Kâhinlik Nedir?

aris

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Tem 2008
Mesajlar
660
Tepkime puanı
142
180px-Georg_von_Rosen_-_Oden_som_vandringsman%2C_1886_%28Odin%2C_the_Wanderer%29.jpg


Kâhinlik (kehanet) , çok eski uygarlıklardan beri var olan bir uzmanlık alanı olup, kısaca, meydana gelecek olayları birtakım yöntemlerle önceden bilmeye çalışma olarak tanımlanır. Eski uygarlıklar içinde kâhinlik çalışmalarına önem vermemiş bir uygarlık hemen hemen yok gibidir.

Antik Yunan’da kâhinlik

Kâhinlik uygulamaları içinde en bilinenleri, antik Yunan’daki ve okült bilgilerinin büyük kısmını Etrüskler’den ve bir kısmını da eski Yunanlılar’dan almış Romalılar’daki uygulamalardır. Antik Yunan’da kâhinlik çalışmaları özellikle Apollon tapınaklarının bulunduğu orakl merkezlerinde yoğunluk kazanmıştı. Eski Yunanca’da kehanet anlamına gelen mantika doğal ve yapay olarak ikiye ayrılırdı: Oneirokritai (haberci rüyaların yorumu), manteuma veya orakl (transa dayalı hikmetli sözler ve bunlardan anlam çıkarma), egkoimesis (istihare) ve nekromansi (bedensiz varlıklardan bilgi alma) doğal mantika içinde yer alırdı. Yapay mantika ise fallardan oluşurdu.

Roma uygarlığında kâhinlik

Romalılar birçok alanda olduğu gibi, kâhinlik çalışmalarını da Etrüsk kültürüne borçludurlar. Eski Roma kâhinliğindeki üç önemli terim signa (çeşitli yollarla gelen ilâhî mesajlar) , omina (içerdiği ilâhî mesajı anlamak için anlam çıkarılan insan sözü) ve prodigia’dır (kendilerinden anlam çıkarılan olağanüstü doğa olayları). Signa’lar ex caelo (gök işaretleri), signa oblativa (kendiliğinden gelen işaretler) ve signa impetrativa (dinleme yoluyla anlaşılabilen işaretler) olmak üzere üç gruba ayrılırdı. Eski Roma kâhinlerine göre, bir insana veya bir topluma ilâhî bir mesaj verilmek istendiğinde bu mesaj herhangi bir insana da herhangi bir zamanda söylettirilebilirdi (omina). Önemli olan bu sözleri anlayabilmek, iyi yorumlayabilmek, yani mesajı almasını bilmekti. Prodigialar’dan cansız doğadakilere portentum ve ostentum, canlı doğadakilere de monstrum derlerdi. Etrüskler’de en tanınmış kâhinlik türlerinden ikisi gözlemlenen kuş uçuşları ve yıldırımların analitik yorumuydu.

Türk-İslam kültüründe kâhinlik


Şamanist inisiyasyondan geçmiş veya sufilik terbiyesiyle büyümüş eski kâhinler, kendilerine bir sorunla ilgili olarak, danışmak üzere gelenlere bildikleri bir şey varsa konuşur, bilmedikleri veya sakıncalı gördükleri konularda asla konuşmazlardı; ayrıca verdikleri bilgi için en ufak bir maddi veya manevi karşılığı kesinlikle kabul etmezlerdi. Halk arasında ermiş,evliya gibi çeşitli adlarla zikredilen bu zatlar, 21.yy.’a doğru yerlerini yavaş yavaş bu işi bir geçim kaynağı olarak gören, ehil olmayanlara terk etmişlerdir.

Kâhinlik yöntemleri

Kâhinlik yöntemleri şöyle sınıflandırılır:

1-Psişik yöntemler:

İstihare yoluyla alınan mesajlar ve yorumlanması

Haberci rüya yoluyla alınan mesajların yorumlanması

Sezgi yoluyla alınan mesajlar ve yorumlanması

Vizyon yoluyla alınan mesajlar ve yorumlanması

2-Maddi yöntemler (divination)

Gözlemler:
Astrolojik gözlemler ve verilerin değerlendirilme ve yorumları

Nümerolojik gözlemler ve verilerin değerlendirilme ve yorumları

Olayların (omen) gözlemi ve gözlemlerden sentez ve muhakeme yoluyla sonuçlar çıkarılması

Fallar Nostradamus, Mother Shipton (Shipton ana) ve Edgar Cayce Batı’nın en ünlü kâhinleri arasında sayılırlar.
alıntı
 

yule

Yönetici
Katılım
4 Haz 2008
Mesajlar
3,141
Tepkime puanı
1,556
İş
Parapsikolog & Enerji Terapist /Sosyolog
Dilimizde yaygın olarak kullanılan kehanet Arapça kökenli bir sözcüktür ve Türkçe karşılığı 'önbili'dir.
Kehanette bulunan kişilere her çağda, her toplumda farklı isimler verilmiştir. Bu isimlerden dilimizde en yaygın olarak yerleşmiş olanı 'kahin' (erkek) veya 'kahine'dir (kadın).

