Enerji Bedenlerimiz

My_soul

Banlı Kullanıcı
Katılım
14 Ara 2009
Mesajlar
143
Tepkime puanı
22
Enerji Bedeni
Yalnizca kan ve kemiklerden daha fazlasiyiz. Çogu insanin göremedigi bir de enerji bedenimiz var. Ancak onu göremesek de, üzerimizde önemli bir etkisi oldugunu gözardi edemeyiz. Eger birinin üzerinizde yikici etkisi varsa ya da soktaysaniz, o zaman kendinizi sinmis ya da daha ufak hissedebilirsiniz. Hastalanan kimseler genellikle sinmis görünürler. Hos bir sürprizle karsilastiginizda kendinizi birden daha parlak ve daha uzun boylu hissedersiniz. Bunun nedeni, yasama gücünün/enerji bedeninin etkilenmis olmasi, onun da sizin üzerinizde fiziksel olarak etkili olmasidir. Bu beden, fiziksel olandan daha çabuk degisir, ama ikisi birbirleriyle ilgili ve etkilesimlidir. Birini etkileyen, sonunda digerini de etkileyecektir. Bu nedenle, enerji bedenini tedavi etmek fiziksel olanda degisim saglayabilir. Çogu saglik sorunu enerji düzeyinde baslar, ama tedavi edilmezse fiziksel belirtiler açiga çikacaktir. Yalnizca bu konu üzerine bir bütün kitap yazilabilir; zaten pek çok da yazilmistir. Bu nedenle, asagidakiler yalnizca Reiki tedavilerinde kullanilan aura ve çakralar teorisini açiklamaya yardimci olabilecek kadardir.
Bedenin enerji alanlari üç ana bölümden olusur:
1 sübtil beden
2 çakralar ve
3 nadiler.
Reiki’de pozisyonlar temel olarak çakralar ile ilgilidir. Ancak Reiki sistemlerde dolasirken, hangisini kullaniyor olursaniz olun, hem fiziksel hem de enerji bedenleri sistemlerinin her ikisi de bütün bölümleriyle etkilenir.

Sübtil bedenler
Dört tane sübtil beden vardir. Fiziksel bedeni katmanlar halinde çevrelerler.

Eterik beden
Vücuda en yakin olan, sekil olarak fiziksel bedene benzeyen eterik bedendir. Fiziksel bedenin seklini, yaratici enerji ve yasama gücünü, ayni zamanda fiziksel duyulari etkiler. Günesten solar pleksus çakrasiyla ve yerden kök çakra araciligiyla enerji alir. Daha sonra, fiziksel beden içerisinde depoladigi bu enerjileri, nadiler ve çakra sistemleri araciligiyla besler. Bizler bu akisa olumsuz düsünceler, stres, kötü beslenme ve nikotin, alkol ve ilaçlar gibi seylerle zarar veririz. Bunlar bu bedeni zayiflatir, fiziksel beden de bundan etkilendigi için hastaliklar ortaya çikar. Fiziksel bedende belirti vermeden önce enerji bedeninde fark edilebilecekleri için, rahatsizliklari önlemek mümkündür. Eterik beden, ayni zamanda, fiziksel beden ile daha yüksek titresimli olan astral, zihinsel ve ruhsal bedenler arasinda bir geçis bölgesi görevi yapar.

Astral beden
Astral ya da duygusal beden fiziksel bedenle ayni yerde bulunur; duygular, hisler ve kisinin karakterini destekler. Yumurta seklindedir ve kisinin çevresinden birkaç metre öteye kadar uzayabilir. Bu beden, onu görebilenlere daima degisen renkler manzarasi sunar; duygular aci, öfke, endise, depresyon, vb. içeriyorsa, daha koyu ve bulutlu hale gelir. Her türlü çözülmemis konuyu, acilari ve duygusal bedenden sirayla aktarilan, yalnizca kisiyi etkilemeyip dis dünyaya da mesajlar gönderen, siklikla sevme ihtimalini artiran, aci ve güvensizlikler, vb duygularin bir aynasidir. Bu sekilde, o olumsuz durumlari onaylayan duygulari saklar. Elbette eger disariya olumlu ve mutlu mesajlar gönderiliyorsa, o zaman bunlar da yansitilacaktir, bu dünyayi algilayis biçimi onaylanacaktir.

Zihinsel beden
Zihinsel (mental) beden düsüncelerimizi, fikirlerimizi, sezgisel ve mantikli algilarimizi üretir. Bu bedenin titresimleri eterik (göksel) ve astral bedenlerden yüksektir; bu nedenle, yapisi daha az yogundur. Bu da yumurta seklindedir ve kisi daha yüksek bir titresime ilerlerken hacmi eterik (göksel) ve astral bedenlerin birlesimine esit olabilir. Fiziksel bedenin çevresinde birkaç metre yayilabilir. Diger iki bedenle etkilesim halindedir; eger onlar, olumsuz durumlara bagli olarak, açik degilse ve iyi çalismiyorlarsa, bu onun isleyisini olumsuz etkiler.

Ruhsal beden
Ruhsal beden bütün bedenler içinde en yüksek hacme sahip olandir. Ruhsal olarak gelismis bir insanda fiziksel beden çevresinde bir çember içinde millerce uzanabilir. Gerçekten ruhani biri odaya girdiginde, bütün havanin daha hafif ve içinde bulunulmasi daha memnuniyet verici hale gelerek degistigini fark etmis olabilirsiniz.

Çakralar
Çakralar. Vücutta 88 000 çakra oldugu kaydedilmistir. Geleneksel olarak Reiki tedavisi uygularken yedi temel çakrayi kullaniriz. Bunlar omurga boyunca yer alirlar ve endokrin sistemi ile yakindan ilgilidirler. Çakralar alici, dönüstürücü ve enerji transfer edici araçlardir. Eterik (göksel) bedende yer alirlar. Üzerlerinde taçyapraklari bulunan borular gibidirler, titresim ne kadar düsükse taç yaprak sayisi o kadar azdir. Örnegin, kök çakrada yalnizca dört taçyaprak varken, taç çakrada bin dolayinda vardir. Bu taç yapraklari enerjilerin aktigi kanallar sistemi olan nadileri temsil eder. Her çakranin merkezinden omurgaya giden bir sap vardir ve bunun içinde her çakrayi onunla ve birbirleriyle birlestiren bir enerji kanali akar. Her çakranin bir önü bir de arkasi vardir. ‘Çakra’ sözcügü ‘Tekerlek’in Sanskritçe’sidir ve çakralar sürekli dönerek döndükleri yöne ve kisinin cinsiyetine bagli olarak enerji alir ya da verirler. Yönler cinsiyetlere göre birbirine terstir ve her çakrada degisiktir. Çakralar tikanir ya da birbirleriyle uyumsuz olursa o zaman bu hem enerji bedenlerini hem de fiziksel bedeni etkiler. Reiki onlari temizleyerek tekrar dengelemeye yardimci olabilir.
Çakralarla ilgili olarak akla gelen pek çok sey vardir ve örnek vermek gerekirse, bunlarin belli baslilari arasinda renkler, elementler, semboller, beden bölümleri ve bezler, astrolojik burçlar, degerli taslar, temel yaglar sayilabilir. Burada yedi çakranin her biri hakkinda biraz bilgi veriyoruz; Reiki ile birlikte kullanildiginda size yardimi olabilir. Hemen belirteyim, her birinizin her çakrayla çok kisisel deneyimler yasayabilirsiniz. Bu yüzden, kendi yorumunuzu yapmak üzere sessizce oturarak onu hissedebilirsiniz, bakalim kendiniz ne kesfedeceksiniz, belki onu görebilirsiniz bile.


