Kabala'nin iç yüzü

3008

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Ağu 2011
Mesajlar
20
Tepkime puanı
3
35.jpg

Yahudilerin hak dinden saparak taptıkları buzağı heykeli, pek çok araştırmacıya göre, Eski Mısır'ın dininde yer alan Aphis adlı, altından yapılma inek şeklindeki putların bir taklidiydi.​
Exodus" kelimesi "çıkış" anlamına gelir ve aynı zamanda Tevrat'ın 2. kitabının başlığını oluşturur. Bu kitapta, İsrailoğulları'nın Hz. Musa önderliğinde Mısır'dan çıkarak Firavun zulmünden kurtulmaları anlatılır. Firavun, köle olarak çalıştırdığı İsrailoğulları'nı serbest bırakmaya yanaşmamış, ancak Allah'ın Hz. Musa'ya verdiği mucizeler ve Firavun kavmine gönderdiği felaketler karşısında zayıf düşmüş, İsrailoğulları da bu sayede toplanıp Mısır'dan bir gecede topluca göçe başlamışlardır. Ardından Firavun'un saldırısı gelmiş ve Allah Hz. Musa'ya verdiği mucizelerle İsrailoğulları'nı kurtarmıştır.
Ancak Mısır'dan çıkış vakasını bize en doğru şekliyle anlatan kaynak, Kuran-ı Kerim'dir. Çünkü Tevrat, Hz. Musa'ya vahyedilmesinden sonra pek çok tahrifata uğramıştır. Nitekim Tevrat'ın beş kitabı (Tekvin, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye) arasında pek çok çelişki bulunması buna dair önemli bir kanıttır. Bu beş kitabın sonuncusu olan Tesniye'nin sonlarında Hz. Musa'nın ölümü ve gömülmesinin anlatılması ise, bu kitapların Hz. Musa'nın vefatından sonra ilavelere uğratıldığının açık ve tartışılmaz bir ispatıdır.

Kuran'da ise İsrailoğulları'nın Mısır'dan çıkışı, tüm diğer kıssalar gibi, en ufak bir çelişki bulunmadan, akla ve mantığa tamamen uygun şekilde anlatılır. Dahası, Allah, Kuran'ın diğer kıssalarında olduğu gibi, bu kıssada da olayların akışı içinde pek çok önemli hikmet ve sır açıklamaktadır. Bu nedenle, akıl ve hikmet gözüyle bakıldığında, bu kıssalardan sayısız ders çıkarmak mümkündür.

BÖGÜREN BUZAĞI HEYKELİ
İsrailoğulları'nın Mısır'dan çıkışı hakkında Kuran'da açıklanan önemli gerçeklerden biri, İsrailoğuları'nın, Hz. Musa vesilesiyle Firavun zulmünden kurtarılmış olmalarına rağmen, Allah'a ve dinine karşı isyankar davranmalarıdır. İsrailoğulları, Hz. Musa tarafından kendilerine tebliğ edilen tevhid dinini bir türlü kavrayamamış, sürekli olarak putperestliğe yönelik bir eğilim göstermişlerdir.
Kuran'da İsrailoğulları'nın bu garip eğilimi şöyle anlatılır:
İsrailoğulları'nı denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. Musa'ya dediler ki: "Ey Musa, onların ilahları gibi, sen de bize bir ilah yap." O: "siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz" dedi. Onların içinde bulundukları şey (din) mahvolucudur ve yapmakta oldukları şeyler de geçersizdir. (Araf Suresi, 138-139)
İsrailoğulları'nın bu sapkın eğilimi Hz. Musa'nın uyarılarına rağmen devam etmiş ve Hz. Musa'nın kendilerinden ayrılıp Tur Dağı'na tek başına gitmesi üzerine iyice ortaya çıkmıştır. Samiri adlı kişi Hz. Musa'nın yokluğundan yararlanarak ortaya çıkmış, İsrailoğulları'nın putperest eğilimlerini körükleyerek kavmi, bir buzağı heykeli yapıp ona tapınmaya ikna etmiştir:
Bunun üzerine Musa, kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndü. Dedi ki: "Ey kavmim, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Size (verilen) söz (ya da süre) pek uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize kaçınılmaz bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?"
Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik, onları (ateşe) attık, böylece Samiri de attı."
Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çıkardı, "İşte, sizin ilahınız ve Musa'nın ilahı budur; fakat (Musa) unuttu" dediler. (Taha Suresi, 86-88)
Peki acaba neden İsrailoğulları'nda put yapıp ona tapınmak gibi garip bir eğilim vardır? Bu eğilimin kökeni nedir?

37.jpg

Eski Mısır'a ait bir diğer put: Altın buzağı Hathor​
Daha öncesinde böyle bir putperest inanca sahip olmayan bir toplumun bir anda aniden bir put yapmak ve ona tapınmak gibi son derece saçma bir eyleme girişmeyeceği açıktır. Bunu, ancak putperestliği doğal karşılayan, bu saçma inancı benimsemiş insanlar yapabilir.
Oysa İsrailoğulları, ataları olan Hz. İbrahim'den itibaren hep tek İlaha iman etmiş bir kavimdir. "İsrailoğulları" ifadesi, Hz. İbrahim'in torunu olan Hz. Yakub'un oğullarını ve onlardan gelen Yahudi soyunu ifade eder. İsrailoğulları, ataları Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakup'tan tek Allah'a iman etmeye dayalı tevhid inancını miras almış ve korumuşlardır. Hz. Yusuf'la beraber Mısır'a girmişler, burada uzun zaman yaşamışlar, ama Mısır'ın putperest dinine rağmen tevhid inancını muhafaza etmişlerdir. Hz. Musa kendilerine geldiğinde de, İsrailoğulları'nın tek Allah'a iman eden bir kavim oldukları Kuran'daki kıssalardan anlaşılmaktadır.
Peki bu durumda İsrailoğulları'nın, hem de Hz. Musa tarafından kendilerine gösterilen pek çok mucizenin ardından, bir anda kolayca putperestliğe eğilim göstermelerinin nedeni ne olabilir?
Bunun tek açıklaması, İsrailoğulları'nın, her ne kadar tevhid dini üzerine yaşayan bir toplum olsalar da, çevrelerindeki putperest kavimlerden etkilenmeleri, Allah'ın kendileri için seçtiği din yerine putperestliğe özenmeleridir.

