Maya Kehaneti: 2012′de Neler Olacak?

Zeyna

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
330
Tepkime puanı
60
Konum
İstanbul
İş
yönetici
Maya Kehaneti: 2012′de Neler Olacak?
Dünya belirgin bir değişim yaşıyor. Belki Maya’ların 21 Aralık 2012 fenomeni ile de ilişkilendirilebilecek bu oluşumlar şuan bilmediğimiz veya farkında olmadığımız bir olay için zemin hazırlıyor olabilir. Artık biz insanlarda sık sık değişen, alışık olmadığımız hava koşullarına, sellere, ani bastıran şiddetli soğuklara karşı, neler oluyor? Hiç böyle olmamıştı gibi söylemlerle tepkiler vermeye başladık.



Gerçektende neler oluyor dünya’mıza?


Neler olabileceğine bakmadan önce gelin degişimi düşündüren olaylara bakalım.


1- MAYA KEHANETİ

Bu konuyu yazarken amacımız insanları korkutmak ve karamsarlığa sürüklemek değil, şuan pekçok bilim adamının kafasını meşgul eden bir konuyla ilgili sizlerinde haberdar olmanızı sağlamaktır. Felaket tellallığından öte, eğer bir felaket gerçekleşecekse, buna hazırlıklı olmak amaçtır. Çünkü, medeniyetimizi devam ettirmek her türlü amacın üzerindedir. Bireysel düşünmeyi bir kenara bırakıp, toplum olarak ortak değerlerimizi ön plana taşımalıyız. Bu illa bir felaket olacak diye değil, yaşam kalitemizi arttırmak ve gerçekten “torunlarımıza” yaşanabilir bir medeniyet bırakmak içinde gerekli.
Bu noktadan hareketle neden 2012 sorusunun cevabını ele alalım.Aslında tam olarak 21 Aralık 2012 (veya bazılarına göre 22 Aralık) tarihi ve sonrası olarak ifade edilen fenomenin çıkış noktası eski bir Güney Amerika medeniyeti olan Maya’ların kullandığı takvim sistemidir. Özellikle 1990′lardan sonra gelişim gösteren bu konu hakkında en ciddi araştırmalardan birini Amerikalı araştırmacı John Major Jenkins yapmış ve bunu 1997 yılında yayınladığı “Maya Cosmogenesis 2012″ isimli kitapta ortaya koymuştu. Şimdi ayrıntılarıyla inceleyelim.
1- Maya Takvimi
Mayalar şaşırtıcı bir astronomi bilgisine sahip bir medeniyetti. Sadece Güneş, Ay ve Mars gibi bugün amatör gözlemcilerin dahi gözlemleyebildiği yakın cisimlerle değil, neredeyse bütün uzak yıldızları, yıldız gruplarını ve bunların hareketlerini gözlemlemişlerdi. Hatta bu gözlemleri sayesinde bir yılı bizim bugün süper bilgisayarlarla hesapladığımız süreden milyonda bir hata payı ile hesaplamışlardı. Zamanı ölçmede hassas hesaplara ulaşmak için döngülerden ve iki ayrı takvimden yararlanmışlardı. Bunların ilki, “kutsal takvim” olarak bilinen ve 20’şer günlük 13 aydan oluşan “Tzolkin” (Gün Sayımı) denen döngüdür. Bu döngü, 13 rakam ve 20 ismin oluşturduğu kombinasyonları içerir ve 260 günlük sürecin bitiş günü “13 Ahau”dur. “Haab” adını taşıyan bir ikinci takvim, bugün bizim kullandığımız güneş takviminin çok benzeridir ve yine 20’şer günlük 18 aydan oluşur. “Uinal” olarak adlandırılan bu 20 günlük ayların toplamı 360 gün yapar ve Maya zaman ölçümünde buna “tun” adı verilir. Normal güneş yılı için gerekli olan 5 artık gün, 5 tanrının adıyla “tun”a eklenir (aynı Mısır ve Sümer’de olduğu gibi!) Her iki döngünün gün sayıları ancak 52 güneş yılı sonra eşitlenir. Tzolkin ile Haab’ın bitişleri aynı güne denk gelir yani, Tzolkin’e göre 13 Ahau gününde, Haab da sona ermiştir. Ve diğer döngüleri şu şekildedir:
GÜN SAYISI İSMİ
1 Kin
20 Uinal
360 Tun
7200 Katun
144000 Baktun
İşte Mayaların efsanevi “Long Count” yani “Uzun Sayım” dedikleri süreç, 13 Baktun’a eşittir (1.872.000 gün = 5125,36 güneş yılı) Maya tarihinde “başlangıcı” olarak belirlenmiş noktayı bilmezsek, yukarıdaki hesabı yapamayız. Bizim takvim sistemimize göre bu an, İsa’nın doğduğu varsayılan yıldır. Gregoryen takvimimizde biz bu yılı “0” olarak kabul eder ve öncesini, sonrasını buna göre hesaplarız. Mayalarda da bu tarihin başlangıcı 0.0.0.0.0 günü olmalıdır; yani herşeyin başlangıç noktası Arkeolojik bulgular ve Karbon-14 yöntemi yardımıyla yapım tarihi bizim takvimimize göre büyük bir kesinlikle belirlenen birkaç tapınakta (İzapa, Chichen Itza ve Monte Alban’da) Maya rahiplerinin, yapılış tarihini belgeleyen Uzun Sayım tarihleri de bulunmuş ve yanılma payıyla birlikte Milattan Önce 11 Ağustos 3114 tarihi 0.0.0.0.0 noktası olarak tespit eidlmiştir. Ve buna göre 13.0.0.0.0 tarihi 21 Aralık 2012 gününe denk gelmektedir.


