Farkinda Ol Nilüfer Olursun

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Farkında Ol, Nilüfer Olursun

trans.gif

white_water_lily_pad.jpg





Niçin nilüfer? Çünkü nilüferin sembolik bir önemi vardır: O, çamurun içinde yetişir. O bir dönüşüm sembolüdür... Çamur pistir, belki kokuyordur; nilüfer hoş kokular yayar ve o kokuşmuş çamurun içinden çıkar. Tam olarak aynı şekilde hayat da kokuşmuş çamurdur ama bir nilüfer olma olasılığı orada gizlidir.


*Kendi içindeki bilinmeyeni bilmeden, başka hiç kimseyi tanıyamazsın. O insanın esrarını çözmek için tek yol, kendi esrarını çözmektir. Gizli katların arkasında başka katlar gizlidir, insan sonsuzluktur. Kendi içinde ne kadar derine inersen, bütün bir varoluşta, ayrıca başkalarında da o kadar derine inersin, çünkü öz birdir. Çeperse milyonlarcadır, oysa öz tektir.


*Cesaret korkusuzluk demek değildir. Eğer bir insan korkusuzsa, ona cesur diyemezsin. Bir makineye cesur diyemezsin, o korkusuzdur. Cesaret sadece korku okyanusu içinde var olabilir. Korku vardır ama bu korkuya rağmen insan o riski göze alır; işte cesaret budur. İnsan, kendine rağmen adım atar; cesur olmanın anlamı budur.


*Yakınlık başka bir boyuttur. Diğerinin senin içine girmesine izin vermektir, seni senin gördüğün gibi görmesine izin vermek, bir insanı varlığının en derin noktasına davet etmektir. Modern dünyada yakınlık giderek kayboluyor. Sevgililer bile yakın değil. Dostluk sadece bir kelime artık, giderek kayboluyor. Neden? Çünkü paylaşacak bir şey yok. İçindeki yoksulluğu kim göstermek ister? İnsanlar rol yapma derdinde... "Ben varlıklıyım, ben oraya ulaştım, ne yaptığımı biliyorum, nereye gittiğimi biliyorum." Eğer sen yakın olmaya hazırsan, karşındakinin yakın olmasına da yol açabilirsin. Senin açıklığın, onun açık olmasını kolaylaştırır. Senin içtenliğin, onun içtenliğine, masumluğuna, güvenine, sevgisine, açıklığına izin verir. Sen olmasan, bu evrenin şiirinde, güzelliğinde bir şeyler eksik kalır. Bir şarkı, bir nota eksik kalır, bir boşluk olur...


*Her zaman yaşam nehriyle birlikte git. Asla akıntıya karşı gitmeye, nehirden hızlı akmaya çalışma. Sadece mutlak bir rahatlık içinde, her an kendini yuvada, rahat ve varoluşun içinde huzurlu hissederek git.Unutmaman gereken şey yaşamın kısa değil sonsuz olduğu ve bu yüzden de aceleye hiç gerek olmadığıdır. Acele etmek yalnızca bir şeyleri kaçırmana neden olur. Varoluşun acele içinde olduğunu gördün mü hiç? Mevsimler zamanında gelir, çiçekler zamanı gelince açar, ağaçlar hayat kısa diye hızla büyümek için koşuşturmazlar. Tüm varoluş yaşamın sonsuzluğunun farkında gibi görünür.


*Varoluşun gizemlerini soruşturmayı bıraktığın anda varoluş kapılarını sana açar, seni buyur eder. Ve varoluşun gizemlerine misafir olarak girmek onurlu bir şeydir.


*Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir.


*Coşku manevidir. O, zevkten ya da mutluluktan farklıdır, tamamıyla farklıdır. Onun dışarıyla, diğeriyle hiçbir ilgisi yoktur; o içsel bir olgudur. Coşku çılgındır. Ve sadece çılgın insanlar bu bedeli ödeyebilir. Sıradan akıllı insan çok kurnazdır, çok hesapçıdır, çok hilekardır. O coşkunun bedelini ödeyemez çünkü onu kontrol edemez. Coşku dolu bir insan bir köle yapılamaz. Sadece mutsuz insanlar köle yapılabilirler. Coşku dolu insan özgürdür.

*Ne olacağın hakkında bir fikrin olmadan dünyada yaşa. Bir kazanan mı yoksa kaybeden mi olmanın hiçbir önemi yok. Ölüm her şeyi senden nasılsa alır.


