farkındalık

matahari

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Kas 2010
Mesajlar
184
Tepkime puanı
56
Konum
bursa
İş
halkla iliÅŸkiler
Gerek Nasreddin hoca bilgeliğinde, gerekse uzak doğu Zen öğretilerinde en önemli yaklaşım hayata ve olaylara seyirci kalmaktan çok katılmaktır. Yaşanan fakat sözle anlatılamayan varlığı anlamak mümkün müdür? Çünkü anlamak için kavramlara gereksinim vardır ve kavramlar da sözlerle aktarılır. Gerçek anlamda anlamak katılımla olur. Gözlem yaparak da anlarız fakat o analitik (ayırımcı) anlama şeklidir. Yani, dialektik (ikilemli) mantık kullanılarak anlama metodudur. Bu tür anlama insanı yüceltmez. Onun benliğinde değişiklik yapmaz.
Oysa ki, “katılımcı-anlama” metodunda kavramlar kesin çizgilerle ayrılmış değillerdir. Her kavram bütünün bir parçasıdır ve karşıtı ile iç-içe geçmiş durumdadır. Katılımcı anlamanın metodu sentetiktir (bütüncüldür), mantığı da hem-hem mantığıdır. Sentetik anlama metodu tamamen öznel olup her şahsın kendi kapasitesi ve yeteneği oranında olur (Bakınız Farkında olmak başlıklı yazım). Herkesin katılabilme ve olayları yorumlama kapasitesi farklıdır. Bu bakımdan herkesin anlama düzeyi de farklı olmaktadır. Tam olarak anlayabilmek için 3 farklı düzeyde gelişmiş olmak gerekir.
1. Birinci düzey bilgi düzeyidir. Anlayabilmek için öncelikle bilgi sahibi olmak gerekir. Bilgi dıştan elde edilir ve gözleme dayanır. Okulda öğrendiklerimiz, ailemizin bize öğrettikleri ve genel olarak hayatta okuyup veya dinleyip öğrendiklerimiz gözlemleyerek elde ettiğimiz bilgi sınıfına girer. Bilginin getirdiği anlayış akıl ve dialektik mantık yardımıyla olur.
2. İkinci düzey sezgi düzeyidir. Bu düzeyde anlayış içten gelir ve katılımcı olmayı gerektirir. Sezgisel anlayışta hisler ve duygular büyük rol oynar. Bu tür anlayış için akıl ve mantık gerekli değildir. Hatta hiç mantığa gerek yoktur. İnsan sezgisel olarak bir anlayışa varır ama bu sezgileri sözle ifade etmek mümkündür.

3. Üçüncü anlayış düzeyi farkındalık sayesinde oluşur. Bu tür anlayış ani ve kapsayıcı olur. Yani dıştan gelmez. Sezgi gibi içten gelir fakat sözle ifade edilemez. Sözler bu anlayışı aktarmakta yetersiz kalır. Çünkü bu anlayışta nesne değil özne önem kazanmaktadır. Öznenin ise düşünmeye gereksinimi yoktur. Fakat düşüncesiz bir farkındalık da sadece etki-tepki mekanizmasını çalıştırmaktan ileri gidemez.

Birinci tür anlayış sahibi insanlara sürekli her yerde rastlıyoruz. Örneğin, tıp doktoru bize bir tedavi metodu önerdiği vakit bilgisine dayanır ve daha önce benzer haller gözlemlediği için bize de uygun bir tedavi olacağını düşünür. Onun anlayışı bilgi düzeyindedir.

İkinci tür anlayış sahibi insanlara örnek olarak fal bakan insanları verebiliriz. Onlar sezgisel olarak size birtakım olayları veya durumları aktarırlar. Geçmişten ve çoğunlukla gelecekten söz ederler. Çünkü gelecek henüz gelmemiştir. Bu bakımdan sezgilerinin doğru olup olmadığını da anında tesbit etmek mümkün değildir. Sadece sezgi ile gelen anlayış da yeterli olamaz.

Asıl ileri düzeyde anlayış üçüncü tür olup ilk iki anlayışı içerdiği gibi fazladan farkındalığı da kapsar. Bu durumda hem bilgi hem de sezgi vardır. Fazladan da olayı anında kavrayıp gerekli çareyi veya tedbiri almak da vardır. O anda katılımcı olarak gerekli davranış tarzını uygulayan kimse hem etki-tepki mekanizmasını çalıştırmış olur hem de anında etki-tepki mekanizmasının dışına çıkmayı bilir. Olaya çok hızlı tepki verişi etki-tepki mekanizması içinde olduğu intibaını verir. Oysa ki anında o oyunu terk etmesini de çok iyi bilir. İşte ileri düzeyde farkındalık budur. Yani, olayın akışına kendini kaptırmamak ve olayın gerisinde yatan nedeni anında görüp, oyunu terk etmek. Buna “bağlantısız olmak” da diyebiliriz.

Bilge kişilerin en önemli özellikleri bağlantısız olmaları ve olaylara üstten, tarafsız olarak bakabilmeleridir. Tarafsız olmak, tümüyle liberal olmak demek değildir. Tarafsız kişinin görüşü “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” değildir. Tarafsız kişi “taraftar” değildir. Yani, bir konuya veya bir görüşe fanatik olarak bağlı değildir ve hiçbir ideolojinin savunucusu da değildir. O sadece bütünün hayrını düşünür ve bütünün hayrına olanların aynı zamanda kendi hayrına da olacaklarını bilir.

Kaynak: Wikipedia.com
 
Üst