Dolunay ve Etkileri

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
dolunaya.jpg



Son zamanlarda ilim adamlarının dikkatini çeken yeni bir konu var: İnsanoğlunun ayak basıp yakından tanıdığı Ay’ın, insanlar üzerindeki tesiri. İlim adamlarının araştırmalarına göre, dev okyanuslarda med-cezir olaylarına yol açan dolunay, vücudunun %80′i su olan insanoğluna da tesir ediyor. Vücuttaki sıvı dengesi bozuluyor, beyindeki düzenli işleyiş aksıyor ve kalp atışı hızlanıyor. Özellikle kalp ve şeker hastalarında tehlikeli sonuçlara yol açabilen Dolunay, sinir sistemindeki hücrelerin işleyiş düzenini bozduğu için dengesizlikler meydana getiriyor. Bunda, vücuttaki elektrik akımının iki misline çıkması da büyük rol oynuyor. Dolunay’ın kadınlara daha fazla tesir ettiği de bir gerçek.[1] İlim adamları bu tesirleri şöyle sıralamaktadırlar:

Kadınlar, dolunay günlerinde çok hassas oluyor ve daha çabuk ağlıyorlar.
Doğumlar, bu günlerde yüzde 20 oranında artıyor.
Dolunay adet görme düzenini bozuyor ve kanamaları artırıyor.
Cinsiyet hormonundaki artış sebebiyle cinsi arzular fazlalaşıyor.
Kadınlarda migren artıyor ve daha stresli hâle geliyorlar.[2]
Ayın çekim gücünün maksimum olduğu dolunay vakti, daha sinirli ve kontrolsüz oluruz. Ani sinir, dengesiz hareketler, düşünülmeden yapılan şeyler bu gecelerde üst üste gerçekleşir.[3]

Dolunay’da Suç Oranları, Olaylar ve İntiharlar

1993 yılının Ağustos ayındaki dolunay günlerinde, Almanya’daki adam öldürme, cinnet geçirme ve intihar olaylarında artışlar meydana geldi. Yapılan araştırmalara göre dolunay, yalnız Kuzey Avrupa ülkelerinde değil; yeryüzünün her yerinde insanlara tesir ediyor. Psikologlar, dolunay zamanı insandaki bu rûhî değişimin tespit edildiğini söylüyorlar. Ay’ın bu günlerinde cinnetlerin arttığını belirten Fransız araştırmacı Rene Claude Guillot, işlenen cinayetleri araştırmış ve konuyla alakalı olarak “Dolunay Cinayetleri” adlı bir kitap yazmış. Araştırmacı: «Yalnız Fransa’da değil; Amerika’daki polis kayıtlarından da dolunay gecelerinde işlenen cinayetlerin sayısında artış olduğunu tespit etmek mümkündür.» diyor.

Ayrıca iki Hintli bilim adamı, 1980 ve 1984 yıllarındaki dolunaylar sırasında görülen suç oranının bariz şekilde arttığını bildirdi. Bu çalışmalar, ciddi bir tıp dergisi olan “British Medical Journal”da yayınlandı.

Araştırmacı Prof. C. P. Thakur’a göre, dolunay günlerindeki intihar ve cinayetlerin artış sebebi, insan vücudundaki gel-git dalgalarıdır. Dolunay sırasında Dünya, Ay ve Güneş, aynı doğru üzerinde olduklarından, Ay’ın insan üzerindeki çekim kuvveti ile birlikte vücuttaki su miktarı %60′ı aşar. Bunun yol açtığı bedenî ve rûhî değişmeler ise, suç işleme eğilimini artırır.

Araştırmacılar, beş yıl içinde üç polis karakoluna bildirilen suçları bilgisayara yükleyip neticeyi dolunay tarihleri ile karşılaştırarak bu sonuçlara varmışlardır.[4]

Bu Konudaki Karşıt Düşünceler

Dolunay insan davranışlarını etkiler mi?

İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Hatta birçok ülkede polisler ve hastanelerin acil servis personeli, dolunay oluştuğu zaman işlenen suçların, intiharların, trafik kazalarının daha çoğaldığını, insanların renkleri görme yeteneklerinin azaldığını, sara nöbetlerinin sıklaştığını, sinir hastalarının uykusuzluktan daha çok yakındıklarını söylemektedirler ama bilim insanları bu görüşlere katılmıyorlar. Eskilerin Ay’ın dönemlerine bağladıkları etkilerin büyük bir kısmının boş inançlar olduğu bir gerçektir.

O zamanlar insanların uykularında gezinmeleri dolunay ışığı tarafından çekilmelerine bağlanıyordu. Dolunayın ışığının yatak odasından içeri girmesinin uyuyanın rüyasını etkilediğine, dolunay ile birlikte cinsel içgüdü fonksiyonlarının, insanların üremelerinin ve tarlaların bereketlerinin arttığına hatta ‘kurt adam’ efsanesine bile inanılıyordu.

Bilim insanları yine de Ay’ın evrelerinin ve özellikle dolunayın insanları etkilemesi olayına ciddiyetle yaklaşıyorlar. Ay’ın evreleri ile cinayetler, kazalar, dünyamızda oluşan kasırgaların dağılımı, magnetik alanlarda bozulma, kadınların aybaşları ve sara nöbetleri arasındaki ilişkileri yakından takip ediyorlar, devamlı istatistikî bilgi topluyorlar. Ancak kesin bir sonuca varılmış, Ay’ın evreleri ile bahsedilen olaylar arasında henüz bilimsel bir ilişki saptanmış değildir.

