Sorular ve Cevaplarla Şizofreni

şinçeyank

Kayıtlı Üye
Katılım
23 Eyl 2011
Mesajlar
899
Tepkime puanı
146
İş
üniversite Öğr.
Şizofreni

Şizofreni; kişinin düşüncesini, hareketlerini, duygularını ifade şeklini, gerçeği algılamasını çarpıtan ve kişinin diğerleriyle ilişkilerini bozan ciddi bir beyinsel rahatsızlıktır. Şizofreni hastaları çoğunlukla toplumda, işte, okulda ve ilişkilerde problem yaşarlar. Şizofreni hayat boyu süren bir hastalıktır, doğru tedaviyle kontrol altına alınabilir. Yaygın inanışın aksine şizofreni bölünmüş kişilik değildir. Şizofreni kişinin neyin gerçek neyin hayali olduğunu anlayamadığı bir zihinsel hastalık, bir psikozdur. Zaman zaman psikotik rahatsızlığı olanlar gerçekle ilişkilerini kaybederler. Dünya kafa karıştırıcı düşünceler, görüntüler ve sesler karmaşası gibi görünebilir. Şizofrenlerin davranışları çok garip hatta şok edici olabilir. Hastalar gerçekle ilişkilerini kaybettiklerinde oluşan ani kişilik ve davranış değişikliklerine psikotik epizod adı verilir. Şizofreninin şiddeti kişiden kişiye değişir. Bazıları hayatlarında tek epizod yaşarken, diğerleri birkaç tane epizod yaşar, bu epizodlar arasındaysa nispeten normal bir yaşam sürerler. Şizofreni belirtileri nüksetme (relaps) ve duraksama (remisyon) olarak bilinen döngüler esnasında kötüleşebilir ve azalabilir.

ŞİZOFRENİ TÜRLERİ

Paranoid şizofreni:
Paranoid şizofreni hastaları zulüm gördükleri ya da birileri tarafından cezalandırıldıkları ile ilgili yanlış inançlara (sanrılar) sahiptirler. Fakat düşünceleri, konuşmaları, duyguları oldukça normaldir.

Hebefrenik Şizofreni:
Hebefrenik şizofreni hastalarının zihni karışık ve tutarsızdırlar, konuşmaları karma karışıktır. Dışarıdan bakıldığında davranışları duygusuz veya yüzeysel veya uygunsuz, hatta şapşalca ve çocuksu görülebilir. Çoğunlukla duş almak veya yemek hazırlamak gibi normal günlük işlerini yapma becerilerini bozan düzensiz davranışları vardır.
Katatonik Şizofreni:

Bu türün en çarpıcı semptomları fizikseldir. Katatonik şizofreni hastaları genelde hareketsizdir ve çevrelerindeki dünyaya karşı reaksiyon vermezler. Genellikle çok katı ve sert olurlar ve hareket etmeye isteksizdirler. Ara sıra yüzlerini buruşturmak veya biçimsiz duruşlar yapmak gibi garip hareketler yaparlar. Veya başkasının söylediği bir
kelimeyi veya cümleyi tekrar edebilirler. Yetersiz beslenme, bitkinlik ve kendilerini yaralama riskleri çok yüksektir.

Ayrışmamış Şizofreni:
Kişinin semptomları yukarıdaki üç türden birine net olarak uymadığında bu tanı konur.

Kalıntı (Rezidüel) Şizofreni:
Bu türde şizofreni semptomlarının şiddeti azalmıştır. Halüsinasyonlar, delüzyonlar veya diğer semptomlar hala vardır, fakat şizofreni tanısı konduğu zamanki kadar şiddetli değildir.

ŞİZOFRENİ BELİRTİLERİ
Şizofreni hastalarında beceri ve kişilik değişliklerini içeren birçok semptom vardır, ve değişik zamanlarda farklı davranışlar sergileyebilirler. Hastalık kendini ilk kez gösterdiğinde semptomlar genellikle ani ve şiddetlidir. En yaygın şizofreni belirtileri üç grupta toplanabilir: pozitif belirtiler, dezorganize belirtiler ve negatif belirtiler.

Pozitif belirtiler:
Burada “pozitif” iyi anlamında kullanılmaz, sadece şizofreni rahatsızlığı olmayan insanlarda görülmeyen belirgin belirtiler anlamında kullanılır. Bu belirtilere bazen psikotik semptomlar da denir, bunlar;

Delüzyonlar: Gerçeğe dayanmayan, gerçeğe dayalı bilgilerle izah edilse bile kişinin vazgeçmeyi kabul etmediği garip inançlardır. Örneğin kişi başkalarının düşüncelerini duyabildiğini, kendisinin Tanrı veya şeytan olduğunu veya başkalarının kafasına düşünceler yerleştirdiğine inanabilir.

Halüsinasyonlar: Gerçekte olmayan şeyleri görmek, sesler duymak, garip kokular duymak, ağızda “tuhaf” tat hissi ve bedenine dokunan olmasa da temas hissi gibi gerçek dışı şeyler algılanır. Şizofreni hastalarında en yaygın olanı sesler duymaktır. Sesler kişinin davranışları hakkında yorumlar yapabilir, kişiyi taciz edebilir veya emirler verebilir.

