Inisiyasyon

cigembay

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ocak 2010
Mesajlar
73
Tepkime puanı
3
Konum
istanbul
İNİSİYASYON

Sözlük anlamı olarak baktığımızda, inisiyasyon kelimesi Latince kökenlidir. Spiritüel açılımı: "Bireyin, spiritüel gelişimi için, spiritüel etkiyi alıp aktarabilen bir üstadın kontrolü altında, bir disiplin içinde, sınavlara ve uygulamalara dayalı tarzda, düzenli eğitimi" olarak açıklanabilir.

inisiyasyon bir tekâmül yoludur ve çağlar boyunca bu yolla yetişen ve etrafını aydınlatan Platon, Pisagor gibi sayısız bilgeler olmuştur.
Fakat insanların tekâmül ihtiyaçları ve tekâmül ettirilme yöntemleri insanlığın maddî ve manevî gelişim durumuna göre değişiklikler göstermiştir.

Eskiden insanlar için yararlı bir gelişim yolu olan inisiyasyon yolu, günümüz koşullarında gerçek anlamda, yani eskiden olduğu gibi uygulanmamakta,uygulanmaya çalışıldığı takdirde de taklitlerden ibaret olmakta ve obsesyonel bir yapıya bürünerek zarar vermektedir.

Bu gün, bu örnekler sıkça görülmektedir. Günümüzde, hemen her ülkede, her inanç sisteminde inisiyatör geçinen, fakat eski inisiyatörlerin bilgeliğine oranla bilgelikle alakası olmayan ve eski inisiyatörlerin psişik yeteneklerinin yüzde birine bile sahip olmayan taklitlere rastlanmaktadır.

İnisiyasyonu daha açık anlatmak için, sembolik olarak şöyle bir ifade kullanılabilir.
Bir kapıdan geçip (aydınlanmak anlamında), yolunuza devam edeceğiniz bir mağara düşünün. Ve başlangıcında, geldiğiniz yerde, geçeceğiniz kapı sizin gireceğiniz boyutlardan küçüktür. Ama bu kapıdan girebilmek için kapıdan küçük olmak gerekir. Bu, eski bir tapınak kuralıdır: Kapıdan eğilerek geçilmez.
Kapının boyutlarından daha küçük hale gelerek, normal bir kapıdan geçiyormuş gibi geçilir. Burada, ölmek ve doğmak kavramı işler. Kapıdan geçerken (sembolik olarak) bedenin moleküler parçaları dağılır ve içeri girildiğinde toplama işlemi başlar.
Yolun başlangıcı budur: Varlığını tamamen inkâr edip, ya da ondan vazgeçip, yeniden varlığını bir araya toplamak için gidilmesi gereken yol başlamıştır artık. Burada, inisiye edenin görevi, emrederek ya da kurallar koyarak değil, örnek teşkil ederek kapıdan geçmeyi öğretmektir, inisiye edeceği insanla görünmez rehberlik bağı burada başlar.

Varlığını yeniden bir araya toplamak, kişinin kendi iç aydınlığını sağlama yolunda yapılan çalışmalardır; bu, inisiye olup etrafa aydınlığını vermek anlamında değildir. Bu yolculuk, birbirini takip eden inisiyasyonlarla devam eder. İnisiyasyonlar asla bitmez. Yol sürdüğü sürece inisiyasyon devam eder.
Kapıdan geçiş işlemi sırasında, başlangıçta, yani ilk geçiş anında hiçbir koruma yoktur.
Ama geçiş başarıya ulaşır ve kapıdan geçilirse, o zaman koruma başlar. Burada, inisiyasyon sırasındaki ritüeller- önem kazanmaktadır.

İnisiyasyonlara, sonradan inisiyatörün kendine göre bir şeyler eklemesi son derece tehlikelidir. Sonsuz açık bir alanda eklenecek şeyler, inisiyasyonu tehlikeye sokar ve bu noktada insan sağlığı ile oynanmaya başlanır. Özellikle ruh ve akıl sağlığı söz konusudur burada.

Yürünmeye başlanan yolda birçok kapı vardır. Kişi isterse, ana yolun kapılarını bırakıp diğer kapıları tercih edebilir. Bu, özgür irade doğrultusunda gerçekleşir. Ama başka kapılardan geçilip de tekrar geri dönmek, sadece o yolda misafir olmayı sağlar. Çünkü araya başka inisiyasyonlar karışmıştır artık.