Yapılan bir çalışmada dolunay süresince oluşan trafik kazalarının alışılmadık bir şekilde fazla olduğu saptanmış fakat daha sonra olayların zaman aralıkları incelendiğinde çoğunun hafta sonu günlerine denk geldiği görülmüştür. Hafta sonu tatiline giderken ve dönerken sürücülerin acele etmeleri kazaların en önemli nedenidir. Yani tatil aceleciliğinin yarattığı trafik kazalarının yanında dolunayın etkisinin sözü bile edilemez.

Bilindiği gibi Ay’ın dünyada okyanuslardaki ‘gel-git’ denilen, suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzun da çoğu su olduğuna göre Ay vücudumuzu da etkileyebilir mi?

Vücudumuzdaki suyun oranı, okyanuslardaki su miktarı ile kıyaslanamayacağı gibi ‘gel-git’ olayı günde iki kez oluşmaktadır. Yani Ay’ın çekim gücü insanı etkilese bile bunun sadece dolunay safhasında değil her gün olması gerekir.

Dolunay safhasında iken Ay’ın parlaklığı da pek önemli bir etken değildir, çünkü bu safhada Ay’ın dünyaya gönderdiği ışık miktarı Güneş’in gönderdiğinin 600 binde biri kadardır.

Peki dolunayı bu kadar özel kılan nedir? Dolunay, Güneş Dünya’nın bir tarafında, Ay ise tam aksi tarafta aynı hizaya gelince oluşur. Bu durumda Güneş’in, Ay’ın Dünya üzerindeki etkisini arttırıp arttırmadığı da incelenmiştir.

Bir miktar arttırdığı doğrudur ama Güneş o kadar uzaktadır ki bu etkileme de fazla kayda değer değildir. Öyle görülüyor ki, her gün olan olaylar, Ay’ın dolunay safhasında da olunca sebep ona bağlanmaktadır.

alıntı
 
S

SoNoL

Bu dediğiniz dolunaydan etkilenme olayını kendim birebir oldukça yoğun bir şekilde yaşadım. Yaşadım diyorum çünkü 20 li yaşlarımda kendiliğinden hafifledi. Küçüklüğümden itibaren tam 2 gün sürerdi; dolu dolu 48 saat. Şiddetli baş dönmesi, midede de ne varsa çıkarma ve hiç yemek yiyemezdim ve sürekli safra çıkarırdım. Kaç kez acil servise götürdüler, resmen komalık olurdum. Hiç bir doktor tanı koyamaz, anlam veremezdi; başımı yastıktan kaldıramazdım, gözlerimi dahi açamazdım. Bir kaç yaşlı insan yapacak birşey yok AYA düşmüş derlerdi. 2.günün sonunda kendime gelirdim. Şimdi ise hafif atlatıyorum. :hurray:
 

OneRepublic

Kayıtlı Üye
Katılım
2 Eyl 2011
Mesajlar
771
Tepkime puanı
165
Konum
Belçika
Cok güzel bir konuya deginilmis. Dolunay oldugu zamanlarda insanlarla konusmak istemiyorum (biri soru soruyor ben birsey demeden odama cekiliyorum), kisacasi ruh gibi oluyorum. :/
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
Ben etkileniyorsam da neşem artıyordur dolunayda diye düşünüyorum, hiç bahsedilen negatif etkilerini yaşadığımı söyleyemem ama arkadaşlarımdan ruh halleri değişen çok var

Ameliyatlarını ay takvimine göre ayarlayan bir arkadaşım var.

Duyunca şaşırmıştım ama Fethiye de çiftçiler ekim dikim vb işlerini ay takvimine göre düzenliyorlar.

Konuyla alakalı olarak düşündüğüm bir alıntı eklemek istiyorum, umarım sakıncası yoktur

Ay'la Yaşam

Dünya'dan 384 bin 401 kilometre uzaktaki Ay, pek çok şeyi, okyanusları, bitkileri ve hayvanları etkiliyor. Binlerce yıldır Anadolu'da Ay'ın yenisinde hiçbir iş yapılmıyor.
Yazı: Güneşin Aydemir

Ay'ın evrelerinin kırsal yaşamı nasıl etkilediğini görebilmek için Anadolu'nun birçok köyüne gittik. Yüzü aşkın kişiye, kırsal kesim insanına pek çok sorular sorduk. Kurulan cümlelerde ufak tefek farklılıklar olduysa da, neredeyse hep aynı cevabı aldık: 'Ay'ın yenisinde hiçbir iş yapılmaz!

