Sabırsızlık

berksu07

Kayıtlı Üye
Katılım
16 May 2010
Mesajlar
166
Tepkime puanı
71
Hepimiz çekim yasasını devreye sokarken en acil ihtiyaçlarımızı giderecek olan şeyi çekmekten başlarız…Haklıyız…İstediğimiz şeyi uzun zamandır sıkıntısını yaşadığımız ve artık bu sıkıntıya tahammülümüz kalmadığı için istiyoruz…Haklıyız… Bu durumun gerçekleşmesi için o kadar çok şey denedik ki isteğimize bir şans daha verip artık olsun diyoruz…İstediğimiz bu şeyi gerçekleştirmek için hayal panoları yapıyoruz, olumlamalar söylüyoruz… Telkinler dinliyoruz… Vs… vs…ama bir yandan da artık sabrımızın taştığını da hissediyoruz...Aslında kendimize ne kadar büyük bir tuzak kurduğumuzun farkında mıyız?Gerçekleşmesini uzun zaman beklediğimiz, şeyi isterken aradan geçen zamanın içimizde umutsuzlukla birlikte sabırsızlıkta oluşturabileceğini hiç düşündük mü?Umutsuzca istemek… Her zaman söylediğim gibi kendi kökümüze baltayı indirmekten başka bir şey değil…Sabırsızlık insana kendisini çokta iyi hissettirmeyen bir duygudur,Sabırsızlık… Artık olsun dediğimiz ve böylece daha önce gösterdiğimiz tüm çabalara rağmen bir türlü olduramadığımızı hatırlatır bilinçaltına…Şüphelerimizi, eksik bırakılmış bir takım eylemleri… Acabaları ve çekirdek inancı… Sürekli bir şekilde burnumuzun ucunda tutar… Gözümüze sokar…Sabırsızlık bizi saçma bir felç haline sokar içinde inançsızlığı barındırdığı için, atmamız gereken doğru adımları engeller…İşte bu yüzden çekim yasasını incelemiş olan insanlar bize önce bizim için çok önemi olmayan çekimleri yapmamızı öneriyor…Bizim için çok fazla önemi olmayan çekimler yapıp, deneyimlediğimizde, gerçekleşen her çekimle bilinçaltına şu mesajı veriyoruz…Ben çekim yasasını en doğru şekilde uyguluyorum ve her defasında istediğim durumu gerçekleştiriyorum…Şimdi sizlerin “iyi de orada sıkışmış, acilen ödenmesi gereken bir borç varken…Çalıştığım işten bu kadar nefret ederken…Oturduğum evi bu kadar beğenmezken…Bu liste uzar gider ve biz çekim yasasının en büyük… En önemli kuralını çiğnediğimizi fark etmeyiz…ŞÜKÜR.illa ve mutlaka sizin için şimdi... şu an... önemi olan durumları gerçekleştirmek istiyorsanız... şöyle yapın.Şu an hemen ödemeniz gereken bir fatura varsa… Elinizde bunu ödeyecek paranın olmamasına odaklanmak yerine, geçmişte ödemiş olduğunuz faturalara odaklanın…Mevcut işinizden nefret etmek, yenisine geçmek için sabırsızlanmak yerine… Mevcut işinizin varlığına şükür edin, daha iyisine layık olduğunuzu, bu iş yerinde geliştirdiğiniz yeteneklerle, becerilerle istediğiniz yeni işte daha başarılı olacağınıza odaklanın…Son bir söz daha esnek olun… SABIRSIZLANMAYIN…Sabırsızlık kendi kökünüze vurduğunuz en kötü darbedir…

Alıntıdır.
[/FONT]
 

Zeyna

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
330
Tepkime puanı
60
Konum
İstanbul
İş
yönetici
Daha net bir şekilde kavramanızı istediğimiz üç Daimi Evrensel Yasa vardır. Böylece onları, yaşamınızın fiziksel ifadesinde kasten, etkili ve tatmin edici bir şekilde uygulayabilirsiniz. Değineceğimiz ilk Yasa, Çekim Yasası'dır. Çünkü eğer Çekim Yasasını anlamak ve etkili bir şekilde uygulamayı başaramazsanız, ikinci Yasa; Kasıtlı Yaratılış Bilimi ve üçüncü Yasa; izin Verme Sanatı 'ndan faydalanamazsınız. İkinci Yasayı anlamak ve faydalanmak için ilk Yasayı anlamalı ve etkili bir biçimde faydalanmalısınız. Ve üçüncü Yasayı anlamak ve faydalanmak için ikinci Yasayı anlamalı ve etkili bir biçimde faydalanmalısınız.

İlk Yasa, Çekim Yasası, der ki: Kendisine benzer olan şey, çekilir. Bu, size basit bir ifade gibi görünebilir, ancak Evrendeki en güçlü Yasayı tanımlar, her zaman her şeyi etkileyen bir Yasayı.

