Zen / Aydınlanma Meditasyonu

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
267
1. Zen / Aydınlanma Meditasyonu
Zen Ustaları D.T.Suzuki, Nyogen Senzaki ve Shunryu Suzuki'den Alıntılar

Zen, içimizde var olup da günlük yaşantımız içinde, olağan koşullar altında bilincinde olamadığımız ruhsal güçlerin açığa çıkmasına olanak sağlamaktır.

Her şeyden önce Zen, kitaplardan edinilecek bilgilerle değil de kişisel yaşantılardan çıkan gerçeklere dayanarak doğrudan, dolaysız olarak sorunları çözmeyi öneriyor.

Zen size son anda yaşamınızı kurtarmak için bir mucize sunmaz , fakat size her zaman sükunet verebilir. Zen öğretisi çok basittir, bu nedenle insanlar bunu uygulamakta tereddüt ederler.

Eğer algılar ötesi, aşkın (transcendental) bir şey arıyorsanız bu sizi göreceli (izafi) dünyadan koparacaktır. Böyle bir şeyse kendinizi yok etmekle aynı şeydir.

Zen, coşkun zevk alınacak bir şey değildir. Bazı insanlar yalnızca meraktan Zen çalışmaya başlarlar ve kendilerini yalnızca daha meşgul duruma sokarlar.

Bir zen izdeşçisi zamanını okumaktan çok (hatta zen kitaplarını bile) uygulamaya vermelidir. kendi deneyiminiz olmadığı sürece Zen'in yabancısı ve filozof bir serseri olursunuz. Kendi hazinenizi bulun.

Bir zen kapısından girmeden önce kendinizi egoist düşüncelerden arındırmalısınız.

Zen, uygulamayla kazanılanların günlük yaşamda uygulamaya dökülmesinde ısrar eder.

En yüce gerçek dipsiz bir kuyudur, öyle lafla tartışmayla, kutsal yazıları okumakla da oraya ulaşamazsınız. Bir kez kendi öz benliğinizi, öz yapınızı tanıdınız mı okumanız, yazmanız olmasa, hiç bir şey bilmeseniz de gerçeği buldunuz demektir.

Başka birinin düşüncelerini izlemeyin, içinizdeki sesi dinlemeyi öğrenin.

Kitaplar ve sözcükler arasındaki arayışınız sizi idrak dünyasının derinlerine götürebilir, fakat bu kendi gerçek özünüzün yansımasını bulma yolu değildir.

Her şey geçicidir, üzüntünüz kadar mutluluğunuz da ve ikici düşünceler size ıstıraptan başka bir şey vermez.

Kavrayış üzerine çok konuşanlar genellikle onun kapılarının dışında dolaşıyorlardır.

Filozoflar mantık yolunun sonuna kadar giderek gerçekliği var sayabilirler, fakat hiçbiri buna ulaşmayı başaramaz. Mantığı izlemek ve bir şeyin olması gerektiğine inanmak bir şeydir, fakat bunu deneyimlemek başka bir şeydir.

Bir insan içinde acı çektiği kendi cehennemini kendisi yaratır ve onu kendisinden başka kimse kurtaramaz.

Zen tüm kutsal metinleri ve gizli öğretileri aşarak insan deneyimleri aracılığıyla canlı bir şekilde yaşar.

Bazıları korkaklık, huysuzluk ve heyecanlanma gibi zayıflıklarını alt etmek için Zen çalışırlar. Bunlar bencil öğrencilerdir.

Zen en derin sorunlara çözüm bulmak için akıldan destek aramıyor.

Mantık açısından bakınca zen, çelişkilerle, gereksiz yinelemelerle dolu gibi görünebilir.

Zen dünyanın en akıl almaz en anlaşılmaz şeyi.

Zen her zaman somut gerçeklerle ilgilenir, genelleştirmelerden zevk almaz.

Zen, süslü özel bir yaşama sanatı değildir. Bizim öğretimiz yalnızca kelimenin tam anlamıyla gerçeklerle iç içe yaşamaktır.

Zen okulu, bizim gerçek zihnimize, gerçek doğamıza dayanır. Zen ne belli bir öğretiye, ne de çalışma yerine geçecek bir öğretiye bağlıdır. Gerçek doğamızı ifade etmek için zazen uygularız, aydınlanmaya ulaşmak için değil.

