AYNA ve SIR

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Aynaya Korkmadan Bakabilmek Dileğiyle!


Atasözümüzde ne güzel ifade edilmiştir: “Söyleme sırrını dostuna, onun da dostu vardır, o da söyler dostuna.”Şairin tembihi de bu atasözümüzü destekler: Sırrını kimseye fâş etme (ortaya dökme), sırrın fâş olur. Sen kendi sırrını saklayamazsan, el sana nasıl sırdâş olur. İmam Şâfî “Sırrını saklamasını bilen, işinin hâkimi olur.” der. Çünkü ser verip sır vermeyen, serverdır. Hiçbir sırrı olmayan insan, bu yüce ve ilâhî kaynaklardan hangi sırrı anlayabilir ki! Allah katında değeri olan insanların yazdıkları da sırlarla bezenmiştir Sırlar açıyor yerden gökten. İbn Arabi’nin Füsûs'ül-Hikem isimli eserinde belirttiği üzere, “her mevcûdun ezelde bir ayn-ı sabitesi vardır. Mevcut, bu ayn-ı sâbitenin gerektirdiği biçimde dış âlemde gerçekleşir. Neyin neyi gerektirdiğini sadece Allah bilir.” Dolayısıyla her varlık bir sırdır.



Sır olduğunu bilen; sırlanan ve sırlarıyla ayna olabilen bir varlık, hem Hakikat’in aşkıyla yanar, kavrulur, hem de O’nun rengine bürünür.Sonsuzluk yolu, ayna olmanın özelliklerini kazanabilen sırdaş iki kişinin varlığı ile başlayabilir. Yoksa, bir şeyden haberi olmayanlarla sürekli oturup kalktık mı, bu yolu yitirdik demektir.



Ayna nedir? Saydam bir camın arkasındaki “sır” denilen ve çok ince metal bir tabakanın sürülmesinden elde edilen bir âlet. Sır, bazı nesnelere parlaklık verir, onları dış etkilerden korur, sızmalarını önler. Türkçemizde, küp parlaklığını yitirdirdiğinde, “küpün sırrı dökülmüş” deriz. Peki, aynanın sırrı dökülmüş ise, kendimizi aynada seyredebilir miyiz? Sır olmazsa, ayna olur mu? Ayna olmazsa, kendimiz olur muyuz? Bugün pek çok kişi aynaya maddi anlamda güzel görünmek için bakıyor olsa da, kendi manevi güzelliklerini, derinliklerini görebilmek için aynaya bakmak insanı heyecanlandırır.



İnsana kendisini ve insan olanı gösteren aynadaki sır, herkese söylenemeyen şeydir; gizli bir hakikattir. Bu hakikat, Müşâhedetullah’ının mahalli olan kalpteki lâtife olarak yer alır. Bir işin, bir şeyin dikkat, yetenek, tecrübe ve sezgi yardımıyla kavranabilen en zor, en ince yanını anlatmak için de sır kavramını kullanırız. “Mânâ itibariyle; ilmin hakikati ve hâlin marifeti üzerine yoğunlaşan insan, sırra erebilir. Sırra ermek deyimi, gizli tutulan veya sır durumunda olan bir şeyi anlamak ve kavramaktır.



Bir veliye tevhid nedir diye sorulmuş. Verdiği cevap çok mânidardır : “İki ayna arasında bir elmadır.” İki ayna arasındaki cisim sonsuza çıkar; ama bir tanedir. Bu cümleyi derinlemesine tahlil etmeliyiz ki, aynanın rolünü kavrayabilelim. Sonsuzluk yolu, ayna olmanın özelliklerini kazanabilen sırdaş iki kişinin varlığı ile başlayabilir. Yoksa, bir şeyden haberi olmayanlarla sürekli oturup kalktık mı, bu yolu yitirdik demektir: Ehil olmayanlarla bir soluk bile eğleşme, aynayı suya atma gibidir, ayna suda kalırsa paslanır elbet. İnsan için ten mi aynadır yoksa can mı? Cevabını Mesnevi ilk beyitlerinden verelim:



Ten canın aynasıdır, can tenin

Lâkin olmaz can gözü her kimsenin.