Afyon'un Başmakçı kasabasında çiftçilikle uğraşan Ersöz ailesi ile konuşuyoruz. Ersöz'ler ay takvimini takip eden çiftçilerden. Yıllar önce etkisini ölçmek için tarlalarının bir bölümüne onların deyimiyle 'yanlış zamanda', bir başka bölümüne de 'doğru zamanda' fasulye ekmişler. Sonunda görmüşler ki doğru zamanda ekilen fasulyeler bitki hastalıklarına yakalanmamış ve daha fazla ürün vermiş. Sultan Ersöz, hiç şüphe duymadan 'Ay'ın yenisinde (yeniayda) ekim, dikim yapılmaz, böceklenir, gelişmez. Bu zamanda kesilen salatalıktan, domatesten, sebzeden turşu, salça kurulmaz küflenir, erir gider. Ama hem tohumu doğru zamanda atılmış olacak, hem de turşunun salçanın yapılması' diye ifade ediyor.
Bodrum'un son süngercilerinden Aksona Mehmet, balıkların şimşekli havalarda görünmediğini, havalar soğumaya başladığında da dibe indiğini, hareketsizleştiğini belirtiyor. Geçimini doğaya bağlı sağlayan her insan gibi Ege'nin küçük kıyı balıkçıları da Ay'ın döngüsünün balıkları etkilediğini fark etmişler. Gökova Körfezi'ndeki küçük koylardan birinde Akdeniz foku hakkında bilgi toplarken karşımıza balıkçı Ali Akay çıktı. Misinalar kestiğinde çok acımasın, mikrop kapmasın diye ellerine kına yakmıştı kırmızı kırmızı. Gırgır, trata ya da trol kullanmayan küçük balıkçılar için balıkların gün içinde ve mevsimsel yaptıkları hareketler çok önemli. Ali Akay'a göre Ay günde dört kere balıkların hareketlenmesine, oltaya gelmesine yardım ediyor. Ufka en yakın olduğu zaman, yani doğarken, batarken, en tepede ve en aşağıda olduğunda. Ali Bey işini duraklatmadan, usul usul yaparken verdiği yanıtlarla bizi şaşırttı; sözleri sanki bir ekoloji kitabından çıkıyor gibiydi: 'Havalar artık soğuyor, bir daha bahara kadar ısınmaz, akyalar artık çıkmıyor ya ondan anlamışım.'
Tarihöncesi mağaraların birinin duvarına oyulmuş bir kabartmadır Laussal Venüs'ü. Kırmızıya, yani yaşamın rengine boyalı. Kırmızı, kanı ve yeniden doğumu ifade ediyor. Çakmaktaşı ile kireçtaşından oyulan bu heykelciğin sağ eline hilal biçiminde bir bizon boynuzu yerleştirilmiş. Boynuz üzerine on üç çentik atılmış. Bu sayı Ay yılının on üç ayını ve büyüyen Ay'ın 13 gününü temsil ediyor. Kabartmadaki kadın sol eliyle göbeğinin alt kısmını, yaşamın kaynağı olan rahminin bulunduğu bölgeyi tutuyor. Göbeğindeki parmaklarıyla, elindeki hilalin bağlantısını sağlamak için başı hafif sağa eğik. Bu haliyle Laussal Venüs'ü ayın büyüyen evresi ve insan karnındaki üretkenliğin bağlantısını sergiliyor.

Ay'ın, Dünya üzerindeki çekim kuvveti kütle ve uzaklığa bağlı. Ay'ın kütlesi Dünya'nınkinin yaklaşık 8 binde biri ve Dünya'ya uzaklığı 384 bin 401 kilometre. Fakat küçük kütlesi ve uzaklığına rağmen Ay, insanlardan bitkilere ve hatta birçok coğrafi olaya kadar Dünya'yı (NASA'nın fotoğrafında arka planda küçük olarak ğörülen cisim) etkiliyor.

Ay'ın kadınların üreme işlevlerini düzenlediği düşüncesi tarihin her döneminde ve dünyanın değişik yerlerinde kullanıldı. Ay'la ilgili inançların temeli Ay'ın deviniminin, oluşum sürecindeki kadın yumurtasının döngüsel değişimleri ile örtüştüğü düşüncesine bağlanıyor. Gerçekten de Ay'ın Dünya'ya yakınlaşıp uzaklaşması döngüsü ile kadının rahmindeki yumurtanın oluşum ve yok oluş süreci şaşırtıcı şekilde aynı kaderi izliyor. Ay, yumurta ile yok olup, yeniden oluşuyor.

Altaylılar, Ay'ı saygıyla selamlayarak evliliklerine mutluluk getirmesini dilerlerdi. Çünkü Ay kadını simgelemekteydi. Kadının mutluluğu ise evlilikteki mutluluğun temel taşıydı.
Azteklerde de Ay'ın simgesi sayılan deniz kabuğu aynı zamanda kadının doğurganlığını simgeler.

Eski Mısır'da çocuk dileyen kadınlar, doğurganlık mabedine kutsal ziyaretlerini dolunay zamanı yaparlardı. Birinci ve ikinci yüzyılda yaşamış Yunanlı yazar Plutarkos kadınların Ay'a karşı teşekkür duygularını ifade etmek için yeni doğan bebeklerini Ay'a gösterdiklerini anlatıyor.

Bugün Anadolu'da âdet dönemindeki kadının yaptığı işten hayır gelmediği inancı yaygındır. Gerçekten de âdet dönemindeki kadın bedeninde gerçekleşen çoğu hormonal ve ödem gibi fiziksel değişiklikler en başta dikkat zayıflamasına ve aşırı duygusallığa neden olmaktadır. Bununla birlikte Anadolu'nun kırsal bölgelerinde kadınların âdet dönemindeyken kurdukları turşunun kolayca eriyip yumuşadığına, yaptıkları salçaların da küflendiğine ilişkin gözlemlerin varlığından da bahsetmek gerekir.

