GabrieL.
Kayıtlı Üye
Muhammed zamanında Ufolara tanıklık edilmişti. Kütüb-ü Sitte'de yer alan 426. hadis:
426 - Useyd Ibnu Hudayr (radiyallahu anh)'in anlattigina gore: "Geceleyin, (hurma harmaninda iken) Kur'an'dan Bakara suresini okuyordu. Hemen yakininda da ati bagli idi. Birden bire ati sahlandi. Bunun uzerine sukut ederek okumayi birakti. At da sukunete geldi. Useyd tekrar okumaya baslayinca at yine sahlandi. Useyd yine sukut edince at da sukunete erdi. Az sonra yine okumaya baslayinca at da sahlanmaya basladi. Oglu Yahya, ata yakindi. Ona bir zarar vermesin diye attan uzaklastirmak icin yanina gitti. Bir ara basini goge kaldirinca bir de ne gorsun! Gokte semsiye gibi bir sey ve icerisinde kandilimsi nesneler var.
Sabah olunca kosup gorduklerini Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlatti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "O gorduklerin neydi bilir misin?" diye sordu. "Hayir!" cevabi uzerine acikladi: "Onlar melaike idi. Senin sesine gelmislerdi. Oyle ki, sabahleyin herkes onlari seyredebilecekti, cunku halktan gizlenmiyeceklerdi."
Buhari, Fedailu'l-Kur'an 15; Muslim, Musafirin 242, (796). (http://www.kuranikerim.com/kutubi-sitte/430.html)
Aktarılan Arapça metinde 'el misbahul zücace' sözcüğü geçmektedir. 'Misbah' bilindiği üzere ışık veren nesne, 'zücac' cam ve benzeri nesneleri ifade etmektedir. 'Şemsiye' sözcüğü de görülen nesnelerin ne kadar 'Ufo' betimlemesi olduğunu ortaya koymaktadır. (Arapça anladığım için, orjinal metin çevirisinden daha ayrıntılı betimlemeler içeriyor)
Asıl can alıcı nokta bu görülen nesnelerin Muhammed tarafından yorumlanmasıdır. Elçi Muhammed, bu nesneleri 'melaike yani melekler'olduğunu söyler.
Bu tanımlama benim çok dikkatimi çekti. Ve araştırmalarımı bu tanımlamaya yoğunlaştırdım. Ve sonuçta Meleklerin aslında uzay dışı yaşam formları olduğunu açıkça saptadım.
'melek' sözcüğü Aramice, İbranice ve Arapça gibi Semitik dillerde 'haber-haberci' anlamlarına gelir. İngilizce 'de 'angel'dır ki bu sözcükte Grekçe aslından türemiştir. Yani 'incil' sözcüğü ile 'angel' sözcüğü aynıdır.
Şimdi bu tanımlamalarla Kuran'ın anlatım ve betimlemelerine yönelelim:
Mürselat suresi(Gönderilenler bölümü):
1. Arkası arkasına Gönderilenlere,
2. Savurup atanlara,
3.Yaydıkça yayanlara
4. Ayırdıkça ayıranlara.
Ancak asıl tanımlama ve Ufo betimlemesi Necm suresi(Yıldız bölümünde) yeralmaktadır:
4. O sadece bildirilen vahiydir.
5.Allemehu şedidul kuva(Öğretir şiddetli güç)
6.ZU mirratin festeva(Zu mirra: zu sözcüğü Arapça 'sahiplik' anlamı verir. Zulkarneyn gibi.'Mirra' daire demektir.
'Festeva' sözcüğüGrekçe'den Arapça'ya geçen 'istiva'sözcüğünün varyasyonudur.Bu sözcük Türkçe'de 'istif'olarak karşılık bulur.
Ayet anlamı en uygun biçimiyle:'Daireler sahibi yoğunlaştı'dır.
7. Ve huve bil ufukul ala(Ve O üst ufuktaydı)
8. Sümme dane fetedelle. (Sonra alçaldı kavislenerek)
9. Fe kane Kabe kavseyni ev edna( Oldu iki ok atımlık ya da daha alçak)
10.Fe evha ila abdihi ma evha(Vahyedilecek-Bildirilecek bildirildi kuluna)
11. Ma kezzebe fuadu ma raa (Yalanlamadı gördüklerini)
12. Efetümarunehu ala ma yera( Yürüdüğünde gözlerinin üstünde)Yani görülen nesne yürümüş,ve Muhammed buna tanıklık etmiş.
