Meditasyona Genel Bakış

adinfinitum

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Haz 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
3
Yaş
2023
Meditasyon, Latince meditatio kelimesinden türetilmiş, sözcük anlamıyla birçok Batı dilinde "derin düşünme" anlamına gelmekte olan bir terim olup, mistik anlamıyla, sözlüklerde, "kişinin iç huzuru, sükunet, değişik şuur halleri elde etmesine ve öz varlığına ulaşmasına olanak veren, zihnini denetleme teknikleri ve deneyimlerine verilen ad" olarak tanımlanır. Meditasyon tekniklerine, ait oldukları, Budizm (Hindistan), Taoizm (Çin), Bön (Tibet) ve Zen (Japonya) gibi inanç sistemlerine göre ve izledikleri yöntemlere göre değişik adlar verilmiştir. Ayrıca günümüzde mevcut farklı inanç sistemleri, mezhepler ve ekoller meditasyonu farklı olarak yorumlamakta ve farklı şekillerde uygulamaktadırlar. Bu bakımdan standart ya da tekbiçimli bir meditasyondan söz etmek olanaksızdır.


Meditasyonun Amacı

Meditasyon yapmak sessiz, sakin olmak ve farkındalığı arttırmak için bilinçli bir çaba göstermektir. İnançlarınız ne olursa olsun, meditasyon bir başka düzeydeki gerçekliği algılamamızı sağlayabilir. Meditasyonu ister bir dua, ister derin düşünce arayışı olarak ya da bilinç arayışı olarak görün, meditasyon kişinin var olma duygusunu hisssetmesini sağlayan bir tür derin ve sessiz gözlem sürecidir. Varlığı hissetmekle, insanın içinde ve çevresinde olan bitenlerle yoğun bir biçimde ilişkiye geçmesidir (Peter Kelder, Tibetin Gençlik Pınarı, İkinci Kitap). www.meditasyondunyasi.com


Temel yöntemler

Bununla birlikte, en genel anlamda ele alınırsa, başlıca iki çeşit meditasyon yöntemi vardır:

1-Konsantrasyon yöntemi: Dikkatin tek bir noktada toplanmasına dayanır. Zihnin konsantre olduğu bu nokta, soyut bir düşünce, bir mandala, bir yantra (bir geometrik biçim), bir koan (bilmecemsi Zen soruları), bir mantra (bir ses, sözcük, cümle veya şarkı), bir mum alevi, solunum kontrolü veya bir başka şey olabilir. Konsantre olunan şey hangi düşünce ya da hangi konuysa, dış uyaranlardan etkilenmemeyi becererek ve zihne girmeye çalışan konu-dışı fikirleri geri göndererek o konu üzerinde derin ve ayrıntılı bir biçimde ve zorlanmadan düşünmek söz konusudur. Bununla birlikte konuyla ilgili bilinmesi gerekli noktalar varsa, bunların zihinde biçimlenmesine izin verilir. Bu şekilde, tek konudan ilham alınarak yeni şeyler öğrenilebilir. Düşünce kendi konusunun dışına kaçmak eğilimini gösterir göstermez, derhal müdahale edilerek, sükunetle, ilk konuya yeniden dönülür. Esas olan, konuyla ilgili yeni sezgileri alabilmektir, henüz bilinmeyen hakikat ve kavramların zihin alanında yer bulabilmelerini sağlamaktır.

Meditasyon sırasında gözlerin kapalı bulunmasının daha iyi sonuç verdiği bilinmektedir. Bir ses, bir sözcük, bir cümle veya bir şarkı biçimindeki mantraların tekrarının, özellikle meditasyonun sürekliliğini sağlayan monoton bir uyaran olması bakımından yararı bulunmaktadır. Ayrıca, kimilerine göre, bazı mantralar ses titreşimleri yoluyla yaratılan birtakım tesirlerle de meditasyoncuya yararlı olmaktadırlar. Mantralar dinlere göre ve bir üstadın öğrencisi hakkındaki kişisel belirlemelerine göre değişirler. Meditasyoncu, düşünürken aklına başka şeyler gelirse, sükunetle mantrasını tekrar eder ve ana konuya geri döner. Kısaca, meditasyonda mantra bir anahtar gibi kullanılır.

2- "Bilinç ayrışması" olarak adlandırılan ikinci yöntem ise, ne olup bittiğini tarafsız bir gözlemle izleme yöntemi olarak açıklanabilir. Bu yöntemin en tanınmış şekli Zen'deki zazen uygulamasıdır. Bu ikinci yöntemin Uzakdoğu'da kullanılan bir başka biçimi de şöyle açıklanır: Önceden kararlaştırılmış, konsantre olunacak herhangi bir konu yoktur, zihnin düşüncesiz kalması, boş tutulması gerekir. Meditasyon ilerledikçe zihni boş tutabilme süresi de uzar. Bu boşluk sırasında zihne ilham gelmesi söz konusu olur. Zihne gelen tesir bazen ruhsal tekâmül düzeyi yüksek varlıklardan gelir. Zihnin sükunetle boş bırakılmasının amacı içte sezgisel olarak belirebilecek bu tesirlere yer ayırmaktır. Bu tür sezgiler insana diğer zamanlarda da gelmekle birlikte, meditasyon halinde daha kolay, daha açık, daha güçlü ve daha özgün halde gelirler. www.meditasyondunyasi.com


Meditasyon’un Doğulu ve Batılı tarafından yorumlanma farkı

Meditasyon günümüzde aşağı yukarı her ülkede uygulanmaktaysa da kökeni ve en yaygın uygulandığı yer Doğu’dur. Doğu’da özellikle mistisizm bünyesinde yer alan meditasyona bazıları mistik meditasyon adını verir. Doğu’daki mistik meditasyon genellikle inzivaya çekilmenin, çileciliğin, sıkı perhiz gibi sert disiplin uygulamalarının bulunduğu ortamlarda söz konusu olmakta ve uzun süren periyotlar halinde yapılmaktayken, Batı’da meditasyon genellikle günlük yaşamın bir parçası olarak ele alınmakta ve günde bir ya da iki kez, yaklaşık yarımşar saatlik süreyle yapılmaktadır. Batılılar, meditasyonu genellikle şifa, streslerden kurtulma, rahatlama, yaratıcılık, başarı, psişik güçlerini geliştirme, ilişki, kendine güven duyma gibi amaçlarla yaparlar. Meditasyonun Batı’daki yaygın biçimi Hinduizm ve Budizm kökenli tekniklerden türetilmiş olup Batı’da 1960'lardan itibaren popülerlik kazanmıştır.


