Sebepsiz Sebep ve Vahiy üzerine

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
Sebepsiz Sebep,Huve/O'dur.
O...Eşsiz ve benzersizdir.
Kelimelerin ve rakamların silindiği,eridiği noktadır.
O/Huve...isimlendirilemez...ancak tarif edilmeye
çalışılabilinir.
Var olan her şeyin asli sebebidir.
O'nun hakkında bakınız bazı düşünürler,
neler diyorlar:

Plotinus şöyle diyor:
''Güçlüklerin en büyüğü şudur:
Bir'i(Huve) diğer düşünürler gibi bilimle veya bir
zihin sezgisiyle değil;bilime üstün bir varoluşla
biliriz.
Bir(Huve),nesne olmadığı için özü yoktur ve ötedir.
Özün ötesinde olan,düşünmenin de ötesindedir.''

Heidegger diyor ki:
''Hakikat rasyonel ise,Tanrı'da varlığın en yüce
biçimi,maksimum var olan'sa,o zaman hem iman
ve akıl arasındaki zıtlık ortadan kalkar,hem de
bunun bir izdüşümü olan Tanrısal Dünya ile,
insani dünya arasındaki aykırılık ortadan kalkar.
Dolayısı ile,Tanrı'dan söz etmemiz mümkün hale gelir.''

İlahiyatçı Karl Barth ve Karl Rahner ortak çalışmalarında
diyorlar ki:
''Tanrı'nın sözü bir form aracışığı ile verilmiştir.
Bu form,esas anlamı gizlemese bile;
bulanıklaştırmış,tarihi,somut ve kültürel şartların
bir ürünüdür.
Bu noktada efsanelerden arındırma problemi zorunlu
olarak kendini hissettirmektedir.
Buna göre,bir ilahiyatçı ancak söylemin(vahyin)
çeşitli ve zorunsuz biçimlerini alğılıya bildiği takdirde
vahyin olağanüstü orijinalliğini kavrayabilir.''

Görülüyor ki,O'ndan bahsetmeye teşebbüs etmek için
bile ,başlı başına bir altyapı,donanım ve...
Aklı buna hazırlamak gerekiyor.
O/Huve ile bağlantılı olarak şunu soralım:
Peki Vahiy nedir?
Vahiy,hakikatin insanlara,insani bir söz ile bildirilmesidir.
Vahiy,karanlıktaki ve bilinemez deki hakikatin ortaya
çıkması,insanlığa aktarılmasıdır.
Fakat,bu aktarım ne kadar mükemmel olursa olsun
İlahi Kelam'ın tüm zenginliğini yansıtamaz.
Kur'an da zaten böyle söyler...

Ku'an-ı Kerim Kehf suresi 109 ayet:
''De ki: "Rabbimin kelimeleri için deniz mürekkep olsa,
Rabbimin kelimeleri tükenmeden önce deniz mutlaka biter.
Bir o kadarını daha getirsek de yetmez."

Lokman suresi 27.ayet:
''Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa,
deniz de arkasında yedi deniz daha katılarak yardımcı olsa,
Allah'ın kelimeleri tükenmez. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.''

Huve/O /Sebepsiz Sebep, bilinen hakikatlerin dışında ve
hiç bir şeye benzemez olduğu için O'nu dille anlatmak
çok sınırlı ve ancak çok cüz-i bir eylem olur.
Fakat,O/huve ile ilgili vahyi veya felsefi ifadeler
karşılaştırıldığında bir paradoks ortaya çıkar.
Paradoks,Huve/O'ndaki karşıt nitelikleri dile getirdikleri
için çıkar.
Yani,daha açık ifade edersek;
O'nu ifade etmeye çalışan sözler,hem O'nu
anlatmaya,betimlemeye çalışır...
Hem de,O'na karşı çıkan bir öze sahiptirler.
Teoloji, burada duraksar ve sıkışır...
Bu paradoksu yenmek için iki metot ortaya sürer:

1-O'nun hakkında konuşmak imkansızdır der ve
negatif teoloji disiplini oluşur.
2-Tanrı'nın ne olduğunu söyleyemesek de,en azından
ne olmadığını söyleyebiliriz diyerek konuşmaya devam eder ve
pozitif teolojiyi oluşturur.
Ancak dikkat edilirse,pozitif teoloji de bir tevil ve
yandan dolaşma hareketi yapmaktan öte,negatif
teolojinin durduğu çizgiyi geçemez.
Her iki ekolde...
O/Huve hakkındaki çaresizliğini,
ancak beyan edebiliyorlar.

Monoteizm..Tek Tanrıcılık...Tevhid.
Monoteizm de de bir düalite vardır.
Bu düalite şudur:
1-Ama...Gayb...Alemlerden beri/müstağni
olan Sır Tanrı kavramı.

2-Kendini Kelam/vahiy ile açığa vuran ve alemlere
müdahale eden Tanrı.