İnisiyatör, kapının geçişinden itibaren bir rehberlik sözü vermektedir. Ve bu söz, görünmeyen bir bağ oluşturur. Bu, süresi herkeste ayrı tezahür eden yol boyunca devam edecek olan bir rehberlik sözüdür. Dolayısıyla inisiyatör, ciddi bir sorumluluk taşımak zorundadır.

"Tamam, sizi inisiye ettim artık, yol bu, hadi yolunuz açık olsun, sağdan gidin!" demek, Üstat olmanın etik kurallarına aykırıdır.

Yol sürerken, inisiye olan kişi, başka yollardan gitmek isterse, Üstat onu serbest bırakır ve diğer rehberliklerine döner.

Her inisiyasyon ayrı bir yolcuya rehberlik demektir. Üstat, her yeni gelen kişi ile yolun başlangıcından yeniden başlar ve istendiği sürece rehberliğini sürdürür. Çünkü artık, o görünmez bağ kurulmuştur. Ve bu bağ, hiçbir zaman kopmaz aslında. Turistik grup rehberliğine benzemez bu iş.
Ta ki, inisiye olan kişi başka yollardan gitmek isteyerek, ana yolu terk edip bağları zorlamaya başlarsa. Üstat bu bağı kesebilir. Bu yolda giderken, kurallar kendi kendine işler. Yani özel ya da ekleme olarak değil, zamanı geldikçe uygulanması gereken konulardır bunlar.
İnisiyasyon, bir öğretiye başlangıç adımıdır ve bu, öğretinin içinde adımlarınızı dengeli atmayı başarana kadar geçen bir süreçtir. Sonra, hızlı adım atabilmek için gereken ve belki sonrasında koşmaya başlayabilmek için gerekli olan inisiyasyonlar gelir. Ama hepsi, belli aralıklarla olması gereken işlemlerdir. İnsan ruhu, uyur halde bulunan duygulara sahiptir. Onları inisiyasyon uyandırır.
İnisiyatör, ancak kendine söz geçirebilen insanlardan oluşabilir. Zaaf sahibinin elde edeceği şey, çıldırma seviyesine çıkabilecek boş hayallerdir.

Gerçek inisiyasyon, boş bir hayalden ve basit bilimsellikten çok daha ötelerde yer alan, bambaşka bir şeydir. Bu kapıdan içeri birçok tedbirsiz insan girmiştir, ama çıkışları meçhuldür, inisiyasyon yolu, gözü pekleri ortaya çıkartan bir uçurumdur.

Şimdilerde, ilk adımını atan herkes, koşmaya başlayacağını umarak, peş peşe inisiyasyonlara talip olmaktadır. Ama henüz doğru yürümeyi kavrayamamış oldukları için, nerede düşeceklerini bilmedikleri bir yolda, süratle yol almaktadırlar. Bu hızlı gidiş, gruplar halinde, süratin büyüsüyle nereye yuvarlandıklarını bilmedikleri bir yolda ve aslında yürüdüklerini sanarak, baş döndürücü bir şekilde devam ekmektedir. Bir gün düştüklerinde ya da aniden önlerine çıkan duvara çarptıklarında ise ağır yaralar almaktadırlar! Sürat, keyif vermekte ve insanları heyecanlandırmaktadır.

Bazıları, daha yolun çok başlarındayken, farkındalıklarını o kadar yitirmektedirler ki, gereğinden fazla genişleyip büyüyerek, mağaranın boyutlarını aşmaya çalışmakta ve başları tavana çarpacak kadar yükselip, bedenleri boyutlarını aşıp şişerek, mağaranın içinde sıkışıp kalmaktadırlar. Ama onlar, ne yazık ki, hâlâ yürüdüklerini sanmakta ya da yolcu olduklarını unutup, rehberlik yapmaya çalışmaktadırlar. Bunlara kanan yeni yolcular da bu kafileye katılıp, yollarını kaybetmenin ilk adımlarını atmaya başlamaktadır.
Bir de kapının önündeki, sözde inisiyatörler var.
Onlar hem kendilerini, hem inisiye olmak için gelenleri, daha oracıkta kandırmaya başlamaktadır. Kapıdan geçtiklerini ve geçirebildiklerini o kadar bir süslü şekilde anlatmaktadırlar ki, beyin yıkama faslı da zaten burada başlamaktadır. Bunlar, hiçbir zaman bu kapılardan geçemeden, kapının önünde kandırmacalar de işlerini gayet emin bir şekilde sürdürmektedir.