Dinsel sistemlerde meditasyon

Budist meditasyon üçlü bir eğitim sistemi içermektedir: Bu üç aşama arınma (sila), konsantrasyon (samadhi) ve idrak etme (punna) olarak adlandırılır. Öğrenci, işe arınmayla başlar; sıkı bir çileci disiplini izler ve ardından, duyumsal algılarının az çok farkında olmasına rağmen, dış uyaranların düşüncesini etkilemesine izin vermeme becerisini öğrenir. Bu beceriyi kazanabilmiş olmaya "zihinsel olgunluk" (sati) denir.
Taoist meditasyonda solunum kontrolüne daha çok önem verilir ve meditasyon birtakım aşamalara erişebilme ustalığı olarak kabul edilir. En ileri aşama, soluk alıp vermenin söz konusu olmadığı, "cenin solunumu" diye adlandırılan aşamadır. Nabzın durduğu bu noktada meditasyoncu Taoist meditasyonun en aydınlık biçimi ve son hedefi olduğu belirtilen "Büyük Sükunet" haliyle şuuru "aşar".
Tibet'in spiritüel eğitim yolunda, meditasyon, algılayarak bilgi edinme (okuma, çalışma ve okunanları dinleme), kontamplasyon ve meditasyon biçiminde üç adımlı bir sistemin üçüncü adımıdır. Öğrenci çaba harcayarak bilgi edindikten sonra, öğrendikleri hakkında kontamplasyon yapar ve bunlardan çıkardığı özetleri şuuruna aktarır. Bir başka deyişle, önce çaba harcayarak bilgiyi öğrenme, sonra kontamplasyon yoluyla bilgiyi gözlemleme ve inceleme ve nihayet bunları yüksek şuurda özümleme şeklinde üç aşamalı bir spiritüel öğrenim söz konusudur.
Zen meditasyonunda amaç, kişinin, ruhsal deneyimlerle, öz varlığına ve yüksek şuuruna erişmesidir. Konsantrasyon objesi, iki temel zen sisteminden birinde, koan denilen, yanıtı aranan, şiir biçimindeki bilmecelerdir.
Meditasyon uygulamalarına çeşitli biçimler altında, Sufilik ve Musevilik'te de rastlanır.
Hintli mistik Osho meditasyona çok büyük bir katkı yaparak dinamik meditasyon tekniklerini oluşturmuştur. Modern insanın yaşadığı dinamik ve çok boyutlu hayat ve onun ritmi meditasyonun geleneksel yöntemleriyle günümüz insanı tarafından uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle Osho Batının terapi yöntemlerinden esinlenerek ve onları meditasyona entegre ederek meditasyon tekniğine Buda'dan beri en büyük katkıyı yapmıştır.
"Transandantal Meditasyon" (TM) denilen sistem ise, Hintli Maharishi Mahesh Yogi tarafından geliştirilmiş, kişisel mantra’ların kullanıldığı bir meditasyon sistemi olup, 1960'lı ve 70'li yıllarda Batı’da geniş bir izleyici kitlesi edinmiştir.

Yoga'da Meditasyon

Bangalore'da Hindu Tanrısı Şiva'yı meditasyon halinde gösteren dev heykelMeditasyon düşüncesiz farkındalık konumudur. O konumdayken dikkatinizi geçmişe ya da geleceğe, yani gerçekten uzağa götürecek hiçbir düşünce yoktur. Kişi düşünmediğinde dikkati sadece şu anı deneyimler. Şu an tek gerçektir çünkü orada ne bitmiş olan geçmiş vardır ne de gelecek. Fakat meditasyon uyku ya da trans konumu değildir. Çünkü meditasyon'da kişi kendi yaşadığı deneyimlerin tamamen farkındadır ve o saf farkındalık konumunda kişi içindeki sonsuz huzur, neşe ve sevgi kaynağı olan ruhunu hissetmeye başlar. Meditasyon konumunda kişinin dikkati sürekli yedinci çakranın -- Sahasrara'nın -- yer aldığı başın üstündedir. Yoga burada gerçekleşir. Yani kişinin Kundalinisinin her yanı saran Kosmos'un gücüyle birleşmesi. Bu da başın üstünde serin bir esinti olarak hissedilebilir. Hafiflik ve barış konumunu hissetmeye başladığınızda sadece gözlerinizi kapatın ve düşüncelerinizi seyredin. Düşüncelerinizi kontrol etmeye ya da onları durdurmaya çalışmayın. Kundalininiz yükseldiğinde ve alnınızın hizasındaki altıncı çakradan geçtiğinde düşünceleriniz kendiliğinden duracak ve siz kolayca düşüncesiz farkındalık konumuna, yani meditasyon konumuna gireceksiniz. Fakat bu sadece Kundalininiz uyandıktan, yani aydınlanmanızı aldıktan sonra mümkün olur.

Meditasyon, yoganın temel taşlarından biridir. Yoga ile ulaşılacak, evrenle birleşip bütünleşme haline meditasyon uygulaması olmadan gelmek mümkün değildir. Bu meditatif hal aslında pek çok dinin pratikleri içinde yerini bulmuş bir uygulamadır. Örneğin, İslam Sufizminde benzer uygulamalara sıklıkla rastlanmaktadır ki, en bilinen örnek “sema” meditatif hal sağlanmadan uygulamada devamlılığın kolay kolay gerçekleşmeyeceği bir çalışmadır. Yogada uygulanan mantraları, yani kutsal sözleri tekrarlayarak gerçekleştirilen meditasyonun sufizmdeki karşılığı “zikir”dir. Uygulamada solunuma ya da sema veya duaya odaklanma gibi farklılıklar olsa da, meditatif hale geçildiğinde karşılaşılan fizyolojik değişimler aynıdır. Bunu yanında her iki meditasyon esnasında da kişilerin neşeli, güçlü duygular, zamansızlık hissi, farkındalıkta artış, zihinsel dinçlik, iyi olma hissi ve genel gevşeme hissettiklerini ifade ettikleri görülmektedir.

Meditasyon, uygulayıcısı tarafından kendi kendine ve kendi içsel varoluşunda keşfedilecek nihai noktayı hedefler. Bu ise konsantrasyonun (dhrana) ötesinde bir haldir (dhyana) ve konsantrasyonun devamlılığı sonucunda oluşan düşüncesiz kalma ile başlar. Dolayısıyla bu kendine kendine ulaşılması gereken hal için şüphesiz çok çeşitli yöntem ve teknikler gelişmiştir. Bunlardan sık rastlanılanları belli bir objeye konsantre olunarak, solunma konsantre olunarak, belli bir mantranın(kutsal sözün) tekrarı ile, düzenli ses, müzik ya da tınıların dinlenmesi ile vb. şekilde gerçekleştirilen meditasyonlardır.


"Işığı Toplama", C.G.Jung ve Richard Wilhelm'in yazdığı "Altın Çiçeğin Gizi" kitabındaki Taoist meditasyon uygulaması
Taoizmde Meditasyon [değiştir]Taoistler meditasyonu hem sağlık ve uzun ömür gibi fiziksel hem de Tao ile birleşmek, bütünleşmek gibi ruhsal bir amaçla kullanmışlardır. Ruhsal gelişimin ilk aşamalarında meditasyon zihni arındırmak, duyguları dengelemek, arzuları azaltmak ve iç enerjiyi çevirmek için sonraki aşamalarda uygulayıcının Tao ile birleşmesini sağlamak için kullanılır. Taoist meditasyon uygulaması Çi'nin beden kanallarında dolaştırılmasını içerir. Küçük Döngü meditasyonu veya Işığın Döndürülmesi meditasyonunda nefes ile çi'nin bedenin arka ve ön yüzlerinde döndürülmesi amaçlanır.