Kök çakra
Kök çakranin yeri omurganin dibinde, asagiya dogrudur. Rengi kirmizidir ve toprak elementiyle baglantilidir. Dört yaprakli bir lotus ile simgelenir. Su vücut bölgelerini yönetir: Kemikler, disler, tirnaklar, omurga, anüs, rektum, bagirsak kolonu, prostat bezi, kan ve hücre yapimi. Adrenal bezlerle baglantilidir. Bizi yeryüzüne baglar ve diger çakralar için temeldir, ayni zamanda taç çakra ile karsilikli olarak baglidir. Bu çakra hayatta kalmak ve üreme ile ilgilidir. Eger bu çakra tikaliysa hem fiziksel hem de duygusal enerjiniz düsük olabilir.

Sakral çakra
Bu çakra kasik kemiginin üstü ve göbek deliginin altinda bulunur. Rengi turuncudur ve elementi sudur. Alti yaprakli lotus ile simgelenir. Saglik, keyif ve hastaliklara karsi bagisiklik çakrasidir. Su fiziksel bölgeler ile baglantilidir: Legen kusagi kemikleri, üreme organlari, böbrekler, mesane ile vücut sivilari; örnegin kan, lenf, mide özsulari ve semen. Yumurtalik, prostat bezi ve testis denen erbezleri ile ilgilidir. Bu çakra cinsel enerji ve yaraticilik ile ilgilidir ve bütün hayatin kaynagi kabul edilen su elementi ile baglantilidir. Iliskilerimiz, özellikle karsi cinsle olanlar bu merkezden etkilenir. Bu çakradaki dengesizlikler yumurtalik kistleri, gögüslerdeki yumrular, rahim boynu kanseri, prostat sorunlari, iktidarsizlik gibi vücudun cinsel bölümlerini etkileyen durumlari gösterir.

Solar pleksus çakrasi
Solar pleksus çakrasi göbegin yukarisinda ve kaburgalarin dibinde yer alir. Rengi saridir ve ates elementiyle baglantilidir. On yaprakli bir lotus ile simgelenir. Bu, günesten aldigi gücü, onlari saglikli tutmak üzere diger çakralara ileten çakradir. Bize hem ruhsal hem de fiziksel enerji verir. Su beden bölümleriyle ilgilidir: sirtin alt kismi, abdomen, sindirim sistemi, mide, omurga, safrakesesi ve otonom sinir sistemi. Pankreas ile baglantilidir. Bu merkez baskalarinin titresimlerini algilamamiza yardimci olur ve sirasinda bizimkini de baskalarinin anlayarak tepki verebilmesi için yansitir. Bu çakranin dengesiz olmasi, sürekli etkin olmak ve kendini kanitlamak arzusu ve içinizde huzursuzluk hissi yaratir.

Kalp çakrasi
Kalp çakrasi, kalp üzerinde bulunur. Rengi yesil veya bazen pembe ve altin rengidir. Elementi havadir. On iki yaprakli bir lotus ile simgelenir. Su vücut bölgeleriyle baglantilidir: Kalp, sirtin üst kismi, akcigerlerin alt bölümü, kan ve dolasim ile cilt. Baglantili oldugu bez, bagisiklik sistemini uyarip kuvvetlendirmeye yardimci olan timüstür. Bu, vücudun merkezindeki çakradir; fiziksel olanla yakindan ilgili ve daha düsük titresimli çakralar ile dogasi daha ruhsal, daha yüksek titresimli çakralar arasinda bir köprü olusturur. Bu çakra kayitsiz sartsiz ask, iliski, kabul etme, dönüsüm, güçlü iyilesme ile ilgilidir. Iyi islemiyorsa yumusak duygular rahatsizlik duyabilir ve baskalarindan bir sey kabul etmekte zorluk çekebilirsiniz.

Bogaz çakrasi
Bogaz çakrasi bogazda bulunur. Rengi açik mavi ya da gümüstür. Elementi havadir. 16 yaprakli lotus ile simgelenir. Boyun, bogaz ve çene, kulaklar, ses, soluk borusu, bronslar, akcigerlerin üst bölümü, yemek borusu ve kollar ile ilgilidir. Bagli olan bez büyümede, kalsiyum düzeyinin dengelenmesinde ve yiyeceklerin enerjiye dönüstürülme hizinda önemli bir rol oynayan tiroittir. Tahmin edebileceginiz gibi, bu merkez yaraticilik, kendini ifade ve iletisim ile ilgilidir. Bu çakranin kötü isleyisi kendi içinizde iletisimin zayiflamasina neden olabilir; örnegin, beden ile zihin arasindaki iletisimin zayiflamasi sonucunda, düsüncesizce hareketler sergilenebilir. Kekeleme de ortaya çikabilir ve ifade hissiz, soguk, kaba hale gelebilir. Kendini ifade edememe korkusu da görülebilir.

Üçüncü göz ya da alin çakrasi
Üçüncü göz ya da alin çakrasi, kaslarin arasinda, burnun üzerinde bulunur. Rengi mordur ve 96 yaprakli lotus ile simgelenir. Yüz, gözler, kulaklar, burun, sinüsler, beyincik ve merkezi sinir sistemi ile ilgilidir. Ona bagli olan bez, endokrin sistemdeki diger bezleri dengeleyen yönetici bez olan hipofizdir. Bu merkez sezgi, ruhsal farkindalik ve yüksek zihinsel güçlerin, hafizamizin merkezidir. Burasi, düsüncelerimizin madde halinde ortaya çikabildigi, dis dünyamizda zihnimizi kullanarak degisimler yapabildigimiz yerdir. Bu çakra uyumlu çalismadiginda, zihinsel özellikler, mantik ve idrakin hepsinin akil tarafindan süzülmesine fazla önem vermekle birlikte, çok önemli olma hissi verir. Ayni zamanda, kafa karisikligi hali de getirebilir.

Taç çakra
Taç çakra basin ortasinda, tepede yer alir. Renkleri mor, çivit mavisi, beyaz ve altin rengidir. 1.000 yaprakli lotus ile simgelenir. Beyin ve epifiz beziyle baglantilidir. Bu, yedi çakra içinde en yüksek titresime sahip olanidir, insan mükemmeliyetinin en üst noktasini temsil eder, ruhumuzun oldugu yerdir. Buraya kozmik isinlarla ve tabii ki Reiki ile baglaniriz. Bu çakra sayesinde her seyle bütünlesebilirsiniz. Eger bu merkezimiz açik degilse, o zaman kendimizi ayri düsmüs ve bölünmüs hissederiz, aci duyariz. Doga ve güzel seylerle zaman geçirmek bu çakrayi gelistirir.

