Şeytan, Melek Mi Yoksa Cin Midir?

BaD_bOy

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Ocak 2009
Mesajlar
175
Tepkime puanı
18
Kurân-ı Kerîm'e göre Şeytân, eylemsel şekli algılanamayan "cin" türü bir varlıktır. O, İlâhî emre itaatsizlik gösteren, İlâhî huzurdan kovulan, insana düşman olan ve
onu kötülüklere sürükleyen, doğrudan ayırmak için cin ve insan dostlarıyla birlikte kıyamete kadar çalışacak olan bir varlıktır.[1]
"Azâzîl", şeytânın melekler arasında yaşadığı, henüz Hz. Âdem'e secde etme emrine muhatap olmadığı zamandaki adıdır.[2] "Şeytân" kelimesinin çoğulu olan "Şeyâtin" ise, insî ve cinnî şeytânlardır ve bunlar İblis'in evlatlarıdır. İblis, evlatlarını iki gruba ayırmış, bunlardan bir kısmını insanlara karşı, diğer kısmını da cinlere karşı vazifelendirmiştir ki, bunlar vazifeli oldukları saha itibariyle bu ismi almışlardır. Şeytânlar, insî ve cinnî olmak üzere iki kısımda mütâlaa edilmiştir ki, "Böylece her nebi için ins ve cin şeytânlardan düşmanlar var ettik." (En'am, 112) âyeti, bu hakikati ifâde eder.
Âyette geçen "Şeyâtîn" kelimesinin manasında iki rivâyet söz konusudur. Ulemâ arasında her iki rivâyeti de destekleyen bir hayli insan vardır.
Birincisi: Bu kelimeden maksat, insan ve cinlerin azgın ve sapkınlarıdır ki, İbn-i Abbas, bu görüştedir. Bir rivâyete göre Atâ, Mücâhid, Hasan ve Katâde gibi büyük imamlar da bu görüşü paylaşırlar.[3] Onlara göre hem cinlerden hem de insanlardan şeytânlar vardır. Cinnî şeytânlar, mü'min insanları kendilerine uyduramayınca insî şeytânlara giderler ve bunları o mü'minler üzerine salarlar. Bu hususu teyit eden şöyle bir hâdiseden bahsederler: [4]
Allah Rasûlü, Ebu Zerr'e sorar: "İnsî ve cinnî şeytânların şerrinden Allah'a sığındın mı?" Hz. Ebu Zer de bu suale, yine bir sual ile karşılık verdi: "İnsanlardan da şeytân var mı?" Allah Rasûlü, cevabında: "Evet, hem de onlar cinnî şeytânlardan daha da şerirdirler." [5] buyurur.
İkincisi: Şeyâtin, insî ve cinnî şeytânlardır ve bunlar, İblis'in evlatlarıdır. İblis, evlatlarını iki gruba ayırmış, bunlardan bir kısmını insanlara karşı, diğer kısmını da cinlere karşı vazifelendirmiştir ki, bunlar vazifeli oldukları saha itibariyle bu ismi almışlardır.[6][4]
İblis, meleklerden biri, yani bir melek mi idi ki, meleklere verilen bu emre itaat etmeyişi bir isyan sayıldı? İşte bu da, İslam âlimleri arasında farklı görüşlerin söylendiği konulardan olmuştur. İslam âlimleri, bu konuda çeşitli izahlar yapmışlar, bazı kelimelerin aynı anda farklı mânâlara gelişinden dolayı âyetlere farklı mânâlar vermişlerdir: Bir kısmı İblis'in, "cinler tâifesinin atası" olduğunu söylerken; bir kısmı da, “O, bir melekti. Ama Allah'a isyan etmek sûretiyle kâfir oldu.”, “Nasıl kâfir olan bir insan, insan tabiatının dışına çıkmazsa; o da ateşten olan melek tabiatının dışında çıkmadı.” [7] demişlerdir.[8]
Şeytân'ın melâikeden (meleklerden) mi yoksa cinnîlerden (cinlerden) mi olduğu konusunda genel olarak iki farklı görüş vardır:
A. Şeytân, Bir Cindir

Şeytân, bir cindir ve asla bir melek değildir.

