Arjen ve Arya

  • Konbuyu başlatan SoNoL
  • Başlangıç tarihi
S

SoNoL

Her şey bulutumsu tozlardan, her şeyden kulsuzluğun vaktindeki tanrıdan ibaret. Tanrı tek olmanın keyfini henüz bitirmiş, sıkıntılar içinde yaratmanın en yücesi arayışında. Çok öncesindeyiz zamanın, henüz zaman başlamamış bile. Ses kelama dönüşmemiş, evren yokluk kavramının pençesinde var olmayı bekliyor. Olmayanlar (henüz yaratılmamışlar) olacakların heyecanında, korkunç sessizliğin yırtılmasını, zamanın bir an önce başlamasını istiyor.

Tanrı canı sıkkın; Tanrılığının, kimsesiz krallığının sıkıntı kavramına bu denli kıstırılmış ve sıkışıkıştırılmış, takılmış olması onu üzmekte...

Ve tanrı ağlıyor!

Kaç göz yaşı gözlerinde birikiyor,kaç nurunda gözleri delen günün içinden geçen güneş ışınları misali ışık huzmesi dolaşıyor tahmin bile edilmez, ama yaşlar dökülmüyor, akmıyor. Gözlerin hapsinde iken göz yaşları, salınırken ışık ve su gölcüğünde… Ansızın… Ansızın…

…Ansızın tanrının yüzüne bir tebessüm düşüyor,içinden konuşur gibi dudakları belirsiz kımıldıyor. Az sonra olacakların korkusu oturuyor yokluğun içine. Tanrı önce toprak diyor. Varlığın toprakla yokluğa meydan okuduğu ilk an!!

Bu ayrıca ilk savaşımın gizli bir ilanıdır. Yokluğun ve varlığın amansız çarpışmasında varlığın yokluğu yenişinin de öyküsüdür.

Su diyecekken tanrı, aklına göz yaşları geliyor. Ve üzülüyor toprak ondan önce suyun var olmasına, varlığında yokluğun çirkin gülümseyişine üzülüyor. Toprak kıskanırken suyun öncesi var oluşunu, onunla birleşmeyi arzularken delice, tanrının tebessümleri kelama dönüşüyor, ak diyor suya tanrı!! Ak… Ve… toprağa gel…

İlk şelalesidir var oluşun, ilk akışıdır suyun. Hiç olmadığı kadar heyecanlıdır, akıcıdır delice. Delici ve kesici hiç olmadığı kadar… Toprağı delercesine çarpmak ister, çarpışında çamurlara boğmak ister onu…

Ve düşer toprağın orta yerine su! Karışır, karışır ve çamur oluverir. Ne su kalır geriye, ne toprak… İki varlığın birleşmesi öyle çetin ve şiddetli olur ki varlıklarını heba ederler bu birleşme uğruna, çamura dönüşüverirler yokluğun sırıtışı eşliğinde, çamurun var oluşuna tanrı bile tebessüm eder beklentilerini aşan bir karşılayışla. Halbuki bu bir çiftin ilk birleşmesidir, ilk çiftleşmesi, ilk tezin anti tezi ile senteze varışın, tanrının dileğinin varlığına ilk adımdır bu…

Ve... Tanrı “OL” der…

Çamur bir anda iki parça olur. Sonra karşılıklı birikintiler hafifçe şişmeye başlar. Uzar… uzar ve şeklini almaya başlar… Gittikçe bir insan vücudu ve silueti meydana gelir. Bir erkek ve kadın;

Tanrı dur der…

Tanrı yalnızlığı yenmiştir, sevinçlidir, mutludur hiç olmadığı kadar! Büyük bir iş başarmış olmanın rahatlığı ile derin bir nefes çeker ve içinde tutar nefesini!!!

Önce erkeği alır eline, uzanır dudaklarına usulca bırakır içindeki nefesi, üfler içine… Ve yarısında tutar…

Bırakır onu, diğerine uzanır eğilir aynı yerden içinde tuttuğu nefesinin diğer yarısını bırakıverir içine…

Can Ol!! Ey bensiz anlamı olmayan varlık cana gel, bana gel. Ey içinde ruhumun parçası, aksi bulunan varlık kutsan… Can ol!!

