Şifa için açlık orucu

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
Arkadaşlar ben bu şifa için açlık orucunu 1-2 sene önce denedim çok faydasını gördüm.
Ben 10 gün olarak tutmuştum.Bu açlık orucu ile ilgili bir yazı paylaşıcam.Ben sadece şunu söylemek istiyorum uzun süreli oruç gözünüzü korkutmasın sadece ilk 3 gün açlık çekiyorsunuz,halsizlik baş ağrısı oluyor.Ben mesela 10. gün hiç açlık hissetmiyordum.
Şu an yeniden 10 günlük oruca başladım bugün 3. günüm.Bu sefer daha bilinçli yapmaya çalışıyorum.İlk oruçta 10 gün bitince hemen normal yemeğe geçmiştim bu bir hataydı,meyve sularıyla kademeli geçmek lazım.Bir de 11. gün orucu açmıştım halbuki hiç iştahım yoktu.İştahın açılmaması şifanın henüz oluşmadığına delaletmiş,iştah açılıncaya kadar devam etmekte fayda varmış.
Açlık orucu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Aidin Salih ve Gülhan Beydemir diye arama yapın.
Aşağıdaki yazı Gülhan Beydemir e ait;
-------------------------

Oruç insanın yalnız fiziksel bünyesini etkilemekle kalmaz. Aynı zamanda zihinsel ve ruhsal âlemini de etkisi altına alır. Fakat fiziki bir arınma gerçekleştiği takdirde bu gelişim daha üst seviyeye ulaşabilmektedir.
Bu yaklaşımı açıklamaya çalışalım. Oruç, olağanüstü bir arındırıcıdır, zira ancak arınmış organizmada tüm sistemler normal fonksiyon gerçekleştirebilirler. Orucun alansal seviyelere etkisi ve insan organizmasına tesiri, tedavi edici özel fizyolojik işlevlerin oluşması olarak yansır. Besin rejiminde insanda bu fizyolojik işlevlerin birçoğu saptanmış durumda olur. Ancak, oruç onları normal harekete geçirebilir. Birçok çağdaş ilim adamları ve doktorlar bu işlevleri incelemiş ve tanımlamışlardır.
Biz ancak onların oruç ile ilgili olağanüstü bilgilerinden yararlanıyor ve uygulayabiliyoruz. Aşağıda oruç sırasında insan organizmasında sırasıyla “devreye girecek” ve olağanüstü tedavi edici etki gösterecek önemli fizyolojik işlevler verilmiştir.
Şüphesiz oldukça itici ve çekici özellikleri olan oruç tedavisine başlamadan önce herkesin kafasında sorular dolaşacaktır. Hastalıklarımdan kurtularak veya daha üstün başarılara ulaşmak için kaç gün aç kalmalıyım? Uzmanlar bu soruya orucun safha ve vasıflarını göz önüne alarak cevap vermektedirler. Onlar orucu iki ana merhaleye ayırmışlardır.
Birinci Merhale: İki veya üç gün sürüyor, oruç tedavisinin zaten en ağır günleri bu ilk üç gündür. Bu zaman zarfında eğer kişi tecrübeli bir uzmanın gözetimi altındaysa onun moral verme ve olayı anlatmasıyla bu ağır günleri kolaylıkla atlatacaktır.
Diğer halde panikleyerek orucu bırakacak ve bir daha oruç kürünü yapmamaya karar verecektir. Çünkü bu ilk günlerde yemek konusunda her bir söz veya görüntü, koku, tabak ve çatal sesleri onu rahatsız edecektir. Dıştan gelmekte olan tesirler kişide ister istemez, ağız sulanması, mide ve bağırsaklarında gurultularla moral bozukluğu oluşturacaktır.
Aynı zamanda uyku düzensizliği, sinirlerin gerilmesi, hastalığının ve ağrılarının çoğalması gibi durumlar ortaya çıkacaktır. Tabii ki, bu arada hızla kilo verecektir (gün içinde 1-kilodan 5–6 kiloya kadar verilebilir)
Ne zaman ki, kişi açlık duygularını bastırmak için yemek yeme âdetini terk ediyor o zaman kişinin şuurunda ve zekâsında olağanüstü bir düzen formalaşmaya başlar. Yani kişi şuurlu ve gönüllü “açlığa” tahammül ettiği için kendi kendini disipline eder, orucun yardımıyla “açlık” ve lezzet duygularını kontrol altına alır.
Bu merhalede, uykusuzluk, sinirlilik ve bu gibi diğer durumlar kişinin iç dünyasındaki kötü yönlerinin bu disipline tabi olmak istememesine bağlıdır, çünkü burada oruç kişinin başta nefsi olmakla tüm hal ve hareketini, aklı ve zekâsını ciddi bir kontrol altına alıyor.
Buradan anlaşılıyor ki oruç sadece insanın fiziki hastalıklarıyla uğraşmakla kalmaz, manevi hastalıklarının tedavisinde de önemli bir rol oynamaktadır. Düzenli olarak kameri ayların 13.14.15. günlerinde oruç tutmak, yukarıda üste ismi geçen ve özellikle ilk günlere ait olan rahatsızlıklar yok olup gidecektir. Eğer kişinin akıl ve düşüncesini kötü alışkanlıklar kuşatmışsa, oruç tedavisi ilk başta onun için bir işkence gibi olacaktır. Sigara ve damak zevki için devamlı olarak yediği zararlı gıdalar, insanı bağımlı yapan içkiler, meşrubatlar ve her gün artmakta olan yapay gıdalardan oluşan ayaküstü atıştırmalar ve bu gibi diğer alışkanlıkları terk etmek kişiye çok ağır gelir. Hâlbuki oruç bu tür alışkanlığı olan kimseler için kıymeti bilinmeyen bir ilaçtır.
Birinci merhaledeki sindirim heyecanları, aslında kişinin vücudundaki doku ve hücrelerinin derinliklerinde saklı olan hastalık yapıcı maddelere karşı çekici özelliklerin şuurda ortaya çıkmasını bildirmektedir. İlk iki üç gün kişinin düşüncelerine hâkim olan bu kötü alışkanlığın çekiciliği bazen öylesine artıyor ki, insan aç kaldığı üçüncü gün kendisine acımaya başlar. (zavallı aciz varlık)
Oruçluyken tüm negatif his ve düşünceler vücudunuzdaki ağrı ve sızılar içimizdeki “çöp yığınından” haber veriyor. Tabii ki bu “çöplerden”, yani mukus ve toksinlerden arındıkça kişinin organları hayat ve yaşam enerjisiyle dolup taşımaya başlar. Bununla da beden soğuk algınlıklarına ve hastalıklara karşı daha dayanıklı olacaktır.