Burada anlatilanlarin enerji bedenlerimizin harika dünyasi hakkindaki çok kisa bir deginme oldugunu tekrar vurguluyorum; onlari gerçek anlamda tasvir edebildigimizi düsünmeyin.

Yazan: Jennie Austin / Çeviren: Zeynep Kumruluoglu
 

Mefetseger

Moderator
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
856
Tepkime puanı
291
Konum
Ankara
İş
Uzman Biyolog
Ekli dosyayı görüntüle 2406

İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alan auranın bir çok önemli fonksiyonu vardır. Evrensel enerjiyi vücudumuza alarak yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan chakralar aurada bulunurlar. Aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize dışarıdan bir hastalığın yada negatif etkinin gelmesi çok daha güç olacaktır. Ancak auramız zayıflamış veya yırtılmışsa negatif enerjilere ve hastalıklara çok daha açık hale geliriz.

O halde auramızın güçlü ve sağlıklı olması fiziksel sağlığımız açısından çok önemlidir. Bunun yanı sıra ruhsal zihinsel ve duygusal sağlığımız açısından da auramızın sağlıklı ve güçlü olması gerekmektedir. Aura, birden çok katmandan oluşmuştur. Bu konuda araştırmacılar arasında çeşitli görüş ayrılıkları olsa da 7 katmanlı aurada, 4 ana katman konusunda genelde fikir birliği vardır.

Bu katmanlar eterik beden, duygusal beden, zihinsel beden ve astral bedendir. Bu katmanların her birinin kendine özgü özellikleri ve işlevleri vardır.

İnsanoğlu, algılama sistemindeki sınırlamalardan dolayı, fiziksel duyularla hissettiği, akılla kavrayabildiği ve zihninde resimsel hale getirebildiği, maddi dünyayı ve fizik bedeni, var olan tek gerçeklik olarak görür ve tanımlar.

Bu algılama ve tanımlama alışkanlığı, Evrensel Yaratılışı ve bütünlüğü oluşturan Madde-Enerji yapılanmasında, enerjinin göz ardı edilmesine, yok sayılmasına neden olarak insanoğlunu büyük bir yanılgıya düşürür. Fizik yasalarca da belirlendiği gibi, Madde-Enerji bütünlüğü Evrende hiçbir zaman kaybolmaz, sadece farklı şekil ve yapılara dönüşerek, sürekli ve sonsuz varoluş içerisinde yerini alır…

Madde bedenin görünüşü ardındaki aktif potansiyel, tüm işlevleri ve yetenekleriyle, bedenin, onsuz var olamayacağı karmaşık bir enerji sisteminden oluşur. Bu sistem çeşitli yapılardan meydana gelir.

◊ Enerji Bedenler.

◊ Chakra Enerji Merkezleri.

◊ Enerji Kanalları, yolları.


Bu sistem içerisinde enerji kanalları gizli ve duyarlı bir damar ağı sistemine benzer. Enerji kanallarının görevi, Evrensel Yaşam enerjisini, enerji bedenler ve madde bedene ulaştırarak sisteme sokmaktır.

Evrensel Yaşam enerjisi, ”Mutlak”enerjiyi, tüm enerji şekillerinin “İlk” kaynağını temsil eder ve çeşitli Frekans-Düzlemlerde, kendini gösterir. ”Hava” bu ifade şekillerinden biridir ve Yaşam Enerjisini alma yollarından biridir.

Her yaşayan varlığın bilinç düzeyi, alınabilen ve saklanabilen Evrensel Yaşam enerjisinin frekanslarına bağlıdır. Hayvanların, İnsanlardan daha düşük frekans -titreşimleri vardır. İlerlemiş insanların da, gelişmenin başlarında olan insanlara göre daha yüksek frekans – titreşimleri olur.

Enerji bedenler, enerji yolları ve chakra’lar aracılığı ile birbirleriyle bağlantılıdır. Chakralar, yaşam enerjisinin çeşitli şekillerini alarak, dönüştürür ve sisteme dağıtırlar. Chakralar, yaşam enerjisini sübtil enerji bölgelerinden, çevreden, evrenden ve tüm enerji yapılarından alırlar. Fizik beden ile enerji bedenlerimizin beslenmesi ve gelişmesi için gerekli olan frekanslara dönüştürürler. Bu işlemle beraber, çevrelerine de enerji verirler. Böylesine bir enerji sistemi ile insanlar; çevreyle, evrenle, yaratılışın farklı düzeylerindeki güçlerle sürekli bir alışveriş içindedirler.

İnsan yapılanmasında çeşitli enerji beden etkinlikleri vardır ve bu bedenlerin kendilerine özgü temel titreşim frekansları bulunur. Fizik bedene en yakın olan eterik beden en düşük frekansla titreşir. Astral ve zihinsel bedenler daha yüksek frekansta ve ruhsal beden en yüksek frekansta titreşir. Bu bedenlerin herbiri, kendi frekans sınırları içinde bir enerji hareketine sahiptir. İnsan geliştikçe buna bağlı olarak frekansları da yükselir. Bu bedenler, kendi titreşim düzeylerinin bilincini taşırlar. Frekanslar yükseldikçe insan, Evrensel Yaşam enerjisinin, hislerin ve farkındalığın daha yüksek şekillerine ulaşır. Enerji bedenler, birbirinden ayrı değillerdir.Her biri farklı frekanslarda titreşirlerken, aynı zamanda birbirleri içinde de yayılırlar.

ETERİK BEDEN

Şekil ve boyut olarak fiziksel bedene benzer. Adeta fiziksel bedenin üzerine giyilmiş ve ona bire bir uyan bir elbise gibidir. Chakralar bu alanda bulunurlar ve auranın üst katmanlarından gelen enerjileri bedene alma işlevi yaparlar.Organizmanın enerji ihtiyacı tam olarak karşılanmışsa,eterik beden aşırı enerjiyi chakralardan ve deri gözeneklerinden dışarıya verir. Eterik bedenin temel işlevi fiziksel bedenin sağlıklı kalmasını sağlamak ve onu evrensel enerji alanı ile bağlantıda tutmaktır. Sağlıklı bir insanda genişliği 5-15 cm kadardır. Hastalık, yorgunluk ve stres gibi durumlarda eterik bedenin genişliği azalır.

Fiziksel bedenin, yaşamsal yaratıcı enerjisini ve fiziksel duyularını şekillendiren güçler burada bulunur. Eterik beden Yaşam Enerjisini ”Solar Pleksus” chakrası yoluyla güneşten ve “Kök” chakra yoluyla da Dünyadan alır. Bu enerjileri saklayarak, chakralar ve enerji kanalları ile, fiziksel bedene akan sürekli akımları besler. Bu iki enerji şekli, hücrelerdeki yaşam dengesini kurarlar.

Eterik beden, fiziksel organizmanın ihtiyacından fazla olan enerjiyi de chakralardan ve deri gözeneklerinden dışarı verir. Gözeneklerden çıkan enerji akımı 5-15 cm.kadar uzakta durur ve auranın bir parçası olan eterik beden aurasını oluşturur.

Bu enerji, fizik bedeni bir kalkan gibi sararak hastalık yapıcı mikropların, zararlı maddelerin bedene girmesini engeller ve aynı zamanda çevreye sürekli yaşam enerjisi yayar.