Erkek olan hafif bir kımıltı ile vücuda gelmenin az ertesinde cana gelir ve gözlerini açtığı gibi tanrının nurunda kısarak başını öne eğer. Bunu anlayan tanrı daha fazla acı çekmesin diye bu fani varlık; evreni yaratmaya karar verir.

Ve gene “OL” der tanrı… Evren zamanı da alıp koluna yokluğa hiddetli bir meydan okuyuşla sürekli bir büyümenin kucağında var olur!

Evrenin karanlığında insan olan bu erkek varlığa uygun bir yerde yaşanabilinir, nefes ve ışıkla dolu bir mekan yaratımı gerekir. Tanrı bir daha “OL” der; ”OL ey yer ve göğü olan evrenin mavi gözü OL…”

Ve altı gün, altı gece sürer bu var oluş. Dağlar, denizler, okyanuslar, toprak, ateş ve hava… Ardı sıra dizilir yaratılışın hizasına…

Dünya gözünü açar yaşama…

Tanrı oğlu gibi sevdiği, yalnızlığının ilk bozgunu olan ve onun başarısının meyvesi bu varlığa bir ad düşünür.

İçinde öylesine yakıcı bir hal alır ki ona isim koymanın arayış ve bekleyişi. İsmini şimdiki zamanın resminden, şeklinden alsın. Ateşli yaşam; ARJEN olsun der…

Arjen dünyada iki kutsal ırmağın koynuna,bereketin kucağına Dicle ile Fırat’ın tam ortasına düşer. Verir sırtını dağlara, tenhasında dolaşır durur dünyanın…

Zaman akar,ne kadar çok akmış,ne kadar çok geçmiştir bilinmez. Arjen henüz takvimsiz bir yaşamın akışında habersizdir zaman kavramından.

Onu izlerken tanrı; bir gün aklına kötü bir düşünce, içine karamsar bir his düşer. Kendi kendine konuşmaya başlar Arjen’in duymasını istemeksizin!

“ Sanki ben yukarının o aşağının tanrısı!”

hoşlanmaz tenhaların ve tekliğin sahibi Arjen’nin bu halinden.

“Onu yenmek onun bir benzerini, eşini yaratmakla mümkün olacaktır” diye düşünür. O halde aynı nefesin,aynı çamurun hamuru, Arjen’nin diğer yanını yaratmakla Arjen’in yaşamından tanrısallığın izi silinecektir.

Tanrı artık başlayan zamana göre hareket etmektedir. Her yarattığının bir anlamı olsun diye, her şeyi ciddiye alırcasına kullanır. Ve zaman… Ve yazıyla tanışmamış takvim gösterirken 20 Ocak gününü; Tanrı bir kere daha “OL” der.

“OL… Can Ol!! Ey Arjen’siz anlamı olmayan varlık cana gel, Arjen’e var. Ey içinde ruhumun parçası, aksi bulunan varlık kutsan… Ey Arjen’nin diğer yarısı!!… Can ol!!”

Yaşamın gürültüsü yıkılır yokluğun başına,bir gümbürtüdür tanrı bile irkilir. Ona doğan Arjen’in bile var oluşunda tanık olmadığı bir çığlık gibi kopar Arjen’e doğan “O”nun var oluşun sesi, yakar yokluğun yüreğini… Sarsılır evren, zaman takılır; tenhasında tik-tak-tik-tak sesine kilitler dünyanın tenhasını… Öyle bir ses ki bu, işler Arjen’nin yüreğine, orda yankısını bulur!!
Bu yeni var oluşun adı kadın; doğurgan ve yaratıcıdır. Henüz tekliğin tanrısal izini silmemişken Arjen’den,yaratıcılık gibi izi silinmez bir farklılıkla bu kadın dikilir tanrının karşısında…

Çok üzün sürmez…

Tanrı vazgeçer artık üzülmekten, kendini onu yaratmış olmakla, yaratıcıların yaratıcısı olmakla avutur ve “ismini al git! Git, var Arjen’ine” der.