39.jpg

Eski Mısır'a ait bir Hathor heykeli​
Konuyu tarihsel kayıtların eşliğinde incelediğimizde, İsrailoğulları'nı etkileyen putperest kültürün, uzun devirler içinde yaşadıkları Eski Mısır olduğunu görürüz. Bizi bu sonuca götüren önemli bir gösterge, Hz. Musa Tur Dağı'nda iken İsrailoğulları'nın saparak tapındıkları "böğüren buzağı heykeli"nin, aslında Mısır'daki Hathor ve Aphis adlı putların bir taklidi oluşudur. Hıristiyan araştırmacı Richard Rives, Too Long in the Sun (Güneş Altında Uzun Süre) adlı kitabında şöyle yazar:
Mısır'ın boğa ve inek tanrıları, yani Hathor ve Aphis, güneşe tapınmanın sembolleriydiler. Bu putlara tapınılması, Mısır'ın güneşe tapınma konusundaki uzun tarihinin sadece bir parçasını oluşturuyordu. Sina Dağı'ndaki (İsrailoğulları'nın tapındığı) altın buzağı ise, orada kutlanan bayramın güneşe tapınmayla ilgili olduğunu gösterir..21
Mısır'ın putperest dininin İsrailoğulları üzerindeki etkisi pek çok değişik aşamada ortaya çıkmıştır. Başta da belirttiğimiz gibi, putperest bir kavimle karşılaştıklarında hemen bu sapkın inanca eğilim göstermiş ve ayette haber verildiği üzere, "Ey Musa, onların ilahları gibi, sen de bize bir ilah yap" demişlerdir. (Araf Suresi, 138-139) Hz. Musa'ya karşı söyledikleri, "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız" (Bakara Suresi, 55) şeklindeki söz de, Mısır'ın putperest dininde olduğu gibi "gözle görülen", yani maddi varlıklara (putlara) tapmak istediklerini göstermektedir.
İsrailoğulları'nın burada özetlediğimiz Eski Mısır kaynaklı putperest eğilimi son derece önemlidir ve bize Tevrat'ın tahrifi ve Kabala'nın kökenleri konusunda önemli bir bakış açısı sunmaktadır. Bu iki konuyu yakından incelediğimizde, her ikisinin de kaynağında Eski Mısır'ın putperest ve materyalist dininin izlerini görürüz.
ESKİ MISIR'DAN KABALA'YA

40.jpg

Sefirot, Kabala'nın pagan öğretisinin en açık ifadelerinden biridir. Yandaki Kabalistik gravürde yer alan dairelerden oluşmuş şema, sefirottur. Kabalacılar, yaratılışı sefirotla açıklamaya çalışırlar. İlahi kitaplarda bildirilen gerçeklere tamamen aykırı olan bu senoryo, pagan bir hurafedir.​
İsrailoğulları henüz Hz. Musa hayatta iken dahi Eski Mısır'da gördükleri putların benzerlerini yapıp onlara tapınmaya başlamışken, Hz. Musa'nın vefatının ardından daha ileri sapmalara kaymaları zor olmamıştır. Kuşkusuz tüm Yahudiler için aynı şey söylenemez, ama aralarından bazıları Mısır'ın putperest kültürünü yaşatmış, dahası bu kültürün temelini oluşturan Mısır rahiplerinin (Firavun büyücülerinin) öğretilerini sürdürmüş, bu öğretileri Yahudiliğin içine sokarak onu tahrif etmişlerdir.
Eski Mısır'dan Yahudiliğe devrolunan öğreti, Kabala'dır. Kabala da, aynı Mısır rahiplerinin sistemi gibi, ezoterik bir öğreti olarak yayılmış ve yine Mısır rahipleri gibi temelde büyü ile ilgilenmiştir. Kabala'nın dikkat çekici bir yönü ise, Tevrat'taki yaratılış anlatımından çok farklı bir anlatım içermesi, Eski Mısır'ın maddenin sürekliliğine dayalı materyalist görüşünü korumasıdır. Türk masonlarından Murat Özgen Ayfer bu konuda şunları yazmaktadır:
Tevrat'ın ortaya çıkışından çok daha eski bir tarihte oluşturulmuş bulunduğunu göstermektedir. Kabala'nın en önemli bölümü, evrenin oluşturulmasına ilişkin kuramıdır. Bu kuram, teist dinlerde benimsenen yaratılış öyküsünden pek farklıdır. Kabala'ya göre, yaratılışın başlangıcında, "daireler" ya da "yörüngeler" anlamına gelen ve SEFİROT olarak anılan, hem özdeksel (maddi) hem de tinsel (manevi) nitelikli oluşumlar doğmuştur. Bunların toplam sayısı 32'dir; ilk onu Güneş Sistemi'ni, diğerleri ise uzaydaki öteki yıldız kümelerini temsil ederler. Kabala'nın bu özelliği, eski astrolojik inanç sistemleriyle yakın bir bağlantısının bulunduğunu ortaya koyar... Böylece Kabala, Yahudi dininden bir haylice uzaklaşır; Doğu'nun eski gizemci inanç sistemleriyle... çok daha bağdaşır.22
Eski Mısır'ın materyalist, büyüye dayalı ezoterik öğretilerini devralan Yahudiler, Tevrat'ın bu konudaki yasaklamalarını tamamen göz ardı ederek, diğer putperest kavimlerin büyü ritüellerini de benimsemişler ve böylece Kabala Yahudiliğin içinde ama Tevrat'a muhalif bir mistik öğreti olarak gelişmiştir. İngiliz yazar Nesta H. Webster "Ancient Secret Tradition" (Antik Gizli Gelenek) adlı makalesinde, bu konuyu şöyle açıklar:
Büyücülük, bildiğimiz kadarıyla, Filistin'in İsrailoğulları tarafından işgal edilmesinden önce, Kenanlılar tarafından uygulanıyordu. Mısır, Hindistan ve Yunanistan da kendi kahinlerine ve büyücülerine sahipti. Musa Yasası'nda (Tevrat'ta) büyücülük aleyhinde yapılmış lanetlemelere karşı, Yahudiler, bu uyarıları göz ardı ederek, bu öğretiye kendilerini bulaştırdılar ve sahip oldukları kutsal geleneği, diğer ırklardan aldıkları büyüsel düşüncelerle karıştırdılar. Aynı zamanda Yahudi Kabalası'nın spekülatif yönü, Perslerin büyücülüğünden, neo-Platonizm'den ve yeni Pisagorculuk'tan etkilendi. Dolayısıyla, Kabala karşıtlarının, Kabala'nın saf bir Yahudi kökenden gelmediği şeklindeki itirazlarının haklı temeli vardır.23
Kuran'da bu konuya işaret eden bir ayet bulunmaktadır. Allah, İsrailoğulları'nın, kendi dinlerinin dışındaki kaynaklardan şeytani büyü öğretileri öğrendiklerini şöyle haber vermektedir:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi, ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 102)