Normalde, elle tutulamayan ve gözle görülemeyen bu koruyucu kalkan, bedenlerimizin dış etkiler nedeni ile değil, içsel nedenler ile hastalandığını gösterir. Bedenin doğal ihtiyaçları ve doğal bütünlükle paralel olmayan bir yaşam tarzı, alışkanlıklar ile birlikte, olumsuz duygu ve düşünceler, eterik yaşam gücünü harcayarak, enerji bütünlüğünün kuvvetini ve yoğunluğunu azaltır.

Böylece zayıf aura ile birlikte, bedenden çıkan enerji akımları eğikleşir, gedikler ve çatlaklar oluşur. Böylesi bir durumda da, yaşamsal enerji çatlaklardan dışarıya sızabilir. Hastalıklar, fiziksel bedende daha etkinlik sağlamadan, eterik auradaki bu bozulmalar görülerek tespit edilip, tanımlanarak tedavi edilebilirler.

Eterik beden ve Fizik beden, zihinsel bedenden kaynaklanan düşünce formlarına çok güçlü reaksiyonlar verirler. Bu nedenle pozitif düşünce, sağlık üzerinde çok etkindir.

Eterik beden bir başka işlevinde de, yüksek enerji formları ile fizik beden arasında aracılık yapar.F iziksel duyularımızla aldığımız bilgileri, astral ve zihinsel bedenlere iletir, böylece yüksek enerji formlardan fizik bedene enerji ve bilgi aktarır.

Eterik beden zayıfladığında, kişinin enerji ve bilgi iletimi bozularak, zihinsel ilgisizlik, dengesizlik oluşur.

Bir kişinin eterik bedenine bakılarak sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olunabilir. Eterik beden fiziksel bedeni koruyucu bir tabaka gibi kuşatır ve zararlı maddelerin bedene girmesine izin vermez. Eterik beden aynı zamanda dış dünyaya yaşam enerjisi saçar.

Eterik bedeni sağlıklı ve güçlü olan insanlara yaklaştığınızda sizde kendinizi olumlu ve pozitif hissedersiniz. Eterik bedene sağlık bedeni de demek mümkündür. Hastalıklar vücutta ortaya çıkmadan önce bu katmanda ortaya çıkarlar ve profesyonel biri sadece eterik bedene bakarak kişinin sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olabilir.

Sağlıklı bir yaşam için eterik bedenin güçlü ve sağlıklı olması şarttır. Eterik bedeni zayıflamış biri hastalıklara açık bir durumdadır.

Eterik bedenin önemli bir işlevi de yüksek enerji bedenleri ile fizik beden arasında aracılık yapmasıdır. Bu da eterik bedenin sağlığını kaybetmesi durumunda duygusal, zihinsel ve astral aura katmanları ile kişinin bağlantısının Zayıflayacağı anlamına gelmektedir.

Bu durum bir çok psikolojik sorunun yanısıra önemli kişilik bozuklukları, depresyon hatta intihar eğilimini gündeme getirebilir.

İnsanların yanı sıra hayvanların ve bitkilerin de eterik bedenleri bulunmaktadır. Bir organı kopmuş bir insanın eterik bedeni her zaman o organ varmış gibi görünecektir. Aynı şekilde bir bitkinin yaprağını kesip Kirlian makinesiyle resmini çektiğinizde sanki yaprak tammış gibi görürsünüz. Bu da eterik bedenin bir bütün olduğunu ve sonradan ortaya çıkan kayıplardan etkilenmediğini göstermektedir.

Kişinin hafızasında bacağına ilişkin imgeler oldukça, eterik bedende o bacak kesilmiş olsa bile yer alacaktır. Eterik bedeni doğru anlamak ve eterik bedeninizin güçlenmesi için çalışmalar yapmak sağlık açısından çok önemlidir.

DUYGU BEDENİ

Eterik bedenin üstünde bulunan ve siyahımsı yapıya sahip olan bir katmandır. Gök kuşağının tüm renklerini barındıran duygusal bedenin o anki rengi kişinin duygusal durumuna göre değişir. Zihinsel bedenden gelen üst düzey enerjiler duygusal bedene ulaşır ve burada bir değişimden geçerek zihinsel bedene iletilir. Kişinin duygusal yapısı bu katmanla ilgilidir. Üst katmanlardan gelen enerjiler burada duygusal anlamlar kazanır ve kişiye özel duygusal süzgeçten geçtikten sonra anlam kazanarak eterik bedene aktarılır.

Aurada; kişinin o anki ruhsal durumuna göre değişen renklerin en iyi algılanacağı alan burasıdır. Örneğin o anda çok öfkeli olan birinin, koyu duygusal bedeninde koyu kirli kırmızı renk hakim olacaktır. Duygusal bedenin durumu kişinin duygusal yapısı ve anlık duyguları ile ilgili bilgiler verir.

Duygulardaki tüm iniş-çıkışlar, duygu beden tarafından auraya yayılır. Duygusal aura sürekli hareket halindedir, duygul beden bu nedenle tüm anlık duyguları yansıtır. Duygu beden, kararsız duygular, bilinçli veya bilinçsiz korku ve saldırganlıkların yanı sıra, yalnızlık, terkedilmişlik, özgüven eksikliği ve benzeri duyguları saklayarak taşır.

Bu titreşimler, duygusal aura aracılığı ile dış dünyaya gönderdiğimiz kişisel mesajlarımızı oluştururlar. Çeşitli tarzdaki mesajlardan oluşan bu titreşimsel-frekanslardan, karşılıklı manyetik bir çekim alanı oluşur. Dışarı gönderilen enerji titreşimleri, benzeri tarzdaki titreşimleri çekerek onlarla birleşir, yoğunlaşır ve daha etkin, daha büyük bir enerji yoğunluğu oluşturur.

Bu sayede, çevremiz, bilinç ve bilinçaltından geçirdiğimiz bütün yönleri, bize gösteren bir “AYNA” görevi yapar.

Duygu bedendeki kararsız duygular hep aktif-canlı kalmak ve çoğalmak isterler, böylece kişiyi, özgün duygusal bir tekrarını oluşturmaya iterler, çünkü bu duygular artık zihinde formlaşmış olan duyguların beslenme kaynağıdırlar.

Kişi, içinde kararsız korkular taşıyorsa, bu korkuyu taşıyan ve destekleyen koşul ve titreşimleri kendine çekecektir. Kişi dışa reaksiyonel olarak yansıtmasa bile, içinde saldırganlık hislerini taşıyorsa, bu sayede taşıdığı ve yaydığı titreşimler, bir özel frekans –düzlemden sinyal olarak yayınlanır. Bu yayın, bir anons vazifesi görürcesine çevredeki aynı band üzerinden yayın yapan diğer frekansları kendi üzerine çekerek toplar ve kişi tekrar tekrar, öfke ve saldırganlıklarını dışa vuran varlık ve olaylarla karşılaşır.

Enerjilerin bu işleyiş şekli ile, olumlu yada olumsuz yönlerde titreşimsel olarak yoğunlaşmış ortamlar yaratır, çevreyi ve içindeki varlıkları kirletir, adeta bir virüs bulaştırır veya tersine temizleriz.