ÖRNEK


“11 . 2 . 5 . 1 . 4 ”
“11 baktun, 2 katun, 5 tun, 1 uinal ve 4 kin”
——————————————————————————–
11 x 144.000 + 2 x 7200 + 5 x 360 + 1 x 20 + 4 = 1600224
——————————————————————————–
1 Güneş yılı = 365,242
1600224 / 365,242 = 4381,27
——————————————————————————–
“11 . 2 . 5 . 1 . 4 ”
4381,27 YIL EDİYOR.
——————————————————————————–


2- O günün özelliği nedir?



2- O günün özelliği nedir?


Maya takviminin 21 Aralık 2012′de bitmesinde ne var diye soruyor olabilirsiniz. Aslında bu tarih tespit edildikten sonra araştırmacılarında kafasına takılan soru buydu. Ve ilk akla gelende, astronomide bu kadar ileri bir toplumun bu tarihide bir astronomik oluşumla ilişkilendirmiş olma olasılığıydı. Bu yönde yapılan araştırmalar bu fikrin doğru olduğunu ortaya koydu.
Bilindiği gibi 21 Aralık tarihi yılın en kısa günüdür. John Major Jenkins, 21 Aralık 2012’de gökyüzünde oluşan astronomik konumların, oldukça sıradışı birleşmelere işaret ediyor. Bunların en önemlisi, gezegenlerin ve Ay’ın üzerinde hareket ettiği, “Ekliptik” olarak adlandırdığımız “tutulum çemberi”nin, tam 21 Aralık günü Samanyolu’nun dünyadan görülen ekvatoral çizgisiyle kesişmesi. Bu kesişmenin, modern astronomik ölçümlere göre “galaksimizin merkezi” olduğu belirlenen noktada (süper karadeliklerden biri olduğu düşünülüyor.) gerçekleşmesi, bu tarihi daha da ilginç kılıyor. Ama daha ilginci, 21 Aralık günü Güneş’in de tam “gündönümü” sırasında bu noktayla aynı hizaya gelmesi. Astronomik deyişle “Gündönümü Güneşi”, Ekliptik ile Samanyolu kuşağının “galaksi merkezi” olduğu belirlenen noktayla aynı hizada kesiştiği koordinata yerleşiyor. Bu birleşim, Mayalara göre, “Güneşler” olarak adlandırdıkları devrelerin beşincisinin noktalandığı anı belirlemekte.Maya kozmogonisine göre, dünyanın geçmişi, 13 Baktun’luk (aşağı yukarı 5125 yıl) devrelerden oluşur ve bunların her birinin bitimi, dünya için radikal değişimler ve büyük yenilikler içerir. İçinde bulunduğumuz devre, Mayalara göre beşinci ve son devredir ve 13.0.0.0.0 tarihinde son bulacaktır. Bizim takvimimize göre sözü edilen bu tarih, 21 Aralık 2012’ye denk gelmektedir.

Mayaların bugüne ilişkin öngörüleri,efsaneleri veya kehanetleri ise gerçekten çarpıcı. Buna geçmeden önce bir bilgiyi daha vermek gerekli. İçinde bulunduğumuz galaksi milyonlarca yıldıza sahip olmasına rağmen, galaksimizin merkezi olarak gösterilen nokta yıldız miktarının gayet seyrek olduğu bir nokta. Yaklaşık 25,800 yılda toplam 4 kere (dünyanın presession süresi) galaksi merkezimizle,

1- ” A door into the heart of space and time will open” , Zamanın ve uzayın kalbindeki kapı açılacak

2- ” The cosmos will be reborn or recreated ” , Evren yeniden doğacak, yeniden yaratılacak

3- ” We will reach the Zero Point of the process – a moment of collective spiritual birth ” , Döngünün sıfır noktasına erişeceğiz, toplu ruhsal doğuş anı

4- “…our basic orientations will be inverted. On the level of human civilization, our basic assumptions and foundation values will be exposed, and we will have the opportunity to embrace values long since driven under the surface of our collective consciousness”

Bizim basit doğamız ters yüz olacak.