Zen'in kavranabileceğini fakat asla açıklanamayacağını unutmayın.

hayatımın anlamını, mutluluğu, huzuru ve dengeyi arıyorum...

Bence artık bir şeyler aramayı bırakın. Zen sizi huzurlu ve mutlu yapacak, hayatınızı sorgulamayı bırakmanızı sağlayacak bilgeliğin zaten varoluşunuzun bir parçası olduğunu söylüyor. Yapmanız gereken tek şey bu
bilgeliğin bu gücün açığa çıkmasını sağlamak. Zen ise bunun yollarını bize
işaret ediyor.

Bir gün işyerinden yürüyerek çıktım ve yaklaşık 100 metre sonra güneş gözlüklerimi bulmak için ceplerime ve çantama baktım, bulamayınca almak
için işyerine geri döndüm ve binaya girince karanlıktan dolayı gözlüğümün takılı olduğunu fark ettim. Nasıl fark etmediğime ve aptallığıma biraz güldüm. Gözlüğü boşuna aramıştım.

Siz hiç harika bir bahar günü mutsuz olduğu için bütün çiçekler açarken kendisi açmayan bir çiçek gördünüz mü? veya inat edip sonbaharda
yapraklarını dökmeyen bir çınar ağacı, veya her günü bir öncekinin fotokopisi gibi yaşayan sürekli aynı şeyleri yapıp duran bir köpeğin ne
biçim hayat bu böyle diye hissedip yaşamaktan bıktığını. Buradan pek çok anlam çıkabilir ama zen'in anlatmak istediği hayatı ne kadar çok
sorgularsak, yaşamda sanki gizemli bir anlam varmış gibi onu ararsak bir sürü soruyla karşılaşacağımız ve yine cevapları soruyu soran beynimizle vermeye çalışacağımız gerçeğidir. Yürünülen bu felsefe yolu akademik bir bilgi yığınıyla sonuçlanacaktır, kuşkusuz bu tür bir bilimsel-felsefi arayış pratik yaşamımız üzerine gerekli ve yararlı olsa da gerçek huzuru sağlamayacaktır.

Zen farklı olarak bizlere hiçbir bilgi sunmaz, orada bilinebilecek öğrenilebilecek bir şey yoktur, sadece gerçeğin duyulması hissedilmesifarkına varılması vardır, ki bu kelimeler bile anlatılmak isteneni veremediğinden buna boşluk deniyor. Mükemmel kusursuz, her şeyi kapsayan,
fark ettiğinizde her şeyin gerçek doğasını olduğu gibi görmenizi sağlayan bir boşluk. Bu boşluğa ulaşmak için ise tüm arayışları bırakmamız ve sadece kendi doğamızı duymaya çalışmamız gerekiyor ve Zen, kesinlikle üzerinde konuşulması en zor konulardan birisi.

Hui Hai (Zen Ustası)

Bilgeler gerçeği zihinde arar, oysa Buda'da arayanlar budaladırlar.

Çekici şeyleri zihninizde onlara karşı aşk duyanmadan görebilmeli, ve de itici şeyleri zihinlerinizde nefret uyanmadan görebilmelisiniz, ki buna nefretten bağımsız bir zihin denir. Bu ikisi yoksa zihin lekelenmemiştir ve şekillerin doğası boş gözükür. Doğalarının boşluğunu algılamak birbirini takip eden nedenselliğin kesilmesine ve birdenbire kurtuluşa yol açar. Bunu etraflıca incelemelisiniz.

Eğer anlamı size berrak bir şekilde açık değilse soru sormaya acele etmelisiniz. Saatlerin boşa geçmesine izin vermeyin. Fakat, bu öğretiye inancınızı koymaz ve gayretle uygulamazsanız, bu sadece siz anlamadığınız için olacaktır.

İnsan bedenini bir kaybettiğinizde, çok çok uzun bir müddet daha elde edemeyeceksiniz. Çabalayın! Çabalayın! Anlayabilmeniz çok önemlidir.

Kiyohro Miura
Zen'de kişi kendine bakar -kendinle yüzleşirsin. Burnunu yerde tutmaktır Zen.