*Ben sana bir ahlak dersi vermiyorum. "Bu doğru, bu yanlış, bu ahlaklı, bu ahlaklı değil" demiyorum. Bunların hepsi çocukçadır. Ben sana çok basit bir kriter veriyorum: "FARKINDALIK"Eğer "farkındalık"la bir şey yaparsan doğru olmak zorundadır çünkü "farkındalık"la hiçbir şeyi yanlış yapamazsın. Ve "farkındalık" olmadan da herkes tarafından takdir edilen kimi şeyleri çok iyi yapabilirsin.Ama ben hala ona yanlış diyorum çünkü farkında değilsin. Ve yanlış sebeplerden dolayı yapmış olmalısın. "Farkındalık" olmadan onların sadece gösteriş, ikiyüzlülük olduğunu biliyorum. Onlar seni yapmacık hale
getirir. Seni özgürleştirmezler, seni özgürleştiremezler. Tam tersine seni hapsederler.


*Etrafımızda ve kendimizde olup bitenlere kesin bir dikkatsizlik gösterir halde yaşayıp gidiyoruz. Evet, bir şeyleri yapma konusunda oldukça yetkinleştik, yapmakta olduğumuz şeyleri yapmakta o kadar yetkinleştik ki, onu yapmak için hiçbir farkındalığa gerek kalmadı. Mekanik, otomatik hale geldik. Robotlar gibi işliyoruz.


*Farkındalık, "an"da olan her şeyin tam bir bilinçlilikle gerçekleşiyor olması anlamına gelir, sen orada mevcutsun, bilincinle oradasın demektir. Örneğin, kızgınlık gerçekleşirken sen "farkındalık"ta olursan, bilincinde olursan, kızgınlık oluşamaz, sen farkındaysan pek çok şey mümkün değildir. Zihin her zaman ya geçmişte ya da gelecektedir. O şimdiki zamanda bulunamaz, zihin için şimdiki zamanda bulunmak kesinlikle imkansızdır. "Farkındalık" şimdiki "an"ın içinde öylesine tam olarak bulunmak demektir ki, ne geçmiş ne de gelecek orada yoktur, sadece şimdi vardır, "an" vardır.


*Gerçek hasat yalnızca sen kendini uyandırmak için, farkında olmak için büyük bir gayret sarf ettiğinde gerçekleşir. Öğrenilmesi gereken izleyiciliktir. İzle! Farkındalığın ilk adımı bedeni izlemektir. Yavaş yavaş kişi her harekete, her mimiğe dikkat kesilir. Ve farkında olmadan bir mucize gerçekleşir; eskiden yapmakta olduğu pek çok şey kayboluverir. Bedenin daha gevşek hale gelir, bedenin daha uyumlu hale gelir ve bedenini derin bir huzur kaplar. Sonra düşüncelerinin farkına varmaya başlarsın; aynı şey düşüncelerinle de yapılmak zorundadır. Onlar bedeninden daha zor fark edilir. Seni ele geçiren tüm arzuları izle; yürümeyi, konuşmayı, yemeği, her şeyi izle. Daha çok farkında oldukça, tüm telaşın giderek yavaşlar. Daha zarif hale gelirsin. İzledikçe geveze zihin daha az gevezelik yapar, çünkü gevezelik haline gelen enerjin "farkındalık" haline dönüşür... Düşüncelerinin farkına vardığında içinde olup biten şeylere şaşırıp kalacaksın. Farkında olman, izliyor olman gerçeği, onu değiştirir. Yavaş yavaş düşünceler belli şekiller almaya başlar, artık kaotik değillerdir, huzur yayılır.

*Yaşamın içine sürekli farkında olarak katıl. Tekrar ve tekrar unutacaksın, bu doğaldır. Farkındalığı hiç denemedin, bu nedenle sürekli olarak unutman doğaldır, çünkü alışkanlıklar çok zor bırakılır. Ama hatırladığın anda tekrar izle. Birkaç anlığına dahi farkında kalabilirsen şükran duy, bu çok az "an"lar dahi beklenenden daha fazlasıdır. O berraktır. Farkındalıkta yani, "ol"ma halinde, şimdi de düşünceler giderek incelmeye başlar, kilo kaybeder ve yavaş yavaş olur ve düşünceler ölmeye başladıkça berraklık ortaya çıkar, zihin bir ayna halini alır. Kafa karışıklığı sefaletin kökündeki nedendir; mutluluğun temelleri ise berraklıktadır.

*Bedenin ve zihnin huzurlu olduğunda, onların birbirleriyle uyum içerisinde olduğunu göreceksin; bir köprü vardır. Artık farklı yönlerde konuşmuyorlar, başka atlara binmiyorlar. İlk kez arada anlaşma vardır. Düşüncelerinin farkına varırsan, bir adım sonrasında duygularının, hislerinin ve ruh hallerinin de farkına varırsın. Bunun için biraz daha yoğun farkındalığa ihtiyaç vardır. Ve bunu da başardığında hepsi bir orkestra haline gelirler ve sonuncu olan nihai farkındalığa ulaşırsın. Onu sen yapmazsın, o kendiliğinden olur, o hepsini yapanlara verilen bir ödül gibidir.