Aslında tek önemli tarih 21 Aralık değil 2012 yılı için. Mayaların astronomi birikimlerinde , Boğa takımyıldızındaki Pleiades grubunun ayrı bir önemi var. G Bu yıldız grubunun gökyüzünün tepe noktasından (“Zenith” noktası) geçişi, Mayalar için önemli bir olaydı ve genellikle Tzolkin ile Haab’ın son günlerinin çakıştığı 52 yıllık dönemin sonunda yaşandığı için de fazlasıyla önemsenirdi. Monte Alban’dan İzapa’ya dek birçok kentte, gökyüzünün tepe noktasını gözlemlemek için hizalanmış şaftlara sahip yapılar bulunmuştur. Bu gözlem noktalarında başını yukarı kaldırıp belli bir anda daracık şafttan gökyüzüne bakan gözlemci, yalnızca Zenith noktasını görürdü. Meksika’nın güneyinde, İzapa’nın bulunduğu paralel üzerinde Güneş – Pleiades buluşması, presesyon etkisinden bağımsız olarak her yıl, ilkbahar ekinoksundan 61 gün sonra gerçekleşir. Günümüzde bu tarih, Güneş’in Boğa Burcu’na girdiği 20 Mayıs tarihine denk gelmektedir. Bu buluşma Zenith’te gerçekleşirse? Mayıs 2000′deki gezegen dizilimini hatırlayacaksınız. Ama ondan çok daha önemli birşeyi çoğunluğumuz bilmiyoruz Mayalarca önemli olduğu yeterince vurgulanan gün, Güneş – Pleiades – Zenith buluşmasıdır ve bu astronomik olayın gerçekleşme tarihi de 20 Mayıs 2000’dir. Mayalar, 13 Baktun’un hemen öncesine denk gelen bu astronomik buluşmayı, bir sürecin başlangıcını işaretlemek için kullanmışlardı Ünlü Kukulkan piramidinin tepesinde, doğrudan Zenith’e yöneltilmiş, çıngıraklı yılan kuyruğu biçiminde bir sütun yer alır. Çıngıraklı yılanın kuyruğundaki “çıngırak” işaretleri, Maya kültüründe Pleiades’in simgesidir. Çıngırağın biraz aşağısında, “Ahau yüzü” olarak adlandırılan bir kabartma vardır ve bu da, Güneş’i simgelemektedir. Bir bütün olarak Kukulkan piramidinin tepesindeki şekil, Güneş – Pleiades – Zenith buluşmasına işaret etmektedir yani.

HIzlanışı Hisedebiliyor musunuz?



HIZLANIŞI HİSSEDİYOR MUSUNUZ?

Çağların değişimi başladı…
Kadim kehanetler bunu daha önceden bildirmişti. Yerli gelenekler onurlandırdılar. Dünya içinde gerçekleşen değişimler, uyuma düzenlerinizi, ilişkilerinizi, bağışıklık sisteminizi düzenleme yetinizi ve zamanı algılayışınızı etkilemekte. 2000 sene önce belirtilmiş, bizi bedenimizde olağanüstü değişimleri kabullenmeye hazırlayan bir inisiyasyon yaşıyoruz. Bu değişim şu anda gerçekleşmekte.

Dünyanın rezonansı (Schumann Resonance) binlerce yıldır 7.4 Hz.’di. 1980li yıllardan beri 12Hz’e ulaştı. Bu, bugün yaşadığımız 24 saatin eski zamanda 16 saate eşit olduğunu göstermektedir. Zaman hızlanıyor.


