Şimdi yine birilerinin düğmesine basacağım ama İslam inancı ile Taoizm bana çok yakın geldi,Muhammed peygamberin Allah ismiyle işaret ettiği,Laozinin de Tao adını verdiği kavramın aynı gerçekliğe tekabül ettiğini düşünüyorum,özellikle Allahın Kuranda İhlas suresinde kendisini tarifiyle Laozinin Taoyu tarifi arasında ben hiç bir fark göremedim,,bu konuyla ilgili bir kaç alıntıyı sizlerle paylaşmak istiyorum:;,Çince bir terim olan
Tao veya
Dao;
Taoizm'in ana ve temel kavramıdır.
Türkçe "Yol" veya "Yön" anlamı içermektedir. Derleyicisi Lao Tzu "adını bilmediğim için ona Tao diyorum" diyerek açıklamıştır. Çin, Kore, Japonya gibi çoğu dogu halklarının düşünce kök ve temelini oluşturan düşünüş biçimidir Tao. Üstadlığı üstadlığa götüren bilgi veya üstadlığın üstadlığı olarakta açıklanmaktadır bazı kaynaklarda... "Varlık var mıdır?" sorusuna "Yoktur" diyen düşüncelerden biridir. Olaylar, dış görüşlerden başka bir şey değildir; her şey görecelidir, aldatıcı dünya varlıktan yoksundur görüşlerini savunur.(2010-11 eğitim öğretim yılı kitabı =>....Lao Tse'nun(lao tuzu)kurduğu bir öğretidir."Taoculuk"gerçeğin tüm çeşitliliğine karşılık bir "Tao" olduğunu ve bunun görüntüsünün,maddesinin,biçiminin ve adının olmadığını savunur.Tao'ya göre aldatıcı dünya varlıktan yoksundur.Ona göre tek gerçek Tao'dur.Tao,evrenin düzenidir.Tao,ezeli ve ebedidir.Kişi,tao'ya uyumlu hareket ettiği zaman Tao,söz konusu varlığın karekteri ya da erdemi olur.Taoizme göre,Tao'ya aykırı hareket etmemek gerekir. insan kendi kendisini tanıyınca Tao ve evren ruhu ile birleşir.Görünüşlerdeki bütün çelişkiler Taoda ortadan kalkar.Gözlem ve düşünce ile Tao bilinemez.Bu birleşme mistik bir tecrübe ile olabilir.Tao ile birleşen insan aldatıcı dünyadan uzaklaşarak ölümsüzlüğe ulaşır... Taoizmin kurucusu
Laozi
'ya göre nesnelere ve kavramlara verdiğimiz anlamlar arzuları ve amaçları doğururlar. İyi ve kötü, alçak ve yüksek, aydınlık ve karanlık gibi. Bu anlamlardan kopmamız arzu ve amaçlarımızdan ayrılmamız sonucu eylemsizliğe varırız. Eylemsizlik bir kere kavrandığında uyumlu yaşama geçiş kapısı açılır. Geçmişin pişmanlıkları ve gelecek kaygısı ve planları gibi gerçek yaşamdan koparan etkiler aynı zamanda insan yaşamında bir tür dengesizlik hali yaratır. Uyumlu yaşam ve doğal akış insanın içinde bulunduğu an ile bütünleşerek yaşamasını sağlar. Bu uyuma yolu izlemek denir. Yol anlamına gelen tao kelimesiyle kastedilen budur...Vikipediadan Alıntıdır,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Lao Tzu, kimi kaynaklarda adı Lao Tsu, Lao Tse, Laotze veya Laozi olarak da geçer. Lao Tzu, Çince “yaşlı bilge” anlamına gelir. Asıl adı Li Tan (Lao-Tan)’dır. Lao Tzu, Taoizmin kurucusu kabul edilen, önemli bir Çin filozofudur. Lao Tzu'nun ne zaman yaşadığı konusunda kesin bir tarih yoktur, ancak onunla ilgili ilk bil­gileri Çin tarihçisi Sseu-ma-Ts'ien'in M.Ö. 100 yıllarında yazdığı meşhur Şe-ki adlı eserinden öğrenmekteyiz. Sseu-ma-Ts'ien'in verdiği bilgi, daha çok kendi döneminde Lao Tzu ile ilgili yaygın olarak aktarılan yarı mitik hayat hikâyesidir.[1]Buna göre Lao Tzu, Çin’in Honan eyaletinde doğmuştu. Kendisi, Çin tarihinde en uzun ömürlü Hanedan olarak bilinen Çu (Cheou) hanedanı (M.