Budizm'de Meditasyon

Farklı kutsal figürlerin toplandığı bir Tibet Budist MandalaTibet Budizminde Meditasyon: Tibet Budizminin genel pratiklerinde olduğu gibi meditasyon uygulamalarında da Tanrı, Tanrıça gibi kutsal imgeler ve mantra denilen kutsal kelime ve ifadeler kullanılır. Örneğin Tanrıça Arya Tara üzerine yapılan meditasyonda Arya Tara'nın görüntüsü hayal edilir. Mantra tekrarlarıyla birlikte Tara'nın sağ elinin yaptığı mudrada baş ve işaret parmaklarının oluşturduğu daire üzerine yoğunlaşılır ve bu noktadan kutsal bir ışık hüzmesinin çıktığı hayal edilir. Arya Tara'nın tebessüm ettiği ve daha sonra tam bir ışık olup kişinin bedeninin içine çekilip yok olduğu hayal edilir. Tibet Budizminde kişi Guru'su üzerine de meditasyon yapmaktadır. Bu tip bir meditasyon örneklerinden birinde kişinin başının üzerinde farklı renklerde lotüs çiçeği ve üzerinde manevi rehberini vajra pozisyonunda oturur şekilde hayal etmesi istenir. Gurusuna çeşitli yakarılar sunan kişi gurusunun başının tepesinden beyaz bir ışık hüzmesinin çıktığını ve kendi başının tepe noktasından girerek kendisini tüm fiziksel olumsuzluklardan arındırdığını hayal eder. Daha sonra gurunun boğazından çıkan kırmızı ışığın kendisine geldiğini ve sözlerindeki olumsuzluklardan arındırdığını, kalbinden çıkan mavi ışığın kendi kalbine girerek tüm zihinsel engellerden arındırdığını ve en son gurunun bedenin her noktasından çıkan çeşitli renklerdeki ışıkların kendi bedenine girerek bedenini, sözünü, zihnini arındırdığını hayal eder.


Kabbalada Meditasyon

Kabbala'da Tanrı'nın isimleri, sıfatları, simgeleri, Tevrat'tan ifadeler, İbranice harfler, bilgelik ağacı kullanılarak meditasyon yapılır. Örneğin Kabalacı birlik anlamına gelen "Echad" (Ehad) kelimesini uzatarak söyler ve özellikle son harfi vurgulayarak düşüncesini onun üzerine yoğunlaştırır.


Tasavvufta Meditasyon

Mevlevilerin Sema ritüeliTasavvufta meditasyon çeşitli şekillerde gerçekleştirilir. Bazı tarikatlarda meditasyon,mürşit denilen manevi rehberin fiziksel görüntüsü ve ondaki ilahi ışığı imajine etmekle bazı tarikatlarda zikir esnasında zikirde kullanılan kelimelerin ışıklı bir şekilde hayal edilmesiyle, bazı tarikatlarda murakabe adı altında kalp üzerine dikkati yoğunlaştırmakla veya genel olarak ilahi sıfatları, yaradılışı tefekkür etmekle gerçekleştirilir.

Tasavvuf öğretisine göre zikir, sema, murakabe, rabıta ile yapılan tefekkür pratikleri manevi kılavuzun (mürşit) rehberliği altında ve "seyr-i süluk" denilen sufi ezoterik yoluna inisiye olan salik tarafından gerçekleştirilmelidir. Belirli pratikler için halvet denilen yalnızlığa çekilmek, öncesinde veya pratik esnasında oruçlu olmak vs. gibi şartlar aranabilmekte, pratikler esnasında karşılaşılan durumlar için kılavuza danışılması ve onun önerilerine uygun olarak çalışmanın devam ettirilmesi istenebilmektedir.

Bkn. Râbıta (tasavvuf) ve Murakabe


Meditasyonun faydaları

Meditasyonun pozitif etkileri hakkında yazmadan önce, aslında en büyük pozitif etkinin meditasyonun kendisi olduğunu belirtmemiz gerekir. Bu da kişinin meditasyonda hissettiği neşe konumu o kadar derin ve tatimin edicidir ki, kişi herhangi bir başka etkiye bakmaz, kişi sadece kendi iyiliği için meditasyon yapar. Aynı zamanda, meditasyonun yaşamımızın her alanında pozitif bir etkisi vardır. Nedeni, meditasyon yapan bir kişinin sübtil sistemi (Çakraları ve enerji kanalları) temizlenir ve dengeye gelir ve böylece bütün yaşam dengeye gelir ve mutluluk ve huzurla dolar. Meditasyonun en basit etkisi, sağlığın düzelmesidir. Ancak burada, meditasyonun bir tedavi tekniği olmadığını ya da alternatif tıp olmadığını vurgulamak önemlidir. Her şey çok basittir: sağlıklı olmak için, kişi sağlıklı bir yaşam sürmelidir. Ancak, "sağlıklı yaşam" sadece uygun fiziksel koşullar demek değildir, daha derin anlamda çakraları temiz tutmaya yardım eden bir yaşam şeklidir. Ve meditasyonun yaptığı kesinlikle budur. Çakralar bir kez temiz olduğu zaman, baktıkları kontrol ettikleri organlara yeterli enerjiyi sağlarlar. Ve böylece, organlar sağlıklı hale gelir ve fiziksel rahatsızlıklar kaybolur. Tedavi edilemez diye düşünülen hastalıkların sadece birkaç ay içinde tedavi edilmesine sıkça rastlanır. Aslında, bunda mucizevi bir şey yoktur: meditasyon ve içgözlem (bunlar Sahaja Yoga'nın iki temel yaklaşımıdır) yoluyla kendimizi düzeltirken, açgözlülük, ihtiras, öfke, vb. gibi düşmalarımızdan da kurtuluruz. Çakraların dilinde, bu, çakralarımızın temizlendiği anlamına gelir. Ve, sonuç olarak, kişi fiziksel, akılsal ve duygusal olarak da sağlıklı hale gelir.

Meditasyonun diğer bir pozitif etkisi de, günlük hayatımıza getirdiği dengedir. O denge sonucu, kişi ne iş yaparsa yapsın, onu daha iyi yapar ve daha çaba harcar. Böylece, kişi işte daha başarılı olur ve bu başarı çok sıkı ya da çok fazla çalışarak değil ancak işi daha iyi yaparak kazanılır. Düzenli olarak meditasyon yapan kişi, işinden neşe duyar ve bununla kendinizi tüketmeden başarılı olursunuz. Benzer şekilde, ailemiz ve sosyal ilişkilerimizde gelişir çünkü meditasyon yapan bir kişi diğerlerinde hatalar bulmak yerine kendine bakma davranışını kazanır. Daha da fazlası, böyle bir kişi, diğerlerine karşı daha pozitif bir davranış içinde olur ve onlarla tartışmak yerine insanlara yardım eder.