Bireysel kirlenme ve tıkanmalar ne kadar sayısal çokluğu kapsıyor ise, o denli toplumsallık kazanır. Bireylerde görülen ruhsal tıkanmalar, aynı tarzda toplumda da kendini göstermeye başlar, kararsız duygulardan meydana gelen bu titreşimler, toplumsal bir özellik kazanır.

Bireylerde görülen ruhsal tıkanmalar, aynı tarzda toplumda da kendini göstermeye başlar, kararsız duygulardan meydana gelen bu titreşimler, toplumsal bir özellik kazanır. Son 20 yıldaki dünya toplumunda, çeşitli alanlardaki birlikteliklerin bozulmasında görülen yüksek orandaki artış, böylesi bir etkileşmeden payını almıştır.

Birey; ”SEVGİ”, ”ŞEFKAT” ve “HOŞGÖRÜ” deki yaşadığı tıkanmalar ve bu duygu formlarının tekrar tanımlanabilmesi dürtüsünün verdiği arayışlarla, ayrılıklara yönelir. Bilmediği, tanımadığı, sevgi ve şefkati aramaya başlar, nedenini bilemediği bir hüzünle, yerine oturamayan bu kararsız duygu titreşimleri formlarıyla.

Bu arayış; yeni bir tanımlama ile, kararsız duyguların, kararlı bir şekilde yerine oturmasına kadar sürer. Diğer yönlerdeki, öfke, kin, nefret, korku, kaygı ve benzeri gibilerden meydana gelen duygu titreşimleri de aynı tarzda yayımlanarak, etkileşim, gelişim ve sonuca ulaşırlar.

”ÖZ”e dönüşün,”YURDA” dönüşün,”BİR” oluşun,”Ruhsal Tekamül” gereği olan, yolu ve sürecidir bu durum. ”SEVGİ-HOŞGÖRÜ-ŞEFKAT ve BAĞIŞLAMA” dan oluşan Evrensel Sistem de var olabilmenin zorunlu gereğidir öğrenim ve arınma.

Bir insan, bilinçli şekilde sevgi ve hoşgörü için çabalayıp, bilinçsizce zıt duygu frekansları yayıyor veya özgüvende eksikliklerin olduğu titreşimler yayıyorsa, bilinçli hedefe ulaşımı zorlaşacak veya engellenecektir.

Astral beden, eğer duygusal sorunlar çözülmemişse, süregelen “Tekamüler Süreçte” bu tıkanıklıkları, eksikleri taşıyacaktır. Astral bedende saklanan, yaşayan çözülmemiş deneyimler, tekrarlanmak üzere yaşam koşullarını ve olayları etkilemeye devam edecektir.
Farkına varma, kendi içinde düşündürücü bir özgürlük enerjisini temsil eder çünkü, şimdi farkındalığımızla gördük ki, kaderimiz büyük ölçüde kendi elimizdedir ve artık kendimizi değiştirerek, yaşamımızı da değiştirebiliriz.

ZİHİN BEDENİ

Duygu bedeninin bitiminde başlar ve astral bedene kadar uzanır. Genelde rengi sarıdır. Fikirlerimizin yapısını barındırır ve düşünce formları bu bedende görülebilir.

Hastalıklarımızın büyük bir çoğunluğu zihinsel bedenimizden kaynaklanmaktadır. Tüm hastalıkların zihinsel nedenlerinin olduğu artık bir çok araştırmacı ve modern tıp tarafından da ortaya konmuştur.

Zihinsel bedenin en önemli özelliği güçlü olduğu zaman kişinin başka insanların etkisi altında kalmaması ve özgür iradesiyle kendi kararlarını verebilmesidir. Zihinsel beden zayıfladığında ise, kişi kararsızlık halindedir ve sürekli başka insanların etkisinde kalarak yaşamına devam eder. “Başkaları ne der” mantığını sürekli öne süren ve yaşamını başkalarının ne düşüneceğine göre planlayan bir kişinin zihinsel bedeni son derece sağlıksızdır.

Olumsuz düşünceleri elemek ve yerlerine olumlu düşünceler yerleştirmek de zihinsel bedenin en önemli işlevidir. Düşüncelerimizin yaşamımızı hangi boyutlarda etkilediğini gözümüzün önüne getirdiğimizde zihinsel bedenimizin önemini daha iyi anlayabiliriz. Hastalıkların önce zihinsel bedende oluşması ve daha alt bedenlerden fiziksel bedenimize geçmesi de zihinsel bedenin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.

Düşünceleri, yorumları, akılcı ve sezgisel algıları zihinsel beden oluşturur. Zihinsel beden frekansı, Eterik ve duygu bedenden daha yüksek, yapısı da daha az yoğundur.

Farkındalık ne kadar derinse, zihinsel bedenin renkleri de o kadar açık ve yoğun olur. Duygu beden gibi zihinsel bedende de yüksek ve alçak oktavlar vardır. Bir çok insanın tek ve reel gerçeklik olduğuna inandığı, akıl ve mantık sırası izleyen Düşünce-Zihin yapısı, aslında alçak frekansları ifade eder.

Bu tarzdaki zihinsel aktiviteler, fiziksel düzeydeki algılara bağlıdır. Bilgiler fiziksel beden ve duyular ile zihinsel bedene alınır, oradan da eterik beden yoluyla duygu bedene ulaştırılır. Astral beden alınan bilgileri, duygulara çevirerek zihinsel bedene gönderir. Zihinsel beden de bu duyguları düşüncelere uyarlar.

Astral beden ve çözümlenmemiş duygu kalıpları, bilgiyi çarpıtarak yanlı düşünceler haline sokar. Dünyadaki değerlendirme sistemimizde kullandığımız tekrarlanan düşünce kalıpları, bu şekilde ortaya çıkar. Akılcı zihin, hiçbir zaman yansız ve Nötr olamaz. Bu şekilde işleyen bir zihinsel bedende ortaya çıkan düşünceler, genellikle kişisel mutluluk ve dünyevi sorunlarla ilgi düzeyinde kalır.

Zihinsel bedenin işlevi, giderek artan, sorunlara akılcı çözüm bulma şekline dönüşür. Tabii ki bu durum, Öz yapılanmanın çarpıtılmasını ve yeteneklerin sınırlı kalması sonucunu oluşturur.

Zihinsel bedenin asıl görevi, ruhsal beden düzleminde, akılcı zihinle bütünleşerek, Evrensel gerçeği yakalamaktır. Yakalanan bu gerçeklerle, Evrensel gerçeğe uyum sağlanır. Varlığın Ruhsal düzleminden getirilen bu bilgi kendini, önce sezgi ve anlık iç görüler şeklinde, hayal veya ses olarak gösterir, ardından sözlü düşüncelere çevrilir, ”İç Görü” nün kazanılmasını sağlar.

Bu gerçeklik, akılcı zihinden kaynaklanan lineer anlayışın aksine, “Holografiktir”… Üçüncü göz ile Taç chakrası arasındaki bağlantı yoluyla, zihinsel bedenin yüksek derecelerine ulaşılınır. Zihinsel beden bir kez geliştikten sonra Ruhsal bedenin “AYNA” sı olarak, yüksek benliğin bilgeliğinin farkına varır.