Ö. 1028- M.S. 256) döne­minde saray arşivcisi olarak görev yapmıştır. Hanedanlığın çökmekte olduğunu görmesi üzerine görevinden istifa ederek Çin’i terk eder ve Batı'ya doğru yönelir. Batı’ya seyahat, İslâm düşünce geleneğinde de sembolik olarak ele alınmıştır. Buna göre “Batı”, ruhun yeniden kendisini bulmak için gittiği bir sürgün yeridir.Hien-Kou sınır kapısından geçmek isteyince, geçidin bekçisinin, felsefesini kağıda dökmesini istemesi üzerine, Lao Tzu, 5000 kelimeden fazla olan, Tao ve Te'ye dair düşüncelerini içeren bir eser kaleme alır. Daha sonra geçitten geçer ve bundan sonra başına gelenler hakkında hiç kimsenin bilgisi yoktur. Sseu-ma-Ts'ien, Lao Tzu hakkındaki hikayesini şu şekilde bitirir: "Hiç kimse, bütün bunların doğru veya yanlış olduğunu söyleyemez. Çünkü Lao Tzu gizli bir bilge idi."Günümüzde Lao Tzu’ya atfedilen Tao Te Ching adlı eser­in ortaya çıkışı, M.Ö. 650-350 yılları arasında, sözlü olarak nakledilen öğretinin zaman içinde yazıya aktarılmasıyla olmuştur. Eserle ilgili olarak yapılan araştırmalar, eserin birden fazla yazarının bulunduğunu ortaya koymuştur. Metnin içindeki tekrarlar, özlü deyişler, farklı dönemlere ait deyiş şekilleri, metne zaman içinde ilaveler ve düzeltmeler yapıldığını göstermektedir. Günümüzde genellikle Tao Te Ching’in onun tek eseri olduğuna inanılır, ancak pek bilinmemesine rağmen aydınlanma ve üstadlık konulu sözlü öğretilerinin toplandığı Hua Hu King adlı eseri de büyük bir öneme sahiptir.“Tao”, gerek klasik Çince'deki, gerekse günümüz Çince'sindeki anlamıyla yol, yön­tem, yol göstermek, yönet­mek, yönlendirmek anlamlarına karşılık gelir. “Tao”, aynı zamanda söz, anlam, söylemek ve anlatmak demektir...Konfüçyüs, bu sözcüğü, kutsal bil­diği "yol-yordam-ahlak" anlamında kullanır: Ge­leneklere sadakat, hükümdara hizmet, büyükleri­ne hürmet, küçüklerine şefkat demektir Tao. Oysa Lao Tzu bu ahlakçı-gelenekçi Yol'u, çürümenin, asıl YOL'u yitirmenin be­lirtisi sayar:"nerede yitirilmişse YOLorada ahlak ve görev vardırnerede yetenek ve bilgi varsaorada büyük yalanlar vardırbir ailede kalmamışsa uyumorada küçüklere şefkatbüyüklere hürmet vardırbir devlette bozulmuşsa düzenorada dürüst devlet adamları vardır..."[2]Öte yandan Tao'yu "Söz" ya da "Anlam" diye okumak da Lao Tzu’nun TAO'su ile geleneksel Tao ara­sındaki sınırları belirler:"söyleyebildiğin SÖZ asıl SÖZ değil ad verebildiğin ad asıl ad değil..."[3] “asıl SÖZ adsızdır ve şekilsiz şekiller başlayınca başlar adlar da adlarla da erişilir varlığa ama kendi sınırınca..."[4] "sen istersen dünyanın anası debilmiyorum adınıSÖZ diyorum ona..."[5] TAO’nun anlat­mak istediğini dile getirmek, sonsuzu, sınırsızı anlatmak olanaksızdır. Onu adlandırdık mı, onun sonsuzluğunu yitiririz. Sözle ifade edemedi­ğin, ancak sezgi ile duyumsadığın TAO her şeyin özü, kaynağı ise, adlandırıp sınırlandırdığın TAO da bin bir türün, tanıdığın tüm varlıkların anasıdır.Peki ama, asıl SÖZ söylenemeyen sözse, asıl YOL gösterilemeyen yolsa, nasıl anlayacağım ben o SÖZ'ü, nasıl bulacağım o YOL'u? Bunu şu şekilde ifade eder Lao Tzu:“Tao'nun gerçekleşmesini sağlayacak hiçbir yöntem yoktur. Herhangi bir yöntemin yegâne yöntem olduğunu düşünmek ikilik yaratmaktır ki,Bu, latîf hakikatin anlaşılmasını geciktirir.Olgun kişi katı, dayatma yöntemlerin verimsizliğini kavrar.Bunu hatırlayarak,Tavrını her zaman için kalıplaşmamış hâlde tutar; Bu nedenle de Mükemmel Yol'u takip etmekte her zaman özgürdür. O, üstadlarının öğretileri üzerinde çalışır. İkilemle ilgili tüm kavramları çözümler. Başkalarına hizmet etmek için elinden geleni yapar. İç temizliğini yerine getirirVe hocasını bu gereksiz engellerle rahatsız etmez; Bunun içindir kiHocasının ilâhî gücü ile manevî rabıtayı muhafaza eder. Anlayışı karşısındaki tüm engelleri bertaraf ederek Mutlak samimiyetini daima muhafaza eder. Kâinatın duyarlılığını andıran alçakgönüllülüğü, Azmi ve uyum yeteneği Onu ilâhî ışıkla doldurur.”