İkinci Yasa, Kasıtlı Yaratılış Bilimi der ki; Düşündüğüm ve inandığım ya da umduğum olur. Kısacası isteseniz de istemeseniz de, düşündüğünüz şeyi elde edersiniz. Düşüncenin özgür bir uygulaması, Kasıtlı Yaratılış Bilimi'nin temelidir. Siz bu Yasaları anlamaz ve onları özgür bir biçimde uygulamazsanız, varsayılanla yaratıyor olabilirsiniz.

Üçüncü Yasa, İzin Verme Sanatı der ki; Ben neysem oyum ve başkalarının da oldukları insanlar olmalarına izin vermek istiyorum. Başkalarının oldukları insan olmalarına izin vermeyi istediğinizde, onların size izin vermediğinde bile, siz İzin Veren olursunuz. Ancak bu noktaya ulaşmanız için önce elde ettiğinizi nasıl elde ettiğinizi anlamanız gerekiyor.

Herhangi bir şeyin, siz düşüncelerinizle (ya da onlara verdiğiniz ilgiyle) çağırmadığınız ve düşüncelerinizle (ya da onları gözlemlemenizle) kendinize davet etmediğiniz sürece hiçbir koşulun sizin deneyiminizin bir parçası olamayacağını anladığınızda, yaşamın bu deneyimine adım attığınızda olmak istediğiniz İzin Veren olabilirsiniz.


Bu üç güçlü Evrensel Yasayı ve onları özgür bir biçimde uygulamayı anladığınızda, yaşam tecrübelerinizi tamamen sizin istediğiniz şekilde yaratmanıza yardımcı olacak keyifli Özgürlüğü tadar-Tüm insanların, koşulların ve olayların, sizin aracılığınızla yaşamınıza çekildiğini anladığınızda, yaşamınızı, bu fiziksel bedene erişmeye karar verdiğiniz zaman niyetlendiğiniz gibi yaşamaya başlarsınız. Bu yüzden, güçlü Çekim Yasası'nı anlamak, kendi yaşam tecrübenizi Kasten Yaratma niyetiyle katlandığında, yalnızca İzin Verme Sanatının anlaşılması ve uygulanmasıyla gelen benzersiz bu özgürlüğe ebediyen kavuşmuş olursunuz.

Esther&Jerry Hicks (Abraham’ın Kanallığı ile)
 

Zeyna

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2009
Mesajlar
330
Tepkime puanı
60
Konum
İstanbul
İş
yönetici
İkinci Yasa, Kasıtlı Yaratılış Bilimi der ki; Düşündüğüm ve inandığım ya da umduğum olur. Kısacası isteseniz de istemeseniz de, düşündüğünüz şeyi elde edersiniz. Düşüncenin özgür bir uygulaması, Kasıtlı Yaratılış Bilimi'nin temelidir. Siz bu Yasaları anlamaz ve onları özgür bir biçimde uygulamazsanız, varsayılanla yaratıyor olabilirsiniz.

bunlar gercekden var olan seyler.. beynimizde dusunduklerimiz bizim istemedende cektiklerimiz bazen.. bu yasa iyi veya kötu isledigine inaniyorum.. Elbetteki inancin buyuk bir rolu var ve sukretmenin..

Kendimi Nasıl Görmek İstiyorum?
Çoğunuz için yaşamınızdaki pek çok şey yolunda gidiyor ve sizler bunun devamlılığını arzu ediyorsunuz, ama aynı zamanda farklı olmasını istediğiniz şeyler de var. Bir şeylerin değişmesi için onları oldukları gibi görmeye devam etmek yerine, olmalarını istediğiniz gibi görmek zorundasınız. Muhtemelen düşündüklerinizin çoğunluğu gözlemlediğiniz şeylerle ilgilidir, bu da odağınızı, ilginizi ve titreşiminizi yönlendiren şeyin aslında sizin çekim noktanız olduğu anlamına gelir. Bu, etrafınızdakiler sizi gözlemlediğinde daha da güçlenir.

Bu yüzden, çoğunuzun şu andaki durumunuza gösterdiğiniz aşırı ilgi yoğunluğunun bir sonucu olarak, değişim ya çok yavaş gerçekleşir ya da hiç gerçekleşmez. Yaşamınıza sürekli farklı insanlar girer, ancak bu deneyimlerin özü ya da konusu pek değişmez.

Deneyiminizde gerçek pozitif değişimi etkilemek için, bir şeyleri -başkalarının sizi nasıl gördüğünü- olduğu gibi görmekten vazgeçmeli ve dikkatinizi, olmalarını istediğiniz şekline vermelisiniz. Biraz egzersiz ile çekim noktanızı değiştirecek ve yaşamınızda güçlü bir değişim deneyimleyeceksiniz. Hastalık sağlığa; yokluk bolluğa; karışıklık netliğe dönüşebilir, kötü ilişkilerin yerini iyi ilişkiler alabilir.