Bazen de "Hadi arkadaşlar, toplanın bir araya sizi inisiye edeceğiz!" sözleriyle, tümüyle safsata olan bir işlem yapmaktadırlar ki, hiçbir dayanağı olmayan şeylerdir bunlar. Her inisiyasyon, birebir verilen bir rehberlik sözüdür ve her birey için rehberlik süresi değişiktir. Toplu olarak ya da uzaktan yapılan inisiyasyon yöntemlerinde, tüm bu etik ihlal edilmekte ve kandırmaca sürmektedir.

Bu kapıdan geçiş işlemi sırasında, bilinçaltı ikna olmaya hazırdır. Ve bu taklit Üstatlar, insanların bilinçaltına acımasızca, "Sen bu kapıyı geçtin artık!" kaydını atmakta ve bu inisiyasyonlara hevesli insanlar da, bu kaydı alarak yolda yürümeye başladıklarını sanmaktadır. Bu durumda, zaten hiçbir zaman boş durmayan bilinçaltı, yeni kayıtlar atarak, insanların akıl sağlığını risk altında tutmaya başlamaktadır.
İlerleyen günlerde akıl artık pes etmekte ve yanlış yapılan inisiyasyon sonucunda, ortaya intihar denemeleri, obsesyonlar ya da şizofrenik durumlara varan durumlar ortaya çıkmaktadır. Artık onlar sanal inisiyasyonun yarattığı,' sanal bir dünyada zavallı, tekâmül, aydınlanma ve bilge kişi olma safsataları ile yaşamaya devam etmektedir.
İnandırıldıkları bu sahte sürat içinde aydınlandıklarına inanan ve sahte inisiyatörlerin yarattığı garip tavırlı, kendilerini melek sanan, insanlıktan uzak, yaratık diyebileceğimiz tipler ortaya çıkmaktadır. Bu arada sahte inisiyatörler, tüm yalan inanmışlıklarıyla, onları ortaya çıkarmış olmaktan gurur duyarak ve desteklemeye devam ederek," eserlerini seyretmektedir. Bu seyrediş, onların egolarını an be an şişirmeye devam etmekte, böylece ya kişisel tatminlerini ya da maddî çıkarlarını korumaktadırlar.

İnisiyasyon eski öğretilerde, etik olarak, az önce bahsedilen kapı örneğinde olduğu gibi yapılmasına karşın, şimdilerde farklı şekillerde dejenere edilmektedir. Günümüz insanı, bilimden yoksun bir mutluluğun ve bilgelikten yoksun bir bilimin peşinde koşup durmaktadır.
Oysa geçmişte, bu konuları birbirinden ayrılmaz unsurlar olarak kabul etmekte ve her alanda, insanı üçlü yaradılışıyla ele almaktaydılar. İnisiyasyon, zihnin o baş döndürücü zirvelerine doğru insan varlığının tırmanışı anlamına gelmekteydi. Ve insan, hayata ancak bu zirvelere ulaşarak hakim olabilmekteydi.

Tarihsel olarak baktığımızda, ezoterik örgütlerle dinlerin, eski çağlarda, Mısır'da, eski Yunan'da, Orta Doğu ve Akdeniz çevresinde, İslam'da, Hıristiyanlık'ta, Yahudilik'te, yakın çağlara kadar kısmen de olsa iç içe oluşup, geliştiklerini görebiliriz.

Bu gün bile, ezoterik örgütlerden bazıları belirli bir din çerçevesi içinde kendini sürdürme çabasındadır. Yapısal olarak bakıldığında, ezoterik örgütlerle dinler arasındaki benzeşme ve ayrımlar kolayca ortaya çıkar^ Her iki kurumda da, inançlar veya öğretiler, belirli tören ve ritüeller aracıhğıyla pekiştirilmekte ve belli bir hiyerarşinin gözetiminde gerçekleştirilmektedir. Gene her iki kurum da, çeşitli simgeler, mitler, efsanelerden geniş ölçüde yararlanmakta; "somut bilimlere", ancak
kendi ilkelerinin koyduğu sınırlar içinde izin vermektedir.