[6]TAO, üzerinden gelinip geçilecek yoldur - Tao Te Ching'de bun­dan "insanın YOL'u" diye söz edilir; ama aynı zamanda da hakikatin ta kendisidir - ki buna da Tao Te Ching "Göğün YOL'u" der: "O", herşeyin kaynağı olan “HİÇLİK”tir.Çin felsefesinde Hiçlik, her türlü olasılığı içeren ayırımsız Birlik'in, bir başka deyişle "Wu Ji" - "Hiç Kaynak", Kaos’un kaynağıdır. Bu ayrımsız Birlik ise ikili nesnel dünyanın, karşıtlıklar dünyasının kaynağıdır.[7] Bu nesnel karşıtlıklar “Yin” ve “Yang” kavramlarına karşılık gelir. “Yin”, doğadaki dişil unsurdur: O, Toprak Ana'dır, koruyandır, gölgedir, köktür, enerjidir. “Yang” ise eril unsurdur: Güneştir, etkileyen ve yayılandır, ışıktır, dal ve yapraktır, kuvvet ve ha­rekettir. Bu ikisi hiçbir zaman tek başına değil­dir, birlikte varlolurlar. Bir madalyonun iki yüzü gibidirler. Ve yabancı değildirler birbirlerine: Birinin içinde ötekinden, erkekte kadından, kadında erkek­ten, ışıkta gölgeden, toprakta güneşten birşey vardır her zaman.[8]TAO'dan sonra ikinci önemli kavramsa, onun başka bir düzeyde türevi olan "TE"dir: TAO, ete kemiğe bürünür, insanda TE diye, CAN diye, ERDEM diye görünür. Lao Tzu için ERDEM'in "ahlaklı insan olmak" demek olmadığını daha önce belirtmiştik zaten. ERDEM, TAO'dan kaynaklanan enerji ve kuvvettir. Yalnız insanda değil, "bin bir türde", her canlıda, her varlıkta var olan, onların tüm doğa ile uyumundan gelen yaşam gücüdür. Eski Çinli yorumculara göre hava-nefes-yaşam soluğu demek olan "Qi" hecesiyle de (okunuşu "çî") eşanlamlıdır.ERDEM insan davranışına "Wu wei" olarak yan­sır: "Edimsizlik" diye çevrilebir. "Wu", olumsuzluk hecesi - çoğu yerde varolmanın ya da sahip olmanın tersi anlamında "yok" diye çevrilir. "Wu wei", Batı kül­türlerinde yanlış olarak, "eylemsizlik", "dünyadan el etek çekmek" gibi algılanır. Oysa "Wu"daki "yok", TAO'daki herşeye kaynak olan "Hiçlik"e benzer. "Wu wei", eylemsizlik, her tür­lü eylemden uzak durmak demek değildir. Edimsizlik, ya­şamın akışına aykırı olan eylemlere girişmemektir. "Edimsiz" kişi yaşamdan uzak değildir; tam tersine, yaşamın tam göbeğindedir o. O dünyevi olanı hor görmez. Yaşamın akışına bırakır kendi­ni: Çalışır, yaratır, hizmet eder insanlara. Ve ge­rekli olduğu zaman ve yerde de öfkesiz, acelesiz, sabırla yener yaşama ters olanı - güçsüz suyun güçlü taşı yendiği gibi. "O benimdir" demeden - "ben, benim" demeden:"kutlu kişi edimsizlikte kalırsözsüz öğretiye uyardünyadaki bin bir türü hor görmezyaratır benim demezyaptığına bel bağlamazyarar verir orada kalmaz ve orada kalmayınca yüz çevirmezler ondan"[9] Lao Tzu’nun TAO’sunu, erdemli kişisini anlamak elbette ki zordur, öğretisini anlamak değil, özümsemek, yaşamak gerekir. Lao Tzu'nun kolay anlaşılmayan, ezoterik[10] nitelikteki öğretisi, elbette ki Konfüçyüs'ün halk merkezli dini, ahlaki, sosyal ve politik öğretisi gibi geniş kitlelere hitap etmez; o, bireyin kendisnden daha çok adanmışlık ister. Lao Tzu, insanı "bilge" kategorisine çıkarmayı hedefler. Konfüçyüs'ün yönetici-politikacı karakterdeki "üstün insan"ı ile Lao Tzu'nun "üstün birey"i arasındaki en önemli fark budur bence:"Gerçek bir üstad aydınlanmanın gâye değil,Mana olduğunu anlar.Amacının erdem olduğunu anlayıpOna ulaşmak içinUzun ve çoğu zaman zahmetli olan eğitimi kabul eder. Bir lider olmayı düşünmez amaÜzerine düşen her türlü sorumluluğu sessizce omuzlar. Başarılarına bağlanmaz, hiçbir şeye bütünüyle güvenmez Ve kendisine gelen bireylerle birlikte tüm dünyaya yol gösterir...
Alıntı