Bu görüşü savunanların delil getirdiği Kurân âyeti şudur:
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ كَانَ مِنَ الْجِنِّ فَفَسَقَ عَنْ أَمْرِ رَبِّهِ أَفَتَتَّخِذُونَهُ وَذُرِّيَّتَهُ أَوْلِيَاء مِن دُونِي وَهُمْ لَكُمْ عَدُوٌّ بِئْسَ لِلظَّالِمِينَ بَدَلاً
«Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis'ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İBLİS İSE CİNLERDENDİ de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis'i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!» (Kehf Sûresi, 50) [9]
Şeytân kelimesi, “Şetane” kelimesinden türeyip haktan, rahmetten uzak anlamlarına gelir.[10] Arapça'da kötülükte ileri giderek, mensup olduğu alanda temayüz eden her şey için söz konusu isim verilir. Dolayısıyla şeytân, cin sınıfına girmektedir. Yaratılışta her varlık bir tek olarak başlamış olduğundan şeytân denilince bu cinlerin babası İblis akla gelmektedir.[11] Kurân-ı Kerîm'de, düşmanlığından sakınılması gerektiği belirtilen “İblis”in kaynağı hakkında farklı görüşler bulunur. “Belese” den türetilen Arapça olmayan bir kelime, “İblâs”tan gelen Arapça bir kelime, meleklerin yanında "Azâyil" veya "Hâris" olarak zikredilen yaratık olduğu şeklinde nakil gelir.[12] Ağırlıklı görüş, kelimenin âcemi kökenli olduğudur.[13] Mânâ itibâriyle "hayırdan ümit kesme", "pişman olma" gibi anlamlara gelir. İblis, Yüce Yaratıcı'nın emrini ilk olarak reddetmiş, gazâba uğramış ve müflis durumuna düşmüştür.[11]
Bu âyette geçen “secde” kelimesinin dildeki aslî anlamı, “eğilmek” ve “baş eğmek”tir. Nitekim Araplar, fazla meyveden dolayı eğilen hurma ağacını, "nahle sâcide" diye nitelendirmişler; yine onlar üzerine binilecek hayvanın yere çökmesi için de "secede" veya "escede" fiillerini kullanmışlardır. Arap şâirin, “Orada göreceksin ki, küçük dağlar atların toynaklarına secde ediyorlar” (tera'l-ükme fîhâ sücceden li'l-havâfir) şeklindeki dizesinde de "secde" kelimesi, tezellül (boyun eğmek) manâsında kullanılmıştır. Bu kelimenin sözlükteki bir diğer aslî anlamı da “itaat etmek” ve “saygı göstermek”tir. Rahmân 55/6 ve Nahl 16/48-49. âyetlerde bu manâda kullanılan kelime ayrıca “selam vermek” ve “alnı yere koymak” gibi anlamlar da içermektedir. Bakara 2/34. âyette geçen, “Âdem'e secde edin!” ifadesindeki secde hakkında, “Bütün Müslümanlar, bu secdenin ibâdet olmadığında hemfikirdirler. Çünkü, ibâdet maksadıyla Allah'tan başkasına secde etmek, küfürdür.” diyen Fahreddîn er-Râzî, buradaki secdenin Âdem'e saygı göstermek ve onu selamlamak anlamına geldiğini belirtir. Kısaca, Hz. Âdem kıssasıyla ilgili âyetlerde geçen secde kelimesi, namaz esnasındaki malum pozisyona delil, değer verme ve saygı göstermeye delalet eder.[14]
Şeytân'ın bir melek olduğunu savunan âlimlere göre; Şeytân, melek iken Allah'a isyânı sonucu, O'nun rahmetinden kovulmuş, bütün ilâhî dinlerce kötü, hilekâr kabul edilen bir varlıktır.[15] Yine bu görüşü savunanlara göre cinlerin de Müslüman'ı ve Kâfir'i vardır. İşte şeytân dediklerimiz, inkârcı ve kötü cinlerdir. Cinler içinde Allah'a ilk isyân eden, başşeytân olan İblis'tir. Kimi âlimlere göre İblis, cinlerin atası değil, cinlerden ilk isyân eden varlıktır. Çünkü Yüce Allah, onun hakkında: “İblis, cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı.” (Kehf, 50) buyurmuştur. Bu âyette İblis'in cinlerden bir fert olduğu bildirilmektedir. Nasıl insanların şakîsi, Âdem'in oğlu Kabil ise, cinlerin de ilk şakîsi de ilk şeytânlık eden İblis'tir.[16][17]
İblis'in tam Kurânî bağlamdaki izâhı dikkatli bir biçimde okunduğunda, ana konulardan birinin insanın özgür iradesi olduğu kolayca anlaşılır. Her şeyden önce, İblis'in temsil ettiği yanılgı ve yanlış yönlendirme olmadan, yanlış seçim diye bir şeyin olması mümkün değildir veya daha açık bir biçimde söyleyecek olursak, "seçim" diye bir şeyin olması mümkün değildir. İnsanlar için İblis'in mevcûdiyeti; doğru ile yanlış, hak ile bâtıl, hidâyet ve sapıklık, kurtuluş ve mahkumiyet arasına bir tezat çizgisi çekmektedir. Eğer yanlış yol diye bir şey olmasaydı, doğru yolun olması nasıl mümkün olurdu? [18][19]
Merhum Elmalılı Hamdi Yazır, tefsirinde Şeytân'ı ve Şeytân'a ait konuları genişçe anlatmıştır. Şeytân'ı tanımlamak için burada onun ifadelerini nakletmek istiyoruz:
“Şeytân, herhangi bir azgın, yani azgınlıkta, şer ve kötülükte fevkalade bir yükselişle kendi sınıf ve benzerlerinin dışına çıkmış kötü, inatçı anlamında bir cins isimdir ki, gerek insandan, gerek hayvandan, yılan gibi görünen yaratıklardan ve gerekse diğer gizli mahluklardan, ruhi ilişkisi bulunan kötülere söylenir. İnsan şeytânı, hayvan şeytânı, cin şeytânı denilir. Nitekim Kurân'da insan şeytânları ve cin şeytânları ifadeleri çok geçmektedir. İnsan görünür, kötülük esasları ve şeytânlıkları görünmez, eserleriyle belli olur. Şu halde insan şeytânında bile şeytânlık, bir gizli iştir. Bunun için şeytân ismi gizli kötü bir kuvvet, kötü bir ruh düşüncesine döner ve insan şeytânı, cin şeytânına bağlı demektir. Melek karşıtı olan cin şeytânı, yani gizli şeytân bazı filozoflara göre yalnız mücerredât-ı maneviye olarak açıklanmış ise de, bunun maddi değerini inkar etmek doğru olmayacağından, buna kötü olan maddi kuvvetleri de katmak gereklidir. Ehl-i Sünnet'in açıklaması böyledir. Bu şekilde şeytân cins ismi, bilhassa görülmeyen ruhlar ve kötü kuvvetlere isim olmuştur ki, yaratılışta her cins bir tek ferd ile başlamış olduğundan, şeytân denilince bu cinsin babası olan o ilk fert, yani İblis akla gelir ve o zaman da özel isim gibi olur.” [20]
İblis'in meleklerden mi, cinlerden mi olduğu konusu tartışılan bir konudur. Aslında İblis, cinlerden biridir ve cinlerin yaratıldığı şeyden yaratılmıştır. Mesela; genel anlamda bir insan var, bir de onları tanıyıp bildiğimiz ve onları ifade etmek için kullanılan isimleri var: Ali, Veli, Ayşe, Fatma v.s. gibi. İnsan genel anlamdadır ve onun nev'ini yani türünü ifade eder. İsim ise, bizzat insanın kendini ifade etmek için kullanılır. Aynen öyle de, bir şeytân var ve bir de Hz. Âdem'le ilk karşılaşan İblis var. Hz. Âdem'le ilk karşılaşan şeytânın özel ismi İblis'tir. Bu da cinlerdendir ve cinlerin yaratıldığı ateşten yaratılmıştır. Şeytân ise, o türün azdırıp saptırıcı olanlarına, yani o cinsin bir türüne verilen isimdir.[21][17]
(Bu görüşü savunanlara göre) İblis'in meleklerden biri olduğuna dair ortaya atılan görüşlerin kaynağı, İslâm değil Hıristiyanlıktır. Bu husus, yani İblis'in cinlerden biri olduğu, Kurân-ı Kerîm'de Kehf Sûresi'nin 50. âyetinde açıklanmıştır.[17]
Sorumlu olarak yaratılan insan cin ilişkisi, ilk insanın yaratılması, meleklere ve cinlere Âdem'e secde edin emriyle başlamış, Yüce Allah'ın, “Ey Âdem! Sen zevcenle birlikte cennete yerleşip dilediğiniz nimetlerden yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın ki, sonra zâlimlerden olursunuz.” uyarısıyla devam etmiştir. Hz. Âdem'in yaratılması, meleklerin secdesi, cinlerden olan İblis'in bu emri kabul etmeyişi, Rabb'inin emrine baş kaldırı, isyan, iyiliklere karşı çıkma ve Hz. Âdem'in üstünlüğünü kabul edememe, insan-şeytân ilişkisinin ilk menfi yönünü oluşturmuştur. İnsanlığın atasının İblis'le başlayan bu olumsuz tablo dünyada da devam etmektedir. İşte, Kurân'da geniş bir yeri oluşturan insan şeytân ilişkisi ve şeytândan sakınma insan açısından büyük önem taşır.[11]
Secde emri verildiğinde İblis, melekler arasında duruyordu. Fakat melek değildi o, cinlerdendi. Allah'ın emrine karşı gelince de ilâhi rahmetten kovuldu.[22] İkinci bölümdeki "Şeytân bir melektir görüşünü" savunanların delil olarak getirdiği "istisnâ" meselesinde Şeytân'ın bir cinnî olduğunu savunanların bakış açısı şudur: Allah Teâlâ Kehf Suresi'nde, “Meleklere, “Âdem'e secde edin.” dedik, İblis müstesna, hepsi secde ettiler. O, cinlerdendi; Bundan dolayı rabbisinin emrinden çıktı...” (Kehf, 50) buyurarak, böyle bir mânânın yanlış olduğuna, yine teknik tabiri ile buradaki istisnanın, “müstesna-ı munkatı”, yani istisnâ edilen ile edilmeyenlerin, iki ayrı cins varlık olduğunu göstermektedir. Bu, mesela “Köylüler geldi, ama eşekleri gelmedi.” cümlesindeki istisnâ türündendir.