Ayrımlarına gelince, tek bir temel ayrım bulunur: Dinler, inançlarını yayma çabası içinde olduklarından, herkese açık kurumlardır. Oysa ezoterik öğretiler, ilkesel olarak, özel nitelikler ve eğilimler taşıyan kişilere açıktır.
Yapılan araştırmalarda, tüm ilkel topluluklarda, adı "Geçiş Ayinleri" olan, bir tür inisiyasyon töreninin olduğu görülmektedir. Bir toplumsal gruptan bir diğerine yükselme, her zaman bir "geçiş ayini" ile gerçekleşmektedir. Bu tür ayinler, ilkel topluluğun tüm üyelerine açık törenlerdir.

En önemli sayılabilecek geçiş ayini, yeni yetmenin, yetişkinler topluluğuna katılması sırasında yapılır. Bu geçişe "erginlenme" adı verilir. Erginlenme, tüm ilkel topluluklarda görülmüştür. Erginlenme, düzenli olarak, üç aşamada gerçekleştirilmektedir: "Adayın toplumdan yalıtılması, bekletme ve eğitim, yeni duruma geçiş." Bu aşamaların tamamlanmasıyla kişi, artık yetişkinler arasına kabul edilmekte ve toplumsal konumunda kökten bir değişim olmaktadır. Törenin amacı, bireyi bir önceki toplumsal statüsünden tümüyle kurtarmaktır.
Burada, kültürün en ilkel düzeylerinden başlayarak, "erginlenme"nin, kişinin oluşumunda önemli bir rol oynadığı görülmektedir.
Erginlenme eylemi, ölüm ve yeniden doğuş deneyi olarak anlamlandırılabilir. Erginlenme, insanın "başka" olmak istediğini, doğal düzeyinde kalmak istemediğini, kendini yeniden yaratmaya çabaladığını gösterir, ilkel insan, insanlık ülküsüne böylece adım atmaktadır.
Erginlenen kişi, yalnızca ölüp, yeniden doğan olmayıp, aynı zamanda, metafizik düzeyde açıklamalar edinen, bilgilenen, sırları öğrenen kişidir. Kabilenin tanrılarını, onların gerçek adlarını, dünyanın oluşumuna ait efsaneleri öğrenmiştir. Artık erginlenen kişi, bilen kişidir.

Evrensel düzeyde, her ilkel kültürde rastlanan, herkese açık egzoterik "Erginlenme", zaman içinde, ezoterik bir yapıya dönüşmüştür. Bu değişimin temelinde iki ayrı neden vardır- Birincisi, tektanrılı dinlerin gelişmesi ile insan iradesini hor gören bir anlayış oluşmuştur*. insanı, kul düzeyine indirgemiş, "kader" olgusu ile özgürlüğünü yok etmişlerdi- ikincisi, ezoterik örgütler, siyasal nitelik kazanışlardır. Amaç, uygarlığın karşısında sarsılan eski gelenekleri ve inançları pekiştirmektir.

Ezoterik yaklaşımda, inisiyasyon olgusu belli bir süreç gerektirir. En ilkel uygarlıklardan, en gelişmiş toplumlara kadar yapılan törenler, bu sürecin sembolik olarak başlangıcını temsil ederler. Hangi uygarlık düzeyinde olursa olsun, inisiyasyon süreci, kültürün içinde belirli bir akıl gerekliliğini getirir. Söz konusu akıl, insanın kendinin farkına varması demektir.
Özetle, inisiyasyon- insanın kendi bilincine ulaşma sürecidir. Bu da, temel bilgilerin enine boyuna araştırılmasını gerektirir.

Bu nedenle, kavramların özümsenmesi ve bilinçlenme, inisiyasyon sürecinin kendisini oluşturur, inisiyasyon, insanlığın kültür tarihinden bağımsız tutulamaz.

[FONT=&quot]Ezoterik örgütler her zaman, inisiyasyonun güvenli ve etkin bir biçimde uygulanmasını sağlamak için bir yapı oluşturma amacını taşımışlardır.
inisiyasyon ve ruhsal gelişmenin boyutlarını kabul eden psikoterapi şekilleri arasında, birçok paralellik vardır. Hatta bir üstat, ikisinin birbirini tamamlayıcı işlev ' görebileceğini ve inisiyasyonun bir tür psikoterapiyle birlikte alınması gerektiğini önermiştir.