Birinci merhale, yani orucun ilk günlerinde görünen sindirim rahatsızlığı aslında organizmada hafif bir stres etkisinin oluştuğunu bildirmektedir. Buradaki “stres” ilk nöbette insan vücudunu ayakta tutan “hipotolmusu” daha aktif hale getirmek için verilmiş “kumandadır.“
Hipotolmus, işlem dışı sinir sisteminin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Vücut sıcaklığının kan basıncının ve sıvı tuz (bitkilerden alınan organik tuz) dengesinin sabit tutulmasını; alınan besin miktarının denetlenmesini; sempatik ve para sempatik sinir sistemleri arasındaki dengenin korunmasını sağlar. Ayrıca içgüdüsel ve davranışla ilgili etkinlikler de hipotolmusun denetimi altındadır.
Merkez sinir sisteminin talamus, beyin kabuğu, lentiküler (merceksi) çekirdek, rinenmsefalon (koku beyni) gibi çeşitli yerlerinden hipotolmusa lifler ulaşır. Bu bağlantılar aynı zamanda göz, kulak ve burun gibi duyu organlarından kaynaklanan uyarıları da hipotolmusa iletirler.
Hipotolmusta değerlendirilen sinir uyarıları, hipotolmusu omurilik çekirdeklerine bağlayan lifler aracılığıyla çevre organlara iletilir. Hipotolmus sinir ileti yoluyla yaptığı bağlantıların dışında kan yoluyla iç sağlık sisteminin etkinliğini de kontrol eder. Hipofizde üretilen serbestleyici etkinler kan aracılığıyla ön hipofize ulaşarak burada ilgili oldukları hormonların yapımını uyararak hipofizdeki hormon üretimini denetler.
Hipotolmusun gösterdiği öteki iç etkinliği ise antidiüretik hormon(vazo pressin) ve oksitsin hormonu yapımıdır. Sonuçta hipotolmus sinir sistemi etkinliklerini bütünleştirerek iç salgı bezlerinin, organizmanın gereksinimleri doğrultusunda çalışmasını sağlar
Böylece hipotolmusun işi hızlanarak değişik hormonlar üretmeye başlar ve bununla da iç salgı bezlerine güçlü tesir eder. İç salgı bezleri hipotolmusun uyarıcı tesiriyle organizmayı gıdasız yaşamak için uygun hale getirir. (gıdasız yaşayan insanların sırrı buradan anlaşılıyor.) 24 saatlik açlıktan sonra insanda hipofizin ifrazatı daha çok artmaya başlar ki, bu da pankirasda glikojen hormonunun artmasını sağlar, (şeker ve guatr hastalarına müjde.) bununla da karaciğerdeki glikojenin parçalanmasına sebebiyet vermiş oluyor ve böylece organizma karaciğer deposundan beslenmeye başlar.
Hipofiz ifrazatının başka bir özelliği de tiroit bezine iyi tesir etmekle organizmayı kendi kendisini zehirlemekten savunmasıdır.
Eğer açlık, daha doğrusu dışarıdan gıda allamamak 24 saatten daha fazla devam ederse bu defa “hipotolmus” özel doku hormonları (neyrohormon) üretmeye başlar ve bununla da organları gıdasız yaşamaya uygunlaştırmak için yönetmenliği daha ciddi olarak ele alır. Bu hormon aynı zamanda bağışıklık sistemini ve genetik sistemini güçlendirerek organizmayı zehirlenmelere ve alerjik reaksiyonlara karşı dayanıklı yapar. Diğer taraftan patolojik mikroorganizmaları öldüren fagositler (hücre yutan) aktifleşir.
İlk 3.ve 4.ve 7. 11 günler organlardaki fazla sodyumun atılması hızlanacaktır, bu arınma deri, bağırsak ve idrar yollarıyla gerçekleşmektedir. Bundan sonra sıra organlardaki fazla ve iltihaplı suların atılmasına geliyor. Aynı zamanda organizmada “albümin” yenilenerek normal duruma gelmekle vücuttaki herhangi bir şişkinliği yok eder. (Albümin, karaciğerin ürettiği protein. Kanda bulunan proteinlerin yüzde 55–65 ini oluşturur.)
Böylece orucun birinci merhalesinde (3.ve 7. gün) hastanın vücudunda fizyolojik bir sarsıntı oluşarak hastaya biraz sıkıntı veriyorsa da aslında bu sıkıntılar gerçek tedavinin başlandığını gösteriyor, bu sırada hücre yutan bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesiyle vücuttaki sodyumun atılması hızlanıyor ve bu merhalede hasta 3–4 kilo kaybediyor ki, bu kaybedilenler hastalık yapıcı “çöplerdir”
İkinci merhale: Bu merhale “asetonlu” merhale olarak adlanmaktadır. Çünkü bu merhalede hastanın ağzından resmen aseton kokusu gelmeye devam edecektir ki, bu dönem 3. ve 4. günlerden başlayarak 7. ve 11. daha çok kirlilikte 15 ve 21 günlere kadar davam eder.
Adeta 3. ve 7. günden sonra hastada açlık hisleri azalacaktır hatta tamamen yok olacaktır. Ama canı çok su isteyecektir. Bu normal bir vakadır, çünkü organlardaki hastalık yapıcı birikimleri savunma sistemi sökmeye yönelmiştir, yani toksinler şimdi kana karışmıştır ki, kan akciğerden geçerken toksinler aseton kokusu halinde dışarıya atılmaktadır.
Bu sırada kalp çarpıntılarının artışı gözlemlenecektir. Çünkü zehirli kanı hızla pompalayarak ondan kurtulmak ister, burada suyun çok istenmesi de normaldir, çünkü su hemen kana karışarak oradan zehirleri alıp böbrekler vasıtasıyla dışarı atılmasını sağlayacaktır. Burada içilen suyun saf su olması çok önemlidir.
Uzun yıllardan beri tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, 40 kişiden yalnız birinde açlık duygusu tüm oruç tedavisi boyunca devam etmektedir.
Oruç, insan sağlığını geri kazanma ve nihayetinde en mükemmele ulaştırmanın büyüleyici anahtarıdır
 