*Şimdiki "an"a daha çok duyarlı ve tetikte ol, onun daha ve daha çok farkında ol. Ne zaman an-ı kaçırdığını hissedersen geri gel, hepsi bu.Bu çok uzun, zor bir yolculuk, tek bir an bile farkında olmak zordur çünkü zihin sürekli meşguldur. Ama imkansız değildir, herkes için mümkündür. Yalnızca gayret etmek gerekir, bütün kalple gayret etmek. Kalp gayret etti mi imkansız yoktur. Farkındalık kalbin gayreti ile mümkündür Ve yavaş yavaş farkındalık geliştikçe tüm kişiliğin değişmeye başlar. Bilinçsizlikten farkındalığa geçmek en büyük kuantum sıçramasıdır. O yüzden hatalar, yanlışlar, eksikler konusunda endişe etme.


*Aşkın heyecanını ve onun esrimesini (coşarak kendinden geçmek) tanımış bir insan rekabetçi olmayacaktır. Şayet günlük ekmeğini elde edebilirse mutlu olacaktır. İsa'nın duasının anlamı budur: "Bize günlük ekmeğimizi ver." Bu yeter de artar bile. Artık İsa aptalmış gibi gelir. Şöyle istemiş olmalıydı: "Bize bankada daha çok para ver." O sadece günlük ekmek mi istiyor? Keyif dolu bir insan asla bundan fazlasını istemez: Keyif bu denli doyurucudur. Sadece doyuma ulaşmamış varlıklar rekabetçidir; çünkü onlar hayatın burada değil, orada olduğunu zannederler. "Delhi'ye gidip başkan olmalıyım" yahut Beyaz Saray'a ve şu ya da bu olmalıyım. "Oraya gitmeliyim, mutluluk orada." Çünkü onlar mutluluğun burada olmadığını bilirler. Bu yüzden onlar her zaman ilerler, ilerler, ilerlerler. Onlar her zaman ilerler ve asla varamazlar. Ve mutluluğun ne olduğunu bilen insan, buradadır. Niçin Delhi'ye gitsin ki? Ne için? O şimdi burada son derece mutludur. Onun ihtiyaçları çok küçüktür. Onun hiç arzuları yoktur. Onun elbette ihtiyaçları vardır, ama arzuları yoktur. İhtiyaçlar doyurulabilir, arzular ise asla.
(OSHO)

alinti
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Keşke üyelerimizin çoğu bu harika paylaşımı okusa:)
 
S

SoNoL

Çok güzel bir paylaşım olmuş,emeğinize sağlık.
Antik çağlarda Mısır kültüründe de nilüfer çiçeği (Lotus) ayrı bir öneme sahipti. II.Ramses'in mezarında bu çiçeğin kalıntıları bulunmuş,tüm oymalarda,süslemelerde bu çiçeğe çokça rastlamak mümkündür. Oshlo kendi yazısında da bunu sembol alarak farkındalığımızı tekrar sorgulamamızı hatırlatmıştır.
*Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir.
Her paragrafı ayrı bir anlamda,ama bu paragraf daha bir ayrı geldi bana.
Saygılar...
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Herşey farkındalığımızdan geçiyor,hayatın nefes almanın şükür etmenin kabul etmenin farkındalığı.
Her sabah uyanıp işinize gitmek için sokağa adım attığınızda ''Allahım sana teşekkür ediyorum bugüne başladığıma izin verdiğin için,nefesim için yüzümdeki gülümseme için '' deyin mutlaka..
Herşeyin, evrenin sizin için orda olduğuna inanın ve gününüzü yaşayın dolu dolu.Her an geriye dönüşümü olmayan zamandır. Yeni bir umut yeni bir sevgi kapısı yeni bir aşk yeni bir dua yeni bir başarı için güneşin hala yukarıda olduğudur.
Sevginiz ve huzurunuz eksik olmasın...
 

Perina

Banlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2011
Mesajlar
795
Tepkime puanı
64
Yaş
51
Lotus ve nilifer benzer çiçekler ama bildiğim kadarıyla ikisi aynı değil..Aralarında bazı farklar var.Nereden mi biliyorum:) Çünkü bu çiçek(lotus)doğum tarihimin çiçeklerinden biridir de:) Ve buna rağmen bu konuyu geç farkettim bugün..Henüz yukarıdaki yazıyı okumadım ama ister istemez bu konuyu tefeül yaptım görür görmez kendime:)Bakalım ne diyecek bu konu bana:) Ve bugünkü ruh halim ilgi bekliyordu yalan yok:)İllaki ilgi insandan olacak değil ya herzaman:)Ama bir dakika..Önce konuyu okumalı sonra sevinç duymalıydım öyle değilmi?:)Ya konu bana çok ağır gelirse:(


"Aşkın heyecanını ve onun esrimesini (coşarak kendinden geçmek) tanımış bir insan rekabetçi olmayacaktır"..Buraa en çok bu husus dikkatimi çekti.