ZEN TARİHİ

Genelde zen hakkında pek fikri olmayan kişiler zen'in diğer pek çok doğu öğretisi gibi mistik ve doğa üstü güçlerle bir iletişim yöntemi olduğunu düşünüyor. Zen'in kendilerine esrarengiz ve açıklanamayacak gizemli yaşam formülleri sunmasını umut ediyor ve yaşadıkları sayısız problemleri aşmalarını sağlayacak içsel bir güç vermesini bekliyor. Hatta düşünce gücüyle eşyaları hareket ettirmeyi isteyenler bile vardır. Ama zen hiç kimseye hiç birşey vermeyi vaat etmiyor. Dahası bizde olan pek çok şeyi elimizden alıyor. Zen'e göre doğadaki tüm varlıklar (insan da dahil) eksiksiz, tam ve yeterli varlıklardır. Çünkü evrenin, dolaysıyla içerdiği her şeyin özü aynıdır.

Yani evrendeki pek çok varlık doğa üstü güçlere sahip, sadece ben yetersizim, ona ihtiyacım var diye düşünmek bu durumda biraz tuhaf ve komik oluyor. İnsanları bu duruma getiren şey ise egolarından, benliklerinden başkası değil. Yani bizim gerçekte mutlu olmaya, yaşamdan zevk almaya, sevgi vermeye ve almaya, huzur dolu koca bir gülümsemeye sahip olmaya yetecek bütün enerji doğamızda ezelden beridir var çünkü bu enerjinin kaynağı o ortak öz. Zen'e göre her bir varlık okyanusdaki bir dalga gibidir, her dalga farklı görünebilir ama hepsinin özü aynı okyanustur. Bu insanın içindeki sevgiyi tetikleyen bir düşüncedir. Ama maalesef insanların bu özün üzerine düşüncelerle kurdukları dev yapıtları ve şaheserleri olan egoları, onları evrenin bu basitliğinden uzaklaştırıyor.

İşte zen'in yapmaya çalıştığı şey bizim kurduğumuz ve bir gün ansızın öyle veya böyle yıkılacak olan bu koca yapıyı yok etmek ve kişinin o evrensel özünü görmesini sağlamaktan başka bir şey değil.

Doğu'da tarihsel olarak bunu ilk fark eden kişinin bir hint prensi olan Siddharta Guatama olduğuna inanılıyor. Siddharta Guatama bundan yaklaşık 2500 yıl önce çevresindeki pek çok çilekeş ve doğa üstü güçler vaat eden öğretilere rağmen o bunlara kulak asmayıp çok uzun yıllar boyunca denediği uygulamalarla sonunda o evrensel özü kavrayabilmiş ve bunun yolunu herkese öğretmeye başlamış. O gün bu gündür de bu iç görüyü sağlayabilen kişilere aydınlanmış kişi anlamında Buda denmektedir. Yani Buda gerçekte belli bir kişinin adı olmayıp bu aydınlanmayı sağlayan kişilere denir, günümüzde de pek çok buda yaşamaktadır.
Zamanla Siddharta Guatama'nın öğretisi çeşitli toplumlarda çeşitli şekiller almış hatta zamanla bazı toplumlarda bir çeşit dine bile dönüşmüştür. Zen ise Siddharta Guatama'nın uygulamasının Hintli bir Buda olan Bohidharma tarafından Çin'de öğretilmeye başlanması ve zamanla Çin ve Japonya'da yaygınlaşmasıyla diğer Budacı öğretilerden ayrılmıştır. Bu nedenle Zen okulunun kurucusu olarak Bodhidharma gösterilir.

Fransa'da yaşayan Zen Ustası Taikan Jyoji'nin Türkçeye çevrilmemiş kitabından alıntı.