Yunan mitolojisinde sihir ve büyülere hükmeden Tanrıça Hekate, karanlıklar âlemiyle ilişkilendirilirdi. Hekate'nin büyücülük alanı üç yol ağzıydı. Üç sayısı yumurtanın oluşumunu, bozulmasını ve yok oluşunu temsil ederdi. Yunan kadınların Ay'ın karanlık evresinde yerleri süpürüp çöpleri üç yol ayrımına götürerek Hekate'ye adamaları, rahimde yok olan eski yumurta kalıntılarının sembolik olarak atılışını ifade ederdi. Gerçekte âdet kanı ile dışarı atılan yumurta bir çeşit ölümdür. Kadın bedeni yumurtanın oluşumu, döllenmeye hazırlanışı ve dışarı atılışı arasındaki süreçte yeniden doğar ve ölür. Dışarı atılan yumurta bir canın ölümü demektir. Ay'ın döngüleri kadının aylık döngülerinin yanı sıra bütün yaşamının da simgesel bir özetidir. Kadim toplumlarda hilal genç kızı, yarımay kadını ve dolunay da ana kadını temsil eder.

Hunlar yeniayın doğumu sırasında da Ay'a saygıyla eğilirlerdi. Yarımay ve dolunay kozmosun tümden yenilenmesini, yeniden doğuşunu temsil ediyordu. Asya mitolojilerinde Ay doğurgan dişi olarak gösterilirdi. Parlaklaşan ay daha sonra solar, büyür küçülür ve üç gün ortadan kaybolur, yani ölür, ardından da yeniden doğardı. Bu evrendeki yenilenişin sembolik tekrarlanmasıydı.

Romalı avukat ve felsefeci Çiçero, Ay'ın canlıların büyümesini sağlayan ve topraktan doğan her şeyi olgunlaştıran bir sıvı akıttığını söylemişti. O dönemde çiy damlasının dolunayda doğurganlık büyüsüyle en yüklü durumda olduğu kabul edilirdi. iÖ 480-406 yılları arasında Atina'da yaşamış Euripedes'e göre evlenmek ve dördüncü yüzyılın Romalı yazarı Palladius'a göre de tohum ekmek için en uygun dönem dolunay zamanıydı. Çağımızdaki dünya dinlerinin yorumlanması üzerine çalışmış italyan Mircea Eliade'nin belirttiği gibi belki de bu nedenle Fransız köylüleri toprağa dolunayda tohum atarlardı.

Dar Alanda Med Cezir
Bunların çoğu mit gibi görünse de 384 bin 401 kilometre uzağımızda dönen Ay, Dünya'yı, üzerindeki su kütlesini, kadınları ve daha birçok şeyi etkilemeye devam ediyor. Zira kadınların yaklaşık yirmi sekiz günlük âdet görme döngüleri, gezegenimizdeki suyun dinamiği ile Ay'ın çekim gücünün yarattığı enerji arasında yakın bir bağlantı var.

Dünya'nın etrafında yaptığı 27 buçuk günlük yolculuğu sırasında Ay, insan bedeninde, bitkilerde, hayvanlarda, toprakta, havada, kısacası suyun bulunduğu her yerde bir çekim yaratıyor. Bu çekimin gücü onun Dünya'ya yakınlığı ile doğru orantılı.
Ay'ın çekiminin en arttığı dolunay evresinde okyanuslar kabarıyor, nehirler daha hızlı akmaya başlıyor. Dolunayın insanlar ve hayvanlar üzerindeki etkileri ise çok geçmiş zamanlardan bu yana gözleniyor. Kuşların ve balıkların dolunay gecelerinde daha hareketli, daha aktif oldukları, insanların ise uyumakta zorlandıkları ve kendilerini huzursuz hissettikleri biliniyor. Kurt adam hikâyesi boşuna yazılmamış olsa gerek ki polis kayıtlarında yapılan bir araştırmada suç olaylarının dolunay geceleri arttığı ortaya çıkartıldı.

Ay 27 buçuk günlük döngüsü içinde 14'er gün süren iki evre geçiriyor. Bunlardan biri yeniayla başlayıp dolunayla biten büyüme evresi, diğeri ise dolunayla başlayıp yeniayla biten küçülme evresi. Ay'ın görüntüsü büyürken çekim arttığı için, suyun bulunduğu her yerde su daha çok dışarıya akmaya, küçülürken de durmaya eğilimli.

Doğudan batıya doğru hareket eden Ay, her dört dakikada bir boy ilerliyor. Bu şekilde Ay, Dünya etrafındaki turunu gerçekte 27 buçuk günde tamamlıyor ama bu tur Dünya'dan 29 buçuk gün izlenebiliyor. Kubilay Akdemir, Ay'ın ilerleyişini gösterebilmek için aynı kareyi fatoğraf teknikleri yardımıyla üst üste 13 defa pozlandırdı.

İnsan bedeninde kan dolunayda daha hızlı akar, bu nedenle Hipokrat başta olmak üzere eski hekimler özellikle ameliyatları ve hastalıkları tedavi ederken Ay'ın evrelerini göz önünde bulundururlardı. Gözlemlerine göre dolunayda yapılan ameliyatlar daha kanamalı oluyor ve açılan yaralar daha geç kapanıyor, dikişler daha kolay açılıyordu.