Meditasyon bütün çakraların açılmasına ve temizlenmesine yardım ettikçe, onların esas kaliteleri kendilerini göstermeye başlarlar. Böylece, kişi, masum, yaratıcı, cömert, korkusuz, sevgi dolu ve affedici hale gelir. Biz hepimiz bu kalitelere sahip olmamız gerektiğini biliyoruz ancak onlar vaaz vermekle ya da kitaplar okuyarak geliştirilemezler. Çakraların temizlenmesi kendi içimizde yer alması gereken gerçek bir süreçtir. Ve, meditasyon sırasında olan da kesinlikle budur. Bu çalışma, kişi meditasyon yaparken yedinci çakraya -Sahasrara'ya yükselen- Kundalini enerjisi tarafından yapılır. Sadece Kundalini yükselip altıncı çakrayı-Agnya'yı geçerken, kişi düşüncelerin üzerinde meditasyon demek olan düşüncesiz farkındalık konumunun içindedir.


Meditasyon üzerine araştırmalar

Meditasyonun hem zihinsel bir aktivite hem de bu aktivitenin ardından ulaşılan bir “bilinç hali” olduğu 1970’lerde yapılan çalışmalarda ortaya koyulmuştur. Yapılan çalışmalarda meditasyon yapanlarda tıpta mevcut olan uyku, uyanıklık ve rüya bilinç düzeylerinden farklı bir dördüncü bilinç düzeyi gözlenmiştir.

Yapılan bir başka araştırma da ise meditasyonun beyin dalgaları üzerinde etkileri araştırılmıştır. Buna göre denekler üç grupta toplanmış, ilk grubu meditasyon yaparak kutsal kitaplarda ifade edilen kriterleri sahip olanlar, ikinci grubu meditasyon yaparak kendi bilinçlerinde gelişme gözleyenler ve üçüncü grubu ise hayatlarında meditasyonu hiç denemeyen denekler oluşturmuştur. Meditasyon esnasında beyin dalgaları ölçülen deneklerden elde edilen sonuçlar göstermiştir ki bilinçte rahatlamış/medite olmuş düzeye erişen her denekte beyinlerinin ön loblarında (frontal lobe) alfa dalgalarının yükseldiği gözlenmiştir.

Budist rahipler üzerinde yapılan bir çalışmadaki bulgular, düzenli meditasyon yapan bu rahiplerin dikkat, hafıza, öğrenme ve bilinç algısı gibi zihinsel süreçlerin dahil olduğu “gama dalgası” aktivitelerinde daha gelişmiş olduklarını göstermiştir.

Alıntı
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
Meditasyon nedir?

Meditasyon Hintlilere has bir metot değildir. Basit anlamıyla bir teknik de değildir. Onu öğrenemezsiniz. O bir gelişmedir; tüm yaşamınızdan gelen, tüm yaşamınızın gelişmesidir. Meditasyon, olduğunuz şeye eklenebilen bir şey değildir. Size, ancak temel bir değişim ile bir mutasyonla gelebilir. O bir çiçek açmadır; bir büyümedir. Meditasyona doğru büyümelisiniz.

Kişiliğin tümüyle çiçek açması doğru anlaşılmalıdır. Aksi halde, insan kendisi ile oyunlar oynayabilir, zihinsel numaralar ile kendini oyalayabilir. Üstelik de o kadar çok oyun var ki! Aldatılırsınız, hiçbir kazancınız olmaz ama gerçek anlamda hiçbir zarar da görmezsiniz. Meditasyonun (onu bir metot olarak ele alırsanız) bir takım hileler, numaralar içerdiğini düşünmek temelde yanlıştır. İnsan zihinsel oyunlar oynamaya başladığında zihin yozlaşmaya başlar.

Zihin, doğası açısından meditatif değildir. Meditasyonun oluşması için tüm zihnin değişmesi gerekir. Peki, zihnin doğası nedir? Nasıl çalışır? Zihin her şeyi sürekli sözcüklere dönüştürür. Sözcükleri bilirsiniz, dili bilirsiniz ve düşünmenin kavramsal yapısını bilirsiniz ama bu, düşünmek değildir. Tam aksine, düşünmekten kaçmaktır. Bir çiçek görür ve onu sözcüklere dönüştürürsünüz. Sokakta bir adam görürsünüz, onu sözcüklere dönüştürürsünüz. Zihin var olan her şeyi sözcüklere dönüştürebilir. Ondan sonra da sözcükler birer engel haline gelir. Her şeyin sürekli sözcüklere dönüştürülmesi, sözcükler şeklinde var edilmesi meditatif zihni engeller.

Bu nedenle meditatif bir zihin oluşturmanın ilk adımı, her şeyi sürekli sözcüklere dönüştürdüğünüzü fark etmek ve bunu durdurmaktır. Gördüklerinizi yalnızca görün; sözcüklere dökmeyin. Var olduklarının farkında olun ama onları sözcüklere dönüştürmeyin. Bırakın şeyler ve insanlar dil olmadan var olsunlar. Bu, yapması mümkün olmayan bir şey değildir, aksine doğaldır. Doğal olmayan şu andaki durumdur ama ona o kadar alışmışız ki, o kadar mekanik bir hale gelmiş ki, deneyimleri sürekli sözcüklere dönüştürdüğümüzün artık farkında değiliz.

Gün doğumu orada. Onu gördüğünüz an ile sözcüklere dönüştürdüğünüz an arasında geçen zamanın farkında bile değilsiniz. Güneşi görüyorsunuz. Hissediyorsunuz ve anında onu sözselleştiriyorsunuz. Arada geçen süreç gözden kaçıyor. Güneşin doğmasının bir sözcük olmadığını anlamak gerekir. O bir olgudur, bir olandır. Zihin, yaşananları otomatik olarak sözselleştirir. O zaman sözcükler sizinle yaşanılan arasına girer.

Meditasyon, sözcükler olmaksızın yaşamak demektir. Bazen kendiliğinden oluşur. Âşık olduğunuzda varlığını hissettiğiniz şey lisan değildir. İki âşık birbirleri ile yakın ilişkiye girdiklerinde sessizdirler. Bu, ifade edecekleri bir şey yok anlamına gelmez. Tam aksine, ifade edilecek çok fazla şey vardır. Ama sözcükler asla ortaya çıkmaz; çıkamaz. Onlar ancak aşk bittiğinde gelir.

İki âşık hiç sessiz kalamıyorsa bu, aşkın öldüğü anlamına gelir. Aşkın geride bıraktığı boşluğu sözcüklerle dolduruyorlar demektir. Aşkı yaşarken sözcükler orada olamaz, çünkü aşkın varlığı o derece güçlüdür, o derece içe işler ki dilin ve sözcüklerin engeli aşılır. Zaten genelde bu engeli yalnız aşk aşar.

Meditasyon, aşkın en yüksek noktaya ulaşmasıdır; tek bir insana değil, tüm var olana duyulan aşkın. Bana göre meditasyon, sizi çevreleyen tüm varlıklarla canlı bir ilişkidir. Her duruma âşık olabiliyorsanız, o zaman meditasyon halindesiniz.

Bu bir zihinsel hile de değildir. Zihni hareketsizleştirme metodu da değildir. Zihnin nasıl çalış- tığını çok iyi anlamayı gerektirir. Sözselleştirme, var olanı sözcüklere dönüştürme alışkanlığınızın farkına vardığınızda kendiliğinden bir boşluk oluşur. Bu boşluk, kavrayışı bir gölge gibi izler.

