Okültizm Nedir?

Mefetseger

Moderator
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
856
Tepkime puanı
291
Konum
Ankara
İş
Uzman Biyolog
PS:Aşağıda internetten yaptığım araştırmalardan toparladığım yazılar yer almaktadır. Yazının sonundaki okült terimlerin sayısı çoğaltılabilir. Sadece dikkat çeken ve genel bilgi edinilmesi amacıyla paylaşılan bazı terimler mevcuttur. Eğer daha geniş bilgi edinmek isterseniz okült terimleri araştırmanızı ve Gizli Mabet Parapsikoloji Platformu'nda olduğunuza göre aşağıdaki bilgileri sıkılmadan okumanızı öneriyorum.

Terim Latince’de "gizlemek, saklamak" anlamına gelen "occulere" sözcüğünden gelen, “gizli, saklı” anlamındaki occultus sözcüğünden türetilmiş olup, “gizli ve saklı olanın bilgisi” anlamına gelir. Buradaki “gizli ve saklı olan” ifadesi hem görünmeyen aleme, hem doğaüstü denilen fenomenlere ilişkindir. Okült sözcüğü okültizm adının sıfatı olup günümüzde "okültizm ile ilgili" anlamında kullanılır.

Gizlibilimler de denilen okültizmin kapsadığı alanlar arasında maji, simya, astroloji, nümeroloji, sembolizm, teürji, psişürji , kahinlik veya falcılık türleri sayılabilir. Kimileri terimi yalnızca Avrupa okültizmi ile sınırlarsa da, kimi yazarlar diğer kıtalardaki okült çalışmaları da bu terimin kapsamında değerlendirirler.

Okültizmin daha iyi anlaşılabilmesi için, onun nasıl oluştuğunun bilinmesinde yarar vardır. Geçmiş zamanların büyük düşünürleri, fikirlerini mükemmelleştirmek amacıyla, dünyamızda doğmuş büyük uygarlıklardan ve özellikle de Eski Mısır gizemlerinden büyük ölçüde yararlanmışlardır.

Bu antik çağ uygarlıklarında bilim, başlıca iki ana kısma ayrılırdı:

1- Fiillere dayanan maddî kısım;
2- Prensiplere dayanan fikrî kısım.

Bu ikisi arasında birinden diğerine geçiş niteliğinde sayısal bir kısım vardı ki, bu da "Kanunlar"a dayanırdı. Görülüyor ki, her bilimin bir fizik, bir metafizik ve bir de matematik kısmı vardır. Metafizik kısım olmadan, bilim, ölü şeylerin sayılması olurdu. Metafizik, tüm bilimlerin canlandırıcı ruhu idi. Buna karşılık fizik kısım da olmasaydı, bu kez fikrî kısım sadece hayalî bir safhada kalır, dünyaya uygun bir bilgi hâline gelemezdi.

Bu üç unsura da sahip olan bilim, gerçek bilimdi. Buna EKSİKSİZ BİLİM, TAM BİLİM denirdi. Tez (fizik), antitez (metafizik) ve sentez (matematik), TAM BİLİM'i meydana getiren üç ana unsurdu.

Fizik ve metafizik akımların kullanılması, ancak sentez ile mümkün olabilmekte ve bu da, uzun ve zorlu bir çalışmayı gerektirmekteydi. Mabetlerdeki gizli mistik çalışmalar sayesinde elde edilebilen bir zihin dinamizmi, bu çalışmalar için elzemdi.

Barbarların istilâsını takip eden devirlerde, Batı dünyasının Orta Çağ gizemciliği boyunca süregelmiş ağır tempolu zihinsel gelişimi, en sonunda selâmeti, her problemi bu üç cepheden inceleyen eski sentezlere başvurmakta buldu. İstanbul'un Osmanlılardın eline geçmesi bu çağı kapadı. Araplar da Batı âlemine yayılmaya başladılar.

On beşinci ve on altıncı yüzyıllarda bir kısım bilim merkezleri, okullar, çalışmaların fizik tarafına yöneldiler. Çünkü bu onlara hem daha kullanışlı geliyor, hem de daha az yorucu ve kısa bir çalışma gerektiriyordu. Böylece, insanlığa ait tüm bilimlerin tüm kollarında ayrılıklar başgösterdi. Fikrî kısım teolojik öğretim merkezlerine çekilirken, maddî kısım da, tıp üniversitelerinin ve bilim ekollerinin malı oldu.

Zamanla, gerçek çalışmaların ve yüksek bilgilerin tümü, OKÜLT BİLİMLER adı altında karanlığa itildi. Okült bilimler, "müspet" (pozitif) olarak adlandırılan tüm bilimlerin gerçek prensiplerini ve bütün felsefesini kendinde saklamaktadır. Ve ne zaman ki, bu sözü geçen bilimler ki aslında gerçek bilimin kırıntılarıdır kendilerini bütünlemek ihtiyacı duyacaklar, o zaman kendi esaslarım okült ve ezoterik bilimlerde aramak zorunda kalacaklardır.

Bilimlerin iki bölümü arasındaki bu ayrılık toplumlarca da benimsendikten sonra, resmî öğretinin yanı sıra daima bir gizli öğreti de nesilden nesile, inisiye toplulukları tarafından aktarıldı. Bu gizli öğretinin gayretleri, eski TAM BİLİM'in yeniden kurulması yönündeydi ki, bu da "sentez" den kaynaklanıyordu.

Mabetlerin en gizli bölümlerinde saklı tutulan bu "sentez", bilimlerin açığa vurulmayan gerçeklerini kendi bünyesinde bulunduruyor ve prensipleri saklamaya yarayan işaretler ve hiyerogliflerle ifade ediliyordu. Okültizm, müspet bilimlerin yerini alıcı değil, onları tamamlayıcıdır. Büyük sayıda fenomenin teori ve pratiğine sahiptir. Kabala uygulamaları, maji, alşimi (simya) ve .astroloji bu çalışmaların başlıcalarıdır.