Etrafınızda olup biteni olduğu gibi gözlemlemek yerine, düşüncelerinizi özgürce yönlendirerek Çekim Yasası'nın karşılık verdiği titreşim kalıplarınızı değiştirmeye başlayacaksınız. Zamanla, hayal edebileceğinizden çok daha az bir çabayla, geçmişinize ve şu andaki yaşantınıza benzeyen bir gelecek yaratmaktan vazgeçeceksiniz. Aksine, kendi deneyiminizin, güçlü, özgür yaratıcısı olacaksınız.

Bir tomar çamuru çalışma masasına fırlatıp, "Aah,düzgün olmadı!" diye bağıran bir heykeltıraşa pek rastlamazsınız. O, ellerini çamura bulayıp, bir kalıba sokmak için onunla çalışması gerektiğini bilir, ancak bu şekilde aklındaki görüntüyle masasındaki çamur uyum sağlar. Yaşam tecrübelerinizin çeşitliliği size, yaşam tecrübenizi yoğuracağınız çamuru verir. Onu olduğu gibi gözlemlemek, bir adım ötesine geçmeden, arzularınızla uyum sağlaması için kasten yoğurmak, sizi tatmin etmez ve bu zaman-mekân gerçekliğine gelmeye karar verdiğinizde aklınızda olan şey değildir. "Çamurunuzun", şu anda nasıl görünürse görünsün, yoğrulabilir olduğunu anlamanızı istiyoruz. İstisnalar yoktur.

Dünya Gezegenine Hoşgeldin, Küçük Şey
Tüm bu sözleri, dünyaya adım attığınız ilk gün duysaydınız, her şeyin daha kolay olabileceğini hissediyor olabilirsiniz. Ve bizler fiziksel yaşam deneyiminizin ilk gününde sizinle konuşuyor olsaydık, size şöyle derdik:
Dünya gezegenine hoş geldin, küçük şey... Olamayacağın, yapamayacağın ya da elde edemeyeceğin hiçbir şey yok. Sen olağanüstü bir yaratıcısın ve güçlü ve kasıtlı burada olma isteğinin erdemiyle buradasın. Kasıtlı Yaratılış Bilimi'ne özellikle başvurdun ve bunu yapma yeteneğin sayesinde buradasın.

İstediğin şeyleri düşünerek, ne istediğine karar vermene yardımcı olacak yaşam tecrübelerini çekerek ve bir kez karar verdikten sonra yalnızca o düşünceye yoğunlaşarak ilerle.

Zamanının çoğu bilgi toplayarak geçecek, istediğinin ne olduğuna karar vermene yardımcı olacak bilgi... Gerçek görevin ne istediğine karar vermek ve ona odaklanmaktır. Çünkü istediğin şeye odaklanarak onu kendine çekebilirsin. Bu yaratma sürecidir: ne istediğine odaklanmak, İçsel Varlığının duyguyla karşılık verebileceği kadar çok düşünmek, çok açık düşünmek. Ve sen duygu ve düşüncelerini ona yoğunlaştırarak, en güçlü mıknatısa dönüşürsün. Yaşamında istediklerini kendine çekebileceğin süreç budur.

Düşündüklerinin çoğu ilk başlarda çok güçlü çekim etkisi yaratmayacaktır, tabii onlar daha da çoğalana kadar tüm dikkatini onlara vermediğin sürece. Nicelik açısından artacakları için, güçleri de artacak. Sayı ve güç açısından giderek arttıkça, İçsel Varlığından hissettiğin duygu daha büyük olacak.

Duyguları ortaya çıkaracak şeyler düşündüğünde, Evrenin gücüne bağlanırsın. Yaşamının bu ilk gününde, görevinin ne istediğine karar vermek ve sonra da ona odaklanmak olduğunu bilerek ilerle (derdik).

Bu yüzden düşüncelerinizin büyük bir çoğunluğu üstün bir çekim gücüne sahip değildir. Onlar aşağı yukarı şu ana kadar çektiklerinizi korur.

Bunu göz önünde bulundurarak, istediğiniz olay ve koşulları yaşam tecrübenize çekmek adına, üstün, güçlü, tutkulu ve pozitif duyguları uyandıracak güçlü düşünceler oluşturmak için her gün bilinçli bir şekilde 10-15 dakika ayırmanın değerini anlayabiliyor musunuz? (Biz buna çok değer veriyoruz.)

Size, her gün çok az bir zaman ayırarak deneyiminize, başkalarıyla sağlıklı, canlı, başarılı ve pozitif etkileşimleri, sizin için kusursuz bir yaşam imajım dolduran şeyleri bilinçli bir şekilde çeken bir süreç sunacağız. Ve bu değişim olacak, dostlar. Çünkü siz niyetlenip aldığınızda, yalnızca yarattıklarınızın faydasını görmekle kalmayacak, aynı zamanda niyetlerinizin de farklı olacağı yepyeni bir bakış açısı kazanacaksınız. Evrim ve değişim de bundan ibarettir.

çekim yasasından alıntı
 
Üst