Sorun, nasıl meditasyon halinde olacağınız değil, neden meditasyon halinde olmadığınız sorusuna yanıt bulmaktır. Meditasyonun kendisi negatif bir şeydir. Size bir şey eklemez, size eklenmiş şeyleri olumsuzlar.

Dil olmadan toplum var olamaz. Toplumun dile gereksinimi vardır ama varoluşun yoktur. Dil olmadan yaşamalısınız demiyorum. Onu kullanmak zorundasınız. Ama sözselleştirmenin mekaniğini açıp kapatabilmelisiniz. Toplumsal bir varlık olarak yaşadığınız sürece dilin mekaniğine gereksinmeniz var ama varoluşla baş başa kaldığınızda onu susturmanız gerek. Susturamazsanız, sürer gider ve onu durduramazsınız. O zaman onun esiri olursunuz. Zihin bir araç olmalıdır, patron değil.

Zihin, patron olduğunda ortada meditatif olmama durumu vardır. Siz, sizin bilinciniz patron olduğunda, meditatif durum ortaya çıkar. Bu yüzden meditasyon zihnin işleyiş mekanizmalarını kontrol altına almaktır.

Zihin, yani beynin sözsel işleyişi nihai bir şey değildir. Siz onun ötesindesiniz; varoluş onun ötesindedir, varoluş dilin ötesindedir. Bilinç varoluş ile birleştiğinde en derin anlamda fikir alışverişi ortaya çıkar ki işte bu, meditasyondur.

Dil bir kenara bırakılmalıdır. Onu bastırmanızı ya da tümüyle ortadan kaldırmanızı söylemiyorum. Yalnızca günün yirmi dört saati süren bir alışkanlığınız olmaması gerekir diyorum. Yürümek için bacaklarınızı hareket ettirmelisiniz. Ama oturduğunuzda da bacaklarınız yürüyüş hareketine devam ediyorsa delirmişsinizdir. Onları durdurabilmelisiniz. Aynı şekilde, kimse ile konuşmazken dil orada olmamalı. O bir iletişim tekniğidir. Siz bir kimse ile iletişim halinde değilken orada olmamalıdır.

Bunu yapabiliyorsanız, meditasyona doğru büyüyebilirsiniz. Meditasyon bir büyüme eylemidir, bir teknik değildir. Bir teknik her zaman için ölü bir şeydir ama bir eylem her zaman yaşayan bir şeydir. Büyür ve gelişir.

Dil gereklidir ama her an onun içinde kalmamalısınız. Hiçbir şeyi sözselleştirmeden, yalnızca var olduğunuz anlar olmalı. Bu bitkiselleşmek anlamına gelmez. Bilinciniz hep oradadır. Ve daha da keskin, daha da canlıdır; çünkü dil, bilinci köreltir. Dil tekrar aracıdır, bu yüzden can sıkıntısı yaratır.

Varoluş asla kendini tekrarlamaz. Her gül yeni bir güldür, baştan aşağı yenidir. Daha önce hiç var olmamıştır, bir daha da olmayacaktır. Ama biz ona gül dediğimiz zaman, “gül” sözcüğü bir tekrardır. Her zaman vardı ve her zaman da var olacaktır. Gülü adlandırdığınızda yeni olanı eski bir sözcükle öldürmüş oldunuz.

Varoluş daima gençtir, oysa dil daima yaşlıdır. Dil yoluyla varoluştan, yaşamdan kaçmış olursunuz; çünkü dil ölüdür. Dilin içine ne kadar girerseniz, o kadar ölü, o kadar körelmiş olursunuz. Bir bilgin tamamen ölüdür; çünkü o, dil ve sözcüklerden başka bir şey değildir. Sartre, otobiyografisine “Sözcükler” adını verdi. Biz sözcüklerin içinde yaşarız. Yani yaşamayız. Sonuçta, elimizde biriktirilmiş bir dizi sözcükten başka bir şey kalmaz. Sözcükler fotoğraflara benzer. Canlı bir şeyi görüp onun resmini çekersiniz. Fotoğraf ölüdür. Ölü fotoğraflardan bir albüm oluşturursunuz. Meditasyonun içinde yaşamamış bir kişi ölü bir albüm gibidir. İçinde yalnız sözel resimler, ölü anılar vardır. Hiçbir şey, hiçbir zaman yaşanmamıştır; her şey yalnızca sözselleştirilmiştir.

Meditasyon tam anlamı ile yaşamaktır ama ancak sessiz olduğunuzda tam anlamıyla yaşayabilirsiniz. Sessiz olun demekle bilinçsiz olun demek istemiyorum. Sessiz ve bilinçsiz olabilirsiniz; ama bu, yaşayan bir sessizlik değildir. Yine asıl noktayı kaçırdınız. Mantralar aracılığı ile kendinizi hipnotize edebilirsiniz. Yalnızca tek bir kelimeyi tekrar ederek zihninizde öyle bir can sıkıntısı yaratırsınız ki, zihniniz uykuya dalar. Uyur ve bilinçsiz hale geçersiniz. “Ram, ram, ram” diye tekrarlayıp durursunuz, zihniniz uyur. O zaman dil engeli ortadan kalkar ama o sırada siz de artık bilinçsizsiniz.

Meditasyon, ortada dil olmaması demektir ama siz bilinçli olmalısınız. Yoksa var olanın tümü ile tam bir iletişim söz konusu olamaz. Ne mantraların yararı olur, ne de ahenkle tekrarlanan sözcüklerin. Oto-hipnoz meditasyon değildir. Tam aksine oto-hipnotik durumda olmak bir gerilemedir. Dilin ötesine geçemez, gerisine düşer.

Bu nedenle mantraları ve bütün bu teknikleri bırakın. Sözcüklerin orada olmadığı anların var olmasına izin verin. Bir mantrayı tekrarlayarak sözcüklerden kurtulamazsınız; çünkü bu iş, işlem için de sözcükler kullanılır. Sözcükler aracılığı ile dilden kaçmanız mümkün değildir.

Öyleyse ne yapmalı? Gerçekte, anlamaktan başka yapabileceğiniz bir şey yok. Yapabileceğiniz şey yalnızca sizin bulunduğunuz yerden gelebilir. Zihniniz karışıksa (kaos içindeyse) meditasyon durumunda değilsiniz, zihniniz sessiz değil. Bu yüzden, sizden kaynaklanacak her şey daha fazla karışıklık yaratacaktır. Şimdi yapılabilecek tek şey, beynin nasıl çalıştığının farkında olmaya başlamaktır. Hepsi bu kadar; yalnızca farkında olun. Farkındalığın sözcüklerle hiçbir ilgisi yoktur. O, varoluşçu bir eylemdir; zihinsel bir işlem değildir.

Onun için ilk yapılacak şey farkında olmaktır. Zihinsel faaliyetlerinizin ve beyninizin nasıl çalıştığının farkında olun. Zihnin işleyişinin farkında olduğunuz an, siz zihin olmaktan çıkarsınız; uzaktan gözlemleyen bir tanık, bir gözlemci olursunuz. Farkındalığınız arttıkça yaşanan ile sözcükler arasındaki boşluğun daha fazla farkına varacaksınız. Boşluklar hep oradadır ama siz onların o kadar farkında değilsiniz ki, asla görünmezler.