Kutup Değişimi

Bir grup astrofizik ve jeofizik uzmanının, bilgisayar uzmanlarıyla
beraber yürüttükleri araştırma sonucu sıradışı bir olayın 2012′de
başımıza gelme olasılığı olduğunu ortaya koymuş.
Bahsi geçen konu hakkında bilgisi olmayanlar için izah edersem…
Bildiğiniz gibi Güneş’in ortalama 11 yıllık periyodlarda (ve son
zamanlarda yapılan araştırmalarda 180 yıl civarında ikinci bir döngü
daha var) aktivitesi zirveye çıkıyor. Kuvvetli patlamalar ve güneş
lekeleri bu dönemde en yoğun zamanında oluyor. Son zirve dönemi 2000-
2001 yıllarındaydı. Ancak bu dönemden bu yana düşüşe geçmesi gereken
aktivite tam aksine az miktarda bir düşüşten sonra yatay bir düzey
tutturmuş durumda. Yani bir sonraki zirve döneminin çok daha şiddetli
olabileceğine dair bir işaret olabilir.
Bir sonraki zirve noktası ise 2012 yılına denk düşüyor. Yukarıda
bahsettiğim araştırmanın da kilit noktası burası. Eğer bilgisayar
ortamında yapılan teorik modellerin sonuçları doğruysa 2012 yılı
civarında bizi bir Manyetik Kutup kayması bekliyor.
Bu olay ortalama 200,000 yılda bir gerçekleşen, ancak bir önceki
kaymanın 780,000 yıl önce olduğu bilinen bir olay. Mıknatıslardaki
güney ile kuzey’in yer değişmesi olayı kısaca. Ancak bu bir anda
başlasa da, bir günde biten bir olay değil. Manyetik yapının tekrar
dengeye gelmesi ortalama 3000 yıl kadar sürüyor(muş).
Bu olayın nasıl olacağına dair bulgularda, + ve – kutbun, bu olay
başlamadan önce diğer yarı kürede adacıklar mantığıyla bölgeler
oluşturması ve genel manyetik güç kaybı oluşturması, olduğu tespit
edilmiş durumda. Dünya’da ise son 300 yılda genel manyetik kutup %20
oranında zayıflamış durumda. Bu Antartika ve Güney Amerika’da, yani
ozon tabakasının delik olduğu yerde %40 lara kadar çıkıyor. (yani
ozon tabakasının asıl delinme nedeni olabilir)
Fazla uzatmadan sonuçlandırırsam, bahsi geçen araştırma bu olayın
2012 yılında gerçekleşeceğini ortaya koyuyor.
Yani güneş’in aktivitesinin en güçlü olacağı zamanda bir kutup
kayması. Aynı araştırma sonucuna göre bu olay milyonlarca yıl önce
olduğu ortaya çıkıyor.
Güneş aktivitesi zirvesinde ve Manyetik kutup yer değiştirirse ne
olur?
Manyetik kayma demek, dünyanın manyetosferinin, yani manyetik
kalkanının bir süreliğine kapalı olması demek. Güneş’ten veya uzaydan
gelecek her türlü etkiye açık olacağız demek.
Güneş’ten gelen zararlı ışınlar ve kozmik ışınlar direkt dünya
yüzeyine ulaşacak. En basit sonucu milyonlarda kanser vakası.
Diğer olası sonuçlarından biri, dünyanın manyetik alanı etkin
olmayacağından meteor gibi cisimlerinde yönlerinin dünya tarafından
değiştirilemeyeceği, zam tersi çekileceği olasılığı…
Dünyanın yer çekimine etkisi tahmin edilememekle beraber, volkanlar,
depremler vs.. gibi olayların zirve yapacağı tahminlerden biri.


EĞER GERÇEKLEŞİRSE, küresel bir felaket bizi bekliyor demektir… En
kötü senaryoda Tek kurtuluş olasılığı, yüzeyin altında yaşamak veya
başka gezegene gitmek var. 3000 yıl süreyle…

