Gölge Kavramı

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
“Başkalarında bizi rahatsız eden her unsur kendimizi anlamamıza yardım eder..”

Carl Jung

En sevmediğiniz, tahammül edemediğiniz karakter özelliklerini düşünün. İsterseniz gözlerinizi kapatıp bu özelliklere sahip ve mümkünse uzak durmayı tercih ettiğiniz insanları aklınızdan bir geçirin. Bu yalancı, bencil, tembel, hırslı, despot, duygusuz, fazla hassas, saf, bilmiş, kurnaz kişiler bizi delirtmiyor, malesef bu özellikler bizim tahammül edemediğimiz kendi karanlık yönümüzdür.

Bu bilinçaltı olgusuna analitik psikoloji “gölge” adını vermiş. Gölge, adından anlaşılacağı gibi, kişinin ışık altında olmayan, karanlık yüzüdür ve kişinin bilinçdışındadır. İnsanın isteği, entellektüel yapısı, iyi niyetinden bağımsız olarak eğer üzerinde gerçek bir çaba ile uğraşılmaz ise da hep bilinçdışında kalır. Her bilinçdışı karakter özelliği gibi gölge de bilince getirilmedikçe diğer insanlara yansıtılır ve kolay kabul edilebilen bir olgu olmadığı için, bu yansıtma çok sık görülür.

Dr. Jung, “Aion” adlı kitabında gölgeden bahsederken “..gölge ego kişiligi tehdit eden ahlaki bir problemdir” der. Ona gore “ hiç kimse üzerinde ciddi olarak uğraşmadan gölgesinin farkına varamaz ve onun farkına varmak demek kişiliğin karanlık yüzünü karakterinin bir parçası olarak kabul etmek demektir. Bu kabullenme kendimizi tanımak için gereklidir fakat kural olarak ta her zaman bir iç direniş (inkar ediş) ile karşılaşır.” (1)

Gölgenin insan bilincine gelmesi genelde diğer bir insan aracılığı ile olur. Uyanık hayatınızda diğer insanlarda tahammül edemediğiniz , eleştirdiğiniz özelliklerin yanı sıra rüyalarınızda da size en çok zarar veren veya kızdığınız, kendi cinsinizden olan kişiler muhtemelen gölge kişiliğinizden haber verir. Kural olarak gölgeyi kendi cinsimizden olan kişilere yansıtırız, bir kadının “ devamlı çocuğun bezinden bahseden anaç tiplerden nefret ediyorum” dediğini duyduğunuz zaman onun gölge kişiliğini, bastırdığı olguları tahmin edebilirsiniz. Burada nefret etmek, tahammül edememek, “sinir” veya “gıcık” olmak anahtar kelimelerdir. Kendi işimiz, sorunumuz olmayan konulara verdigimiz reaksiyonları düşünürken “bundan bana ne idi acaba?” sorusunu ciddi olarak kendimize sormalıyız çünkü o yorumda mutlaka bizle ilgili bir kısım vardır. Bazen gölge kişilik bir kuruma, devlete veya bir felsefeye yansıtılır. İdeolojik kinler buna örnektir.

Gölgemiz bilincimiz dışında iken malesef dış dünyadan o kadar da gizli değildir. Bu özellikleri ne kadar bastırdıysak, karanlık tarafımız diğerlerine o kadar aşikardır.

“Güneş ne kadar yükseğe çıkarsa, gölge o kadar azalır”
- Lao Tzu

Bir insan kendi gölgesini değiştiremez fakat onu ayıplayan, eleştiren bilincini değiştirebilir. İnsan zayıf yönlerini ifade etmenin yollarını buldukça gölgesi de daha dengeli olmaya başlar. Kişi bu konularda ne kadar katı olursa gölge o kadar yıkıcı olur.

Astrolojik olarak, bir insanın gölgesi üzerindeki çalışmaya her bilinçaltı analizinde olduğu gibi eksik veya zayıf elementi analiz etmekle başlarız. Baskın psikolojik fonksiyonun karşıtı olan zayıf fonksiyon gölgenin rengine katkıda bulunur. Her psikolojik tip, dolayısı ile her astrolojik element kendi karşıt elementinde zayıftır. Mantıksallık veya düşünce fonksiyonu güçlü kişilerde duygusallık, beş duyu ile idrak etme veya duyusallığı kuvvetli kişilerde ise sezgisellik fonksiyonu zayıftır.

Ah bu Satürn!

Satürn’ün doğum haritasında sembolledikleri gölge analizinde kritikdir. Satürn’ün pozisyonu insanın hayatında yetersiz, hassas, sakar olduğu fakat bunları cesaret gösterek telafi etmeye çalıştığı bölgedir. Burada savunmacı özellikler gösterip, diğerlerini eleştiririz, en dar ve en bencil olduğumuz konular bu alandadır. Aşağılık kompleksimiz bu noktada olduğu için etraftan da en çok karşı çıkışa veya saldırıya da bu bölge maruz kalır.