Okült çalışmalarda eski geleneklerin öğrenilmesi ve öğretilmesi esastır. Bu gelenek ve bilgiler başlıca üç esasa dayanmaktadır:


1- Tek Tanrı fikri.
2- Tekrar doğuş.
3- Tekâmül.

Bu esaslar üzerine inşa edilmiş inceleme ve araştırma konuları şöyle sıralanabilir:

• Ölüm ötesinde ve berisinde ne vardır?
• Nereden gelip nereye gidiyoruz?
• Bu dünyadaki hayat tarzımız ne olmalıdır?
• Bunun için makul bir ölçü var mıdır?
• Kendi kendimizi ıslah edebilir miyiz?
• Doğa kuvvetlerinden yararlanmayı nasıl başarırız?
• Ölüm ötesi âlemlerin yasaları nelerdir?

Okültizm bu soruların en doğru ve kesin cevaplarını verdiğini asla iddia etmez. Bu bir çalışma aracıdır, bir inceleme vasıtasıdır ve eğer hoca talebelerine mutlak gerçeği yakaladıklarını söylüyorsa, bu sadece ve sadece kibir mahsulü boş bir aldatmacadan ibarettir. Okültizm, genelde içimizde doğan bazı soruların çözümünü gösterir. Bu soruların neler olduğunu yukarıda görmüştük. Elde edilen sonuçlar, daima yoğun ve derinlemesine bir deney ve gözlemin sonucu olmalıdır ve bunların, mutlak gerçeğin ta kendisi olduğu hiçbir zaman iddia edilmemelidir.

Bu aşamada, okültizmi iki safhada ele alabiliriz:

1- Geleneklerin temelini oluşturan "değişmez kısım", ki, buna, hangi çağda yaşamış ve hangi köke bağlı olursa olsun, tüm hermetistlerin yazılarında rastlanır.

2- Okültistin, tamamen kendi özel araştırma ve yorumlarına dayanan "kişisel kısım".

Değişmez kısmı da üç ana noktada inceleyebiliriz:

1- Evrenin tüm plânlarında mevcut fiilin esası olan "Üçlü Birlik" (Tri Ünite-Trinite) Kanunu'nun varlığı.

2- Görünen ve görünmeyen evrenin tüm kısımlarını birbirine sıkıca bağlayan "ilişkiler"in varlığı.

3- Görünür âlemin ikiz kopyası olan ve varlığının başlıca temelini teşkil eden "görünmez âlem"in varlığı. Bu kısımda, kâinatta mevcut görünmez varlıklar, doğadaki ve insandaki okült güçler ve astral âlem ile ilgili ezoterik bilgiler ele alınmaktadır.

Konumuzu noktalarken, okültizmin üç ana esasını şöyle sıralayabiliriz:

1- Tanrı, İlkeler koymuştur.
2- Doğadaki tüm olaylar, bu İlâhî İlkeler dahilinde meydana gelir.
3- İnsan doğadaki olaylarla İlâhî İlkeler arasındaki orantıları (sayıları) tanımaya çalışarak yasaları araştırır.

OKÜLTİZM'DEKİ TERİMLER VE KAVRAMLAR


Astral Seyahat

Astral seyahat terimi Okültizm’de ve Teozofi'de kullanılan bir terim olup, kişinin uyku gibi hallerde parapsikoloji'ye inanan kişilerce esîrî beden ya da astral beden (Spiritüalizm’de duble) denilen, astral seyahate inanan kişiler tarafından süptil madde denilen maddelerden oluştuğu söylenen "bedeniyle" fiziksel bedeni dışında, yine bu kişiler tarafından iddia edildiğine göre bilinci yerinde olarak, başka mekanlarda dolaşmak üzere yaptığı yolculuğu ve bu bedeniyle geçirdiklerini söyledikleri deneyimleri ifade eder.

Parapsikoloji'de bu, "beden-dışı deneyim" anlamındaki "out-of-body experience" (OBE) olarak, Metapsişik'te ise "şuur projeksiyonu" olarak adlandırılır.

İrâdi olarak gerçekleştirilebilindiği iddiası ve deneyim sırasında bilinçli olunması sebebiyle diğer beden-dışı deneyimler arasında özel bir yeri vardır.

Astral beden için duvar gibi fiziksel nesneler ve uzaklık bir engel oluşturmayacağı ileri sürülür. Yani, iddialara göre, kişi bu bedeniyle bir anda kıtalar arası yolculuk yapabilir ve maddi engellerin içinden geçebilir. Fiziksel bedenden çıkıldığında öte-alem varlıklarının görülebileceği de ileri sürülmektedir. Uyku sırasında yapılan astral seyahat fiziksel bedene dönüldüğünde bir rüya tarzında anımsandığı söylenmektedir.

Astral seyahatin, okült ve teozofik kaynaklarda ve birçok araştırmacının çalışmalarında "irâdi olarak fiziksel bedenden ayrılma" şeklinde tanımlanmasına karşın (Dr.Scott ROGO, Leaving The Body, 1983), İngiliz parapsikolog Celia Gren bir ayrım yapmış ve “fiziksel beden-dışı deneyimler”den kendiliğinden (irade-dışı) oluşanları için ekzomatik deneyim (ecsomatic experience) terimini ortaya atmıştır.

Konu hakkında en fazla araştırma yapmış kişilerden biri araştırmalarını "Journeys Out of Body" adlı kitabında aktaran Robert Monroe’dur. Halen Amerika Birleşik Devletleri'nde Monroe Enstitüsü adıyla bilinen bir kurum bu konuda çalışmalarını sürdürmektedir.

Anima Mundi

Anima mundi yani dünyanın ruhu, saf semavi ruh ki antik filozoflarca doğanın her yanına nüfuz ettiği öne sürülmüştür.