Dünyanın Değişimi



DÜNYANIN DEĞİŞİMİ



Dünyanın kalp atışı kabul edilen bir elektromanyetik rezonans vardır. 1954 ten beri bilinip, ölçülen bu değer, bulucusu Alman fizikçi Schumannın adıyla anılan, Schumann Rezonansı olarak, SR simgesiyle anılır ve Dünya yüzeyi ile 55km. lik atmosfer sonrasındaki iyonosfer arasındaki bölgede ölçülmektedir.
Dünyanın bu kalp atışı, Güneşin düzenli 11 yıllık aktivasyon periyotlarına göre periyodik değişimler göstermesine rağmen, zannedilen o ki güneşin düzen dışı büyük patlamalarından doğan bir değişim geçirmektedir (Mayaların dediği gibi 2012 de kıyamet Güneşten gelecek). Bilim tarafından farkedildi ki bu rezonans, bu kalp atışı dramatik bir biçimde artmakta. Yıllar yılı 7.8 değerini koruyan ve yıllar içerisinde yükselen bu değer, bugün 12 devir/sn ye ulaşmıştır. 13 devir/sn lik değer zero point olarak anılır ve Dünyanın dönmesi bu değere ulaştığında duracak ve Dünya tersine dönmeye başlayacak. Ayrıca Dünyanın manyetik alanı da buna ters orantılı olarak azalmakta ! Son 4000 yıldaki değerler neredeyse son 4 yılda yarıya inmiş durumda !…
Ve bir magnetik tersliğin gelmekte olduğu bildiriliyor. Hatta seller, fırtınalar ve acayip hava şartları bu sebebe bağlanıyor. Ayrıca bu artıştaki hızlanma bizde, 24 saatlik bir günü, 16 saat olarak yaşanıyormuş gibi bir hissediş yaratıyor. Manyetik rezonansın 13 devir/sn. değerine varmasıyla, dönüş yönünü değiştirecek olan Dünyanın, çok uzun yıllar önce de dönüş yönünü değiştirip bugünkü yönünde dönmeye başladığı bildiriliyor. Bu değişim ile Dünya tersine dönmeye başlayıp, Güneşin batıdan doğacağı söyleniyor.
Burada bir saplama yapalım 1959 yılına dönelim ve Bedri Ruhselmana gösterilen vizyonda da söylendiği gibiDünya ekseninin yönünün değişmesi Ayrıca,
Büyük Mutasavvıf Muhiddin-i Arabî ile İnsan-ı Kamîl kitabının yazarı Abdülkerim Ceylî kıyamet anlatımlarında benzer ifadelerle; Kıyametin bir başka alâmeti dahi; Güneşin battığı yerden doğmasıdır Bundan sonra tövbe kapısı kapanır ! Daha önce iman etmemişse, artık bundan sonraki imanı nefse fayda vermez!.. demişlerdir.
Ve bir başka spiritüel mesajda şu ifadeler bulunmaktadır;
Yaşanması mutlak olan bu devreye ermenize az bir zaman kaldığı ve ufkun batıdan gelişini mutlulukla karşılamaya hazırlandığınız bu günlerde; yani yakın olan bu ışık günlerinin arifesinde, insan milletinin hazır olmaya ihtiyacı vardır.
Aslında herşey bir vibrasyon yayma olayı olduğundan, en ince ve yüksek frekanslara doğru gelişen yeniçağ yapısı, kaba, düşük frekanslardan rahatsız eden etkiler almaktadır artık. Ancak, yüksek anlamlı değerlere, frekanslara daha fazla açılındığı için, çevreden gelen ses, renk, koku, manyetik alan frekanslarını daha fark edici, gönül frekanslarına, insan duygularına daha duyarlı, daha yüksek tatminleri arzulayan ve eski kaba tatminlerden artık zevk almayan yeni şuur insanı ortaya çıkmaktadır.
İnsanın titreşimsel olarak farklılaşırken, devamlı bir etkileşim içinde olduğu yeryüzü de titreşimsel olarak değişmekte ve manyetik alanı yeni insana, yeni yüksek frekans yaşamına uyumlanmaktadır. Ve yüksek insanın yeni dünyası ortaya çıkmaktadır. Yeni dünyada artık yer almayacak olan ve bunun insandaki karşılığı endişe, korku olan düşük, alçak frekans tır. İşte bu oluş döneminde üzerinde en çok çalışılması gereken de, korku ve endişeye odaklı yaşanmamasıdır
konuyla ilgili çalışan
Yıllardır bu konuyla ilgili çalışan


MOTHER SHIPTON (15. YY.DA YAŞAMIŞ ÜNLÜ İNGİLİZ KADIN KAHİN)

Mother Shipton (Şipton Ana)diyorki:
“Uçaklardan, denizaltılardan, uydu haberleşmesinden, AIDS ten ve 20. Yüzyıldaki kadın-erkek davranışlarına kadar herşeyden bahsettikten sonra,
..Ve insanlığa düşünme zamanı verilecek (20. yüzyıla kadar)
*Sonraki yüzyıl (21.yy.) yaklaşmadan işaretler görülmeyecek;(2007-2010 arası dönem yaklaşmadan alametler görülmeyecek deniliyor 2007-2010 arası volkanik patlamalar ve Büyük depremler) dünyanın alt üst olduğu zamanın geleceği hakkında
(ABD_İNGİLTERE_İSRAİL’in depremle yere batacakları hususu ) İnsan korkuyla titreyecek, o yüzyılda (21.yy.) yaşadığı için.
Yedi gün, yedi gece için, insan korkunç bir görüntü seyrediyor!
İnişler, çıkışlar aklın ötesinde, dağlar kükremeye başlayacak, depremler kentleri yutuyor, karalarda tufan, sel suları karalara saldırıyor. İnsanoğlu, çamur ve batağa gömülüyor. Okyanuslar, kıyıdan yükselecek, eski kıtalar gidecek, yenileri dirilecek, (Atlantis ve Mu kıtaları Atlas okyanusunda ve Büyük okyanusda 2011 den itibaren yer yüzüne çıkacak Avrupa,Afrika ve Asya kıyıları tsunamı dalgaları ile yok olacak.)kızgın canavar göklerden geçecek
Ve uzak bir yerde;
Bazı insanlar, Oh ne kadar az bir grup Dünyada, çok az sayıda insan kurtuluyor. İnsan ırkı yeniden başlıyor. Ve dünyada kısa bir süre geçiyor. İnsan unutuyor ve gülüyor, kendisine dönüyor. İnsan hak ettiği kaderi elde ediyor.







Alıntı
 

Zeyna

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
330
Tepkime puanı
60
Konum
İstanbul
İş
yönetici
NASA: 2012'de ne olacak ?!






Kötü bir kehanet gibi rapor.

