edilen Naacalar’in civi yazilari 19yy.’da yasamis olan Ingiliz arastirmaci James Churchward’in incelemeleri ile bes ciltlik bir eser geriye birakildigi bilgisi "Ezoterizm" kaynaklarinda gecmektedir.

Mu inanc degerlerini arastirirken bu degerler benim de karsima cikti. Ezoterzm i inceleyince cok degerler karsimiza cikiyor.

Ezoterizm nedir?
Ezoterizm’in karsiligindan biri de batinilik olup,“icyüz“ icteki anlam, türkce karsiligi ise icrek’dir.
Ezoterizm’in tersi olan sisteme ise Egzoterizm denilmektedir.buda harici demektir. türkce karsiligi „disrak“ dir.

Egzoterik bilgiler herkesce bilinen ansiklopedi bilgileri yani siradan baslangic bilgileri oldugundan, ezoterik bilgilere ulasabilmek icin ögrenci egitimine egzoterik bilgiler ile baslamak zorundadir.

Zaman icerisinde gösterdigi cabalar ile yükselerek daha derin olan ezoterik bilgileri almaya hak kazanir.

Arastirmaci Churcward Tibet deki bir takim eksik tabletleri Meksikada bulunanlarla tamamladiginda , Naacallarin inancinin, Tibet den Mezapotamya’ya Misir’a kadar uzandigi isbat edilmistir.Batik uygarlik olan atlantik deki adalar batmadan once Meksika’ya ulastiklari da anlasilmistir.
Naacalar’da görünen inanc ögeleri aleviligin icerisinde bulunan bir cok batini degerlerle örtüstügü kesindir.

- Ilk kardeslik örgütü; Alevililikdeki müsaiblik kurumu ile benzesmektedir.

- Devriye inanci olan varolus felsefesi ve yeniden dogus.
- Aleviligin Anasir-i erbaa dedigi dört ana element toprak, su, hava, ates

Alevi cemlerinde Bu dört unsur, Oniki hizmet de vardir.

-(Ceragci , ates) , (Iznikci ,Su), (süpürgeci, toprak) , (Zakir , Hava, nefes)

- Oniki sayisinin kutsalligi, cemlerdeki on iki hizmet, On iki post,

- Kamil insan yaratma ugraslari

- Geometrik sekiller ve sayilarla alevilikdeki ücler, dörtler, besler, yediler

-Yine oniki sayisi ile asamali olan ibadet türleri ve yaratilmak istenilen kamil insan, kamil toplum modeli .

- Alevilikdeki dört kapi 40 makam asamalari ezoterik örgütlenmeden baska hic bir sey degildir. Zaten kapilarin batini anlamlarida Toprak, su, hava, ates'dir.

Dört Kapi Kirk Makam'in batini anlamlari alevi inancinda Anasiri-Erbaa dir.
Yani dört ana element.Toprak ,Su, Hava, Ates.

1- Seriat: Bu kavme Abitler denir, Kökeni Hava dir.

2- Tarikat : Bu kavme zahitler denir Kökeni Ates dir.

3- Marifet : Bu kavme Arifler denir Kökeni Su dur.

4- Hakikat : Bu kavme Muhipler denir Kökeni Toprak dir
(Hidir YErgezen)


Anasirdan bir libasa büründüm
Nar ü bad ü hak ab'dan göründüm
Hayrül beser ile dünya ya geldim
Adem ile bile bir yas idim ben
(Hamdullahi Siri)


Anasiradan bir libasa bürünmek dört ana element den bir elbise giyinmekdir
Nar, hak, bad, ab dört ana elment dir.Toprak, Su ,Hava ,Ates.


BAtiniligin bir anlamdada kendi tanimlari içinde ATES-TOPRAK-SU INANCI ICINDEYKEN BU RAKAMLARA VERDIGI SIMGESEL VE DINSEL DEGERler bunlar idi. Alevilik, bir yere kadar batiniligin sekillendirdigi bu rakamlari inançlarinda tasidi. Fakat içrek anlamda YARATILIS ile iliskilendirilen bu inanç sistemi içindeki rakamlar yine INSANI veriyordu.

Aslinda 3lerin, 5lerin, 12lerin, 40larin anlatmak istedigi INSANDIR.