Dezorganize belirtiler:
Bu semptomlar kişinin net olarak düşünme ve doğru reaksiyon verme becerisinin olmamasını kapsar. Dezorganize semptomlara örnek olarak:
Kişinin iletişim kurmasını ve konuşmaya katılmasını zorlaştıran anlamsız kelimeler kullanması ve hiçbir anlamı olmayan cümleler kurması
Çabucak bir düşünceden diğerine geçmek
Yavaş hareket etmek
Karar verme yetisinden yoksun olmak
Aşırı fakat anlamsız şeyler yazmak
Bazı şeyleri unutmak veya kaybetmek
Daireler çizerek yürümek gibi tekrarlanan hareketler
Günlük görüntü, ses ve duygulardan anlam çıkarmada problem yaşama

Negatif belirtiler:

Negatif kelimesi şizofreni hastalarındaki belirli normal davranışların eksikliğini yansıtır. Negatif semptomlar:

Duygu ve duygu ifadesi eksikliği veya duruma uymayan duygular, düşünceler ve ruh hali (örneğin; bir şakaya gülmek yerine ağlamak)
Aileden, arkadaşlardan ve sosyal aktivitelerden uzaklaşma
Düşük enerji
Motivasyon eksikliği
Yaşamdan zevk almama ve yaşama karşı ilgi eksikliği
Temizlik alışkanlıklarının kötü olması
Okulda, işte ve diğer aktivitelerde problemler
Dengesizlik (çok mutlu veya çok üzgün olmak veya ruh hali oynamaları)
Katatoni (çok uzun bir süre kişinin aynı pozisyonda hareketsiz kalması)

Şizofreniye ne sebep olur? Şizofreninin tam nedeni kesin olarak bilinmemektedir, fakat kanser ve diyabet gibi biyolojik bazlı gerçek bir hastalık olduğu bilinmektedir. Bu hastalık kötü ebeveynlik veya kişilik zayıflığı sonucu oluşmaz. Araştırmacılar şizofreni gelişiminde rol oynayan bazı faktörleri açığa çıkarmıştır, bunlar;

Genetik (kalıtım): Şizofreninin ebeveynden çocuğa geçme olasılığı vardır.
Beyin kimyası: Şizofreni hastalarında beyindeki belirli kimyasallarda bazı dengesizlikler vardır. Ya dopamin adı verilen nörotransmitere karşı hassastırlar ya da çok fazla dopamin üretirler. Dopamin dengesizliği beynin ses, koku, görüntü gibi belirli dürtülere karşı verdiği reaksiyonu etkiler ve bu da halüsinasyonlara ve delüzyonlara yol açabilir.
Beyin anomalisi: Yeni araştırmalar şizofreni hastalarında anormal beyin yapısı ve fonksiyonu saptamıştır. Yine de bu tür bir anormallik tüm şizofreni hastalarında görülmez ve şizofreni hastası olmayan kişilerde de bu tür anormallikler görülebilir.
Çevresel faktörler: Araştırmalar viral enfeksiyon, zayıf sosyal etkileşimler veya yüksek stresli durumlar gibi sosyal faktörlerin kalıtımsal olarak şizofreniye meyilli insanlarda hastalığı tetikleyebildiğini göstermiştir. Şizofreni genellikle buluğ çağı ve gençlik dönemlerinde bedende hormonsal ve fiziksel değişiklikler oluşurken yüzeye çıkar.

Kimlerde şizofreni görülür?

Herkes şizofreni hastası olabilir. Dünyadaki tüm ırk ve kültürlerde bu hastalığa rastlanır. Her yaştan insanda görülebilir, genellikle ilk olarak 20’li yaşlarda ortaya çıkar. Erkekleri ve kadınları eşit derecede etkiler. Fakat kadınlara (20’li yaşlar 30’lu yaşların başı) nazaran erkeklerde genellikle daha erken yaşlarda ortaya çıkar (buluğ çağında veya 20’li yaşların başında). 5 yaş üstündeki çocuklarda da görülebilir, fakat buluğ çağından önce oluşan bu durum çok nadirdir.
Şizofreni teşhisi nasıl konur?

Eğer şizofreni belirtileri varsa, doktor tıbbi geçmişi inceleyip hastayı tam bir fiziksel muayeneden geçirecektir. Özellikle şizofreni teşhisi için kullanılan bir laboratuvar testi yoktur. Doktor, bu belirtilere sebep olabilecek başka bir rahatsızlık olup olmadığını kontrol etmek için, röntgen ve kan testleri isteyecektir. Bundan sonra doktor hastayı mental hastalıklar alanında uzmanlaşmış bir psikolog veya psikiyatriste gönderir. Psikiyatristler özel olarak dizayn edilmiş testlerle hastayı psikotik hastalık açısından değerlendirir. Terapist hastanın tavır ve davranışlarını gözlemleyerek bildirilen semptomlara göre teşhisini koyar. Bir kişiye şizofreni teşhisi konması için semptomların en az 6 ay boyunca görülmüş olması gerekir.
Şizofreni nasıl tedavi edilir?

Şizofreni tedavisinin hedefi belirtileri hafifletmek ve nüksetme (tekrarlama) riskini azaltmaktır.

Şizofreni Tedavisinde Kullanılan Yöntemler:

İlaç tedavisi: Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlara antipsikotikler denir. Bu ilaçlar şizofreniyi ortadan kaldırmaz, fakat delüzyonlar, halüsinasyonlar ve düşünme problemleri gibi semptomları hafifletmeye yardım eder. Eskiden beri kullanılan ilaçlar; Thorazine, Prolixin, Haldol, Navane, Stelazine, Trilafon ve Mellaril, yeni ilaçlar ise; Abilify, Clozaril, Geodon, Invega, Risperdal, Saphris, Seroquel ve Zyprexa’dır .
Psikososyal terapi: İlaçlar belirtileri hafifletmeye yardımcı olurken, çeşitli psikososyal tedaviler de hastalıkla alakalı davranışsal, psikolojik, sosyal ve mesleki problemlerde faydalı olabilir. Terapi yoluyla hastalar semptomlarını kontrol etmeyi, erken uyarı işaretlerini fark etmeyi ve nüksetmeyi önleyici bir plan yapmayı öğrenebilirler. Psikososyal tedaviler şunları kapsar:

Rehabilitasyon: Şizofreni hastalarının toplumda faaliyette bulunmalarına ve mümkün olduğunca bağımsız yaşamalarına yardım etmek için sosyal beceriler ve meslek eğitimine odaklanır
Bireysel psikoterapi: Kişinin hastalığını daha iyi anlamasına, başa çıkmayı öğrenmesine ve problem çözme becerisini geliştirmesine yardımcı olur.
Aile terapisi: Ailelerin şizofreni hastası olan yakınlarına daha iyi yardımcı olmalarını ve onlarla daha etkin bir şekilde ilgilenmelerini sağlar.
Grup terapi/destek grupları: Karşılıklı yardımın sürekliliğini sağlar.

