Bilinçaltı Engeller

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
Bilinçaltı Engeller

1. Engel: Bedende duyguları hissedememek, duyguları hissetmeye direnmek ya da duygular ve sorunlar arasındaki bağlantıyı anlayamamak.

Gerçek ve kalıcı bir değişim için duygular vazgeçilmez araçlardır. Ama bize öğretilen kalıplar ve zihnimize yerleşmiş inançlar nedeniyle, duyguları bastırmış, yok saymış veya yanlış anlamışızdır.
Duygu kavramını iyi anlamamız, henüz duyguları hissedemiyorsak, bunun zihnimize yerleşmiş sınırlayıcı inançlardan kaynaklı olduğunu bilmemiz gerekmektedir.
“Duygularımı bastırdığım gerçeğini anlamayı seçiyorum. Kendime duygularımı hissetme iznini ve onayını veriyorum. Şu anda hissetmiyor olmam demek, duygularımın olmadığı anlamına gelmez. Süregelen bir problemim varsa, birikmiş duygum da var demektir. Şu anda duygularımı hissedemiyorsam bile hissetmeyi seçiyorum. Hissedemememin, bilinçaltımda otomatik işleyen bastırma ve yok sayma programı olduğunu kabul ediyorum. Bilinçaltım duygularımı hissettirmeye direnç koysa da, yine de ben ısrarla hissetmeye odaklanıyorum. Çünkü ancak hissettiklerimle iyileşebilirim. Duygularımı bedenimde hissetmemin de adım adım öğrenilecek bir süreç olduğunu kabul ediyorum.
Geçmişte duygularımı bastırmam gerektiğini öğrendim. Öğrendiklerim, güçlü bir telkin olarak hala bilinçaltımda işliyor. Bu nedenle duygularımın bedenimde olduğunu ama benim onları henüz hissedemediğimi anlamayı seçiyorum. Eğer yeterince çaba harcarsam, yeniden hissetmeyi öğrenebilirim. Kendi gelişim ve öğrenme sürecime saygı duyuyorum ve güveniyorum. Çözemediğim her sorunun ardında birikmiş bir duygu yükü olduğunu yürekten kabul ediyor ve onaylıyorum.
Beni iyileştirecek en temel şeyin önce duygularımı hissetmek olduğunu biliyorum. Geçmişten bu güne birikmiş duygularımı bedenimde hissetmeyi ve onları boşaltmayı seçiyorum. Duygu hissetmeme engel olan bilinçaltı kalıplarımı değiştiriyorum. Çünkü iyileşmeyi yürekten istiyorum.”

2. Engel: İyileşmek için bir mucize ve kurtarıcı beklemek


Genelde insanlar bu beklenti içindedir. Terapi alanlar ya da kendi üzerlerinde iyileştirme çalışmaları yapanlar, süper bir iyileştiricinin ya da mucizevî tekniğin kendilerini kurtaracağına inanabilirler. Ama durum farklıdır. Kişi bu beklenti içinde olduğu sürece, kendi içindeki iyileştirici gücü harekete geçiremez ve potansiyellerini de kullanamaz. Bu nedenle bu kalıbı kırmak gerekiyor.
“Bu beklentimin, değişimi sabote eden bilinçaltı bir kalıp olduğunu anlamayı seçiyorum. Değişimin bir süreç olduğunu da kabul ediyorum. Tüm kalbimle değişimi istiyorum ama mucize teknik ya da kurtarıcı beklemeye son veriyorum.
Değişim, ancak kendi gücümle ve çabamla olur. Değişim, belli aşamaları olan, adım adım giden bir süreçtir. Bu adımları atmadan, bir anda değişimi beklemek, sadece kendini kandırmaktır.
Bir mucize olmasını, ya da birinin beni kurtarmasını beklemek, “Ben güçsüzüm, acizim, çaresizim.” demektir. Kendi gücümü ve sorumluluklarımı elime almadan değişim olmayacağını anlamayı seçiyorum. Kendine acıyan bir insanın değişemeyeceğini kabul ediyorum. Bu nedenle kendime acımaya son veriyorum.
Mucizelerin, ben kendi değişim sorumluluğumu ve gücümü elime aldığım zaman gerçekleşeceğini biliyorum. Gerçek kurtarıcının benim içimde olduğunu biliyorum. Dışarıdan bir mucize ve kurtarıcı beklemeye son veriyorum.
Değişim için yardım isteyebilirim. Ama bu yardım isteğimin, benim içimdeki gücü harekete geçirebilmem için, bir rehberlik hizmeti olabileceğini anlamayı seçiyorum
Kendimi kurtaracak ve mucizeleri gerçekleştirecek olan ‘BENİM’. Birikmiş duygularımı fark ettikçe ve onları boşalttıkça, yaşam gücümü geri alacağımı biliyorum.
İyileştirici gücün ve kaynakların benim içimde olduğunu biliyorum. Şimdiye kadar içimdeki gücü bastırmama neden olan engelleri fark ediyorum ve kaldırmayı seçiyorum.”