URUMHAMATAHAYİL

Yönetici
Katılım
5 Haz 2008
Mesajlar
7,097
Tepkime puanı
4,971
İş
Wellness Antrenör/Psikolog/ Sosyolog
Ben mı göremedim orucun nasil yapılacağını yoksa dogrumu anladım hiç. Bir şey yenmiyormu 10 gün boyunca
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
Ben mı göremedim orucun nasil yapılacağını yoksa dogrumu anladım hiç. Bir şey yenmiyormu 10 gün boyunca
Açlık orucu hakkında en fazla bilgi Aidin Salih ve Gülhan Beydemir tarafından veriliyor.İkisinin verdiği tarifler az çok farklılık gösteriyor.Onun için ben
herkes kendi istediği yöntemi seçsin diye teknik deteya fazla inmemiştim ama kısaca anlatayım,bu benim uyguladığım yöntem;
*Önce 10 günlük oruca niyet edilerek zihnen ve ruhen hazırlık yapılmış olur.
*Oruca başlamadan önce magnezyum sulfat (ingiliz tuzu) alınarak bağırsak boşaltılır.İngiliz tuzu ishal yapar,yarım bardak suya bir yemek kaşığı ingiliz tuzu koyup karıştırın ve 10 dakika boyunca yavaş yavaş için.3-4 saat boyunca 4-5 kere wc ye gitmek zorunda kalırsınız böylece bağırsaklar boşalır.
İngiliz tuzu yerine lavman da kullanabilirsiniz.Bazı eczanelerde ve medikallerde lavman seti bulabilirsiniz.
*İlk üç gün boyunca su dahil hiç birşey içilmez ve hiç birşey yenmez.Ama böbrek rahatsızlığı gibi rahatsızlığı olanlar,uzun süre susuzluğa karşı aşırı hassas olanlar bu kadar uzun süre susuz kalmamalıdır,onlar su içerek devam etmeli oruca.Aslında en doğru olanı bu orucu doktor nezaretinde yapmak.
*İlk 3 günden sonra geriye kalan 7 gün boyunca artık istenildiği kadar su içilir ama hiç bir şey yenmez.
*Böylece 10 günlük oruç tamamlanır.Oruç bitince birden bire normal yemeğe geçilmez.Normal yemeğe geçmek için 1 hafta kadar beklenir.
Bu 1 hafta boyunca önce meyve ve sebze suyu içilir,sonra da meyve ve sebze yenir.