Hastaneye yatma: Şizofreni hastalarının çoğu ayakta tedavi edilir. Bununla beraber şiddetli semptomları olanlar veya kendilerine ya da diğerlerine zarar verme tehlikesi olanların durumlarının dengelenmesi için hastaneye yatırılmaları gerekebilir. Elektrokonvulsif Terapi (EKT): Bu kişinin kafasına yüzeysel elektrotların yerleştirilerek bir dizi elektrik şokunun beyne gönderildiği bir prosedürdür. Şoklar beyinde nörotransmitterlerin salınmasına sebep verir. Bu tedavi şekli günümüzde şizofrenide nadir olarak kullanılır. İlaçlar yetersiz geldiğinde veya katatoni veya depresyon hastalığın tedavisini zorlaştırdığında, EKT faydalı olabilir. Beyin cerrahisi: Beyindeki belirli sinir bağlantılarının kesilerek ayrıldığı lobotomi önceleri şiddetli, kronik şizofreni hastalarında kullanılıyordu. Günümüzde ise çok nadir durumlarda kullanılır, çünkü bu ameliyat ciddi kişilik değişikliklerine yol açabilir ve esasen daha iyi sonuçlar genellikle daha az şiddetli ve tehlikeli işlemlerden elde edilebilir.

Şizofreni hastaları tehlikeli midir?
Kitaplar ve filmler çoğunlukla şizofreni hastalarını tehlikeli ve vahşi gösterir. Oysa bu her zaman geçerli değildir. Çoğunlukla çevrelerinden uzaklaşmayı ve yalnız olmayı tercih ederler, fakat hastalığın yanında madde veya alkol bağımlılığı olanlar tehlike ve şiddet içeren davranışlarda bulunabilir. Öte yandan şizofreni hastaları kendilerine zarar verebilir. Şizofreni hastaları arasında genç yaşta ölümün birinci nedeni intihardır. Doğru tedaviyle şizofreni hastaları psikiyatri hastaneleri yerine, aileleriyle veya toplum içinde üretici bir hayat yaşayabilirler.

SORU: Şizofreni hastalarında dürtü kontrol bozukluğu nasıl görülür?
YANIT: Hastanın, istekleri reddedildiğinde ya da bir stresörle karşılaştığında ani, içsel dürtülerine göre ve sonuçlarını düşünmeden davranmasıdır. Düş kırık-lığına uğramaktan öfkelenmeye, küfretmeye, tehdit etmeye, fiziksel saldırgan-lığa/yıkıcılığa, yaralamaya/öldürmeye kadar değişik biçimlerde görülebilir.

SORU: İçe kapanma (autism) nedir?
YANIT: Hastanın, gerçek dış dünyayı bir kenara itip kendi gereksinmelerine ve düşüncelerine uygun bir iç dünya yaratması ve bu iç dünyasında yaşaması durumudur. İçe kapanma durumunda hasta dış dünyayla ilişkisiz gibi, bir köşede kendi halinde, sessiz görünebilir. Ancak bu görünüşün altında çok renkli, canlı bir iç dünya yatabilir.

SORU: Şizofreni hastalarında yaygın olarak görülen genel davranışsal bozukluklar nelerdir?
YANIT: Bu hastalar dağınık, pis, kendilerine bakımları yetersiz, kötü giyimli, bir işte sebat etmeyen, garip davranışlarda bulunan kişiler olarak görülebilir. Örne-ğin, burun karıştırma, tükürme, garip cinsel davranışlar, başkalarının yanında masturbasyon yapma, çırılçıplak soyunma görülebilir. Bu hastalarda toplumsal ilgilerde azalmayla birlikte toplumsal çekilme de görülebilir.

SORU: Şizofrenik bozukluklar nedir?
YANIT: Şizofrenik bozukluklar çok çeşitli özellikleri nedeniyle bir ‘belirtiler kümesi’ (ya da sendrom) olarak kabul edilir. Psikiyatrik bozuklukların geniş gruplarından biri olan psikoz grubundadır.

SORU: Psikozlar ne zamandan beri bilinmektedir?
YANIT: Psikotik bozukluklar en az 3400 yıldan bu yana bilinmekte ve tanım-lanmaktadır. M.Ö. 1400 yıl kadar önce Sanskrit yazılarında psikotik bozukluklar anlatılmaktadır. M.S. 5.-4. yüzyıllarda Hipokrat (Hippocrates) okulunun hekimleri psikozları demans olarak adlandırmış ve mani ile melankoliden ayırmıştır.

SORU: Şizofrenik bozuklukların tanımlanmasıyla ilgili gelişmeler nelerdir?
YANIT: Şizofrenik bozuklukların tanımlanması, diğer psikozlardan ayrılması, alt tiplerinin belirlenmesi ve yanlış kanıların giderilmesi bilimsel bilgilerin psikiyat-ride kullanılmasıyla gerçekleşmiştir. Bunların zamanı 18. yüzyılın sonları, 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarıdır.

