Helenistik Kozmoloji ve Kabala

Mefetseger

Moderator
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
856
Tepkime puanı
291
Konum
Ankara
İş
Uzman Biyolog
Hermetik Kozmoloji en baskın şekilde Platon okulundan etkilenmiştir. Grek majikal papirüsleri ve bilhassa “Corpus Hermeticum” zamanında , Grek majikal sistemi Platon-öncesi (Neo-Platonik) akımların ve Stoa Okulunun tesirindedir.

Bu iki felsefi sistem arasındaki en büyük fark ikinci sistemin, Stoacı Okulun, tüm Evren’i rasyonal ve sınırlı tasavvur etmesiyken, Neo-Platonistlerin Evren’de bilinemez, rasyonal olmayan, ve mantıkla kavranılmanın ötesinde yönlerin de olduğunu savunmalarıdır. Neo-Platonik dünya görüşünün arkasındaki temel dayanak “İyinin Tezahürü” veya “Bir”dir. Bu kozmolojide, karanlık ve yoğunluğun gelişen karışımı, Varlığın Tamlığı veya Bir olarak adlandırdığımız şeyin ötesindedir.

Neo-Platonizm’in kökleri majikal papirülerin yazarlarından bilinse de aynı zamanda Stoacı ve Gnostik elementleri de içerisinde barındırır. Ve hatta kökleri Pitagoras’ın antik okulundan bile önceye gider. Neo-Platonik kozmolojinin ana vasıfları Platon’un “Diyaloglar”ında -özellikle Timaeus’ta- görülebilir. Fakat belirgin formunu Plotinus’un “Enneads”ında almıştır. Bu konseptler, aynı zamanda İbrani Kabala’sının baş kaynakları olan Sefer Yetzirah (3-6. yy’lar arası) ve Zohar’da (13. yy) hem daha kapsamlı olarak dışa vurulmuş, hem de ayrıntılanıp olgunlaşmıştır. Zira Kabala’nın erken dönem kaynaklarına baktığımız zaman Hermetik-Platonik kozmolojinin etkilerini görebiliriz. Aşağıda Helenistik kozmolojinin etkisiyle şekillendirilmiş bir Hayat Ağacı göreceğiz.

Ekli dosyayı görüntüle 2092 (Burada gösterilen resmi yazının en altındaki ekte bulabilirsiniz.)

Özetlemek gerekirse, Neo-Platonik kozmoloji ve kozmogoni bizlere üçlü bir tezahür gösterir.

Bunlardan birincisi Bir’dir (The One). “Bir” her şeyin kendisinden tezahür ettiği şeydir ve Tanrı’ya denk olarak tasavvur edilir. Bunun yanısıra, Tanrı kendisine orta düzeyde bir “Yapıcı” yaratmıştır ki buna demiurgos (demiurge) veya kelam (logos) denir. Son olarak da bu Yapıcı’nın yani Kelam veya Demiurgos’un yarattıkları vardır ki bunlar da Tüm-Ruh veya Dünya-Ruhu olarak adlandırılırlar. Kelam, ilahi yaratımın en aktif yaratanıdır öyle ki Bütün veya Dünya-Ruhu bu yaratımın en büyük tezahürüdür.

Şimdi, daha açık olmak gerekirse, bu üçlünün her üç üyesi de kutsalın parçalarıdır. Bunlardan birincisine, “Bir”, “İlk Varolan”, veya “İyi” (agathon) denir. Aynı zamanda bazen “Baba”olarak da adlandırılır. Kutsal üçlünün ikinci parçası ise “İlk Düşünen” veya “İlk Düşünce”dir -Kutsal’ın Vizyonu’dur. Bu ikinci parça, bir üst paragrafta belirttiğimiz “Yapıcı”dır ve aynı zamanda sıklıkla “Tanrı’nın Oğlu” olarak adlandırılır. Kutsalın üçüncü parçası ise Kutsal’ın dışarıya doğru olan yaratım aktivitesinin izlenimidir. Böylelikle maddenin tezahürünün temeli olur.

Neo-Platonik düşünceyi derinlemesine kavramak için şunu bilmek gerekir: kavramın özü veya varlığı onun karakteristik hareketiyle eşdeğerdir. Yani, sevgi sevmek ile eşdeğerdir -sevginin varlığı, sevmek eylemi dışında bir hareket seçeneğine sahip değildir. Aynı zamanda Varlık zincirinde yer alan her varlık üstte olanın bir “gölge”sidir -ve aynı zamanda her şey üstten yayılmıştır. Üstte olan her zaman kendi imajını yaratmaya çalışır. Böylelikle, Varlık Zinciri enerji döngüsü sonunda bitene kadar devam eder. Varlık, var olmak eylemi, karanlıkta bir ışık parlamasıyla benzeştirilebilir -ışık kaynağına yakınken daha güçlüdür buna rağmen kaynağından ne kadar uzak olursa o kadar fazla yayılır.

