Farkındalık ...

Ajan 47

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
537
Tepkime puanı
74
İnsan hakkında anlaşılması gereken en önemli şeylerden birisi onun uykuda olduğudur. O kendisinin uyanık olduğunu düşünse bile öyle değildir. Onun uyanıklığı çok kırılgandır; onun uyanıklığı o kadar zayıftır ki, önemsenmeye bile değmez. Onun uyanıklığı sadece güzel bir isimdir ama tamamen bomboştur.
Doğumdan ölüme dek uyku alışkanlığını değiştirir durursun; geceleyin uyursun, gündüzleri uyursun ama sahiden hiç uyanmazsın. Sadece gözlerini açıp da uyanıkmışsın gibi kendini kandırma. Ruhsal gözler açılmadan —için tamamen ışıkla dolmadan, kim olduğunu, kendini görmeden— uyanık olduğunu düşünme. Bu insanın yaşadığı en büyük yanılsamadır. Ve bir kez zaten uyanık olduğunu kabul edersen, o zaman uyanmak için bir çabaya girmek söz konusu olmaz.
Kalbinin derinliklerinde hissetmen gereken ilk şey uykuda olduğundur, tamamen uykuda. Gece demeden, gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık gözlerle ve bazen de kapalı gözlerle rüya görüyorsun ama rüya görüyorsun; sen bir rüyasın. Henüz bir hakikat değilsin.
Elbette rüyada ne yaparsan yap anlamsızdır. Ne düşünürsen düşün bir şey ifade etmez, ne tasarlarsan tasarla hayallerinin bir parçası olur ve senin var olanı görmene hiçbir zaman izin vermez. Bu nedenle tüm Budalar tek bir şey üzerinde ısrarcı oldular: Uyan! Yüzyıllardır sürekli verdikleri öğretiler tek bir söze sığdırılabilir: Uyanık ol. Ve onlar, içinde uyanabilmen için şoklara maruz kalacağın ortamlar, enerji alanları ve mekânlar yaratmakta; yöntemler, stratejiler geliştirmektedir.
Evet şoka uğramazsan, temellerine kadar sarsılmazsan uyanmayacaksın. Uyku o kadar uzun süredir var ki, varlığının merkezinin ta içine kadar ulaşmış durumda; içine batmış durumdasın. Bedeninin her hücresi ve zihninin her köşesi uykuyla dolmuş durumda. Bu küçümsenecek bir olay değil. Dolayısıyla uyanık olmak, dikkatli olmak, tanık olmak için görkemli bir çaba gerekmekte.
Dünyanın tüm Budaları tek bir konuda hemfikir olacaklarsa o da şudur: İnsan olduğu haliyle uykudadır ve olması gerektiği şey ise uyanık olmaktır. Uyanık olmak hedeftir ve onların tüm öğretilerinin özü uyanık olmaktır. Zerdüşt, Lao Tzu, İsa, Buda, Bahaddin, Kabir, Nanak; tüm uyanmış olanlar tek bir şey öğretmekteler... farklı dillerde, farklı mecazlarla ama şarkıları aynı. Tıpkı denizin tuzlu olması gibi —ister kuzeyden, ister doğudan ya da batıdan tadına bakılsın deniz hep tuzludur— Budalığın tadı uyanıklıktır.
Ancak zaten uyanık olduğunu düşünmeye devam edersen hiç çaba sarf etmeyeceksin. O zaman bir çaba sarf etmenin bir gereği kalmaz; niye zahmet edesin ki?
Ve sen rüyalarından dinler, tanrılar, dualar, ibadetler yarattın; tanrıların da diğer tüm şeyler gibi rüyalarının bir parçası. Politikan rüyalarının bir parçası, dinlerin rüyalarının bir parçası, şiirlerin, resimlerin, sanatın; her ne yapıyorsan. Çünkü sen uykudasın. Yaptıklarını kendi zihinsel durumuna uygun olarak yapıyorsun.
Tanrıların senden farklı olamaz. Onları kim yaratacak? Onlara kim şekil, biçim ve renk verecek? Onları sen yaratıyorsun, onlara sen biçim veriyorsun; seninki gibi gözleri var, seninki gibi burunları var ve seninki gibi zihinleri var! Eski Ahit'te Tanrı der ki, "Ben çok kıskanç bir Tanrıyım!" Şimdi bu kıskanç Tanrıyı kim yarattı? Tanrı kıskanç olamaz ve eğer Tanrı kıskançsa o halde kıskanç olmanın neresi yanlış olabilir? Tanrı bile kıskançsa neden kıskanç olduğunda yanlış bir şey yaptığın sana öğretilsin ki? Kıskançlık ilahi bir şey!