Bu oruç insana bedenen ve ruhen çok büyük arınma ve şifa sağlar.Astım,migren,guatr,romatizma gibi birçok ağır hastalıktan bu oruç sayesinde kurtulduğunu söyleyen insanlar var.Ayrıca insanlar zihinlerinin çok berraklaştığını söylüyor.Arınma ve şifanın mantığı şöyle;bünye aç kalınca ve dışardan besin gelmeyince kendi depoladığı besinleri ve hücreleri besin olarak kullanır.Öncelikle de kötü ve kanserli hücreleri yer böylece bünye kötü hücrelerden arınır.Oruç boyunca bünye her gün ortalama 300 gr kötü hücre yer.Su içilmeyen günlerde bu miktar daha da fazladır.
Ayrıca oruç süresi boyunca bünye ve iç organlar dünlenmek ve kendilerini yenilemek için fırsat bulur.Yemek yeme ve sindirim olayı vücuda çok büyük
yüktür ve çok fazla enerji harcatır.Bu yükten azade olan vücut tüm enerjisini kendini onarmaya ayırır.Bünyede biriken zararlı maddeler vücuttan idrar,dışkılama,ter,solunum ve kusma gibi yöntemlerle atılır.Bu onarım ve arınma işi asıl 6 ve 7 günden sonra başlar.
Oruç boyunca çok hantal kalmak iyi değil hiç değilse sabah akşam 2 km yürüyüş yapmak lazım.Çünkü oruç boyunca metabolizma önemli ölçüde yavaşlar,kalp atım sayısı ve tansiyon düşer,kaslar zayıflar.Özellikle kalp kaslarının zayıflamasına fırsat vermemek lazım.

Oruçtan sonra da beslenmeye çok dikkat etmek lazım.Maalesef çoğumuz nasıl besleneceğimizi hiç bilmiyoruz.En basitinden yemekte kesinlikle su içilmemesi lazım,sindirime çok büyük zararı var.Protein içeren besinleri karbonhidratlı besinlerle aynı anda tüketilmemesi lazım.Mesela dönerin ayranla birlikte yenmemesi lazım.Ayrıca kan gruplarına göre beslenmeyi öğrenmekte büyük fayda var.Mesela A grubu olanlar etten uzak durmalı.
Çok önemli diğer husus da organik beslenemeye dikkat etmek lazım.Maalesef günümüzde bu çok zor,neredeyse yediğimiz her şey gdo lu,katkı maddeli,hormonlu ve zirai ilaçların zehirleriyle dolu.En basitinden bir sakızda 10 tane katkı maddesi var.
Fırında satılan ekmekler besinden çok zehir.şebeke suyundaki klorun sinir sistemine büyük zararı var.

Beslenme hususnda Mehmet Ali Bulut un "Can boğazdan Çıkar" adlı kitabını öneririm.
Şifa orucu hakkında Aidin Salih in "Gerçek Tıp – Yitik Şifanın İzinde" ve Gülhan Beydemir in "Sağlık İçin Oruç Bıçaksız Ameliyattır"
kitaplarını tavsiye ederim.
 

alin

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2010
Mesajlar
723
Tepkime puanı
338
Konum
İstanbul
Paylaşım için teşekkürler. Aidin salih'in daha önce listesini paylaşmıştım. http://www.gizlimabet.com/showthrea...lih-in-listesi&p=143556&styleid=65#post143556

Fayda sağladığını söyleyenler de var. Yalnız tamamen karşı çıkan uzmanlar da var. Sizin de belirttiğiniz şeyi yineleyelim, kesinlikle uzman denetimi olmadan, mümkünse bu listeyi uygulayan, tıp eğitimli birisinin gözetiminde, varsa ciddi bir ihtiyaç ve niyet ancak öyle yapılmalıdır. Kendi başımıza uygulamamız, bilmediğimiz çok başka sağlık problemlerini de gün yüzüne çıkartabilir.