NASA'nın yeni ortaya çıkan raporu, ilk kez farklı bir felaketi öngörüyor ve olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nce (NASA) hazırlanan raporda, şimdiye kadar pek de düşünülmeyen, farklı bir felaketten söz ediliyor. Raporda ne küresel ısınma, ne depremler, ne süper-volkan, ne göktaşı çarpması var.
Raporda, Güneş'te meydana gelmesi beklenen büyük bir fırtınadan söz ediliyor. Bunun, Dünya'da yaratacağı etkiler ise "kötü bir kehanet" ya da bir korku filmi senaryosundan farksız...
Güneş yüzeyinde meydana gelen büyük fırtınalarla ortaya çıkan plazma toplarının Dünya'daki enerji şebekelerini çökerterek insanlığı mutlak bir çöküşe sürükleyebileceği uyarısı yapılıyor.
NASA'nın Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'yle ortaklaşa hazırladığı raporda, Güneş'te meydana gelen enerji patlamalarının bugüne kadar Dünya'daki enerji ve iletişim hatlarında görece kısa süreli ve küçük çaplı hasarlara yolaçtığı, ancak büyük çaplı bir patlamanın Dünya'nın manyetik alanına muazzam bir hasar verebileceği kaydedidildi.
Bahsi geçen patlamalardan bugüne kadar kayıtlara geçen tek örneğin 1859'da yaşanan "Carrington Olayı" olduğu belirten uzmanlar, benzer bir patlamanın Kuzey Amerika, İskandinavya, Avrupa ve Çin üzerinde on yıllarca onarılamayacak tahribata yolaçabileceğini söylüyor.
Güneş yüzeyindeki olası bir büyük patlamanın, Dünya'da saatler içerisinde tüm enerji hatlarını eriterek kullanılamaz hale getirebileceği, bunun sonucunda da altyapının çökeceği ve insanlığın Taş Devri'ne dönüş yaşayacağı öngörülüyor. NASA'nın raporunda böyle bir felaket için olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012...

Alıntı
 

Zeyna

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
330
Tepkime puanı
60
Konum
İstanbul
İş
yönetici
'12. Gezegen Marduk' kitabıyla tanınan Zecharia Sitchin, Marduk'un 2010'lu yıllarda dünyanın yakınından geçeceğini ve bu esnada yeni bir 'Nuh Tufanı'nın' daha yaşanacağını iddia ediyor.
Marduk gezegeninin yörüngesinin uzunluğu nedeniyle ancak 3 bin 600 yılda bir dünyayı ziyaret edebildiğine inanılıyor.
Sümerler tarafından 'Nibiru' olarak adlandırılan gezegenin, bugüne kadar sadece 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu sayesinde görülebildiği iddia ediliyor.
Maya takvimine göre, 2012 yılında dünyaya yakınlaşacak olan Marduk'un, tıpkı 13 bin yıl önce olduğu gibi dünyaya felaket getireceği öne sürülüyor.

'X gezegeni' adını da verebileceğimiz bu gezegenin uzun ekliptik yörüngesi her 3 bin 600 yılda onu dünyamıza yakınlaştırıyor ve dünya üzerinde felaket etkisi yaratıyor. Gezegenin en büyük felaketi ise 13 bin yıl önce gerçekleşen büyük tufandır. Buna 'Nuh Tufanı' denmesinin nedeni de İncil'de ve Sümeryazıtlarında bahsinin geçmesi. İnsanoğlu kurtuldu çünkü tufanın kahramanı bir gemi inşa etti ve Ağrı Dağı'nın zirvesine erişti. Bu bağlamda Marduk'un neden olduğu felaketin, Türkiye ile bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.

1983'TE TELESKOPLA GÖRÜLDÜ

Bu gezegen uzun ekliptik yörüngesi yüzünden teleskoplarla görülmüyor. Fakat 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu onu görmeyi başardı.

'Tevrat'ta da var'
'Kâhin'lerin kıyamet tarihi olarak 2012'yi işaret etmesinin nedenine gelince... Akla ilk gelen örnek, Mayalar'ın takvimi. Binlerce yıl önce Meksika'da Mısır piramitlerine benzer dev anıtlar inşa eden bu kavim için sanki 2013 diye bir yıl olmayacak. Üstelik sadece Mayalar değil, onlarla aynı tarihlerde ama başka coğrafyada zamanının süper gücü olan uygarlıklar Sümer, Akad ve Babil'liler de aynı tehlikeden bahsediyor.
Peki neden 2012? Ve gerçekten ne olacak bu tarihte? Bu sorunun cevabını da biz verelim: Bu tarihte Marduk adlı bir gezegen, dünyanın çok yakınından geçip, bir dizi korkunç afete yol açacak.