Eski Ahit'te Tanrı diyor ki, "Ben çok kızgın bir Tanrıyım! Benim emirlerime itaat etmezsen seni yok edeceğim. Sonsuza kadar cehennem ateşinde yanacaksın. Ve çok kıskanç olduğum için başka kimseye ibadet etme. Buna katlanamam" Kim böyle bir Tanrıyı yarattı? Bunu sen kendi kıskançlığından, kendi kızgınlığından yaratmış olmalısın. Bu senin tasarımın, senin gölgen. Bu seni yankılandırıyor başka kimseyi değil. Ve bu tüm dinlerin tüm tanrıları için geçerli.
Bu nedenledir ki Buda hiçbir zaman Tanrı hakkında konuşmamıştır. "Tanrı hakkında uykudaki insanlara konuşmanın ne anlamı var? Uykularında dinleyecekler. Onlara ne söylesem rüyasını görecekler ve kendi tanrılarını yaratacaklar; bu da kesinkes sahte olacak, tamamen yetersiz, tamamıyla anlamsız. Böyle tanrılara sahip olmamak en iyisi" demiştir.
Bu yüzden Buda tanrılar hakkında konuşmakla ilgilenmemiştir. Onun tek ilgilendiği seni uyandırmaktır.
Nehrin kenarında oturup suyun sesinin ve ağaçlar arasından geçmekte olan rüzgârın fısıltılarının tadını çıkarmakta olan bir Budist ermişi ustaya... bir adamın gelip "Dininizin özünü bana tek bir sözcükle ifade edebilir misiniz?" diye sorduğu anlatılır.
Usta sanki soruyu hiç duymamışçasına sessiz kalmış, tamamen sessiz. Soruyu soran, "Sağır falan mısınız?" demiş.
Usta da, "Sorunu duydum ve cevabını da verdim! Cevap sessizliktir. Sessiz kaldım; bu boşluk, bu ara benim cevabımdı" demiş.
Adam, "Ben bu kadar gizemli bir cevabı anlayamıyorum. Biraz daha açık olamaz mısınız?" diye sormuş.
Bunun üzerine usta kumların üzerine parmaklarıyla küçük harflerle "meditasyon" yazmış. Adam, "Şimdi okuyabiliyorum. Başlangıçtan birazcık daha iyi. En azından üzerinde düşünüp taşınacağım bir sözcüğe sahibim. Ama biraz daha netleştiremez misiniz?" diye sormuş.
Usta tekrar "MEDİTASYON" yazmış. Elbette bu sefer daha büyük harflerle yazmış. Adam biraz utanç, şaşkınlık, hakarete uğramışlık, kızgınlık hissetmiş. "Yeniden meditasyon yazdınız. Benim için biraz daha açık olamaz mısınız?"
Ve usta büyük harflerle, kocaman harflerle "M E D i T A S Y O N" yazmış
Adam, "Siz çıldırmış olmalısınız" demiş.
Usta, "Şu halde bile fazlasıyla aşağı inmiş durumdayım. İlk yanıt doğru cevaptı, ikincisi pek değildi, üçüncüsü daha da yanlıştı, dördüncüyse çok yanlıştı" demiş. Çünkü büyük harflerle MEDİTASYON yazdığında ondan bir tanrı yaratmış olursun.
Bu yüzdendir ki Tanrı sözcüğü büyük "T" ile yazılır. Ne zaman bir şeyi üstün, nihai yapmak istersen büyük harfle yazarsın. Usta, "Şimdiden günah işlemiş durumdayım" demiş. Yazmış olduğu her şeyi silmiş ve "Lütfen ilk yanıtıma kulak ver; sadece o zaman doğruyu söylemiş olurum" demiş.
Sessizlik kişinin uyandığı yerdir ve gürültülü zihin ise kişinin uyuya kaldığı yerdir. Eğer zihnin gevezelik etmeye devam ederse uyuyorsun. Sessizce otururken zihin kaybolursa ve sen kuşların gevezeliklerini duyabilirsen ve içerde zihinsizsen; bir sessizlik... kuşun bu ıslığı, ötüşü ve zihinsizlik kafanda işliyor, tam sessizlik... o zaman farkındalık içinde yükselir. O dışardan gelmez, içinden yükselir, içinde gelişir. Aksi halde unutma: Uyuyorsun.


OSHO
 
Üst