Fikrin Platon ile ortaya çıktığı söylense de, kavramın (konseptin) kökeninin daha antik olduğu ve bazı doğulu filozofların sistemlerinde egemen olduğu ortaya konmuştur. Stoacılara göre o evrendeki tek önemli, hayati güçtür.

Benzer kavramlara Paracelsus gibi hermetik filozoflar ve daha sonra Friedrich Schelling (1775-1854) de sahip olmuştur.

Dünya gezegeninin tümüyle bir canlı varlık olduğu kavramını dile getirmek üzere “Dünya canı” anlamında kullanılır. Zaten Latince’deki iki sözcükten oluşturulmuş terim de sözcük anlamıyla bu anlama gelir. Simyacı Basilius Valentinus’un “Dünya ölü bir vücuttan ibaret değildir” sözüyle belirttiği Anima Mundi kavramı Okültistlerin ardından Teozoflar’ca da kabul görmüştür. Bu kavramı kabul eden görüşe göre, insan bedeninde olduğu gibi, Anima mundi’nin bedeninde de sinir sistemi, dolaşım sistemleri, solunum sistemi ve çakralar mevcuttur. Anima Mundi’nin, insan varlığında olduğu gibi, ruh, süptil beden ve maddi beden olarak, üçlü bir yapıya sahip olduğu kabul edilir.

Esir

Esîr, eski stoacıların ve günümüzde teozofların "ether" dedikleri, maddenin insanın beş duyusu ile algılayamadığı; katı, sıvı ve gaz hallerine oranla yoğunluğu daha az, vibrasyonel hızı daha yüksek, daha süptil ve daha akışkan haline verdikleri addır.

Ether teriminin kökeni, antik çağ inisiyasyonlarında kullanıldığı biçimiyle, aither veya aiether olarak da yazılan aether’dir. Eski Yunanca'da aether, kökeni olan “aitho” sözcüğünden de anlaşılabileceği gibi, “ateşli, parlak ve havadan daha süptil olan” anlamına gelmekteydi ve fiziksel bir mekanı ifade etmiyordu. Aether, antik çağın ezoterik öğretilerinde kimi zaman maddenin esîr denilen halini, kimi zaman da maddenin “ilk madde” (materia prima) denilen ilk, cevherî halini ifade etmek üzere kullanılıyordu. 1800'lü yıllarda bazı fizikçiler "mutlak gözlem çerçevesi"ni tarihsel nedenlerle "esir" olarak adlandırmıştı. Bu sadece kavramsal bir adlandırmaydı, ve antik Yunanda söz edilen esir değildi. Daha sonraları Albert Einstein'ın özel görelilik kuramı ile mutlak bir gözlem çerçevesinin olmadığı anlaşıldı.

Kısaca esîr ya da ether, maddenin algılanamayan dördüncü hali olarak kabul edilmişti. Teozofi'ye göre, Şamanizm'de ve birçok inanışta "yedi kat gök", "dokuz kat gök" "oniki kat gök" vs. olarak sözü edilen "gök katları", maddenin bu dördüncü halinin birbirini izleyen derecelerinin belirtilmesinden ibaret olduğu düşünülmektedir. Bu derecelenme için "gezegensel zincir" (planetary chain) terimini kullanan Teozofi'ye göre Güneş Sistemi içinde oniki kademelenme olmakla birlikte, Dünya gezegensel zinciri ancak yedi kademeden oluşur. İnsanın da bu şekilde, fiziksel bedeni ile ruhu arasındaki gitgide süptilleşen bedenleriyle, 7 bedenden oluştuğunu iddia ederler.

Gematria

Gematria, Kabala’yı esas alarak sözcükler ve sayılar üzerine yapılan kabalistik çalışmalarla ilgili bir uzmanlık alanıdır. Gematria’da, ebced hesabında olduğu gibi, alfabenin (İbrani alfabesinin) her harfine nümerik bir değer verilir. Böylece her sözcüğün belirli bir sayısal değeri olmasının yanı sıra, sayısal değeri birbirine eş olan birçok sözcük olabilir, yani herhangi bir sayı birkaç sözcüğü temsil edebilir. Aynı sayısal değeri taşıyan sözcükler birbirine eş olarak kabul edilirler ki, Gematria çalışmalarındaki temel yöntemlerden biri bu sayısal değeri aynı olan sözcükleri birbirlerinin yerine kullanmaktır.

Golem

Golem, efsanelerde ruhu olmayan genelde kilden veya topraktan oluşturulan bir canlıdır. Orta çağda tanrının isimlerinin veya sıfatlarının farklı şekillerde söylenmesi, bu kelimeleri oluşturan harflerin farklı şekilde dizilmesi veya bunların bir kağıda yazılarak yapılan muska ve tılsımlarla golem oluşturulmasına ilişkin birçok efsane doğmuştur. Bir musevi efsanesinin kahramanıdır, Talmud'da Âdem'in ruh üflenmeden önce bir golem olduğu yazılıdır.

İnanışa göre haham Judah Loew ben Bezalel tarafından kilden bir heykel yapıldı ve musevi halkını koruması için canlandırıldı. Alnına emet (אמת, doğruluk) kelimesi yazıldı. Musevi halkını korudu ve zamanla güçlendi. Fakat cumartesi günleri golemin çalışması yasaktı bu yüzden de alnından e harfi silinir böylece met (מת, ölüm) kelimesi kalırdı ve golem haraketsiz bir şekilde dururdu. Bir cumartesi e harfini silmeyi unuttular ve golem kontrolden çıkıp herşeyi yıkmaya ve insanlara zarar vermeye başladı. Böylece alnındaki tüm harfleri sildiler ve golem parçalara ayrılıp dağıldı. Parçalarını Prag'taki Altneu sinagogunun altındaki gizli bir odaya mühürledikleri söylenir.