Düşünür ve diğer yanıysan Arjen’nin, bu kadar yakıcıysan var oluşunla sende… sende ateşten al ismini;

…ARYA…

Gökyüzünde bir şölen, yıldızlar bırakmıyor güneşi deviren Ay’ın günü karartmasını!Parlıyorlar, bir ışık ve aydınlık cümbüşü, takılmışlar Arya’nın peşine gökten inişine coşuyorlar. Ay bir hilal,güneş’in yüzünde Şameş’in gülümseyişinin izleri. Gece yokluğun yoldaşı, kıskançlıkla ağlaşıyor yokluğun kucağında…

Bütün dünya, bütün evren ve varlık… Ve tanrı…. Evet tanrıda artık sevinçlidir. Böyle kutsal bir varlığın yaratıcısı olmanın sevincinde kutlu ve mutludur. Arjen bir yılının sonlarına doğru giderken, ondan habersiz Arya var oluşun o sevinçli şekli ile gökyüzünde salınmaya başlamıştı,

Tanrı Arjen bilsin diye!Ondan habersiz bu doğumun ve yaratışın özrü misali; Dur der zamana!

“Ey benle başlayıp, benle bitecek olan an’ın adı; Zaman… Kırıl… An gösterirken 20 Ocak gününü, kırıl o yerinden ve değiştir rengini. Artık rengin mavi, akışın en yavaşlığa bürünsün.”

Mayısla akmaya başlayan zaman ilk kez durgunlukla tanışır, akışının ilk yavaşlayışıdır bu…

(...Arya inecektir dünyaya, fakat hemen göremeyecektir Arjen’ini. Dicle’nin yüzeyinde meydana gelince sureti Arjen’in, o vakit öpünce Arya Arjen’nin dudağı ile çenesi arasından,ilk buluşması çakılacaktır hasretliğin taş kesen soğukluğuna ve isimleri gibi yakacaklardır tüm yüreklerdeki kurumuş yalnızlık otlarını…)
_____________

Alıntıdır.

Çivi yazısı ile yazılmış ve ilk parçaları Asurbanipal' in Ninova' daki büyük kütüphanesinin yıkıntıları arasında bulunan bu destan, Mezopotomya' nın teogoni ve kozmogenleri hakkında önemli bilgiler vermektedir. Destanın bir diğer önemide Yakın doğu dinlerinin karşılaştırmalı incelemeleri için temel olmasıdır. Destan özellikle eski Ahit' in (Tevrat) ilk iki bölümündedeki anlatılanlarla önemli benzerlik göstermektedir. Çivi yazısı bilindiği üzere ilk bulunan yazı ve sümerlere aittir. Pensilvanya Üniversitesi, ortak bir çivi yazısı sözlüğü çıkarmak amacıyla halen çalışmakta olup çalışmalarını 2019 yılında tamamlamayı planlamaktadır. Bu destan ve isimler sadeleştirilerek verilmiştir.

Alıntı.
 

MarlaSinger

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2011
Mesajlar
723
Tepkime puanı
147
Konum
fight club
İş
turist
Çok güzel Sevgili Sonol! İlk kez duyuyorum bunu... Çok teşekkürler.

Kimbilir ne zaman yazılmış ve herşey ne kadar birbirine benziyor... Evet bende Tevrat'a benzettim.
 
S

SoNoL

Çok güzel Sevgili Sonol! İlk kez duyuyorum bunu... Çok teşekkürler.

Kimbilir ne zaman yazılmış ve herşey ne kadar birbirine benziyor... Evet bende Tevrat'a benzettim.

Ben teşekkür ederim. Kaynağı Sümer' lere dayanıyor. 2. Bölümü de var, birde şiirsel hali var, benimde çok hoşuma gitti ve paylaşmak istedim. Diğer bölüm ve şiiri daha sonra paylaşmayı düşündüm, sevgiler.
 
S

SoNoL

Arya' nın Arjen' e duyduğu özlemi ve kavuşmasını anlatan bölüm var. Daha sonra paylaşmayı düşünüyordum.
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Çok güzel olmuş.
 
S

SoNoL

Arjen ve Arya 2. Bölüm:

Çivi yazısı ile yazılmış ve ilk parçaları Asurbanipal' in Ninova' daki büyük kütüphanesinin yıkıntıları arasında bulunan bu destan, Mezopotomya' nın teogoni ve kozmogenleri hakkında önemli bilgiler vermektedir. Destanın bir diğer önemide Yakın doğu dinlerinin karşılaştırmalı incelemeleri için temel olmasıdır. Destan özellikle eski Ahit' in (Tevrat) ilk iki bölümündedeki anlatılanlarla önemli benzerlik göstermektedir. Çivi yazısı bilindiği üzere ilk bulunan yazı ve sümerlere aittir. Pensilvanya Üniversitesi, ortak bir çivi yazısı sözlüğü çıkarmak amacıyla halen çalışmakta olup çalışmalarını 2019 yılında tamamlamayı planlamaktadır. Bu destan ve isimler sadeleştirilerek verilmiştir.