Bunu biraz daha açarsak;
Vahyin kaynağı ve tek aracı olan Tanrı sözü,
Tanrının zatı/mahiyeti ile zıtlık içerisindedir.
Kelamda iki hakikat vardır:
Konuşan Tanrı/Gizli Tanrı düalitesi.
''Bir Var Olan'' olarak düşünülen Tanrı
ne kadar övülüp,yüceltilirse yüceltilsin
aşkınlığını kaybeder.
''Zat''ı kısıtlanmış,varlık alanına hapsedilmiş olur.
Varlık vardır ve çeşitlidir,çoğuldur.
Yokluk ise saftır,Tek'tir ve Bir'dir ve Sonsuz'dur.
Varlık yokluğa ancak karışabilir.
Yokluk ise varlığı hem var eden,
hem de yok edendir.
Yokluk,İçinde henüz olmamış ve olacak olan
herşeyi barındıran bir sonsuz imkanlar
potansiyelidir.
Varlığın kaynağı yokluktur.
Alfa ve Omega ,Amada...yokluktadır.
O, Alemlerden müstağnidir denmiştir.

Aristoteles'in''Bir Olan en Tümel'' ve,
Heidegger'in ''Tanımlanamaz Şey'' dediği
O'nda tanrısallıktan hiç bir şeyin bulunduğu
söylenemez.
Yani...Netice olarak,
Şöyle bir fikir beliriyor kafamızda:
Karşımızda zamanın-mekanın -aklın ve hayalin
ötesinde bir ''Şey'' var.
İsim bile veremiyoruz...
.Huve diyoruz,Hu diyoruz,
Bi ismi de Allah cc.olan diyoruz.
Ancak,bir şey de var ki;
O, sabittir.
Artmaz, eksilmez …sabit.
O/Huve,hiçbir şey yok iken;sadece kendinde iken…
nasıl idi ise;
el an/hala da öyledir.
Görelilikten münezzehtir yani.
Akıl ise tam tersidir.
Akıl,yere-zamana ve mekana göre değişir.
Görelilik vardır yani.
Bu,bir bakımdan büyük bir handikap yaratıyorsa da...
Bir bakımdan da büyük bir potansiyel ve umut taşıyor.
Çünkü,gittikçe gelişen bir akıl var.
Nereye kadar gelişeceği ise hayal gücüne bağlıdır.
Bu gün için ''akıl almaz'' denilen şey,
bu günkü zamana ve mekana göre söylenmiştir.
Geleceği bağlamaz bu.
Kimbilir...belki de...
Aklın varacağı en son tekamül noktası,
Huve/O'nu anlayabilmektir.
O'nu kavramak asla ve kat-a mümkün olamayacak,
görmek te öyle...
Fakat,anlayabilmek,
belki mümkün olabilecektir.
Son cümlelerimiz şu olsun:
O/Huve…özünden çok çok az bir yansıtma ile
Bu kadar akıl almayacak devasa evren içre evrenler
Ve boyutlar yaratırken;
İnsan merak etmeden duramıyor…
Ya…acaba…..
Yansıtmadığı sonsuz özünde….Yansımamış Öz’de,
Neler gizliyor acaba?
Değil mi?
Sağlıcakla kalınız.
Tesheba.
 

can-dan

Kayıtlı Üye
Katılım
12 May 2010
Mesajlar
310
Tepkime puanı
66
Konum
İZMİR
Allahım bizleri o gizliliğe erebilenlerden eylesin inşaAllah sevgili tesheba...
 

tesheba

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Haz 2011
Mesajlar
58
Tepkime puanı
59
Sn.Can-dan,
Güzel temenninize Amin diyoruz.
Hepimiz bir ögrenciyiz ve dersimize çalışıyoruz aslında.
Ama Celal sınıfında...ama Cemal sınıfında.
Neticede Öz Bir...Kaynak Bir.

Bu,isteyerek veya istemeyerek...farkında olarak veya
farkındasızca yaptığımız bir yolculuktur.
Dünya ise bu yolculukta bir durak.
Birkaç onyıl sürecek şekilde verilmiş bir çay molası.
Dünya...ah Dünya....
Kiminin serabı,kiminin ise tek gerçeği olan Dünya.
Ruhun asli kaynağından çıkıp,tekrar asli kaynağına
dönecek şekilde çizerek yol aldığı milyarlarca yıl
süren bir yörüngedir bu yolculuk.
Ta ki...Elestte verilmiş sözü hatırlaması için.
Asli kimligine kavuşması için...
Bir dağın tepesine düşen bir damlanın buharlaştığı
Okyanusa kavuşma macerasıdır bu.
Ancak o zaman...
kavuştuğu zaman derin bir sükut ve huzur gelecek,
Acılar bitecek ve,
tüm sorular cevaplanmış olacaktır.
Sağlıcakla kalınız.
 
Üst