Mekanik Cerrahiye Karşı Psişik Cerrahi

bendekiben

Elit Üye
Katılım
10 Eki 2011
Mesajlar
1,218
Tepkime puanı
199
Konum
Ankara
Mekanik Cerrahiye Karşı Psişik Cerrahi

"Psişik cerrahi", hastalık tedavisine ait bir paranormal işlemler spektrumunu kapsar: Bu spektrum, bazı vakalarda, aynen Batı cerrahisinde görüldüğü şekliyle, hastalığın faaliyet merkezini olduğu gibi alıp çıkarmak biçiminde tezahür edebilen psişik ensizyonlardan, belki de en sık görülen fenomen olan, hastanın bedeni üzerinde kan benzeri sıvılar ile primordial dokunun -ya da paranormal maddenin- materyalizasyonuna kadar uzanır. Bu tür vakalarda, hastanın bedeni, şifacıların söz konusu bedenin açılmış olduğuna inanmalarına rağmen, muhtemelen açılmamıştır.
Bazen şifacılar hastanın bedenini göze çarpıcı bir şekilde açarlar, ancak bunun sonucunda hastalığın nedenini ortadan kaldırmayı başaramazlar. çoğu kez, kapanmış olan beden yüzeyinde sadece minimum miktarda kan benzeri madde görülür ki, bu da şüpheci kişiyi daha da şüpheci yapar. Fakat, çoğunlukla, şaşırtıcı nitelikte olan beklenmedik şifalar tezahür eder.

30 yıldır parapsikoloji ve parafizik üzerinde çalışmalar yapan Alman fizik profesörü Dr. Werner Schiebeler, "Filipinler'in Paranormal Şifacılık Metodları" (Paranormale Heilmethoden auf den Philippinen, Göttingen, 1974) adlı kitabında psişik cerrahi hakkında şunları yazmaktadır:

"Batı'daki cerrahi, hastalığın mekanik nedenlerini ortadan kaldırır ve böylece normal bedensel fonksiyonları eski haline getirir. Adına spiritist cerrah dediğimiz kişilerin uyguladıkları paranormal cerrahi ise; öte yandan, bir hastalığın nedenini sadece mekanik olarak ortadan kaldırmak yerine, daha ziyade, bir gün henüz eşine olmadığımız bir şifa işlemini uygular; bu işlem, çoğu kez, kısa bir süre içersinde kısmi ya da tam bir iyileşmeye yol açar. Bundan dolayı, klasik tıbbın bakış açısına göre, bir çok vakalarda paranormal cerrahi işlemleri sadece tali faaliyetler olarak görünürler. Fakat, geçerli olan bilgilerin ışığında kesin bir yargıya vermenin imkansız olduğunu belirtmek gerekir."

Ne tuhaftır ki, psişik cerrahi, tıp biliminin değil de parafiziğin araştırma alanına girmektedir. Psişik cerrahi fenomenlerini inceleyenlerin çoğu, tıp doktoru değil de doğa bilimcileridir. Bir psişik ameliyata tanık olan tıp doktorlarının ilk tepkileri, çoğu kez, bu prosedürlerin "tıbbi cerrahi olmadığı" sonucuna varmak şeklinde tezahür etmektedir. Böylece, bu işte bir sahtekarlık olması gerektiği şeklinde yanlış bir yargıya kapılmaları da kolaylaşır. Tıbbın yabancısı olan bir bilim adamı ise, bu fenomenlerin ayrıntılı bir etüdünü yaptığında anlar ki, psişik cerrahi, günümüzün klasik tıp anlayışıyla sınıflandırılamayan ve yeni boyutlara açılan gerçekleri kapsamaktadır.