Madde Tüm-Ruhun veya Dünya-Ruhunun yaratıcı enerjisinin bu gibi bir süreçle sona erdiği anda ortaya çıkmıştır. Madde neredeyse “var olma” eyleminin kapsamının dışında, “yokluğa” veya “varolmayan”a daha yakındır. Varolma ve yokolmanın bir karışımıdır. Tam manasıyla söylemek gerekirse Neo-Platonik kozmolojiye göre Varlığın tamlığından gelen yayılmanın şeyleri ortaya çıkarttığı evrenimizde “mutlak yokluk” kavramı asla varolamaz. Bir-İlahi Akıl-Tüm Ruh’un meydana getirdiği ilahi üçlü kendisinden sonraki veya kendisinden aşağıdaki seviyelerde zuhur eder. Bu noktada İbrani Kabalasındaki Hayat Ağacının kendini şekillendirebilmek için Neo-Platonik kozmolojiden faydalandığını rahatça görebiliriz. Üç zaman ve üç alem vardır ki bu alemlerden madde dünya ve daha aşağıdaki üç adet üçlü alem zuhur etmiştir.

Uzun zamandır üzerinde düşünülen bir başka hususda Sefer Yetzirah ve Zohar metinleriyle şekillendirilen İbrani Kabala’sının uzun zamandır kayıp olan orijinal Grek Kabala’sından esinlenerek yaratılmış olduğudur. Bu “kayıp”orijinal Grek Kabala’sı muhtemelen Neo-Platonik ve Gnostik okulların bilgi hazinesinin ortodoks dinler tarafından sistemli şekilde yokedilmesi sonucunda kaybolmuştur. Fakat şimdi, orijinal Grek Kabalası tekrardan inşa edildi. Bu restore edilmiş Grek Kabala’sı şu anda İbrani Kabala’sından bize miras kalan aynı kozmolojik kalıbı ve Helen felsefi geleneğini birlikte kullanmıştır.

Bu noktada Grek harflerinin -stoika (veya elementa)- konumu çok önemlidir. Grek alfabesinde, İbrani alfabesinin aksine 22 değil 24 harf vardır. Bu yüzdende 10 sefira arasındaki yolların sayısı da 22 değil 24′tür. Ayrıca Grek alfabesinde var olan 7 sesli harf, bilinen 7 gezegen ile ilişkilendirilmiştir. Aynı zamanda bu ünlü harfler Hermetik majikal gelenekte, gezegenlerin sübtil enerjilerini -daha açık söylemek gerekirse o gezegenleri idare eden yönetici tanrıları- davet etmek için kullanılır. Bu bilgiyle stoika sıralaması için basit bir kural uyguladım. Küreler öyle seçilmeliydi ki kürelere karşılık gelen sayıların toplamı maksimum olsun, bu şekilde seçilen iki kürenin arasına da ilk stoikon gelecekti ve kürelerin toplamının düşmesine göre diğer stoikonlar devam edecekti. Bu matematiksel prensip takil edildiğinde, şekil 1′de gösterilen yapıya ulaşırız. Şuna karar verdim ki Krallık ve Taç sefirası arasında Grek’lerin yedi ünlü harfi (7 elementa) tam anlamıyla bozulmaz ve sürekli devam eden bir yol çizerler. Bu iki boyutla sembolize edilen orijinal Hermetik-Helenistik kozmografidir.