41.jpg

Yahudilerin bir kısmı, Eski Mısır'daki ve Mezopotamya'daki pagan (putperest) toplumların kültürlerinden etkilenerek Allah'ın kendilerine yol gösterici olarak indirdiği Tevrat'tan yüz çevirdiler ve çeşitli maddi varlıklara tapmaya başladılar. Üstte, güneşe tapan pagan toplumlara ait bir tapınak​
Ayette bazı Yahudilerin, ahirette kayba uğrayacaklarını bilmelerine rağmen, büyü öğrendikleri ve uyguladıkları haber verilmektedir. Yine ayetteki ifadeyle, söz konusu Yahudiler, bu şekilde Allah'ın kendilerine indirdiği şeriattan sapmış ve putperestlerin kültürüne (büyü öğretilerine) özenerek "kendi nefislerini satmış", yani imandan vazgeçmişlerdir.
Bu ayette haber verilen gerçek, Yahudi tarihindeki önemli bir mücadelenin de ana hatlarını göstermektedir. Bu mücadele, Allah'ın Yahudilere gönderdiği peygamberler ve bu peygamberlere itaat eden mümin Yahudiler ile, Allah'ın emirlerine isyan eden, çevrelerindeki putperest kavimlere özenerek Allah'ın şeriatı yerine onların inanç ve kültürlerine eğilim gösteren sapkın Yahudiler arasındadır.
TEVRAT'A EKLENEN PAGAN ÖĞRETİLER
İlginçtir ki, sapkın Yahudilerin suçları, bizzat Yahudilerin kutsal kitabı olan Eski Ahit'in içinde de kimi zaman belirtilir. Eski Ahit'in bir tür tarih kitabı niteliğindeki kısımlarından biri olan Nehemya'da, Yahudilerin işledikleri suçu itiraf edip tevbe edişleri şöyle anlatılır:
Ve İsrail zürriyeti bütün ecnebilerden ayrıldılar ve durup suçlarını ve atalarının fesatlarını itiraf ettiler. Ve oldukları yerde ayağa kalktılar ve günün dörtte birinde Allahları RABBİN şeriat kitabından okudular; ve dörtte birinde suçlarını itiraf edip Allahları Rabbe secde kıldılar. Ve Yesua ve Bani, Kadmiel Sebanya, Bunni, Serebya, Bani ve Kenani, Levililer merdiveni üzerinde ayağa kalkıp yüksek sesle Allahları Rabbe feryat ettiler...
(Dediler ki): Atalarımız... itaatsizlik ettiler ve sana karşı âsi oldular ve senin şeriatini arkalarına attılar ve onları sana döndürmek için kendilerine karşı şehadet eden senin peygamberlerini öldürdüler ve büyük küfürler ettiler. Ve düşmanlarının eline onları verdin ve onları sıkıştırdılar; ve sıkıntıları vaktinde sana feryat ettiler ve sen göklerden işittin ve çok merhametlerine göre onlara kurtarıcılar verdin, bunlar da düşmanlarının elinden onları kurtardılar. Fakat rahat bulunca yine senin önünde kötülük ettiler, bundan dolayı düşmanlarının elinde onları bıraktın ve üzerlerinde saltanat sürdüler; fakat onlar dönüp sana feryat edince göklerden işittin; ve rahmetlerine göre çok kereler onları kurtardın, ve onları kendi şeriatine döndüresin diye onlara karşı şehadet ettin. Fakat azgınlık ettiler ve senin emirlerini dinlemediler, fakat hükümlerine karşı suçlu oldular -o hükümler ki, insan onu yapmakla yaşar-. Ve omuzlarını yükten kaçırıp enselerini sertleştirdiler ve dinlemediler... Fakat çok merhametlerinden ötürü onları büsbütün bitirmedin ve onları bırakmadın; çünkü sen lûtfeden ve çok acıyan Allahsın.
Ve şimdi, ey Allahımız, ahdi ve inayeti koruyan büyük, kudretli ve heybetli Allah... Sen başımıza gelen herşeyde âdilsin, çünkü hakikatle davrandın fakat biz kötülük ettik; ve kırallarımız, reislerimiz, kâhinlerimiz ve babalarımız senin şeriatini tutmadılar ve onlara karşı şehadet ettiğin emirlerini ve şehadetlerini dinlemediler. Ve kendi ülkelerinde, onlara verdiğin bol iyilik içinde ve önlerine koyduğun geniş ve semereli diyarda sana kulluk etmediler ve kötü işlerinden dönmediler. (Nehemya, Bap 9, 1-35)
Bu pasaj, Yahudilerin tekrar Allah'ın dinine dönmesini isteyen bir düşüncenin ifadesidir. Ancak Yahudi tarihi içinde giderek diğer taraf ağırlık kazanmış, Yahudi toplumuna hakim olmuş ve sonra da Yahudiliği tamamen ele geçirip tahrif etmiştir. Bu nedenle, Tevrat'ın ve diğer Eski Ahit kitaplarının içinde, üstteki gibi hak dine dönme yanlısı anlatımlar bulunduğu gibi, sapkın putperest (pagan) öğretilerden aktarıldığı anlaşılan anlatımlar da vardır. Örneğin:
* Tevrat'ın ilk kitabında Allah'ın tüm evreni 6 gün içinde yoktan yarattığı anlatılır. Bu doğru bir bilgidir ve vahiy kaynaklıdır. Ama hemen ardından, Allah'ın 7. günde "dinlendiği" gibi tamamen hayal ürünü bir iddia ortaya atılır. Allah'a insani bir sıfat atfetmeye yönelik bu sapkın fikir, pagan bir zihniyetin ifadesidir.
* Tevrat'ın diğer bazı kısımlarında, Allah'a karşı saygıya uygun olmayan bir üslup vardır ve özellikle Allah'a birtakım uydurma insani zaaflar atfetme eğilimi dikkati çekmektedir. (Allah'ı tenzih ederiz) Bu uydurma senaryolar, putperest kavimlerin kendi hayali tanrılarına atfettikleri insani zaaflara benzemektedir.
* Allah'a karşı uydurulan bu iftiraların birisi, İsrailoğulları'nın atası olan Hz. Yakub'un "Allah ile güreşip onu yenmesi" gibi son derece saçma bir senaryodur. İsrailoğulları'na üstün bir ırk payesi vermek için uydurulmuş olduğu aşikar olan bu senaryo, putperest kavimlerde yaygın olan "kabile asabiyetinin" (Kuran'daki ifadeyle "öfkeli soy koruyuculuğunun") bir ifadesidir.
* Eski Ahit'te Allah'ı sanki sadece İsrailoğulları'nın ilahı gibi göstermeye yönelik bir eğilim vardır. Oysa kuşkusuz Allah tüm alemlerin ve tüm insanların İlahı ve Rabbidir. Eski Ahit'teki bu "milli din" fikri, her kabilenin kendine has bir ilaha tapındığı pagan kültüre uymaktadır.
* Eski Ahit'in bazı kitaplarında (örneğin Yeşu'da), Yahudi olmayan kavimlere karşı çok büyük vahşet buyrukları verilir. Kadın, çocuk ve yaşlı ayrımları yapılmadan kitle katliamları emredilir. Allah'ın adaletine tamamen aykırı olan bu acımasız vahşet, hayali "savaş tanrı"larına inanan barbar pagan kavimlerin vahşet kültürünü andırmaktadır.
Tevrat'a eklenen tüm bu pagan düşüncelerin kuşkusuz bir kaynağı olmalıdır. Birtakım Yahudilerin, Tevrat dışında itibar ettikleri, benimsedikleri ve korudukları bir gelenek olmalıdır ki, oradaki sapkın fikirleri Tevrat'a dahil ederek onu değiştirmiş olsunlar. İşte bu gelenek, asıl kökenleri Eski Mısır'daki rahiplere (Firavun rejiminin büyücülerine) uzanan, bir kısım Yahudiler tarafından oradan devralınıp korunan Kabala'dır. Kabala, Eski Mısır'ın ve sonra diğer putperest kültürlerin Yahudilik içine girip barınabileceği, gelişebileceği bir gelenek haline gelmiş ve Tevrat da söz konusu Kabala merkezli sapkın Yahudi öğretisine göre tahrif edilmiştir. Kabalacılar, "Kabala'nın aslında Tevrat'ın gizli sırlarını açıklayan bir öğreti olduğunu" iddia etmişlerdir elbette, ama gerçekte Kabala Yahudi tarihçi Theodore Reinach'ın ifade ettiği gibi "Yahudiliğin damarlarına giren ve onu tamamen ele geçiren gizli bir zehir"dir.24
Nitekim Eski Mısır'ın materyalist "dünya görüşü"nün açık izlerini Kabala'da bulmak mümkündür.
KABALA'NIN "YARATILIŞ KARŞITI" ÖĞRETİSİ
Allah, Tevrat'ın hak bir kitap olduğunu ve insanlara "hidayet ve nur" getirdiğini Kuran'da şöyle açıklar:
Gerçek şu ki, Biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi)... (Maide Suresi, 44)