Bunu biraz açayım isterseniz..Evet konuyu okumadan yazdım..İçimdeki ses yaz hemen şimdi okumadan yaz dedi çünkü..Çünkü dediğim gibi ben uzun yıllardır bu ses ile yaşadım..Ve hala öyle yapıyorum..Evet bazı durumlarda bu yalnış biliyorum ama bundan vazgeçemiyorum..Sanırım hiç vazgeçemeyeceğim..Geçmelimiyim bilmiyorum..Çünkü bazen eksi(kırmızı)olarak geri dönebiliyor:) Evet vazgeçmelimiyim bilmiyorum:( Bunun için bir işaretbekliyorum evrenden..Ama çok ciddi bir işaret olmalı..Yoksa vazgeçmem imkansız..Hatta bu yazıdan da bunu anladım..İçimdeki ses, o çoşku o aşk işte..Yazıda geçen aşk ve çoşku bu bence..
 
S

SoNoL

Sevgi parina,niliüfer ve lotus çiçeği betimlemesini ben yapmıştım. Nymphaea, nilüfergiller (Nymphaeaceae) familyasına bağlı bir su bitkisi cinsidir. Cinste dünya geneline yayılmış, toplam 50 civarı tür bulunmaktadır.
(Mısır mavi nilüferi) çiçekleri gündüz açılır, hava kararmaya başlayınca da suyun altına batar. N. lotus (Mısır beyaz nilüferi) ise gece çiçeğini açar ve sabah kapatırdı. Verdiğim örnekte antik mısır'la ilgiliydi,açıklama yapma ihtiyacı duydum.
 

la79

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eyl 2011
Mesajlar
160
Tepkime puanı
18
Farkında Ol, Nilüfer Olursun

trans.gif

white_water_lily_pad.jpg





Niçin nilüfer? Çünkü nilüferin sembolik bir önemi vardır: O, çamurun içinde yetişir. O bir dönüşüm sembolüdür... Çamur pistir, belki kokuyordur; nilüfer hoş kokular yayar ve o kokuşmuş çamurun içinden çıkar. Tam olarak aynı şekilde hayat da kokuşmuş çamurdur ama bir nilüfer olma olasılığı orada gizlidir.


*Kendi içindeki bilinmeyeni bilmeden, başka hiç kimseyi tanıyamazsın. O insanın esrarını çözmek için tek yol, kendi esrarını çözmektir. Gizli katların arkasında başka katlar gizlidir, insan sonsuzluktur. Kendi içinde ne kadar derine inersen, bütün bir varoluşta, ayrıca başkalarında da o kadar derine inersin, çünkü öz birdir. Çeperse milyonlarcadır, oysa öz tektir.


*Cesaret korkusuzluk demek değildir. Eğer bir insan korkusuzsa, ona cesur diyemezsin. Bir makineye cesur diyemezsin, o korkusuzdur. Cesaret sadece korku okyanusu içinde var olabilir. Korku vardır ama bu korkuya rağmen insan o riski göze alır; işte cesaret budur. İnsan, kendine rağmen adım atar; cesur olmanın anlamı budur.


*Yakınlık başka bir boyuttur. Diğerinin senin içine girmesine izin vermektir, seni senin gördüğün gibi görmesine izin vermek, bir insanı varlığının en derin noktasına davet etmektir. Modern dünyada yakınlık giderek kayboluyor. Sevgililer bile yakın değil. Dostluk sadece bir kelime artık, giderek kayboluyor. Neden? Çünkü paylaşacak bir şey yok. İçindeki yoksulluğu kim göstermek ister? İnsanlar rol yapma derdinde... "Ben varlıklıyım, ben oraya ulaştım, ne yaptığımı biliyorum, nereye gittiğimi biliyorum." Eğer sen yakın olmaya hazırsan, karşındakinin yakın olmasına da yol açabilirsin. Senin açıklığın, onun açık olmasını kolaylaştırır. Senin içtenliğin, onun içtenliğine, masumluğuna, güvenine, sevgisine, açıklığına izin verir. Sen olmasan, bu evrenin şiirinde, güzelliğinde bir şeyler eksik kalır. Bir şarkı, bir nota eksik kalır, bir boşluk olur...


*Her zaman yaşam nehriyle birlikte git. Asla akıntıya karşı gitmeye, nehirden hızlı akmaya çalışma. Sadece mutlak bir rahatlık içinde, her an kendini yuvada, rahat ve varoluşun içinde huzurlu hissederek git.Unutmaman gereken şey yaşamın kısa değil sonsuz olduğu ve bu yüzden de aceleye hiç gerek olmadığıdır. Acele etmek yalnızca bir şeyleri kaçırmana neden olur. Varoluşun acele içinde olduğunu gördün mü hiç? Mevsimler zamanında gelir, çiçekler zamanı gelince açar, ağaçlar hayat kısa diye hızla büyümek için koşuşturmazlar. Tüm varoluş yaşamın sonsuzluğunun farkında gibi görünür.