Siz dünyanın merkezisiniz. Her şey sizden dışarı doğru yönelir. Evren ikiye ayrılır. Siz ve sizin dışınızdakiler. Maalesef işte ikiliği yaratan düşüncenin temeli budur.Özne ve nesne ikiliğini. Ancak herşey sizden dışarıya yöneldiği gibi dışarıdan da size dönecektir. Gerçekten özgür olursanız bu gidiş dönüşü kontrol edebilirsiniz. Fakat çoğu zaman bu geliş gidişler sizi kontrol eder. O zaman şu veya bu kişiyi şu veya bu ülkeyi suçlarsınız. İşte bu farklılık düşüncesi yaratır. Bununla birlikte bu geliş gidişler dünyadaki hayatın ritmini oluşturmaktadır. Bu geliş ve gidişler sırasında hiç bir şey kaybolmaz, her şey dönüşür. Hayat nefes alır, sizin nefes aldığınız gibi. Bu geliş ve gidişi, nefes alışı durdurursanız kısa sürede ölümle ta nışırsınız. Onu kontrol edebilirseniz kendinizin hakimi olursunuz. Kendinizin hakimi olursanız sonsuz evrenin de hakimi olursunuz. İnsanın saygınlığı, kaderini (karmasını) değiştirebilme onu yeniden belirleyebilme yeteneğinden gelir. Yoksa kadere (karma) mahkum oluşundan gelmez.

Yazılı bilgiler yani kitaplarda yer alan bilgiler beyinin gıdasıdır. Bunlardan bir miktar almak gereklidir. Ancak bu bilgiler insanı uzağa götüremez. Bu nedenle hem bedeni hem de ruhu besleyecek gıdalarla beslenmelidir. Zen yolunda bu gıda Zazen uygulayarak elde edilir. Varlığınızı Zazen enerjisi ile beslemeyi ihmal etmeyiniz. İnsan vücudunda bu enerjiyi saklama ve depolama imkanı mevcuttur. Bu depo Haradır. Zihninizi, enerjinizi Hara bölgesine yöneltiniz. Burada depolanan enerji gerektiği yerde ve gerektiği zamanda kullanımınıza hazır olacaktır. Elektrik düğmesini açtığınızda ışık yanacaktır. Ancak elektrik kesikse istediğiniz kadar düğmeye basın ışık yanmaz. İnsan vücudu için de durum aynıdır. Düğme görevini beyniniz görür hareketlerinizi yönetir. Fakat enerjiniz yoksa beyniniz boşa komut verecektir. Kolunuz kalkmayacak, adımınız ileriye gitmeyecektir.

Vücut enerjisinin büyük bir bölümü teneffüs edilen havadan elde edilir. Kötü nefes almak, bir depoya erzakı gelişi güzel, birbiri üstüne yığmaya benzer. Er veya geç bu erzak bozulur ve kokuşur. Ciğerlerimizde bulunan hava da buna benzer. Eğer doğru nefes almayı bilmiyorsak ciğerlerdeki hava da kötü kokulu olur. Deponuzdaki erzakı düzenli yerleştirirseniz hem daha fazla erzak depolarsınız hem de orada ne bulunduğunu bir bakışta görebilirsiniz. İyi nefes almak da Harada daha fazla enerji depolamanızı sağlar. Bu enerjiye Ki adı verilir. Eğer Ki düzeyiniz yüksekse ve bunu düzenli bir şekilde depoladıysanız eylem yeteneğiniz de yüksek olur. Bu enerji, istediğiniz zaman ve yerde çeşitli faaliyetlerde bulunmanızı sağlar."

Zen Yolu

"Zen yolu, bir 'kendini tanima yolu' olarak nitelenir. Aydınlanma kavramı da kendini tanıma kavramı ile özdes.

Kendini tanimaya calismak, kendi ic derinliklerine dalmak, gizlere acilan kapidan girmek, büyük gizeme dogru cikilan bir yolculugun baslangicidir.

Eğer ruh, bu eğitime hazır geldi ise dünyaya, ona en uygun olanına yönelir.

Zen, budizm kökenli kendini tanıma yolu. Zor bir yol mu? Eğitimin hangisi kolay? Zen yolu herkese açık bir yol değil. Diğer tasavvuf yolları da öyle.

Hinduizm kökenli kendini tanıma yolu yoga. (Batıda ve bizde beden eğitimi yanı alındı ve buna yoga deniyor. Zihinler karışıyor. Şimdi tai chi moda oldu. Bu da taoculuk içerisindeki kendini tanıma yolu. Ama batı anlayışında beden eğitimi)

İslam kökenli kendini tanıma yolu, islam tasavvufu, sufizm. Anadoluda yaşayan insanların imkanları çok fazla.