46.jpg

Kabala'nın evrenin ve canlıların kökeni hakkındaki öğretisi, İlahi kitaplarda anlatılan yaratılış gerçeğine tamamen aykırı, hurafelerle dolu bir efsanedir.​
Dolayısıyla Tevrat, Allah'ın varlığı, birliği, sıfatları, diğer varlıkları ve insanı yaratışı, insanın yaratılış amacı, Allah'ın insana emrettiği ahlak gibi konularda, Kuran'a tamamen paralel bilgiler ve hükümler içeren bir kitaptır. (Ama söz konusu gerçek Tevrat bugün elimizde değildir, elimizde insan eliyle bozulmuş, tahrif edilmiş bir "Muharref Tevrat" vardır.)
Gerçek Tevrat'ta ve Kuran'da ortak olan çok önemli bir nokta, Allah'ın "Yaratıcı" (Halik) sıfatıdır. Allah, ezelden beridir var olan yegane mutlak varlıktır. Allah'tan başka herşey, O'nun yokluktan yarattığı mahluklardır. Tüm evreni, içindeki gök cisimlerini, cansız maddeleri, canlıları ve insanı, Allah yaratmış ve şekillendirmiştir. Allah tektir, O'nun hiçbir ortağı yoktur.
Gerçek bu iken, "Yahudiliğin damarlarına giren ve onu tamamen ele geçiren gizli bir zehir" olan Kabala'da çok farklı bir anlatım vardır. Kabala'nın Allah ve yaratılış hakkındaki öğretisi, Gerçek Tevrat'ta ve Kuran'da bildirilen ve üstte kısaca açıkladığımız "yaratılış gerçeği"ne tamamen aykırıdır. Amerikalı araştırmacı Lance S. Owens, Kabala hakkındaki bir yazısında bu öğretinin varlığın kökeni hakkındaki senaryosunu şöyle anlatır:
Kabalistik tecrübe, kutsallık hakkında çeşitli algılamaları doğurmuştur ki, bunların çoğu genel kabul edilen görüşten hayli uzaklaşmışlardır. İsrail'in inancının en temel taşı, "Tanrımız Birdir" şeklindeki beyandır. Ama Kabala, Tanrı'nın tamamen açıklanamaz bir teklik olarak en yüksek formda var olduğunu kabul etse de (ki buna Kabala dilinde Ein Sof, yani sonsuzluk adı verilir), bu bilinemez tekliğin kaçınılmaz olarak birçok tanrısal forma dönüştüğünü iddia etmiştir: Yani çok sayıda tanrıya. Kabalistler bunlara "Sefirot" adını verirler, bu Tanrı'nın yüzleri veya kapları anlamına gelir. Tanrı'nın anlaşılamaz bir teklikten bu çokluğa geçişi, Kabalistlerin pek çok meditasyon ve spekülasyonuna neden olmuş bir sırdır. Açıkçası, bu çok yüzlü Tanrı imajı, çok tanrılı olmak suçlamalarını da beraberinde getirmiştir. Kabalistler bu suçlamaya karşı çıkmışlar, ama başarılı bir şekilde cevaplandıramamışlardır.
Kabalistik teosofide İlahi varlık sadece çoğul sayılmakla kalmaz, ama aynı zamanda Tanrı'nın ilk belirsiz yansımasında Erkek ve Dişi olarak ikili bir form aldığına inanılır. Bunlar kutsal Baba ve Anne'dir veya Kabala diliyle Hokhmah ve Binah. Kabalistler Hokhmah ve Binah arasındaki ilişkinin nasıl yeni formlar oluşturduğunu anlatmak için açıkça seksüel benzetmeler kullanmışlar..25
Kabala'nın tam anlamıyla bir "hurafe" olan bu senaryosunun ilginç bir özelliği, insanı "yaratılmış" bir varlık saymaması, adeta insana bir tür ilahlık atfetmesidir. Lance S. Owens bu Kabala hurafesini de şöyle açıklar:
Kabala'nın karmaşık Tanrı imajı... aynı zamanda antropomorfik (Allah'a insani vasıflar atfeden) bir şekildedir. Bir Kabalastik yoruma göre Tanrı, Adam Kadmon'du; yani ilk ve örnek insan. (Bu inanca göre) İnsan, Tanrı ile kendi özünden gelen, yaratılmamış bir kıvılcım ve kompleks, organik bir form paylaşıyordu. Adam (Adem) ile Tanrı arasındaki bu garip Kabalistik özdeşleştirme, aynı zamanda Kabalistik bir şifre ile destekleniyordu: İbranice'de Adem ve Yehova (Yod he vav he harfleri) kelimelerinin sayısal değeri aynıydı; 45. Dolayısıyla Kabalistik yorumda Yehova Adem'e eşit sayılıyordu; Adem Tanrıydı. Bu iddiayla birlikte, tüm insanlığın en yüksek realizasyonunda Tanrı gibi olduğu iddiası geliyordu.26
Pagan dinlerin hurafelerinden devşirilmiş olan bu uydurma senaryolar, Yahudiliğin dejenarasyonunun temelini oluşturdu. İnsanı ilahlaştırmaya kalkacak kadar akıl sınırlarının dışına çıkan Yahudi Kabalistler, söz konusu "insan"ın da sadece Yahudilerden ibaret olduğunu, diğer ırkların insan sayılmadığı iddiasını da senaryolarına eklediler. Bunun sonucunda, Allah'a itaat ve kulluk temeli üzerine kurulmuş bir din olan Yahudiliğin içinde, Yahudilerin kibir hislerini tatmin etmeye yönelik sapkın bir öğreti gelişmeye başladı. Tevrat'a rağmen Yahudiliğin içine sokulan Kabala, bir zaman sonra Tevrat'ı tahrif ederek kendi öğretisini onun içine yerleştirmeye başladı.
Kabala'nın sapkın öğretisindeki bir diğer ilginç nokta, Eski Mısır'ın pagan öğretisiyle paralellik göstermesiydi. Eski Mısırlılar, daha önceki sayfalarda incelediğimiz gibi, "maddenin hep var olduğuna" inanıyor, bir başka deyişle maddenin yoktan yaratıldığını reddediyorlardı. Kabala ise aynı reddiyeyi insan için yapıyor, insanın yaratılmadığını, kendi varlığının sorumlusu ve idarecisi olduğunu ileri sürüyordu.
Eğer günümüzün terimleriyle konuşursak, Eski Mısır'ın öğretisinin adı "materyalizm"di.
Kabala'nın öğretisi ise "seküler (din dışı) hümanizm".
Ne ilginçtir ki, bugün bu iki kavram, son iki yüzyıldır dünyaya hakim olan kültürü de tarif eden kavramlardır.
Acaba tarihin derinliklerinden Eski Mısır ve Kabala öğretilerini günümüze taşıyan birileri mi olmuştur?
TAPINAKÇILAR'DAN MASONLARA
Önceki sayfalarda Tapınakçılar'dan söz ederken, bu garip Haçlı örgütünün Kudüs'te bulduğu bir "giz"den etkilendiğini ve bunun sonucunda Hıristiyanlıktan çıkarak garip büyü ayinlerine giriştiğini anlatmıştık. Başta belirttiğimiz gibi, konuyu inceleyen pek çok araştırmacının ortak görüşü, bu "giz"in Kabala ile ilişkili olduğudur. Örneğin okültizm (gizli ilimler) tarihinin ünlü uzmanlarından Fransız yazar Eliphas Lévi, Histoire de la Magie (Büyünün Tarihi) adlı kitabında, Tapınakçılar'ın Kabala doktrini ile "inisiye edildiklerini", yani bu doktrin ile gizli bir biçimde eğitildiklerini detaylı kanıtlar göstererek anlatır.27
Kabala ise, bir önceki bölümde incelediğimiz gibi, kökenleri Eski Mısır rahiplerine uzanan, büyüye dayalı pagan bir öğretidir. Yahudiler Eski Mısır'dan devraldıkları bu öğretiyi, Ortadoğu'daki putperest kavimlerin büyü inançlarıyla da (Kuran'daki Harut ve Marut ile ilgili Bakara Suresi 102. ayetinde haber verildiği gibi) karıştırarak bir gelenek şeklinde korumuşlar ve Tevrat'ı buna göre tahrif etmişlerdir. Böylece kökenleri Eski Mısır'dan gelen öğreti, Kabala üzerinden Tapınakçılar'a aktarılmıştır.
Dünyaca ünlü İtalyan yazar Umberto Eco, Foucault Sarkacı adlı romanında söz konusu gerçekleri bir roman akışı içinde aktarır. Umberto Eco, roman boyunca, canlandırdığı kahramanların ağzından Tapınakçılar'ın Kabala'dan etkilendiklerini ve Kabalacıların, eski Mısır zamanındaki firavunlara uzanan bir "giz"e sahip olduklarını anlatır. Eco'ya göre, Eski Mısırlılar'ın sahip olduğu birtakım "giz"ler, Yahudi önde gelenleri tarafından öğrenilmiş ve sonra da bu Yahudiler tarafından Eski Ahit'in ilk beş kitabına (Muharref Tevrat) serpiştirilmiştir. Ancak üstü kapalı bir biçimde anlatılmış olan bu "giz" ancak Kabalacılar tarafından anlaşılabilmektedir. (Zaten daha sonra İspanya'da yazılacak ve Kabala'nın temeli haline gelecek olan Zohar, bu söz konusu beş kitabın "giz"lerini konu edinecektir) Umberto Eco, Kabalacıların Eski Mısır'dan devraldıkları bu "giz"in Süleyman Tapınağı'nın geometrik ölçülerinden de okunduğunu söyledikten sonra, Tapınakçılar'ın bu gizi, o dönemde Kudüs'te bulunan Kabalacı hahamlardan öğrendiklerini yazar: "... Gizi, Tapınak'ın açıkça söylediği şeyi sezinleyenler, Filistin'de kalan bir avuç hahamdır yalnızca... Tapınakçılar da onlardan öğreniyorlar."28
Tapınakçılar Eski Mısır-Kabala öğretisini benimsemekle, doğal olarak, Avrupa'da hakim olan Hıristiyanlık temelli düzenin muhalifi haline gelmişlerdir. Bu muhalefette onlarla aynı safta olan bir diğer önemli güç ise Yahudilerdir. Tapınakçılar'ın Fransa Kralı ve Papa'nın ortak kararıyla 1307 yılında tutuklanmalarının ardından, bu muhalefet yer altına inmiş, ama eskisinden daha radikal ve kararlı biçimde devam etmiştir.
Daha önceden de belirttiğimiz gibi, Tapınakçılar'ın önemli bir bölümü tutuklamalardan kurtulmuşlar, kendilerine güvenli bir yer bulabilmek içinse o dönemde Avrupa'da Papa otoritesini tanımayan tek krallık olan İskoçya'ya kaçmışlardır. İskoçya'daki duvarcı loncalarına sızmışlar, zamanla bu loncaları ele geçirmişler, loncalar Tapınakçı gelenekle özdeşleşmiş ve böylece masonluğun kökeni İskoçya'da oluşmuştur. Nitekim hala günümüz masonluğunun temeli, "Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti"dir.