Osmanlı imparatorluğu'nda 15. yüzyılda yaşamış tıp doktoru ibn-i Şerif tarafından 15. yüzyılda yazılan tıp kitabı Yadigar'da, Ay'ın evreleri ile kan aldırmanın ilişkisi üzerine yazılmış bir bölüm var. Kitapta bu ilişki etraflıca açıklanıyor. Tabip ibn-i Şerif kitabında şöyle yazıyor: 'Ay'ın on dördü ve on beşinde kan aldırmamalı ve hacamat (kan akıtma) yapılmamalıdır. Ayın on altı ve on yedisine kadar yani Ay'ın aydınlığı eksilene kadar beklemekte fayda vardır. Çünkü Ay'ın on dördünde vücuttaki hıltlar (besinlerin sindirildikten sonraki halleri, karışım) harekete geçip dışarıya meylederler. Kılcal damarlara kadar bütün damarlar dolar. Bu vakitte kan alındığı zaman iyi ve saf kan çok akar, buna karşılık zararlı hıltlar az gelir. Ne zaman ki ayın on dördü geçer ve temiz kan içeri döner, bununla beraber kanla dışarı hareket etmiş olan hıltlar yoğun ve ağır olduğu için, dışarıda kalıp kanla beraber hemen içeriye dönemez. Bu günlerde temiz kan içeriye döndüğü halde, hıltlar dışarıda kaldığından, fasd (alınan kan) kanıyla yaramaz hıltlar çok gideceğinden, istenilen fayda en iyi şekilde elde edilir.'

Rita Monaldi ve Francesco Sorti, 'Imprimatur' isimli romanlarında 17. yüzyıl Roma'sında bir handa bir Fransız soylusunun ölümüyle hanın karantinaya alınışını anlatır. Dokuz günlük karantinada esrarengiz olaylar geçer. Bunlardan biri sırasında yapılan tedavi konulu bir diyalogda Ay'ın insan üzerindeki etkilerinden ve evrelerinin tıpta kullanılışından bahsedilir. '... her cerrah, Ay'ın o gün bulunduğu burca karşılık gelen organları kesmekten kaçınabilir, özellikle Ay sağlık için kötü etkili gezegenler olan Satürn ve Mars'ın saldırısı altındaysa.'

Zen Budistlerin birçok alt grubunun yeniay ve dolunay günlerinde, bunların öncesi ve sonrasındaki günlerde oruç tutmayı tavsiye ettikleri biliniyor. Aynı şekilde Hz. Muhammed, bazı hadislerinde ayın belli günlerinde oruç tutulmasının sağlık açısından önemine değinir.

Kızılderililer de özellikle dolunaylı gece ve gündüzlerde çok su içmeye dikkat ederlerdi. Bu ritüellerin dayanağı, bedendeki sıvıların dolunay ve yeniay dönemlerinde Ay'ın çekim etkisiyle yukarıya çekilip, aşağıya itilme gücünün en uç noktalarda olmasıdır. Böylelikle dokulardaki normalden fazla ya da az sıvı miktarı olağanüstü bir durum, huzursuzluk, duygularda değişim yaratır. Beslenme ve sıvı miktarındaki düzenleme bu etkiyi normale en yakın seviyede tutar. Ay'ın sadece deniz ve okyanusları değil yüzde 75'inden fazlası su olan bedenimizi etkiliyor olması ve bu etkinin okyanus kıyısından çok daha küçük bir alanda gerçekleşmesi nedeniyle o oranda güçlü ortaya çıkmasına şaşırmamak gerek.

Ay Dede Tarım işçisi
Ay, Güneş ve Dünya'nın uzayda konumlanmaları sonucu gerçekleşen çekimin gücüne ilişkin inanışlar bir tarafa bu güç tarımsal üretim için olağanüstü bir doğal yardım sağlıyor.

Çiçero'nun bahsettiği Fransız köylülerinin uygulamaları geçmişte kalmışsa bile bugün Anadolu'nun hemen her yerinde çiftçiler hâlâ Ay'ın durumuna göre ekip biçiyorlar, salçalarını, turşularını Ay'ın durumuna göre kuruyorlar, evlerini yapacakları ağaçları Ay'ı takip ederek kesiyorlar. Bu sayede zararlılarla mücadele, bitki direnci, toprak sağlığı gibi konularda kimyasal yardıma ihtiyaç duymuyorlar. Genç nesli bu bilginin doğruluğu konusunda ikna etmekte zorlansalar da -çoğu bu bilgiyi büyü gibi algılıyor - bu kadim bilgiyi kullanan kır insanının sayısı az değil.
Benzer şekilde, Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı Tahtakuşlar köyünden Selim Kudar, kitabında Kaz Dağları'nda ay yeni doğduğunda, hilal iken bahçelere sebze tohumu atılmadığını, fide dikilmediğini, bu zamanda ekilen tohumun sağlıksız ve az ürün vereceğine inanıldığını yazıyor. Kaz Dağları'nda bahçeye ekim yapacaklara 'ay eskisin, 6-7 günlük olsun' öğüdü verilirmiş.
Burdur'un etrafındaki tepelerde keçi güden bir Yörük kadınıyla karşılaştık. Söylediğine göre ayın yenisinde yapılan peynir hemen kurtlanıyordu. Yörükler keçilerini de yeniayda kırkmıyorlardı. Zira ayın bu evresinde kırkılan yün çabuk güveleniyordu. Yörük kadın biz yanından ayrılırken 'Eskiden çocuk yaparken bile ayın durumuna bakılırdı' demeyi ihmal etmedi. Ona göre ayın eskisinde (dolunay) doğan çocuktan bir hayır gelmezmiş.

Aydın'ın Kirazlı köyünde dinlediğimiz susamın ekiliş hikâyesi de dolunayla başlıyor. Susam çok hassas bir bitki olduğu için ekildiği anda toprağın nemi ve ısısı çok önemli. Ay dolunay evresindeyken tarlaya gidiliyor. insanlar ısıyı en hassas algıladıkları yeri olan kaba etlerini hep sakladıklarından çıplakken toprağa oturuyorlar. Böylece en uygun zaman belirleniyor.

