Aura

sewalim

Kayıtlı Üye
Katılım
26 Ara 2010
Mesajlar
223
Tepkime puanı
68
Konum
istanbul
İş
şu an çalışmıyor.
ski Mısır ve Hint inancına göre, madenler, bitkiler, hayvanlar ve insanlar dahil olmak üzere doğadaki her şeyden ışık ve renkler ya da auralar yayınlanmaktadır. Sıradan kişilerin aura görmesi için eğitim ve pratiğe ihtiyaç duydukları görünmekle beraber, durugörürler, insanları ve objeleri saran ve sınırları belirsiz dumansı bir gökkuşağını doğal olarak gördüklerini sık sık ileri sürmekteler. Bazen imajlar, kıvılcımlar ve ışınlar da bu vizyonların bir parçası olmaktadır.

Mesmer

Beşeri auranın var olabileceğine dair bilimsel ilgi, 18. yy.ın sonlarında Avusturyalı bir hekim olan Franz Anton Mesmer'in, bir kişinin enerji alanının başka birinin zihinsel ve fiziksel sağlığını etkileyebileceğini ileri sürmesiyle güç kazandı. Londra'daki St. Thomas Hastanesi'nde Elektroterapi Direktörü olan Dr. Walter Kilner, dicyaninle boyandığında morötesi ışığı görünür hale getiren bir filtre aracılığıyla auranın görülebileceğini keşfetti. Kilner ilk çalışmalarını 1911'de yayınlanan Beşeri Aura adlı eserinde topladı. Kitap, bilim çevresi tarafından pek hoş karşılanmadı, ama yeniden gözden geçirilmiş 1920 baskısı daha iyi oldu.

Kirlian

Bir Rus elektrikçisi olan Semyon Kirlian, 1939'da, bugün Kirlian fotoğrafçılığı diye bilinen çalışmalara başladı. Kirlian fotoğrafçılığı, yüksek frekanslı, yüksek voltajlı, düşük amperajlı bir elektrik alanı ile objelerin fotoğrafını çekme tekniğidir. Bu yöntem kullanıldığında, film üzerindeki imajlarda, yapraktan insan eline kadar, canlı organizmalardan yayılan parıltılı, rengarenk emanasyonlar görülmektedir.
Durham'daki (Kuzey Carolina, ABD) Psişik Araştırmalar Vakfı'nın Direktörü olan William Roll, 1970'lerde, Kirlian konusunda çalışmak üzere Duke Üniversitesi’nden üç mühendisi görevlendirdi. Dr. William Jones ve iki mezun öğrencisi Larry Burton ve Brad Stevens, Kirlian sürecinde kullanılan şiddette bir elektrik alanı bir objenin yakınına uygulandığında, bunun, objenin etrafındaki havada bir radyasyon ya da bir elektriksel korona meydana getirdiğini buldular. Mühendisler, beşeri aura algılamalarının, fotoğraf filmi yerine gözün dedektör olduğu bir tür Kirlian etkisi olabileceğini ileri sürdüler. Yaptıkları araştırma, parmak uçları etrafındaki 3.000.000 volt/metrelik bir elektrik alanının havada radyasyon oluşturmaya yeterli olduğunu gösterdi. Bu radyasyon insan gözü tarafından açık mavi ya da kırmızı olarak seçiliyordu.
"Sonradan oluşan imajlar" tarzında ikinci bir aura türü vardır. Örneğin, siyah saçlı bir kişiye birkaç dakika süreyle gözünüzü dikip bakarsanız, sonunda saçının etrafında bir ışık bantı görürsünüz. Yeşil renkli bir şeye gözünüzü diktiğinizde ise o şeyin kenarlarında kırmızı renkli bir bandın oluştuğunu göreceksiniz. Sonradan oluşan bu imajlar, insanın göz yapısından kaynaklanır.