Keza bu âyette İblis'in Allah'ın buyruğunun dışına çıktığı bildirilmiştir. Meleklerle ilgili başka âyetlerde ise, meleklerin kesinlikle, Allah'ın emrinin dışına çıkmayacakları bildirilmektedir. Zaten âyetin son cümlesi, Allah'ın emrini tutmayışının kaynağına işaret ediyor.[8]
Ebû İshâk der ki:
«Hepimiz meleklerin evlenmediklerinde ve zürriyet sâhibi olmadıklarında söz ve fikir birliği içindeyiz. Oysa İblis'in (ve cinlerin) zürriyeti vardır. Demek ki o (İblis), onlardan (meleklerden) değildir.»
Ebû İshâk'ın sözlerinden çıkan sonuç, şudur: Şeytân, melâikeden (meleklerden) değil cinlerdendir. Hasan el-Basrî der ki:
«İblis, asla (bir göz ucu kadar bile) meleklerden olmamıştır.» [23]
Ahmet Cemil Akıncı, "Cinler Âlemi" adlı eserinde İblis'in meleklerden olmadığı görüşündedir:
... Cinler, iki bin yılı aşkın bir zamandan beri birbirleriyle savaşıp duruyorlardı. Birgün cinlerden bir ailenin bir çocuğu oldu. Annesi ve babası, çok sevindiler. Çünkü doğan oğulları, şimdiye kadar gördüklerine benzemiyordu. Hangi canlının şekline girse, onun en güzeli, göz kamaştıranı ve sevimlisi oluyordu. Daha küçüklüğünde akıl ve zekâ hususunda da gelmiş-geçmişlerden çok ileri olduğu anlaşılmıştı. Annesiyle babası, ona "İblis" adını takmıştı. O, bir cindi ve ateşten yaratılmıştı.
İblis, daha çocukken, yalnız cinlerin değil meleklerin de sevgilisi olmuştu. Melekler, ondan öylesine bir huzur almışlardı ki, Allah'ın izniyle sık sık uğrayıp onun terbiyesiyle ilgilendiler. İblis, yaşı ilerleyince meleklerin tebliğine iman edip Allah'ın varlığını ve birliğini, cinlere gönderilen peygamberleri tasdik etti. Adeta melekleşti. Melek hasletli bir hâl alması, onu büsbütün güzelleştirdi. Hemcinsleri olan cinlerin birkaç bin seneden beri yapageldikleri savaşları durdurmaya çalıştı. Fakat her defasında başarısız oldu.
Cinler, her meselelerini ona getirir, İblis de adâletle çözerdi. Cinler, ona artık "İblis" yerine "Hakem" diyorlardı. Melekler, dayanamadılar ve Allah-u Teâla'ya onu kendi aralarına alması için yalvardılar. Allah-u Teâlâ da onu yukarıya aldı. Kendisine cennetlerin muhâfızlığını ve hazinedârlığını verdi. Cennet'teki lakâbı, "Azâzil"di. Göklerde de geziniyordu ve oradaki lakâbı da "Haris" oldu.
İblis, Allah'a engin kulluğunun karşılığını -diğer cinlerin cezâlandırılmasına karşın- böyle gördü. Melekler, ona hürmet ediyorlardı. Dilediği zaman yeryüzünde, dilediği zaman gökyüzünde, dilediği zaman da cennetlerde kalıyordu. Fakat içi huzursuzdu ve hemcinsi olan, ateşten yaratılmış cinlerin savaşları durmadıkça da bu huzursuzluğu asla geçmeyecekti.
İblis, bin yıla yakın bir zaman, barışı sağlamak için çalıştı. Fakat elinde iman etmiş olan bir avuç mü'mim cinle hiçbir şey yapamadı. Sonunda onların cezalandırılmadan yola gelmeyeceklerini anlamıştı ve Allah'a dua etti. Allah-u Teâlâ, İblis'in isteğini yerine getirdi ve emrine meleklerden bir ordu verdi. İblis, bu ordularla, birbirleriyle savaşmakta olan cinlerin üstüne yürüdü ve pek çoğunu öldürdü. Kurtulabilenler, adalara, çöllerin tenhâ yerlerine sığındılar. Pişman olmuşlardı; fakat iş işten geçmişti.
Hiç akla gelmeyen bir arzu, İblis'in göğsünü doldurup sıkmış, karartmıştı. Artık eskisi gibi o güzel, sevimli, kulların melek hasletli olanı değildi. Hiç kimseye açılmamış, fakat (kazandığı bu zafer yüzünden) kendisine ululuk vehmetmiş ve için için Allah'ın rahmâniyet vasfını inkâr etmişti. Nefsini bir türlü yenemiyor, adalara ve çöllere dağılan cinlere ilâh olmak istiyordu.
İblis'in bu ululanmasından yanında olan diğer meleklerin haberi yoktu. Fakat Allah-u Teâla, şüphesiz ki (onun kalbinden geçenleri) biliyordu. Çünkü O, Yaratan'dı. Kendisine gizli olan hiçbir şey yoktu ve olamazdı da. Allah, topraktan Hz. Âdem'i yarattı ve yarattıklarının en şereflisi olarak buyurduğu Âdem'e meleklerin hürmet secdesi etmelerini emretti. Melekler, derhal Âdem'e secde ettiler ve Allah'ın emrini yerine getirdiler.Fakat İblis, Allah'a karşı geldi ve secde etmeyi kabul etmedi. "Ben, kuru bir çamurdan sûretlenmiş, bir balçıktan yarattığın insan için secde edeyim diye var olmadım." dedi. Cenâb-ı Hak, şöyle buyurdu: "O halde çık buradan. Çünkü sen, artık kovulmuşlardansın. Hiç şüphesiz cezâ gününe kadar lânet, senin üzerinedir." İblis, "Ey Rabbim", dedi. "Öyleyse bana (insanların) kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar mühlet ver." Allah-u Teâlâ, buyurdu ki: "O halde sen (Allah katında) mâlum olan (bir) zamanın gününe kadar geciktirilenlerdensin." İblis, "Ey Rabbim, beni azdırdığın şeye (rahmetinden uzaklaştırmana) mukâbil, ben de andolsun, yeryüzünde onlara günahları herhalde süsleyeceğim. (Günahları kendilerine hoş göstereceğim.) Onların hepsini, muhakkak toptan azdıracağım. Ancak onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların müstesnâ" dedi. Allah-u Teâlâ, buyurdu ki: "İşte bu, bana göre (hak ve lâyık) olan bir yoldur. Benim kullarımın üzerinde senin hiçbir tahakkümün (yaptırımın) yoktur.Meğer ki azıp sana tâbi olanlardan olsun. Şüphesiz ki onların (sana tâbi olanların) tümüne vaad olunan yer, Cehennem'dir." [24]
Ahmet Hulûsi de "Ruh-İnsan-Cin" adlı eserinde şunları söyler:
Esasen yaşamda var olan her şey, "can"lılığını ve "bilincini" meleklerden alır.. "Bilgisayar" kelimesiyle işaret ettiğimiz yapının varlığındaki atomlar ve ışık kuantları, nasıl bir boyutsal derinlik ve öze işaret ediyorsa; "insan" veya "hayvan" veya "cin" dendiğinde de, onların alt yapısını oluşturan öze, cevhere, alt yapıya "melek" denir.. Bu yüzdendir ki, insan ve cin ve hayvan denilen tüm varlıkların orijini tümüyle meleklerdir.
"Cin" denilen varlıkların "melek"lerle karıştırılmasının, "şeytânın" ise "melek" olarak sanılmasının sebebi de, yine bu özelliğin iyi fark edilememesidir. Özü itibariyle "melek", bileşiminin oluşturduğu yapısı itibariyle "cin" olan İblis'in halk ve hattâ bir takım hocalar tarafından "başmelek" diye zannedilmesine yol açan yanlış anlama, buraya dayanmaktadır.[25]
İblis denen o cin, “Rabbinin emrinden çıktı.” Allah'a itaat etmekten kaçındı. Oysa biz biliyoruz ki, “Melekler, Allah'ın emrine isyan etmezler, ne emrederse onu yaparlar.” İnsanlar ve cinler, kulluk sorumluluğu ile yükümlü oldukları için, irâdeleri ile yaptıklarının cezalarını veya mükafatlarını göreceklerdir. Ancak melekler, öyle değildir. Onlar, hata yapmaktan korunmuşlardır; şer işlemeyi irâde edemezler. O halde, Şeytân'ın meleklerden olması, söz konusu olamaz.[26]

B. Şeytân, Bir Melektir

Şeytân, bir melektir ve cinler, meleklerin bir türüdür.