*Varoluşun gizemlerini soruşturmayı bıraktığın anda varoluş kapılarını sana açar, seni buyur eder. Ve varoluşun gizemlerine misafir olarak girmek onurlu bir şeydir.


*Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir.


*Coşku manevidir. O, zevkten ya da mutluluktan farklıdır, tamamıyla farklıdır. Onun dışarıyla, diğeriyle hiçbir ilgisi yoktur; o içsel bir olgudur. Coşku çılgındır. Ve sadece çılgın insanlar bu bedeli ödeyebilir. Sıradan akıllı insan çok kurnazdır, çok hesapçıdır, çok hilekardır. O coşkunun bedelini ödeyemez çünkü onu kontrol edemez. Coşku dolu bir insan bir köle yapılamaz. Sadece mutsuz insanlar köle yapılabilirler. Coşku dolu insan özgürdür.

*Ne olacağın hakkında bir fikrin olmadan dünyada yaşa. Bir kazanan mı yoksa kaybeden mi olmanın hiçbir önemi yok. Ölüm her şeyi senden nasılsa alır.


*Ben sana bir ahlak dersi vermiyorum. "Bu doğru, bu yanlış, bu ahlaklı, bu ahlaklı değil" demiyorum. Bunların hepsi çocukçadır. Ben sana çok basit bir kriter veriyorum: "FARKINDALIK"Eğer "farkındalık"la bir şey yaparsan doğru olmak zorundadır çünkü "farkındalık"la hiçbir şeyi yanlış yapamazsın. Ve "farkındalık" olmadan da herkes tarafından takdir edilen kimi şeyleri çok iyi yapabilirsin.Ama ben hala ona yanlış diyorum çünkü farkında değilsin. Ve yanlış sebeplerden dolayı yapmış olmalısın. "Farkındalık" olmadan onların sadece gösteriş, ikiyüzlülük olduğunu biliyorum. Onlar seni yapmacık hale
getirir. Seni özgürleştirmezler, seni özgürleştiremezler. Tam tersine seni hapsederler.


*Etrafımızda ve kendimizde olup bitenlere kesin bir dikkatsizlik gösterir halde yaşayıp gidiyoruz. Evet, bir şeyleri yapma konusunda oldukça yetkinleştik, yapmakta olduğumuz şeyleri yapmakta o kadar yetkinleştik ki, onu yapmak için hiçbir farkındalığa gerek kalmadı. Mekanik, otomatik hale geldik. Robotlar gibi işliyoruz.


*Farkındalık, "an"da olan her şeyin tam bir bilinçlilikle gerçekleşiyor olması anlamına gelir, sen orada mevcutsun, bilincinle oradasın demektir. Örneğin, kızgınlık gerçekleşirken sen "farkındalık"ta olursan, bilincinde olursan, kızgınlık oluşamaz, sen farkındaysan pek çok şey mümkün değildir. Zihin her zaman ya geçmişte ya da gelecektedir. O şimdiki zamanda bulunamaz, zihin için şimdiki zamanda bulunmak kesinlikle imkansızdır. "Farkındalık" şimdiki "an"ın içinde öylesine tam olarak bulunmak demektir ki, ne geçmiş ne de gelecek orada yoktur, sadece şimdi vardır, "an" vardır.


*Gerçek hasat yalnızca sen kendini uyandırmak için, farkında olmak için büyük bir gayret sarf ettiğinde gerçekleşir. Öğrenilmesi gereken izleyiciliktir. İzle! Farkındalığın ilk adımı bedeni izlemektir. Yavaş yavaş kişi her harekete, her mimiğe dikkat kesilir. Ve farkında olmadan bir mucize gerçekleşir; eskiden yapmakta olduğu pek çok şey kayboluverir. Bedenin daha gevşek hale gelir, bedenin daha uyumlu hale gelir ve bedenini derin bir huzur kaplar. Sonra düşüncelerinin farkına varmaya başlarsın; aynı şey düşüncelerinle de yapılmak zorundadır. Onlar bedeninden daha zor fark edilir. Seni ele geçiren tüm arzuları izle; yürümeyi, konuşmayı, yemeği, her şeyi izle. Daha çok farkında oldukça, tüm telaşın giderek yavaşlar. Daha zarif hale gelirsin. İzledikçe geveze zihin daha az gevezelik yapar, çünkü gevezelik haline gelen enerjin "farkındalık" haline dönüşür... Düşüncelerinin farkına vardığında içinde olup biten şeylere şaşırıp kalacaksın. Farkında olman, izliyor olman gerçeği, onu değiştirir. Yavaş yavaş düşünceler belli şekiller almaya başlar, artık kaotik değillerdir, huzur yayılır.