İki sözcük arasında ne kadar minik, ne kadar fark edilemez olsa da daima bir boşluk vardır. Yoksa iki sözcük, iki sözcük olarak kalamazdı; bir olurlardı. Müzikte iki nota arasında daima bir boşluk, bir sessizlik vardır. Aralarında bir boşluk olmasaydı iki ayrı sözcük ya da iki ayrı nota olmazlardı. Sessizlik her zaman oradadır ama kimse onun farkında değildir, ona dikkat etmez, onu hissetmez.

Farkındalık arttıkça zihin yavaşlar. Bu orantı hep mevcuttur. Farkındalığınız ne kadar az ise, zihniniz o kadar hızlı çalışır. Zihniniz daha çok farkında oldukça çalışması yavaşlar ve düşünceler arasındaki boşluklar büyür. İşte o zaman onları görebilirsiniz.

Bu tıpkı bir film gibidir. Projektör cihazı yavaşlayınca iki kare arasındaki boşluğu görebilir- siniz. Elimi kaldırırken, bu hareketi binlerce karede çekmek gerekir. Her biri ayrı bir fotoğraf olacaktır. Bu binlerce ayrı resim gözünüzün önünden boşlukları göremeyeceğiniz bir hızla geçerse, o zaman elimi kaldırışımı bir hareket olarak görebilirsiniz. Ama ağır oynatılırsa boşluklar görülebilir.

Zihin de tıpkı bir film gibidir. Boşluklar oradadır. Zihninize ne kadar dikkat ederseniz onları o kadar çok görebilirsiniz. Tıpkı bir geştalt (tüm parçalarından farklı olan ve parçalarının hiç birinde var olmayan özelliklere sahip bulunan bütün) resmi gibidir; aynı anda iki belirgin imaj içeren bir resim. İki imajı da görebilirsiniz ama aynı anda değil. Yaşlı bir kadın resmi de olabilir, genç bir kadın resmi de olabilir. Ama bir tanesine odaklandığınızda diğerini göremezsiniz. Ötekine odaklandığınızda birinciyi kaybedersiniz. İki imaj gördüğünüzden son derece emin bile olsanız, ikisini aynı anda göremezsiniz.

Zihinde de aynı şey olur. Sözcükleri görüyorsanız boşlukları, boşlukları görüyorsanız sözcükleri göremezsiniz. Her boşluğu bir sözcük, her sözcüğü de bir boşluk takip eder ama ikisini aynı anda görmeniz mümkün değildir. Boşluklara odaklandığınızda sözcükler kaybolur ve meditasyona geçersiniz.

Yalnızca sözcüklere odaklanmış bir bilinç, meditatif olmayan bir bilinçtir. Yalnızca boşluklara odaklanmış zihin ise meditatiftir. Boşlukların farkındayken sözcükler kaybolur. Dikkatle izlerseniz, sözcüklerin orada olmadığını, yalnız boşluk olduğunu görürsünüz.

İki sözcük arasındaki farkı anlayabilirsiniz ama iki boşluk arasındaki farkı anlayamazsınız. Sözcükler her zaman çoğuldur, boşluk her zaman tekildir. Boşluklar birleşir ve tek bir boşluk haline gelirler. Meditasyon boşluğa odaklanmaktır. O zaman bütün geştalt değişir.

Bilinmesi gereken bir şey daha var. Geştalt resmine bakarken dikkatiniz yaşlı kadına odaklanmışsa öteki resmi göremezsiniz. Ama ona odaklanmaya devam ederseniz, tüm dikkatinizle yaşlı kadına odaklanmayı sürdürürseniz, yaşlı kadının aniden kaybolup diğer resmin ortaya çıktığı bir an gelecektir.

Neden böyle oluyor? Çünkü zihin çok uzun bir süre bir yere odaklanamaz. Değişiklik gerekir ya da zihin uyur. Bu ikisinden başka bir olasılık yoktur. Tek bir şeye odaklanmayı sürdürdüğümüzde zihniniz uykuya dalar. Sabit kalamaz; o bir sürekliliktir, yaşayan bir şeydir. Zihninizin sıkılmasına izin verirseniz, odaklandığınız şeyin tekdüzeliğinden kaçar. O zaman yaşamını rüyalarda sürdürür.

Bu, Mahesh Yogi tarzı meditasyondur. Sükûnet içerir, insanı tazeler, beden sağlığınıza ve zihinsel dengenize katkıda bulunur ama meditasyon bu değildir. Aynı şey oto-hipnoz ile de yapılabilir. Hintçedeki mantra sözcüğünün anlamı telkindir, başka bir şey değil. Bunu meditasyon sanmak ciddi bir hata olur. Çünkü değildir. Buna inandığınız sürece gerçek meditasyonu arayamazsınız. Bu tip uygulamalar ve bunların propagandasını yapanlar ger- çekten zararlı oluyorlar. Bunlarla yalnızca, kendinizi psikolojik olarak uyuşturursunuz.

Dolayısıyla, hiçbir mantra ya da başka iteleyici sözcük kullanmayın. Sadece sözcüklerin farkında olun, zihniniz otomatik olarak boşluklara odaklanacaktır. Sözcüklerle özdeşleşirseniz, bir sözcükten ötekine atlarsınız ve boşluğu yitirirsiniz. Bir sonraki sözcük odaklanacak yeni bir şeydir. Zihin değişmesini sürdürür; odak değişir. Ama sözcüklerle özdeşleşmediğiniz zaman siz sadece bir tanık olursunuz. Uzaktan, ilgisizce sözcüklerin geçişini seyredersiniz. O zaman odak tümüyle değişir ve boşluğun farkına varırsınız. Bu, sokakta insanların geçişini seyretmek gibi bir şeydir; bir insan geçti, diğeri henüz görünmedi. Bir boşluk olur; sokak boştur. İzliyorsanız, boşluğu tanırsınız.

Boşluğu tanır tanımaz da içine girersiniz; kendinizi onun içine atlamış bulursunuz. O, dipsiz bir kuyudur. Son derece huzur verici, son derece bilinçlendiricidir. Boşluğun içinde olmak meditasyondur, değişimdir. Artık, dile gereksinim yoktur; dili bir kenara bırakırsınız. Bu bırakma bilinçlidir. Sessizliğin, sonsuz sessizliğin farkındasınızdır. Onun bir parçası haline gelirsiniz, onunla bir olursunuz. Dipsiz kuyuyu “öteki” olarak değil, kendiniz olarak algılarsınız. Bilirsiniz ama şimdi siz bilgisiniz. Boşluğu izlersiniz ama artık izleyen izlenmektedir.

Sözcükler ve düşünceler söz konusu olduğunda siz yalnızca izleyicisisiniz. Onlardan ayrısınız, bir tanıksınız ve onlar, “öteki.” Sözcükler olmadığında siz boşluksunuz ama yine de bunun farkındasınız. Sizinle boşluğun arasında, bilinç ile varoluş arasında artık bir engel kalmamıştır. Engel olan sözcüklerdi. Şimdi varoluş durumundasınız. Bu, meditasyondur; Varoluşla bir olmak, tümüyle onun içinde ama hâlâ bilincinde olmak. Zıtlık buradadır, paradoks budur. Hem bilinçli hem de onunla bir olduğunuz bir durum yaşadınız.