ASTRAL BEDEN

Astral bedenimizin titreşimi diğer bedenlere göre çok daha yüksektir ve algılanması da diğer bedenlere göre daha zordur. Evrensel enerjiler astral bedenimizden auramıza girerler ve burada bir değişime tabi tutularak zihinsel bedene aktarılırlar. Astral bedende ortaya çıkan bir sorun er geç daha alt bedenlere ve oradan da fiziksel bedene yansıyacaktır.

Astral beden kişinin bütün ile bağlantısını simgeler. Bütünle bağlantısı güçlü olan bir insanın ruhsal bedeni sağlıklı olacak ve evrensel enerjiyi en iyi şekilde alarak diğer katmanlara ulaştıracaktır. Bu evrensel enerji zihinsel katmanda bir değişimden geçecek, duygusal katmanda daha farklı bir yapıya bürünecek ve en son eterik bedenden chakralar vasıtasıyla fiziksel bedene geçerek kişinin yaşam enerjisi haline gelecektir. Ancak bunun için öncelikle astral bedenin sağlıklı olması gerekmektedir.

Astral bedenin genişliği kişinin ruhsal gelişimiyle doğru orantılıdır. Ruhsal olarak gelişmiş bir kişinin astral bedeni çok uzaklara ulaşabilir. Astral beden kendi yapısına en uygun olan enerjileri alır ve alt bedenlere iletir. Astral bedenin gelişimi ile alınan enerjinin kalitesinde de değişiklik olacaktır ve bu kişinin tüm yaşamını etkileyecektir.

Ruhsal açıdan gelişmiş olan insanların yanında huzur, sükunet hisleri duymamız ya da bu kişilerin şifa enerjisi ruhsal bedenlerinin canlı, parlak ve güçlü olmasıyla ilişkilendirilir.

Uyanmış bir ruhsal bilincin aurası, kusursuz bir ovallikte kilometrelerce öteye yayılabilir. Ruhsal beden aracılığı ile içsel birlik ve bütünlüğü yaşarız.

Bu düzleme ulaştığımızda, yaratılışta var olan her şeyin içinde olur, içine girebiliriz… Kişi, dünyevi, astral, zihinsel frekans düzlemlerin gerektirdiği bilinç evrelerini aşmış olsa bile, ölümsüz olan ruhsal beden dışındaki tüm bedenler zamanla, zaman düzleminde çözülürler…

Chakralar, insan enerji sistemi içinde, korkudan doğan engellere en duyarlı enerji merkezleridir, buralarda oluşan bir aksama ve engel, enerji kanalları boyunca da yayılır, ”yaşam enerjileri”nin serbestce akıp, çeşitli bedenlerimize, “BİR” liğin bilincini yansıtmaları için gerekli enerjilerin sağlanmasını engeller.

Ayrılık, yalnız kalma, içsel boşluk duyguları, çeşitli kaygılar ve ölüm korkusu, yalnız kendi içliğimizde bulabileceğimizi, dış dünyada aramamıza neden olur. Bu durum,başkalarının sevgi ve takdirine, fiziksel ve düşünsel tutkularımıza, başarıya ve maddesel varlıklara bağımlılaşarak,”ASIL”olanın sevgi ve takdirini unutmamızı sağlayarak, içimizdeki boşluğu bu arayışlarla doldurmaya çalışırız.

Hepimizin bir diğerinin parçası olduğunu,”BİR”in bütünlüğünde olduğumuzu, unuturuz. Sonunda kendimizi korumamız, belli insanlar, koşullar ve bilgilerle karşı karşıya gelmememiz gerektiğini hissettiğimiz bir duruma ulaşırız. Ulaştığımız bu sonuçla, korku, kaygı, ön yargılarla yalnızlaşıp bunalarak, chakralarımızın daha da büzülmelerine neden oluruz.

İçten gelen duygularımızı ve Evrensel olgu ve oluşların yönlendirmelerini bastırıyoruz.

Bunu yapabilmek için de, farkında olmadan chakralarımızı sıkıştırıyoruz, böylelikle söz konusu ilgili chakranın enerjisi tutulmuş oluyor. Enerjiler özgün biçimleriyle yayılmadıkları zaman bozulup, çıkmaya çalışırlar ve bir şekilde çıkarlar, güçlü ve genellikle olumsuz duygular ve aşırı bir aktivite ile dışarı verilirler.

Bireysel sistemimizde engellemeler sonucu bozulan ve giderek yoğunlaşarak bir patlama ile tekrar serbest hale gelen bu negatif enerji, enerjilerin yok olmaması ve serbest salınımından dolayı, var olduğumuz alanda aktivitesini sürdürür, kozmik alanı kaplayarak bir virüs gibi, diğer yaratılmış birimlere, insanlara sızmak ve bulaşmak üzere aktivitesine devam eder. Her şey aslına döner ilkesi gereği, o enerji tekrar tekrar çeşitli zamanlarda kendisini üreten reaktöre yani bireye geri dönüşler, saldırılar yapar.

Chakra engellemelerinde, giderek bozulan, yoğunlaşan bir negatif (-) YİN enerjisi, sistemdeki tüm enerjinin alıkonması şeklinde kendini gösterebilir. Sistemdeki enerji akışını tamamen durdurabilir, çünki enerjinin dolaşımı ve yukarı çıkması için sağlıklı dönüşümü ve paylaşımı için hiçbir olanak sağlanmamıştır.

Sonuç; yetersiz yaşam enerjisi ve zarar görmüş chakranın zayıflamasıdır. Engellenen ve bozulan chakra işlevlerinin sonuçları ve aşırı yüklenmenin etkileri,birey bütünlüğüne ve Evrensel bütünlük bazında diğer bireysel bütünlüklere verilen zarardır.

Bireydeki sıkışmalar, mikro düzeyden makro düzeye ulaşan patlamalar halinde kendini gösterirken, aynılık ve bütünlük esası gereği diğer birimlere yansıması ve reaksiyonel bir zincir oluşturarak, aktivitesini devam ettiren bir enerji akışı halini alır.

Alıntıdır.
 

Mefetseger

Moderator
Katılım
17 Ağu 2010
Mesajlar
856
Tepkime puanı
291
Konum
Ankara
İş
Uzman Biyolog
Fiziksel bedenimizin içinde ve üzerinde gözümüzle göremediğimiz modern fiziğin daha yeni yeni ölçebildiği frekanslarda varlığını sürdüren bir enerji bedeni (aura) vardır.

Enerjetik bedenimiz sonsuz katmanlardan oluşan bir yelpazeye sahiptir ve metrelerce uzağa gidebilir.

Enerjetik bedenimizin son derece alıcı olduğu giriş ve çıkış kapılarına da “Çakra” diyoruz.

Aslında enerji bedenimiz (Aura) Ruh diye anlaşılan bir kavramı da içinde barındırdığı için bizim fiziksel olarak algılayamadığımız şeyleri yaşayabilmektedir.

Ruh ve aurayı bizim beş duyumuzla algılayamadığımız fiziksel gerçeklikler sınırlayamaz.

Enerji bedenimiz fiziksel sınırlarımızın ötesindeki frekanslarda da var olabildiği için Ruh rahatlıkla her zaman her yerde var olabilir.

Yani kısaca Ruh beden hayattayken de ölüm ve yaşamın ötesinde ne olduğunu algılamaktadır.