51.jpg

Süleyman Tapınağı'nın bir maketi. Tapınakçılar ve masonlar, Hz. Süleyman hakkındaki batıl inançları nedeniyle, bu tapınakta sözde pagan kültürlerden kalma bir "giz" olduğuna inanmışlardır. Masonik literatürde Süleyman Tapınağı'na bu denli yoğun bir vurgu yapılmasının nedeni budur.​
Yeni Masonik Düzen adlı kitabımızda detaylı olarak incelediğimiz gibi, 14. yüzyılın başlarından itibaren Avrupa tarihinin çeşitli aşamalarında Tapınakçılar'ın -ve onlarla ilişki halindeki bazı Yahudilerin- izlerini görmek mümkündür. O kitapta incelediğimiz bazı konu başlıklarını, detaylarına girmeden, şöyle belirtebiliriz:
* Fransa'daki Provins bölgesi, Tapınakçılar'ın önemli sığınaklarından biriydi. Tutuklamalar sırasında pek çoğu burada saklanmıştı. Bölgenin diğer bir önemli özelliği ise, aynı zamanda Avrupa'nın en belirgin Kabala merkezi olmasıydı. Provins, sözlü bir gelenek halindeki Kabala'nın kitaba döküldüğü yer oldu.

* 1381 yılında İngiltere'de patlak veren Köylü Ayaklanması, tarihçilerin kabulüne göre, bir tür "gizli organizasyon" tarafından körüklenmişti. Masonluk tarihini inceleyen uzmanlara göre, bu "gizli organizasyon" Tapınakçılar'dı. Ayaklanma basit bir sosyal patlamanın ötesinde, Katolik Kilisesi'ne yönelik planlı bir saldırıydı.

* Bu ayaklanmadan yarım asır sonra Bohemya bölgesinde John Huss adlı bir din adamının Katolik Kilisesi'ne karşı başlattığı muhalefetin ve ardından gelen ayaklanmanın da perde arkasında Tapınakçılar vardı. Dahası Huss, Kabala ile çok yakından ilgilenmiş bir kişiydi. Doktrinlerini geliştirirken kendisinden etkilendiği en önemli isim olan Avigdor Ben Isaac Kara, Prag'daki Yahudi cemaatinin hahamlarından biri ve bir Kabalacıydı.
Bu gibi örnekler, Tapınakçılar ve Kabalacılar arasındaki oluşan ittifakın, Avrupa'da bir sosyal düzen değişikliği peşinde olduğunun işaretleriydi. Bu değişiklik, Hıristiyanlık temelinde yükselen Avrupa kültürünün değiştirilmesi, bunun yerine Kabala temelli bir kültür yerleştirilmesini öngörüyordu. Bu kültürel değişimin ardından ise, siyasi değişiklikler gelecekti. Fransız Devrimi, İtalyan Devrimi gibi...