SORU: Şizofrenik bozukluklar için “şizofreni” terimine kadar hangi isimler kullanılmıştır?
YANIT: Fransız psikiyatrist Benedict A. Morel (1809-1873) erken başlayan ve yıkımla sonuçlanan psikozlar için démense précoce (erken bunama) terimini kullandı. Emil Kraepelin (1856-1926) Morel’in kullandığı bu terimi Latince’de dementia praecox olarak kullandı. Bu hastaları klinik özelliklerini dikkate alarak psikoz-manyak depresif (bipolar affektif bozukluk) ve paranoya olarak sınıflan-dırılan hastalardan ayırdı. Bunların dışında Karl Ludwig Kahlbaum (1828-1899) katatoninin belirtilerini, Ewold Hecker (1843-1909) hebefrenideki garip davranış-ları tanımladı.

SORU: Şizofreni terimini ilk olarak kim kullanmıştır, ne demektir?
YANIT: Bu bozuklukların adlandırılmasını Eugen Bleuler (1857-1939) yapmıştır. E. Bleuler, bu hastaların erken yaşta bozukluğa yakalanmalarının ve bozuklu-ğun bunamayla sonuçlanmasının zorunlu olmadığını göstererek 1911 yılında zihnin bölünmesi (yarılması) anlamına gelen şizofreni (schizophrenia) terimini literatüre kazandırdı. Günümüzde erken bunama terimi bırakılmış olup şizofreni terimi kullanılmaktadır. E. Bleuler şizofreni terimini, bu bozukluğa yakalanan hastalarda duygu, düşünce ve davranış arasında bir yarılmanın/ bölünmenin varlığını göstermek için kullandı.

SORU: Şizofreni ile kişilik bölünmesi aynı şeyler midir?
YANIT: İlk başlarda şizofreni terimini kişilik bölünmesi olarak yorumlayanlar olmuştur. Ancak kişilik bölünmesi farklı bir bozukluktur, günümüzde aralarındaki farklar açık biçimde ortaya konmuştur.

SORU: Şizofrenik bozukluklar nasıl tanımlanabilir?
YANIT: Şizofrenik bozukluklar genellikle erken yaşta başlayan, kişinin işlevlerini yerine getirmesini engelleyen, gerçeklerle uyuşmayan duygulanım-algılama-düşünce-davranış alanlarında bozukluklar gösteren, kişilerarası ilişkileri bozan bir belirtiler kümesi olarak tanımlanabilir. Ancak şizofrenik bozuklukların tanım-lanmasında görüş birliği yoktur.

SORU: Bu bozukluk neden tekil değil de, çoğul kullanılmaktadır?
YANIT: Bu bozukluğa çok çeşitli etiyolojik etkenler etki ettiği, farklı klinik görü-nümde alt tipleri bulunduğu, farklı gidiş ve sonlanma biçimleri gösterdiği, farklı tedavi yöntemleri uygulanabildiği için şizofrenik bozukluk yerine, şizofrenik bozukluklar terimi kullanılmaktadır.

EPİDEMİYOLOJİ VE RİSK ETKENLERİ

SORU: Şizofrenik bozuklukların epidemiyolojisiyle ilgili veriler nelerdir?
YANIT: Şizofrenik bozuklukların epidemiyolojisinin temel amacı, toplumun iyi tanımlanmış (belirlenmiş) alt grupları arasında şizofrenik bozuklukların dağılım-larını çalışmaktır. Yanıtlanmaya çalışılan temel sorular, belirli bir sürede toplum-da şizofrenik bozukluğu olanların oranının (prevalans/yaygınlık) ve belirli bir sürede şizofrenik bozukluğa yeni yakalananların oranının (insidans/sıklık) ne olduğudur. Bu temel oranların yanı sıra, yaşam boyu şizofrenik bozukluklara yakalanma riski ve şizofrenik bozukluklar için risk etkenleri de önemli çalışma alanları arasındadır.

SORU: Şizofrenik bozuklukların yaygınlığıyla ilgili veriler nelerdir?
YANIT: Şizofrenik bozuklukların yaygınlık oranları genel olarak tutarlılık götse-rir. Ancak bulunan bir yıllık en düşük ve en yüksek oranlar arasındaki fark büyüktür. En düşük yaygınlık oranı Gana’da (%0.06), en yüksek ise İsveç’te (%1.7) bulunmuştur. Tüm çalışmalar göz önüne alındığında şizofrenik bozukluk-lar için bir yıllık yaygınlık oranı %0.5 olarak kabul edilir.

SORU: Yaygınlık oranları arasındaki fark nelere bağlı olabilir?
YANIT: Bu fark çalışmalar arasındaki kültürel ve yöntemsel değişkenlere bağlı olabilir. Böök ve arkadaşlarının (1978) bulduğu en yüksek prevalans oranı olan %1.7, özel çevresel etkenlerle ilişkili olarak değerlendirilmektedir. Bu çalışma sert çevresel koşullara sahip olan, ülkenin diğer bölgelerinden soyutlanmış durumdaki Kuzey İsveç’te yapılmıştır. Böyle çevreler birçok şizofrenik hastanın yeğlediği soyutlanmış (izole) yaşam biçimine, çekilme davranışına elverişlidir.

SORU: Şizofrenik bozuklukların sıklığıyla ilgili veriler nelerdir?
YANIT: Şizofrenik bozuklukların bir yıllık insidansı 10 ülkede gerçekleştirilen 17 çalışmada %0.01-0.069 arasında ve ortalama %0.035 olarak bulunmuştur.