1- Üçler nedir?
Üçler, vücut, can ve ruhtur. Can, kan demektir. İnsanın kan dolaşımını anlatmaktadır. Ruh ise irade demektir. Vücuda iyi bakılırsa, kan temiz olur. İyi gidalar alınırsa kan temiz olur. Bunun için irade, bilgi gereklidir.

2- Beşler nedir?
Beşlerin dördü Dünya, biri insanla ilgilidir. Dört, ateş, rüzgar, su ve topraktır. Ateş ve rüzgar bir, su ve toprak birdir. Aslında dördü bir gömleğe girmektedir ve birdir. Beşincisi ise Can'dır. Can, Üçlerin toplamıdır. Vücut, kan ve iradenin toplamına Can denir, yani İnsan.

3- Yediler nedir?
En önemlisi Yedilerdir. Yediler olmaz ise Kırklar olmaz. Yediler, Dünya'ya ait olan dört ile insana ait olan üçten meydana gelmektedir. Dört, ateş, rüzgar, su ve topraktır. Üç ise can, canan ve çobandır. Çoban çocuktur. Gelecektir. Can erkek, canan kadındır. Can ve canan bir gömleğe girerler, bir olurlar. Birleşmeden çoban, yani çocuk olur. Çoban olmaz ise soy sürmez. Meydan boş kalır. Altı olursa, insan soyu durur.



"***" ayıracını alıntıladığım site farklılıklarını vurgulamak için kullandım. Tamamı muntelif sitelerden alıntıdır
 

darkm@ster

Banlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
238
Tepkime puanı
6
Konum
bedenimde
İş
asker.
uşşaki halvetiler zikirlerine başlamadan önce detur ver ya ricalel gayp diye başlarlar onların yoluna baktımız zaman en yüksek mertebe ricalel gayp mertebesidir şu anda 3 lerden yani en yüksek gayb mertebesinde buluananlardan birisi ise ahmedi lütfü diye bir evliyadırbu erenler insanlara yardıma muhtac insanlara yardım etmek ile vazifelendirilmiştir ve zikirleri selamdır onların her hafta her gün her ay toplantıları olur ve yeni bir evliya öldüğü zaman onlardan birinin yanına geçer ve peygamberimiz doğana kadar toplantılarını hira mağrasında yapıyorlardı
 

SeyyiD1109

Kayıtlı Üye
Katılım
15 May 2012
Mesajlar
91
Tepkime puanı
34
Alevilik bir başlık altında,görüşler ve bilgiler doğrultusunda tartışılsa güzel olur aslında.Hakkında bir çok kitap vs bulunmasına rağmen bence henüz net olarak aleviliğin kökeninden bahsetmek mümkün değildir... Kimine göre İslamiyetle birlikte harmanlaşan Türk kültürü ve Hz. Ali(r.a) sevgisi ,dier yanda öğretilerinin ve bir takım ritüellerin (semah) dayanak olarak gösterildiği mu kıtası... Hangisi doğrudur bilmiyorum ancak temeli "insan" olan bir oluşumun içinde kötülük aramak yersizdir...
 
  • Beğendim
Tepkiler: AJA

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Semah ve Mu kıtası ilişkisini hiç duymamıştım. Bununla ilgili paylaşım yaparsanız sevinirim Sn SeyyiD1109
 

SeyyiD1109

Kayıtlı Üye
Katılım
15 May 2012
Mesajlar
91
Tepkime puanı
34
Semahın doğrudan mu kıtasıyla bağdaşmasından bahsetmemiştim aslında... İlk olarak semahı açıklayalım:

Semah, bir yandan kendi ekseni etrafında dönülürken diğer yandan bir daire üzerinde yapılan dönüştür.Kareografisi gezegenlerin,yıldızların ve gök adalarının kendi eksenleri etrafındaki dönüşlerini ve daha büyük sistemler çevresindeki dönüşlerini sembolize eder..Kelime anlamadı olarakta semah gökyüzü-uzay anlamında kullanılır...