cizruz2.jpg

eterikbeden.jpg

Eterik Beden Üzerindeki Eterik Cerrahi

"Eterik Cerrahi", bedenin Eterik Dublemanı, yani Eterik maddeden oluşan kopyası üzerinde uygulanan bir şifacılık tekniğidir. Herhangi bir bedensel uyumsuzluğu düzeltmek için, işe önce bedenin Eterik Dublemanı'ndan başlamak gerekir. Bir kez bu yapıldı mı, Eterik Beden, bu uygulamaya bir yanıt verir ve Astral Beden, Eterik Dubleman ve Fizik Beden arasındaki mükemmel uyum ve dengeyi fizik dünyada tezahür ettirir. Fizik Beden'in düzensizlikleri ve yeni düzenlemeleri, bilinçaltına ait zihnin ve Eterik Beden'in önce bunu kabul etmelerinden ve sonra Fizik Beden'de tezahür ettirmelerinden ortaya çıkmaktadır.
Eterik Beden uygulamanın temeli olarak kullanılmak suretiyle, kişinin Fizik Bedeni inşa edilmekte ve yeniden biçimlendirilmektedir. Fiziki cerrahide bir çok aletler ye 'anestetik' dediğimiz uyuşturucu ilaçlar kullanılmaktadır. Öte yandan Eterik Doktorlar, Eterik Beden üzerinde işlemeyeceği için fizik aletler kullanamazlar. Bu nedenden ötürü de kullanmakta oldukları aletler dördüncü boyuta aittir. Fizik gözlerle, kullanılışları sırasında bu aletleri görmek imkansızdır. Ancak, durugörü yeteneği olan kişiler, bir Eterik Ameliyatı başlangıcından sonuna kadar izleyebilirler. Bu durum, fiziki bir ameliyat için hazırlanan hastanın, anestezi ile uyutulduğunda, üzerinde doktor tarafından kullanılan aletleri hissetmemesine benzetilebilirler. Ancak, Eterik Ameliyat sırasında fiziki anestetikler kullanılmaz ve hasta tüm uygulama boyunca tamamen bilinçli kalır ve olup bitenlerin hepsinin farkındadır. Eterik Doktorlar'ın kullandıkları anestetikler, sadece Eterik Beden 'i etkilerler ve amaçları Eterik Bedeni, üzerinde çalışabilmek üzere, arzu ettikleri seviyeye yükseltebilmektir. Sonuç olarak, ameliyat sırasında Eterik Doktor'un elleri hastanın bedenine değmez ve cerrahi işlem sadece Eterik Beden üzerinde gerçekleştirilir.

12 bin yıl önce Atlantis'te, Eterik Cerrahi, şifacılık sanatının en çok uygulanan bir biçimiydi.

cizruz2.jpg

cakra.jpg

Eller Teması ile Şifa ve Şakralar

"Ellerin temasıyla şifa" (Iayingon of hands) metodu, belki de en eski ve en yaygın şifacılık uygulamasıdır.

Bu teknik, etkili olabilmesi için, şifacının, kendi ruhu ile Rehber Ruhlar'a ait yüksek güçlerle temas kurma ve güçleri, hastanın yararına, gereğince kanalize etme yeteneğine sahip olmasını gerektirmektedir. Şifacı, kendi ruhunun ve Rehber Ruhlar'ın şifa verici güçlerini davet edebilmeli ve şifa işlemi sırasında, kendisinin aracılığıyla hastaya doğru akmakta olan güçler tarafından hiç bir şekilde etkilenmeden ve uyarılmadan, bir katalizör olarak faaliyet gösterebilmelidir. Ellerin temasıyla şifa metodu uygulanırken, çeşitli teknikler kullanılabilir. Örneğin; bazı şifacılar, ellerini bedeninin hastalıklı nahiyesi üzerine koyar ve şifa enerjilerini bu bölgeye zihni olarak yöneltirler. Bu teknik uygulandığında, çoğu kez bir sıcaklık hissi meydana gelir.

Daha başka bir tekniği kullanan bir şifacı ise; "kalp şakrası"nı kendi ruhu ve Rehber Ruhlar ile irtibatlandırabilir ve Onların şifa verici enerjileri kendi kalbine akmaya başlayınca, bu enerji akımını "Ajna" ya da "alın şakrası"na ["beyin epifizine" tekabül eden şakra ] aktarabilir. Sonra, sağ elini, hastalığın bulunduğu bölgeyi yöneten şakranın, hastanın bedeninde tekabül ettiği yere koyar ve sol elini de, sağ eline bakacak şekilde bedenin öteki yanına koyar. Şifacı artık, şifa enerjilerini, ellerindeki tali şakralar vasıtasıyla, kendi Ajna merkezinden hasta üzerinde odaklandığı şakraya doğru yöneltebilir. Şifa faaliyeti, şifacının, kendi merkezleri ile ruhu ve Rehber Ruhlar arasındaki irtibatı sürdürebildiği sürece devam eder. En nihayet, şifa çalışması tamamlandığında, şifa enerjileri şifacının Ajna merkezinden kendi ruhuna ve Rehber Ruhlar'a geri döner ve bu tekniğin gerektirdiği üçgen biçimindeki akım da böylece tamamlanmış olur