Genelde büyü ve tılsımlarla verilen emirleri yerine getirmesi için canlandırılır. Verilen emri yerine getirene kadar veya belirli bir zaman boyunca kalır ve sonra yok olur. Toprak, kaya, ağaç, ateş, demir, kan gibi çeşitli türleri vardır. Golem hangi meddeden yapılmışsa o şekilde adlandırılır (kaya golemi, demir golemi vb.) ve onun niteliklerine sahip olur.

Manteuma

Manteuma antik çağda, transa geçen rahibelerin trans sırasında söyledikleri hikmetli sözlere verilen addır.

Didim’deki Apollon Tapınağı’nda olduğu gibi, antik çağın orakl merkezlerinde danışmak ya da gelecekleri hakkında bilgi edinmek için tapınağa başvuranlar olduğunda Pythia (okunuşuyla Pitia,Piti) adlı rahibelerin trans sırasında söylediği pek açık olamayan sözler rahiplerce yorumlanır ve ziyaretçilere bu yorumlardan çıkan sonuç yanıt olarak bildirilirdi.

Lidya kralı Krezüs’ün de bu amaçla Didim’deki tapınağa başvurmuş olduğu, fakat kendisine verilen yanıtı yanlış yorumlamasıyla kendisinin ve Lidya uygarlığının sonunu hazırlamış olduğu söylenir. (Krezüs’e bildirilen yanıtta bir ırmağın geçilmesinden ve bir zaferden söz edilmiş, fakat zaferin kime ait olduğu belirtilmemişti.

Omenler

Omen sözcük anlamıyla “alamet, işaret” anlamına gelmekte olup, Okültizm terminolojisinde bir mesaj içeren ya da gelecekteki olayların psişik veya normal-dışı biçimde kendini gösteren ön belirtisine verilen addır.

Terim Tanrısal sesin konuştuğu ağızla ilgili olarak, Latince’de “ağız” anlamındaki "os" sözcüğünden türetilmiştir. Eski uygarlıklar omenlere önem vermişler, omenler ile önemli olaylar arasında olası ilişkileri saptamak üzere gözlemlerde bulunmuş ve çoğunlukla bunları kaydetmişlerdir. Özellikle Mezopotamyalılar’ın omenleri düzenli olarak tabletlere kaydettikleri görülmektedir. Eski uygarlıklardaki genel kanı omenlerin ilâhî bir mesaj olduğuydu.

Omenler üç grupta ele alınır:


1- Psişik kaynaklı omenler (gelecekle ilgili veya uyarı taşıyan rüya, vizyon, önseziler vs.)

2-Doğa kaynaklı omenler (depremden önce örümceklerin yuvalarını terketmeleri gibi hayvanların normal-dışı davranışları, gök cisimlerinin nadiren oluşturdukları konum pozisyonları, bir yıldızın gökte belirmesi, garip doğumlar vb.)

3-Olayların akışıyla kendini gösteren, olayların akışında gizli halde bulunan omenler.

Simulakrum

Simulakrum (çoğulu Simulakra) doğadaki cansız maddelerin kendiliğinden, bir anda veya zamanla bir canlıya benzer biçim almasına ve bu tür oluşumlara verilen addır. Felsefede ise Jean Baudrillard görüşüne göre orijinali, gerçeği, ilk örneği olmayan; kendisi zaten kopya olan bir şeyin kopyasını anlatan bir terimdir.

Simulakra fenomenine Türkiye'den gösterilebilecek örneklerden biri, Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşının Etnografya Müzesi'nden Anıtkabir'e nakledildiği yıl olan 1953'te, Yozgat'ta, gökyüzünde, bulutlarda Atatürk'ün bir görüntüsünün oluşmasıdır. Bu görüntünün fotoğrafı halen Anıtkabir Müzesi'nde bulunmaktadır. Simulakra fenomenine erozyona uğramış kayalarda sıkça rastlanır. Balıkesir'in Burhaniye ilçesindeki Atatürk'ü izleme mevki bu oluşuma örnektir: kayalarda Atatürk'ün ellili yaşlardaki profilinin görüntüsü seçilebilir.

Teürji

Teürji (theurgy), okültizm’deki çalışma alanlarından biri ya da okült bilimlerden biri olarak kabul edilmekte olup, kozmik veya doğaüstü güçlerin ve ilişkilerinin incelenmesi ve bu güçlerin kullanılması olarak tanımlanır.

Terimin eski Yunanca’daki aslı, “ilah, tanrı” anlamına gelen “theos” sözcüğü ile “eser” anlamındaki ergon sözcüklerinden türetilmiş olan ve “İlahî eser işçisi” anlamına gelen “theurgos”tur. Teürji ile büyü arasındaki fark, büyüde kişinin bir başka kişiyi etkilemesi sözkonusuyken teürjide kişi başkalarıyla değil, kendisiyle ilgili bir konuda birtakım güçlerden yararlanma veya ilahî âlemden yardım sağlama girişimlerinde bulunur. Örneğin dua teürjik bir çalışmadır ve uzmanlık gerektiren bir alandır. İ.S. 3. yüzyılda yaşamış olan Neo-platoncu Porphyry, goetia uygulamalarını teürjiden ayırt etmiş ve goetia’nın kaçınılması gereken bir kara büyü uygulaması olduğunu bildirmiştir.

Vitriol

Vitriol bir simya terimidir. Latince’de 7 sözcükten oluşan “Visita Interiora (Interiorem) Terræ (Tellus) Rectificando Invenies Occultum (Operae) Lapidem” cümlesindeki sözcüklerin baş harflerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş sembolik bir ifadedir. Bu cümle Türkçe’ye “Dünyanın derinliklerini (içini) ziyaret et, damıtırken (arıtırken) gizli taşı (felsefe taşı'nı) bulacaksın.” biçiminde çevrilir.