On bin yılın beklentisinde geçen zamanın yavaşlığında isyana durmuştur Arya.Kırgındır tanrılara, özlemiştir Arjeni… İçinde kaç bin yıldır kopan milyonlarca çığlık artık dayanılmaz bir hal almıştır. Sırtında dünya, sonsuzluğa doğru yürüyen Atlas gibi hissetmeye başlamıştır kendini. Tanrılar şaşkındır, bir meleğin ağladığına ilk tanıklıklarıdır…

Gökyüzünde Arya’yı misafir eden sonsuz maviliğin tanrısı Anşar artık dayanamaz ve İştar henüz uyuyorken sokulur yanına Arya’nın sessizce...

Anşar;”Arya neden ağlıyorsun?”

Arya;”Arjen” der.

”Rüyalarımda Arjen’in yaşlandığını görüyorum hep. Gene dün gece uykumda İştar bizi dolan on bin yılın vuslatında Dicle ile Fırat’ın arasında tekrar yaşama boğarken, Arjen arkası bana dönük, ses vermiyordu. ”Ne olursun dön, dönde yüzünü göreyim artık” dememle, başı öne eğik döndü ve tuttum aşağı bakan suratını kaldırdım yukarıya, gözlerim kamaştı, tıpkı Şameş gibiydi yüzü, saçları önden bembeyaz....”

Ve devam etti Arya; ”O an İştarın bana verdiği sözü tutmadığını anlayıp, bağırmaya başladım ve uyandım.”

Anşar; ”İştarın böyle bir şey yapacağına inanmıyorum Arya. O güzel yürekli annemizdir, hiçbir zaman senin üzülmeni istemez.”

Ve ekledi Anşar; ”Sen üzülme ben zaman tanrısı Kronus’u ziyarete gidip tekrar hatırlatacağım sizi.”

Arya gözleri yaşlı, elleri avucundadır Anşarın. Yalvaran gözlerle sorar ona…

Arya;”Anşar,ne olursun Arjen’i göster bana. Ne olursun. Çok özledim onu, ne olursun!!!”

Gözleri dolmuştur Anşarında. Önce durur ve içine oturan sıkıntı ile yutkunur dışarıdan hissedilircesine. Ama der;

Anşar; ”İştar annemiz duyarsa affetmez beni, hem ben gökyüzü tanrısıyım ve Arjen yeryüzünde. Ben nasıl gösterebilirim ki sana onu?”

Tüm zamanların ilk aşk acısıdır bu. Leyla’lar, Şirin’ler ve Zin’ler hep Arya’nın çektiği acıların aksidir, gölgesidir yeryüzüne düşebildiği kadar… Irmaklar tanrıçası Nana bile artık Aryan’ın göz yaşlarının akıntısına karşı durmuştur. Hepsi İştara kızgın,isyan ruhludurlar gizliden…

Gene Arya gözlerinde okunan tükenmişliğin hüznü ile dolaşırken tenhalarında cennetin, gözlerinin bir an görmediğini hisseder ansızın! Kapar gözlerini önce, sonra elleri ile kapar, döner arkasını,yan tarafa döner bu sefer ama çaresiz aynı parlaklığın esiridir gözleri… Korkar, korkunç düşünceler düşer aklına! Körmü oldum ben!! diye sorar kendine…

Sonra yavaşça azalır aydınlık, gözleri alışır güneş tanrısı, İştar’ın babası Şameşin yüzünden akan ışık huzmesine. Soru soran gözlerle bakar Şameş’e, ilk karşılaşmasıdır insanoğlu ile Şameş’in.

Anşar,Şameş’i ziyaret edip tüm olanları anlatmıştır ona.Anlatırken ağlamış, ağlarken anlatmıştır hiç olmadığı kadar çaresiz kelimelerle. İştar’ın kıskançlığında Arya’nın çektiği acılar bir bir dökmüştür Şameş’in yüreğine. Ve kızmıştır Şameş, kendisi görmek istemiştir tanrısal güzelliğin sahibi insan Arya’yı.