3. Engel: Kendi problemlerinin varlığını ve çözümünü başkalarına yüklemek. Başkalarını suçlamak ve sorumlu tutmak. Başkalarının değişmesini beklemek ya da başkalarını değiştirmeye çalışmak.


Çoğu kez, terapiye gelen kişiler, yaşadıkları problemlerden başkalarını sorumlu tutarlar. Bunun en basit örneklerinden biri aşağıdadır:
Danışan, sürekli olarak başkalarının ondan çok fazla şey beklediğini, herkesin yardımına koşmaktan yorulduğunu söylemektedir. Son zamanlarda bel ve sırt ağrıları çekmekte ve ayrıca son bir yıl içinde de 20 kilo aldığını belirtmektedir. (1 yıl önce emekli olmuştur ve artık çalışmadığı için de çevrenin kendisinden beklentileri artmıştır.)
Kimseye “hayır” diyemez. Kendisindeki bu bilinçaltı mekanizmayı fark etmeye odaklanmak yerine, başkalarının kendisine insaflı davranmalarını beklemektedir. “Eğer benden bu kadar çok şey beklemeseler, ben bu problemleri yaşamazdım.” demektedir. Danışan, bunu beklemeye devam ettiği sürece çok bekleyecektir. Ama hayır demesine engel olan kendi bilinçaltı programlarını fark edip, bunları değiştirmeye odaklandığında, hayatında tahmin edemeyeceği düzeyde değişimler olmaya başlayacaktır. Bel ve sırt ağrıları iyileşecek ve kilo verecektir.
Danışan bu konuda kendi bilinçli bakışını ortaya koyup, “Herkesin beklentisini karşılamak zorunda değilim, rahatlıkla hayır diyebilirim.” demediği sürece, birikmiş duygular boşaltılamaz ve istenen kalıcı değişimler olmaz. Aynı zamanda, kendi bilinçli aklıyla bu değişimi başlatmadığı sürece, bilinçaltı olaya el koyar ve hayır demenin sorumluluğunu onun üzerinden alır. Ağrıları yaratıp, kilo almasına neden olur ki; böylece başkaları hasta ve kilolu olduğu için, ondan bir şeyler beklemesin.
Bilinçaltının asli görevi her zaman korumaktır. Bilinçaltı sanki “Asla hayır diyemeyecek, en iyisi ben onun yükünü hafifleteyim.” demektedir. Çünkü o kişinin bilinçaltının risk analizine göre, başkalarına hayır demek, kilolu ve hasta biri olmaktan daha risklidir. Bunun ardında birçok bilinçaltı kalıp vardır. Başkalarına hayır derse; kötü bilinecek, hakkında kötü konuşulacak, artık kimse ona saygı duymayacak gibi… Ama danışan bu konuda farkındalık kazanır ve değişim sorumluluğunu üstlenirse, hem birçok bilinçaltı kalıbı değiştirecek, hem de bütün fiziksel sıkıntıları sona erecektir.
"Değişmek için, başkalarının bana karşı davranışlarını değiştirmesini beklemeye ya da onları değiştirmeye çalışmaya artık son veriyorum. Çünkü bu, değişim sorumluluğumu almaktan kaçmaktır. Bilinçaltım kaçabilir ama ben, kaçmaya son veriyorum. Ben bu sorumluluktan ve farkındalıktan kaçtığım sürece bilinçaltım benim hiç de istemeyeceğim farklı çözümler bulacaktır. Bu nedenle, başkaları değişmeden kalsa da, ben kendi gerçeklerimi fark ederek, değişmeyi seçiyorum. Kendi değişimimden ben sorumluyum. Değişmenin ve iyileşmenin olayları ve kişileri yeni bir anlayışla görmek olduğunu anlıyor ve kabul ediyorum.”