Üçüncü Tür Auralar

Şimdi de üçüncü tür bir auradan, yani psişik auradan söz edeceğim. Konuya, kişisel görüşümü belirtmekle girmek istiyorum. Çocukken gördüğüm aura renkleri hiç aklımdan çıkmaz. Ama daha sonra teorik ve pratik çalışmalarım sayesinde aura görme yeteneğim giderek gelişti. Burada dikkatinizi çekmek istediğim önemli bir nokta var: Öyle zamanlar var ki, ne kadar istesem, ne kadar gayret göstersem aura görmem mümkün olmamaktadır. Kendine güvenli, mutlu ve huzurlu olduğum zamanlar görüşümün zirvede olduğu zamanlardır. Bu özellikleri kaybettiğimde, aura görme yeteneğim de kaybolmaktadır. Çocukluğumuzdan itibaren bize, beynimizin mantıklı bölümünü nasıl geliştireceğimiz öğretilmekte ve böylece doğuştan gelen aura görme yeteneği kaçınılmaz olarak bastırılmaktadır; bana göre birçoğumuzun başına gelen budur. Çocuk, baskıya rağmen duyular dışı bir algılamada bulunsa bile, "Sen hayal görüyorsun. Bunlar ancak peri masallarında olur." denerek engellenmektedir.
Kişinin dünyayı görüş şekli, kısmen gözün fiziksel çalışması vasıtasıyla belirlenir, ama kişinin bu bilgiyi psikolojik olarak işleme sokma şekli de aynı derecede önemlidir. Gözün, retinanın özelliklerinden dolayı renkleri algılama yeteneği ne kadar büyük olursa olsun, aslında görevi sadece beyine aktarıcılık yapmaktır; algılama gerçekte art kafa korteksi ve şakak loblarındaki hafıza çağrışımı vasıtasıyla beynin kendisi tarafından koordine edilir. Bu ne demektir? Bu, siz de ben de kırmızıyı biyolojik olarak görebiliriz, ama bu ikimiz için farklı anlamlar taşır demektir. İşte, Edgar Cayce'den Eileen Garrett'e kadar birçok durugörürün aura renklerinin anlamlarını farklı şekilde yorumlamaları ve bu renkleri farklı oranlarda görmeleri bu şekilde açıklanabilir.

Süptil Enerji Teorisi

Süptil enerji tıbbı konusunda son 30 yıl içinde yapılan çalışmalar, insan varlıkları olarak bizim gerçekten bir tür enerji yayınladığımızı göstermektedir. New York'taki Biyoenerjetik Analiz Enstitüsü'nden Dr. John Pierrakos, 1950'de süptil enerji teorisini, psikiyatri hastalarındaki enerji akışını kontrol etmek için bir teşhis aracı olarak kullandı. Dr. Pierrakos heyecansal ve fiziksel olarak sağlıklı kişilerin aurik enerji alanlarını durugörü yoluyla gözlemlediğini ve sonra bunları hasta teşhisi konan kişilerinkiyle karşılaştırdığını ileri sürdü. Dr. Pierrakos bu vizyonlarında canlı organizmaların etrafında, farklı hızlarda titreşen değişik renkler algılıyordu. O, bitki auralarının hayvan ya da insanlarınkinden farklı hızda titreştiğini buldu. Daha sonra hastaları ve bürosundaki bitkiler arasındaki etkileşimlerle ilgili deneyler yapmaya başladı. Hasta öfke ya da başka bir güçlü heyecan gösterdiğinde, bitkinin alanının büzüldüğünü fark etti. Alan, çalışma bitene kadar kasılmış halde kalıyor ve sonra orijinal titreşim hızına (alan, nabız gibi atıyor) dönüyordu.
Pierrakos'un yaptığı diğer bir gözlem şuydu: Bir bitki, hastanın başına yakın bir yerde üç ya da dört saat bırakıldığında, bitkinin alt kısmındaki yapraklar solmaya, sararmaya başlıyor ve bitki bir ya da iki gün içinde ölüyordu. Bekleme odasındaki gül bitkileri, hastanın yanındakilere göre birkaç hafta fazla yaşıyordu. Açıktır ki, bu kontrollü bir deney değildi, ama gene de insana ilginç imkanlar sunmaktadır.