Şifacının aşağıdaki şekilde temsili olarak gösterilen enerji irtibatlarını yaratma ve kullanma yeteneğine sahip olması halinde, Şifacının Ruhu ile Rehber Ruhların şifa enerjilerinden yararlanılabilir. Bunu gerçekleştirmek için, irtibatlandırma işlemini zihinde net bir şekilde canlandırmak ve sonra bu imajı, şifa çalışması bitene kadar, tam bir konsantrasyon halinde zihinde tutmak gerekir.


p1.gif


Şekil - 1:
Şifacının yukarıdaki şekilde temsili olarak gösterilen enerji irtlibatlarını yaratma ve kullanma yeteneğine sahip olması halinde, Şifacının Ruhu ile Rehber Ruhlar'ın şifa enerjilerinden yararlanılabilir. Bunu ger· çekleştirmek için, irtibatlandırma işlemini zihinde net bir şekilde canlandırmak ve sonra bu imajı, şifa çalışması bitene kadar, tam bir konsantrasyon halinde zihinde tutmak gerekir.

aura2.jpg

Beden Aurası Teşhisi ile Tedavi

"Aura teşhisi" ["paradiagnostic" ], psi şifacılığı ile paranormal cerrahide önemli bir rol oynar. Teşhisçi (diyagnostik) şifacılardan Alman Bn. Sigrun Seutmann ve Amerikalı şifacı Bn. Olga Worrall , hiç bir mekanik araç kullanmaksızın, hastanın sadece aurasını incelemek suretiyle bir çok hastalığı doğrudan tespit edebilmektedirler.


Aurayı algılayabilmeleri için, sadece belirli bir derecede konsantre olmaları ve algılama fonksiyonlarını fiziki görme yeteneğinden "durugörü" yeteneğine kaydırmaları yeterli olmaktadır. Örneğin; Bn. Seutemann, daha önce hiç görmediği bir hastanın aurasına bakarak, hastada tezahür eden ciddi paralitik (felce ait) semptomların (belirti), bir hastanede 1,5 yıl süreyle yürütülen nörolojik ve psikiyatrik tedavi sırasında dahi anlaşılamayan kökenini -tetanoz serumu zehirlenmesi olarak- bir kaç dakika içinde teşhis edebilmektedir.

İngiliz şifacısı Gordon Turner, "Spiritüel Şifacılığın Bir Özeti" (An Outline of Spiritual Healing, London, 1970) adlı kitabında, auranın incelenmesi suretiyle bir çok ilginç enformasyonun elde edilebileceğinden bahsetmektedir. Turner'e göre; aura, çevreden gelen tesirlere, duygulara ve bedenin hastalıklarına, renk, yoğunluk, cesamet ve biçim değişiklikleri ortaya koyarak tepki gösteren ve sürekli hareket halinde olan dinamik bir tezahürdür.

Aurayı görebilen hassas (psişik) bir kişi, bir şifacının uygu­ladığı psişik şifa işlemini de, bu işlemin yansıdığı auradan rahatlıkla izleyebilir ve bizim fizik gözlemlerle göremediğimiz bir çok şeyi algılayabilir. Gordon Turner, bir şifacı ellerini hastasına değdirir değdirmez, auralarının birbirine karıştığını, birleştiğini söylemektedir. Bir kaç dakika içinde, daha önceden mevcut olan bütün renkler etkilerini kaybeder ve tüm aura, mavi rengin hakim olmasıyla birlikte auranın normal sınırlarının çok ötesine yayılır. Hassas kişi, daha önceden aurada gözlemlediği hastalık belirtilerini tedaviden sonrada görürse de, bu belirtiler belli bir süre sonra ya hızla sönüp giderler ya da hastanın bedeninden süratle uzaklaşıyor gibi görünürler. Eğer şifa, anında gerçekleşmiş ve tam olmuşsa, auranın normal renk düzenine kavuşması 5 dakikadan fazla almaz. Fakat, hastalığın ciddiyetine bağlı olarak, bazı vakalarda şifayı izleyen haftalar, aylar, hatta yıllar boyunca aura alanında ufak noktalar ya da izler görülebilir.