*Yaşamın içine sürekli farkında olarak katıl. Tekrar ve tekrar unutacaksın, bu doğaldır. Farkındalığı hiç denemedin, bu nedenle sürekli olarak unutman doğaldır, çünkü alışkanlıklar çok zor bırakılır. Ama hatırladığın anda tekrar izle. Birkaç anlığına dahi farkında kalabilirsen şükran duy, bu çok az "an"lar dahi beklenenden daha fazlasıdır. O berraktır. Farkındalıkta yani, "ol"ma halinde, şimdi de düşünceler giderek incelmeye başlar, kilo kaybeder ve yavaş yavaş olur ve düşünceler ölmeye başladıkça berraklık ortaya çıkar, zihin bir ayna halini alır. Kafa karışıklığı sefaletin kökündeki nedendir; mutluluğun temelleri ise berraklıktadır.

*Bedenin ve zihnin huzurlu olduğunda, onların birbirleriyle uyum içerisinde olduğunu göreceksin; bir köprü vardır. Artık farklı yönlerde konuşmuyorlar, başka atlara binmiyorlar. İlk kez arada anlaşma vardır. Düşüncelerinin farkına varırsan, bir adım sonrasında duygularının, hislerinin ve ruh hallerinin de farkına varırsın. Bunun için biraz daha yoğun farkındalığa ihtiyaç vardır. Ve bunu da başardığında hepsi bir orkestra haline gelirler ve sonuncu olan nihai farkındalığa ulaşırsın. Onu sen yapmazsın, o kendiliğinden olur, o hepsini yapanlara verilen bir ödül gibidir.


*Şimdiki "an"a daha çok duyarlı ve tetikte ol, onun daha ve daha çok farkında ol. Ne zaman an-ı kaçırdığını hissedersen geri gel, hepsi bu.Bu çok uzun, zor bir yolculuk, tek bir an bile farkında olmak zordur çünkü zihin sürekli meşguldur. Ama imkansız değildir, herkes için mümkündür. Yalnızca gayret etmek gerekir, bütün kalple gayret etmek. Kalp gayret etti mi imkansız yoktur. Farkındalık kalbin gayreti ile mümkündür Ve yavaş yavaş farkındalık geliştikçe tüm kişiliğin değişmeye başlar. Bilinçsizlikten farkındalığa geçmek en büyük kuantum sıçramasıdır. O yüzden hatalar, yanlışlar, eksikler konusunda endişe etme.


*Aşkın heyecanını ve onun esrimesini (coşarak kendinden geçmek) tanımış bir insan rekabetçi olmayacaktır. Şayet günlük ekmeğini elde edebilirse mutlu olacaktır. İsa'nın duasının anlamı budur: "Bize günlük ekmeğimizi ver." Bu yeter de artar bile. Artık İsa aptalmış gibi gelir. Şöyle istemiş olmalıydı: "Bize bankada daha çok para ver." O sadece günlük ekmek mi istiyor? Keyif dolu bir insan asla bundan fazlasını istemez: Keyif bu denli doyurucudur. Sadece doyuma ulaşmamış varlıklar rekabetçidir; çünkü onlar hayatın burada değil, orada olduğunu zannederler. "Delhi'ye gidip başkan olmalıyım" yahut Beyaz Saray'a ve şu ya da bu olmalıyım. "Oraya gitmeliyim, mutluluk orada." Çünkü onlar mutluluğun burada olmadığını bilirler. Bu yüzden onlar her zaman ilerler, ilerler, ilerlerler. Onlar her zaman ilerler ve asla varamazlar. Ve mutluluğun ne olduğunu bilen insan, buradadır. Niçin Delhi'ye gitsin ki? Ne için? O şimdi burada son derece mutludur. Onun ihtiyaçları çok küçüktür. Onun hiç arzuları yoktur. Onun elbette ihtiyaçları vardır, ama arzuları yoktur. İhtiyaçlar doyurulabilir, arzular ise asla.
(OSHO)

alinti
Cok güzel paylaştığınız için teşekkür ederim ama

(Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir.)

Bu sözlerin manası nedir anlayamadım neden erkekler zihnin kadınlar kalbin sembolü olarak anlatılmış?
 

Perina

Banlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2011
Mesajlar
795
Tepkime puanı
64
Yaş
51
çok güzel paylaştığınız için teşekkür ederim ama

(Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir.)

bu sözlerin manası nedir anlayamadım neden erkekler zihnin kadınlar kalbin sembolü olarak anlatılmış

Bu sorunun muhatabı ben değilim ama burada yapılan bir seçim değil sanırım..Bir tespit..Yani kadınlar kalpleriyle yaşar genelde erkeklerde mantıklarıyla..Bir genelleme bu..Ve doğru bir genelleme sanırım..Biz kadınlar ne kadar çaba sarfetsekte eninde sonunda kalbimize yakalanırız ne yazık ki..
 