SORU: Şizofrenik bozuklukların yaşam boyu yaygınlığıyla (ömürlük risk) ilgili veriler nelerdir?
YANIT: Bir kişinin yaşam boyu şizofrenik bozukluklara yakalanma olasılığının ABD’de %1-1.5 arasında ve ortalama %1.3 olduğu belirtilmektedir. Çeşitli çalışmalarda bu oran %0.3-2.7 arasında bulunmuş olup ortalama %1 oranı kabul edilir. Yaşam boyu yaygınlık oranlarının beklenenden düşük olduğu belirti-lerek bunun nedenleri arasında şizofrenik bozuklukların kronik olması, değişken başlangıç yaşının düzeltilmemesi, şizofreni hastalarının ölüm oranının toplum-dan yaklaşık iki kat yüksek olması gösterilmektedir.

SORU: Şizofrenik bozukluklarla ilgili risk etkenleri nelerdir?
YANIT: Şizofrenik bozukluklarla ilgili risk etkenleri hem epidemiyolojik değişken-lerle, hem de etiyolojik etkenlerle ilgilidir. Bunlar arasında görece önem sırasına göre genetik etkenler, nörogelişimsel etkenler, nöropsikiyatrik ve nöropsikolojik etkenler, ailesel etkenler, stresli yaşam olayları, obstetrik komplikasyonlar, enfeksiyonlar, sosyoekonomik düzey, toplumsal uyum, okul davranışları/yüksek risk çalışmaları, kişilik özellikleri, toplumsal etkenler ve gelişmişlik düzeyi, doğumdaki özellikler, yaş, doğum mevsimi, doğum yeri ve oturulan yer, diğer olası risk etkenleri sayılabilir.

SORU: Genetik etkenler şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Bu konuda etiyoloji başlığında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Burada özetle şu söylenebilir: Birinci derece yakınları şizofreni hastası olan kişilerde şizofrenik bozukluklara yakalanma riski toplumdaki diğer kişilere göre daha yüksektir.

SORU: Nörogelişimsel etkenler şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Nörogelişimsel etkenlerle ilgili çalışmalar şizofreni hastalarının beyin gelişmesindeki gecikmeyle, anne sütünün eksikliği ya da verilmemesiyle, motor gelişmeyle, lokomotor işlevlerle, lateralizasyonla ilgilidir. Bu çalışmaların sonuç-ları nörogelişimsel bozuklukların şizofrenik bozukluklara yakalanmada ya da yatkınlık oluşturmada risk etkeni olabileceğini göstermiştir.

SORU: Nöropsikiyatrik ve nöropsikolojik etkenler şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Temporal lob epilepsisi, Huntington Koresi gibi nörolojik hastalıkların şizofrenik bozukluklara yatkınlığı ve riski artırdığı öne sürülmektedir. Anne ve/veya babası şizofreni hastası olan çocuklarla yapılan çalışmaların sonuçları, 4-15 yaşları arasındakilerin nöropsikolojik incelemeleri, düşük zeka katsayısı gibi etkenler şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini artırmaktadır.

SORU: Ailesel etkenler nelerdir ve şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Ailesel etkenler arasında bozuk aile içi ilişkiler, anne-çocuk ilişkisinin niteliği, anne-babadan erken yaşta ayrılma, annenin ruh sağlığı ve kişilik özellikleri, aşırı duygu dışa vurumu (high expressed emotion-EE) sayılabilir. Bu etkenlerin şizofrenik bozukluklara yakalanma ya da relaps riskini artırdığı kabul edilir.

SORU: EE nedir?
YANIT: EE, eleştirel tutumları ve yorumları, hostiliteyi, duygusal karışıklığı ve iticiliği, aşırı koruyuculuğu ve kollayıcılığı gösterir. Bu özellikleriyle, aile bireyle- lerinde EE olması risk etkenleri arasında sayılır.

SORU: Stresli yaşam olayları nedir ve şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Stresli yaşam olayları arasında stresli aile ortamı, bir yakının ölümü, iş kaybı, ekonomik güçlükler, göç, savaş, ev değiştirme sayılabilir. Bunlarla şizof-renik bozukluklar arasında önemli bir birliktelik olduğu vurgulanır. Burada bireyin strese duyarlılığı/yatkınlığı ve stresle baş etme gücü önemlidir. Bu olaylar daha çok ortaya çıkarıcı etkenler olarak kabul edilir.

SORU: Obstetrik komplikasyonlar şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Çeşitli çalışmalar obstetrik komplikasyonların (uzamış doğum eylemi, oksijen yetersizliği, prematüre doğum) şizofreni hastalarında sağlıklı bireylerden daha yüksek oranda bulunduğunu göstermiştir. Böyle kişilerde şizofrenik bozuk-luklar daha erken yaşta başlamaktadır.

SORU: Hangi tür enfeksiyonlar şizofrenik bozukluklara yakalanma riskiyle ilgili olabilir?
YANIT: Epidemiyolojik çalışmalar prenatal A2 influenza enfeksiyonu ile şizof-renik bozukluklar arasında bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Bu enfeksiyon hamileliğin 2. trimesterinde ise, risk daha çok artmaktadır. Merkezi sinir sistemi-nin viral enfeksiyonlarının perinatal ve Coxackie B5′in yeni doğan döneminde önemli olduğu belirtilmektedir.

SORU: Sosyoekonomik düzey (SED) ile şizofrenik bozukluklara yakalanma riski arasında bir ilişki var mıdır?
YANIT: Şizofrenik bozukluklar her SED’de görülebilmekle birlikte, düşük SED’-deki bireylerde diğer düzeydekilerden daha yüksek oranda bulunduğu saptan-mıştır. Bu bulgu, kayma ve toplumsal neden kuramlarıyla açıklanmaya çalışılır.

SORU: Kayma kuramının (drift theory) açıklaması nedir?
YANIT: Kayma kuramına göre, şizofreni hastaları ailelerinden daha düşük bir SED’e doğru kayar. Şizofreni hastaları genellikle babalarından daha düşük toplumsal statüdedir ve bu durum genellikle bozukluk başladıktan sonra ortaya çıkar.