Bu cümledeki yeraltına inme sembolizmiyle belirtilmek istenen, pek çok inisiyatik tradisyonda cehenneme iniş olarak ifade edilen deneyimdir. Bu cümlede simgelenen anlam “arınıp saflaşmak istiyorsan cehenneme iniş deneyimini yaşamalısın” olarak ifade edilir.

Simyanın felsefesine göre felsefe taşı, aydınlanmanın sembolüdür. Simyacıların asıl amacı felsefe taşını bulmaktır. Bunu bulmak için ateşle taşları sürekli arıtıp, damıtırlar. Taş ile taşları birleştirip üzerlerinde çalışırlar. Ve bilirler ki aslında taşları ateşle arıtırken, arındırdıkları taşlar değil kendi ruhlarıdır. En nihayetinde söylenceye göre taş en mükemmel haline ulaşır yani felsefe taşına. Felsefe taşı, ölümsüzlüğü verirken, her maddeyi altına çevirme gücüne de sahiptir. Yine bu da aslında sembolik bir anlatımdır. Simyacılar, öze dibe inerek, arınmanın sembolü olan ateş ile ruhlarını arındırmış ve nihai bilgeliğe, aydınlığa ulaşmayı hedef almışlardır. Altın, bilgeliğin, aydınlanmanın sembolüdür. Bu yüzden felsefe taşı aydınlanmış, bilge olmuş, O’na ulaşmış insanı anlatmaktadır. Vitriol söylencesinin temel felsefesine göre kişi ateşte arınmadan, cehenneme inmeden ve nihayetinde öze dönüşmeden aydınlanamaz.

Okült eylemler her şekilde olabilir.

Ama Okült olan şey bir aktivitedir ya da bir hareketin, olayın, eylemin, düşüncenin nedenidir. Ezoterik olabilir yani toplumun çoğunluğu tarafı ndan bilinmemeli, ancak aşamalı özel bir eğitim görüp, mezun olabilen seçilmişler tarafından bilinebilir. Okült´ün içinde, beş duyu ötesine geçebilen yahut bildiğimiz duyusallığın üstünde yeteneklere sahip olmak ve doğaüstü olarak tanımlayabileceğimiz güçlerle ilişkide bulunmak gibi yaklaşımlar da yer alır. Ama ne yazık ki, bu tür tanımlar ve zanlar ciddi düzeyde eksik ve hatalıdırlar; Varsayalım ki, yetişkin ve fanatik olmayan bir insan yaşadığı yerdeki ortama uygun olarak, kiliseye veya camiye ya da tapınağa gitmekte ve nasıl dua etmesi gerektiğini düşünmektedir. Kuşkusu, dinsel öğretilerin vaaz ettiği dua yöntemlerinin yetip, yetmeyeceğidir. Peki, o zaman nasıl tatmin olacaktır? Bu olay, Okült´de çeşitli kriterlerle ölçülür;

* Düşünceyle dua edilir, bu sessiz bir dua yoludur; bir anlamda sözcükler kulanmadan doğrudan Tanrı ´ya yönelmektir.

* Törensel ayinlerde bu amaç için özel sözcükler kullanılır (Mantra veya zikir gibi...) Kişi, sözcüklerin küçük ses darbeleriyle evrenin bir parçası olan doğal güçlere ulaşır, bilim buna henüz bir açıklama getirmemiştir. Bu noktada kişi kendisini Okült´ün bir parçası olarak hissetmez, çünkü ortada doğaüstü bir olay yoktur.

* Bir Katolik rahibin yaptığı kilise ayininde de, rahip belli sözcükler kullanır ve belli hareketler yapar. Törenin sonunda mayasız hamurdan yapılmış cips benzeri bir ekmeği, şaraba batırarak İsa´nın bedenini ve kanını simgeler. İşte bu majikal ve ezoterik bir eylemdir, davranış olarak da Okült´dür. Majikal eylem bu üç kriter aracılığı ile, Okült´le buluşmuş olur. Sonuç olarak, yukardaki örnekteki kuşkulu insan, hatalıdır çünkü dinlerin vazettiği dua yöntemleri de aynıdırlar yani majikal ve Okült´dürler. Ama öğretide sosyalizasyon önceliklidir, Okült olan ise seçkinlere aittir, halkın bilmesi gerekmez.

Okült eylemler listesinde, özellikle Wicca´da (Bu sözcük beyaz büyü olarak bilinir.) çeşitli geleceği görme yöntemleri yer alır. Astroloji, Tarot kartları , I Ching gibi...) Bu konularla ilgili binlerce kitap yayınlanmıştır, yayınlanmaktadır; herhangi birisi bu kitapları kolayca satın alabilir veya birisinden alıp okuyabilir. Böylece bilginin saklı olmadığı anlaşılır daha da uygunu bu tür inancın artık Okült olmadığını anlarız. Zaten bilginin satılması ve genelleştirilmesi Okült kriterlerle bağdaşmamaktadır. Antik Kelt dininde, beyaz büyücüler özel sözcüklerle kehanet için dua ederlerdi. Bu yöntem prensip olarak, örneğin bir Hindu´nun veya bir Yehova Tanığı´nın izlediği yöntemden farklı değildir, her ikisi de inançlarına göre Tanrı ´ya veya tanrılarına yönelmektedirler. Yani birbirlerine birer uçurum kadar derin ayrılıklar gösteren bu üç örnek din (Kelt, Hindu, Yehova Tanığı) sonuçta Okült bir noktaya ulaşırlar; o nokta ise Tanrı ´ya ulaşıldığına inanılan ama kanıtlanamayan yerdir yani Okült´tür.