Bu yazının amacı Helenistik majikal kozmografiyi tüm derinlikleriyle ve bütünüyle açıklamaya çalışmak değildir ki eğer böyle bir şey mümkünse tabii. Bununla birlikte, kuruluş hakkında bir fikir sahibi olmak isteyenler için bu araştırma sahasının kapısı her zaman açık durmaktadır. Dikkat edilmelidir ki, kadim Arami-İbrani sefira isimlerinin kesinliği/muhakkaklığı Helenistik tradisyonda görülmez. Sefiraların bilinenden farklı isimleri, sefiraların kendi içlerindeki diğer boyutlar ve yönlerdir. Örnek vermek gerekirse, “Sophia”yani bilgelik kelimesi aynı zamanda “Epinoia”veya “Ennoia” şeklinde de yazılabilir ki bu yazılışlar da “Sophia” ile neredeyse eşit anlamlara gelirler. Bu bakımdan Helenistik tradisyonun klasik İbrani Kabala’sından daha serbest olduğunu söyleyebiliriz. (Ç.n: Bu bağlamda klasik Kabala ve Grek Kabala’sı arasındaki farkı anlatmak için Gerschom Scholem’in “On the Kabbalah” adlı kitabındaki şu sözü tekrar tekrar ve dikkatle okumamız gerektiğini düşünüyorum: Pek çok Kabalistik söylem ve doktrin sefirotun ilahi yayılımıyla ilişkiliyken, bazıları da Tanrı’nın yaratıcı gücünün yayılımıyla ilişkilidir. Bu noktada Helenistik geleneği rahatlıkla birinci söylemin içerisinde değerlendirebiliriz.)

Şekildeki kalıp her ne kadar ezoterik ve majikal anlayışlarda üçlülerin fonksiyonlarını kavrayabilmemiz açısından temel olsa da -aynı zamanda elementa’nın (veya stoika) fonksiyonlarını kavrayabilmemiz açısından da faydalıdır- bir başka ve daha çok kullanılan diyagram ise aşağıdaki gibidir. Bu diyagram hem Neo-Platonik hem de Gnostik kozmosu anlayabilmekte bizim için çok faydalıdır.

İşte bu üçüncü diyagramda Helenistik kozmografiyi tümüyle daha iyi kavrayabiliriz. Her ne kadar ikinci diyagramda “üçlü konsepti” ve yukarıdan aşağıya uzanan yer/madde yayılımını görsek de, üçüncü şekilde Neo-Platonik, Gnostik ve Mısır kozmolojilerinde de çok önemli bir yeri olan içsel-dışsal ayrılma ve karşıtlık ögelerini daha açıkça görebiliyoruz. Tüm modeller veya diyagramlarda olduğu gibi, bu diyagram da gerçekliğin yalnızca kısmi imajlarını sunabilir ve gerçekliğin iki-üç boyutlu modellerini bize sunmaktan uzaktır. Aslında şunu bilmeliyiz ki, bu diyagramlar veya modeller yalnızca Evrensel Zeka’nın tamamını anlayabilmek için girişilen çabalardır. Şekil 3′te gösterilen diyagram aslen Kopernik öncesi (Pre-Kopernik) antikite ile çok yakından alakalıdır. Gnostik öğretmenler tarafından da paylaşılan, öğretilen bu diyagram her ne kadar temel, kolay sayılabilecek bir şekle sahip olsa da taşıdığı anlamlar bakımından o kadar kolay ve rahat anlaşılabilecek bir diyagram değildir. Bu şekilde Kozmos, üç büyük bölgeye bölünmüştür. Bunlar sırasıyla: Satürn-ötesi gerçeklik, Gezegensel gerçeklik, ve Dünyasal Alem’dir. Gök-Kubbe (Sema) Göksel-Tanrısal bir alemdir ve Zodyak’ın sabit yıldızlarının üstündedir. Zodyak yıldızları ise gezegensel gerçekliğin değişim ve akışkanlığıyla, İlahi Üçlü’nün ötesinde ikamet eden Tanrısal Alem’i birbirinden ayırırlar. Yedi eş-merkezli daire gezegenlerin gerçekliğine işaret ederler ki mitolojilerde bunlar tanrı ve tanrıçalar olarak dışavurulacaklardı. Elementlerin -eter, ateş, hava, su ve yer- gerçekliğinin merkezinde ise yani diyagramın ve dolayısıyla Evren’in en merkezinde ise Yer’i görürürüz.

Aslında Helenistik tradisyonda, burada gösterilmeyen, yerin daha alt katmanları da vardır ki bunlar mitolojide karşımıza Tartaros, Hades ve Erebos olarak çıkmışlardır. Evren’in bu temel haritası Gnostikler tarafından uzun zaman dikkatlice incelenmiş, üzerinde çalışılmış ve Hermetik görüşle sentezlenmiştir.

Prof. Stephen E. Flowers
 

MarlaSinger

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2011
Mesajlar
723
Tepkime puanı
147
Konum
fight club
İş
turist
Kafam ancak bu kadar karışabilirdi :)

Ben böyle düşünmüyorum ama herşey mümkün tabi... "Grek kabalası"nı da ilk kez duyuyorum. Bir ara sakin kafayla tekrar okumak lazım...
 
Üst