SORU: Toplumsal neden kuramının (social causation theory) açıklaması nedir?
YANIT: Bu kuram, şizofrenik bozukluklara neden olabilecek ve düşük SED’deki- lerde bulunan toplumsal ve çevresel etkenlerin önemine dikkat çeker. Bu etken-ler ekonomik yetersizlikler, daha çok stresörle karşılaşma, enfeksiyon riskiyle daha çok karşılaşma olabilir ve bunların tümü şizofrenik bozukluklara yakalan-ma riskini artırır.

SORU: Şizofreni hastalarında toplumsal uyum nasıldır?
YANIT: Şizofreni hastalarının geriye dönük çalışmalarında, bu hastaların çocukluk yıllarından başlayarak toplumsal uyumlarının bozuk, ilişkilerinin yetersiz, edilgen, saldırgan tutum ve davranışta oldukları bulunmuştur.

SORU: Şizofreni hastalarında okul davranışları/yüksek risk çalışmalarının sonuçları nelerdir?
YANIT: Bu çalışmalar şizofreni hastalarının geriye dönük anne-baba ve öğret-men değerlendirmelerini kapsar. Bu hastaların bebekliklerinde edilgen; çocuk-luklarında dikkat sürelerinin kısa; okul yıllarında yalnız, gergin, başarısız, dürtü-sel, disiplin sorunlarının olduğu belirtilmiştir.

SORU: Şizofreni hastalarında özgül hastalık öncesi (premorbid) kişilik özellikleri ya da bozukluğu var mıdır?
YANIT: Şizofreni hastalarında özgül bir hastalık öncesi kişilik bozukluğundan söz edilmez. Ancak şizoid, şizotipal, paranoid ve borderline kişilik özelliklerinin daha belirgin/sık olduğu bulunmuştur. Bu alandaki çalışmalar bazı kişilik özellik-lerinin/bozukluklarının şizofrenik bozukluklar için risk etkeni olarak değerlendiri-lebileceğini düşündürür.

SORU: Toplumsal etkenler ve toplumun gelişmişlik düzeyi şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Genel olarak şizofrenik bozuklukların geleneksel toplumlarda gelişmiş toplumlara göre daha düşük oranda görüldüğü kabul edilir. Geleneksel toplum-larda destek sistemleri daha iyi çalışmaktadır. Endüstrileşme ve kentleşme yeni stresler yaratmakta, nüfus yoğunluğunun artmasına, hızlı toplumsal değişmeye, dezorganizasyona neden olmaktadır. Üçüncü dünya ülkelerinin gelişmiş tekno-lojiyle tanışması/karşılaşması da risk etkeni olarak kabul edilir.

SORU: Göç olgusu şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Göç bireysel de, ailesel de olsa, göçmenler arasında şizofrenik bozuk-luklar geldikleri topluma göre daha yüksek oranda bulunmuştur. Göç olgusu ekonomik stresi, aile parçalanmasını, ani kültürel değişiklikleri, gelecekle ilgili belirsizlikleri beraberinde taşır.

SORU: Doğumdaki özellikler şizofrenik bozukluklara yakalanma riskini etkiler mi?
YANIT: Çalışmalar, şizofreni hastalarının doğumdaki bazı özelliklerinin risk etkeni olarak değerlendirilebileceğini ortaya koymuştur. Bu özellikler düşük doğum ağırlığı, doğumda baş çevresinin normalden küçük olmasıdır.

SORU: Yaş şizofrenik bozukluklar için bir risk etkeni midir?
YANIT: Yakın zamana dek şizofrenik bozukluklara yakalanma riskinin 15-45 yaşları arasında olduğu kabul edilirdi. Günümüzde bu yaş aralığı daha esnek duruma getirilmiştir. Kırk beş yaşından daha büyükler de (geç başlangıçlı) bir şizofrenik bozukluğa yakalanabilmekle birlikte, risk daha düşüktür.

SORU: Doğum mevsimi (ayı) ile şizofrenik bozukluklara yakalanma riski arasında bir ilişki var mıdır?
YANIT: Bu alandaki çalışmalarda kuzey yarımkürede (en geniş aralıkta) Kasım-Nisan, güney yarımkürede Haziran-Eylül ayları arasında doğanlarda şizofrenik bozukluklara yakalanma oranı daha yüksek bulunmuştur. Bu durum daha soğuk aylarda doğan kişilerde virütik enfeksiyonların geç etkilerine, beslenme yetersiz-liğine ve bunların sonucunda beyin gelişmesinin gecikmesine bağlanır.

SORU: Doğum yeri ve oturulan yerle şizofrenik bozukluklara yakalanma riski arasında bir ilişki var mıdır?
YANIT: Bazı çalışmalarda kentte doğup büyümenin riski artırdığı bulunmuştur. Şizofrenik bozuklukların yaygınlığı kentin yoksul kesimlerinde ve nüfus yoğunlu-ğunun yüksek olduğu bölgelerinde daha yüksek oranda bulunmuştur. Yerleşim yerinin bir risk etkeni olmadığını öne sürenler de vardır.

SORU: Şizofrenik bozukluklar için olası risk etkenleri nelerdir?
YANIT: Olası risk etkenleri anlatımı görece daha düşük önemdeki risk etken-lerini gösterir. Bunlar anormal göz hareketleri, doğum sırası, postpartum psikoz, otoimmün etkenlerdir. Bunlardan anormal göz hareketleri ve otoimmün etkenler için etiyoloji başlığına bakınız.