13. Ve lekad raehu nezleten uhra(Kuşkusuz O'nu daha öncede görmüştü.)
14.İnde sidretul munteha(Sınır ağacının bulunduğu yerde)Romalılardan kalan bir uygulamayı Araplarda devam ettiriyorlardı.Kentin yani Mekke'nin sınırlarını belli etmek için büyük Sidre ağaçları konulmuştu.Muhammed ilk Ufo tanıklığını burada yaptı.
15.İndehu Cennetu Me'va(Me'va Bahçesinde) Burası eski Mekke'de bulunan bir hurma bahçesidir.
16. İz yağşe sidretu ma yağşe( Kapladığında ağacı kapladığıyla)
17.Ma ze gal basar ve ma tağa( Gözü kaymadı ve şaşırmadı)
18.Lekad raa min ayeti Rabbihi Kübra(Kuşkusuz gördü Efendisinin en büyük işaretini)
Bu ayetler Muhammed'in Medine'ye göçü öncesinde Mekke'de inmişti. Muhammed'e , Dünya dışı yaşam formları tarafından bildiriler gönderiliyordu.
Bu bildiriler, dünya dışı yaşam formlarının teknolojik aygıt vb.araçlaryla gerçekleşiyordu.
Muhammed'in bu bildirileri alış biçimleri değişik hadis kitaplarında yeralır. Bu sözler, oldukça önemli betimlemeler içermektedir:
Vahiy, arı vızıltısı, iki demir tencere kapağının birbirine sürtmesi, bir zincirin çıplak kayalarda sürtülmesi biçiminde gelmektedir. Dolayısıyla uzaylılardan seçilmişler(Kuran meleklerdende elçiler olduğunu belirtir.)yeryüzünden seçilmişlere bildiriler getirmektedir.
Dolayısıyla melekler olarak bilinen varlıklar aslında ne ruhsal ne de mistik formları olan yaratıklardır. Tam tersine görülebilen ve tanıklık edilebilen dünya dışı varlıklardır.Biz bunları Ufolarıyla yolculuk yapan uzaylılar olarak biliyoruz.
Kaldı ki Bakara suresinin 30 ve devam ayetlerinde belirtildiği Melekler yeryüzüne inmişler ve Adem'in yaratılmasına tanıklık etmişlerdir.
Adem yaratılırken Melekler,Tanrı'ya yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek varlık mı yaratacaksın diye sorarlar. Bu aslında meleklerin yeryüzündeki tanıklıklarının işaretidir. Modern insan (Homo sapiens sapiens) yaklaşık 100000 yıldır vardır. Daha öncesinde varolan Homo Neandertaller ise 120000 yıl önce kendi ırklarını savaşlarla yoketmişlerdir. Dolayısıyla Meleklerin yani uzaylıların dile getirdiği bu gerçektir. Uzaylılar Homo Neandertallerin genlerini alıp revize ederek, biyolojik çamurda Adem'i yarattılar. Bu yaratılış, yeni bir ırkın ortaya çıkışıydı ki bu olayla uzaylıların doğrudan müdahalesi vardır.
Kuran, din adamları tarafından yanlış anlaşılması için uğraşılan Kutsal bir kitaptır. Örneğin Kuran, 'Semavat' 'Gökler' sözcüğüyle salt yeryüzünün göğü olan atmosferi kasteder. Oysa tüm din adamları bunun 'evreni' ve ya 'tüm uzayı' dile getirdiğini söyler. Oysa ki Kuran'da ki 'arş' sözcüğü 'uzayı' dile getirir. Muminin suresi 7. ayet: 'Arşı(Uzayı)yüklenen ve çevresindeki melekler Tanrı adına gerçeklikle devinir. Dolayısıyla Melekler uzaylıların ta kendileridir. Şeytan ya da İblis ise Melektir yani uzaylıdır. Ancak İblis (diablos) ya da şeytan(şatan-satan) daha kısır, verimsiz bir gezegende evrimleşmiş bir ırk olduğu için insan ırkını kıskanır.Uzaylılarda da şeytani ırkların, kötücül ırkların varlıklarını biliyoruz.
Yine cennet olarak bildirilen yer aslında yeni bir gezegenden başkası değildir. Bu gezegende başka bir hümanoid ırk yaşamaktadır. Dikkat edilirse bu ırkın özellikleri Kuran'da sıralanmaktadır. Huri adıyla, yumurta gibi beyaz, iri gözlü dişiller,Gılman adıyla yine beyaz, güzel erillerden. Bu betimlemeler aslında o gezegende yani gezegenimizden daha verimli bir gezegende yaşayan evrimleşmiş bir ırktır. Tanık olunan uzaylı betimlemelerinde benzer varlıklara tanıklık edildiği anımsansın!