İnsan bedeni, 10 gün açlığa dayanabilir hatta sıvı alımı olduktan sonra, sağlık sorunu yoksa, daha fazlasına bile. Ancak bir günlük açlıkta bile, ciddi sağlık sorunu yaşayanlar da var. Diğer bahsettiğiniz beslenme önerileri de çoğu uzman tarafından onaylanmaktadır. Bir handikap varsa o da 10 günlük orucu, sağlık sorunu yaşamayacak kişilerde bile pek kolay olmayacağı.
 

fthbl

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ocak 2012
Mesajlar
184
Tepkime puanı
11
Bu da 25 günlük şifa orucu yapan birisinin anlattıkları,fazlalık 30 kilosundan ve astımdan kurtulmuş.

------------------------------------

25 Günlük Şifa Orucundan Öğrendiklerim – Kazandıklarım

100 kilo’luk halime acıyorum. 10 sene önce kantarın topuzunu fazla kaçırınca, 106 kiloyu bile görmüştü gözlerim :)

Ama şimdi ne zaman göbeğinde mezara kadar taşımaya azmettiği yağları ile, bir bir zahmet ve eziyetle kendisine ve çevresine zulmeden birisini görsem. Hemen kolundan çekip tutasım geliyor: -“Durun! Ölüyorsunuz” diyesim geliyor. Elimden gelse, 25 günde 22 kilo verdiğim programı bütün insanlara mecbur kılardım.
Evet. Evet. Bir yazım hatası yok.
25 günde 22 kilo vermekten bahsediyorum.Sağlıklı bir bedeniniz.
Berrak bir zihniniz.
Sevgi dolu bir kalbiniz.
Ve gerçekten arınmış bir ruhunuz olmasını istiyorsanız,
Sizi 21 veya 25 günlük Şifa Orucu’na davet ediyorum.
Yapmasaydım… Başarmasaydım…
100 kilodan, 25 günde 78 kiloya düşmeseydim… Ben de inanmazdım.
Doktor arkadaşlarım hala inanamıyor.
Zafiyet geçirmeden…
Üstelik Yurdun dört bir yanında seminerden seminere koşturarak…
Günde 5 saat sahnede kalarak…
25 günlük bir süreci başarıyla tamamladım.
25 günde 22 kilo verdim.
Verdim de ne oldu?
İşte Sizinle paylaşmak istediğim sonuçlar.

Manavda iken şöyle 5 kiloluk 6 karpuzu yan yana dizin. Ve karşısına geçip seyredin.
5 kilo çarpı 6 karpuz eşittir, 30 kilo.
Yani? Yanisi manisi yok. Sizinle beraber mezara kadar taşımaya ahdettiğiniz fazladan 30 kilo’nun manavdaki karpuz formatını görüyorsunuz işte.
Buradaki 30 kilo fazla, bir ankette Türkiye’deki normal yurdum insanındaki ortalama kilo fazlasına göre esas alınmıştır.
Düşünsenize bir. Her gittiğiniz yere, merdiven çıkarken (ki eğer hala merdiven çıkabiliyorsanız) yolda yürürken, çalışırken, eğlenirken ve dinlenirken (tabi 30 kilo fazla ile pek dinlenilmiyor ya, neyse) İşte bu 6 karpuzu da beraberinizde götürüyorsunuz.
Sahi sevdiğiniz bir insanın hatırı için, 2 fileye konmuş 6 karpuzu 1 aylığına taşır mıydınız? Hiç sanmam. Peki, nasıl oluyor da, kendinize bunca eziyet ederek, 5 kiloluk 6 karpuzla salvo yapıyorsunuz?

Doktorum, ilk önerdiğinde ben de hayret etmiştim. Çünkü bu 25 gün boyunca tek bir lokma yemek yemek bile yasak.Sadece Size özel hazırlanan bir terkip ile distile su içiyorsunuz.
Günde 3 litre su ile, 25 günde 22 kilo vermek.
Yöntemin adı: Şifa orucu. Yabancı literatürde, Türkiye’dekinden çok daha fazla kaynak bulmak mümkün.
Water Treatment, Water Healing, Water Fast, Fasting Treatment v.b. adlarla yurtdışında özellikle Amerika, Avrupa, Rusya, Hindistan ve Çin’de yaygın olarak kullanılan bir yöntem.