21 Richard Rives, Too Long in the Sun, Partakers Pub., 1996, s. 130-31
22 Murat Özgen Ayfer, Masonluk Nedir ve Nasıldır?, İstanbul, 1992, s. 298-299
23 Nesta Webster, Ancient Secret Tradition, Secret Societies And Subversive Movements, Boswell Publishing Co., Ltd., London, 1924
24 Nesta Webster, Ancient Secret Tradition, Secret Societies And Subversive Movements, Boswell Publishing Co., Ltd., London, 1924; Theodore Reinach, Histoire des Israélites, s. 221, Salomon Reinach, Orpheus, s. 299
25 Lance S. Owens, Joseph Smith and Kabbalah: The Occult Connection,Dialogue: A Journal of Mormon Thought, Vol. 27, No. 3, Fall 1994, s. 117-194
26 Lance S. Owens, Joseph Smith and lah: The Occult Connection,Dialogue: A Journal of Mormon Thought, Vol. 27, No. 3, Fall 1994, s. 117-194
27 Eliphas Lévi, Histoire de la Magie, p. 273; Nesta Webster, Ancient Secret Tradition, Secret Societies And Subversive Movements, Boswell Publishing Co. Ltd., London, 1924
28 Umberto Eco, Foucault Sarkacı, Çev. Şadan Karadeniz, 2.b., İstanbul: Can Yayınları, s. 428
 

Adarr

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Tem 2011
Mesajlar
128
Tepkime puanı
28
Konum
Ankara
Selamlar.
Çok güzel bir yazı. Acaba size mi ait yoksa alıntı mıdır?
Eğer başka bir siteden alıntı değilse yazar'ın ismini bana özel mesaj olarak gönderebilir misiniz? Veya bu mesaj altına belirtebilir misiniz?
 

3008

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Ağu 2011
Mesajlar
20
Tepkime puanı
3
Alıntı olduğunu yazmayı unuttum kusura bakma. Üniversite tezi yukarıdaki yazı. O sebepten çok kaynak vardı. Bulup yazarım kaynakçaları.
 

Adarr

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Tem 2011
Mesajlar
128
Tepkime puanı
28
Konum
Ankara
Harun Yahya'nın web sitesinde de bu yazıyı gördüğüm için sormak istedim.
Teşekkür ederim.
 

3008

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Ağu 2011
Mesajlar
20
Tepkime puanı
3
Harun Yahya da alıntı yapmış demekki :)
 

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
Bu tür alıntıları yaparken dikkatli olunmalıdır.
Kabbala,Yahudi tasavvufudur.
Dolayısı ile tevhidçidir ve kabbalayı paganlarla eş
tutan kelimeler en hafifinden cehalettir,iftiradır.
Tasavvuf'un kaynagı Eski/kadim Mısır'dır.
Kabbala,yine bir islam beldesi olan İspanya
Endülüsü'nde İbn-i Arabilerin yetiştiği ortamlarda
gelişmiş bir ekoldür.
Bilip bilmeden konuşmak doğru değildir.
Aynı şey İlluminatu için de geçerlidir.
Şehir efsanelerini paylaşmak kimseye bir
şey kazandırmayacağı gibi sadece cehaleti
arttırır.
İlluminatu nedir?
Yobaz-zırdeli papazların kurduğu
dinci/Katolik terör ve taassubu...
Engizistoncu...adam yakan sapıkların
dinci orta çağ devletini yıkıp,Avrupaya ve tüm dünyaya
Bilimin ve insan haklarının faziletini getiren...
Rönesans ve Reformları getiren...
Bu ugurda da nice üyelerini giyotinlere,
yakılmalara feda eden bir insani kuruluştur.
Siz neye kızıyorsunuz?
Yoksa o orta çag engizisyonu bu gün de
Dünyada ve ülkemizde uygulanmalı mıydı acaba?
bu duruma gülsek mi?
Yoksa ağlasak mı?....Acaba???!!!
Burası hem bir büyü-maji,parapsikoloji
forumu olacak...
Hem de kabbalaya,tasavvufa ve İlluminatu'ya
küfür edilecek!!!!
Ve bi savunanı da çıkmayacak...
Tek kelime ile:
Tuhaf!
 

BeLiaL

Banlı Kullanıcı
Katılım
17 Kas 2010
Mesajlar
443
Tepkime puanı
78
Konum
Eskişehir
İş
öğrenci
Bu tür alıntıları yaparken dikkatli olunmalıdır.
Kabbala,Yahudi tasavvufudur.
Dolayısı ile tevhidçidir ve kabbalayı paganlarla eş
tutan kelimeler en hafifinden cehalettir,iftiradır.
Tasavvuf'un kaynagı Eski/kadim Mısır'dır.
Kabbala,yine bir islam beldesi olan İspanya
Endülüsü'nde İbn-i Arabilerin yetiştiği ortamlarda
gelişmiş bir ekoldür.
Bilip bilmeden konuşmak doğru değildir.
Aynı şey İlluminatu için de geçerlidir.
Şehir efsanelerini paylaşmak kimseye bir
şey kazandırmayacağı gibi sadece cehaleti
arttırır.
İlluminatu nedir?
Yobaz-zırdeli papazların kurduğu
dinci/Katolik terör ve taassubu...
Engizistoncu...adam yakan sapıkların
dinci orta çağ devletini yıkıp,Avrupaya ve tüm dünyaya
Bilimin ve insan haklarının faziletini getiren...
Rönesans ve Reformları getiren...
Bu ugurda da nice üyelerini giyotinlere,
yakılmalara feda eden bir insani kuruluştur.
Siz neye kızıyorsunuz?
Yoksa o orta çag engizisyonu bu gün de
Dünyada ve ülkemizde uygulanmalı mıydı acaba?
bu duruma gülsek mi?
Yoksa ağlasak mı?....Acaba???!!!
Burası hem bir büyü-maji,parapsikoloji
forumu olacak...
Hem de kabbalaya,tasavvufa ve İlluminatu'ya
küfür edilecek!!!!
Ve bi savunanı da çıkmayacak...
Tek kelime ile:
Tuhaf!
Haklısınız bazen bende anlamıyorum ama bazı insanlar değişmiyor bilgiyi görüyor ama kör cahil olabiliyor...
 

Adarr

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Tem 2011
Mesajlar
128
Tepkime puanı
28
Konum
Ankara
Bu tür alıntıları yaparken dikkatli olunmalıdır.
Kabbala,Yahudi tasavvufudur.
Dolayısı ile tevhidçidir ve kabbalayı paganlarla eş
tutan kelimeler en hafifinden cehalettir,iftiradır.
Tasavvuf'un kaynagı Eski/kadim Mısır'dır.
Kabbala,yine bir islam beldesi olan İspanya
Endülüsü'nde İbn-i Arabilerin yetiştiği ortamlarda
gelişmiş bir ekoldür.
Bilip bilmeden konuşmak doğru değildir.
Aynı şey İlluminatu için de geçerlidir.
Şehir efsanelerini paylaşmak kimseye bir
şey kazandırmayacağı gibi sadece cehaleti
arttırır.
İlluminatu nedir?
Yobaz-zırdeli papazların kurduğu
dinci/Katolik terör ve taassubu...
Engizistoncu...adam yakan sapıkların
dinci orta çağ devletini yıkıp,Avrupaya ve tüm dünyaya
Bilimin ve insan haklarının faziletini getiren...
Rönesans ve Reformları getiren...
Bu ugurda da nice üyelerini giyotinlere,
yakılmalara feda eden bir insani kuruluştur.
Siz neye kızıyorsunuz?
Yoksa o orta çag engizisyonu bu gün de
Dünyada ve ülkemizde uygulanmalı mıydı acaba?
bu duruma gülsek mi?
Yoksa ağlasak mı?....Acaba???!!!
Burası hem bir büyü-maji,parapsikoloji
forumu olacak...
Hem de kabbalaya,tasavvufa ve İlluminatu'ya
küfür edilecek!!!!
Ve bi savunanı da çıkmayacak...
Tek kelime ile:
Tuhaf!