Bu görüşü savunanların delil getirdiği Kurân âyeti şudur:
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ
«Hani MELEKLERE, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İBLİS (ŞEYTÂN) HARİÇ BÜTÜN MELEKLER hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.» (Bakara Sûresi, 34) [27]
Bu âyetten şu mantık yürütmeyi yapabiliriz:
  1. Bütün meleklere Hz. Âdem'e secde edilmeleri emredilmiştir.
  2. Emredilenler arasında İblis de vardır. (Çünkü verilen emre karşı gelmiş ve kâfirlerden olmuştur.)
  3. O halde İblis de bir melektir.
Bu âyette meleklere Hz. Âdem'e secde etmeleri emredilmiş; İblis dışındaki tüm melekler secde ettiği halde İblis, bundan istisnâ tutulmuştur; yani Allah'ın emrine karşı gelip secde etmemiştir. İmâm-ı Şiblî, bu âyete ve âyette İblis'in istisnâ gösterilmesine dayanarak şunları söyler:
«İstisnâ, cinsinden başkasından yapılmaz. Arap dili ve kâidesinde meşhûr ve hâkim olan görüş, budur. Meselâ (hem) "Fetehel-Habbâzûne illâ fülânen" ve (hem de) "Reaytunnâse illâ Himâren" demek câiz olmaz. Birisi; "Ve beldetün leyse bihâ enîsunillel yeafiru ve illel-i su" () Şehirde Yeafir ve El-İs'ten başka kimse kalmadı) beytini ileri sürüp de istisnâ (tutula)nın cinsinden gayrisinden câiz olabileceğini iddiâ ederse de ki: El-Yeafir ile onları İnas'tan istisnâ etmiş oluruz, başkasından değil. Çünkü enisden gayrisi için ne âdemî (insana ait) ne de cinnî (cinlere ait), hiçbirinin zikri câiz olmaz.» [23]
İlgili âyetler, bütün meleklere secdenin emrolunduğunu, hepsinin bu emre uyduklarını, sadece İblis'in uymadığını; emre uyanlardan, “istisnâ” olduğunu gösteriyor. âyetlerin açık manasını alırsak, bu “istisnâ”nın, Arapça teknik tâbiri ile, “müstesna-ı muttasıl” sayılarak, İblis'in meleklerden kabul edilmesi gerekir. Yani mesela “İnsanlar çok günahkardırlar, peygamberler müstesna...” dediğinizde, peygamberlerin de, insanlara dâhil olduğunu, ama farklı bir derecede olduklarını vurgulamış oluyorsunuz. İşte bu şekilde, istisnâ edilenler ve edilmeyenler, aynı cinsten varlıklar olunca, buna “müstesna-ı muttasıl” denir. Buna göre de “Melekler secde ettiler, İblis müstesna..” dediğinizde, ilk bakışta bu, “Demek ki İblis de meleklerden birisi idi.” mânâsına gelir.[8]
Biraz daha açıklık getirmek istenirse, Allah'ın seslendiği varlık, meleklerdir. Dolayısıyla çoğunluğa sesleniş tarzı, cümlenin kurulumunda etmendir. Dolayısıyla içlerindeki bir istisna olan İblis'e seslenmesi, bu secde işinde melekleri saf dışı bırakacaktır. Bundan sebep, çoğul olan kavrama seslenilmesi ve istisnanın İblis olması, âyetin manasında doğru bir kurulumu göstermektedir. Örneğin; "Müdür kapıdan içeri girince, tüm öğrenciler ayağa kalktı. Yalnız öğretmen hariç." cümlesi, bu manayı teyit etmektedir. Yani istisna olan bir kavramın âyetteki meleklerle birlikte anılışı, çoğul bir kavramla birlikte anılışından dolayıdır.[28][29]
Bursalı İsmail Hakkı, “O, cinlerdendi” âyetini, “Onun aslı, ateşten yaratılmış bir cindi. Meleklerden değildi.” diye tefsir etmekte ve “Meleklere 'Âdeme secde edin!' demiştik. İblis hariç hepsi hemen secde etti.” (Kehf, 18/50) âyetinde İblis'in meleklerden istisnâ edildiğini söylemektedir. “İblis, melek olmayıp cin olduğuna göre, melekten nasıl istisna edilmiş olabilir?” tarzındaki muhtemel bir soruya cevap için su izâhı yapmıştır:
Çünkü, İblis de onlarla beraber secde etmekle emrolunmustur. Daha sonra ise istisnâ edilmiştir. Tıpkı, “...falan kadın hariç hepsi çıktılar” sözünde olduğu gibi. Burada hariç olan kişi, erkekler arasında bulunan bir kadındır.[26]
İblis'in kâfir cinlerden oluşuna yönelik, Bakara Sûresinin 34. âyetinde bir sözden belirtilmese de, âyetin verdiği cümle tarzında istisna olarak belirtilmesi, çoğunluk bir zannın beraberiyle getirilmesine yöneliktir. Çünkü secde edenler, çoğul olarak meleklerdir.
Görüldüğü gibi, eylemin sonucunda verilen tepkinin, iblisin durum değiştirmesine vesile olduğu da buradan acık ve net olarak görülmektedir. Dolayısıyla, eylemden önce, İblis'in melek sıfatında yada meleklerin davranışlarıyla aynı davranışı göstermesi zaten vardı… Yani İblis ve kane mine'l –kafirin Kafirlerden oldu-kelimesi, olmazdan önceki halinin, meleklerle beraber itaat ettiğini ve Allaha karşı gelmediği anlaşılmaktadır

“Eba-ye-'ba-ibaen” kökünden gelen “eba”, tereddütsüz düşünüp taşınarak, irade ve ihtiyar ile imtina etmek, kaçınmak, yüz çevirmek, diretmek, dayatmak demektir

İba fiili, istikbar (büyüklük taslamak) fiilinden önce zikredilmiştir. Oysa İblis'in secdeden imtina etmesinin sebebi büyüklük taslaması olduğuna göre;onun daha önce zikredilmesi gerekirdi. Ancak bunun böyle olduğu apaçık ve ortada olduğu için buna işaret etmek gereği yoktur. Sâd süresinin 74. âyetinde yalnız “istikbar” (hicr 15) süresinin 31. âyetinde ise yalnız “iba” kelimesinin zikri ile iktifâ edilmiştir