Bilinçli olarak dışlanan Okültizm;

Öyleyse buradan şu sonuca varırız; bir insan tüm dinleri ve inançları bir Okültist kadar tanımadıkça ve büyü sistemlerini, bilgisini öğrenmediyse Okült´ün parçası haline gelemez. Şunu da unutmamak gerekir ki, gereksiz ve salt bir diğer bireyi sömürmek amacı yla yapılan yani dünyasal çıkara yönelik kehanetlerin veya ruhsal ilişki iddialarının ne kişisel inançlarla, ne büyük dinlerle ve sonuç olarak da Okült´le ilgileri yoktur. Güncel ortamda Okült istismarın ve guru, medyum iddialarının ölçümü için en iyi yaklaşım budur; yukarda sözü edilen dünya çapında bilgi birikimine sahip olmayan bu insanların yetersizlikleri bilgisizliklerinden hemen anlaşılabilir. Daha da ilginci, bu insanların bir diğer insanın kişisel dinsel inancı ile de ilişkileri vardı r. Okült konular üzerinde uzmanlaşmadan ortaya çıkmış ve kendisini astrolog, medyum veya tarotçu olarak sergileyen insanlar yüzünden gerçek Okültistler dinsel otorite tarafından tehlikeli görülürler çünkü dine bağlı kitleyi bilgisizlikleri nedeniyle yanlış yöne sürüklemektedirler, ayrıca Okült bağların bulunmaması nedeniyle büyücü olarak kolayca tanımlanırlar veya öyle sergilenirler ve bu arada da onların yüzünden gerçek Okültistler de aynı kefeye konurlar. Ve sonuncu olarak da entellektüel platformda, yanı sıra da iş hayatında, bu tür insanların düzeysizlikleri nedeniyle Okült yöntemler zararsız birer hobi veya eğlence olarak kabul edilirler yani yaşamın en büyük ve tek gerçeği bu şekilde gözardı edilir. Oysa tüm inanışların (Buna Ateizm´de özellikle dahildir.) farklı olmalarının, çeşitli Okült anlamlar demek olduğu anlaşılamaz ve sonuçta varolmanın anlamı ve nedeni için bir uzlaşmaya da gidilemez

Tehlikeli boyutta Okültizm

Bunun en iyi örnekleri Batı ´da görülmektedir; tutucu Hıristiyan çevreler ve onların güdümündeki toplumun etkin katmanları Okült alanları çok geniş bir biçimde tanımlamakta ve karşı çıkmaktadırlar. Dinsel içerikli ama yaşayan dinlere karşı ruhçu hareketler ve buna bağlı törensel Maji yöntemleri (Ayinler, özel sözcükler, özel şarkılar), Gotik Satanizm (Doğal olmayan yani din düşmanlığı şeklinde, içeriğinde yamyamlık, insan kurban etmek gibi inanışlar vardır.) Gotik Büyü (Bu da doğal değildir ve kötü amaçlara yöneliktir.), Hinduizm´in inanç gibi sergilenen ama aslında maddeye yönelik çeşitli varyasyonları , Katolik inançları yla, Afrika kökenli ilkel inançları bütünleştirmeyi amaçlayan Macumba ile Karayip kökenli Santeria ve Vodun inançları , antik bir inanç olan 17. Yüzyıl´dan beri etkinliğini sürdüren Gül Haç yani Rosicrucianism (Aslında bu örgüt, tüm inançları bütünleştirme mesajını vermektedir ama yöntemsel olarak Yeni Çağ düşüncesi dışında görünmektedirler.) kara büyü yolu ile özel bitkisel zehirler kullanarak insanları köleleştirmeyi amaçlayan Voodoo tarikatları, gereksiz, yersiz kehanetlerde bulunarak toplumda kendilerine yer arayan gelecek biliciler, Ruh Çağırma Tahtaları (Ouiji Board); bunların satışı ve kullanıma teşvikleri, korkuyu, öldürmeyi, kötü güçleri içeren özellikle çocuklara yönelik çizgi filmler, bilgisayar oyunları , heavy-metal rock müzik, Okült olayları içerdiği sanılan ama sadece korku vermekten başka bir amacı olmayan ama aslında sahte olan ve hiçbir bilgi vermeyen tv programları ve başkaları ... Bütün bunlar günümüzde, dinsel otorite tarafından dışlanmaktadır, dışlanmanın içeriğinde her ne kadar bağnazlık ve korku izleri açıkça görülse de, sonuçta ağır basan yön bütün bunların gerçekten tehlikeli olduğudur. Sonuçta anlaşılmaktadır ki, günümüzün Okült anlayışı ve eylemleri tarihte hiç olmadığı kadar karmaşık, düzensiz ve çelişkilidir.