la79

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eyl 2011
Mesajlar
160
Tepkime puanı
18
Bu sorunun muhatabı ben değilim ama burada yapılan bir seçim değil sanırım..Bir tespit..Yani kadınlar kalpleriyle yaşar genelde erkeklerde mantıklarıyla..Bir genelleme bu..Ve doğru bir genelleme sanırım..Biz kadınlar ne kadar çaba sarfetsekte eninde sonunda kalbimize yakalanırız ne yazık ki..
Yanlış bir tespit ve genelleme zaten hiç bir genelleme doğru değildir,,bu dahil tüm genellemeler yanlıştır:(ayrıca adam yani Osho bu sözlerle siz kadınları yüceltmiş oluyor yani kadını aşkla sembolize ediyor sizde bu duruma ne yazıkki diyorsunuz :(
 

Perina

Banlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2011
Mesajlar
795
Tepkime puanı
64
Yaş
51
yanlış bir tespit ve genelleme zaten hiç bir genelleme doğru değildir,,bu dahil tüm genellemeler yanlıştır:(ayrıca adam yani osho bu sözlerle siz kadınları yüceltmiş oluyor yani kadını aşkla sembolize ediyor sizde bu duruma ne yazıkki diyorsunuz :(

Hayır bence tam tersi bir durum var..Kalple düşünmek bence yüceltilmemiş ki burada..Evet aşk yüceltilmiş ama bence kalp ile yaşamak yüceltilmemiş..Ben böyle algılamadım..Bir ince çizgi konmuş sanki..Yani aklı da önemsenmiş gizli bir nüansla.Daha dikkatli okursanız bence bunu sizde farkedersiniz.Yada ben bir kere daha mı okusam bu yazıyı?:(
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
çok güzel paylaştığınız için teşekkür ederim ama

(Kalbin yolu güzeldir ama tehlikelidir. Zihnin yolu sıradandır ama güvenlidir. Erkek en güvenli ve en kestirme yaşam tarzını seçmiştir. Kadın duyguların, hislerin, ruh hallerinin en güzel ama en sarp, en tehlikeli yolunu seçmiştir.)

bu sözlerin manası nedir anlayamadım neden erkekler zihnin kadınlar kalbin sembolü olarak anlatılmış

Kadinlar fitratlari geregi erkeklere göre cok daha merhametlidirler, ve onlarin direksiyonlari duygularidir. Bunun altyapisinda anaclik var.
Onlarin icin böyle davranmak bir secimden ziyade icgüdüdür.
Duygulari mantiklarini genelde perdeler, ve bu sebebten dolayi onlarin bu davranislri tehlikelidir,zira cabuk aldanabilirler..

Ama erkekler fitratlari geregi,duygulari ile hareket etmezler, mantik ve zeka onlarda direksiyon dur.Onlar yaralarini disariya sergilemezler, herzaman savasci,onlarda bu koruma icguduseldir.Duygularina kapilmaktan ise akilica is görürler.

Sirf bu sebeblerden dolayi, ben hic bir zaman esitlige inanmadim, mümkün degil zaten,cünki fitratlari icabi esit olamazlar.
Ama kadin ve erkek bir araya geldiginde bir bütünü olusturur, bana göre erkeksiz kadin kadinsiz erkek her zaman yarim ve eksiktir...

Bence yukarida gecen anlatim sekli ne kadini nede erkegi yüceltmemistir, her iki cinsin icgudüsel dürtüleri geregi hareket etiklerinde en güzel yolu bulacaklardir...
 

Perina

Banlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2011
Mesajlar
795
Tepkime puanı
64
Yaş
51
Kadinlar fitratlari geregi erkeklere göre cok daha merhametlidirler, ve onlarin direksiyonlari duygularidir. Bunun altyapisinda anaclik var.
Onlarin icin böyle davranmak bir secimden ziyade icgüdüdür.
Duygulari mantiklarini genelde perdeler, ve bu sebebten dolayi onlarin bu davranislri tehlikelidir,zira cabuk aldanabilirler..

Ama erkekler fitratlari geregi,duygulari ile hareket etmezler, mantik ve zeka onlarda direksiyon dur.Onlar yaralarini disariya sergilemezler, herzaman savasci,onlarda bu koruma icguduseldir.Duygularina kapilmaktan ise akilica is görürler.

Sirf bu sebeblerden dolayi, ben hic bir zaman esitlige inanmadim, mümkün degil zaten,cünki fitratlari icabi esit olamazlar.
Ama kadin ve erkek bir araya geldiginde bir bütünü olusturur, bana göre erkeksiz kadin kadinsiz erkek her zaman yarim ve eksiktir...

Bence yukarida gecen anlatim sekli ne kadini nede erkegi yüceltmemistir, her iki cinsin icgudüsel dürtüleri geregi hareket etiklerinde en güzel yolu bulacaklardir...