Şameş; ”Korkma Arya,ben Şameş, aydınlığın ve ışığın efendisi. Söyle bana neden gözlerin ölüm karanlığında bakar?”
Tekrar ağlar Arya ve başlar söze, tanrısal güzelliğine benzeyen tanrısal kelamı ile;

Arya; ”Arjen.”

Anlatır bütün yaşadıklarını en başından.Şameş hiç olmadığı kadar kızgındır. Şameş o kadar kızgındır ki,dünya insanları hiç bu kadar sıcak bir an yaşamadıklarını hissederler taa uzaklardan.

Arya;”Görmek istiyorum Arjen’i,bir kere sadece bir defa olsun görmek istiyorum.

Gözlerinden yalvarışların nehir gibi aktığını gören Şameş daha fazla dayanamaz ve çağırır dağlarda oturan yeryüzünün tanrısı Enlil’i.

“Hemen Arjen’i Arya’nın gözlerine görünür kıl”

Ve biner arabasına Şameş, çabucak İştar’ın yanında alır soluğunu.

İştar tertiplediği eğlencelerin kaçıncı faslında olduğunu unutmuşçasına kendinden geçerken, babasının kızgınken çıkardığı uğultu ile toparlanır ve hızla kapıya koşar.

“Buyur babacğım, hoş geldiniz”

Kızgındır Şameş; ”İştar!!İştar Arya’nın hali nedir böyle?”

“Ne oldu babacğım?Ne dediğinizi anlayamadım,Arya’ya ne oldu ki?”

“Tabi burada böyle zevk ve eğlence içinde olursan yaptığın hataları da unutursun. Söyle bakalım, Arya neden bu kadar acı çekiyor?”

“Ama baba!!Nasıl acı çeker,ben onu meleğe dönüştürüp aldım cennete. Bir sorun olmalı. Meleklerin iradesi olmaz ki ağlasınlar!!”

“O halde neden unutyorsun? Neden bu tanrısal güzelliğin sahibi faniye bu acıları çektiriyorsun?”

“Af edin babacığım, af edin lütfen. İnanın isteyerek unutmadım. Bilmiyordum, haberim yoktu”

Bu sefer acı çekme sırası İştar’dadır. Ağlamaya başlar çaresizce. Kızını bu şekilde gören Şameş dayanamaz ve başını alır kollarına;

“Benim güzel kızım, biliyorum senin bilerek yapmayacağını, çünkü sen güzel yürekli kızımsın. O halde şimdi hatanı düzeltmen için az zamanın olduğunu hatırla ve başla işe.”

Atlarına binip,arkasına taktığı yıldızlarla uçar ve gider Şameş…

Hızlı bir şekilde durur cennetin kapısında ve cennetin aydınlığını ezip geçen bir ışıkla yürür içeri. Arya alışmıştır artık onun aydınlığına ve hoş geldin der büyük bir sevinçle. ”Hoşgeldin Şameş, hoş geldin…”

Arya’nın gözlerinden bu akan yaşların rengi değişmiştir. Merakla sorar Şameş; ”Neden göz yaşların mavi?”

“Çünkü” der Arya; ”çünkü Arjen halen ilk anın sıcaklığı ve yakıcılığı ile seviyor beni. Biraz önce onun bana olan tanrısal sevgisine dokundum.”

Arya; ”Kızmayın sevgili Şameş’im ama onun yüreğindeki sevginin sıcaklığı, sizinkisini gölgede bırakıyordu”

Şameş hafif alınmış, aslında içinden tebessümlü bir şekilde;

“Hımm demek öyle, o zaman varmı başka seni üzen bir şey?”

Arya; ”Hayır Şameş’im. Işığınızla kutsanmış yüreğim ve aydınlanmış Arjen’nin başı için ben mutluyum. Arjen beni bu kadar severken ve sevgisi on bin yıl kadar uzak bir zamana rağmen bu kadar yakınken ve içime dokunurken ben nasıl mutlu olmam?”

Mutluluk kaç kez çalar insanın kapısını diye düşündü Arya. Kaç kez bu kadar açık ve çıplak görünür göze! Soğutmamalı yürekleri, incitmemeli sevgileri ve düşmemeli karanlığın, ölümün soğuk tuzağına.