İlk 1-2 gün biraz yorgunluk oluyor ama normal Ramazan Orucu gibi değil. Ülkemizde “Oruçluyum bana dokunma” diye bir söz vardır. Genellikle Kutsal Ramazan Ayı’nda söylenir. Aslında bir arınma dönemi olan bu mübarek dönemi, iftar ve sahurda fazla yemek yediği için kendisine zehir eden bazı cahillerin, en ufak bir sıkıntıyı bile çekemediği durumlarda söylenen bir sözdür. Bak oruçluyum, fena yaparım haa!!!
Aslında oruçlu daha merhametli, daha anlayışlı, daha şefkatli, daha hoş görülü, daha toleranslı, daha kibar ve daha saygılı olmalıdır. Ama nedense, Ramazan Oruç’unda trafikteki kabalık ve kabadayılıktan tutun da, şirketlerdeki anlayışsızlığa varıncaya kadar, o güzelim ayı kendimize zehir ederiz.

Halbuki “Şifa Orucu’nda” böyle bir durum söz konusu olmuyor.
İnsan daha dinginleşiyor. İçerideki arınma daha da derinleşiyor.
Düşünceler daha da berraklaşıyor.
İnsan “Acaba ben de yapabilir miyim?” kaygısından kurtulduğunda ise, gerçek arınma başlıyor. “Dayanabilir miyim?” sorusu, yerini “Evet ben buna dayanabilirim. Ben de 25 gün sadece su ile yaşayabilirim!” cevabına bırakıyor.
Başlangıçta “İnsan 25 gün, sadece su ile yaşar mı?” diye endişelenen insan,
Bu yöntemin gerçek faydalarını görmeye başladığında, yıllardan beri fazladan taşıdığı onca kiloya kahırlanıyor.
Bir düşünsenize. Bu yoğun tempoda, 25 gün boyunca, hiçbir seminerimi iptal etmedim.

Yani 25 günlük şifa orucunda iken, normal hayatın devam ettiğini söylüyorum. Hiçbir performansınızda biz azalma olmuyor. Bilakis, vücut kendi içsel dengesine kavuştuğu için, bir performans artışı bile söz konusu.
Ben bu 25 gün boyunca, evde yemek yapmak, bulaşıkları yıkamak ve ev işlerine yardım etmek gibi faaliyetlerden de kaçmadım. Çocuklara kahvaltı ve yemek hazırladım. 25 gün boyunca eve gelen misafirlere yemekleri kendi ellerimle yaptım. Sofradan asla kaçmadım. Yemekten uzaklaşmadım. Dostlarım bari görme, dayanamazsın dediler ama ben hem gördüm hem de dayandım. 
Sofrada oldum hep, yemek yenilen yerden kaçmadım.
İnsanın verdiği bir karara sahip çıkması, içsel motivasyonunu arttırıyor. Kendinize olan güveninizi tazeliyorsunuz bir anlamda. Nefse hakimiyet, beyinize hükmetmeyi getiriyor, beraberinde.

Ramazan Orucu, aslında açların halinden anlamak için bir fırsattır. Aç olmayı içselleştiren insan, açları daha fazla anlar, onlara daha fazla yardımda bulunur. Elbette işin nefis terbiyesi kısmı da var ama genel olarak durum böyle. Ama nedense, Ramazan Ayı, hep en fazla yemeklerin yapıldığı, ikramların gırla gittiği, israfın had safhaya ulaştığı bir dönem olur.
Böyle olunca da gerçek oruç’un manasını bir türlü anlaşılmaz. İftar Topu ile birlikte ziyafet sofrasına konan bir beden, hangi dingin zihin ile, açların halini anlayacak?
25 günlük şifa orucunda durum böyle olmuyor. Gerçekten açsınız. Ve açların halini çok ama çoook iyi anlıyorsunuz.
Açlıktan ölenlerle empati yapıyorsunuz. Afrika’nın Açları, daha fazla gündeminize oturuyor.
Ve açlıkla imtihan edilmediğinize, şükrediyorsunuz.

Bu 25 gün boyunca, gerçek beslenmenin aslında su ile, hava ile, evrenin o muhteşem enerjisi ile olduğunu anlıyorsunuz.
Yaradılışta insan bedenine tanıtılmayan besinlerden uzak durmanın önemini algılıyorsunuz.
150 gramlık dilin hatırına, 80 kiloluk vücudumuzu heba etmeme sözü veriyorsunuz.
150 gramlık dilin zevki uğruna 1 ömür boyu 5 kiloluk 6 karpuzun hamallığını yapmama sözü veriyorsunuz.
Her türlü zararlı kimyasal atık, toksin, genetiğiyle oynanmış, genetiği değiştirilmiş, kanserojen, zararlı, zehirli, vücutta blokaj oluşturacak bütün zararlı maddelerden kurtulmaya da bir vesile oluyor bu dönem.