Bir başka deyişle zaten iblis'in küfretmezden önce, meleklerle birlikte anılışı, o gurubun bir üyesi olduğu konusunda âyetin mana ihtivasıyla elimize bilgi olarak geçmiştir. Yani çoğul bir gurubun yani meleklerin içinde olması, yaratılış itibariyle farklı bir duruma sahip olsa da fark etmeyecektir, Allah'a melekler gibi itaat etmesi, kafir cinlerden olmamasının sebebidir. Tâ ki; Âdem'e secde emri kesin olarak verilmesine kadar...[28][29]
İblis'in meleklerden olduğuna delil olacak hususlardan biri de şudur: Eğer İblis (Şeytân), onlardan (meleklerden) olmasaydı, kınanması ve yerilmesi de doğru olmazdı. Çünkü bu takdirde o, şöyle diyebilirdi: "Ben, secde ile emrolunmadım ki!" Kaldı ki o, "Ben, ondan (Âdem'den) daha hayırlıyım." diyerek münâzara etmekle anlaşılıyor ki emir, ona da tevcih edilmiştir.
Peki o halde neden Allah-u teâlâ, Kehf Sûresi'nin 50. âyetinde onu (İblis'i) ismiyle zikredip "...Yalnız İblis secde etmedi. O, cindi..." buyurdu? Buna verilecek yanıt, şunlar olabilir: Çünkü cinler de meleklerin bir nev'idir (türüdür). Kerubiyyûn, Rûhâniyyûn, Hazene, Zebâniye gibi çeşitli nev'ileri (türleri) vardır.Onların hepsi, bir cinstir. Tıpkı Âdemoğulları gibi. Âdemoğulları'nın da Arap, Acem gibi çeşitleri vardır. Birisi derse ki:
"Bütün kölelerime bana itaat etmelerini emrettim. Hepsi itaat ettiler. Falanca, itaat etmedi. Çünkü o, zenci idi. Bana karşı âsi oldu."
...Bu zenci kölesinin neviyette (ırk olarak) her ne kadar onlardan ayrılsa da, cinsiyette diğer kölelerine ortak (onlardan) olmadığını göstermez. Ebû'l-Vefâ Ali b. Âkil der ki:
«Sana İblis'in (Şeytân'ın) meleklerden olup olmadığı hakkında bir suâl tevcih edilirse (soru sorulursa), şöyle de: "O, melâikedendir (meleklerdendir)".»
Ebû Ya'lâ der ki:
«Ebû İshâk'ın Tâlikât'ında şunlar yazılıdır: ...Şeyhime (Ebû Bekr'e) İblis'in meleklerden olup olmadığını sordular. Şu cevabı verdi: Secde etmekle emredildi. Eğer onlardan olmasaydı, emredilmezdi.»
Ebû Bekr b. Abdulaziz'in tefsir kitabında ise, Şeytân'ın meleklerden olduğu tasrih edilmiş ve bu husustaki ihtilâfı da anlatmış ve ezcümle (sonuç olarak) demiştir ki:
«Eğer Şeytân, meleklerden olmasaydı secde ile emredilmezdi. Çünkü secde emri, bütün meleklere munsarıf (tevcih) oldu (yöneltildi). Şeytân'ın da secde ile emredildiğine dâir hepimizin ittifâkı vardır.»
Bu görüş, müfessirlerin çoğunluğunun görüşüdür. İbn-i Abbas ve diğerleri de Ebû Bekr b. Abdulaziz ile aynı kanaattedir. İbn-i Mes'ûd, sahabeden bir topluluk, Said b. el-Musayyeb ve diğerleri de aynı kanaattedir. Mütekellimînden bir cemaat de aynı sözü söylemişlerdir. Ebu'l-Kâsım el-Ensârî der ki: "Bu, şeyhimiz Ebu'l-Hasan'ın (da) görüşüdür."
Ebû Ya'lâ der ki:
«Birisi, (Kehs Sûresi, 50. âyete istinâden) "Allah, 'İblis, secde etmedi. O, cinlerdendi.' buyurmuştur." diye itirâz ederse, ona şu cevap verilir: Bu, onda gizli olan bir isyân duygusunu açığa vurmaktır. Çünkü CİN kelimesinin aslı, İSTİTAR (GİZLENME)dir. Bunun için karında gizli olan çocuğa CENİN denilmiştir. Mecnûn'a da mecnûn denilmesinin sebebi, bâzı ârızâlarla aklının setredilmesinden (örtülmesinden, gizlenmesinden) ileri gelmiştir.»
Bir başka cevap olarak da Ebû Bekr, "Tefsir" adlı eserinde şunları söylemiştir:
«İbn-i Abbâs ile İbn-i Mes'ûd'a göre; İblis, dünyâ göğünün vekilharcı idi. O, KENDİLERİNE CİN DENİLEN MELEKLER KABİLESİNDENDİR. Onlara CİN denilmiştir; çünkü onlar, Cennet Hazânesi (Bekçisi) idiler. İblis de bir Hazîn (bekçi) idi.»
İbn-i İshâk'ın "Ama İblis'te (ve cinlerde) şehvet vardır. Meleklerde bu yoktur." deliline gelince, deriz ki bu şehvet, ona Divân'dan (Allah'ın huzurundan) kovulmasıyla ârız olmuştur (bulaşmıştır). Tıpkı yeryüzüne inen Hârut ve Mârut adlı melekler gibi. Onlara da şehvet, ancak yeryüzüne indikten sonra ârız olmuştur. Söylenildiğine göre Hârut ile Mârut, iki melekti. Yeryüzüne inmişler ve bir kadına âşık olmuşlardı. Şeytân (ve cinler) da Hârut ve Mârut olayında olduğu gibi Divân'dan (Allah'ın huzurundan) kovulduktan sonra o melekler gibi şehvet sahibi oldu(lar).
Taberî, "Tarih"inde İbn-i Abbâas'ın şu kavlini zikretmiştir:
«İblis, meleklerin en şerefli kabilesindendi. O, Cennetlerin Hâzini (vekilharcı) idi. Dünyâ semâsının ve yerin hâkimiyeti (yönetimi), ona verilmişti.»
Yine İbn-i Abbâs'tan mervidir:
«Meleklerin CİN diye bir kabilesi vardı. İblis, o kabiledendi. Yer ile gök arasında vesvese yayma işi ile meşgûl olurdu.»
Yine İbn-i Abbâs, İbn-i Mes'ûd ve diğer sahabelerden şöyle nakledilmiştir:
«İblis, dünya göğünün meleği kılındı. Meleklerden kendilerine CİN adı verilen bir kabiledendi. Onlara CİN denilmesinin sebebi, Cennet Hâzanesi (Bekçisi, Hazinedârı) oluşlarındandır. İblis de kendi arkadaşları ile Cennet Hâzini (Hazinedârı) idi.»
Ebû Bekr el-Kureşî der ki:
«Bâzı hâdisçiler, Katâde'den şunları nakleder. İblis, rüzgâr işine memur edilen on meleğin onuncusuydu.»
ed-Dahhâk vâsıtası ile İbn-i Abbâs'tan şöyle nakledilmiştir:
«İblis, melâike kabilelerinden, kendilerine CİN denilen bir kabiledendi. Onlar, melekler arasından ZEHİRLİ ATEŞTEN yaratılmışlardır. Onun asıl ismi el-Hâris idi. Cennet Hazinindendi. Melekler ise yalnız bu kavim müstesnâ, hepsi NURDAN yaratılmışladır.» [23]
Kurân'da, Hicr Sûresinin 15. âyetinde, cinlerin ZEHİRLİ ya da DUMANSIZ BİR ATEŞTEN yaratılmış oldukları anlatılmaktadır: Bu âyet-i Kerîmenin kimi mealleri şöyledir:
لَقَالُواْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ
«Cinleri de daha önce dumansız ateşten yaratmıştık.» (Diyanet) [30]
«Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yarattık.» (Bekir Sadak)
«Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.» (Âdem Uğur)
«Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.» (Ali Bulaç)
«Cin yaratığını da daha önce şiddetli ateşten yarattık.» (Ali Fikri Yavuz)
«Cânn'ı da daha önce dumansız zehirli ateşten yarattık.» (Celal Yıldırım)
«Cann, onu da bundan evvel «nâris-semûm»dan (Semûm ateşinden) yaratmıştık.» (Elmalılı Hamdi Yazır) [31]
Âdemoğlu (insanoğlu) ise topraktan yaratılmıştır:
قَالَ لَهُ صَاحِبُهُ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَكَفَرْتَ بِالَّذِي خَلَقَكَ مِن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ سَوَّاكَ رَجُلاً
«Arkadaşı ona cevap vererek dedi ki: “Seni topraktan, sonra bir damla döl suyundan yaratan, sonra da seni (eksiksiz) bir insan şeklinde düzenleyen Allah'ı inkâr mı ediyorsun?”.» (Kehf Sûresi, 37) [32]
Yeryüzünün ilk sâkinleri (yaşayanları, sahipleri), cinlerdir. Yeryüzünü ifsâd ettiler (yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkardılar, kan döktüler, birbirleriyle savaştılar), cinâyet işlediler. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ, onlara İblis ve arkadaşlarını göndererek deniz adalarına ve dağların eteklerine sürdürdü. İblis, bu işi başarınca mağrurlandı ve "Kimsenin yapamadığı işi ben yaptım." dedi. Allah-u Teâlâ, onun kalbine muttali oldu (kalbinden geçenleri işitti). İblis'in yanındaki meleklerin ise İblis'in kalbinden geçirdiklerinden haberi yoktu.
İbn-i Şaklah'ın bu sözünü İbn-i Şihâb'tan yapılan şu rivâyet, teyit etmektedir:
«İblis, cinlerdendir. O, cinlerin babasıdır. Tıpkı Âdem'in insanoğlunun babası olduğu gibi.» [23]
Muhammed ibn İshak, Hallad'dan, Ata'dan, Davud'dan ve İbn Abbas'tan nakleder ki;o şöyle demiştir:
«İblis, günah işlemezden önce meleklerden bir melekti (davranış ve itaat olarak) ve ismi Azâzîl olup yeryüzünde yaşardı. Çalışma bakımından meleklerin en ileri gidenlerindendi. İçlerinden en bilginiydi. Bu husus, onu kibre sevk etti ve o Hınn adı verilen bir kabileden idi.» [28][29]
Buradan da anlaşılacağı gibi, davranış ve itaat boyutunda meleklerle aynı anlamda çağrılan iblisin, yaratılış itibariyle meleklerden farklı olması onun cin sıfatında olmasını gerektiriyor. Ancak âyetin manasında bu böyle söylenmemektedir. Söyleniş tarzında çoğunluk bir gurup meleklere, ve bunlarla aynı davranış içerisinde bulunan ve yaratılış itibariyle farklı olan İblis'e yöneliktir. Ancak itaat etmemesinden sonra âyetin devamında o, zaten bir cin ve kafir cinlerden oldu âyetiyle birebir teyit edilerek anlamın İblis'in meleklere ait yada cinlere mi ait olduğu ihtilâfı ortadan kalkmış olmaktadır.[28]
Allah Teâlâ meleklere, yeryüzünde bir halife yaratacağını söylediğinde, “Daha önce cinlerin yaptığı gibi, orada fesat çıkarıp, kan dökecek bir varlık mı yaratacaksın? Biz bu yüzden onların üzerine gönderilmiştik.” diye sordular. Allah Teâlâ da, “Ben, sizin bilmediğinizi biliyorum.”, yani, “Ben, İblis'in kalbinde olup da sizin bilmediğiniz o kibir ve gururu biliyorum.” dedi. İşte bundan sonra Allah Teâlâ, Âdem'in toprağının getirilmesini emretti. Toprak getirildi ve Allah, Âdem'i yarattı... Âdem, bir tarafa atılmış cansız heykel olarak kırk gece bekledi. İblis, onun bu cansız heykeline geliyor, ayağıyla vuruyor ve ondan ses çıkarıyordu; bir kamışın içine üfler gibi, içine üflüyor; ağzından girip, arkasından çıkıyor; arkasından girip, ağzından çıkıyordu. O kupkuru çamura, “Sen bir hiçsin. Eğer sana musallat olsam, seni mahvederim. Eğer sen bana musallat olsan, seni dinlemem.” diyordu... [33]