Ne gerekiyor. Bu yollara yönelecek ruhlar artık

evrimlerinin son aşamalarına gelmiş ruhlardır.

Yalın deyimle, ben kimim? sorusunu kendine ciddi şekilde sorabilen ruhlardır bunlar.

Zen yolunu bir dağa dik yamaçtan tırmanmaya benzetiyor ustalar. Fakat bu söz ne ifade eder? Eğer bu eğitime dahil olduysanız bu zorluk kolay hale gelir. Bu zor eğitimden geçen ulu kişiler hep aynı şeyi söyler.

Örnek: Yunus Emre, ne diyor? "Bir kamil mürşide varmayınca olmaz"

Zen ustaları da aynı şeyi söyler. Yoga ustaları da. Tao ustaları da.

Eğitim, ustaya ulaşmakla tamamlanır. Ondan öncesi ancak hazırlıktır. Hazırlık da usta yanında yapılırsa ne güzel. İmkan bulunamazsa, Ustaların yazdıkları bilgilendirme yazılarından yararlanmak da güzel.

Burada dikkat gerek. Kendisi bu eğitimden geçmemiş ancak okuma yolu ile bilgi edinmiş kişilerin tavsiyeleri yolu uzatabilir.

Buda Gotama'nın dediği üzere kendisi bataklıktan çıkamamış kişinin başkalarını bataklıktan kurtarma imkanı olabilir mi?

Yolumuz açık; yol gösterenlerimiz yetkin olsun...


Zen ustası Taikan Jyoji'den çeviri.

Bir çok kişi Zazen yaparken ayaklarının veya sırtının dayanılmayacak derecede ağrıdığını söylüyor. Onlara ilk olarak şöyle cevap veriyorum: Meditasyonun ilk adımı, ilk aşaması, ağrının deneyimlenmesidir. Bu yolla kişinin vücudunun ve zihninin farkına varması mümkün olur. Ağrıyı hissetmek ve onu aşmak gerekecektir. Acı çekmek zihnin bir olgusudur. Yüzeyseldir. Kişinin kendi öz varlığının derinlerine inmesini engelleyen ve benlik tarafından yaratılan bir olgudur. Bir kişi Zazen yaparken acıdan şikayet etiğinde acısı daha da artar. Bu ağrı duygusunun yarattığı acı çekme korkusundan ileri gelir. Zazen yaparken vücudunuzu unutmaya çalışınız. Bunun kolay olmadığını biliyorum. Ancak şunu da biliyorum. Acı arttıkça özgürleşme duygusu da onunla birlikte artar. Düşmüş olan yükselecektir. En alta inen en yukarı çıkacaktır.

Zazen sırasında hissedilen acı özneldir. Bu acı hissi mutlaka gerçek değildir. Meditasyon uygulamasında belli bir aşama kaydedildiğinde kosantrasyon duygunuzun acıyı ortadan kaldırdığını fark edersiniz. Zihnin odaklanması acı duygusunun bağlarını kesecektir. Hücrelerden doğan bu duygu yine aynı hücreler tarafından ortadan kaldırılacaktır.

Ayaklarınızı çaprazlayıp meditasyon yapmaya karar verdiğinizde, acı üzerinde, benlik üzerinde ilk zaferi elde ettiniz demektir. Bu yalnızca başlangıçtır. Yolun ortasında durmayınız. Zazene devam ederseniz güç elde edersiniz. Acı duygusunun sizi alt etmesine fırsat vermeyiniz. Siz onu alt etmeye devam ediniz. Hepimiz değişik tohumlara sahibiz. Kötülük tohumlarına sahip olduğumuz kadar iyilik tohumlarına da sahibiz. Kendimizdeki iyilik veya kötülük tohumlarının yeşermesi imkanı bizim elimize verilmiştir. Üstelik, bizlerde öyle bir tek tohum var ki bu tohum öz benlik tohumudur. Bu tohumun yeşermesi için her güçlüğe katlanmalı her hazırlığı yapmalıyız. Zira bu tohum yeşerdiğinde kötülük tohumları kendiliğinden azalacaktır.