Bedensel ve Ruhsal arınma başlıyor.
Bu iki arınma, aslında Sizin Genetik Kalitenizi de arttıran önemli bir etken.
Çünkü Genlerimiz, yaratılış gayesindeki haliyle, bir nevi içsel doktorlarımız. Onları şu yanlış ve zararlı beslenme etkisinden kurtarsak, gerçek doktorlarımız olarak bizi şifaya kavuşturacaklar ama buna bir türlü fırsat vermiyoruz ki.
25 günlük şifa orucuna başlarken günde 3 ilaç içmek zorunda olan ve sıklıkla sprey kullanmak zorunda kalan bir alerjik astım hastasıydım. Ama artık çok şükür ilaçlara elveda dedik. İyileştik.

Bu 25 günlük şifa orucu hastalıklarımızdan kurtulmamıza da iyi bir vesile oldu. Bunun yanında,
25 günlük şifa orucundan sonra en az 5 yaş gençleşme ve dinçleşme
Mideyi küçültme
Vücudumuzun en büyük organı olan deriyi temizleme, derinin bütün toksinlerden arınması, gözeneklerinin açılması
Vücudun en büyük ikinci organı olan kanın temizlenmesi, gereği gibi sulanması ve arınması
Hareketlerde canlılık
Yürüyüş ve koşu performansında % 25 artış
Yüzme performansında % 50 artış
Nefes performansında % 50 artış (İngiltere’de Times Nehri’nin üstünde 44 gün cam kafeste asılı kalan David Blaine’nin bu rekordan 1 ay sonra 8,5 dakika su altında kalma rekoru kırması boşuna değilmiş meğer.)Uykuda 4-5 saatlik uykunun doğallaşması
Üzerinizdeki ağırlığın kalkması
Daha yüksek özgüven
Medeni ve beşeri ilişkilerde, arkadaşlık ve iletişimde kalite
Diyaframın gerçek görevini yapmaya başlaması ve
Diyafram solumasının artmasıyla iç organlarının her an gerçek iç masaja kavuşması gibi kazanımlarım oldu.
Şu anda tek başıma dağ başında kalsam da , 1-2 ay sadece su ile yaşayacağıma inanıyorum. 3 gün içinde açlıktan ölenler, aslında açlık korkusu zehirlenmesi ile ölüyorlarmış meğer.

Unutmayın. Hastalıkların gerçek nedeni yediklerimiz.
Bir Çin Atasözü; “You ara what you eat” diyor. Yani ne yersen o’sun! Yediğimiz gıdalar maalesef gıda değil, zehir. Bizi zehirliyor. Aman dikkat. Yemekleriniz, ölüm fermanınız olmasın.
Şifa Orucu gerçek bir sıhhat kaynağı. Zaten hastalıklarımızın % 99 sebebi yediklerimiz değil mi?

Bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak arındığınız mutlu, sağlıklı ve başarılı huzur dolu günler diliyorum.

Not: Hayati riskleri ve tehlikeleri olabilen bu yöntem, asla ve asla tek başınıza yapılacak bir şey değildir. Mutlaka bir doktor kontrolünde yapılmalıdır.

Münir Arıkan
Düşünce Koçu
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Mail adresi ve link vermek yasaktır!! Kopyala yapıştır yapacaksanız da önceden kontrol edip, okuyunuz!


-------------------------------------

İsviçre'de bir kadın, yemek yemeden, sadece güneş ışığıyla beslenen Hint yogi Prahlad Jani'nin(83), hayatının anlatıldığı '' Başlangıçta ışık vardı'' isimli belgeselden çok etkilendi. 50'li yaşlarındaki ismi açıklanmayan kadın bir hafta boyunca yemedi içmedi. İkinci, üçüncü haftalarda su içmeye başlayan kadın geçen kış evinde ölü bulundu. Otopsi sonucuna göre kadın açlıktan öldü.

Hint yogi Prahlad Jani 70 yıldır her akşam güneşle besleniyor ve dünyayı şaşırtmaya devam ediyor.

29/04/2012 Hürriyet gazetesinden alıntı.

Prahlad Jani, Hindistan Savunma Bakanlığında (DIPAS) doktorlar tarafından incelenmiş. Odasında 2 kamera varmış ve Prahlad Jani doğal olarak bu süre içinde tuvalete hiç gitmemiş! Savunma Bakanlığı Jani´de bir tehlike gördüğü için incelememiş, aksine bir doğal afet olursa insanlar nasıl yemeden içmeden hayatta kalabileceğini araştırmayı hedeflemişler.