Buldan'daki çay bahçesinde ibrahim Amca 'Toprağı yok ettik biz, ilaç ilen, gübre ilen. Halbuki hiç gerek yok, ihtiyacımız olan her şey var tabiatta' dedi. 'Ekim yaparken Ay'ın durumuna bakar mısınız' diye soruyoruz. 'Yok' diyor, 'bakmayız'. Soruyu değiştirdim, 'ayın karanlığında tohum eker misiniz' diye. O zaman gözleri parladı 'yok canım, ayın karanlığında hiçbir iş yapılmaz ki. Budama işleri ayın yenisinde yapılmaz. Aşılama da. Ay karanlığa dönerken yapılır. Yedi gün bekleyeceksin. Doğru zaman ayın yenisi bir haftalık olmuşken yani ilkdördün zamanı, yarımayken. O zaman ay akşam namazı vaktinde doğar' dedi parmaklarını 'C' harfi gibi kıvırarak.

Tarih boyunca insanlar Güneş tutulmasını açıklamaya çalıştılar. Ay'ın Dünya ile Güneş arasına girmesiyle yaşanan tutulma sırasında Tanrıların kendilerini terk ettiğine inandılar. Yunanca bir sözcük olan eclips (tutulma) 'terk edilmiş' ve 'unutulmuş' anlamlarına gelmekteydi. Yakut Türkleri ise tutulmayı Ay ile Güneş'in kavgası şeklinde yorumlayarak kötü ruhların Güneş'i ele geçirmesiyle de tutulma yaşandığına inanırlardı.

Tokat'ın Büyükyıldız kasabasında yaşayan Zübeyde Akıncı, göz aşısını büyük bir merakla anlatıyor: 'Göz aşısını baharın yapacaksın. Ay'ın yenisinde değil. Şöyle bir eskimeye başlasın, dört beş günlük olsun da öyle. Yoksa mümkün değil aşı tutmaz'. Kendisine turşuyu yaparken Ay'ın durumunu takip edip etmediğiniz soruyorum. 'Yok bakmam aya filan' diyor.

Zübeyde Hanım'ın sözleri, köylerde yaşayan insanların gözleme dayalı yaşamlarını çok iyi anlatıyor. Onların her biri işlerini bilgeliğe dayanan bir bilimsellikle yapıyorlar. Gözlem ve karşılaştırma yaşamsal bir öneme sahip kırsal yaşamda, çünkü üretimde çıkacak herhangi bir sorunu önceden görebilme ve anında müdahale edebilme yeteneğini her an doğal döngüleri izleyerek ediniyorlar.

Bu sayıda bahsedilen Ay evrelerini bulma cetvelinin bir marangoz tarafından icat edilmesine şaşmamalı. Doğru zamanda kesilmiş olduğu için köy evlerinin tavanlarında yüz yılı aşkın süredir duran ahşap 'öz' direkler ile gelişigüzel kesilen ve kurtlanmasın diye yoğun miktarda böcek ilacı ile ilaçlanan telefon direkleri Ay bilgisinin en güzel kanıtları olsa gerek. Fethiye'nin Yayıklar köyünde marangozluk yapan Adnan Kıvrak, 'En iyi ağaç zemheride kesilir sağlam olsun diye. Ayın karanlığında kesilirse içindeki su miktarı az olacağından daha sağlam olur, kurt yemez. Yanlış zamanda kesersen kurtlanır, çürür, gider' diyor.

Kemaliye'de Apçağa köyünde yırtık pırtık giysilerle gezenlere 'ayın eskisinde mi doğdun' diyorlar. Gerçi Apçağalılar ekim dikim için ay takvimine bakmıyorlar ancak bu işlere yazın başlangıcı sayılan Hıdrellez'de başlıyorlar. Camili köyünde yaşayan Melahat Gülbin en büyük yardımcısının doğa olduğuna inanıyor. Çevresindeki bütün bitkileri tanıyor. Evine kadar yürürken ona da her zamanki sorumu sordum. Bir an bile duraklamadı; 'Biz ay karanlıkken saç kesmeyiz, ayın karanlığında kesilen saç çabuk ağarır' diyerek cevapladı.

Köylüler hava tahminini de aya bakarak yapıyorlar. Ayın etrafında ışık varsa, bu ertesi gün yağmur yağacağına işaret ediyor.
Ekolojik şifalı ot üreticisi Bülent Akgöz, toplanan otlardaki aktif madde miktarının en yoğun dolunayda olduğunu belirtiyor. O nedenle bitkilerin toplanma günlerini dolunaya denk getirmeye çalışıyor.

Ay-Na
Mezopotamya'da yaşamış halklar Ay Tanrısı Sin'e inanırlardı. Suların yükselmesi, otların büyümesi, hayvanların çoğalıp süt vermesi Sin'e bağlıydı. Yeniaya benzeyen boğa boynuzları ile betimlenen Sin kültünün uzun yıllar önemini kaybetmeyen bir merkezi vardı ve orası Harran'dı

Küçük bir çocukken annemin bana öğrettiği gibi -ve belki de her annenin çocuğuna öğrettiği gibi- gökyüzünde hilali gördüğümde gözlerimi kapatır, bir dilek tutardım. Gözlerimi açtığımda oradaki ağaca bakınca da dileğimin tutacağına inanırdım. Yıllar sonra köylerde yaptığım sohbetlerde bu inancın Anadolu'da da çok yaygın olduğunu öğrendim.Yaklaşık bir buçuk yıldır yaptığımız araştırma hâlâ sürüyor. Aynı cevapları almaktan hiç bıkmadık. Her aldığımız cevapla, Manisa'nın Demirtaş köyünde hilali gördüklerinde yaptıkları bereket duası gibi bizim de her seferinde doğaya, doğanın döngülerine, evrene olan güvenimiz yenileniyor.