İnisiyasyon adayı neden psikoterapiye gerek duyar Herhangi bir ruhsal eğitim, yeterli samimiyet ve disiplinle uygulandığında, Jung'un kişisel bilinçaltı kompleksler olarak tanımladığı şeyleri harekete geçirir. Bunlar, çözümlenmemiş ebeveyn çatışmalarından kaynaklanan erken çocukluk devrinden kalan çocuksu duygusallık kompleksleri olarak değerlendirilebilir. Bunlar, çoğu kez ruhsal uygulamalarla beslenir. Eğer bu kompleksler, güvenli ve kontrollü bir şekilde, bilinçli olarak özümsenmezlerse, tehlikeli bir şekilde- faaliyete geçebilirler. Bu bize, bazı "ruhsal" grupların neden işlemez veya yıkıcı duruma geçtiğini açıklamaktadır.

Kabul edelim ki, liderlerinin maddî ihtiyaçları veya insanların yaşamlarını kontrol etme arzusuyla idare edilen, gereğinden fazla ezoterik ya da şifacı grup var.

İnisiyasyonda başarılı bir sonuç için, inisiyatörün yeteneği ve kişisel etik değerleri önem taşımaktadır. Hatta etik değerlerden yoksun bir inisiyatör, çok zararlı olabilmektedir. Dolayısıyla, inisiyasyon isteyen kişiler, bu konuda son derece temkinli davranmalıdır.

Gereğinden fazla ruhsal grup, karizmatik fakat maniple edici liderlerin kişilikleri etrafında toplanmıştır. Psikolojik sorunları hiçe sayma ile birleşen bu oluşum, suistimallerin çoğunun kaynağıdır.

İnisiyasyon (Latince'de initia = başlamak) kelime anlamından anlaşılacağı gibi, yeni bir başlangıç olarak tanımlanabilir. Bazı sistemlerde inisiyatik sürecin hem-enerjisel, hem de psikolojik özellikleri vardır. Enerjisel unsur, inisiyenin aura bedeninde, belirli güç veya enerjilerin sistemli bir şekilde uyarılması olarak tanımlanabilir Bu işlem için, bu güçleri önceden uyarılmış olan bir inisiyatör gerekmektedir; çünkü inisiyasyon, enerjilerin aktarımı ile gerçekleşir. Dolayısıyla, enerjisel olarak, inisiye eden ve inisiye olan arasındaki ilişki önemlidir. Bu açıdan gerçek anlamda kendi kendine inisiye olma işlemi, tamamen imkânsız olmasa da, en azından başarılması son derece zordur.

İnisiyasyonu psikolojik bir açıdan daha iyi anlayabilmek için psikoterapiye baktığımızda, bazı psikoloji ekollerinde etkin, psikoterapide transfer denilen olay önemli bir rol oynar.
Aktarım ya da transfer, çözülmemiş iç çatışmalarımızın farkına varma süreci olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda aktarım, inisiyasyon sürecinde hayati bir rol oynar, ancak burada inisiyatör, aktarımlar için sinema perdesi rolünü üstlenmektedir.

İnisiyasyonun hem kişisel, hem de ruhsal gelişmeyi körükleyen son derece önemli araç olmasının nedenlerinden biri de budur. Bu, aynı zamanda yetkin olmayan veya çıkarcı liderlerin elinde inisiyasyonun nasıl hayal kırıklığına ve psikolojik yıkıma yol açabileceğini açıklamaktadır.

İnisiyasyonda, aktarım ilişkisinin diğer bir insanla olması hayatî bir unsur olduğuna göre, gerçek anlamda kendi kendine inisiyasyon, kendi kendine psikoterapi uygulamak kadar imkânsızdır, inisiyasyon, bir oluşma süreci gibidir. Tam işler hale gelebilmesi için, inisiyatörle ilişkilerin dışa kapalı olması gerekir. Ezoterik konularda gizliliğe ve sessizliğe bu denli fazla önem verilmesinin nedeni budur. Sessizlik burada, derin ve esaslı bir ruhsal dönüşüm yaratan güç oluşturur.

Camiada, eğitmenler arasında "En iyi benim inisiyasyonum!" tartışmaları yaşanmaktadır. Bu, utanılacak bir durumdur. Kendini bilmek dediğimiz olgunun oluşmadığı bu durumlarda, birçok üstat kendine tapma tehlikesinin sınırında bu günlerde.


Unutmamalıyız ki, topraktaki izimiz kendi ağırlığımız kadardır.
Ve insanın en ağır misafiri kendisidir. İnsan, en zor kendini ağırlar.

kaynak;Reiki evrensel yaşam enerjisi/ gülüm omay/


[/FONT]
 

Similar Threads

Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
863
Üye silindi 76175
Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
575
Üst