Bu anlamada semaha bakıldığında bilimsel verilerin sembolik olarak anlatılmasını kadim bir medeniyetin ışığı olarak tasvir ediyorlar ancak alevilik ve mu kıtası ilişkisini bende asıl kuran alevi dergahlarındaki sembollerin mu imparatorluğunda da aynı veya yakın anlamlar da kullanılmasıdır.
Bir diğer nokta sümer tabletlerinde geçen tanrılar olarak tanımlanan varlıkların alevi anlatımındaki kırkların karşılığı olduğu düşünülebilir,bu aynı zamanda tevratta geçen elohimler ile de bağdaştırılabilir...
Bir diğer bakış açısı şöyle.. Alevilik yakın zamana kadar dışa kapalı bir toplumdu (kız alıp-verme).Aleviliğin Türk temelinde yer alan bir inanış olduğunu savunuyorlar ve Türk tarihinin de mu kıtasına dayandırıyorlar..

Genel hatlarıyla düşüncemin hangi temele dayandığı anlattım.Uzun uzun açıklamak isterdim lakin bu gün yolculuk nedeniyle yapamadım...

Kaynak olarak "Erdoğan Çınar:Aleviliğin gizli tarihi " kitabını tavsiye edebilirm...
 

kwanyin

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Eki 2012
Mesajlar
62
Tepkime puanı
3
İş
ediş ile büdüş
şu okuduğum konu alakasız olacak ama kocaman bir ampul yaktı kafamda.her şey hey şeye vesile gerçekten.birden bu başlığı gördüm ve tıkladım.1 yıl önce gördüğüm rüyamı hatırlattı bana.Allahım bu nasıl bir an nasıl birleştireceğim bu parçaları....çok şşırdım gerçekten..
 

DreamDuality

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
1,067
Tepkime puanı
150
Ricaül Gayp,360lar,40 lar bu topluluklar benim çok ilgimi çekti.
Geçen buna benzer bir konu daha okumuştum.

Türkiyede 3 tane denmesine şaşırdım.
Kaç milyon insana karşılık 3 tanesi yetiyor mudur.
Hah iki konu altta sel muhabbeti vardı.
Bir el atarlar umarım.

Ne yaptıklarını,ne işe yaradıklarını anlamadım ben.
İnsanlara mı yardım ediyorlar yani.
Varsalar gerçekten tanışmak isterdim doğrusu.

Ama bu konularda eski diye anlatılan şeylerin,
çok yeni şeylerden esinlenilerek islamileştirildiğini düşünüyorum.

Nasıl dersem sizin şunlarınız varsa, bakın bizim de şunlarımız var
demek için.

Keşke olsalar tabi.Birilerinin birşeyler yapıyor olduğunu düşünmek
benimde hoşuma gider.

Ben konuya niye yazdım. Yeterince okunmamış-güncelleme..
 

darkm@ster

Banlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
238
Tepkime puanı
6
Konum
bedenimde
İş
asker.
Ricaül Gayp,360lar,40 lar bu topluluklar benim çok ilgimi çekti.
Geçen buna benzer bir konu daha okumuştum.

Türkiyede 3 tane denmesine şaşırdım.
Kaç milyon insana karşılık 3 tanesi yetiyor mudur.
Hah iki konu altta sel muhabbeti vardı.
Bir el atarlar umarım.

Ne yaptıklarını,ne işe yaradıklarını anlamadım ben.
İnsanlara mı yardım ediyorlar yani.
Varsalar gerçekten tanışmak isterdim doğrusu.

Ama bu konularda eski diye anlatılan şeylerin,
çok yeni şeylerden esinlenilerek islamileştirildiğini düşünüyorum.

Nasıl dersem sizin şunlarınız varsa, bakın bizim de şunlarımız var
demek için.

Keşke olsalar tabi.Birilerinin birşeyler yapıyor olduğunu düşünmek
benimde hoşuma gider.

Ben konuya niye yazdım. Yeterince okunmamış-güncelleme..

türkiyeden kaç tane onu bilemem ama toplam 360 kişiler diye biliyorum
sel gibi felaketlerde insanlara yardım etmediklerini nerden biliyorsun
bir rus subayının anısını paylaşmak isterim bu konuda
savaşta çeçenleri vurmak kolay ama ön saftaki beyaz elbiselileri bi türlü vuramıyoruz
2.çanakkaledeki norfolk alayına ne olduğunu araştırırsan onların kim oldunu bilirsin
saten bunlar islami nerden türeyecek nasıl bağdaştıramadınız anlamadım ama bunların dahi bi çağırma ritüeli var diğer adları ise erenler diye geçerler hasta yoksul düşkün vb . insanlara ve olaylara yardım ederler
 

Similar Threads

Üst