Bu sorunun cevabını farklı bir açıdan da anlamak için yeni bir soru da sorabiliriz: Mecnun mu Leylâ idi yoksa Leylâ mı Mecnun?



Sırra eren sırrî , tam anlamıyla bir sufidir . Kendisi de sır olan kişi, artık bir sır küpüdür. Birçok sırları bildiği halde hiçbirini açığa vurmamaktadır. Kendisine lütfedilen sırrı fâş (ortaya dökerse) ederse, aynasının arkasındaki tabaka dökülmeye başlayacak ve camdan kendisini değil hep başkalarını görecektir. Sırrı fâş edene, yeni sırlar verilir mi? Hiçbir sırrı olmayan insan, bu yüce ve ilâhî kaynaklardan hangi sırrı anlayabilir ki! Allah katında değeri olan insanların yazdıkları da sırlarla bezenmiştir Sırlar açıyor yerden gökten. İbn Arabi’nin Füsûsu,l-Hikem isimli eserinde belirttiği üzere, “her mevcûdun ezelde bir ayn sabitesi vardır. Mevcut, bu ayn-ı sâbitenin gerektirdiği biçimde dış âlemde gerçekleşir. Neyin neyi gerektirdiğini sadece Allah bilir.”



Dolayısıyla her varlık bir sırdır. Sır olduğunu bilen; sırlanan ve sırlarıyla ayna olabilen bir varlık, hem Hakikat’in aşkıyla yanar, kavrulur, hem de O’nun rengine bürünür:



Gerçek aşkına yandı ânın

Cümle boyandı rengine ânın.



Her şeyi ayakta tutan şey “Sır”dır. Sırrı ortadan kaldırabilirseniz, o her şey hiçbir şey olur. Hasbi olmak için “sır”lanmalıyız.



Çünkü nefs çok kaygan bir zemindedir. Yaptığımız ibadetler, iyilikler, güzellikler kalpte kalmayabilir. Bunun sonucunda da kendisi de bir “sır” olan veya bir “sır” mekânı olan kalbimiz bir ayna haline dönüşemeyebilir. “Sır”larımız kalpte kalmalı ki ayna haline gelebilsin. Sırrını keşfeden, sırrını saklayabilen ve sır tutabilen ve böylece âlemde âdem olmayı başarabilir. İnsan, “Mir’atü’l-İrfan” yani İrfan Aynası’dır. Bu aynaya bakanlar, kendilerini tanıma imkanına kavuşabilirler ve aynalar onlara yeni bir yol lütfedebilirler. Veya Necip Fazıl’ın şiirinde yer aldığı gibi, bazen bu aynalar insanın yolunu da kesebilirler. Çünkü kendisine bakan için aynanın gerçekçi bir yönü vardır.



Mevlânâ’nın Mesnevî’sinde anlatıldığı üzere, adamın biri yolda bir ayna bulur. Çirkindir, aynaya bakınca kendini görür ve çok çirkin olduğunu anlar. Sonunda aynayı tekrar yere atar ve şöyle der: “Boşuna değil, sahibin seni atmış, terk etmiş.” Peki biz aynasını arayan bir dost olarak yollara nasıl döküleceğiz? Ayna arayan bir dost… Arıyor, arıyor da, aynadan istedikleri o kadar çok ki… Sanki hayatı, daha ötesi şekillendirmesini istiyor ondan. Belki bununla da kalmayıp ötelere açılan bir yol istiyor ondan. Ötelere, Rahman’a, Miraç’a götürecek bir ayna… Kendini görmek, ötelere gitmek için bir ayna bulmak… Gözler kendini görmekten aciz değil midir?