(Bu konudaki tüm bilgiler, Murat Tetik tarafından buluntulanmıştır. Her hakkı mahfuzdur)
426 - Useyd Ibnu Hudayr (radiyallahu anh)'in anlattigina gore: "Geceleyin, (hurma harmaninda iken) Kur'an'dan Bakara suresini okuyordu. Hemen yakininda da ati bagli idi. Birden bire ati sahlandi. Bunun uzerine sukut ederek okumayi birakti. At da sukunete geldi. Useyd tekrar okumaya baslayinca at yine sahlandi. Useyd yine sukut edince at da sukunete erdi. Az sonra yine okumaya baslayinca at da sahlanmaya basladi. Oglu Yahya, ata yakindi. Ona bir zarar vermesin diye attan uzaklastirmak icin yanina gitti. Bir ara basini goge kaldirinca bir de ne gorsun! Gokte semsiye gibi bir sey ve icerisinde kandilimsi nesneler var.
Sabah olunca kosup gorduklerini Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlatti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "O gorduklerin neydi bilir misin?" diye sordu. "Hayir!" cevabi uzerine acikladi: "Onlar melaike idi. Senin sesine gelmislerdi. Oyle ki, sabahleyin herkes onlari seyredebilecekti, cunku halktan gizlenmiyeceklerdi."
Buhari, Fedailu'l-Kur'an 15; Muslim, Musafirin 242, (796). (http://www.kuranikerim.com/kutubi-sitte/430.html)
Aktarılan Arapça metinde 'el misbahul zücace' sözcüğü geçmektedir. 'Misbah' bilindiği üzere ışık veren nesne, 'zücac' cam ve benzeri nesneleri ifade etmektedir. 'Şemsiye' sözcüğü de görülen nesnelerin ne kadar 'Ufo' betimlemesi olduğunu ortaya koymaktadır. (Arapça anladığım için, orjinal metin çevirisinden daha ayrıntılı betimlemeler içeriyor)
Asıl can alıcı nokta bu görülen nesnelerin Muhammed tarafından yorumlanmasıdır. Elçi Muhammed, bu nesneleri 'melaike yani melekler'olduğunu söyler.
Bu tanımlama benim çok dikkatimi çekti. Ve araştırmalarımı bu tanımlamaya yoğunlaştırdım. Ve sonuçta Meleklerin aslında uzay dışı yaşam formları olduğunu açıkça saptadım.
'melek' sözcüğü Aramice, İbranice ve Arapça gibi Semitik dillerde 'haber-haberci' anlamlarına gelir. İngilizce 'de 'angel'dır ki bu sözcükte Grekçe aslından türemiştir. Yani 'incil' sözcüğü ile 'angel' sözcüğü aynıdır.
Şimdi bu tanımlamalarla Kuran'ın anlatım ve betimlemelerine yönelelim:
Mürselat suresi(Gönderilenler bölümü):
1. Arkası arkasına Gönderilenlere,
2. Savurup atanlara,
3.Yaydıkça yayanlara
4. Ayırdıkça ayıranlara.
Ancak asıl tanımlama ve Ufo betimlemesi Necm suresi(Yıldız bölümünde) yeralmaktadır:
4. O sadece bildirilen vahiydir.
5.Allemehu şedidul kuva(Öğretir şiddetli güç)
6.ZU mirratin festeva(Zu mirra: zu sözcüğü Arapça 'sahiplik' anlamı verir. Zulkarneyn gibi.'Mirra' daire demektir.
'Festeva' sözcüğüGrekçe'den Arapça'ya geçen 'istiva'sözcüğünün varyasyonudur.Bu sözcük Türkçe'de 'istif'olarak karşılık bulur.
Ayet anlamı en uygun biçimiyle:'Daireler sahibi yoğunlaştı'dır.
7. Ve huve bil ufukul ala(Ve O üst ufuktaydı)
8. Sümme dane fetedelle. (Sonra alçaldı kavislenerek)
9. Fe kane Kabe kavseyni ev edna( Oldu iki ok atımlık ya da daha alçak)
10.Fe evha ila abdihi ma evha(Vahyedilecek-Bildirilecek bildirildi kuluna)
11. Ma kezzebe fuadu ma raa (Yalanlamadı gördüklerini)
12. Efetümarunehu ala ma yera( Yürüdüğünde gözlerinin üstünde)Yani görülen nesne yürümüş,ve Muhammed buna tanıklık etmiş.
13. Ve lekad raehu nezleten uhra(Kuşkusuz O'nu daha öncede görmüştü.)
14.İnde sidretul munteha(Sınır ağacının bulunduğu yerde)Romalılardan kalan bir uygulamayı Araplarda devam ettiriyorlardı.Kentin yani Mekke'nin sınırlarını belli etmek için büyük Sidre ağaçları konulmuştu.Muhammed ilk Ufo tanıklığını burada yaptı.