Gelelim bugüne. '2012: Marduk'la Randevu' adlı kitabında Sitchin'den edindiği bilgileri Maya Takvimi'yle birleştiren bir Türk gazeteci, Burak Eldem, Marduk adlı gezegenin 2012'de yeniden dünyanın yakınından geçeceğini iddia ediyor şimdi. Eldem, Sitchin'den yola çıkıyor, fakat gezegenin yörüngesinin 3600 değil, 3661 yıl sürdüğünü düşünüyor. Çünkü Maya Takvimi'ne göre içinde bulunduğumuz beşinci ve son 'dünya çağı' 2012 yılında sona eriyor. Dünyanın doğal dengesini bozan son felaketlerin yaşandığı, yani Marduk'un dünyaya bir önceki ziyaretinin tarihini ise l.Ö. 1649 olarak veriyor. 2012 ile bu tarih arasında tam 3661 yıl bulunuyor.

ABD ve NASA alarmda!

Eldem'e göre Marduk'un dünyaya ikinci kez yaklaşacağı 2012'de insanlığı, 3600 yıl önceki gibi bir tablo bekliyor yani dünyanın ekseninde yeniden oynamalar olacak, iklim değişiklikleri nedeniyle kutsal metinlerdeki tufana benzer seller kentleri sular altında bırakacak, etkinliğini koruyan yanardağlar da patlayacak ve kuraklıklar nedeniyle dünyanın birçok bölgesinde açlık hüküm sürecek.

Bilim adamları tarafından eliptik bir yörüngeye sahip olduğu tespit edilmiş olan ve 1930'lu yıllardan bu yana yapılan araştırmalarda 'Gezegen X' olarak adlandırılan bu gezegen en son olarak İ.Ö 1649 yılında dünya yakınından yörünge geçişini yapmıştı.
Gizemli konularda yaptığı araştırmalarla tanınan Ata Nirun'a göreyse Marduk bir gezegen değil, sembol. Nirun 'Kimse kıyametin biranda kopacağını beklemesin, zaten o sürecin içindeyiz' diyor ve ekliyor: 'Marduk Babil'lilerin çocuklarını kurban ettikleri ölüm tanrısıydı. O bir sembol. Ama her durumda 2012'de dünyayı bir dizi felaket bekliyor. Bu bir gezegenin çarpması da olabilir, başlayan ekolojik çöküşün tırmanışa geçmesi de.'

Nirun'un bir diğer iddiası da Türkiye'de yaşayan ve 2012'de bir dizi felaketler yaşanacağına inanan 15-20 kişilik bir grubun Ege'de ve Ankara'nın dağlık alanlarında olası kaos durumunda sığınmak için kendilerine ev yaptırmaları: 'İçlerinde spiritüel grupların üyeleri de var, bağımsız bir şekilde 2012'de yaşanacak felaketlere inanıp önlem almak isteyen de. Buzullara, denizin yükselmesine alçak kesimlerde meydana gelebilecek hava kirlenmesine karşı bir önlem alma çabası içindeler. Evlerinde silahtan jenaratöre, yiyecek stoklarına kadar herşey var...'



alıntı

Not umarım böyle birşey gerçekleşmez en azından 2012 'de
 

impasse

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Mar 2011
Mesajlar
28
Tepkime puanı
0
Konum
Belirli bir konumu olmayan kişi
İş
İşe almıyorlar
Akacak kan damarda durmaz derlerya, olacak olan olur yani bunu öyle büyüttülerki çok saçma bi hal aldı bence. Kıyametin ne zaman kopcağını Yaradandan başkası bilemez.. Ortaya çıkan bir olayın bu kadar şekillendirilmesi fazlasıyla gereksiz bence.. paylaşım için teşekkürler.
 

göçmenoğlu

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Şub 2010
Mesajlar
719
Tepkime puanı
128
Yaş
48
Konum
Manisa merkez
İş
Elektironik müh.
doğrusu 2012 den korkmaya başladım eğer bu kehanetler tutarsa,ama adamlar öyle bir hesap yapmışlarki bu günün bilgisayarları ile bile % 1 hata ile yani ben endişeliyim doğrusu....
 

Zeyna

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
330
Tepkime puanı
60
Konum
İstanbul
İş
yönetici
inşallah olmaz :) ama olanacaksada yaşayarak göreceğiz :):p
 

stok19

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
41
Tepkime puanı
3
Bence ne olursa olsun (tabi Hayırlısıyla olsun ) Çok büyük bir fırsat günü olucak ... Bu özel günde bence herkes kendi yöntemiyle çalışmalarına ağırlık versin . Ve isteklerine yoğunlaşsın derim...
 