Bunlar sizin görüşünüz. Sizin doğrularınız, müsade edin de bizim doğrularımız farklı olabilsin. Size göre tasavvuf bana göre sapık bir tarikat. Size göre kadim bana göre değil. Ne yapacağız şimdi? Burası bir parapsikoloji forumu diye insanlar sizin doğrularınız hakkında görüş yazamaz mı? Hangisinin doğru olacağına karar veren bir merci olmadığı için esasında fikir belirtilmesine bu kadar soğuk baktığınız için tuhan olan sizin söyledikleriniz. Çünkü nesnel olarak olaya yaklaşmıyorsunuz. Tufah demek yerine; bunların hakikat olmadığını örneklerle bilgilerle açıklamanız daha mantıklı kişiler kanaatim.

Yedi dereden su da gelse ne benim bu görüşüm değişir, ne de sanırım sizinkisi. Sayın @Belial İnsanları cahil cühela olarak itham etmeden önce görüşlere saygı duymayı öğrenin ki cahil cühela olarak itham edildiğinizde canınız yanmasın.

Amacım tartışma yaratmak değil fakat bu forumda neden zıt görüşlere ispatlayıcı metalar ile yaklaşılmıyor da hemen "hakaret etti saldırın öldürün" deniliyor çözememedim.

Bırakın herkes kendi inandığı ile yaşasın, aksini ispatlayabiliyorsanız yazın biz de öğrenelim.

Keza sizin bahsettiğiniz tasavvuf iskenderiye kütüphaneleri yakıldıktan sonra eski mısır rahiplerinin zorla din değiştirmesinden mütevellit bazı bilgilerin gizlice sonraki nesillere aktarılmasıdır. (Ahilik sistemi ile) Bu felsefi/majik bilgiler birikimler çeşitli din kılıfları, elbiseleri giydirilerek görünüşte yahudi, müslüman olup esasında farklı amaçlar gütmüştür hep. Tümü inisinasyona dayalı gizlice aktarılan ve halk uyanmasın diye bir takım kılıflar giydirilen öğretiler. Tapınak şövalyeleri/masonlar/illuminati gibi bir çok örgütün bu sistemli bir şekilde gizlenerek bu öğretileri sakladığı da bizim inandığımız bir gerçek. Hatta bu saklanma işini doğulu batınilerden (ismaililer)'den öğrendiği de söylenegelir.

Küfür ise eğer aksini anlatın lütfen biz de bilelim. Siz asthar'ın peygamber olduğunu düşünürsünüz fakat ben zion şehrinin kurulması için uydurulmuş bir safsata olarak adlandırırım. Bu görüş inanış/farklılığıdır ve birbirimize saygı duymamız gerekir.

Varsa küfür/hakaret rica edelim moderatörlerden gerekli işlemleri yapsınlar. Ama kalkıp yok efendim kadim bilgilere hakaret, büyü okulunda olur mu böyle şey, tasavvuftur bu derseniz rasyonel olmadığınızı söylemekten başka çarem kalmaz.

Saygılar.

Gerçek diye bir şey yok (veya hiç bir zaman bilinmez) inanılan farklı doğrular var. Lütfen düşüncelerimize saygı duyalım. Hepimizin doğrularının farklı olduğunu bilelim, cahil cühela olarak itham etmeden önce iki kez düşünmek gerek. Çünkü cahil cühela olmadığımızı size ispat ediş şeklimiz sizi cahil cühela durumuna düşürebilir. Ve rencide olup üzülürsünüz. Eğer gerçekten hakikatine inanıyorsanız da aksini ispatlamak için insanları doğrulara sevk etmek için bilgilerinizi paylaşın görüşlerimiz değişsin.

İkinizin de bilgi birikimine hayati anlayış/bakış açısına saygım var bunu da bilhassa belirteyim.
 

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
Sn.3008 e cevabımız;
Biz elbette ki düşünce ve kanaatlere saygı duyarız.
Bu bizim bir tercihimiz değil;zorunluluk ve borcumuzdur.
Eger ki yazımız sert gelmiş ve kırmış isek,peşinen özür dileriz.
İnanınız ki amacımız bu değil di...
Mazaret olmasa da sebebi belki de şu olabilir:
Bakıyoruz ki bir alıntı paylaşarak savunmadığı ve bilmediği
bir görüşten bir başka görüşe saldıran arkadaşlar vardır.
Şimdi,biz kabbalacı da değiliz,İlluminatucu da.
Bunu bir defa netçe ortaya koyalım.
Bizim eleştirimiz bu görüşlere bilip bilmeden ağır şekilde
saldırı yapılmasıdır.
Siz belki de haklı olarak içerlenmiş olabilirsiniz amma..
Yazdığınız yazıda Yahudilere ve kabbalacılara ne kadar agır
hakaretler ettiginizin farkın da mısınız?
Biz sizden özür diledik...
Onlardan kim özür dileyecek acaba?

Sn.Adar'a cevabımız;
Sn.Adar ,''
çok güzel yazıdır fakat acaba alıntımıdır ''
diye sorarak''çok güzel'' diyerek sizde aynen
30008 kardeşimizin durumuna düşmüşsünüz.
Yazının altına imza atmışsınız.
Buna ragmen farkında bile olmadan üst perdeden teskiniyet
ve nasihat edebiliyorsunuz.
Bu olgunluğunuza ve fakat bu farkındasızlığınıza ne
diyeceksiniz doğrusu merak ediyorum.
Sağlıcakla kalınız.
 

Adarr

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Tem 2011
Mesajlar
128
Tepkime puanı
28
Konum
Ankara
Konu dağılacağı için tartışma ortamına dönebilir, buna gerek olmadığını sanırım hepimiz biliyoruz. Özel mesaj ile konuşalım :)

Saygılar.
 

volvo

Banlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2011
Mesajlar
113
Tepkime puanı
15
3 buyuk kitabi da okudum... malesef israilogullar yuzlerce yil birlikte yasadiklari kolelik ettikleri firavun halkindan etkilenmis ,firavundan kacarken firavunun ogretilerinden kacamamislar,defalarca allaha sirk kosmuslar,hz musanin da bedduasini almislar,gunumuzde pek cok yahudi allah yolunda giderken pek coklari firavunun yolundan bilerek veya bilmiyerek gitmeye devam edib firavunun zulumlerini uyguluyorlar..
 

Adarr

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Tem 2011
Mesajlar
128
Tepkime puanı
28
Konum
Ankara
Yine de sormuş olduğunuz soruya cevap vermek için burada belirteyim; bahsettiğiniz "farkındasızlık" değil kişisel kanaatim. Sadece inançlara tuhaf, denilmemesi gerektiği saygı duyulması gerektiğini, inançları yüzünden kimseyi cahil olarak itham etmemek gerektiğini düşünüyorum. Bu saygıyı da (bir örnek vereyim) sayın Belial'in asthar konusuna yüzlerce şey yazabilecek olmama rağmen (inandıklarının tuhaf olduğunu, küfür olduğunu, sapıkça olduğunu belirtebilecek olmama rağmen) açtığı konular altına yorum yazmamakla çok güzel bir şekilde gösteriyorum.