Satürn’ü gölgemizi anlamak için kullanırken ilk önce doğum haritamızdaki burcuna bakarız. Satürn içinde bulunduğu burcun negatif özelliklerini ortaya çıkarır, o burcun temsil ettiği konularda korkularımızın esiri oluruz. Yetersizlik hissi ile ya geri çekiliriz yada fazlası ile cesur oluruz. Örnegin natal Satürn, Koç burcunda ise en büyük korkumuz kaybetmek veya bir konunda ikinci olmaktır. Kişi Koç’un zoru başarma ve kendine güven özelliklerini ifade etmekte zorlanır. Pasifleşip, insanların onu domine etmesine izin verir dolayısı ile içinde gizli bir kızgınlık biriktirir. Bunun sonucu Koç özelliklerini daha iyi ifade edebilen insanları eleştirir, onlara tahammül edemez ya da kabadayı hareketler ile kendi güçsüzlüğünü bastırmaya çalışır. Diğer bir örnek olarak Boğa burcundaki natal Satürn’ü düşünelim, burada sembollenen kişinin elde ettiklerini kaybetmekten ve maddi kayıptan korkmasıdır. Bu kişi Boğa burcu özellikleri gösteren insanları fazlası ile rahat ve keyfine düşkün olmakla suçlar. Kendisi Boğanın özelliklerini pozitif olarak yaşayamadığı için bu özellikleri bencillik olarak nitelendirip, kendisinin fedakarca çalıştığını düşünürken belki de kendi tembelliğini veya bencilliğini bastırmaya çalışır. Satürn, Yengeç burcundaysa kişi duygusal olarak red edilmek ve yalnız kalmaktan korkar. Yengeç burcu özellikleri gösteren evcimen, aile odaklı insanları bağımlı olmakla eleştirirken bastırdığı korkuların etkisi altındadır. Bunlar oldukça basitleştirilmiş örnekler olsa da Satürn’ün burçlara göre etkisinden bir fikir verir.

Haritanızdaki Satürn hangi burçta ise o burçta Güneş’i olan aynı cinsten kişilerden hoşlanmamak çok sık görülen bir durumdur. Karşı cinsten bu burcun özelliklerini gösteren kişilerden etkilenmek ise aynı sıklıkta rastlanır. İlişki haritalarında kuvvetli Satürn açısı olmaması iyiye işarettir fakat Satürn’e dokunmayan ilişkiler de ilk görüşte derin duyguları kabartmaz. Bu yüzden ilişkilerde Güneş ve Satürn’ün birleşim, karşıt ve kare açıları sık görülür, farkedilmeyen gölgenin yansıtılması kuralı iş başındadır. Bu tür ilişkide insanların özellikle karşı tarafta eleştirdikleri ve aşırı tepki verdikleri konularda problemin kaynağını oturup iyi düşünmeleri ve bilinçaltı çalışmalarını iyi yapmaları gerekir.

Haritanızda Satürn’ün içinde bulunduğu burcun anlamını, ondan kaçmak yada başkalarına kızmak yerine, kendinize tuhaf gelsede hayatınıza entegre etmeyi başarırsanız en azından gölgeniz ifade edilme fırsatı bulup, nefes alabilir.

Satürn’ü sadece burcuna göre değil, içinde bulunduğu eve ve yaptığı açılara göre inceleyip anlamak bilincimizin gelişimi için önemlidir. Satürn 4. evde ve gölge babaya mı yansıtılıyor, yoksa Saturn 11. evde ve gölge arkadaşların üstüne mi kalıyor. (Bu konuda daha fazla araştırma yapmak istiyorsanız en iyi kaynaklardan biri Dr. Liz Greene’in “Satürn” adlı kitabıdır.(2))

Satürn’e öğretmen gezegen dendiğini duymuşsunuzdur. Eğer gölgemizi anlayıp onu ifade etmek istersek, hayatımızdaki şansızlıkların altındaki nedenleri bütün samimiyetimizle anlamaya çalışırsak, Satürn bize güç verir, yolumuzu aydınlatır.

Bu gezegeni iyi anlayınca hayatımızda karşımıza çıkan ve etraftan geldiğini zannettiğimiz engelleri de anlamaya başlarız. Bilinçaltımız, bilincimiz ile birleşmek ister, bunları biz bilincimize getirmezsek onlar kaderin cilvesi olarak karşımıza çıkaracaktır.

Mükemmeliyetçilik bir ideal olup insan olarak doğamızı inkar etmemize neden oluyor. Kötü diye nitelendirdiğimiz özelliklerin yaradılışımızın bir parçası olduğunu unutuyoruz. Gölgemiz her ne kadar zor anlaşılsa da, bulanık bir kavram olarak kafamızı karıştırsa da ve onu kabul etmek bizi derinden sarssa da, bütünlüğümüzün bir parçasıdır.


Pelin Hattatoğlu

Aion, C.G Jung, Routledge & Kegan Paul, London , 1959.
Saturn: A new look at the old devil, Liz Greene, Samuel Weiser, Inc., New York , 1976

Alıntı
 
Üst