4. Engel: Başkaları tarafından beğenilmek, onaylanmak, takdir görmek için değişmeyi istemek.

Değişimi niçin istiyoruz? Başkaları bize daha çok değer versin ve beğensin diye mi? Yoksa herkes tarafından beğenilme takıntımıza son verip, kendimize insan olma hakkını vererek, her durumda ve koşulda iyi hissetmek için mi?
Değişimi hangi yönde istiyoruz? Savunma mekanizmalarımızı fark edip, bunlardan özgürleşerek, yeniden insanlığımızla buluşmak için mi? Yoksa zaten bize sorun yaratan savunma mekanizmalarımızı daha da güçlendirmek için mi?
Bir problemi, zaten o problemi yaratan mekanizma ile çözemeyiz.
Bir danışan diyor ki; “Ne yaparsam yapayım beğenilmiyor, eşim sürekli bir eksik buluyor. Hiçbir şeye yetişemiyorum. Ben her şeyin üstesinden gelen güçlü biri olmak istiyorum. Öyle bir duruma geleyim ki, eşim bende hiçbir eksik bulmasın.”
Gerçek bir değişim için, kişinin bu isteğine neden olan bilinçaltı kalıplar üzerinde çalışmak gerekir. Burada bilinçli bakış, “Eşimin sözlerinden etkilenmeye son veriyorum. Elimden gelenin en iyisini yaptığımı kabul ediyorum.” olmalıdır.
"Değişim çabamı başkalarının beni beğenmesi, takdir etmesi ve onaylaması yönünde sürdürmek yerine, bilinçaltı düzeyde bu ihtiyaçları yaratan mekanizmaları anlamayı seçiyorum. Değişmeyi sadece kendim için istiyorum. Sanki başkaları beni beğenir, takdir eder ve onaylarsa, problemlerim çözülecekmiş yanılgısına son veriyorum.”

5. Engel: Kendini iyi şeylere layık olmayan, hak etmeyen, değersiz bir yapıda görmek.

İçimizdeki değersizlik inancı, bizim diğer insanlardan daha güçsüz, yetersiz olduğumuza bizi inandırmıştır. Değersizlik inancı kendine bağlı birçok farklı inanç oluşturur. Bunlardan biri, iyi şeylere layık olmadığına inanmak, kendini hak etmeyen bir yapıda görmektir.
Eğer bu kalıp bizde mevcutsa o zaman değişimi de hak etmediğimize inanırız. Değişim çabalarımızı sabote etmeye devam ederiz.
“Kendimi hak etmeyen bir yapıda görmemin bilinçaltı bir kalıp olduğunu anlamayı seçiyorum. Kendimle ilgili bu algılara neden olan, tüm birikmiş duygularımı boşaltmayı seçiyorum.
Geçmişte yaşadığım olumsuzluklar, benim böyle bir inanca sahip olmama neden oldu. Hala bu inancı sürdürdüğümün farkına varıyorum. Birikmiş duygularımı boşaltarak inançlarımı değiştireceğimi biliyorum. Bu dünyadaki her insan gibi ben de iyi şeylere layık olduğumu biliyorum. Bunlardan biri, iyi hissetme hakkıdır.
Birikmiş duyguların, kendime bakışımı çarpıttığının farkındayım. Kendime iyi hissetme hakkını veriyorum. İyi şeylere layık olduğumu içsel olarak hissetmek için, buna engel olan birikmiş duygularımı boşaltıyorum.”

6. Engel: Problemin nedenini bulduğu zaman iyileşeceğine inanmak.


“Bu problemi nasıl çözerim?” sorusu, problemin nedeni her ne olursa olsun, bizi çözüm doğrultusunda harekete geçiren bir sorudur.Ama “Bu problemin nedeni nedir? Neden ben bu problemi yaşıyorum? Neden bu benim başıma geldi?” gibi sorular, “Nedeni bulamazsam asla değişemem.” yanılgısını yaratır.
Çözüm yerine nedene odaklanmak,birçok kişiye çok daha önemliymiş gibi gelir. Sanki nedeni bildiğimiz zaman, otomatik olarak değişecekmişiz gibi bir yanılgı yaşarız. Ama süreç böyle işlemez. Burada çok daha farklı bilinçaltı mekanizmalar iş başındadır. Neden her ne olursa olsun, bilinçaltına yerleşmiş bir inanç ve o inancı besleyen birikmiş duygu değişmeden kaldığı sürece, kalıcı bir değişim olmayacaktır.
“Benim bu problemimi yaratan güç, bu birikmiş duygudur. Ben bu duyguları boşalttıkça iyileşeceğim” diyerek işe koyulmalıyız. İşte o zaman etkili sonuçlara ulaşabiliriz. Bu yüzden, nedenlere saplanıp kalmamamız gerekiyor.
İnsanlar genellikle, problemleriyle ilgili nedenleri bilmek isterler. Bilinçaltındaki o nedeni bulmamızı ve onlara göstermememizi beklerler. Onlara, “İçinde hissettiğin bu olumsuz duyguyu boşalttığın zaman iyileşeceksin.” dediğimizde, bu cümle hiç de tatmin edici gelmez. “Ama nedeni bilmezsem nasıl iyileşeceğim ki?” diye sorarlar. “Şu anda seni kötü hissettiren bu olumsuz duygu, neden ne olursa olsun, senin bu problemini yaratan duygudur. Bu duygu boşaltıldığı zaman nedenlerin hiçbir önemi kalmaz.”
Burada esas mesele duygu boşaltma kısmıdır. “Nedenleri bulduğum zaman değil, duygularımı boşalttığım zaman iyileşeceğim.” anlayışı ile meselelere yaklaşırsak, her zaman kazanırız.
“Birikmiş duygularımı boşaltmadığım sürece, bulduğum nedenler ne kadar mantıklı olursa olsun, beni iyileştiremezler. Nedeni bulduğum zaman iyileşeceğim yanılgısına son veriyorum. ‘Ben neden böyleyim?’ diye sormak yerine, ‘Bunu nasıl değiştirebilirim?’ diye sormayı seçiyorum. Çünkü nedenleri bulduğum zaman değil, birikmiş duygularımı boşalttığım zaman iyileşirim.”