VenusDavis

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
69
Tepkime puanı
3
Pek inanmıyorum.. benim düşündüğüm şey bir yok oluş değil.
 

aragorn

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ara 2008
Mesajlar
34
Tepkime puanı
0
Konum
Istanbul
İş
Ogrenci
2012 de hiçbirşey olmayacak abd nin oyunu dışında H.A.A.R.P projesini araştırısn.. birşeyler olucak ama gerçekte beklenen şey değil abd nin bir oyunu olcak:D
 

Devres

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Mar 2011
Mesajlar
36
Tepkime puanı
9
Ben,2011'de olayların başladığına inanıyorum, çünkü tek raklamlı yıllarda olucaktır kıyamet, çift rakımlı yıllar değil arakdaşlar.

2011 mart ayında başladığını ve bunun 2013'e kadae davam ediceğini zannediyorum...
Kıyametten korkmayın arkadaşlar,burda söylenmek istenen KIYAM insanların değişiceği ve dünya eksenin tabi ki kayacağıdır...İnsanlar değişicek derken, Hakk katında 73.Fırka vardır insanlar arasında, bunlara bilgiler ve enerjiler verilicektir.Kıyam budur... İyilik yapmayan ve kötülükle uğraşanlar devam etsin!!! hiç bir şey kazanamıcaklar artı kötülük kazanmaya Hakka katında öyle enerjiler alıcaklardır.
 

sekhmet734

Kayıtlı Üye
Katılım
5 Tem 2010
Mesajlar
95
Tepkime puanı
5
Konum
ütopya
İş
tiyatro
ben de felaketler zinciri olacak herkes ölecek falan gibi şeylere inanmıyorum evet bence bir değişim var kaldı ki şu an bile bunlar fark ediliyor,saatlerin çabucak geçmesi,büyük depremlerin olması,tusunamiler falan zaten şu an devam ediyor.2012de birşeyler olcaksa bile bu son değil,bu konuları en azından birkez araştırmış olan bile anlayabilir,zaten kavimlerin anlatmaya çalıştıkları bu,bu bir son değil
 

EmrysCalista

Kayıtlı Üye
Katılım
7 Şub 2011
Mesajlar
108
Tepkime puanı
34
Konum
İstanbul
Arapça karşılığı "Şi'ra" olan Sirius yıldızının, sadece "yıldız" anlamına gelen Necm Suresi'nin 49. ayetinde geçmesi son derece dikkat çekici bir durumdur. Çünkü bilim adamları geceleri gökyüzünün en parlak yıldızı olan, Sirius yıldızının hareketlerindeki düzensizliklerden yola çıkarak, onun bir çift yıldız olduğunu keşfettiler. Dolayısıyla Sirius, Sirius A ve Sirius B olarak ifade edilen iki yıldızdan oluşan bir takım yıldızdır. Bunlardan daha büyük olan Sirius A, Sirius B'den Dünya'ya daha yakındır ve özelliği çıplak gözle görülebilen en parlak yıldız olmasıdır. Sirius B yıldızının özelliği ise teleskopsuz görülememesidir.
ayetler3.jpg
Sirius takım yıldızları, birbirlerine doğru yay şeklinde bir eksen çizerler ve her 49,9 yılda bir birbirlerine yaklaşarak gökyüzünde sarkarlar. Bu bilimsel veri, günümüzde Harvard, Ottawa ve Leicester Üniversiteleri'nin astronomi bölümlerinin fikir birliğiyle kabul ettikleri bilimsel bir gerçektir.Bazı kaynaklarda bu bilgiler şöyle aktarılır:
En parlak yıldız Sirius gerçekte bir çift yıldızdır... Dolanım periyodu 49.9 yıldır. (Exposes Astronomiques, La troisième loi de KEPLER,
Nouvelle page 1)
Bilindiği gibi, Sirius-A ve Sirius-B yıldızları birbirleri çevresinde her 49,9 yılda bir çift yay çizerek dolanırlar. (http://www.dharma. com.tr/dkm/article.php?sid=87)
Burada, dikkat edilmesi gereken nokta, iki yıldızın birbirleri etrafında dolanırken yay şeklinde iki adet yörünge çizdikleridir.
Ancak 20. yüzyılın sonlarına doğru anlaşılabilmiş bu bilimsel gerçeğe, mucizevi bir şekilde bundan 14 asır önce Kuran'da işaret edilmiştir. Necm Suresi'nin 49. ve 9. ayetleri beraber olarak okunduğunda bu mucize karşımıza çıkmaktadır:
Doğrusu, 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur. (Necm Suresi, 49)
Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. (Necm Suresi, 9)
Necm Suresi'nin 9. ayetinden anlaşılan "ikisi arasındaki uzaklık" anlatımı bizlere bu iki yıldızın çizdiği yörüngede birbirlerine yaklaştığını ifade etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.) Kuran'ın vahyedildiği dönemde bilinmesi mümkün olmayan bu bilimsel gerçek, bize, Kuran'ın Yüce Rabbimiz'in bir sözü olduğu gerçeğini bir kez daha kanıtlamaktadır.

Alıntı..
 
Üst