SORU: Doğum (kardeş) sırası şizofrenik bozukluklar için bir risk etkeni olarak değerlendirilebilir mi?
YANIT: Şizofrenik bozuklukların ailenin birinci çocuğunda daha yüksek oranda görüldüğü belirtilmekle birlikte, doğum sırasının bir risk etkeni olarak değerlen-dirilmeme eğilimi vardır.

SORU: Postpartum psikoz bir risk etkeni olarak değerlendirilebilir mi?
YANIT: Postpartum psikozlu hastalar arasında şizofrenik bozukluk oranı daha yüksek bulunmuştur.

SORU: Risk etkeni olarak düşünülebilen fakat risk etkeni olmayan etken- ler/özellikler nelerdir?
YANIT: Bazı etkenler risk etkeni gibi düşünülmesine karşın, risk etkeni olmadık- ları kabul edilir. Bunlar arasında cinsiyet, medeni durum, ırk, kültür sayılabilir.

SORU: Cinsiyetle şizofrenik bozukluklara yakalanma riski arasında bir ilişki var mıdır?
YANIT: Çalışma sonuçlarına göre şizofrenik bozukluklara yakalanma oranının cinsiyete göre değişmediği, cinsiyetin bir risk etkeni olmadığı kabul edilir.

SORU: Medeni durumla şizofrenik bozukluklara yakalanma riski arasında bir ilişki var mıdır?
YANIT: Eskiden evliliğin kişiyi ruhsal bozukluklardan koruduğuna inanılırdı. Bazı çalışmalarda şizofrenik bozukluklara yakalanma riski bekarlarda, dul ve ayrı yaşayanlarda daha yüksek bulunmakla birlikte; genel olarak medeni durumun bir risk etkeni olmadığı kabul edilir.

SORU: Irkla şizofrenik bozukluklara yakalanma riski arasında bir ilişki var mıdır?
YANIT: Şizofrenik bozukluklar her ırkta görülür ve ırk bir risk etkeni olarak kabul edilmez.

SORU: Kültürle şizofrenik bozukluklara yakalanma riski arasında bir ilişki var mıdır?
YANIT: Şizofrenik bozukluklar her kültürde görülür ve genel olarak kültür bir risk etkeni olarak kabul edilmez. Kültür daha çok klinik belirtilerin niteliği, klinik durumun şiddeti ve bozukluğun sonlanmasıyla ilgilidir.

SORU: Şizofreni hastalarında görülebilen fiziksel belirtiler nelerdir?
YANIT: Bu hastalarda bilinen bir başka hastalık yoksa, fizik muayene bulguları normal sınırlar içindedir. Ancak uyku, iştah, cinsel işlev bozuklukları görülebilir.

SORU: Şizofreni hastalarında görülen uyku bozuklukları nelerdir?
YANIT: Bu hastalarda uykusuzluk, çok uyuma, uyumaya eğilim, ya da uyku-uyanıklık döngüsünde bozukluk görülebilir. Uykuya eğilim bazı ilaçların yan etki-sine bağlı olabilir.

SORU: Şizofreni hastalarında görülen iştah bozuklukları nelerdir?
YANIT: Bu hastalarda iştahta azalma ve zayıflama, iştahta artma ve kilo alma görülebilir. İştah artışı ve kilo alma ilaçların yan etkisine bağlı olabilir.

SORU: Şizofreni hastalarda görülen cinsel işlev bozuklukları nelerdir?
YANIT: Bu hastalarda uygunsuz biçimde ve çok masturbasyon yapma, cinsel istekte azalma ve cinsel güçsüzlük görülebilir. Son iki belirti bazı ilaçların yan etkileri olarak da görülebilir.

SORU: Şizofreni hastalarında görülen diğer belirtiler nelerdir?
YANIT: Bu başlık altında yukarıda söz edilmeyen fakat şizofreni hastalarında görülen belirtiler ve özellikler gözler geçirilecektir: Gerçeği değerlendirme yetisi, yargılama ve içgörü, depresyon, intihar, saldırganlık/öldürme, evsizlik, hasta-ların güvenilirliği, doğurganlık oranı, psikolojik testler, nöropsikolojik testler, yansıtmalı testler, nörolojik belirtiler, madde kötüye kullanımı ele alınacaktır.

SORU: Gerçeği değerlendirme yetisi (reality testing) nedir?
YANIT: Kişinin neyin gerçek, neyin düş; ya da neyin dış dünyayla ilgili neyin kendi iç dünyasıyla ilgili olduğunu ayırt etme yetisidir.

SORU: Şizofrenik hastalarda gerçeği değerlendirme yetisi nasıldır?
YANIT: Bu hastalarda gerçeği değerlendirme yetisi bozuktur. Zihinsel gerçekler dış dünyanın gerçeklerinin yerini alır, aralarındaki ayrım yapılamaz. Bu yetinin bozukluğu şizofrenik bozukluklara özgü değildir, tüm psikozlar için geçerlidir.

SORU: Şizofreni hastalarında yargılama (judgement) ve içgörü (insight) nasıldır?
YANIT: Şizofreni hastalarının ruhsal durumlarının farkında olmaları ve durumla-rını değerlendirmeleri yetersiz ya da bozuktur. Bu durum hastalığının olabile-ceğini fakat durumunun ciddiyetini anlamamaktan, hasta olmadığına inanmaya ya da şiddetli bir yadsımaya kadar değişebilir. Gerçeği değerlendirme yetisinin bozuk olmasıyla da ilgilidir.

SORU: Şizofreni hastalarında depresyon/depresif belirtiler görülebilir mi?
YANIT: Şizofreni hastalarında depresif belirtiler ya da depresyon görülebilir. Herhangi bir zamanda şizofrenik hastaların %25′inde depresif belirtiler ortaya çıkmaktadır. Depresif belirtiler bazı klasik antipsikotiklerin yan etkileri olarak da görülebilmektedir.