Genelde bir şeyin bilincinde olduğumuzda, o şey öteki olur. Bir şeyle özdeşleştiğimizde o şey öteki olmaz. Ama artık bilinçli değilizdir. örneğin öfkeliyken ya da seks yaparken. Ancak bilinçsizken onunla bir olabiliriz.

Seksin bu kadar çekici olmasının nedeni, bir an için bir olunabilmesidir. Ama o anda siz bilinçsizsiniz. Bilinçsizliği istersiniz çünkü bir olmayı istiyorsunuz. Ama bir olmayı istedikçe daha da bilinçli olursunuz. O zaman seksin mutluluğunu duyamazsınız, çünkü o mutluluk bilinçsizlikten kaynaklanıyordu.

Bir haz anında bilinçsiz hale gelebilirsiniz. Bilinciniz bir kenara atılmıştır. Bir an için dipsiz bir kuyudaydınız ama bilinçsizdiniz. Bu hali aradıkça daha da kaybedersiniz. Sonunda yine seksin içinde olduğunuz bir zaman gelir ve artık bilinçsizlik anı oluşmaz. Dipsiz kuyu yitirilmiştir, mutluluk yitirilmiştir. O zaman eylem aptalca bir hale gelir. Yalnızca mekanik bir boşalmadır, hiçbir spiritüel yönü yoktur.

Yalnızca bilinçsiz bir olmayı biliriz. Meditasyon ise bilinçli bir oluştur. Cinselliğin aksi kutbudur. Seks bir kutuptur, bilinçsiz bir olma; meditasyon öteki kutuptur, bilinçli bir olma. Seks bir olmanın en alçak düzeyidir, meditasyon ise zirvesi. Aradaki fark bilinçliliktir.

Batı artık meditasyona ilgi duyuyor, çünkü seksin çekiciliği kalmadı. Bir toplum cinselliği bastırmadığında, ardından meditasyon gelir; çünkü kısıtlanmamış cinsellik seksin romantizmi ve büyüsünü yok eder, seksin spiritüel yönü ölür. Seks fazlası ile yaşanıyor ama onun içinde bilinçsiz olmayı sürdüremiyorsunuz.

Cinselliğin bastırıldığı bir toplum cinsel olmaya devam eder ama kısıtlanmamış, özgür bir toplum sonsuza dek cinsel kalamaz. Bunun aşılması gerekir. Bu yüzden bir toplum cinselse, meditasyona ilgi başlar. Bana göre seks açısından özgür olmak, bir toplum için arayışa doğru atılan ilk adımdır.

Kuşkusuz, arayış bir kere ortaya çıktığında (Doğu’da olduğu gibi) sömürülebilir de. Gurular bulunabilir; ithal edilebilir. Ve ediliyorlar. Ama o gurulardan yalnız bir takım numaralar, hileler öğrenilebilir. Anlayış yaşamdan, yaşamaktan kaynaklanır. Verilemez, aktarılamaz.

Ben size anlayışımı veremem, yalnızca ondan söz edebilirim. Onu kendiniz bulmalısınız. Yaşamın içine dalmanız gerekiyor. Hata yapmanız, başarısız olmanız, pek çok hayal kırıklığı yaşamanız gerekiyor. Ama meditasyona giden yol hatalardan, düş kırıklıklarından ve gerçekten yaşayanlarla karşılaşmaktan geçer. Bu yüzden onun bir büyüme olduğunu söylüyorum.

Anladıklarınızı bir başkasından sağlıyorsanız, bu anlayış entelektüel düzeyde kalır. Bu yüzden Krishnamurti’nin sizden yapmanızı istediğini yapmanız mümkün değil. O imkânsızı yapmanızı istiyor. “Beni entelektüel düzeyde anlamayın,” diyor; oysa bir başka insandan, entelektüel kavrayıştan başkasını alamazsınız. Bu nedenle Krishnamurti’nin çabaları anlamsız kalmıştır. Söylediği otantiktir ama karşısındakilerden entelektüel anlayıştan ötesini istediğinde imkânsızı istemiştir.

Ama entelektüel kavrayış da yeterli olabilir. Benim söylediklerimi entelektüel düzeyde anlayabiliyorsanız, söylenmeyeni de anlayabilirsiniz. Boşlukları da anlayabilirsiniz, söylemediklerimi, söyleyemediklerimi. Kavrayış ilk adımda entelektüel olacaktır, çünkü zekâ bir kapıdır. Asla spiritüel olamaz. Spiritüelllik içteki bir mihraptır.

Sizinle yalnız entelektüel biçimde iletişim kurabilirim. Söylediklerimi gerçekten anlıyorsanız, o zaman söylenmeyen hissedilebilir. Sözcükler olmadan iletişim kuramam ama ben sözcükleri kullandığım kadar sessizliği de kullanıyorum. Her ikisinin de farkında olmak zorundasınız. Yalnızca sözcükler anlaşıldığında olan, iletişim değildir. Ancak, boşlukların da farkında olduğunda tam iletişim olur.

İnsanın bir yerlerden başlaması gerekir. Her başlangıç sahte bir başlangıçtır ama gene de başlanmalıdır. Sahte başlangıçlarla, karanlıkta, el yordamı ile kapı bulunur. Yalnız gerçek başlangıcı bulduğunda başlamayı bekleyen, hiçbir zaman başlayamaz. Doğru yöne atılan sahte bir adım bile bir adımdır, bir başlangıçtır.

Dilin, sözcüklerin, aynı zamanda da boşlukların farkında olmanızı bu yüzden söylüyorum. Bilinçli bir çaba harcamadan boşlukların farkına vardığınız anlar olacaktır. Bu, ilahî olanla, varoluşla karşılaşmadır.

Bu karşılaşma olduğunda, ondan kaçmayın. Onunla olun. En başta korkutucu olabilir; bu, kaçınılmaz. Bilinmeyenle yüz yüze gelinince korku ortaya çıkar, çünkü bilinmeyen ölümdür. Bu nedenle boşluk karşısında ölümün size yaklaşmakta olduğunu hissedersiniz. Öyleyse ölü olun! Onun içinde olun, boşluğun içinde tamamen ölün. Yeniden canlandırılacaksınız. Sessizlik içinde ölümünüzü yaşadığınızda hayat yeniden canlanır. Ve siz ilk kez gerçekten yaşarsınız.

İşte bunun için meditasyon (bana göre) bir metot değil, bir işlemdir; bir teknik değil, bir kavrayıştır. Öğretilemez, ancak yolu gösterilebilir. Meditasyon konusunda bilgilendirilemezsiniz, çünkü hiçbir bilgi aslında bilgi değildir; dışarıdan gelen bir şeydir. Meditasyon ise içinizin derinliklerinden gelir.

Bu yüzden araştırın, arayan olun, mürit değil. O zaman bir gurunun değil, yaşamın tümünün müridi olursunuz. O zaman yalnızca sözcükler öğreniyor olmazsınız. Spiritüel öğreti sözcüklerden değil, boşluklardan ve her an sizi çevreleyen sessizliklerden gelir. Kalabalık içinde, markette, pazarda bile oradadırlar. Sessizlikleri, onların içindeki ve dışındaki boşlukları arayın; bir gün meditasyon içinde olduğunuzu göreceksiniz.