Bu rivâyetlerde İblis'in cinlerden olduğu, cinlerin de bir çeşit melek olduğu ifâde edilmektedir. Her ne kadar bu rivâyetler, âyette İblis'in isyan sebebi olarak gösterilen, “O cinlerdendi, bundan dolayı rabbisinin emrinden çıktı.” ifâdesi ile, meleklere yönelik secde emrine muhatap oluşunun zahiren çelişmesi problemini çözüyorsa da, ilgili âyetleri oldukça zorladığı için fazla kuvvetli görünmemektedirler.

Bu husustaki farklı izahları ve neticeyi, Fahreddin Razî'nin bakış açısı ile vermek istiyoruz:
“Allah Teâlâ bu âyette, İblis'in cinlerden olduğunu söylemiştir. âlimlerin bu konuda üç izahları var:
  1. İblis, meleklerden idi. Onun meleklerden olması, aynı anda cinlerden de olmasına ters değildir....Çünkü meleklerden bir kabile, cin diye adlandırılmıştı... Bir de cinlere, gözle görülemediği için bu ad verilmiştir. Melekler de görülemez. Dolayısıyla melekler de, cinler sınıfına dahildir. Ayrıca İblis, cennetin bekçilerinden idi ve bundan dolayı cennete nispet edilerek, “O, cinlerdendi.” denilmiştir. Hatta bir rivâyete göre o, yaratıldıklarından beri, cennetliklerin takılarını kalıba döken bir melek kabilesi olan, “cinânîler”dendi.
  2. Bu husustaki ikinci izaha göre ise, İblis ateşten yaratılmış olan cin şeytânlarındandı ve onların ilk atasıydı.
  3. Üçüncü görüşe göre o, meleklerdendi, ama sonra şeytâna dönüştürüldü.. İblis'in meleklerden olmadığına delalet eden asıl şey, Allah Teâlâ'nın, bu âyette, yani Kehf, 50. âyetin sonunda, “Ama siz beni bırakıp da, sizin düşmanlarınız oldukları halde, onu ve soyunu dostlar ediniyorsunuz.” buyurarak, İblis için zürriyetin olduğunu bildirmiş olmasıdır. Halbuki melekler için zürriyet ve tenasül, yani doğurarak soy sahibi olma söz konusu değildir. Binaenaleyh İblis'in meleklerden olmaması gerekir.” [34]
Bu görüşte olan İbn Zeyd,
“Âdem, insanların atası olduğu gibi, İblis de cinlerin atasıdır.” der.[35] Halbuki meleklerin atası olarak, hiçbir varlıktan bahsedilmez. Eğer onlarda da bir tenasül olsaydı, insanlar ve cinler gibi onların da bir atası olurdu. Binaeaaleyh Allah onları, üreme-türeme yoluyla değil, direkt olarak yaratmaktadır

Yine İblis'in meleklerden olmadığını ileri sürenler şu hususları delil gösterirler: Allah Teâlâ, Kurân'da, İblis'i ateşten yarattığını haber veriyor; melekleri neden yarattığını ise bildirmiyor. Sonra Kurân'da, İblis'in, meleklerin yaratıldığı maddeden yaratıldığına dair bir haber yok. Ayrıca İblis'in, cinlerden olduğu da haber verilmiştir. Binaenaleyh İblis'i, Allah Teâlâ'nın nispet ettiği şeyin dışında bir şeye nispet edilmesinin caiz olduğunu söylemek doğru değildir. [36]

Taberî, bu delillere itiraz ederek şöyle der:
“Bu deliller, sahiblerinin bilgilerinin zayıflığından kaynaklanmaktadır. Çünkü Allah Teâlâ'nın, meleklerin çeşitli sınıflarını, kimini nurdan, kimini ateşten, kimini de dilediği herhangi birşeyden olmak üzere, çeşitli şeylerden yaratmış olabileceği inkar edilemez. Zaten Kurân'da meleklerin neden yaratıldığına dair bir bilgi yok ve İblis'in yaratıldığı şeyin haber verilmiş olması da, meleklerden olmadığını göstermez. Aynı şekilde bu, İblis'in, Allah Teâlâ'nın ateşten yarattığı bir melek zümresinden olma ihtimaline engel değildir. Keza İblis'in soyunun bulunması da, meleklerden olmamasını gerektirmez. Çünkü Allah Teâlâ, onun günah işlemesini murad ettiği zaman, diğer meleklere verilmeyen lezzet hissi ve şehvet duygusu vermiştir. Yine Allah Teâlâ'nın, İblis'in cinlerden olduğunu haber vermesi de melek olmasına engel değildir. Çünkü sadece İblis'e değil, insanlarca görülemedikleri için ve her görülemeyen şeye “cin” denebildiği için, meleklere de bu isim verilmiştir.” [37]

Görüldüğü gibi Taberî, İblis'in aslında bir melek iken, emr-i ilahiye itaat etmediği için şeytân olduğu görüşündedir. Ama İbn Kesir, aynı görüşte değildir. O, İblis'in, meleklerden olmadığı halde, onlarla beraber “Âdem'e secde” emrine muhatab sayılmasını şöyle izah eder: “Allah Teâlâ, meleklere, Âdem'e secde etmelerini emrettiğinde, İblis de bu emre dahil sayıldı. Çünkü o, onların cinsinden olmadı halde, onlara benziyor; onların amellerini işliyordu. Bundan dolayı meleklere yönelik olan bu emre, İblis de muhatab sayıldı. Emri yerine getirmediği için de kınandı.” [38]

Âlûsî de Taberî gibi, İblis'in meleklerden olmadığını söyleyenlerin delillerini zikredip, bunlara karşı cevaplar vererek, aynı görüşü paylaşır. Onun tespitine göre bir kısım âlimler, “O cinlerdendi.” (Kehf, 50) âyetini; meleklerin kibirlenmez oluşuna karşılık, İblis'in kibirlenişini; hadis-i şerifte bildirildiği gibi, meleklerin nurdan yaratılışına karşılık, İblis'in ateşten yaratılışını ileri sürerek, “İblis, cin denen ve meleklerden başka olan bir taifedendi.” demişlerdir. Âlûsî bu noktada,

“Sahabenin ve tabiînin bütün âlimleri ise, meleklere Âdem'e secde etmelerini haber veren âyetlerde, İblis'in bu emre uymadığını gösteren “istisna” kısmının, istisna-ı muttasıl olduğunu ileri sürerek, İblis'in meleklerden olduğunu söylemişlerdir.”
der.[39] Merhum Âlûsî'nin bu sonuca nasıl ulaştığını bilemiyoruz. Eğer böyle olsaydı, İblis'in meleklerden olduğu görüşü, ümmetin sonrakileri tarafından itirazsız benimsenirdi.