15.İndehu Cennetu Me'va(Me'va Bahçesinde) Burası eski Mekke'de bulunan bir hurma bahçesidir.
16. İz yağşe sidretu ma yağşe( Kapladığında ağacı kapladığıyla)
17.Ma ze gal basar ve ma tağa( Gözü kaymadı ve şaşırmadı)
18.Lekad raa min ayeti Rabbihi Kübra(Kuşkusuz gördü Efendisinin en büyük işaretini)
Bu ayetler Muhammed'in Medine'ye göçü öncesinde Mekke'de inmişti. Muhammed'e , Dünya dışı yaşam formları tarafından bildiriler gönderiliyordu.
Bu bildiriler, dünya dışı yaşam formlarının teknolojik aygıt vb.araçlaryla gerçekleşiyordu.
Muhammed'in bu bildirileri alış biçimleri değişik hadis kitaplarında yeralır. Bu sözler, oldukça önemli betimlemeler içermektedir:
Vahiy, arı vızıltısı, iki demir tencere kapağının birbirine sürtmesi, bir zincirin çıplak kayalarda sürtülmesi biçiminde gelmektedir. Dolayısıyla uzaylılardan seçilmişler(Kuran meleklerdende elçiler olduğunu belirtir.)yeryüzünden seçilmişlere bildiriler getirmektedir.
Dolayısıyla melekler olarak bilinen varlıklar aslında ne ruhsal ne de mistik formları olan yaratıklardır. Tam tersine görülebilen ve tanıklık edilebilen dünya dışı varlıklardır.Biz bunları Ufolarıyla yolculuk yapan uzaylılar olarak biliyoruz.
Kaldı ki Bakara suresinin 30 ve devam ayetlerinde belirtildiği Melekler yeryüzüne inmişler ve Adem'in yaratılmasına tanıklık etmişlerdir.
Adem yaratılırken Melekler,Tanrı'ya yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek varlık mı yaratacaksın diye sorarlar. Bu aslında meleklerin yeryüzündeki tanıklıklarının işaretidir. Modern insan (Homo sapiens sapiens) yaklaşık 100000 yıldır vardır. Daha öncesinde varolan Homo Neandertaller ise 120000 yıl önce kendi ırklarını savaşlarla yoketmişlerdir. Dolayısıyla Meleklerin yani uzaylıların dile getirdiği bu gerçektir. Uzaylılar Homo Neandertallerin genlerini alıp revize ederek, biyolojik çamurda Adem'i yarattılar. Bu yaratılış, yeni bir ırkın ortaya çıkışıydı ki bu olayla uzaylıların doğrudan müdahalesi vardır.
Kuran, din adamları tarafından yanlış anlaşılması için uğraşılan Kutsal bir kitaptır. Örneğin Kuran, 'Semavat' 'Gökler' sözcüğüyle salt yeryüzünün göğü olan atmosferi kasteder. Oysa tüm din adamları bunun 'evreni' ve ya 'tüm uzayı' dile getirdiğini söyler. Oysa ki Kuran'da ki 'arş' sözcüğü 'uzayı' dile getirir. Muminin suresi 7. ayet: 'Arşı(Uzayı)yüklenen ve çevresindeki melekler Tanrı adına gerçeklikle devinir. Dolayısıyla Melekler uzaylıların ta kendileridir. Şeytan ya da İblis ise Melektir yani uzaylıdır. Ancak İblis (diablos) ya da şeytan(şatan-satan) daha kısır, verimsiz bir gezegende evrimleşmiş bir ırk olduğu için insan ırkını kıskanır.Uzaylılarda da şeytani ırkların, kötücül ırkların varlıklarını biliyoruz.
Yine cennet olarak bildirilen yer aslında yeni bir gezegenden başkası değildir. Bu gezegende başka bir hümanoid ırk yaşamaktadır. Dikkat edilirse bu ırkın özellikleri Kuran'da sıralanmaktadır. Huri adıyla, yumurta gibi beyaz, iri gözlü dişiller,Gılman adıyla yine beyaz, güzel erillerden. Bu betimlemeler aslında o gezegende yani gezegenimizden daha verimli bir gezegende yaşayan evrimleşmiş bir ırktır. Tanık olunan uzaylı betimlemelerinde benzer varlıklara tanıklık edildiği anımsansın!
(Bu konudaki tüm bilgiler, Murat Tetik tarafından buluntulanmıştır. Her hakkı mahfuzdur)