7. Engel: Bilinçaltının kendi başına değişimi gerçekleştireceğine inanmak. Bütün sorumluluğu bilinçaltına yüklemek ve bilinçaltını bu problemi yarattığı için suçlamak.

Bilinçli farkındalık olmadan, bilinçaltında değişim olmaz. Bunu kitabın başından itibaren vurguladık ve vurgulamaya devam ediyoruz.
Aslında bizim sorun olarak gördüğümüz şey, bilinçaltı için sorun değildir. İnanç buysa budur. Kişi bu inanç ile korunmaya devam edilecektir. Eğer kişi, çocukluğundan itibaren utandırılmışsa, bilinçaltı düzeyde, kendini utanç dolu bir varlık olarak algılar. “Ben=Utanç” algısı vardır. Kendisi utanç olduğuna göre, o zaman bilinçaltı bu utancı gizlemenin yollarını bulmak zorundadır. Bilinçaltı inancı sorgulamaz ve sorgulatmaz. Bunu sorgulayacak olan bilinçtir. Kişi bilinciyle bu sorgulamayı yaptıkça, o zaman, duygularını hissetmeye ve utanç duygularını temizlemeye başlar. Bilinç, anlamalı, sorgulamalı ve bilinçaltına bu değişimin mesajını vermelidir. Bilinçli bakış zayıf ise, bilinçaltı düzeyde bir değişim olmaz.
“Bilinçaltıma inilmediği sürece değişemem.” inancı yanlış ve sınırlayıcı bir inançtır. Bilinçaltını değiştirmek, bilinçli bir çabayı gerektirir. Bilinçaltı hiçbir sınırlayıcı inancı kendi başına değiştirme gücüne sahip değildir.
Aslında tüm gücü bilinçaltına yüklemek, sorunlardan kaçıştır. Meseleyi “Eğer bilinçaltım böyle olmasaydı, ben şu anda bu problemleri yaşamayacaktım. Sorun bende değil, bilinçaltımda.” diye ele aldığımız zaman, sorunlar çözülmeden kalacaktır.
“Bilinçaltımda bir değişim yapmak için, bilinçli bir çaba gerektiğini anlamayı seçiyorum. Farkında olmayı seçmek bilinçli bir eylemdir. Birikmiş duyguları bedenimde hissetmek ve boşaltmak bilinçli bir eylemdir. Bilinçaltıma değişim arzumu, isteğimi ifade etmek, bilinçli bir eylemdir. Eğer gerçekten değişmek istiyorsam, bütün gücü bilinçaltıma bırakmaya son veriyorum. Bilinçaltım değişince, ben değişirim inancını artık değiştiriyorum.
 

vivalavida

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Eyl 2010
Mesajlar
444
Tepkime puanı
122
Tam aradığım konu yalnız konunuz "Bilinçaltı mp3" bölümünde. Var olan bir mp3 var da ben mi göremiyorum?

Teşekkürler.
 

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
Yoo hayır mp3 yok. Bilinçaltı telkinleri ile ilgili bir konu oldugu için bu bölüme açtım. Zaten ana başlıkl kategorisinde konu. Subliminal Mp3 bölümünde değil.
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Beki İkala Eriklinin Meleklerle Geçmişinizi şifalandırın cd ve kitap olarak satılmakta ancak sorun ve nedenlerine inilebilmesi ve daha etkili çözüm için bunu konuya vakıf kişiler eşliğinde gözetiminde ve yönlendirmesi ile yapmanız daha olumlu sonuçlar verecektir.Bilinçaltına derinlere inebilmek yoğun trans hali gerektirir bilinç devre dışı iken bunu çözümlemeniz zor olacaktır.
 
Üst