Kabbalah'ın ilk yazıldığında hangi amacın güdülmesi önemli değil, Keza bana göre en büyük uydurmaca da bir ilahi kitabın (tahrif edilmiş bir ilahı kitabın) tasavvufi açıklaması olduğunu düşünmek. Ezoterik örgütlenmelerin aktarımları gelecek nesillere nasıl yapdığını burada belirtmeye gerek yoktur sanırım. Velhasılıkelam bugün kimlerin hangi amaç ile kabbalayı kullandığı beni ilgilendirir. Yaşam ağacında 9'dan 11'e atlamanın 10'u görmemenin 11 eylül ikiz kuleler ile alakasını görmek (yalan bile olsa) benim için bir inanıştır. Ve bunu dile getirmek küfür değildir. Küfür ise size göre o zaman (söylediklerinizin doğruluğunu ispatlamanız için) bu konuyu moderatör arkadaşlarımıza iletmenizi etmenizi rica ediyorum.

Biri çıkıp mesela benim inandığım kitaba "bunlar saçma sapan yalan yanlış şeyler" derse öncelikle bir bakarım eğer gerçekten bunun bilincinde söyleyen kişi; açıklama yaparım çaba sarf ederim, yok değilse susarım. Küfür ediyorsun, saçmalıyorsun bunu burada yapamazsın demek inanın mantıklı gelmiyor bana.

Sizin ne demek istediğinizi de anladım. Sonuçta bunu dini kitabı olarak kabul eden veya derinden bağlı olan insanlar var, o yüzden saygılı olunması gerektiğini söylüyorsunuz fakat ben de diyorum ki "onların bir yalana inandığını" belirtmek benim için bir görev. Ve bunu uygun bir dil ile anlatıyorsam saygı gösterilmesi forum kurallarında var.

Aramızda bir çatışma/küskünlük/tartışma olmasın lütfen, dediğim gibi sn.tesheba size saygımı anlamışsınızdır.

Yazıların doğruluğuna gelince, Harun Yahya'nın sayfalarında gördüğüm için yüzde yüz içindekiler doğrudur diyemem çünkü Harun yahya gibi kişilerin bir numaralı kuralıdır. Bir takım doğruları anlatarak aralardaki bazı gerçekleri es geçmek insanlara hakikati unutturmak. Hepimiz kabala diyoruz fakat hakikatte ne kadar tehlikeli bilgilerin öğretilerin olduğunu veya ne işe yaradığını bilemeyiz çünkü biz kabalist değiliz. Sadece duyduğumuz öğrendiğimiz bilgilerden inandıklarımızı dile getiririz. Madonna'nın bir video programında aniden ayağa kalkıp ekranda görünmeyen birilerine hoşgeldiniz demesi, britney spears'in 10 senede yaşadıkları bunların hepsinin kabala ile olan bağlantısı bizi bu tür düşüncelere sevk ediyor. Çok güzel bir büyü kitabı olabilir ama lütfen tasavvufi öğreti olduğuna ben inanmıyorum. En azından görünürde tasaffuvi öğreti bile olsa altında bilinmeyen binlerce şey vardır. Ezoterizm demek bu değil miydi zaten?
 

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
Neyse...
Bunlardan bir sonuç çıkaracaksak şu olsun;
Sevgi,dostluk,bağışlama-affetme kazansın.
Peşin hüküm,bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma
anlayışı ve katı kalplilik kaybetsin.
Hiç bir şey bir kez bile ''Gönül'' kırmaya değmez.
Saglıcakla kalınız.
 

BeLiaL

Banlı Kullanıcı
Katılım
17 Kas 2010
Mesajlar
443
Tepkime puanı
78
Konum
Eskişehir
İş
öğrenci
Bunlar sizin görüşünüz. Sizin doğrularınız, müsade edin de bizim doğrularımız farklı olabilsin. Size göre tasavvuf bana göre sapık bir tarikat. Size göre kadim bana göre değil. Ne yapacağız şimdi? Burası bir parapsikoloji forumu diye insanlar sizin doğrularınız hakkında görüş yazamaz mı? Hangisinin doğru olacağına karar veren bir merci olmadığı için esasında fikir belirtilmesine bu kadar soğuk baktığınız için tuhan olan sizin söyledikleriniz. Çünkü nesnel olarak olaya yaklaşmıyorsunuz. Tufah demek yerine; bunların hakikat olmadığını örneklerle bilgilerle açıklamanız daha mantıklı kişiler kanaatim.

Yedi dereden su da gelse ne benim bu görüşüm değişir, ne de sanırım sizinkisi. Sayın @Belial İnsanları cahil cühela olarak itham etmeden önce görüşlere saygı duymayı öğrenin ki cahil cühela olarak itham edildiğinizde canınız yanmasın.

Amacım tartışma yaratmak değil fakat bu forumda neden zıt görüşlere ispatlayıcı metalar ile yaklaşılmıyor da hemen "hakaret etti saldırın öldürün" deniliyor çözememedim.

Bırakın herkes kendi inandığı ile yaşasın, aksini ispatlayabiliyorsanız yazın biz de öğrenelim.
Yazdığım cümlenin doğruluğunu bizzat hayatımda yaşadığım için bana böyle bir cevap vermeniz gereksiz olmuş nasıl sizin doğrularınız bize uymuyorsa sizinkilerde bize uymuyor.Ben sadece kendi yaşantımdaki olumsuz insanların daha ben cümleme başlamadan beni yargılamalarını vs bu tür bilgileri alabilcek kapasitede olmalarına rağmen dinleme hassasiyetinde olmadan direk saçmalıyor damgası vuran insanlardan bahsediyorum ne demek istediğimi anlamadan bana bu şekilde cevap veremessiniz.Her türden insanın görüşüne saygı duyarım duymadığımı nereden çıkardınız sayın Adarr söyler misiniz ben göremiyorumda acaba yanlış bir şey mi yazdım?Sizde tanımadığınız insanlar için tavsiye vermeye çalışmayın ki sonra cahil cühela olarak itham edildiğinizde canınız yanmasın...(Benim kastettiğimi çok iyi anladınız fakat amaç karşı görüştekini yıpratmak olduğundan daha beni tanımadan kimsenin görüşüne saygı duymayan at gözlüklü biri yapmışsınız hayalinizde, size iyi rüyalar efendim.)
:nopity:

Gerçek diye bir şey yok (veya hiç bir zaman bilinmez) inanılan farklı doğrular var. Lütfen düşüncelerimize saygı duyalım. Hepimizin doğrularının farklı olduğunu bilelim, cahil cühela olarak itham etmeden önce iki kez düşünmek gerek. Çünkü cahil cühela olmadığımızı size ispat ediş şeklimiz sizi cahil cühela durumuna düşürebilir. Ve rencide olup üzülürsünüz. Eğer gerçekten hakikatine inanıyorsanız da aksini ispatlamak için insanları doğrulara sevk etmek için bilgilerinizi paylaşın görüşlerimiz değişsin.

İkinizin de bilgi birikimine hayati anlayış/bakış açısına saygım var bunu da bilhassa belirteyim.
Arkadaşım burada karşı görüşe saygı duymayan bir sen varsın.Yazdığımı iyi okuyun demişimki bazı insanlar gerçekten anlamak istemiyor ve dinlemekten kaçınıyorlar onlar için bir doğru var diğerlerini değerlendirmeden yanlış olarak saptayabiliyorlar ben bunlardan yakındım sizde gelmiş başkalarını cahil olarak itham etmeden önce karşı görüşlere saygı duyun afedersiniz benim kimin görüşüne saygısızlığım oldu alıntı yapar mısınız çok merak ediyorum siz bu dediğimde karşı görüşe saygısızlık nerede gördünüz acaba??? :banghead:
 
Üst