Usta yogiler zaten nerdeyse fiziki bedenlerinde yaşamıyorlar, haliyle onlarınki ölmeden önce ölmek gibi. Onların amacı da farklı, kilo vermek için değil, fizik bedenlerinde ve aura bedenlerinde oluşmuş tortulardan arınmak, enerji boyutlarını- frekanslarını arttırmaktır. Her önüne gelen yapamaz ki, en azından yemekleri yavaş yavaş kısmak gerekir. Kilo vermek için her şeyden azar azar yemek, en sağlıklı çözüm gibi. Ya da yapılacaksa doktor kontrolünde olmalı.
 

joys

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ara 2010
Mesajlar
642
Tepkime puanı
249
Konum
İzmir
İş
Tekamülü hayırlısı ile tamamlamak İNŞALLAH tıpkı her insan gibi...
Sayın fthbl paylaşımınız için teşekkürler ANCAK uygulamanızda, herhangi bir/bir kaç sorunla karşılaşmadan bu deneyimi yaşamanızı çok büyük şansınız olarak nitelendirmek istiyorum bilimin ışığında. Evet İslamiyette ve pek çok inanışta oruç var ancak kişinin kendine bedenine nefsine bu uygulamayı yapması kanatimce kendine ZULMÜDÜR.

Umutlar, istekler, arzular, şifa vs için daha az riskli yöntemlerin kullanılması ve denenmesi daha yerinde olur diyorum. Sağlıklı zamanlar diliyorum.
Sevgilerimle... :)
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Birde nefesle yaşamak diye bir diyet var ki, anlatılana benziyor. Muhtemelen aynı diyettir. Galiba Prahlad Jani'den etkilenmişler :)

Nefesle Yaşama (Breatharianism)

Nefesizm de yiyebilecekleriniz arasında hiçbir şey yok. Nefesizm denmesinin sebebi de bu çünkü hayatta kalmanızı sağlayan tek şey nefesiniz. Bu diyette bazı bilinmeyen taraflar da var örneğin bu diyeti uygulayanlardan bazıları güneşten gelen bir enerji ya da diğer bir deyişle “prana” denilen “hayati yaşam gücü” ile beslendiklerine inanıyor. Amerikan Nefesizm Enstitüsü ‘nefesle yaşama’ diyetini tanıttı ve başlamanıza yardımcı olacak workshop hakkında da bilgi verdi. Sitelerinde verilen bilgiye göre workshop ücreti 10.000 $ (evet yanlış duymadınız 10bin$). Workshoplar Wiley Brooks tarafından yürütülüyor. Wiley arada sırada bir cheeseburger yediğini söylüyor böylece onu çevreleyen kirli kültür ve kirli yemeklerle yeniden dengeyi oluşturabiliyormuş.
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz ?
 

şinçeyank

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eyl 2011
Mesajlar
899
Tepkime puanı
146
İş
üniversite Öğr.
Ay ben ve açlık orucu asla yapamam. Ama Pembekuvars'ında dediği gibi moralim gerçekten bozuksa ve bu durum öyle gidiyorsa birden kilo veririm. Kilo vermeyi çok severim ama almayı hiç sevmem. Vermem gereken 4 kilo var ama açlık orucuyla yapamam. Çünkü böyle bir şey yaparak verdiğim kiloyu normale döndüğüm an geri alıyorum :(
 

hazaR

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Haz 2011
Mesajlar
2,233
Tepkime puanı
674
Konum
İstanbul
İş
Passenger.
Tabii ki kilo vermek için çok daha ölümcül olmayan yöntemler var, benim merak ettiğim kısım bu yolla nasıl bir şifa elde edilebilir,hem ruhsal hemde bedensel olarak.
 

şinçeyank

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eyl 2011
Mesajlar
899
Tepkime puanı
146
İş
üniversite Öğr.
Ben inanmıyorum bu şekilde şifa elde edilebileceğine. Ayrıca bir ara çok modaydı bu açlık orucu herkesin dilindeydi. Yarardan çok zarar verir. Hiç bir şey yenmeden nasıl şifa olabilir. Çok uzundu herşeyi okumadım ama bence sağlıksız ve zararlı.
 

Ori

Kayıtlı Üye
Katılım
18 Ocak 2010
Mesajlar
3,250
Tepkime puanı
3,146
Bana mı çok abartı göründü diye düşünüyorum. Şahsen pek olumlu bulamadım.
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Konuda nasıl tutulacağı yazmıyor.Hiçbirşey mi yenmiyor anlamadım.Zaten böyle aç kalarak yapılan uygulamaları hiçbir zaman kafam basmadı.Birşeyin o her ne olursa olsun,önce benim zihnime,psikolojime iyi gelmesi gerek.Açlığın sinirleri ne denli zayıflattığını,psikolojik hastalıkları teptirdiğini vs.... daha bir sürü şeyi biliyoruz.Oruç tutan insanları gözlemleyin,yüzde doksanı saldırgan ve gergindir.Dedigim gibi "aç kaldım sıhhat buldum"mantığını hiçbir zaman kafam basmayacak.
 
Üst