Hassas kişilerin insanların auralarıyla ilgili olarak verdikleri bilgiler ve özellikle, gözlemledikleri renkler hakkında söyledikleri birbirinden farklı olabilir. Hassas bir kişinin bilinçaltının, paranormal bir deneyimi renk ve biçimlere ait optik kavramlara çevirmesi gerektiğini düşündüğümüzde bu farklılığın nedenini anlayabiliriz. Somut izlenimleri soyut kavramlara dönüştürürken, işin içine subjektif faktörlerin karışması bir dereceye kadar kaçınılmazdır.


Amerika'da çalışan Türk asıllı Dr. Shafica Karaçulla yıllardır, insanın enerji bedenlerini, şakralarını ve auralarını görebilen hassas kişiler ve duru görürler ile birlikte çalışmaktadır. Bu kişilerin, bir hastanın aurasında oluşan değişikliklere bakarak yaptıkları teşhislerin, bu hastaya ait tıbbi belgelerde kayıtlı olan gerçek fizik rahatsızlıklar ya da hastalıklara tıpatıp uyduğu görülmektedir. Aynı hassas kişiler, çoğu kez, bir hastalıkla ilgili olarak aurada tezahür eden değişikliği, bu hastalık fiziki olarak ortaya çıkmazdan önce teşhis edebilirler.

Bu gün hassas kimselerin yanı sıra, hastalarının auralarını ve sübtil enerji bedenlerini görebilen ve tanıyabilen tıp doktorları, osteopati uzmanları ve masajla tedavi uzmanlarının sayısı da giderek artmaktadır.

cizruz2.jpg

tpsitedavi.jpg

Psişik Teşhis ve Tedaviler

Klasik tıpta olduğu gibi, paratıpta da "psişik teşhis" psişik şifadan önce gelir. Teşhis metodlarından biri, hastanın bedensel fonksiyon ve düzensizliklerinin telepatik olarak yoklanması, iskandil edilmesi şeklinde uygulanır. Zihni telkinin tersine, bu kez aktif alıcı rolünü benimseyen şifacının kendisidir. Bu paranormal teşhis türüne "telemnezi" denir. Şifacı, paranormal teşhis sırasında aktif alıcı olurken, şifa çahşmalarında da aktif verici haline gelir. Telemnezi, bilincin geçici muhtevasının, yani kişinin o andaki düşüncelerinin tespit edilmesini yanısıra, kişide depolanmış olan her türlü enformasyonun telepatik olarak kavranılmasını da sağlar. Bilinçaltının enformasyon el muhtevası telemnezi vasıtasıyla öğrenilebilmektedir.

Telemnezi yeteneğine örnek olarak, hassas (psişik) kişi Bn. Helga Kramer'j verebiliriz. Yeni bir hasta geldiğinde, Bn. Kramer, hastanın elini avucuna alır ve konsantre olur. Kısa bir süre sonra, hastanın hem tezahür etmiş olan, hem de henüz kuvveden fiil haline geçmemiş bulunan tüm rahatsızlık ve hastalıklarını kendi bedeninde yavaşça duymaya başlamaktadır. Bu rahatsızlıklar; baş ağrılarından, göğüs ağrılarına ve romatizmaya değin uzanan değişik türden rahatsızlıklardır. Bn. Kramer, hastanın şikayetini kendi bedeninde hissetme şeklinden, tedavi ile ilgili yararlı bilgiler çıkarabilmektedir.

Alman şifacısı Dr. Kurt Trampler, teşhis metodunu şöyle açıklamaktadır: "Hastayı düşünüyor ve kendimi, tamamen onun içindeymiş gibi hissetmeye çalışıyorum. Bu zihni tavrı takındıktan kısa bir süre sonra, hastanın rahatsızlıklarını kendi organizmamda hissetmeye başlıyorum. Ağrısını, hastalıklarını hissediyorum. Hastalığının merkezini tespit ediyorum."