Bunlara katılmamak elde değil..Ama şu da var..Kadınlarda duyguların ağır basması bazen kadınları çok zor durumlarda bırakabiliyor..Ve çözümde yine duygular olabiliyor çünkü fren ne de olsa yine duygular:(Ve çözümüde yazmışsınız aslında..İçimizdeki ses çözüm sanırım..Tek çözüm bu sanırım:(Ama buda çoğu zaman güvenilir olmayabilir öyle değil mi?:(
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Sevgili Perina;
Icinizdeki sesin güvenirligi birazda Sizin olgunlugunuzla alakali ne kadar olgun iseniz o kadar güvenilir dir icsesiniz, hem kendiniz icin hemde tavsiyelerde bulundugunuz kisiler icin..

Iyi forumlar...
 

Perina

Banlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2011
Mesajlar
795
Tepkime puanı
64
Yaş
51
Sevgili Perina;
Icinizdeki sesin güvenirligi birazda Sizin olgunlugunuzla alakali ne kadar olgun iseniz o kadar güvenilir dir icsesiniz, hem kendiniz icin hemde tavsiyelerde bulundugunuz kisiler icin..

Iyi forumlar...

Alıngan olmasam hayli olgun bir insan olduğumu söyleyebilirim.Ama bu alınganlık beni çok geriletebiliyor evet..Bu sanırım çocukluğumdaki zor hayatımdan miras kaldı bana.Zaten yükselen başakların alınganlığı çocukluktan miras olurmuş genelde:(Ama yükselen başaklar bu alınganlıklarına rağmen nadiren kötü ve çirkin niyette olurmuş..Bu bilgilere güveniyorum.Bundan yazdım buraya da..Ama dediğim gibi yine de içimdeki sese yüzde yüz güvenemiyorum niyetim geneldeh alis olsada..Çünkü insan yüzde yüz pozitif olamıyor her daim..Ama baskın olarak o sese güveniyorum diyebilirim..Ama şerden gelme olasılığı beni hep korkutuyor ne yazıkki:(
 

sarmaşık

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Eki 2010
Mesajlar
139
Tepkime puanı
26
Konum
şimdilik kocaeli...
Camur da topraktır.Toprak özdür,mayadır...Camur dahi olsa topraktır.
Nilüfer'i çamurun içinde var eden bakış açısı, çamur bile olsa ondan kopamaz Nilüfer ...Camurdan farkeder kendini uzanır üstlere ama bağlı çamura,toprağa...toprağına.
Camurla farketti kendini ,çamurdan kaldırdı başını ama çamursuz yaşayamadı...Bizler gibi...
 

la79

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eyl 2011
Mesajlar
160
Tepkime puanı
18
Kadinlar fitratlari geregi erkeklere göre cok daha merhametlidirler, ve onlarin direksiyonlari duygularidir. Bunun altyapisinda anaclik var.
Onlarin icin böyle davranmak bir secimden ziyade icgüdüdür.
Duygulari mantiklarini genelde perdeler, ve bu sebebten dolayi onlarin bu davranislri tehlikelidir,zira cabuk aldanabilirler..

Ama erkekler fitratlari geregi,duygulari ile hareket etmezler, mantik ve zeka onlarda direksiyon dur.Onlar yaralarini disariya sergilemezler, herzaman savasci,onlarda bu koruma icguduseldir.Duygularina kapilmaktan ise akilica is görürler.

Sirf bu sebeblerden dolayi, ben hic bir zaman esitlige inanmadim, mümkün degil zaten,cünki fitratlari icabi esit olamazlar.
Ama kadin ve erkek bir araya geldiginde bir bütünü olusturur, bana göre erkeksiz kadin kadinsiz erkek her zaman yarim ve eksiktir...

Bence yukarida gecen anlatim sekli ne kadini nede erkegi yüceltmemistir, her iki cinsin icgudüsel dürtüleri geregi hareket etiklerinde en güzel yolu bulacaklardir...
Evet, tabi ya anaçlık yada analık bu duyguyu unutmuşum. Simdi anlıyorum beni aydınlattığınız için teşekkür ederim:)
 

hashikio

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Ocak 2015
Mesajlar
83
Tepkime puanı
3
Güzel yazı.Güncellemek gerek diye düşündüm.Teşekkürler paylaştığınız için.
 

Semar

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Tem 2015
Mesajlar
126
Tepkime puanı
6
Emeginize sağlık cok güzel bir yazı. . Ahhh ahh bir de uygulayabilsek dusunebilsek her an bunları. .
 

lviv angeles

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ocak 2014
Mesajlar
2,716
Tepkime puanı
296
Konum
HAYALLERİN GERÇEK OLDUĞU ÂLEM
Osho'nun hangi kitabını okuduysam bi dinginlik hali aldı beni.O kadar yalın ve huzurlu bir anlatımı var ki..An'da kalmak evet zor gerçekten zor her an farkında olmak.Anda mutlu olmak.Ah şu zihin ya geçmiş ya gelecekte gezmeye devam ediyor.
 
Üst