Astral seyahat yapanlar “Ruhun Ölümsüzlüğü” gerçeğini kavramışlardır.

Bu gerçekten yola çıkarsak Ruh beden yaşarken varolduğu gibi beden yaşamazken de varlığını sürdürecektir. Böylece Ruh doğumdan önce de ölümden sonra da vardır.

Ruhun bir enerji olduğu ve asla yok olmayacağı ancak boyut değiştireceği gerçeğini yani ölümsüzlüğünü kabul edince onun daha önce de bedenlenmiş olabileceği olasılığı ortaya çıkıyor ki; buna “Reankarnasyon” diyoruz...

Konuyu fazla dağıtmadan enerji bedenimizin katmanlarına geçelim. Enerji bedenimiz kabaca 7 katmanla sınırlandırılmıştır. Bunların ilk 3’ü fiziksel yaşamımızla doğrudan ilgili sonraki bölümler ise yaşam ötesi boyutlar ile ilgilidir.

1. Eterik Beden:

Fiziksel Beden’e en yakın titreşimde olan bedendir ve hissetmesi en kolay olandır. Reiki 2 seviyesinde olanlar rahatlıkla hissederler. Eterik Beden bir anlamda bedenimizin koruyucu ağı olduğu için onun zarar görmesi fiziksel olarak hastalanmamıza yol açar. Fiziksel bedende olan bir yara ya da ameliyat izi Eterik Beden’de yırtılmaya yol açar.

2. Duygusal Beden:

Eterik Beden’den sonra gelen duygusal katmanın akışkan bir enerjisi vardır. Negatif savunma kalıplarımızın ve farkına varmadan verdiğimiz tepkilerin kaynağı bu katmandır.

3. Mental Beden:

Burası düşüncelerimizin zeminidir. Mental katman insanlarda genellikle duygusal katmanla karışarak yaşar. Bu nedenden çoğunlukla düşüncelerimizi duygularımızdan ayırt etmekte zorlanırız. Özellikle ani kararlar almamızı gerektiren konularda duygularımız düşüncelerimizin önüne geçer yani önce duygusal tepki veririz. İdeal olarak duygulardan bağımsız olarak sağlıklı tarafsız kararlar alabilmeliyiz. Fakat anı bankamızda biriken duygusal deneyimler bunu genelde zorlaştırır.

4. Astral Beden:

Kalp Çakramızın yönettiği astral Beden fiziksel bedenimiz ile ruhsal boyut arasındaki geçiş aşamasıdır. Kendisinden öteye gidemeyen deneyim paylaşamayan insanlar astral Beden’i kullanamıyor demektir ya da başka bir deyişle astral katman rehberlik aldığımız düzey olduğu için bu bedenin etkisi azaldıkça yolumuzu bulmakta zorlanırız.

5. Eterik Şablon:

Enerjisi Tanrı’nın İradesi ve O’nun konuları ile yakından ilgili olan 5. Beden bizim yeryüzü gerçeklerimizin oluşum planıdır. Eterik Şablon bizim irademiz ile Tanrı’nın iradesi bağdaştığı sürece uyumlu işler.

6. Göksel (Kozmik) Beden:


Burası meditasyonla ulaşılan bedensiz yaşamdır. Sözcüklerle anlatılması çok zordur.

Buradan bakıldığında fiziksel yaşam son derece anlamsız ve kopuk görünür. Dünyada mucize olarak adlandırılan olaylar Göksel Beden yoluyla gerçekleşen olaylardır.

7. Karmik Beden:

Karmik Beden Reankarnasyon’la ilgilidir; diğer yaşamlarımızın oluşumları bulunur. Diğer yaşamlarımızı bilmemizin yararı; çözemediğimiz bazı sorunlarımızın nedenlerinin geçmiş yaşamlarımızdan gelip gelmediğini öğrenebilmektir.

Adem ve Hava'nın cennetten kovulması aslında hepimizi ortak bir arayışa sürükledi:

Kayıp cennetimize kavuşmak ve "birlik" duygusuna erişmek. Chakra felsefesinden yola çıkarak, tıkanan enerji merkezlerimizi açmanın pratik yollarını sizin için araştırdık.

Fizik kanunları enerjinin hiçbir zaman kaybolmadığını bildirir. İnsan bedeni de karmaşık bir enerji sisteminin bütünüdür. Günlük hayatta negatif ve pozitif olarak ifade ettiğimiz enerji, kişilerden çevrelerine yayılan göreceli iyilik, kötülük, hoşluk, sertlik, yumuşakık gibi kavramlara dönüşür . Eski Çin ve Hint metinleri insan vücudundaki enerji merkezlerinden söz eder. ''Chakra'' olarak ifade edilen ve bazı geleneksel metinlerde 88 bin adet olduğundan bahsedilen bu enlerji merkezleri, günümüzde 7 temel enerji mekezi olarak inceleniyor. Sanskritçe ''tekerlek” anlamına gelen chakra, sürekli bir devir halindedir. Enerjiyi çeken veya iten de işte bu dönüşlerdir.

Chakra felsefesinden yola çıkılarak, insan bedenini 7 kilitli bir sandığa benzetmek hata olmaz. Günlük yaşantımızdaki stres, mutsuzluk, negatif enerjide boğulmak, kendimizi ifade edememek, üzerimizdeki ailevi ve toplumsal baskılar dış dünyayla iletişimimizi sağlayan enerji merkezlerinin tıkanmasına yol açar. Chakra'lara, içinde bulunan enerjilerden daha yüksek ve saf frekansa sahip enerjiler aktığında, titreşimler de artar ve tıkanıklıklardan kaynaklanan düşük frekanslar yok olmaya başlar.

Klinik aromaterapi, sıcak taş terapisi, refleksoloji, manuel lenf drenajı ve çiçek terapisi chakra'ları açmak amacıyla kullanıyor. Sıcak taş terapisi, uzun süre ısıyı tutma özelliğine sahip volkanik lav (bazalt) taşları ile yapılıyor. Önce pürüzsüz görünümdeki, bu parlak ve değişik boylardaki yassı taşlar su içerisinde ısıtılıyor. Sıcak taşlar, vücuttaki 7 chakra'nın bulunduğu noktalara yerleştiriliyor.

Taşlarla yapılan özel masaj buradaki sıkışıp kalmış enerjinin özgürleşmesini sağlıyor. Birinci chakra ''kök chakra'' veya ''temel chakra'' olarak adlandırılıyor. Makatla üreme organlarının arasında bulunuyor ve aşağıya doğru açılıyor. Görevi, kozmik enerjileri maddi ve manevi düzeylerde aktarmak, Onu açmayı başaranlar , dünyadaki yaşamı tüm yönleriyle kabul ederek, daha uyurnlu yaşarnaya hazır oluyorlar. Kök chakra kırmızı renk ile tanımlanıyor. Kök chakra kötü çalıştığında, sonuçlarını düşünmeden herşeye sahip olmak istersiniz. Maddi değerlere olan tutku ve bağımlılığınız artar. Birinci chakra'yı açmak için, güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek sizi yaşama döndürebilir. İlkel kabilelerin müzikleri iç dünyanızı rahatlatabilir.