İblis'in meleklerden olduğu görüşünü benimsemiş görünen Âlûsî, delillere şöyle cevap veriyor:
“Meleklerin kibir sahibi olmamalarına rağmen, İblis'in kibirlenmesi, meleklerden olmasına engel değildir. Bu da, ya melekler içinde masum olmayanların bulunmasından dolayıdır, ya da Allah Teâlâ'nın İblis'den meleklik sıfatlarını soyup, ona şeytânlık sıfatlarını giydirmesinden dolayıdır. Buna göre İblis, şeytânlık sıfatlarını giydikten sonra isyan etmiştir... İblis'in ateşten yaratılmasına karşılık meleklerin nurdan yaratılmış olması da bu duruma engel değildir. Çünkü ateş ile nur, özde birdir... Yine de doğrusunu Allah Teâlâ bilir.” [40]

Mahlukâtın yaratılışı konusuna değişik bir açıdan bakan bazı mutasavvıflar, meleklerin ve İblis'in yaratılışından da bahsederler. Fakat bu yorumların sahih sağlam dayanaklarını bulmak oldukça zordur.[41]

İblis'in meleklerden mi, cinlerden mi olduğu konusunda seleften iki türlü de rivâyetler gelmiştir. Daha önce de benzerleri geçtiği gibi, İbn-i Abbas'tan gelen bir rivâyete göre;

“Meleklerden, cin isminde bir kabile vardı. İblis, o kabileye mensuptu ve önceleri gök ile yer arasında gider gelirdi. İsyan edince, Allah ona gazaplandı ve onu şeytâna çevirip, lanetledi... Eğer meleklerden olmasaydı, bu secde ile emrolunmazdı.”

Tabi'înden Sa'id b. Müseyyeb de, “İblis daha önce en aşağı semanın meleklerinin reisi idi.” demiştir. Katade'ye göre İblis, Allah Teâlâ'ya itaat etmekten yüz çevirdiği için, taatı gizlediği için, “taatı gizleyen”, yani yapmayan manasında “cin” ismini aldı. Bir başka tabi'în âlimi Hasan Basrî ise, “İblis, bir an bile meleklerden olmamıştır.” [42] “Çünkü o, ateşten, melekler ise nurdan yaratılmışlardır. Melekler Allah'a ibadet etmekten asla kaçınmazlar, büyüklenmezler, yorulmazlar ve isyan etmezler. Halbuki İblis, böyle değildir. O, isyan etmiş ve büyüklenmiştir. Melekler cinlerden değildir. Ama İblis cinlerdendir. Melekler, Allah'ın elçileridir; ama İblis böyle değildir.... Meleklerle beraber İblis de secde etmekle emrolununca, Allah onu istisna etmiştir. İblis'in adı başka bir şey idi. Fakat Allah'a isyan edince, Allah onu bu ad ile isimlendirdi. O, Rabbine isyan edinceye kadar mümin idi ve göklerde ibadet ediyordu. İsyan edince, yeryüzüne indirildi.” der.[43]

Görüldüğü gibi selefte iki görüş de bulunmaktadır. Bu hadise ile ilgili rivâyetlerin sıhhatleri de kesin değildir. Buna dikkatlerimizi çeken İbn Kesir, “İblis'in ilk zamanları ile ilgili olarak seleften, yani sahabe ve tabi'înden birçok rivâyetler gelmiştir. Bunların çoğu, insanların ilgisini çekmek için nakledilen İsrailî rivâyetlerdir.” [44] diyor. Âlûsî'nin naklettiği şu haber de, hemen hemen aynı durumdadır: “İblis'den önce de cinler vardı. Fakat onlar helak olmuşlar ve onlardan sadece İblis kalmıştı. Binaenaleyh bugünkü cin ve şeytânlar, onun zürriyetidir. Buna göre de İblis'in cinler içindeki yeri, Hz.Nuh'un insanlar arasındaki durumu gibidir.” [45][8]
Sonuç

Yukarıdan beri anlattıklarımızdan görüleceği gibi, iki tarafın da delilleri ve karşı cevapları bulunmaktadır. Ama İblis'in bir melek olmadığı, ayrı bir cins olduğu görüşü daha ağır basmakta [46] ve âyetler ile hadislerin zahirine daha uygun düşmektedir.[47] Bu husustaki delillerin en önemlilerinden biri, Razî'nin de dikkat çektiği gibi[48], Sebe, 40-41. âyetlerdir. Bu âyetlerde, kıyamet günü, Allah Teâlâ'nın meleklere, kafirlerle ilgili olarak, “Bunlar size mi tapıyorlardı?” sorusuna karşılık meleklerin, “(Ey Rabbimiz) seni tenzih ederiz. Bizim dostumuz onlar değil sensin. Doğrusu onlar cinlere tapıyorlardı.” şeklinde cevap verecekleri bildiriliyor. Bu açık ifade meleklerin ve cinlerin iki ayrı cins olduklarını gösteriyor.[8]



Kaynaklar

[1] Elif Bulat, "Din Eğitimi Açısından Kurân'da Şeytân Kavramı" (doktora tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Anabilim Dalı, İstanbul 2006.
[2] İsa Sarı, "Eski Türk Edebiyatı I", (ders notları), Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 2006-2007, www.kurgun.com/plugins/content/ders_notu/i_sari/ETE_1.pdf
[3] İbn-i Kesir, Tefsir, 3/312, 313
[4] www.hicrandergisi.com/cinler/insi-ve-cinni-seytanlar-.pdf
[5] Müsned, 5/178.
[6] Razi, 13/154; Alusi, Ruhu'l-Meani, 8/5
[7] Behiy, s.150.
[8] www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=15279
[9] www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp?page_id=298
[10] Elmalılı, Tefsir, I/239; Cânân, İbrahim, Hadis Külliyatı, IV/347.
[11] Doç. Dr. Remzi Kaya, "Kurân-ı Kerîm'de İnsan-Şeytân İlişkisi", Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2003, cilt: 12, sayı:2.
[12] Bknz. Râgıb, Müfredât, 60; Rumca Olduğuna Dair Bk. Wensinck, İ.A. İblis Md.
[13] Elmalılı, Hamdi Yazır, Tefsir, İst. 1971, I/320.
[14] Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztürk (Çukurova Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi), "Âdem, Cennet ve Düşüş", MİLEL VE NİHAL inanç, kültür ve mitoloji araştırmaları dergisi, yıl: 1, sayı: 2, Haziran 2004.
[15] Yrd. Doç. Dr. Osman Cilacı, "Hacı Bektâş-ı Velî'nin Din Anlayışı ve Makâlât'ındaki Yorumları Üzerine", Bu makale, Hacı Bektaş-ı Veli Araştırma Merkezi'nce 16 - 18 Ağustos 1988 tarihleri arasında Hacıbektaş'ta düzenlenen Kongre'ye tebliğ olarak sunulmuştur.
[16] Prof. Dr. Süleyman Ateş, "İnsan ve İnsanüstü", İstanbul 1995, s. 30.
[17] Araştırma Görevlisi Ali Yılmaz (Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı), "Arap Edebiyatında Şeytanlı (Cinli) Şiirler", eskiweb.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/373.pdf
[18] William C. Chittick & Sachiko Murata, "İslamın Vizyonu", (Çev. Turan Koç), İstanbul 2000, s.223..
[19] Doç. Dr. Ali Yıldırım, "Antakyalı Münif'in Benzer İki Gazelinin Düşündürdükleri", turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI/ali_yildirim_antakyali_munif.pdf
[20] Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, "Hak Dini Kur'an Dili", İstanbul, 1992; 1/ 214- 215.
[21] Giovanni Scognamillo-Arif Arslan, "Doğu ve Batı Kaynaklarına Göre Şeytan", İstanbul, 1999, s. 64- 65.
[22] www.feedbooks.com/userbook/9814.pdf
[23] İmâm-ı Şiblî, "Cinlerin Esrârı", mütercim: Muhammed Ferşâd (el-Ezher Üniversitesi), Ferşat Yayınları, İstanbul 2003, s.311-315.
[24] Ahmet Cemil Akıncı, "Cinler Âlemi", Ailem, İstanbul 2008, ISBN: 978-975-45-270-1, s.51-60.
[25] Ahmet Hulûsî, "Ruh-İnsan-Cin", s.26, download.ahmedhulusi.org/download/pdf/ruhinsancin.pdf
[26] www.mollacami.com/konu/seytan-melek-mi-cin-mi-celiskide-kaldim-8257.html
[27] www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp?page_id=5
[28] İbn-i Kesîr, "Hadislerle Kuran-ı Kerim Tefsiri", Çağrı Yayınları, c.2, s.288.
[29] www.mumsema.com/cin-seytan/44475-seytan-melek-mi-cin-mi.html
[30] www.diyanet.gov.tr/kuran/meal.asp?page_id=262
[31] www.kuranmeali.org/kuran_meali.aspx?suresi=hicr&ayet=27
[32] www.diyanet.gov.tr/kuran/result.asp?ayet=topraktan&page_id=&kuran_id=&ayet_no=&Arama=Tamam
[33] Taberî, 1/158.
[34] Razî, 15/200.
[35] Taberî, 1/179-180.
[36] Taberî, 1/180.
[37] Taberî, 1/180-181.
[38] İbn Kesir, 1/133.
[39] Âlûsî, 1/229.
[40] Âlûsî, 1/230.
[41] Âlûsî, 1/230-231.
[42] Taberî, 15/169-170.
[43] Razî, 10/299-300.
[44] İbn Kesir, 4/397.
[45] Âlûsî, 15/292.
[46] Razî, 2/337-342.
[47] İbn Hazm, 4/34.
[48] Razî, 2/338.
 