Lütfi Filiz 'Noktanın Sonsuzluğu' isimli kitabında 'güneş yakıcı 'nar' ve aynı zamanda da aydınlatıcı 'nur' özelliğine sahiptir. Oysa Ay sadece 'nur'dur aydınlatıcıdır. Çünkü o aynadır' diyor. Ay, dünyanın uydusu olarak aynalık yapmaya devam edecek. Bakarsak bize kendimizi gösterecek.


Atlas-Ocak 2006 / Sayı 154
 

andrah

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Nis 2011
Mesajlar
145
Tepkime puanı
4
Ben dolunay ve ormanı yanyana görünce içimde ormana dalma önüme çıkana saldırma isteği geliyor.
 
S

SoNoL

gümüş arkadaş yukarda ben kendimle ilgili dolunayda yaşadıklarımı yazmıştım.Araştırmalarınızda benim gibi etkilenenlerede rastladınızmı.benim durumum bir med-cezir olayımıdır.teşekürler
 

gümüş

Kayıtlı Üye
Katılım
11 Kas 2010
Mesajlar
1,683
Tepkime puanı
252
gümüş arkadaş yukarda ben kendimle ilgili dolunayda yaşadıklarımı yazmıştım.Araştırmalarınızda benim gibi etkilenenlerede rastladınızmı.benim durumum bir med-cezir olayımıdır.teşekürler

Açıkcası dolunay veya ay üzere çok biliyorum diyemem, bir dönem arkadaşlarımın ilgi alanları etkisiyle geniş bir dosya yapmıştım. Sizin önceki mesajınız için arama yaptım , aşağıdaki notu buldum, ilgi kurulabilir mi bilmiyorum.

Kozmik Beden Temizliği; ilkbaharda mart, nisan, mayıs aylarında, sonbaharda ise ekim, kasım, aralık aylarında ayın gökteki hareketine göre; gökteki ayın (kameri) 9. günü başlanıp, 15. günü bitirilir(aydınlık dolunay). Yine gökteki ayın son bir haftası 23-30 tarihleri arasında (karanlık dolunay) da Kozmik Beden Temizliği-lavman-detoks-arınma yapılarak gerçekleştirilir. Böylece karaciğer, safra ve kalınbağırsak, akciğer, dalak ve pankreas temizliği yapılmış olur.


Diğer yandan TÜBİTAK ta bir ilgili yazı buldum, onu da eklemek isterim


Dolunay zamanı kültürel öğelerin de etkisiyle kurt adamlar, cinayetler, seri katiller ve uğursuzluklarla bağdaştırılır. Oysa yapılan bilimsel araştırmalar öyle gösteriyor ki popüler inanışın aksine dolunay zamanlarının davranışlar üzerinde herhangi bir özel etkisi bulunmuyor. Konu üzerine uzun yıllar araştırmalar yapmış Kanadalı psikolog Ivan Kelly, yapılan çalışmaların birbiriyle tutarlılık göstermediğini ve dolunayda davranışların değiştiğine yönelik sonuç veren her çalışmaya karşılık aksi tezi savunan bir diğerinin de mutlaka bulunduğunu söylüyor.

Çılgın Köpekler?

2000 yılında biri İngiltere, diğeriyse Avustralya Sydney'de yapılan iki farklı çalışma dolunay zamanında köpek saldırısına uğradığı şikâyetiyle hastaneye başvuran hasta sayılarıyla normal dönemlerdeki başvuruları karşılaştırmış. Simon Chapman tarafından yürütülen Avustralya'daki çalışma sonucunda köpek saldırıları ve dolunay zamanı arasında anlamlı bir ilişki bulunamazken, Chanchall Bhattacharjee ve araştırma grubu İngiltere'deki çalışmalarında dolunay zamanında köpek saldırılarının iki katına çıktığını gözlemlemişler.

Bu çelişkileri sonuçları değerlendiren Washington Üniversitesi'nden psikolog Eric Chudler, suç oranları, polis tutuklamaları ve intihar davranışlarında da dolunay zamanının anlamlı farklar yaratmadığına parmak basmış. Chudler, bilim tarafından desteklenmemesine rağmen insanların halen dolunay zamanındaki suçları ve trafik kazalarını dolunayın etkisine bağlamakta ısrar ettiklerine dikkat çekiyor.

Chudler, popüler inanışın halen dolunayda davranışlarımızın değiştiği yönünde olmasını seçici hafızayla açıklıyor. Dolunay zamanında olağanüstü bir şeyler olduğu zaman insanlar bunu ayın durumuyla bağdaştırma eğilimi gösteriyorlar ve zihinlerine o şekilde kodluyorlar. Oysa örneğin, dolunay dışında bir zamanda işlenmiş herhangi bir cinayet durumunda ayın durumunu görmezden geliyorlar. Chudler'a göre bu yanlış inanışın bir diğer nedeniyse birbiriyle ilişkili olmayan olaylar arasında neden sonuç ilişkileri kurmak. Olumsuz bir olayın dolunay zamanında gerçekleşmiş olması, o olaya neden olan durumun dolunay olmasını gerektirmiyor.