Şifa

Aura görmeyle ilgili pratik uygulamalar bakımından en önemli gelişmeler, şifa alanında olmuştur. Burada Dolores Krieger'i örnek verebilirim. Kendisi ünlü bir şifacılık öğretmeni ve uygulayıcısıdır. En son çalışması olan “Accepting Your Power to” Heal (Şifa Verme Gücünüzü Kabullenin) adlı kitabında, Dr. Krieger çeşitli enerji durumlarını belli renklerle ifade etmektedir. Mavi serin, sakin, dingin; sarı canlandırıcı, aktif; yeşil kararlı ve dengeli vb. Krieger'in de aura görme yeteneği vardır ve teşhis yaparken bantlar halinde sık sık imajlar da görmektedir.

Aura Görme Alıştırmaları

Psi konusundaki yayınlarda kimi zaman sadece entelektüel düzeyde kalma eğilimi vardır. Bununla beraber çoğumuz uzmanların yazdıkları konuları deneyimleme fırsatını değerlendiririz. Aşağıda, bu makalenin yazarı Thomaz Decker'in sunduğu iki alıştırma yer almaktadır.

1. Gece yatmaya giderken, yanınıza bildiğimiz demir mıknatıs alın. Bütün ışıkları kapatın, oda mümkün olduğunca karanlık olsun. Yatağa girin, bir-iki dakika gevşeyin. Zihninizi mümkün olduğunca pasif halde tutmanız önemlidir. Daha sonra örtünün altındaki mıknatısı tutarak gözünüzü ona dikin. Kuşkusuz örtüleri kaldırmalısınız, ama mıknatısın kendisini görememeniz lazım. Onun nerede olduğunu ancak dokunarak söyleyebilmelisiniz. Birkaç dakika sonra mıknatısın kutupları civarında hafif bir ışık görmelisiniz. Sahip olduğunuz aura görme yeteneğinizin derecesine göre, ışığın şiddeti farklılık gösterir. Puslu bir ışık parçası görebileceğiniz gibi, net ışınlar da görebilirsiniz. Birinci ya da ikinci seferinde herhangi bir ışık görmezseniz, vazgeçmeyin. Kendinizi denemek için bir-iki hafta çalışmalısınız.
2. Bu alıştırma için insan süje bulmanız ve gündüz vakti çalışmanız gerekir. İlk denemeniz için iyi tanıdığınız birini seçin. Sessiz bir odada, bir pencerenin karşı tarafına siyah bir perde ya da cilasız siyah renkli bir malzeme asın. Süjeniz perdeden 30-45 cm uzaklıkta otursun ya da ayakta dursun. Süjenin üzerine odanın hafif ışığı eşit şekilde düşsün. Pencerede oturun ve yarım dakika kadar gözünüzü göğe dikin (güneşe değil) ve sonra gözlerinizi kapatın, oturun ve mümkün olduğu kadar gevşeyin. Sonra gözlerinizi açın ve sakince süjeye bakın. Sakın iradi bir çaba göstermeyin. Süjenin vücudunun herhangi bir yerinde herhangi bir sis, ışık ya da ışın oluşup oluşmadığına dikkat edin. Aura genellikle baş bölgesinde görülür. Kadın ve erkek auralarının çoğu kez farklı özelliklerde olması ilginçtir. Kadınlarınki daha geniş ve daha belirgindir. Herhangi bir şey görmezseniz cesaretiniz kırılmasın. Diğer psişik yeteneklerde olduğu gibi aura görebilmek için de sabır ve düzenli olarak pratik yapmak gerekir. Auradaki renkler her zaman objektif olarak görülmezler, bunların his olarak algılanabilmeleri de mümkündür.Alıntı
 

Similar Threads

Üst