‘Kendisini ne eksik ne fazla yansıtacak, kusurlarını merhametiyle setredecek, umutsuz gecelerine muştular sunacak, yaratılışının inceliklerini kendisine gösterecek, özünü onun özünde ve yüzünde seyredecek, sırrını aşikâr kılacak, kibrit-i ahmer gibi bakırı altına dönüştürecek, her dem taze kalacak, paslanmayacak, tozlanmayacak bir ayna aramaktadır. Bu aynadır ki kendisini arayanlara Miraç’ın yolunu yansıtacak olan…“Ruh gibi insan bedenine tevdî edilen bir lâtifedir. Kalb , ruh ve sır sıralamasında sır, ruhtan sonra gelir ve ondan daha lâtiftir. Kalp marifet, ruh muhabbet, sır temâşâ mahallidir.”



Mevlana dergahında semâ edebilen zâtlar, bu aynanın sır dolu yapısıyla acaba hangi makamları temâşâ etmektedirler? Sırr-ı tecelli yata ulaşanlara yani Allah’ın “İnsan benim sırrım, ben insanın sırrıyım.” şeklinde buyurduğu sırra erenlere selam olsun!



Sır olmak üzere, sırra kadem basabilen ve sırrın sırrına erebilen sır dostlarına selam olsun

Alıntı
 

alin

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ara 2010
Mesajlar
723
Tepkime puanı
338
Konum
İstanbul
Gelişim dileyen bir kişinin, belirli aralıklarla okuması gereken yazılardan. İçerisinden bir çok payda alabilmek umuduyla...Teşekkürler paylaşım için...
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Iki ayna karsi karsiya konuldugunda sonsuzluk görülür.. Mümin müminin aynasidir demis Rasulullah..
Mümin ise Allah'in isimlerinden biridir.

Okumak sevk verdi tesekkürler.
 
S

SoNoL

En ağır yük sırdır, aşkolsun taşıyabilene. La Fontaine
İki kişiyi aşan, bir başkasına da söylenen her sır, yayılır. Mevlana

Bu özlü sözler uzar gider,örnekleri çoktur. Hepimize öğütler verilmiştir. Zordur uyabilmek, en güzeli de zoru başarabilmektir.Sevgiler...
 

focus

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Nis 2010
Mesajlar
414
Tepkime puanı
26
1. ayna bana göre bu hayat 2.ayna ahiret hayatı arada kalan biz anda ne yaparsak bile sonsuza kadar geliyor. adına ne dersek diyelim inanmak sözde kaldıkça hayat acı verici oluyor, bence Allah muazzam bir kurallar zinciri ile bu dünya ya göndermiş, ve sınırları çizmiş kimse haddi zorlamasın bence denge yaşamın içinde insan bundan nasiplendikçe huzuru buluyor yok serbest iradem var deyip sapıtırsa da hayatı alt-üst oluyor, olmuyor diyen kendini kandırmakla vakit kaybeder.

gelelim işin aslına alışkanlıklarımız var ya bize en çok zarar veren şeyler ama hayatımız iç içe geçmiş alışkanlıklar bütünü olmuş, sonuçta belli işte aşk yok sevgi yok saygı hiç yok dogruları yanlışlar la yer degiştiren bir alışkanlıklar zinciri ve huzur yok yok ta yok ama ilahi tınıya uymuş olsak eminim beni bilin beni bulun ne demek daha güzel bir yaşam demek artık bunu görebiliyorum ama biraz geç oldu o çok içimi acıtıyor.

yarın bişey yapmakla başlayalım herkes form sayfasına girince bir merhaba desin birbirine kimin ihtiyacı varsa ona dua için 5 dakikasını ayırsın bu gece kalbimizde nefret olmadan,

çok şey istemiyorum, bunu el attıgı kuruyan nasipsiz şansızlıgın zirvesinde tavan yapmış bir kardeşiniz olarak istiyorum, yani bir şeyler degişmeli buna ihtayacı olan herkesin bunu istemesi kadar dogal ne olabilir ki?

saglıcakla.
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Psişik yetenekleri gelişmeye başlayan, farkındalığın önemini kavrayan ve ruhsal gelişimine önem veren üyelerimizin mutlaka okumasını öneririm.
 
Üst