oguzhan

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
25
Tepkime puanı
2
ben iblisin günahsızkenki adıyla azazilin cin olduğunu biliyorum.melek mertebesine kadar yükselmiş hatta meleklerin öğretmeni bile olmuş.melek olsaydı günaha girmezdi.çünkü melekler pozitif varlıklardır.sadece iyilik düşünürler.zaten insanlardan önce cinlerin olduğunu biliyoruz.demekki iblis cinlerdendi.tamamen farklı bir tür değil.zaten kelime anlamlarına bakarsak.şeytan kovulmuş,iblis ise umutsuz demektir.azazil gururuna yenildi şeytan oldu.iş işten geçince iblis oldu.böyle alçalabilecek varlık iradesi olan varlık olması gerekir.yani kısacası azazil cindi.aslında iblis lakap gibi.şeytanda öyle.takma isim gibiler.
 

La-edri

Kayıtlı Üye
Katılım
21 Haz 2010
Mesajlar
2,195
Tepkime puanı
509
Baska dinler ne der bilmem, ilgim disinda,ama islamda seytan melek degildir,melek katogorisine bile girmez,melekler nurdan yaratilmis,seytan ise atesden,nasil ayni katagoriye girer?
Allah meleklere secde emri verdiginde seytan karsi ciktigi icin, emir meleklere geldi seytan karsi cikti, acaba oda bir melekmiydi diye bir fikir gelebilir,bana göre bu kargasanin sebebide bu,Islamda olmayan bir sey bu seytanin melek olma ihtimali, ve yine "Düsmüs melekler " düsmüs melekde yoktur Islam dininde...
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Şeytan ne cindir ne melek. Bu sınıflara konulmaya çalışılırsa işte böyle kriz çıkar bölünmeler olur. :)
Kur'an sadece bir kaç tür yaratığı anlatır.
1- İnsan Türü
2- Melek Türü
3- Cin Türü
4- Dünya üstündeki Hayvan Türleri
Bunun yanı sıra binlerce alemden bahseder.
Oturup saysanız 100 tane bulamazsınız.
-Virüs alemi (çeşitleri), mikrop alemi(çeşitleri), memeli alemi (çeşitleri), melek alemi (çeşitleri), insan alemi (çeşitleri), cin alemi (çeşitleri), soğuk kanlılar alemi (çeşitleri), vs. vs.
Şeytan melek olamaz çünkü melek baş kaldıramaz. Melek bilgisayar programından farksızdır. Ne denirse onu yapar. Meleğin baş kaldırması saçmadır zira o zaman onu yaratan tövbe haşa oyun oynuyordur.
Cin de olamaz zira cinlerin kapasiteleri meleklere hocalık yapmaya kadar çıkamaz. Yaratan ona farklı bir özellik vermişse onu bilemem zaten o özellik alındıktan sonra da cin olunmaz.
Şeytan farklı bir türdür bu açık şekilde ortada. Ayrıca Şeytan bir görevlidir bunu da unutmayın. Mutlak olan bir gücün bu başkaldırıdan da haberi vardı, olacak olanlardan da, ona katılacaklardan da, her şeyden de.. Tabii ki bu ve bunun gibi bir çok bilgi tamamen semboliktir. :) Fazla derinleşmeyelim ve özetleyelim:
Şeytan ne melektir ne de cin.
 

can-dan

Kayıtlı Üye
Katılım
12 May 2010
Mesajlar
310
Tepkime puanı
66
Konum
İZMİR
Elmalılı Hamdi Yazır Kehf-50
Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere: "Âdem'e secde edin!" demiştik. İblis hariç olmak üzere onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz beni bırakıp da İblis'i ve soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir.
 

spawnz

Banlı Kullanıcı
Katılım
24 Mar 2011
Mesajlar
180
Tepkime puanı
24
Konum
Bulgaria
İş
Chemistry Engineering
inananlar için kesin delil olarak kehf suresi 50. ayet gösterilebilir.

Hani, biz meleklere "Âdem'e secde edin" demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi. Kendi Rabbinin emrine ters düştü. Şimdi siz, benim beri yanımdan, onu ve onun soyunu dostlar mı ediniyorsunuz? Hem de onlar sizin düşmanınızken. Zalimler için ne kötü bir değiştirmedir bu!
 

ikbal1505

Guest
Katılım
5 Tem 2010
Mesajlar
606
Tepkime puanı
144
Müslümanlar için şeytan dumansız ateşten yaratılmış cinlerdendir.
 

la79

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eyl 2011
Mesajlar
160
Tepkime puanı
18
onun ne olduğu gizlidir hemde çok gizli.
 

shadows

Kayıtlı Üye
Katılım
8 Tem 2013
Mesajlar
46
Tepkime puanı
4
Şeytan cindir. Melek olamaz cünkü meleklerin iradeleri yoktur. Oysa şeytan Adem'e kulluk etmeyerek kibirlenmiştir. Eğer iradesi olmasaydı melekler gibi sorgusuz bir şekilde emri yerine getirirdi. Bu yüzdendir ki şeytan melek olamaz.
 

kiybele75

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ocak 2013
Mesajlar
107
Tepkime puanı
2
Konum
istanbul
bana şeytanda bir melekti sözünü aklıma getirdi önce bir melekmiş şimdi ifrit cin gibi bişey
 

Belline

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Haz 2013
Mesajlar
39
Tepkime puanı
1
Şeytan Cin kabilindendir... Melek değildir.
 

anık

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2012
Mesajlar
87
Tepkime puanı
10
Sayın BaD _bOy yukarıda verdiği ayette iblis ise cinlerdendi kelimesinde şeytanın bir cin olduğu anlamı dışında şeytanın cinlerin tarafından ilduğu anlamıda çıkmaktadır.
 

eXtreme

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Ocak 2013
Mesajlar
28
Tepkime puanı
2
Bence de Şeytan ne cindir ne de Melek. Hristiyanlarda Şeytan bi kaç büyük melekten biridir. Hani lucifer,michael falan..
 

erhanozbay

Banlı Kullanıcı
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
122
Tepkime puanı
2
seytan uzaman arkadaşlar ii bilirler cindir siyah petrol dumanı gibi gelir kırmızı rengide sever ama kırmızılar diyer cinler ifritltler çou seytan deyildir ulvi olan kurana incile diyer kutsal kitaplara hizmet ederler aynı soydan olmalarına ramen allaha inanan hizmet edenleride çoktur bunlar 7 meleye baglıdır
 

Sitra_Ahra

Kayıtlı Üye
Katılım
10 Eki 2013
Mesajlar
213
Tepkime puanı
129
Konum
Zion
iblis annesi babası olan bir CİN dir ve insan yaratılmadan önce de o vardı, daha sonra meleklerin katına yükseltildi. Melek katına yükseldiği onun melek olduğu iddaasını doğrulamaz, ademe itaat etmediğinde de yalnız değildi, bir çok cin liderini de kendi safına çekti (samael, baal, horus vs.)
 
Üst