Zen Ustası Taikan Jyoji'den çeviri.

Kimler ki hayat ve ölümün anlamı onlar için çok önemlidir işte Zen yoluna girebilecek olanlar onlardır.

İnsan hayatının anlamı nedir? Bu sorunun cevabını, herkes er veya geç, kararlılıkla ve ısrarla aramaya başlar. Doğu insanları için hayata anlam veren ölümdür. Batı dünyasında ise ölümü anlamlı kılan hayattır diye düşünülür. Her iki yaklaşım da bir noktada kesişir. Hayatsız ölüm olmadığı gibi ölümsüz hayat da mevcut değildir. Hayatımızın bütün boyutlarını kavramaya ve dünyaya niçin geldiğimizi sorgulamaya yöneldiğimiz zaman yeni bir dönem başlar. Asyalı insanlar, temel problemin insanda var olan "öteki şeyi" kavramak olduğuna inanırlar.

Bu öteki şey herkeste mevcuttur. Fakat çok az insan doğuşundan sonra bu öteki şeyi çıplak olarak görme şansını elde edebilir. Yaşamak, günlük hayatta en sıradan eylemde veya en soylu davranışta bu öteki şeye ulaşmak imkanını elde etmektir. Öteki şey hepimizdedir. Benliklerimizin derinliklerinde mevcuttur ve ona ulaşmak imkanı bize verilmiştir. Ancak ona ulaşmak için ölmeden önce ölmek gerekir.

Zen için bir dindir demeyiniz. Zira bir Zen yolcusu bu tanımlamayı kabul etmeyecektir. Zen başka bir şeydir. Daha çok bir hayat tarzı olarak nitelenebilir. Sonuçta Zen hiçbir şeydir. Boş bir sözcüktür. Ona yükletilen anlamları da boşaltmak epey zordur. Evet yine de boşaltmak gerekir. Zira boş olan her şeyi kapsayabilir. Boşluk çok güçlüdür. Orada her şey yer alabilir. Boş bir tabağa bakalım. Boş olduğu için onun içerisine çok çeşitli yiyecekler konulabilir. Boş bir bardak da çeşitli içeceklerle doldurulabilir. Boş bir vazoya farklı çiçekler konulabilir. Boş bir odaya değişik eşyalar yerleştirilebilir. Geleneksel savaş sanatlarına göre, boşluk, vücudun ve bazı araçların kullanımı ile doldurulur. Bu insan varlığının uzaydaki ifadesidir. Eğer uzay boş olmasaydı, dünyayı, gökyüzünü, yıldızları, varlıkları bir kelime ile hayatı ihtiva edemezdi. İşte uzay boş olduğu için bütün bunları ihtiva etmektedir. Zen de insanın içerisindeki boşluğa ulaşma yolundan başka bir şey değildir. Böylece, benlik yükünün altındaki saklı hazineye ulaşma imkanı doğabilir. Bu hazine ki ta en baştan beri orada mevcut bulunmaktadır. Onu aramak için benlik tarafından yaratılan sınırları aşmak zorunludur. Burada şu soru aklınıza gelebilir. Zazen yaparak içimizdeki boşluğa ulaşmaya çabalamak bu boşluk düşüncesine bağlanmak sonucunu vermez mi? Eğer yalnızca böyle bir amaç çin Zazen yaparsak bu tehlike mevcuttur. Eğer zihnimiz gerçekten boşalırsa boşluğa ulaştığını da düşünmeyecektir, böyle bir bağlılık ta ortaya çıkmayacaktır. Zazen sırasında zihninizi yoğunlaştırmakla yetininiz. Herhangi bir durumu yargılamayınız. Zazeninizi derin veya yüzeysel, iyi veya kötü olarak değerlendirmeyiniz. Zira böyle bir girişim zihninizde yeni düşüncelere ve yeni kıpırdanmalara yol açar. Oysa Zen'de istenilen durum bunun tersidir.

Alıntı
 

kadaxx

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Mar 2011
Mesajlar
9
Tepkime puanı
1
çok etkileyiciydi.. bir solukta okudum... teşekkürler...
 

yukenkai

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Ocak 2013
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Zaten hep hazırlanıyoruz.. Şu ustayı bir bulamadık.....
 
Üst