Meditasyon size gelir. Her zaman gelir; siz onu getirtemezsiniz. Ama onu aramak gerekir; çünkü yalnız, arayış içindeyken ona açık ve savunmasız olursunuz. Ona ev sahipliği yaparsınız. Misafir meditasyondur. Onu davet eder ve beklersiniz. Hazır olan, arayan ve açık olan herkese gelir.

Ama onu bir yerlerden öğrenmeyin, yoksa oyuna gelirsiniz. Zihin hep kolay olanı ister. Bu konudaki sömürüler de bunlardan kaynaklanır. Ortaya guruluk çıkar ve spiritüel yaşamı zehirler.

En tehlikeli insan bir başkasının spiritüel arayışını kullanandır. Birisi sizin tüm malınızı, paranızı çalarsa bu o kadar önemli değildir, size ihanet ettiyse bunun da fazla önemi yoktur; ama bir kişi sizin meditasyonu, ilahî olanı ve vecdi arayışınızda sizi kandırırsa, hatta yalnızca oyalarsa bile bu, çok büyük bir günahtır ve affedilemez.

Ama bu yapılıyor. Bu yüzden uyanık olun ve hiç kimseye, “Meditasyon nedir? Nasıl yapabilirim?” diye sormayın. Bunun yerine ne gibi engeller olduğunu sorun. İnsanların neden sürekli meditasyon halinde olmadıklarını, büyümenin nerede durdurulduğunu, aksaklığın nerede olduğunu sorun. Ve bir guru aramayın, çünkü gurular zarar verir. Size hazır reçeteler verenler dost değil, düşmandır.

Karanlıkta el yordamı ile arayın. Başka yapacak bir şey yoktur. Karanlıkta arayış size, sizi karanlıktan kurtaracak kavrayışı getirecektir. “Gerçek, özgürlüktür.” Bu özgürlüğü kavrayın. Gerçeğin yolu hep kavrayıştan geçer. Bu, karşılaştığınız ve tanıdığınız bir şey değildir; gelişerek ulaştığınız bir şeydir. Onun için kavrayışın peşinde olun, çünkü ne kadar çok şeyi kavrayabilirseniz gerçeğe o kadar yaklaşırsınız. Sonunda, hiç bilinmeyen, beklenmeyen, önceden kestirilemeyen bir anda, kavrayış en üst noktasına vardığında, kendinizi o dipsiz kuyunun içinde bulursunuz. Artık siz yoksunuz, meditasyon var.

Meditasyon sizin daha “fazlanız” değildir, hep sizin ötenizdedir. Dipsiz kuyudayken meditasyon vardır. Orada ego yoktur, siz de yoksunuz. “Olmak” var. Tanrı’ya göre din budur; nihai varoluştur. Aslında bütün dinlerin, bütün arayışların özüdür ama bir yerlerde hazır sizi bekliyor değildir. Bu yüzden “aradığın bende var” diyen herkese karşı uyanık olun.

Karanlıklar içinde arayışınıza devam edin ve başarısızlıklardan korkmayın. Onları kabullenin ama aynı hataları tekrarlamayın. Gerçeği ararken yanlışlar yapan insan daima affedilir. Bu, varoluşun derinliklerinden gelen bir vaattir.

Alıntı
 

nesly

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Ara 2011
Mesajlar
31
Tepkime puanı
6
Bu sözler bana okuduğum bir yazarı hatırlattı .. Çok denemiştim ama sıkılmıştım .. Aylar sonra yeniden içimden kendimle baş başa kalmak geldi .. Şimdi ne zaman meditasyon yapmayı denesem Çakralarım için ağlamak geliyor içimden göğüs kemiğimde yanma hissediyorum .. Korkutuyor beni kontrolü kaybediyorum sanki .. Sanırım caseret gerektiren bir deneyim ..
 

embriyo

Elit Üye
Katılım
19 May 2010
Mesajlar
2,217
Tepkime puanı
884
Konum
Ankara
İş
Ressam
İçinizden ağlamak geliyorsa ağlayın, ağlamak içinizde birikmiş negatifin dışarı atılmasını sağlar. Çakralarınızı düşündüğünüzde ağlama hissi oluyorsa, muhtemelen size faydası olacaktır. Meditasyon olarak sınırlamayın, önemli olan kendi içinizle baş başa kalabilmektir. Her an her yerde, özellikle doğada, parkta kuş seslerine odaklanarak da yapabilirsiniz (yağmur olmadığında :) ) Ya da rahatlatıcı bir müzik eşliğinde gözlerinizi kapatarak sessizce bir şey düşünmeden oturun, düşünceler gelse de takılmayın, geldiği gibi gider.
Zihninizin sesini kısarak sessizce anda kalmayı başarırsanız, bilinçaltında birikmiş tortulardan da zamanla kurtulmayı başarırsınız. Zamanla içinizi daha fazla huzur kaplayacaktır.
 

la79

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Eyl 2011
Mesajlar
160
Tepkime puanı
18
Sayın Embriyo paylaşımınız için çok teşekkür ederim,gerçektende herkesin dikkatle ve ibretle okuması gereken bir yazı.
 

HeLga

Kayıtlı Üye
Katılım
27 Eki 2010
Mesajlar
82
Tepkime puanı
3
Meditasyonun belli bir zamanı varmıdır geceleri yapsak olabilirmi ?
Sabah yapılacak diye bir kural varmı acaba ?
 

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Meditasyonun belli bir zamanı varmıdır geceleri yapsak olabilirmi ?
Sabah yapılacak diye bir kural varmı acaba ?

Geceleri uyku vaktine yakın olduğu için vücut ister istemez günün yorgunluğuyla beraber uyku haline geçiş yapabilir.Bu nedenle sabah uyandıktan sonra yapmak daha mantıklı.Yada gün içersinde uygun bir zaman belirliyebilirsiniz.
 

Bilgiç

Kayıtlı Üye
Katılım
29 Ağu 2012
Mesajlar
25
Tepkime puanı
3
Doğru meditasyon yaptığınızı şöyle anlarsınız:
Enerji kazanırsınız.Şeytan size musallat olmuş gibi hissedersiniz.Çünkü enerjiyi nefsinize karşı bir mücadele sonucunu kazanırsınız.Nefsinizi yenersiniz bu aşamada.Bu pek bilinmez.Ayrıca vücudun çeşitli yerlerinde karıncalanma hissedebilirsiniz.Eğer doğru yapmayı beceremezsiniz uyuklarsınız ve enerji kazanamazsınız.Meditasyon uzun bir meşakatli bir yoldur.Düşüncesizliğe odaklanmak bir yandan enerji kazanmaya çalışmak zordur.Herkes yapamaz.Sabırlı olanlar ancak meditasyondan verim alabilirler.
 

AJA

Elit Üye
Katılım
15 Haz 2010
Mesajlar
3,097
Tepkime puanı
548
Güncelledim meditasyonun daha detayı var konu içinde .Okumanızı tavsiye ederim. :)
 
Üst