İkinci chakra, cinsel organların üstünde yer alıyor. Cinsel enerjilerin ve yaratıcılığın merkezi olarak görülüyor. Uyumsuz çalışması sonucunda, kaba tutkularınızı ve cinsel arzularınızı bastırma yoluna gidebilir, hatta seksi bir ilaç gibi kullanabilirsiniz. Ayışığını ve berrak suları seyretmek ikinci chakra'yı canlandırır. Dolunayı izlemek, hayalleriniz ve rüyalarınızda verilen mesajları anlamanızı sağlar. Kuş seslerini dinlemek, akan suyun veya bir çeşmenin şırıltısını dinlemek ruhunuzu okşar. Sembolü olan portakal rengi, yenileyici ve canlandırıcı bir enerjiye kavuşmanızı sağlar.

Üçüncü chakra (Solar Pelaxus), göbeğin iki parmak kadar üstünde yer alıyor. Bedenimizin duygusal enerji yaydığı bölgesi burası. Başkalarıyla ilişkilerimiz, hoşlanıp hoşlanmadıklarımız, uzun süreli bir ilişkiye girrne yeteneği hep bu merkezden kontrol edilir. Uyumsuz çalıştlğında, herşeyi ve herkesi kendi istediğiniz gibi idare etmek istersiniz. Bir iç huzursuzluk ve tatminsizlik yaşarsınız. Üçüncü chakra'nızı açmak için güneş ışıklarıyla yıkanan bir başak tarlasına bakmak, ayçiçeklerini izlemek yeterli. Orkestra müziği dinlemek de enerjinizi artırır. Sembolü olan altın rengi, rahatlamanıza yol açar.

Dördüncü chakra, "kalp chakrası" olarak da adlandırılıyor. Çünkü kalbin hizasında. Tüm chakra sisteminin merkezi. Amacı, sevgi yoluyla tam birleşmeye ulaşmak.. Uyumsuz çalıştığında, verdiğiniz sevginin karşılığında her zaman takdir ve destek bekleyebilir, çabalarınız yeteri kadar takdir görmediğinde derin bir hayal kırıklığına sürüklenirsiniz. Yemyeşil kırlarda dolaşmak, her bir çiçek kalbinizdeki umutlann da yeşermesini sağlar. Doğu ve Batı'nın geleneksel müzikleri de kalp chakrası için uygundur. Sembolize ettiği renk yeşil ve pembedir. Yeşil iç huzur ve berraklığı sağlarken, pembe sevgi ve şefkat duygularını canlandırır

Beşinci chakra, "boyun ve boğaz" chakra'sı olarak biliniyor. Düşüncelerimizle duygularımız, dürtülerimizle tepkilerimiz arasında bir köprü işlevi görüyor. Uyumsuz çalışması halinde, ya duygularınızı yansıtmakta zorluk çekersiniz ya da kendi içinize kapanarak duygularınıza yaşama hakkı tanımazsınız. Bulutsuz gökyüzünün açık, saydam mavisini içinize almak jçin yere uzanın ve rahatlayın. İç varlığınızı göğün derinliklerine açın. Bu arada New Age müzikler dinleyin. Açık ve berrak mavi boğaz chakra'sının rengidir.

Altınca chakra; "3.göz chakrası'' da deniyor. Burun köprüsünün bir parmak üstünde ve alnın ortasındadır. Üçüncü göz, bilince ulaşmanın mekanı olduğundan, maddeyi belirleyip ayrıştırabilirsiz. Yüksek zihinsel güçlerimizin, entellektüel kapasitemizin, hafızamızın ve irademizin merkezidir; uyumsuz çalıştığında, entellektüel kibir tuzağına düşebilir, yaşamınızı tamamen akıl ve düşüncelerle idare eder, duygularınızı bastırabilirsiniz. Geceleyin yıldızlı, lacivert gökyüzünü seyrederek üçüncü gözü uyarabilirsiniz. Klasik Batı müziği dinlemek, zihninizin rahatlayıp açılmasını sağlar. Saydam lacivertin, altıncı chakra üzerinde açıcı ve saflaştırıcı bir etkisi vardır.

Yedinci chakra'ya, "taç chakra" ya da ''tepe chakra" deniyor. Başın ortasında, en yüksek noktadadır. Chakra enerjilerinin hepsinin kaynağı ve başlama noktasıdır. Yedinci chakra açıldığında, diğer altısında meydana gelen bütün tıkanıklıklar çözülür ve enerjileri en yüksek frekanslarda titreşir. En iyi müzik sessizliktir. Rengi mor ve beyazdır. Mor renk zihnin ve ruhun dönüşümünü sağlar. Beyaz, ruhu aydınlığa, pozitif enerjiye açar.

Ancak tüm bu söylenenleri yapabilmek için beynimizi rahatlatmamız, yapacaklarımıza inanmamız, kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemiz, değiştirmeye çalışmak yerine hatalarımızla sevmeye çalışmamız gerekiyor. Enerji merkezlerinin açılmasında, taş ve çiçek terapisi de rahatlamayı sağlıyor. Bazı yoga teknikleri de bu rahatlığın daha uzun süre hissedilmesine imkan tanıyor. Chakra'lar, ses, renk, değerli taş, aroma ve yoga terapisi ile uyumlu bir şekilde çalıştırılıyor. Sıcak taşlardan yararlanarak yapılan masaj sayesinde kişiler terapi sonunda fiziksel, duygusal ve zihinsel rahatlık, dinginlik kazanıp, baştanayağa arınmış hissederek kendi doğalarına döndüklerini söylüyorlar. Vücutta yedi chakranın bulunduğu merkezlere ısı verme özelliği bulunan taşlar yerleştiriliyor. Ardından aromatik öz yağlardan da faydalanılan masaj uygulanıyor. Sıcak taşlarla yapılan bir ovma hareketi, taşlann sıcaklığı ile kan dolaşımını anında harekete geçirdiğinden, normal bir masajdaki on ayrı ovma hareketine eşit olarak ifade ediliyor.

Çiçek terapisinde yararlanılan 38 bitki var. Bitkiler toplandıktan sonra kaynak suyun içine konuluyor. El değmeden bitki esansı üretiliyor. Çiçek terapisini yapmadan önce çiçek fotoğraflarının bulunduğu bir katalog gösteriliyor. Üç veya dört adet bitki, ağaç seçiyorsunuz. Bitkilerin hangi enerji merkezlerini sembolize ettiğini, vücudunuzda gelecekte meydana gelebilecek rahatsızlıkları söyleniyor. Çünkü her bitkinin yakın olduğu bir chakra var. Buna göre her bir chakra da vücutta bulunduklan merkezlere bakılarak, uyumsuz çalıştığı takdirde bazı hastalıklan ifade ediyor. Bitkilerden elde edilen esansı ise vücudunuza sürebiliyorsunuz.

Alıntıdır.
 

ybozkurt

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Ocak 2012
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
paylaşım için teşekkürler bir kısmını okudum geri kalanını masa üstüme kopyaladım mutlaka okuyacagım bir kaynak
 

cansu3423

Kayıtlı Üye
Katılım
20 Ara 2012
Mesajlar
68
Tepkime puanı
2
En faydali bilgiyi paylasmissiniz.tsk ederim.
 
Üst