Filipinli şifacılardan Antonio Agpaoa, hastada algıladığı "aura benzeri" renk düzenleri ile birlikte, elini hastanın bedeninin hastalıklı kısımlarına yaklaştırdığında parmaklarında beliren renklere dayanarak teşhis koymaktadır. Ancak, optik izlenimlerin yanısıra, parmak uçlarında oluşan bir hissi de göz önüne alır. Söylediğine göre; ellerini hastanın bedeninin 2,5 - 3 cm. yukarısından geçirdiğinde, hastalıklı alanı 'hissetmekte' ve hastanın derdinin ne olduğunu 'bilmektedir".

Manilalı şifacı Juan Blance (Bkz: Bölüm 5/d) ise; hastalıklı uzvu 'görebilmektedir'. Filipin'deki spiritist kiliselerde, görsel imajinasyonu kullanabilme kapasitesi, hassas kişilerle şifacıları yetiştirme programı çerçevesinde muntazam geliştirilir.

Psişik teşhisin en büyük üstadı belki de Amerikalı Edgar Cayce'di [(1877-1945)]. Cayce, teşhis koyabilmek için transa girerdi. Trans altındayken, çoğu uzaktan, çoğunlukla da başka kıtalardan mektupla başvurmuş olan hastalarının hastalıklarını tam bir doğrulukla teşhis ederdi. Cayce, transtan çıktıktan sonra, trans sırasında söylediklerini hiç hatırlamazdı. Hiç tıp eğitimi görmediğinden, trans altında kullandığı tıbbi terimlerin hiç birini bilmezdi çoğu kez, çeşitli rahatsızlıklar arasındaki, en ayrıntılı incelemelere rağmen, doktorlar tarafından anlaşılamamış olan ve sonra onaylanan nedensel bağlantıları ortaya çıkarırdı. Cayce, trans altındayken, sanki bilinçaltı herhangi bir kimseyle psişik bir bağlantı kurabiliyor ve başkalarının organik bilinçdışından enformasyon elde edebiliyordu.

Paranormal teşhis türleri arasında yer alan "radyestezi" metodu, Cayce'nin faaliyetleri ile kıyaslandığında oldukça olağan görünmektedir. Dünyanın her yanındaki çeşitli şifacılar, çoğu kez ileriye uzattıkları ellerini, 2,5 - 3 cm.lik bir uzaklıktan, teşhis edecekleri bedenin üzerinde yavaşça gezdirip, ''vibrasyonlara" konsantre olmak suretiyle bir hastalığın kaynağını tespit etmeye çalışırlar. Bu metodun Agpaoa tarafından kullanılan şekli yukarda anlatılmıştır. Şifacılar zaman zaman ya ünlü Fransız şifacısı Maurice Messeque gibi, bir pandül ya da Alman şifacısı Josef Anger gibi, bir radyestezi çubuğu kullanmaktadırlar. Şifacının yeterince hassas olması halinde bu tür araçlara gerek yoktur ama, söz konusu etkiyi de artırdıkları görülmüştür. Bazı şifacılar bu metodu, bedenin güç alanlarındaki düzensizlikleri tespit etmek ve böylece hastalık kaynağının yerini belirlemek amacıyla kullanırlar. Harici olarak tezahür eden bir "marazi teşekkül" (growth) vakasında olduğu gibi, enfeksiyon mahalli belirli olsa dahi, bu metodla, marazi teşekkülün habis olup olmadığı anlaşılabilmektedir. Filipinli şifacılar arasında en yaygın olan teşhis biçimi budur.

Çoğu kez, şifacıların teşhisleri ile tıp doktorlarının teşhisIerini kıyaslamak mümkün değildir. Çünkü, paranormal şifacılar, çoğunlukla, bir tıp doktorunu tatmin edecek türden bir teşhis koymazlar. Sadece, rahatsızlığın yerlerini belirler ve bu bölgelerin bedenin öteki alanları ve özellikle psikospiritüel alem ile bağIantılarını ortaya koyarlar.

Alıntı​
 
Üst