Sonuç olarak, dolunay konusundaki düşüncelerimiz filmlerdeki kurt adam senaryoları ve medyanın da etkisiyle popüler etkilerden kurtulamasa da yapılan bilimsel çalışmalar dolunayın kişilik ve davranışlar üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığına işaret ediyor


Daha önce söylediğim gibi kendimde bir farklılık gözlemlemedim. varsa da neşem artmıştır , o kadar . Ama genelde neşeli olduğum için buna da kesindir diyemiyorum . Diğer yandan etkilendiğini ifade eden ve anlayış rica eden arkadaşlarım da var. İnsan davranış-tepki açısından tarafsızım :)
 
S

SoNoL

çok teşekkürler gümüş.sevgi ve ışığın eksik olmasın.
 

surya

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Tem 2010
Mesajlar
38
Tepkime puanı
5
Bu yazıyı okudum ve hemen ay takvimine baktım. İnanamadım bu gece dolunay var ve bu yazının doğruluğuna bugün o kadar inandım ki...
 

joys

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ara 2010
Mesajlar
642
Tepkime puanı
249
Konum
İzmir
İş
Tekamülü hayırlısı ile tamamlamak İNŞALLAH tıpkı her insan gibi...
Dün gece değil miydi o Sn. surya? :D
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Ay'ın sanıldığı kadar masum olmadığını ve oraya bir şekilde özenle yerleştirildiğine dair inancım var. Buna bazı özel kanallardan aldığım bilgilere ek olarak, bilimsel bazı anomalilere dayanarak inanıyorum. Ay hiç de göründüğü gibi değil ve hayatımız üzerinde, insanlık üzerinde sanıldığından çok daha derin bir rolü var.
 

Shemhurashin

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Kas 2008
Mesajlar
79
Tepkime puanı
18
Konum
K.K.T.C LEFKOŞA
İş
Öğrenci
Bende etkileniyorum şöyle ki; sanki başka bir boyutdayım, yani pek ilgilenmiyorum çevremle. Dalıp gidiyorum yolda yürürken sanki ben varmışım sadece koca evrende, arkadaşlarla otururken ne konuştuklarını duymuyorum bile, bir noktaya sabitlenip kalıyorum, farklı bir ruh haline bürünüyorum. Az önce dayanamadım dolunayın bir resmini çektim. Ekli dosyayı görüntüle 1443
 

arkhe93

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Nis 2010
Mesajlar
189
Tepkime puanı
1
Ben de bunu fatk ettim. Yengeç burcuyum. Yönetici gezegenim ay. Dolunay olacağı zaman kendimi daha iyi hissedebileceğimi düşünürken, tam tersi oluyor. Kendime hiç bir şekilde hakim olamıyorum. Daha çok agresif, daha çok üzgün oluyorum. Gerçekten dolunayın olumlu-olumsuz bir çok etkisi var.
 

MarlaSinger

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2011
Mesajlar
723
Tepkime puanı
147
Konum
fight club
İş
turist
Arkadaşlar size bir sır vereceğim;
Evet burada mevzu dolunay ama bazı yorumları yüzümde geniş bir gülümsemeyle izliyorum :)
"Ay" dişil bir semboldür aslında. Bilinçdışında kadını temsil eder. Yani ay'ı tanımlarken sizdeki kadın algısını, kadının sizin için ne anlama geldiğini görebilirsiniz ilginç bir şekilde. Bunu bilmeyen birine "Ay" ve "Güneş"'in ne ifade ettiğini sorun, onun için kadın ve erkeğin ne demek olduğunu, nasıl algıladığını ve neyi yansıttığını anlayabilirsiniz...

Believe or not :)
 

AkeLdan

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Şub 2009
Mesajlar
245
Tepkime puanı
5
Peygamberin yeni ay görüldüğünde okunmasını tavsiye ettiği bir dua bile var. Demek ki bir bilinen var..
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
DoIunay hep rahatsız etmiştir beni anIamadıgım bir şekilde.BiImiyorum tam oIarak neden niçin.Bu konuda da pek fazIa açıklamaya rastIamadım astroIojik konuIar dışında.Çok ta merak ediyorum asIında.Sayın chiIIout biraz daha biIginizi payIaşırsanız? :)
 

joys

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Ara 2010
Mesajlar
642
Tepkime puanı
249
Konum
İzmir
İş
Tekamülü hayırlısı ile tamamlamak İNŞALLAH tıpkı her insan gibi...
Kimi nasıl etkiliyor bilmiyorum ama bugün dolunay. :D Zor geçirenlere herkese ve bana ALLAH daima kolaylık versin. :Angel_anim: İyi dolunaylar mı denir artık iyi aylar mı .;) Sevgilerimle...:nopity:
 

MarlaSinger

Kayıtlı Üye
Katılım
28 Ağu 2011
Mesajlar
723
Tepkime puanı
147
Konum
fight club
İş
turist
Kimi nasıl etkiliyor bilmiyorum ama bugün dolunay. :D Zor geçirenlere herkese ve bana ALLAH daima kolaylık versin. :Angel_anim: İyi dolunaylar mı denir artık iyi aylar mı .;) Sevgilerimle...:nopity:

Hem dolunay, hem de ay tutulması var değil mi bugün?
 
Üst