Vloeistof Kurami (Phlogiston Theory)

Nazarlik

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
254
Tepkime puanı
17
Flojiston kuramı, ilk kez 17. yüzyılda, maddeler yandığında ya da kireçleştiğinde olanları açıklamak için ortaya atıldı. Flojiston kuramının geliştirildiği dönemde kimyada genel eğilim, çeşitli özellikleri, belirli «ilke»lere bağlamaktı: Maddelerin katılığından sorumlu katılık ilkesi; sıvılık ilkesi; asitlik ilkesi; vb.

1667'de Johann Joachim Becher, "Toprakaltı Fiziği" adlı kitabında, yanabilirlik ilkesini önerdi. Maddelerin tümünde bulunan üç temel ilkenin (ya da elementin), «sabitleşmiş toprak» (katılık ilkesi), «civalı toprak» (sıvılık ilkesi) ve «yanıcı ya da yağlı toprak» (yanabilirlik ilkesi) olduğunu belirtti. Yanabilen maddelerin tümünde bu son element vardı ve yanma olayında yağlı toprak açığa çıkarak, geride, öteki iki ilkeden oluşan külü bırakıyordu.

Becher'in izleyicisi olan G.E. Stahl (1660-1734), 1703'te Becher'in çalışmalarına ilişkin uzun açıklamasında ve 1723'te yazdığı Kimyanın Temel İlkeleri adlı kitabında, bu kuramı geliştirdi. Yağlı toprağın adını «flojiston» olarak değiştirdi. Flojiston,yağ, odun ve odun kömürü (hiç kül bırakmadığı için aşağı yukarı arı flojistondu), kireçler (oksitler) vererek «yanabilen» bütün metaller gibi, yanabilen maddelerin tümünde bulunuyordu. Herhangi bir yanma ya da kireçleşme olayında, flojiston havaya veriliyordu; ama havanın flojistonu taşıma sığası çok sınırlıydı, yani doyum noktasına çabuk ulaşıyor, yanmayı uzun sürdüremiyordu. Bu yüzden, kapalı bir kaptaki mum çabuk sönüyordu.

Flojiston kuramı, yavaş yavaş kimyacıların desteğini kazandı ve 1750'lerde genellikle kabul edildi. Birçok iyi kuram gibi, daha önce ayrı ayrı ele alınan özellikleri, sözgelimi yanabilirlik ile metalliği, birbirine bağlıyor ve bilinen gerçeklerin çoğunu açıklayarak, yenilerini öngörüyordu. Sözgelimi, metallerin kireçleşmesi (yükseltgenme), flojistonun açığa çıkmasıysa, sonradan odun kömürü ile tepkimede, flojiston yerini alabilmeli ve metal yeniden elde edilebilmeliydi. Gerçekten bu, metal oksitlerin karbonla ısıtıldıklarında (indirgenme) ortaya çıkan olaydır.

Öte yandan, flojistonun yeterince yararlı olmamasına neden olan tutarsızlıklar vardı. Kuram, yanma sırasında (sözgelimi odunun) bir «şey»in açığa çıktığı konusunda mantıklı bir varsayıma dayanıyordu. Ne var ki, bu varsayım yanan metallerin ağırlıklarının artmasını açıklamıyordu. Flojiston kuramını destekleyenlerin çoğu, bu tutarsızlığı görmezden geldiler ya da ağırlığın, kimyada önemli olmadığını ileri sürdüler. Bazıları da, flojistonun eksi ağırlığı olduğunu öne sürecek kadar ileri gittiler. Flojiston kuramının kimyacılara herhangi bir yararı olmadı. Birçok araştırmacı bu kuramın doğruluğunu kabul etti; ama laboratuar çalışmalarında bundan ne biçimde yararlanacaklarını bilemedi.