Popüler Okültizm

Yukarda tanımlanan eylemlerin karşısında Yeni Çağ düşüncesinin panteist, monist yaklaşımı yer alabilir fakat Yeni Çağ düzeninin içinde de yukardaki eylemlere raslanmaktadır; özellikle de ruh göçü inancı, rehber ruhlar (kanallar) veya bir medyumun liderliğine ve üstünlüğü fikrine dayanan ruhçu inançlar Yeni Çağ´a zarar vermektedirler. Blavatsky´nin Teosofi öğretisi tam bir Okült yaklaşımdır ama özgündür ve kitlelere yayılması beklenemez. UFO kültü ise tehlikeli düzeylerdedir aslında dünyadışı yaşamın varlığı ve araçlar tamamiyle egzobiyolojik yani bilimsel bir konudur yani bilimsel bir araştırma ve inceleme alanıdır (dünyadışı yaşam olası lığının politik, askeri, sosyal ve dinsel sonuçları olduğunu da unutmamak kaydıyla) ama nedense son "Cennetin Kapısı " faciasında olduğu gibi bir sürü UFO tarikatı türemiş ve ortaya uzaylıların seçtiği özel temsilci iddiaları çıkmıştır; sonuçta UFO tarikatlarının zarar vermeye başladı kları anlaşılmaktadır. Bir diğer Okült içerikli dönüşüm, Okült içerikli Paganist yaklaşımlardır; Amerikan kızılderilileri, antik Güney Amerika uygarlıkları gibisinden doğaya dönüşe yönelik öğretiler aslında ekolojik mesajlar vermektedirler. Masonik örgütler ve Mason kuruluşları da Okült kuruluşlardırlar ama Yeni Çağ´a yönelik değişimi ve evrimi gerçekleştirme kavşağında bekler gibidirler. Çünkü Okült felsefenin ve üstün insana yönelik gelişimin yolunun temeli olan evrimleşme ihmal edildiğinden ya da unutulduğundan bu tür grupların hümaniter yararlılıkları azalmakta ve yok olmaktadırlar, en azından özgürlüğe yönelik bağnaz tehditlere karşı çıkabilecek gücü oluşturamadıkları görülmektedir. Günümüzün belki de en etkin Okült bilgi alanı felsefi kitap yayınlarıdırlar, Richard Bach, Carlos Casteneda, Halil Cibran, Umberto Eco, James Redfield, Shirley MacLaine gibi yazarların kitapları büyük ilgi görmekte, "Simyacı " ve "Sofi´nin Dünyası " türünden kitaplar satış rekorları kırmaktadırlar. Bütün bunlarda, ortak tema Okült bilgiden başka birşey değildir ve bilgi toplumsallaştırılmaktadır.

Yeni bir dünya devleti tehlikesi;

Yazar Pat Robertson, "The New World Order" adlı kitabında dünyada şu anda 700´den fazla tehlikeli Okült grubun bulunduğunu ve bu dağınık gücün bir şekilde toplanması halinde veya Hitler benzeri bir mistik liderin ortaya çıkmasıyla sosyalist bir dünya diktatörlüğünün kurulabileceğini yazıyor. Bu yeni siyasi örgütün temelinde satanistlerin ve sahte ama popüler okültistlerin yer aldığı çekirdek bir örgütün yer alabileceği belirtilirken, topluma yönelik mesajların ise "hümanist", "bilgelik" ve "anti-tutucu" olacağını ekliyor. Yazara göre, şu anda bir bütün olamasalar da belli güç gruplarına ait bankalar, okullar, medya kuruluşları ve hatta dinsel kuruluşlar bulunuyor. Örnek olarak da, Scientology Örgütü veriliyor. Bütün bunlara karşın dinsel otoritenin karşı çıktığı tüm Okült teknikler aslında din alanında kullanılmış ve Tanrı tarafından da onaylanmışlardırlar.

Din kaynaklara göre okült teknikler;

Tevrat ve İncil´de örneklere göre, önemli dinsel liderlerin majikal yöntemlerle Okült yaklaşımlarda bulundukları görülür;

* "... ve Yusuf evinin kahyasına dedi... Bu efendimin ondan içtiği ve hem de onunla fala kase değilmidir?" sonra Yusuf fal bakma tasını çalan kardeşlerini suçlar; "... Yaptığınız iş nedir? Bilmediniz mi ki, benim gibi bir adam fala bakabilir." (Tevrat/Tekvin 44/5-15) Bu bölümlerde Yusuf antik bir Okült yöntemden söz etmektedir yani bir tastaki suya bakarak geleceği görmekten. Bu teknik bilindiği kadarıyla Nostradamus tarafından da kullanılmış ve hala da kullanılmaktadır.

* "... Ve Kahin Eleazar´ın önünde duracak, o da Rabb´in önünde Urim hükmü ile onun için soracak... " (Tevrat/Sayı lar 27ı21)

* "... Ve Saul Rab´den sordu, fakat Rab kendisine ne rüyalarla, ne Urimle, ne de peygamberlerle cevap vermedi. Ve Saul kullarına dediıBenim için bir cinci kadın arayın ve ona gidip sorayım...(6) geceleyin kadının yanına geldiler ve dedi "Rica ederim benim için cinle fala bak ve sana şu sonsuz bir yaşamda bütünleşmek.

Acaba hangisi doğru?

Aslında bütün bunlar cevap sayılmaz, herbiri farklıdır ama söyleyeceğim kimseyi bana çıkar...(8) (1 Samuel 28) Göründüğü kadarıyla Tevrat´ta fal etkin bir yöntemdir, bir başka Musevi kaynağında falın yüksek bir rahibe danışılarak, Tanrı ´nın arzusunun öğrenildiği ve bunun içinde düz veya zara benzer işaretli taşların kullanıldığı belirtilir.

* Yine Tevrat´a göre, Peygamber Elisha Bethel yolundadır. Şehirden gelen küçük çocuklar saçları olmayan Peygamber´le "kel" diye alay ederler. İşte buradan sonra Kara Büyü´nün acımasız bir örneği görülür; Elisha Tanrı´nın adına çocukları lanetler ve ormandan çıkan iki ayı 42 çocuğu parçalar. (Tevrat/2. Krallar 2/23-24)

* Peygamber Daniel Babil Kralı tarafından Şef Okültist ilan edilir ve Babil´deki tüm Okültistlerin, büyücülerin ve kahinlerin başkanı olur. (Tevrat/Daniel 5ı11)

* Aziz Paul, Kıbrıs´a gittiğinde, yalancı peygamber Bar-Jesus ile buluşur ve ona "Sen şeytanın oğlusun, iyiliğin düşmanı, Rab´bin doğru yollarını saptırmaktan vazgeçmeyecek misin? Ve şimdi Rab´bin eli senin üzerinde ve bir vakte kadar güneşi görmeyecek, kör olacaksın." der. Ve hemen üzerine sis ve karanlık çöktü. (İncil/Resullerin İşleri 13/6-12) Burada da Aziz Paul´un Okült güçleri kullanarak adamı cezalandırdığı örneklenmektedir.

Daha derin örnekler günümüze örnek mi oluyorlar?