Kahin sözcüğünün anlamı, gaipten haber veren ve Tanrı habercisidir. Ruhsal alem, beş duyumuzun algı sınırlarının üzerinde bulunan ve çok daha ince vibrasyonlardan oluşan, fizik kanunların dışındaki kanunlara tabi olan bir boyuttur ve insan her an bu boyutla iç içe yaşamaktadır.

Hiç şüphesiz daha önceden olmuş olaylara bakarak gelecekte ne olacağını söylemek bazı durumlarda mümkündür. Görgü ve deneyimlerimiz bize bazı olağan olayları önceden bilmemizi mümkün kılar. Basit bir hesap ya da tahmin yöntemiyle bazı şeyleri önceden bilmemize yardım edebilir. Fakat diğer ve belki de daha önemli şeyleri önceden bilmek olağan dışı bilgi derecesini ya da normal üstü algılama gücünü gerektirecektir.

Günümüzde bile gelecekte nelerin olacağı birey, toplum ve dünya insanlığı olarak herkesin ilgi duyduğu, merak ettiği bir konudur. Kehanete duyulan ilginin temelinde, insanın geleceğe karşı zayıf ve bilinçsiz durumda bulunmasından ötürü, yaşama karşı daha bilgili olarak direnebilmek, kendini emniyete almak, arzularının gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini öğrenmek, aşırı derecede eş koşulan hedeflerin gerçekleşmeme durumunda hayal kırıklıkları yaşamamak ve kaderinin ne olduğunu bilmek isteği yatmaktadır.

Duyular dışı yeteneklere sahip olan kişilere genel anlamda 'medyum' adı verilmiştir. Özel yeteneklere sahip olan medyum tabiatlı kişiler, ruhsal alem veya ruhsal boyutun varlıklarıyla iletişim kurabilmektedirler. Alınan bilgiler, insanın günlük yaşamı içerisinde duyular kanalıyla algılayamadığı, fakat özel şuur durumları içerisinde uzanabildiği farklı boyutlardan ve bu boyutlarda varlığını sürdüren yüksek deneyimlere sahip, insanların gelişimlerinden sorumlu idareci ruhsal varlıklardan alınan ruhsal tebliğlerdir.

Kehanetler büyük bir buz dağının su üstünde görünen küçücük bir bölümü gibidir. Asıl önemli olan suyun altındaki görünmeyen kısmıdır.

Kehaneti bir gerçek olarak kabullenmek bir bakıma geleceğin şu anda mevcut olması gerektiğini ileri sürmek gibi görünmektedir. Hür iradenin mevcut olduğunu kabul eden bizler, içinde bulunduğumuz zamanda geleceğin de olduğunu nasıl ileri sürebiliriz? Eğer gelecek önceden belirlenmişse, olayların gidişatını etkilemek konusunda bizim yapabileceğimiz bir şey yok demektir.

Hür iradeye inanmış olmak, hiçbir şeyin önceden belirlenmiş olduğunu kabullenmemek demektir. Fakat geleceğin genel hatlarıyla belirlenmiş olduğu düşüncesiyle, hiçbir şeyin önceden belirlenmediği düşüncesi birbiriyle nasıl uzlaşabilir? Bu soruya cevap 'Gelecek, genel hatlarıyla şekillenmiştir.' düşüncesini ele alış tarzına bağlıdır. Geleceğin bu şekilde düşünülmesi anlaşılması zor bir kavramdır. Böyle düşünmek belki de, eğer onu bir güzel sanatın içinden çıktığı yaratıcı bir eylem olarak ele alırsak, bu görüşü anlamamıza yardım edecektir. Bir sanat eseri fiziksel olarak meydana gelmeden önce sanatçının düşüncelerinde, hayalinde meydana gelir. Yani o eser yapılması olası hale gelmiştir, fakat henüz fiziki olarak görünür hale gelmemiştir. Maddileşmesi gerekir. Bir obje haline gelene kadar gerçekleşmiş olmaz.

Araştırmalar geleceği önceden görme vizyonlarının trajik olaylar konusunda daha sık ortaya çıkmakta olduğunu göstermektedir, mutlu olayların sezilme oranı, üzücü olayların sezilme oranının dörtte biri kadardır. Kötü olaylar arasında ölüm olayının içe doğması en yüksek orana sahiptir., bunun arkasından kazalar ikinci ve hastalıklar üçüncü durumdadır.

Spiritüel bilgilere göre insanın kaderi onun doğmadan önce yapmış olduğu hayat planı ile bağlantılı olduğu için geleceği de kendi ruhsal ihtiyaçları ile doğru orantılı olarak bir akış izler. Gelecek insanın dünya yaşantısında izlediği yola ve tempoya göre şekil almaktadır. Bu adeta şuurlu bir zaman akışına bizlerin dikkatini çekmektedir.

Bizler önümüzde bulunan yollardan birini seçeriz ve o yolu seçmekle, yol üzerinde olan her şeyle karşılaşmayı da beraberinde seçmiş oluruz. O sıradaki geleceğimiz de seçmiş olduğumuz o yola göre şekillenmektedir. Eğer başka bir yola saparsak geleceğimiz bazı özel durumlar dışında değişmiş olur. Burada varlıksal ilkelerden olan seçme özgürlüğü ilkesininin varlığın yaşamında ne kadar önemli bir yeri olduğu ortaya çıkar.
 
Üst