Bilimde sık sık rastlandığı gibi, flojiston kuramı, ancak yeni bir kuramın (LAVOİSİER kuramı) Priestley, Cavendish ve başkaları tarafından saldırı hedefi olduğu zaman savunuldu. LAVOISIER, yanma olayını, oksijenle birleşme olarak ele alıyor ve ağırlıktaki değişikliklerle ilgili tutarlı açıklamalar getiriyordu. Lavoisier'in öteki buluşları da.kimyasal araştırmalar için daha verimli bir temel sağladı ve flojiston kuramı kısa sürede bir yana bırakıldı.[1]

Ancak daha sonra flojiston kuramı bir engele çarptı. Bilimciler metalleri yaktıklarında onların buruşmadığını ve herhangi bir şekilde küçülmediğini fark ettiler. Gerçekte daha da ağırlaşıyorlardı! Bir nesneden hem bir şeyler çıkıp gidiyor, hem de ağırlığı artıyordu. Bu nasıl olabilirdi?

Bu gözlem Stahl'ın kuramını köşeye sıkıştırdı. Ancak o kuramını gözden çıkarmak yerine onu kurtarmak çabası ile çok tuhaf bir karara vardı: Flojistonun ağırlığı negatif, yani eksiydi!

Eksi ağırlığı olan bir şey sıfır kilodan daha da hafiftir. Metal paraların eksi ağırlığı olsaydı onları cebinize koyduğunuzda hafiflerdiniz; bir kaçını çıkarınca da ağırlaşırdınız. Ceplerinize bu çılgın paralardan yeterince doldurunca da uçmaya başlardınız!

Bir helyum balonu, havadan daha hafif olduğu için uçabilir, ancak havadan hafif olan şeylerin ağırlığı da artıdır. Hiç hava bulunmayan bir odada helyum balonu bile yere düşer. Şimdiye dek eksi ağırlığı olan hiç bir şeye rastlanmamıştır.

Ancak hiç kimse daha iyi bir açıklama düşünemediği için daha iyisi bulunana kadar insanlar neredeyse bir yüzyıl daha flojiston kuramını benimsemeyi sürdürdüler.

1700'lü yılların sonuna doğru bilimciler havanın tek bir arı gaz olmadığını, farklı bazı gazların bir karışımı olduğunu fark ettiler. Bu gazların birinde bir ateş yakıldığında, ateş normal havada olduğundan çok daha parlak bir şekilde yanıyordu. Bu gaza "flojistonu alınmış hava" ismi verildi, çünkü flojiston almaya pek hevesli görünüyordu --Su içmeye çok istekli olduğunuzda insanların size "kurumuş" yani "suyu alınmış" dedikleri gibi.

Havadaki gazların bir başkasında da ateş yakıldığında hiç bir şey olmuyordu. Bu gaza da "flojistonlanmış hava" dediler, çünkü alabileceği bütün flojistonla doyurulmuş gibiydi.

Ateşin farklı gazlarda farklı biçimde yanması flojiston kuramıyla açıklanabiliyordu, ancak bu farklı gazların birindeki yanma sırasında yapılan şaşırtıcı bir keşif yepyeni bir kurama yol açtı ve flojistonun yolunu da kapattı!

Antoine Lavoisier oksijen adını verdiği flojistonu alınmış gazda bir metal yaktığı zaman metalin ağırlığının gerçekten arttığını ve oksijen miktarının azaldığını gördü! Bu Lavoisier'i nesnelerin flojiston verdikleri için değil, oksijen aldıkları için yandığına kesin olarak inandırdı.

Alinti..
 

Nazarlik

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Ocak 2012
Mesajlar
254
Tepkime puanı
17
Baslikta yanlislik var arkadaslar ozur dilerim, bilgisayardan paylasmadigim icin tekrar kontrol etmeyi unutmusum, dogrusu Flojiston Kurami olacakti, yetkili arkadaslar duzenleme yapabilirse sevinirim simdiden tesekkurler.
 

[XTR] Similar Threads

Cevaplar
0
Görüntüleme
716
Cevaplar
0
Görüntüleme
655
Ü
Cevaplar
0
Görüntüleme
445
Üye silindi 56746
Ü
Üst