Bu örnekler arttırabilir, İncil´de kehanet metodlarından, çocuklarını ateşe atan peygamberlerden (ilk doğan çocukları öldürmek eski bir Pagan inancıdır.), ruhlara danışmaktan, ateşin üzerinden atlamaktan (Bu da bir Pagan inancıdır, Şeytan çağırmak için kullanılır.) hatta sihirbazlardan ve hatta ölülerin etini yemekten sık sık söz edilmektedir. İncil´in Kral James çevirisinde ve diğerlerinde falcılık, kara büyü, ölülerin çağırılması , muskalar, lanetler, büyücüler, medyumlar ve her tür Okült kavram en katı boyutlarda tekrarlanmaktadır. Dinin temel kitaplarında bu yöntemlerin böylesine sergilenmesi ve zaman zaman da peygamberlerin, azizlerin yararına kullanılması düşündürücüdür. Acaba çevirilerde mi bir hata vardır? Ama tüm Tevrat ve İncil çevirilerinde 8 İbranice sözcük temel alınmıştır;

1. Yid´oni; Ruhlarla ilişki kurmak (Tanrı ile değil.)

2. Sho´elı; Bir ölü ile ilişki kurmak.

3. Qosem q´samim; Benzer yöntemlerle geleceği öğrenmek.

4. M´onen: Doğadaki şekillerle geleceği öğrenmek.

5. M´nachesh: Büyülemek.

6. Chover chavar: Gizemli sözcükler söyleyip, ipleri düğümlemek.

7. M´khaseph: Büyücülük yapmak.

8. Doresh ´el hametim; Yeni ölmüş birisine soru sormak.

Tevrat´ın Tesniye Bölümü´nün 18. Bab´ında, günümüzdeki metodlarda dahil pozitif, negatif tüm Okült metodlar uzun uzun tanımlanmıştır. Burada önümüze ciddi bir paradoks çıkmaktadır; Çünkü astroloji, kehanet, büyü gibi tüm metodlar Tevrat ve İncil´e göre Tanrı tarafından onaylanmakta veya yapılmasına izin verilmektedir. İlginçtir ama Kara Büyü dahi yasaklanmamıştır Oysa Kara Büyü yöntemleri bugün Satanistler tarafı ndan başkalarına karşı kötülük amacıyla kullanılmaktadı r. İncil´in çeşitli bölümlerinde, medyumlar, astrologlar cirit atmaktadırlar, neden? Bunun cevabı veya araştırması bir diğer yazının konusu olacak kadar geniştir ve sonuçta da İslamiyet´in tüm bu yöntemleri yasaklamış olmasındaki makro-mantığa ulaşılabilir. Yanı sıra da, bu konulardaki seçkinlik motifi yer alır ama kutsal kitaplara göre bu seçkinlik veya Okült hak ya da haklar peygamberlere, azizlere verilmiştir yani halka yasaktır. Aynı yaklaşım, kesin yasakların eşliğinde İslam´da da görülür, velilerin, evliyaların Okült yöntemler kullanmaları gibi... Ve sonuçta tümünün temelinde Cennet örneği elma yani bilgi vardır. Asıl Okült olan ise bilginin amacından başka birşey değildir.

Güncel Okültizm

Yeni Çağ yöntemlerinin yanı sıra, yukarda vurgulanan mistik bir siyasal örgütlenmeye yönelik (Bunun içinde dine dayalı bütün rejim iddiaları ve arayışları bulunmaktadır.) tüm branşlar bir yana Okült yaşam güncel yaşamımızın bir parçası olmuştur. Örneğin diskotekleri Okült tapınaklar olarak kabul edebiliriz; yöntem bir ritüeldir; görme, duyma, tat alma, konuşma ve hatta kapalı yerlerde koku duyusu dahi yok edilmektedir. Karanlık bir ortamda görme duyusu, ışık oyunlarıyla iyice körelmekte, çok yüksek volümlü müzikle müzikle işitme ve konuşma duyuları, karmaşık ve ağır etkili içeceklerle tat ve koku alma duyuları neredeyse tamamen ortadan kaldırılarak ritüelistik yani ayinsel bir ortam yaratılmaktadır. Buna bir de uyuşturucu katıldığında, yani isteri düzeyine kesinlikle ulaşılmaktadır. Gençler kültürel yoksunluklar ve cehalet düzeyinde bilgisizlik nedeniyle oynanan ticari oyunun korkunçluğunu farkedememektedirler. Yani iş eğlence ve deşarj çizgisinin çok çok ötelerindedir. İşte yukarda sözü geçen ticari kötülük diktatörlüğünün bir boyutu bu olabilir ama bunu biraz daha araştırmak gerekiyor ve bu da bir diğer yazının konusu...

Belirli kaynaklar

1. D.W. Hoover, "How to Respond to the Occult" Concordia, St. Louis (1977)

2. J. McDowell & D. Stewart, "The Occult, Here´s Life" San Bernadino (1992)

3. N. Price, "New Age, the Occult and Lion Country" Power Books, NJ (1989)

4. Texe Marrs, "New Age Cults & Religions, Living Truth" Austin (1990)

5. W.Viser, "The Darkness Among Us" Broadman & Holman, Nashville (1994)

6. E. Winker, "The New Age is Lying to You" Concordia, St. Louis (1994)

7. D. Hunt, "AmericaıThe Sorcerer´s New Apprentice" Harvest House (1988)

8. T. Schwarz&D. Empey "Is Your Family Safe? Satanism" Grand Rapids (1988)

9. J. Michaelsen, "Like Lambs to the Slaughter" Harvest House, Eugene (1999)

10. B & G Passantino "When The Devil Dares Your Kids" Servant, A. Arbor (1991)

11. Maurice Bouisson, "Magic; Rites and History" Rider&Company, Londra (1960)
 
Üst