SORU: Depresyon/depresif belirtiler en çok bozukluğun hangi evresinde ortaya çıkar?
YANIT: Bu durumlar en çok şizofrenik bozukluğun başlangıcında ve klinik belir-tiler yatıştıktan sonra ortaya çıkar.

SORU: Şizofreni hastalarında intihar girişimi görülür mü?
YANIT: Şizofreni hastaları arasında en yaygın ölüm nedeni intihardır.

SORU: Şizofreni hastalarında intihar girişimi ve intihar oranları nedir?
YANIT: Şizofreni hastalarının %50′si yaşamlarında en az bir kez intihar girişi-minde bulunmaktadır. Yirmi yıllık bir izlemede intihar nedeniyle ölüm oranı %10-15 arasında bulunmuştur.

SORU: Şizofreni hastalarının intihar/intihar girişimleri cinsiyete göre değişir mi?
YANIT: Bu hastalarda intihar girişimi/intihar kadın ve erkeklerde eşittir.

SORU: Şizofreni hastaları için intiharın risk etkenleri nelerdir?
YANIT: Şizofreni hastalarında depresif belirtilerin varlığı, genç yaşta olmak, hastalık öncesi işlevsellik düzeyinin yüksek olması intihar için risk etkenleridir.

SORU: Şizofreni hastalarında saldırganlık/cinayet daha sık mı görülür?
YANIT: Şizofreni hastalarında dürtü kontrol yetersizliği, öfke, varsanısal davra-nışlar gibi nedenlerle) sözel ya da fiziksel saldırganlık görülebilir. Saldırganlık kimi zaman cinayetle de sonuçlanabilir. Ancak şizofreni hastalarında saldır-ganlığın toplumdaki saldırganlığa göre daha çok olup olmadığı tartışmalıdır.

SORU: Şizofreni hastaları arasında evsizlik (homeless) hangi orandadır?
YANIT: Yabancı ülkelerde şizofreni hastaları arasındaki evsiz olma sorunu daha çok yeterli biçimde izlenmeyen hastaların kurum dışına bırakılmasıyla ilgilidir. Evsiz şizofreni hastalarının oranı tam olarak bilinmiyor, fakat ABD’de evsizler arasındaki şizofreni hastalarının oranının 1/3-2/3 olduğu tahmin ediliyor.

SORU: Şizofreni hastalarının verdikleri bilgiler güvenilir midir?
YANIT: Şizofreni hastalarının herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olan ya da olmayan hastalardan daha az güvenilir olmadıkları kabul edilir. Ancak şizofrenik bozukluğun doğasından dolayı ek kaynaklarla bilgiler doğrulanmalıdır.

SORU: Şizofreni hastalarının doğurganlık oranları toplumdan farklı mıdır?
YANIT: Şizofreni hastalarının tedavisinde psikotrop ilaçların kullanılması, ayak-tan tedavinin yaygınlaşması, uyumlandırma çalışmalarının artması gibi etkenler şizofreni hastalarının arasındaki evlenme ve doğurganlık oranlarını artırmıştır. Bu artışla, şizofreni hastalarının doğurganlık oranları toplumdaki doğurganlık oranına yaklaşmıştır.

SORU: Şizofreni hastalarında psikolojik testlerin sonuçları nelerdir?
YANIT: Şizofreni hastaları psikolojik testlerin çoğunda kötü performans gösterir. Şizofreni hastalarının performansı daha çok organik mental bozukluğu olan hastaların performansına benzer. Veriler, şizofrenik bozuklukların birçok zihinsel yetinin normal işlevselliğini bozan bir beyin hastalığı olduğu düşüncesiyle uyum-ludur ve saptanan veriler bozukluk sürecinin kendisiyle ilgilidir.

SORU: Şizofreni hastalarında nöropsikolojik testlerin sonuçları nelerdir?
YANIT: Bu testlerin sonuçları bilateral frontal ve temporal lob işlev bozukluklarıyla uyumludur.

SORU: Şizofreni hastalarında yansıtmalı (projective) testlerin sonuçları nelerdir?
YANIT: Yansıtmalı testler şizofreni hastalarının garip düşüncelerini gösterebilir.

SORU: Şizofreni hastalarında nörolojik işaret ve belirtiler görülür mü?
YANIT: Lokalize olan ve olmayan nörolojik işaret ve belirtiler şizofreni hasta-larında diğer psikiyatrik bozukluğu olan hastalardan daha sık görülür.

Alıntı: PROF. DR. ORHAN DOĞAN
 

evelina

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Ara 2011
Mesajlar
7
Tepkime puanı
1
Şizofrenina kısası...İnsan baştan oyun sonra şaka.yalan soiiye ,soiliye,kendi inanmay başliyor,sonra gerçekmış gibi kendine inandırıyor,ve da sonr bilirsınız....ŞİZOFREN..
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Delüzyonlar: Gerçeğe dayanmayan, gerçeğe dayalı bilgilerle izah edilse bile kişinin vazgeçmeyi kabul etmediği garip inançlardır. Örneğin kişi başkalarının düşüncelerini duyabildiğini, kendisinin Tanrı veya şeytan olduğunu veya başkalarının kafasına düşünceler yerleştirdiğine inanabilir.

Halüsinasyonlar: Gerçekte olmayan şeyleri görmek, sesler duymak, garip kokular duymak, ağızda “tuhaf” tat hissi ve bedenine dokunan olmasa da temas hissi gibi gerçek dışı şeyler algılanır. Şizofreni hastalarında en yaygın olanı sesler duymaktır. Sesler kişinin davranışları hakkında yorumlar yapabilir, kişiyi taciz edebilir veya emirler verebilir.

İşte bu iki sebeple GMPP en büyük dijital şizofren platformudur bu bilime (!) göre.
 
Üst