Henüz gitmek üzere iken Şameş, Arya hızlıca koşup ardı sıra, gene aynı sevincin tanrısal tınısı gibi yükselen sesi ile;

“Şameş’im bir isteğim daha olabilirmi sizden?”

“söyle bakalım güzel kız, nedir benden isteiğin?”

“Ne olursun Şameş’im söyle İştar’a almasın irademi, almasın benden. Bazen acı verse de, Arjen’i düşünme irademi almasın elimden!”

Başını şefkatle aşağı sallar ve;

“Tamam Arya, Arjen’in üstünde birde evrenin ilk yıldız takımı yunus’u onu koruması için tutacağım. Şimdi seni sevincinle baş başa bırakıyorum, hoşça kal tanrısal güzelliğin sahibi, güzel fani…”

Alıntı
__________________
 

MarlaSinger

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2011
Mesajlar
723
Tepkime puanı
147
Konum
fight club
İş
turist
Giriş Tekvin'i anımsatıyordu ama daha sonra kopmuş, değişmiş...
Bir tek Enlil tanıdık geldi :)
 
S

SoNoL

Giriş Tekvin'i anımsatıyordu ama daha sonra kopmuş, değişmiş...
Bir tek Enlil tanıdık geldi :)

Orada adı geçen tüm tanrı isimleri, sümer tanrılarıdır. Enlil baş tanrı'dır. Bölüm 2 de Arya' nın Arjen' e kavuşmak için, duyduğu hasret ve özlem detaylandırılmış.
 
S

SoNoL

(I)
Söyle Bana Aryam?
Nerdesin şimdi Aryam?
Kaçıncı düş yolunda?
Hangi aşk zamanındasın?

Söyle bana Aryam;
Bakışların halen firari,
Dudakların zamansız gülüşlere gebe mi?
Yüzünden aşk akıyor mu gene?

Halen dudakların;
Tanrıçalar öpüşünde sıcak,
Ayrılığın vaktinde soğuk,
Sevgilinin dokunuşunda ılık mıdır?

Halen;
Dudağının üzerinde öyle yakışık,
Öyle güzel duruyor mu göz yaşlarım?

Ne çok öpesim gelir şimdi,
Ne çok çekesim gelir içime…

Sanır mısın ki unutulur?
“Tanıdım” dediğin ilk an!
“Bekle” dediğin son an!
Sanır mısın ki unutulur?

Azalmasa,bozulsa da ayrılığın saati,
Dolanıp,takılsa da ayağıma takvimler,
Fırat olup aksa da zaman.
Sanır mısın ki unutulur?

(II)
Söyle bana Aryam;
Öptüğüm yerin yaralımıdır yine?
Suçlu mudur gözlerim,
Sözlerim yasak mıdır halen oralarda?

Susma!!...Susma!!
Susma benim Aryam…

Susma benim diğer yanım!
On bin yıllık yolun yolcusu,
Seni özlemenin,
Beklemenin yorgunuyum…
Anla beni benim tanrıçam!!

Susma benim Mezopotamyam!
Susma benim diclem…
Çağla tanrılar zamanından,
Gel yüreğime,yüreğime doğru…

Al emanetini,
Elimde halen sıcak yüreğin,
Gel al soğumadan…

Seni sevmenin,
Seni özlemenin,
Seni beklemenin;
Onbininci yılındayım Aryam!
İştar’a sığınırım ki alsın beni!!


İçime akan göz yaşları şelale,
Sözler bir ok gibi sessiz saplanır,
Halen kulağımda evrenin ilk çığlığı,
İlk duası dilimde!!

Söyle bana Aryam?
Bu yürek daha ne kadar dayanır?

Söyle bana Aryam?

Alıntı
 

origanum

Yönetici
Katılım
15 Eki 2008
Mesajlar
3,090
Tepkime puanı
377
Orada adı geçen tüm tanrı isimleri, sümer tanrılarıdır. Enlil baş tanrı'dır. Bölüm 2 de Arya' nın Arjen' e kavuşmak için, duyduğu hasret ve özlem detaylandırılmış.

Esasında Akadların Sümer ülkesine hakimiyet kurmaya başladıkları zamandan kalma. Mesela İştar, Sümer tanrıçası İnanna'nın Akadçadaki karşılığı.
 
Üst